Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 1995 PAZAR
12 DİZİYAZI
MİT yetkilisi, dönemin MlT Müsteşan Bigalı'ya Abuzer Uğurlu'yu anlatıyor:
Kaçakçı! Kod adı'Yıldınm'• Mafya babasının cenaze töreni... Emniyet müdürleri, polis
şefleri, bakanlar, politikacılar hep orada... Başbakan'ın
yeğeni kaçırılıyor... Fidye hikâyesi, kumar borcu,
fotoğraflar derken, işler arapsaçına dönüyor... Bir baba
kaçakçılıktan tutuklanıyor... MİTten uyarı: O bizim
adamımızdı... Kod adı 'Yıldırım'... Liste uzadıkça uzuyor...
• Işte ünlü kaçakçı Abuzer Uğurlu-MİT ilişkisi, işte eski
Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu-Behçet Cantürk ilişkisi...
Ve işte Özal Ailesi-Alaattin Çakıcı-Dündar Kılıç ilişkisi...
Bütün bu ilişkilerin gösterdiği ortak nokta ise herhalde
siyasilerin, devlet görevlilerinin, sosyetenin mafyayla ne
kadar iç içe olduğu...
MAFYA
DIVUT
Henüz yetmişli yıllardayız. tstan-
bul'unefsanevi mafyababası 'OfluHa-
san' (Cevahiroğlu) 58 yaşında kalpten
ölmüş. Cenaze töreninde 20 dolayında
emniyet müdürii, 50 kadar polis şefi
katılıyor. Yüzlerce çelenk arasında dik-
kati en çok zamanın Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay'ın oğlu Kaya Sunay'ın
çelengi çekiyor.
Mezarhkta dönemin CHP'li Çahşma
Bakanı Ali Rıza Uzuner ile kumarhane-
ci 'Arap Nasri' yan yana... Ikisi de el-
lerini açmış, başlan öne eğik, uzun
uzun Oflu Hasan'ın ruhunu şadeden fa-
tihalara gömülmüşler...
Bir fîdye olayı
Bir başka sahne, 12 Eylül 1980 de-
nen 'milat'ın üç yıl sonrasında yaşanı-
yor. Yer Isviçre. 12 Eylül öncesinin
başbakanı Süleyman Demirel'in yeğe-
ni, ilk hayalı ıhracatçı unvanını taşıyan
ve 'Sunta Yahya' diye bilınen Yahya
Demirel tsvıçre'ye kaçmış. burada ya-
şıyor. Birden bir haber Türkiye'yi çal-
kalıyor. Vatan Konserveleri'nin sahibi
Mahmut Karaduman' ın oğlu Enis Ka-
raduman. fidye almak uğruna Yahya
Oemirel'i kaçırmış. Pek itibar gösteri-
len bir söylentıye göre de Yahya'nın
hoş olmayan fotoğraflannı çekerek ba-
basına göndermiş. Fidye uğruna diye
yazılıp çizılıyor ama Enıs Karaduman
bu olayın Yahya Demirel'ın kumar bor-
cunu ödemediği için gerçekleştiğini an-
latıyor.
Kod adı Yıldırım
1
1985 yılı yaz aylannda bir MtT yet-
kilisinin. dönemin MlT Müsteşan Bur-
hanettin Bigah'ya hitaben yazdığı bir
mektup var ortada. Mektupta aynen şu
sözcükler kullanılıyor
"Bugün bütün dünvanın adından söz
ettiği Abuzer Uğurlu" 1974-1979 yülan
arasında Yıldınm takma adryla teşkila-
tımızca kullanılmıştır. Bildiğim kada-
nyla Abuzer Uğurlu'y la resmi ilişkinüı
kesilmesinden sonra da bazı kişisel te-
maslar devam etmiştir. Du> duğuma gö-
re Mataracı davasıyla ilgili olarak gö-
zaltına alınan Abuzer Uğurlu'yu; ka-
çakçıtak konulanna bakan bir mensu-
bumuz. \ anında tstanbul tlkü Ocakla-
n eski Başkanı Komando Mustafa oldu-
ğu halde Beşiktaş'ta, Abuzer'in Merse-
des ototnobili ile Sadettin Tantan'a tes-
lim etmiş ve ona iyi davraıulmasını iste-
miştir."
•Marlon Kemal' diye blrl
Savcı 'Marlon Kemal'i tanır mısınız?
tstanbul cumhuriyet savcılanndan Ke-
mal Şimşek yani. Çift tabanca taşıyan,
bütün kumarhane açılışlannda pay top-
layan. kimi zaman ünlü Oflu lsmail'in
(lsmail Hacısüleymanoğlu) silahını ta-
şıyan. vurduğunu deviren bir kabadayı-
dıraslında Marlon Kemal. Dündar Kı-
lıç, Marlon Kemal'i şöyle anlatıyor:
"Şimdi bu Marlon Kemal'i biz okuttuk.
Elimizde büyüdü. Bizden beş-on yaş kü-
çüktü. Sonra da bu savcı olduktan son-
ra işi gangsterliğe döktü. Örneğin, ku-
marda kaybettim, şu kadar ver, şu gün
getireceğiın, getirmezsenı Dündar Kı-
lıç'tan aL diyor."
Türkiye'nin özel ünlüleri
tBRAHtM ENGtN
CİYAN
Baba adı: HaliL Ana
adı: Ruşen. Doğum ye-
ri: Şile. Doğum tarihi:
1954. Eski Emlak Ban-
kası Genel Müdürü.
Washington'da, Dünya
Bankası'nda ça'lışiyor
Emlak Bankası nede-
niyle hakkında 40 ka-
dar dava açıldı. Davut Yüdız tarafından
19.9.1994 tarihinde sılahla yaralandı. Halence-
zaevınde. rutuklu.
DÜNDAR KILIÇ
Baba adı İshak.Ana
adı: Makbule. Doğum
yeri: Sürmene. Doğum
tarihi:1943.THKOad-
lı örgüt içerisinde faali-
yet gösteren ve Kürt-
çülük propagandası se-
bebiyle Diyarbakır ve
Siirt illeri Sıkıyönetim
Komutanlığf nca yar-
gılanmakta olan Atifla
Keskin'e yataklık yapmak suçundan 15.8.1972
tarihinde gözaltına alındı. Silah ve mermi ka-
çakçılığı suçlamasıyla BoğazlarKomutanlığı ta-
rafından gözaltına alındı ve 28.10.1980 tarihin-
de tstanbul Siyasi Şube tarafindan sorgulandı. tki
kez bıçakla yaralamaktan, iki kez bıçak bulun-
durmaktan, bir kez çakı ile yaralamak, bir kez ka-
fa atmak suretiyle yaralamak, bir kez adliyede ta-
banca ile adam yaralamak, üç kez tabanca ile
adam yaralamak, bir kez tabanca ve sustalı bu-
lundurmak. yedi kez tabanca bulundurmak, bir
kez durumunun sorulması ve bir kez alaka tetki-
ki nedeniyle toplam 22 kez gözaltına altndı.
NURULLAH TEVFİK AGANSOY
Baba adı: Yaşar. Ana adı: Ayşe. Doğum yeri:
Ordu. Doğum tarihi: 1960.12 Eylül 1980 önce-
si silahlı sağ eylemcilerden. Ordu 2 No'lu Sıkı-
yönetim Askeri Mahkemesi'nde adam öldür-
mekten TCK'nin 448. maddesinden yargılandı.
Yine MHP ve ülkücü kuruluşlardavasında Istan-
bul 3 no'lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde
cürüm işlemek için örgüt kurmak, kundakçılık
ve taammüden adam öldürmek suçlanndan, ay-
nca Sıkıyönetim 2 no'lu Askeri Mahkemesi'nde
adam öldürmek, kundakçılık, birden fazla adam
öldürmek suçlanndan toplam yaklaşık 44 yıl ha-
pis cezası aldı. 3216 sayıh Pişmanlık Yasası'ndan
yararlanarak tahliye edildi.
ALAATTtN
ÇAKICI
Baba adı: Ali Ana
adı: Şakire. Doğum ye-
ri: Trabzon. Doğum ta-
rihi: 20.1.1953, iştan-
bul. MHP ve Olkü
Ocaklan davası Şişli
Çeliktepe bölgesi sa-
nıklanndan. Babası ve
kardeşı 12 Eylül 1980
öncesi olaylannda öldürüldü. Darbeden sonra
bir süre cezaevinde yattı. tstanbul Adli Sicil Böl-
ge Bilgi tşlem Merkezi Müdürlüğü'nün
30.9.1994 tarihli kaydına göre sadece 6136 sa-
yılı Ateşli Silahlar Hakkındaki Kanun'a muha-
lefetten, yani ruhsatsız silah bulundurmaktan sa-
bıkası bulunuyor. tbrahim Engin Civan'ı silahla
yaralamaya azmettirmekten kırmızı bültenle ara-
nıyor.
DAVUT YILDIZ
Baba adı: M ustafa.
Ana adı: Makbule. Do-
ğum yeri: Gümüşhane.
Doğum tarihi: 1956.
1980 öncesinde Ülkü-
cü Gençlik Derneği
üyesi. 25 Mart 1980 ta-
rihinde, Çeliktepe Or-
taokulu Müdürü
Mümtaz Salih Sinirti-
oğhı'nu öldürmekten tutuklandı. Bir kez kimlık
tespiti, bir kez sağ eylemci olduğu ve Hergün ga-
zetesi sattığı için, iki kez durumu şüpheli görül-
düğünden, bir kez kumar oynamaktan, bir kez ör-
gütsel faaliyette bulunmaktan toplam altı kez gö-
zaltına alındı. Halen Engin Civan'ı silahla
yaralamak suçundan tutuklu.
BASLARKEN
Mafya babalan
ya da sermaye
eşkıyaları
Ünlü babalardan Behçet Cantürk,
Ankara'daMİT tarafından sorgulanırken,
askeri ihalelerie ilgili bilgi veriyor. MİT
sorgucusu Mehmet Eymür 'e verdiği
sekiz-on isimden biri de Ağa Ceylaru
Emlakbank skandah patlayıp da Semra
özal 'ın adı olaya kanşınca, hanımefendi
soluğu Ağa Ceylan 'm Antalya daki evinde
altyor. Hernedense, Cantürk ün MlT'te
alınan ifadesinin bu bölümü aradan on yıl
geçmesine karşın bir türiü ortaya
çihnıyor.
Semra Özal'm, ünlühayalici Turan
Çevik'i "Bu Turan çokyetenekli
çocuk" diye tanımlamasından tutun,
Turgut özal 'ın ünlü kara para
aklayıcılan 'Şekercüer'le, 'Berber
Yaşar'la toplantılarına, dönemin Içişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu 'nun
Diyarbahrlılar gecesinde Behçet
Cantürk le sanhp öpüşmesinden Zeynep-
Asım 'ın babalann himayesinde evliliğine,
MlT'çi Eymür'ün canının Bulgaristan 'da
'Oflu lsmail' tarafından
kurtanlmasından ülkücü komandolann
devlet görevlileri tarafindan silahlı
eğitime tabi tutulmasına kadar birçok
olay, birçok insan, mafyanm gücünün
nerelerekadar uzandığını göstembiliyor.
Turgut Özal, bir diploma töreninde
konuşurken şunları söylüyordu: "Bizim
eski kaçakçılar, ıhracatçı olmak için
bize müracaat ettiler. Karşımıza MİT
raporları getirildL Bunlar kaçakçuUr,
bunlara ihracat belgesi vermeyin
denildL Oysa biz, bunlar teşebbüs
sahibi, bunlardan daha iyi ihracatçt mı
olur, dedik. Şimdi hepsi ihracat yaptyor.
Sistemin gereği ıhracatçı oldular."
Eski kaçakçılann ihracatçı olup
olmadıklan kesin değil. Ancak
yuppi'lerin mafyalaştığı, hemen heryeni
olayla kesinlik kazanmaya başladı. Türk
toplumunun kaymak tabakası hergün
biraz daha mafyalaşıyor. Mafya da
elinden geldiğince kaymak tabakanın
içine sızıyor. At izinin it izine kanstığı
günler yasanıyor. Gazinolann ön
masalannda eskiden ünlü doktorlar,
mimarlar, sanatçılar, işadamlan
otururken şimdi hayali ihracatçılar,
babalar, yolsuzlukyapan müteahhitler
bacak bacak üstüne atıyor. Bordro
mahkûmlannın yaşadığı dünyanın
dışında çok başka bir dünya var. Kendi
kurallan ve kendi atmosferi olan bir
dünya bu...
Hem savcı. hem kabadayı. Su testisi
su yolunda kmlıyor. Oflu tsmaü"inem-
riyle, Dündar Kılıç'ın yeğeni Nunıllab
Çınar tarafından kumarhanede vurulu-
yor. Daha yeni tarihlere gelelim.
tstanbul Terörle Mücadele Şube Mü-
dürü Reşat Altay, 25 Eylül 1994 tarihin-
de Asayış Şube Müdürlüğü'ne yazdığı
bir yazıda, iki kişinin siyasi sicillerini
anlatıyor: "1- Mustafa-Makbuk oğlu,
1956 Gümüşhane doğumlu Davut Yıl-
dız'ın, 12 Eylül 1980 öncesi faaliyet gos-
termekte olan ÜGD, Ülkücü Ğençlik
Derneği üyesi olduğu, 25 Mart 1980 gü-
nü ilimiz Mecidiyekih Ardıç Sokak'ta
ÇeliktepeOrtaokulu Müdürü Mümtaz
Salih Sinirlioğlu'nun öldürülmesi ola-
yından dolayı vakalanmış olup, 10 Ha-
ziran 1981 giin veŞb,l.GüvA32411 sa-
yüı tahkikat evraklan ile Sıkıyönetim
Romutanlığı Askeri SavcüığTna sevlti
yapılarak tutuklanmıştn*.''
Aynı kişi hakkında Teknik Büro
Amirliği'nin aynı tarihte verdiği bilgi
ise şöyle: "Davut YıMız'ın bir kez hü-
viyet tespiti, bir kez sağ eylemci ve Her-
gün gazetesi satmaktan, iki kez durumu
şüpheden, bir kez kumar oynamaktan,
bir kez örgütsel faaliyette bulunmaktan
toplam altı kez getiş kaydı mevcuttur."
Davut Yıldız'ı anımsadınız. Eski
Emlakbank Genel Müdürü Engin Ci-
van'ı vuran adam. Dosyası da kabank.
Dündar Kılıç hakkındaki Teknik Bü-
ro Amirliği'nin saptadığı bilgiler ise
şunlar: "Dündar Ali Kıbç'uı iki kez bı-
çakla yaralamaktan. iki kez bıçak bu-
lundurmaktan. bir kez çakı ile Yarala-
maktan, bir kez kafa atmak sureti Ue ya-
ralamaktan, bir kez adliyede tabanca
ile adam yaralamaktan, üç kez tabanca
ileyaralamaktan, bir keztabanca ve sus-
tah bulundurmaktan, yedi kez tabanca
bulundurmaktan, bir kez durumu so-
ruldu, bir kez alaka tetkiki, toplam 22
kez geiis kay dı mevcuttur."
Dündar Kılıç kim? ArtıkCüneytAr-
km'dan ya da ıçişleri Bakanı'ndân da-
ha çok tanınan bir baba-kabadayı. Dos-
ya da sağlam En son hangi olayla tanı-
yoruz? •Haörü kişi' Semra Özal'm ra-
con kesmesi isteğiyle onu aramasın-
dan...
...ve ülkücü mafya llderl
Bir de Alaattin Çakıcı var. 12 Eylül
1980 öncesi Ülkü Ocaklan Şişli-Çelik-
tepe bölgesi eylemleri, cezaevi, ruhsat-
sız silah taşımak. azmettirmek gibi suç-
lardan açılan davalar, kamuoyunda ar-
tık iyice oturan 'ülkücü mafya lideri'
imajı...
Peki onun Civan skandalında rolü
ne? Sabh SeBm Edes adlı müflis hol-
ding patronu ya da kimilerine göre Özal
ailesi adına Engin Civan'dan zorla pa-
ra alabilmek için adam öldürmeye az-
mettirmesinden. Başka? Eski eşi Uğur
Kılıç'ı adamlanndan birine vurdurma-
smdan. Işte Oflu Hasan-Sunay ailesi ve
CHP'li Çalışma Bakanı ilişkisi, işte
Enis Karaduman-Yahya Demirel ku-
mar arkadaşhğı, işte Cumhuriyet Sav-
cısı (Marlon) Kemal Şimşek-Oflu ts-
mail-Dündar Kılıç ilişkisi, işte ünlü ka-
çakçı Abuzer Uğurlu-MÎT ilişkisi, işte
eski Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu-
Behçet Cantürk ilişkisi... Ve işte Özal
Ailesi-Alaattin Çakıcı-Dündar Kılıç
ilişkisi... Bütün bu ilişkilerin gösterdi-
ği ortak nokta ise herhalde siyasilerin,
devlet görevlilerinin, sosyetenin maf-
yayla ne kadar iç içe olduğu.
Yarın: Babalar ve ofiullar
'Apartkondu', sorunu çözer mi?Prof. Dr. SÜMER GÜREL
Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gecekondu sorununun temel nedenlerini, ülke
düzeyinde ve planlama disiplini kapsamında ele
aldığımızda aşağıdaki tablo ile açıklayabiliriz.:
0 1960'lardaplanlı kalkınma dönemine giren
Türkiye'de günümüze dek süren "bölgecilik fobi-
si" basiretsiz yöneticileri (bu tüm hükümetleri
içermektedir) u
bölgeplanlama'*yı uygulamaktan
alıkoymuştur. Böylece "bölgelerarası dengesiz-
lik"^aman içinde özellikle Doğu \ e Güneydoğu
Anadolu'nun yetersiz ekonomik potansiyeli de
eklenince su yüzüne çıkmıştır. Kuşkusuz temel-
de yatan başlıca neden, çeşitli etmenlerle bir tür-
lü istenen düzeyde denetim alhna alınamayan nü-
fus patlamasıdır. Bugün bilelcendileri için gele-
ceğin oy makinesı olarak gördükleri masum va-
tandaşı kullanarak -din ve aile mahrumiyeti gibi
kutsal duygulan sömürerek- nüfus denetimini en-
gellemeye çalışan siyasal kişi ve partilere rastlı-
yoruz.
# Sonuçta bir de tkinci Dünya Savaşı sonrası
Marshall Yardımı ile köylere giren "traktör" ve
miras yoluyla parçalanan küçük tarlalann yeter-
sizliği eklenince "lardan kente göç
rl
olgusu baş-
lamıştır. Normal (yani planlı) koşullarla sağlıklı
kentleşmenin ilk belirtisi olan bu "göç", pek çok
Cçüncü Dünya ülkesi gibi, bizde de "çarpık'* ola-
rak nitelenen sonucu doğurmuştur.
# Kimi hükümetler (1960'lann ikinci yansın-
da) düzenlı ve denetimli "arsa dağınmı"düşünce-
sini uygulamaya çabalamış: ancak sonuç alınama-
mıştır. Bunda da esas neden ya da yanılgı, seçi-
len "konut politikasrdır. Yine kısaca özetlersek,
önceleri Emlak Kredi Bankası'nın, sonra devlet
kütında onun üst kuruluşu olarak oluşturulan Top-
•Gecekondu sorununda esas neden ya da yanılgı, seçilen "konut
politikası"dır. Önceleri Emlak Kredi Bankası'nın, sonra devlet
katında onun üst kuruluşu olarak oluşturulan Toplu Konut
Idaresi'nin yakın bir geçmişe dek altyapısı hazır arsa yerine konut
üretimine ağırlık veren bir politikayı yeğlemesi, bu başansızlığın
temel nedenlerinin başında gelmektedir.
lu Konut Idaresi'nin çok yakın bir geçmişe dek
(büyük oranda hâlâ sürdürülen) altyapısı hazır ar-
sa yerine konut üretimine ağırlık veren bir politi-
kayı yeğlemesi. bu başansızlığın temel nedenle-
rinin başında gelmektedir.
Gökleri dehne merakı
"Apartkondu" sözcüğü Sayın İlhan Selçuk'un
20.1.1995 günkü
u
Pencere"sinden ödünç alın-
mıştır. Sözcük, tam anlamıyla Sayın Başbakan'ın
Istanbul sorunlanna el atüğını vuıguladığı son
demeçlerinden birisinde "gecekondu" sorununa
çözüm olarak gösterdiği kendi deyişiyle "gökde-
lenler"e karşıhktır.
"Gökler"i delme merakı da esasen liberal eko-
nomi anlayışıyla bırlikte 1980'lerden bu yana gi-
derek artmış ve tıpkı anayasadan başlayarak tüm
yasalan "görülen lüzum üzerine" delmek alış-
kanlığına koşut olarak gelişmiştir. Söz konusu
gökdelenlerin (bu arada özellikle Taşkışla önüne
dikilmeye çalışılan Gökkafes'in) imar koşullan
dışına taşarak, katsayılannın beher kat başına bi-
çilen bir "rüşvetrayicr içinde arttınldıklan dabi-
linmektedir.
Gelelim gecekondulan gökdelenlere yani
u
apartkondu"lara aktararak çözme yönteminin
değerlendırilmesıne.
Bu çözüm bir süre önce Boğaziçi ve Mimar Si-
nan üniversitelennin ortaklaşa düzenledikleri
"Göç" konulu (tstanbul'un bozulan kimlik olgu-
sunun tartışıldığı) bir konferansta Sayın Prof. Dr.
Semih Tezcan tarafından ortaya atılmıştır.
Anlaşılan odur ki çözüm benimsenmiştir. Bir
önemli fark. müellifin önerisinde inşa edilen
"apartkondular"ın yan yanya kamu ile vatandaş
arasında paylaşılacağı ileri sürülmüş iken, Başba-
kan'ın, bu yüksekblokJann gecekondudaki vatan-
daşlara uygun ödeme koşullan ile verileceğini be-
lirtmiş olmasındadır.
Çözümün tümü içinde (önemli olsa da) aynntı
sayılacak bu fark, bizim değerlendirmemizi etki-
lemeyecektir. Değerlendirme ya da eleştiri aşağı-
daki sistematik içinde özetle sunulmuştur.
'Apartkondu' ne getirir?
• Çözüm tipik bir "mühendislik" ürünüdür;
yani optimum malzeme, optimum maliyet ile
mümkün olan en kısa sürede çözüm aramaktadır.
Şayet varsayımsal olarak bu yapılar insanın ya-
şaması için değil de günün 1 '3 'ünü geçireceği ça-
lışma mekânlannı oluştursalar, belki bir nebze sa-
vunulabilirlerdi. Ancak durum öyle değildir.
# Toplumsal yaratık olan insan, diğer bireyler-
le temas gereksinimi içındedir. Bu insanın, "biri-
lerine ve bir yere ait olmak"gibi en temel psiko-
lojik isteminden kaynaklanmaktadır. Esasen nor-
mal apartman yaşamı ile yok olmuş bu ilişkiler
gökdelenlerle uç noktalara varacaktır.
# Kırsal kökeninden kopmuş olsa bile, çoluk
çocuğu ile hâlâ toprağa bağhhğı önde tutan dav-
rarıışlar sergileyen gecekondu sakini, böylesi bir
Hong-Kong yaşamına müstahak görülmemelidir.
0 Kolektif yaşama henüz uyum sağlayamamış
toplumsal yapımızda, daha yüksek sosyo-ekono-
mik düzeydeki sakinlerin yaşadığı apartmanlar-
da gözlenen bakım, yönetim, davTanış bozuklu-
ğu ve benzeri sorunsalın bu "apartkondu"larda
bir gettoya dönüşeceği öngörüsü pek kolaylıkla
yadsınamaz.
# Giderek "teknik" yönden, yani "mühendis-
lik" açısından da bugünlerde güncelliğini koru-
yan Japonya'daki depremin benzerinin Istanbul'da
da beklenebileceği uzmanlarca vurgulanmıştır.
Koşullan. tarnşmasız dünyanın gelişmiş ülkeleri
arasında bile en yüksek düzeyde olan Japonya'da
(aşın gökdelen olmamasına karşın) yapılann ne
duruma geldiğini görmek, Türkiye'de böylesi bir
önerinin geçersızliğini kanıtlamaya yeterli bulu-
nabılir.
9 Kaldı ki tüm yukanda sıralanan olumsuzluk-
lara "makul" ve "inanduicı" yanıt bulunsa da
üçüncü kuşağı idrak eden "tstanbullu gecekondu
sakinleri" böylesine havadan kazanalımış (ve ge-
lecek vaat eden) kentsel rantlan bir gökdelen ka-
tına yeğlemeyeceklerdir.
Altyapı ve sağlıklı çevre çözümü gibi iyi niyet
içeren söylemler, 30-40 yılda çirkin politika ile
yaratılmış "tûfeyli-asalak" psikolojisini tedavi
edemez. 1960-1995 arası 15-16 irnaraffi (imara
ilişkin yasal mevzuat değışiklikleri) uygulanmış,
bunlann yansından çoğu ise sadece son on yıl
içinde gerçekleşmiştir.
Bu tablo, olgunun "mühendislik" ve "ekono-
mi" uzmanlıklan ile çözülemeyeceğini, sorun-
salın çok daha karmaşık, giderek toplumsal değer
yargılannın yozlaşmasına dek ınen kökleri ol-
duğunu açık seçik sergilemektedır.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Yücel Kanpolat'la
Söyleşi... (!)
SSK öaynevi'nden çıkıp, arabayia Ibn-i Sina Saynevi'ne
gidiyorum. Saynevinin avlusunda, arabadan indim. Sürü-
cü, ivecen, telaşlı:
- Çabuk iner misin? Polis ceza yazacak!
Hay Allah! Tasımı tarağımı toplayıp inmeye çalışıyorum.
Oh, heleşükür indim, kurtuldum... Derken, omzumabirel
dokandı, elinde çantam vardı!
- Çantayı unuttun!
Aaaa, Prof. Yücel Kanpolat, benim indiğim arabaya o
binmiş demek. Binınce de benim, arabada unuttuğum
çantayı görmüş.
- Çok teşekkûr ederim!
Yücel Kanpolat, arabaya binip gitmişti.
Prof. Şinasi Yavuzer söylemişti, Prof. Yücel Kanpo-
lat'ın uluslararası bir buluşu gerçekleştirdiğini; kafamda bir
şimşek çaktı, Yücel Kanpolat'la bir söyleşi yapmalıydım...
Evinden telefonla görüşmemizde, kısaca anlattı ama,
"En iyisi muayenehaneme gelin konuşalım" dedi. "Yûz yü-
ze görüştüğümüzde, size çok mutlu olacağınız şeylersöy-
leyebilirim."
- Siz bir ağn kesici bulmuşsunuz öyle mi?
- Evet, bir kez bu alet var, bir de benim bu aletle yaptı-
ğım üç yeni uygulama yöntemi var. Daha önce başka in-
sanlann bulduğu, ama başka yöntemlerie yaptığı... Ben,
onlan size anlattığımda daha iyi göreceksiniz.
Prof. Yücel Kanpolat, örneklerden söz ediyordu. Şöyle
diyordu:
- Kanserhastalığı, kimseye vermesin. Pek öyle kolay bir
şey değil, kanser ağnsı.
- Siz onu dindirebiliyor musunuz?
- Evet!
- Ne kadar süre dindirilebiliyor kanser ağnsı?
- Tek yanlı ağntan sürekli tabii. Hiçbir şeye gerek kal-
madan. Yöntem eskiden başka biçimdeyapılıyordu ama,
benim yönteme kattığım çok önemli bir güvenlik öğesi
(unsur) var. O yanıyla tabii önemli. Yani, eskiden, işte
komplikasyonlan yüksekti, ne bileyim işte, yapımı zortiu.
Güvenliği azdı filan. Şimdigazeteler, beili birgrup işin san-
sasyon yanıyla ilgili. Yani, bilimsel açıdan nedir? Okurna-
sıl aydınlatılır? Bu pek gerçekleşmedi. Bizim tabii bu açı-
lardan bakarsak, bir köylü yanımız var. Kamuoyunu ay-
dınlatmak, yahut olaya öyle bakmak bize biraz ayıp gibi
geliyor. "Ben harika çocuğum!" yanlışına düşme veya
övünmesi gibi sıkıntılar. İşin özü tabii pek öyle de değil.
Oldukça ilginç şeyler yaptık aslında. Ama, dediğim gibi,
bu yıl da uluslararası kongre başkanlığıyaptık, Antalya 'da.
Onun çok iyi yankılan oldu... Entemasyonal alanda yeni
cerrahi yöntemler önerdik. özel elektrot sistemleh geliş-
tirdik.
Bu girişten sonra, Yücel Kanpolat'ın havasına girebile-
cegimi düşündüm. Kızılay'da Inkılap Sokak 24/2'deki mu-
ayenehanesine gidip konuştum. İlk sorum şuydu:
- Bana ağn dindjrmeyi anlatır mısınız?
- Şimdi ağn ne önce, izin verirseniz onu anlatayım: Ağ-
n, insan organizmasının en önemli koruyucu işlevidir
(fonksiyonudur). Yani, organizmanın içinde olan birtakım
değışiklikleri, birtakım yanlışlıklan, organizmaya dışandan
yöneltilen belli bazı etkileri bize haber veren bıralarm sis-
temi vardır ve bu alarm sistemi, insanı koruyan en önem-
li işlevlerden bir tanesidir. Yani, ağn duyusu olmadan, in-
sanın varlığını, sürekliliğini, saglığını, hatta yaşamını sür-
dürmesi olanaksızdır.
- Hani, ölüm geldi cihane, başağnsı bahane mi ne der-
ler? (Yersiz bir soru!)
- Şimdi, bu işleyiş, düzenek (mekanizma) niye var? Bir
uyarı mekanizması olarak, bizim sürekliliğimiz
(devamlılığımız) için gerekli, onun için var. Yani, apandisitim
patlıyor, patlayınca hemen ne oluyor? Peritonit oluyor.
Peritonit başlar başlamaz, periton ağn fonksiyonu ile sizi
uyanyor veya ateşe elinizi sürdünüz, görmeden önce ağnyı
duyuyorsunuz, elinizi oradan geri çekiyorsunuz. Refleks
olarak oluyor. Onun için ağn, bir konjyucu mekanizma,
insana kendi organizmasının içinde olan yanlışlıklan veya
dışandan oluşan tepkileri bize gösteren bir koruyucu
fonksiyon. Peki, biz bu koruyucu fonksiyonu durup
dunjn^en, niye ortadan kaldıralım? Şimdi, bizim konumuz
olan ağnlar; gelip geçici, ani veya akut ağnlar değil. Bizim
konumuz olan ağnlar, sürekliya, kronikdediğimiz ağnlar...
- Yani rahatsız edici ağnlar.
- Evet, ama sürekli. Dahası, süreklilik de yetmez; o
ağnnın, öbür yöntemlerie de, ilaçlarla, fizyoterapiyle,
psikoterapiyle, akupunkturia, usunuza ne geliyorsa, o
yöntemlerie de ortadan kaldınlmaması dunjmu olmalı ki
o zaman biz ağn için, tıbbi, yani ilaç yerine bir yenialternatif
düşünelim. Bu yeni altematif ne? Cerrahi...
- Ameliyat!
- Evet, şimdi insan vücudunda oluşan aûnlann, az bir
kısmı için biz cenahiyi kutlanıyoruz. Obür ağnlann
birçoğunu öbüryöntemlerle ortadan kaldırmak mümkün.
Ama, belli bir ağnlar var ki ömeğin sinihenn tırmalaması
(tahrişi) ile oluşan ağnlar, nevralji diyoruz, thgeminus
nevraljisi, yüz ağnsı... Şimşek çakar gibi. Hani dişinizi
oyarken oluşan ağnyı düşünün, onu birkaç misli
kuvvetlendirin, onun sürekli olarak varolduğunu düşünün,
yaşamanız mümkün mü? Mümkün değil. Her şeye
razısmız, o ağnyı çekmemek için...
(Yücel Kanpolat'ı ilgiyle dinliyorum...)
BULMACA
1 2
SOLDANSAĞA
1/ Pazar ya da panayır
kurulan gün... Briçte,
atılan bir kâğıtla eşine
oynamasını istediği kâ-
ğıdı belirtme. 2/Dört
Halife'nin ikincisi...
Kemirgen bir hayvan.
3/Olumsuzluk belirten
bir önek... Gelişme ve
ılerleme göstermeyen.
4/ Aza... Çanakka-
le'nin bir ilçesi. 5/Ku-
maş, deri ya da kâğıt
süslemede kullanılan
bir yöntem. 6/ Tekke
edebiyatı şiir türlerinden biri...
Yapraklann düz ve parlak bölü-
mü. 7/Ayakkabıların altına çakı-
lan iri başlı demir çivi... Satrançta
bir taş. 8/ "Şimden geri beni hük-
müm yürümez / — oldum güzel-
lere bey iken" (Karacaoğlan)...
tslamlık öncesi Türk edebiyatın-
da "ağıt" anlamında kullanılan
sözcük. 9/ ikinci dereceden
olan... tstek ve tutkularda ölçülü
davranma erdemi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Tövbe... tpliklenn boyanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç
kabuklan yapraklar ya da balmumuyla sanlarak boyaya batı-
nlması yoluyla uygulanan bir tür boyama tekniği. 2/ Maden
eşya üzerine vurulan bir cins cila... Küçük bal teknesi. 3/Bir
nota.. Dağkırlangıcı.4/Soyaçekim... Bir ülkede, kentte ya da
semtte oturanlann tümü. 5/ Cevizin yeşil kabuğu ve yaprağı. 61
Ses çıkarma yeteneği kaybolmadığı halde istenilen sözü bulup
söyleyememe hastahğı... Menfaat, kâr. 7/ Keçiyolu... Bir renk.
8/ Döl verme yetkinliğine eren... Düşman. 9/ Kırliliği gösteren
iz... Eski Mısır inanışında ilk güneş tannsı.