27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EYLÜL1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 UYGARLIKLARINIZINDE OKTAY EKİNCt Tarilıiııgörselkitabı:BergamaFrigyalılar, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar... "Bergama Uygariık Tarihi yeni- den basılıyorsa, Osman Bayatlı'mn kitaptarı aranıyorsa, Zeus Sunağı geri isteniyorsa, Bergama'nın geleceği şanlaria dotudur, Çok gûzel gfinler görecektir..." Bu dizeler. araşürmacı Eyûp Eriş'in Bergama Belediyesi'nce 1990 yılında ikinci baskısı yapı- lan 'Bergama Lygarük Tarihi' adlı kitabındaki önsözünde yer ahyor. Eyüp Eriş, özellikle '1989'- dan sonra' bu tarih kenlinde olana bitene bakıp haklı olarak umutlanıyor ve coşkularuyor. Geçmişi 'şanlaria dolu' olan Bergama'nın, yine üpkı binler- ce yıllık geçmişinde dolu dolu yaşadığı o güzel günlerini 'yeni- den göreceğine' inanıyor. Bu inananı ise aynı önsöz yazısın- da, şu gözlemlerine dayandın- yor: "Bergama'daki düzey ve bi- İİDçlenme, yöresel değeriere ba- luş açtsı giderek yüksebnekte- dir. Bergama Beiediyesi'nin açtığı Zeus Sunağı'nı geri isteme kampanyası kültür varlıklarına karşı duyarsız kulaklarm pasmı aldı. Salt bu kadanyla bile Ber- gama'da bûyûk bir inantş oldu ki gönüllere, bilinçlere sunak geri gelip \erlesti..." Bir Anadolu aydını Eyüp Eriş'in sözûnü ettiği Osman Bayatlı, Belediye Baş- kanı Sefa Taşkın'ın deyişiyle 'Bergama'nın Halikamas Balık- Ç N ' . 1930'lu yıllardan 1950'lere dek kentin tarihini ve kültürü- nü belgeleyen 20'yi aşkın kitap yazmış. 1920'lerde öğretmen olarak geldiğı Bergama'da *uy- garlıkların birikimim' yaşamış. Bu birikimini yurt sevgisıyle yoğrulan, özveri ve üretkenlik dolu bir kültür savaşımına ada- mış. Bugün bile kimi çevrelerin tedirginlik duyduklan' yöresel kültür ve sanat festivallerinin il- kini, daha 1937 yılında 'Berga- ma Kennesi' olarak düzenle- miş. Yine Türkiye'nın ilk kazı müzesinin açılışına aynı yıllar- da önayak olmuş. Bergama Halkevi'nde genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kültür ve Ay- dınlanma seferberliğine katıl- mış. 1950'lerde Halkevlerinin kapanmasının ardmdan, bu kez kendi evinin bahçesini Ber- gamah gençlerin kültür yuvası yapmış... Dhan Selçuk'un kimi yazıla- nnda gururla andığı 'Anadolu Aydmlan'nın hemen tüm er- demlerini yaşamıyla bütünleşti- ren Osman Bayatlı, yülannı adadığı Bergama kentindeki son hızmetini de Arkeoloji Mü- zesi Müdürü olarak yapü. 1957'de bu görevinden emekh- ye aynlmasına karşın müzedeki çalışmalanna hemen hiç ara Bergama'daki Osmanlı hanlan, kentin tarihi arastasında birer 'kültür alanı' olarak yeniden yaşama katılmayı bekliyor... Şadırvan Camisi'nin yanındaki 'Çinili Minare', Selçuklu sanatmm amtsal eseıierinden biri ve antik döoemden 'Bazüika'. Örnek bir kültür hizmeti Bergama Belediyesi Yayınlan Bergama Belediyesi, kentin tarihi ve kültürel değerleriyle ilgili çalışmalan kitap ve broşürler halinde yayımlayarak Anadolu'daki diğer tarihsel yerleşmelerde bulunan belediyelerarasında örnek bir kültür hizmeti sergjliyor. 1989'danbuyana sayılan 15'i bulan 'Bergama Kitaplan' arasında bazılan şunlar: Atarürk Döneminde Bergama: Eyüp Eriş, Atatürk'lü yıllarda Bergama ile ilgjlı anılan ve Gazi'rıin bu kente ilişkin ilgilerini, yapılanlan anlatıyor. Bergama Lvgarlık Tarihi: Eyüp Eriş'in 400 sayfahk bu çalışması, tarih öncesi çağlardan cumhuriyet dönemtne dek zengın ve aynntılı bir içeriğe sahip. Sürgündeki Zeus: Sefa Taşkın, Berlin'de bulunan Zeus SunağYnın Bergama'ya geri getirilmesine yönelik tarihsel gerçekleri anlatıyor. Bergama Tarihinde Asklepion: Birinci baskısı 1935'te Istanbul'da Resimli Ay Matbaası'nca yapılan Osman Bayatlı'mn bu yapıtı, 1993'te Belediye Kültür Yayını olarak 3. baskısını yapmış oldu. Bergama Tarihinde Akropol: Eyüp Eriş'in Osman Bayatlı'nın kitaplanndan yaptığı bu derleme, kentin Akropolünün yine kent tarihindeki yerini belgeliyor. Bergama'yı Sevmek Niçiıu HalukElbe'ninbu kitapçığının ilk baskısını, 1945te 'Bergama'yı SevenJer Cemiyeti' yapmış. Yanm asır sonra belediye yayını olarak Bergama kitaplan arasında yer alıyor. Gambreion \nrik Şehri: Seher Özkan'ın klasık arkeoloji dahndaki lisans tezi olan bu araşürma, Bergama'ya bağlı Kınık ilçesinde bulunan antik kenti ele alıyor. Bergama Kavnakçası: Hacer \e Yavuz Özmakas, Türkiye'de ve dış ülkelerde Bergama'yı konualan 1000'i aşkın kitap, yazı. gazete haberi ve üniversite çalışmasının aynntılı listesini hazırlamışlar... vermedi. 1958 yılında ise Bergamalılara ve tüm insanlığa zen- gin bir miras bırakarak yaşamını noktaladı. Bergama Beiediyesi'nin, Osman Bayatlı'nın ilk basımlan 1930'lu yıllarda yapılan araşür- malannı 'yanm asır sonra' yeniden kitap halinde yayımlaması, Bergama'nın bu bilge hemşerisine 'gömll borcunu' ödemiş olmasının yanı sıra, çok daha derin anlamlar taşıyor. Ba\atlı'nın özellikle 'Bergama Tarihinde Ak- ropol' ve yine 'Bergama Tarihinde Asklepion' ad- lanyla basılan kitaplan, kente kültürel kımlığini kazandıran tarihsel zenginliğinin 'evrensel değer taşıyan' uygariık mirasını tanıüyor. Belediyenin bu mirasa sahip çıkıp yine kentin tarihsel kimliğinin 'unutulmaması' ve dahası 'sürdürülmesi' yönündeki çabalan ise Türkiye- nin giderek özlemini daha çok duyduğu 'çağdaş yerel yönetim anlaytşmın' duygulu bir örneğini sergıbyor. Yağmaya karşı korunaklı Tarih boyunca görkemli uygarhklara kucak açmış bir 'devlet ve kent merkezi' olarak hep ha- reketli çağlar geçiren Bergama, bugün belld de hem denizin hem de ana yol güzergahının "uzağı- nda' kalmasından ötürü, oldukça sakin ve 'par- lak geçmişiyle baş başa' bir yaşam sürüyor. Kuzey Ege'yı Izmir'e bağlayan devlet karayo- lundan aynlıp Bergama'ya doğru yaklaşıldıgı- nda, bir zamanlar bu topraklann 'deniz' oîduğu- na, antik adı 'Kaikos' olan Bakırçay'ın yine an- tik 'Pergamon' kenti yakınından buralarda de- nize ulaştığına ve kentin ilk kurulduğu Akropol Tepesi'nin de denizle çevrili bir 'ada' konumun- da bulunduğuna, insanın pek inanası gelmiyor. Ancak aynı bölgedeki şimdinin 'kıyı kentleriu- de' yaşanan kültür ve çevre katliamına bakıldığı- nda, Bergama ile deniz arasındaki ilişkinin tari- hin derinlikleriııde' kalmış olmasına da yine in- san doğrusu şükrediyor. Böylece, hıç değilse bu uygarhk merkezimiz, yağma ve talana dayab tu- rizm yapılaşmasmdan şimdilik önemli ölçüde kendisini koruyabiliyor. Deniz, kum, gûneş ve 'Şark usulfi animasyon- lar' olmadığı için salt tarihe ve kültüre meraklı' turistlerin ilgi gösterdikleri Bergama, bu niteli- giyle daha çok 'günübiriik turizme' yanıt verebili- yor. Oysa, özellikle 'kent kimliğj' açısından büyük önem taşıyan 'sâvil mimariık örneği' niteliğmdeki eski Bergama evleri hiç değilse 'pansiyonculuğa' kazandınlabilse, tarihsel çevreye zarar venlme- den ve üstelik 'yaşatılarak', turizmle olan yakı- nlaşması daha da güçlenebilecek. Ne var ki aslında Türkiye için 'genel bir sorun' olan bu duyarsızlık Bergama'yı oa olum- suz yönde etkiliyor. Çok yıldızb turizm tesisleri- ne trilyonlar akıtan devletin, aynı kredileri 'kül- tûr mirasından esirgetnesi' sonucunda, eşsiz mi- mari zenginlıklenmız bakımsızlıktan yok olup gidiyor... Bergama'daki eski taş evleri de aynı 'hüzün' içerisinde gezerken neyse ki yine beledi>enin sa- hiplendiği bazı yapılann 'kurtanlmak üzere' ol- duğunu görüyor, seviniyoruz. Orneğin Ulucami Mahalfesi'nde bulunan Bü- yük Alan'daki eski Zeus Oteli belediyece saün abnmış ve restorasyonu için proje çalışmalanna da başlanmış. Sırada yine aynı bölgedeki başka kıskançlığın yaratuğı 'papirûs ambargosunu' kendi kültür aşkıyla yenmeseydı, belki de in- sanlık, kitabın yaygınlaşmasında eşsiz katkısı olan 'parşömen' kağıdını daha yüzlerce yıl keşfe- demeyecektı. Antik çağın en zengın kütüphanesine sahip olan İskenderiye, yine antik çağda taşın dışında yegane yazı yazılabilecek papırüs adb bitkının de sadece Nil Nehri'nde yetişmesinden ötürü. özel bir ayncahğa sahipti. Dünyanın hemen tüm kentlerinde olduğu gibi. Bergama'da da bilgin- ler ve düşünürler, yazı yazmak için İskenderi\e'- nin papirüs göndermesine bağımhydılar. Ne zaman ki Bergama, '200.000 tomarlık' (ciltler) bir birikıme ulaşan görkemli kütüpha- itolojiye göre Kral Laomedon, Truva'yla birlikte 'Pergamon' surlannı da yaptırdı. Sonra bu surlann koruduğu kent, insanlık kültürüne kağıdı ve kitabı armağan etti. Şimdi ise binlerce yıllık bir tarihin eşsiz birikimiyle 'yalnızlığını' yaşıyor. Kimbilir, belki de bu yüzden 'uygarlığını' da yaşatıyor... M binalar da varmış. SİT alanı ve Bergama'daki tarihi yaşatma' projelerini büyük bir heyecanla# bıze gezdiren Belediye Kültür İşleri Müdürii Özcan Durmaz, halk arasındaki adı 'Domuz Alanı' olan, tarihi evlerle çevrili eski ve güzel bir meydanın da yakı- nda 'bütûnüyle' ele almacağını söylüyor. Meyda- na açılan sokaklardan birindeki eski çeşmeden avuç avuç içtiğimiz suyun 'değerini' ise şöyle özeüiyor: "Akropol'ün altındaki kaynaklardan gelen bu suyu, ikî bin yıl önce de yine Bergamalılar içiyor- du..." Papirüse karşı parşömen Binlerce yıldır aynı suyun içildiği, aynı bere- ketli topraklann işlendiğj, aynı doğanın pay- laşıldığı ve 'aynı isimle anılan' kent olarak yaşa- yan Bergama, yine binlerce yıllık dünya kültü- rüne 'kağıdı ve kitabı' armağan etmiş olmanın dahakbgururunu taşıyor. Eğer İskenderiye'nin Bergama'ya karşı duy- duğu 'kskançlık' olmasaydı ve yine Bergama bu nesiyle bütün Akdenız bılımının gözdesi haline geldı, işte o zaman İskenderiye de 'rakibini çö- kertmek için' papirüsü arük göndermez oldu. Bundan sonrasını. Osman Bayatb'nın yakın çabşma arkadaşı ve Bergama Müzesrnin Ba- yatb dan sonraki müdürü Haluk Elbe şöyle yaa- yor: "Bergama bilim çevresinden Krates adlı bir bil- gin, Mtsır'ın kağıt yerine kullanılan otu papirüse karşı Bergama'nın hayvan derisinden yaptığı par- şömenini icat etti. Papirüsle Bergama'nın derisi arasında Roma'da açılan yanşmayı parşömen kazandı. Ve 'insanlık durdukça bu kağıdın da- yanır olduğuna' hûkmedildi..." Bergama'da dolaştıkça, böylesine tarihsel bir buluşun ancak yine böylesine 'uygar' bir kentte gerçekleşebileceğini, birbirinden görkemb anı- tlarla ve birbirinden zengjn kültür mirasıyla he- men görebiliyorsunuz. Kentin 'Pergamon' olarak anıldığı cağlara tanıkbk etmiş ve yine o çağlann kültür ve sanat ürünü olan yapılar, Selçuklu ve Osmanlı döne- minde aynı kente armağan edilen eşsiz mimarbk örnekleriyle birbkte çarpıcı bir 'Anadolu kimliği' oluşturuyorlar. Orneğin, bu kimliğin anıtsal ürünlerinden, Hıristiyan dünyasının ilk 7 kilisesinden birisi ve antik dönemin Anadolu'daki en yüksek yapısı olan 'Bazilika', çevresindekı uygunsuz binalar- dan 'arınduılmış' olarak ve üstelik geceleri de ışı- klandınlarak Bergama'nın kültür zenginbğini vurguluyor. Benzer şekilde Şadırvan Camisi'nin yanı başı- ndakı bir 'Çinili Minare', Selçuklu uygarlı- ğından anılan taşırken bir Ulu Cami ya da bir Kurşunlu Camisi, diğer birçok cami, mescit,han, hamam ve eşsiz güzellikte bir 'arasta' ile birbkte Osmanb döneminin renkb ve insancıl Bergama'- sını gözler önüne seriyorlar. Helenistik dönemde Mannara Denizi'ne dek ulaşan büyük bir kralbğın merkezi ve Anadolu'- nun 'kültür başkenti' olan Bergama, İ.Ö. 133'te Roma'ya bağlandıktan sonra da zenginliğini sürdürdü ve Hıristiyanbk çağlannda 'piskopos- luk' oldu. Yine Helenistik dönemin en ünlü heykelcilik okullanndan birisi de Bergama'daydı ve klasik dönem Yunan he>kelciliğine karşı özellikle 'ka- bartma sanatında' büyük üstünlük sağlayan bu büyük okulun ünlü yapıtlan arasında Zeus Su- nağı da bulunuyordu. Sefa Taşkın'ın 'Sürgündeki Zeus' adını verdiği görkemb sunak, yine onun deyişiyle 'gözü yaşlı' olarak Berbn'deki Pergamon Müzesfnden va- tanına kavuşacağı günleri bekliyor. İnsan, Bergama'daki tarihsel birikimi "Su- nak'sız" görünce, 1870'lerdeki bu 'aynlığa' ne- den olan duyarsızlığa bir kez daha isyan etmek- ten kendisini alamıyor. Bu. 'bütün zamanlarm en güzel kentJnden' aynlırken anlıyoruz ki Bergama, ne Zeus Su- nağı'nı ne de Osman Bayatb'yı unutmuş. Ba- yatlı, kentin ortasından bronzdan yapıbnış büs- tüyle 'geleceğe' gülümsüyor. Geleceğin güvence- si ise yine kentin 'şanlı geçmişi' ve kültür zengin- liğinde yaşıyor. Yeter ki bu güvenceye dört elle sanlan Berga- ma'nın duyarlı ınsanlaç artık yalnız bırakıl- masınlar. Tarihin yaşatıbnası ve hele çağdaş bir 'kentle birlikte' yaşatılması, kendisini bundan sorumlu sayma erdemini gösterebilen bir yerel yönetimin bile tek başına üstesinden gelebileceği bir iş de- ğil- Kısaca Bergama, yüzlerce yıl Anadolu'ya baş- kentbk etmiş bir bibm ve sanat merkezi olarak salt tunzm adına değil. 'kültür' adına da bu ülke- nın sahibi olabihnenin gereğini yerine getirme- mizı bekliyor... DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Dayanışma Yanlışı, doğrusu derken hemen geldi sorular: "Insanlar arası dayanışma ne demek? Ne aynmı var? Gruplar insanlardan oluşmuyor mu? İki kişi arasındaki dayanışma neden insanlar arası dayanışma sayılma- sın?" Doğru, gruplar da insanlardan oluşuyc, iki kişi ara- sındaki dayanışma da iki insanın dayanışması... Öyley- se hepsi insanlar arası dayanışmanm çerçevesine gi- rer... Demek ki anlamını iyi vermeyen, olumsuz yaklaşanla- rın irdelemesine dayanamayan birtümce kurmuşum. Şöyle demiştim: "Yani toplumsal adalete, paylaşmaya, dayanışmaya, ama kişiler ya da gruplar arası değil de insanlar arası dayanışmaya inanıyor." Dayanışma her zaman övülmüş, desteklenmiş, eği- timleri boyunca çocuklara kazandırılmaya çalışılmış ör- nek birdavranıştır. Tiyatro oynamanın çok önemli bir eğitim aracı sayıl- masının temelinde, dayanışmayı gerektiren bir sanat ol- ması yatar. Grup spor oyunları çocukları dayanışmaya alıştırdıkları için önemsenir. Sen de ucundan tut... Senin de katkın olsun... Sen de yardım et... Birbirinizi destekleyin... Eğitim tarihimizdeki unutulmaz uygulamanın, Köy Enstitüleri'nin, öğrencilerde yaratmaya çalıştığı özellik- lerin başında dayanışma alışkanlığı, halkımızın kullan- dığı sözcükle Vmece'anlayışı geliyordu. Ne var ki olumlu bir amaca yönelirken dayanışmaya girmekle, çıkar çatışmaları çerçevesinde dayanışmaya girmek aynı şey değildir. Irk, soy, din, ulus, sınıf, yöre, okul, parti, demek, örgüt, aile dayanışması derken, insanlığın nasıl darmadağın olduğunu, çeşitli çıkar çevrelerinin dayanışarak nasıl birbırlerine düşman kesildiklerini görmek, anlamak, çok iyi değerlendirmek gerekir. Bırileri kötü bir işyaptılardiyelim. Onları örneksesoy- daşınız, dindaşınız, yadaakrabanızoldukları gıbi gerek- çelerle hoşgörmeniz, korumanız, kurtarmaya çalışma- nız dayanışmadır, ama olumlu bir davranış değildir. Gene diyelim karşınızda iki kişi var; birini seçeceksi- niz. Daha iyi olanını değil de, örnekse sizin okulunuz- dan, partinizden, ya da örgütünüzden olanını seçerse- niz, bu da dayanışmadır, ama olumlu bir davranış değil- dir. Gene diyelim bir dernek kurdunuz, bir dayanışma der- neği. Kimseye kötülük etmeyi duşünmüyorsunuz. Ama- cınız üyelerinizi desteklemek, iş olanakları yaratmak, zor durumlarda yardımlarına koşmak, ailece rahat ya- şamalarını sağlamak... Bir grup insanın bir araya gelip dayanışmalarına ne denebilir? Ama ya şöyle bir durum ortaya çıkarsa: Kuruluşunda kimseye kötülük etme düşüncesi bulunmayan derneği- niz, toplumun köşe başlarını tutan bir yaygınlığa erişip öbür insanlara karşı kendi üyelerini öne alma olanağına kavuşursa, gene kimseye kötülük etmediğiniz, olumlu bir davranış içinde olduğunuz söylenebilir mi? Elbette söylenemez... Ama, herkes, ırk, soy, din, ulus, sınıf, yöre, okul, parti, dernek, örgüt, aile adına bu tür dayanışmalar içinde... Demek ki toplumsal düzen iyice bozulmuş, her şeyin temelden değiştirilmesi gerekiyor.. Böyle bir düzende olumlu ya da olumsuz grup daya- nışmaları kaçınılmazdır. Evet, 'olumlu ya da olumsuz...' Bunu özenle ayırmak gerekir: Bir grup insanın kendılerıni korumak, haklarını ara- mak, ezilmemek için dayanışması, başka bir söyleyişle, dayanışmaya zorlanması ile başka bir grup insanın ken- dilerini üste çıkarmak, kendilerinden olmayanları sağa sola iteleyerek toplumda seçkin bir yer edinmek için da- yanışmaları aynı şey değildir... Soruları getiren tümceyi yineleyelim: "Yani toplumsal adalete, paylaşmaya, dayanışmaya, ama kişiler ya da gruplar arası değil de insanlar arası dayanışmaya inanıyor.'' Kişiler: Yahu şu bizim çocuğu bir işe koyuversene... Gruplar: Hamili kart bizdendır... insanlar: Irk, soy, din, ulus, sınıf, yöre, okul, parti, dernek, örgüt, aile bir yana, bu karşınızdaki bir 'insan'dır.. TEMA Başkanı Karaca konserin gönüllü destekçfleri Aksu ve Anğ'a şukran duyduğunu söyledi.(Fotoğraf: MUHARREM AYDIN) Mütik Serçe'ykyeşereceğiz tstanbıd Haber Servisi - Ame- rikan Uzay Araştırma Ensti- tüsü'nün (NASA) 55 yıl sonra çöle dönüşeceğini açıkladığı Türkiye'yi, Sezen Aksu şarkıla- nyla kurtaracak. Aksu. başkanbğını Hayrettin Karaca'nın yürüttüğü Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlan- dırma ve Doğal Varbklannı Konıma Vakfı'nın (TEMA), Şişli Beiediyesi'nin katküanyla, 18 eylül pazar akşamı Açıkhava Tiyatrosu'nda bir konser vere- cek ve bunun gebn, erozyonla mücadelede kullanılacak. TRT ve özel televizyonlann ortak yayınla canb olarak ya- yınlayacağı konseri, Cumhur- başkanı Süle>Tnao Demirel de izleyecek. Konsere, TBMM Başkanı Hüsamettin Cindonık ile Başbakan Tansn ÇiUer'in de katılması bekleniyor. Hyatt Regeny Otel'de, kon- serle ilgili basın toplantısına, vakfın Başkanı Karaca, Şişli MESEN OTEL A K C A K O C A Orman-Dertiz-PlaJ-Havuz-Sesnzlık Oda Kahvakı 430.000 TL Yaz-lcıy açığız T«l 10374) 611 44 36-611 36 78 Belediye Başkanı Gülay Aüğ, Sezen Aksu ile işadamı Nihat Gökyip katıldı. Devletin, Anayasa'nın 44. maddesinde yeralan yükümlü- lüklere karşm, çevre korumacı- bkta işlev ve sorumluluğunu yerine getirmediğini söyleyen TEMA Başkanı Karaca, or- manlannın yansından çoğunu kaybeden Türkiye'nin en bü- yük milli felaketinin erozyon ve yeşibn yokedibşi olduğunu vur- guladı ve "Çocuklanmıza yaşa- nabilir bir iilke bırakmak istiyor- sak birey olarak sonımlulukİan- ' mızı yerine getinnek zonında- yız"dedi. Aüğ ise, Şişb'de her konut ve ışyeri inşaatına bir ağaç fidanı dıkilmesini zorunlu kılacağını açıklayarak belediye başkanlannı, bu uygulamayı gerçekleştınneye çağırdı. Davetiyelerinin, bağış mak- buzu karşılığında. Vakkorama gjşelennde satılmakta olduğu konser, 20.30'da başlayacak. Romanlannızve Ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tefc 5540804
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle