Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 EYLÛL1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Prag'daki Yahudi Müzesi'nde toplama kamplannda yapılan yapıtlar sergileniyor
Olünıe bir admı ötecleki küçük sanatçılar
GÜRHANTÜMER
Bundan 55 yü önce, 1 Eylül 1939'da, Hitler'in
ordulan, Polonya'nın kuzeyindeki, bugün Gdansk
olarak bilinen Danag kentine girince, II. Dünya
Savaşı başlamış oldu.
Savaş savaştır. Savaş demek, kımi zaman sa-
vaşın kendisinden de uzun sûren aalar demektir,
yokluklar demektir, ölüm demektir.
Bu savaşlar böyledir, ama II. Dünya Savaşı, bü-
tûn savaşlann en kötülerinden biri olmuştur. C^le
ki eğer savaşlar tesbih oisalardı, o savaş imame
olurdu.
Ve bu savaşta yaşanan en büyûk kötülük, hiç
kuşkusuz, Naziler'in kurduklan toplama kamp-
lanydı.
'Auschwitz'den sonra artık şür yok'
fnsanlar, hem de suçsuz ınsanlar, bu kamplara,
hayvan vagonlannda, aç, susuz taşınıyorlardı. Va-
racaklan yerlere vardıklannda ise onlan bekleyen,
ya doğnıdan doğruya gaz odalan ya da yine aç, su-
suz, uykusuz, dayaklı, işkenceli. günde 10 saate va-
ran, tuketicı, öldürücü bir çalışma, sonra yine gaz
odalanydı. Auschwitz'deki fınnJar. aşın yüklen-
meden çatlıyorlardı, geceleri gökyûzüne, ceset ko-
kan kızıl dumanlar saüyorlardı. Bu kamplarda
kimi insanlar da kûrek saplanyla, enselerine kur-
şun sıkılarak ya da fenolle öldürülüyorlardı.
O yûz karası Nazi doktorlardan biri, Joham
Paui Kretner, Auschwitz Toplama Kampı'na gel-
diğinde, bir gece sabaha karşı saat 3'te, ilk kez
tanık olduğu böyle bir "eyletnden" sonra, 1942
yılının 2 eylül günü, günlüğüne, gördükienne kı-
yasla, Dante'nin Cehennem'inin bir komedi gibi
kaldıgmı yazmıştır.
Böyle bir ortamda sanattan söz edilebüir mi?
Edilemez gibi geliyor insana. Doğal olan bu. Bu-
nun içindir ki, Alman filozof Theodor Adorno, soy-
daşlannm yarattığı Auschwitz'ı gördükten sonra,
"Ausdnritz'den sonra artık şnr yok" demiştir.
Prag'ın 60 km. ötesindekj Terezin
Ama bu dünya, ironiler dünyasıdır ve Dr. Kxe-
mer, 20 Eylül 1942 tarihmde defterine şu notu düş-
müştür "Bu pazar günü öğleden sonra, saat 3 fle 6
arasmda, güneşü, hartka bir havada, Varşova Llusal
Operası'nm şefinin vönettiği tutuklular orkestrası-
ndan bir konser dmledim." Evet, işte sanat. Ama
ben bunu saymıyorum, çünkü bu, katilleri eğlen-
dirmeye yönelik, kirli bir sanat.
Benım bu yazıda asıl söz etmek istediğim ise şu:
Naziler'in II. Dünya Savaşı sırasında Avrupa'da
kurduklan toplama kamplan arasında, bir tanesi
Prag'ın 60 km ötesinde yer alan küçük Terezin
kentindekı, ayn bir özellik taşır. Burası, propagan-
da için göstermelik, sözümona ömek bir kamp ola-
rak kurulmuştur. Burada koşullar, sözümona bi-
raz daha iyidir. Burada gaz odalan ve fınnlar yok-
tur. Ama yine de Terezin'de de yaşam koşullan,
sağbk koşullan o kadar kötüdür ki, tutuklular
arasındaki ölüm oraru, öteki kamplardakilerden
çok farkb değildir.
Aslında burası, ötekilere, özellıkle de Ausch-
witz'e götürülüp, gaz odaannda öldürülecek, fın-
nlarda yakılacak Yahudiler için geçia bir toplama
geçirebildikleri malzemelerle, kimi zaman paket
kağıtian üzerine, resimler yapmışlardır, şiirler
yazmışlardır.
Bu yapıtlann büyük bir çoğunluğu bugün eli-
mizde; Prag'daki Yahudi Müzesi'nde sergileniyor.
Bunlann bir bölümünü içeren bir kitap da
basılmış.
O müzeyi gezdim, o kitabı satın aldım.
Ve gördüm ki, o resimleri yapan, o şiirleri yazan
çocuklar, 193O'Iu yıllarda doğmuşlar, Terezin'de
bir süre tutuklu kaldıktan sonra çoğunlukla 1944
yıhnda, yani henü en fazla 14-15 yaşlanndayken ve
Yahudi olmaktan başka hiçbir suçlan yokken, gaz
odalannda idam edilmışler.
1944 yılı, benim doğduğum yıldır. Benden önce
doğduklanna göre, yaşasalardı, benım ağabeyle-
nm, ablalanm olacak olan ve savaşın, toplama
kamplanrun biçimlediği yaşamın çekilmezligine
karşın sanat yapan o küçük sanatçılara, yaklaşık
yanm yüzyıl sonra yakılmış bir ağıt olsun bu yaa.
Ruth Gutmamova, 13.4.1930 'da doğmuş. 17.1.1942'de Terezin'e, 6.10.1944'te Auschwitz'e götürtümüş.
Rutiı Schachterova, 24.8.1930'da doğmuş, 193.1942'de Terezm'e, l&5.1944'te Auschmtz'egörürülmüş.
alanıdır. Hele 8 Mart 1944'ten sonra, bu uygula-
maya iyice hız verilmiştir. Ama dedim ya. şuncacık
da olsa, geçici bir süre için de olsa, farkh olmuştur
Terezin'de yaşam. En büyük fark da, öteki kamp-
larda, insanlar, işkence görmekten, eziyet çekmek-
ten ve ölmekten başka hiçbir şey yapamazlarken,
buradakiler. önce gizli olarak, sonra yine propa-
ganda amaayla Naziler'in göz yummasıyla, daha
bir ortalıkta, eğlenceler, tiyatrolar, sanat olaylan
düzenlemişlerdir aralannda.
Ve bu kampta yaşamış olan ve aylar, yıllar için-
de. toplam olarak sayılan 11,000'i bulduğu sanılan
çocuklar ve 18 yaşın altmdaki gençler, öğretmenle-
ri Frietf Dicker - Brandejs'in yönetimirtde, ellenne
Hanus Hachenburg (*)
Sorular ve Bir Yanıt
İnsanm sanatı ve bilimi ne işe yarar?
Kadmlarm gikelliği, Mayts kadar taze?
Yalnızca aldatmaca olan bir dünya ne işe
yarar?
Gündüzler yoksa, ne işe yarar güneş?
Ne için Tanrı? Cezalandırmak içinmi yalnı-
zca?
Ya da yeni bir insansoyu biçimlemek için
mi?
Acı çeken hayvanlar mtyız bizler
Tutkunun boyımduruğu altında çûrüyen?
Yaşam ne için, eğer eziyetse,
Dünya tşığa karşı bir sur duvarıvsa?
Şunu bil oğlum, burada her şeyin böyle ol-
ması
Senin adam olman için. Ve savaşman.
(*) 12.7.1929'da doğmuş, 10 ya da 12.7.
1944'te idam edilmiş.
Franta Bass (*)
Bahçe
Küçük bir bahçe,
Güzelkokulu vegüllerle dolu.
Yoldar
Ve küçük bir oğlan orada yürüyor.
Küçük bir oğlan, tatlı bir oğlan,
Gelişen bir çiçek gibi.
Çiçek açtığmda
Küçük çocuk var olmayacak.
(*) Adı "Frantisek" olarak da yazılıyor.
4.9.1930'da doğmuş. TerezüTe 2.12.1941'de
getirilmjş. Ausdmitz'e 28.10.1944te götü-
rüimüş.
Yeni davaların acılması için bütçe gerekiyor
Herakles heykeli
için ıııııut ışığı
ANKARA (AA) - Tarih hazi-
nemizden calman eserler birer
birer ait olduklan yere döner-
ken, aJt kısnu Antalya Müzesi'-
nde, üst kısmı ise ABD'li kolek-
siyoner bir ailenin elinde bulu-
nan Herakles Heykeli'nin de ia-
desi için ümit ışığı doğduğu bıl-
dirildi.
Anıtlar Müzeler Genel Mü-
dürü Engin özgen, heyekeli
elinde bulunduran ailenin gö-
rüşme talebı üzerine eylül ayı
sonunda ABD'ye gidecek.
Uzun süre izfcndi
Anıtlar Müzeler Genel Mü-
dürü Engin özgen, alt kısmı
Antalya Müzesi'nde bulunan
heykelin üst kısmınm ABD'li
Snelby White ile Leon Levy'nin
koleksiyonunda bulunduğunu
belirterek, uzun zamandan beri
bu eserle Jgili gehşmeleri izle-
diklerini söyledi. Bu kişilerin,
yansı kendılerine ait olmak
üzere eseri Boston Güzel Sanat-
lar Müzesi'ne bağışiadıklanm
anlatan Özgen, "Eserin yansı-
nın sahibi ketıdileri, yansuun sa-
hibi ise müze. Dolav ısıyla eseri 6
ay müzede, 6 ay da evkrinde teş-
hir ediyorlar" dedi.
Engin Özgen, Karun Hazine-
leri'nin Türkiye'ye iadesinden
sonra hızlandırdıklan çalışma-
lar sonucunda, bu kişilerin gö-
rüşme talebinde bulunduğunu
belirterek, şöyle devam erti:
"Aileyle eylül ayı sonunda
ABD'de görüşeceğim. Söz ko-
nuso görüşroeİerden bir sonuç
yıkmnHıgı takdirde, yani eserin
Türkiye'ye dönmesi mümkün ol-
mazsa, avukatiannuz mahkeme
hazırfağna başlayacaklar."
Troya Hazinesi ve Elmalı
Definesi
Türkiye'den kaçınlan Troya
Hazinesi konusundâ1
hala yete-
rince bilgi bulunmadığıru anla-
tan özgen, Troya Hazinesi
halı bir bilmece. Kimin nerede
ne yaptığı befli değil. Eserlerin
kstç parça oktuğu ve tam olarak
nende olduğu bdü değü" şeklin-
de lonuştu.
Troya Hazinesi'nin Rusya
Fecerasyonu'nun elinde oldu-
ğurun artık bilindiğini, ancak
aynıtısı konusunda Türkiye'ye
bilg verilmediğini de kaydeden
özjen. "Karşı taraf bizimle gö-
râşneye istekü olursa, oturup
konuşmayi kabnl ederse o za-
man btr şeyier öğreneceğiz'' de-
di. özgen, bu konuda daha
önce başlatılan çalışmaJarda
herhangi bir gelişme olmadığuıı
da bıkürdi.
Türkiye'den kaçınlan " H -
nuüı DeİBnesin
nin iadesi konu-
sunda mahkemenin Türkiye'yi
taraf olarak kabul eden bir ka-
rar verdiğini haürlatan özgen,
bu eserlerin iadesi yönünde kısa
bir süre içinde sonuç çıkabüece-
ğini ifade etti.
Engin özgen, Elmalı Defi-
nesi'nın içinde 2 bine yakın
sikke bulunduğunu, ancak
bunlann bir kısmının dağıldığı-
nı kaydederek, "Fakat yine de
şu an dava ettiğimiz tarafm efin-
de 1.700 kadar sikke olabüir"
diye konuştu.
Anıtlar Müzeler
Genel Müdûrü Engin
Özgen, Karun Hazine-
leri'nin Türkiye'ye
iadesinden sonra
hızlandırdıklan
çalışmalar sonucunda,
bu kişilerin görüşme
talebinde
bulunduğunu belirtti.
Türkiye'nin, yurtdışına kaçı-
nlan kültür ve tarih hazineleri-
nin iadesi konusunda sonuna
kadar direndiğini ve açtığı da-
valann bir kısrrunın başan ile
sonuçlandığını haürlatan öz-
gen, bundan sonra açıJacak
yeni davalar için büyük bir büt-
çeye ihtiyaçlan olduğunu söyle-
di. Özgen, şunlan kaydetti:
"Şu anda eski davalam ta-
kipçisiyiz. Yeni davalar beDd
açılâcak, fakat bona Bakan ve
onun oygun göreceği Idşfler ka-
rar verecek. Ancak, ymtdçma
Türkiye'den kaçınhtuş oktuğu
bflhn adamlan tarafmdan he-
men saptanabilen eserter var.
Bunlann hangi yoldan yurtdışı-
na kaçbğını, zaman aşnnına uğ-
rayıp uğramadığını aynntdı bir
şekflde incefemeye kalkbğımz
zaman, bir avukatuk firmasıyla
çabşmak gerekir. Dolaysıyla
öoceden planlanması gereken bir
bütçe bulunması gerekiyor. Büt-
cenin de açıkçası bir çek ofanası
lazm. Biz ancak 100 bin doiar-
uk iş yapabitiriz. Bûtçemizde bo
kadar. Parama vardır denmez."
Sevgiyi &
Kardeşliöi P
Hoşgörüyü
Zülfıi LİVANELİ'nin Katıldığı
DEMOKRATİK BİRLİK" Konserinde
Birlikte Paylaşalım. '
'
?
"Dünya Barış Günü" nde
SONSUZA DEK BARIŞ
SONSUZA DEK BİRLİK
Doğan TAŞDELEN
Çankaya Belediye Başkanı
TARİH: 3 Eylül 1994
ü
SAAT : 19.00
ö
YER : Ankara Hipodrum
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
Şinie WP Osmanlı TarihU
Sanatçılıkla tarihçilik birleşmeli mi?
En azından "birnebze"birleşmeli, derim. Yazarlık ya-
ni hiç olmayan birinin kaleminden çıkma bir tarih, içerdi-
ği bilgiler ne denli zengin olursa olsun, biraz evrak dola-
bı ya da küflenmiş depo kokusu taşımaz mı? Böyle ürün-
ler, kelimenin tam anlamıyla "başvurukaynağı" niteliği
taşırlar; yani onlara artık başka çareniz kalmamışsa
başvurursunuz. llgilendiğiniz noktayla işiniz bittiği anda
da rahat bir soluk alıp önünüzdeki cildin kapağını ka-
patırsınız.
Buna karşılık işin içine biraz yazarlık karışmışsa, tutu-
munuz bütünüyle değişir. Yansıyan yazarlığın derecesi-
negöre, başvurduğunuz tarih kitabının kapağını açtıktan
bir süre sonra başvurma nedeninizi unutabilirsiniz ve
artık okumak, amacını doğrudan kendi içinde taşıyan bir
eyleme dönüşebilir.
Ama işin içine karışan, "birazyazarlık"tan öteyse, eli-
nizdeki tarih, katıksız bir sanatçının kaleminden çıkmay-
sa, sanatın nerede bittiği, tarihin nerede başladığı soru-
su yanıtsız kalmaya veya anlamını yitirrneye yargılıysa,
0 zaman elinizdeartık yaşayan ve yaşamayı da hep sür-
dürecek bir şey var demektir, adı ne olursa olsun! Üste-
lik hem sanaün, hem de tarihçiliğin sonuçta yaşanmışı,
yaşanmakta olanı ve gelecekte yaşanacakları yorumla-
maya yönelik birer yol oldukları gerçeğini göz önünde
tutarsak, ikisi arasındaki mesafeyi sanırım iyice kısalt-
mış oluruz...
Bütün bunları bana düşündürten, bir şür kitabı oldu.
Şair Roni Margulies'in kısa süre önce Yapı Kredi Yayın-
ları arasında çıkan "Mağrur Olma Padişahım" başlıklı
şür kitabı. Otuz sekiz sayfalık bu kitapçık; bir ittihat ve
Terakki tarihi. O döneme ilişkin bir destan değil. Bir yer-
giler dizisi değil. Kupkuru bilgiler dağarcığı da değil.
Ama buna karşılık çok büyük bir bilgi birikiminin, kılı kırk
yararcasına çalışan bir bilim adamı tutumunun, şairtut-
kusuyla izdivacından doğma, katıksız bir sanat eseri.
Roni Margulies, gerçekte ne söylemek istediğini "Son-
söz" başlığı altmdaki "Yaşlı Bir Ittihatçının Belki de Dü-
şünmüş Olabilecekleri" adlı şiirinde dile getiriyor:
"Yıllardır silmiştim aklımdan I Zaman zaman düşün-
müşsem de belki, I Geçmişimdir üzehnde durmadan: I
Değer miydi, Tanrım, değer miydi?.. I Ne çocuğumuzun
söndü ocağı, I Onca suikast, idam, ölüm, I Kaçımızın adı
tarihe bile kalmadı... Denebilirki (ve çok zaman denildi),
1 'Ölüp gittiniz hepiniz işte, neye yarar', I (Nasıl da özlü-
yorum üstelik gidenleri). I Benim de ama bir çift sözüm
var: I Silindirgibigeçti tarih üzerimizden, I Doğru, bir bir
kayıtlardan silindik, I Ama tarih, bir yandan başımıza
gelirken, I Bir yandan bizler tarihi değiştirdik."
Bu noktada, tarihçileri kızdırmak pahasına, sanatçının
tarihçiden üstünlüğüne değinsek mi? Tarih, bir yönüyle
bilgi konusudur, malzemedir, olup bitmişin öyküsüdür;
hiçbir zaman ölümsüzün, ölümsüzlüğün kendisi değil-
dir. Yeryüzü evreninde ölümsüzlüğün tek anahtarı, her
zaman gerçek sanatçının eiindedir. Malzeme bir kez
onun eliyle biçimlendi mi, neye ve kime değgin olursa
olsun, artık gerçek anlamdaki ölümsüzlüğün enginleri-
ne yelken açmış demektir. Zaten bu bağlamda "neye ve
kime değgin olduğu" sorusu, önemini bütünüyle yitirir;
çünkü sanatçı, tüm özel yanıtları aynı zamanda da ev-
rensel ve sonrasız kılmıştır. "Ama tarih, bir yandanbaşı-
mıza gelirken, I Bir yandan bizler tarihi değiştirdik." di-
zeleri, bir kez kaleme alındıktan sonra artık yalnızca
"yaşlı bir Ittihatçının düşünmüş olabilecekleri"y\e mi sı-
nırlı? Bu dizelerden yansıyan yaman hesaplaşma, dün-
ya tarihini yaratmış olanlardan herhangi birine yabancı
düşebilir mi? Ya da "Ahmet Rıza Bey TalatPaşa 'yı Anla-
tıyor" adlı şiirin sonunu alalım: "Birkurşuna hedefoldu
nitekim, I Insan bilmelidir kendi sınırını: I Fevkalade bir
komitacıydı merhum, I ne var ki, ne Nazır olmalıydı, I ne
de Sadrazam kanımca. I Yararı daha büyük olurdu vata-
na." Bu dizelerde evrenselleşen düşünceler, iktidar yol-
cularından hangilerine aykırı kaçabilir?
"Aslında bütün tarih, bir efsanedir" der, aynı zaman-
da çok önemli bir yazar olan büyük bir kültür tarihçisi.
Bununla söylemek istediği, hiç kuşkusuz en "nesnel"
tarihsel bilgilerin bile yoruma açık olduğu, olması ge-
rektiğidir. Sanatçının kurgulama potasında tarihin "sa-
pabileceginden" hiçkorkulmamalıdır. Sapmakbiryana,
belki de tarih, asıl böyle bir potada düşündürtme, hesap-
laşmalara zorlama gücünü tam anlamıyla kazanabilir.
Roni Margulies'in "Mağrur Olma Padişahım"adlı şür
kitabı, tarihin nasıl şiire dönüşebileceğinı gösterme ba-
kımından kanımca yalnız bizim şiirimizde değil, ama
başka şür çevrelerinde de örnekleriyle çok rahat boy öl-
çüşebilecek bir eser...
Bedri Baykam'ın sergîsi Paris'te
I KöltürServisi-Geçen haziran ayında
Fransa'nın Cannes kentindedüzenlenen
Art Jonction Uluslararası Çağdaş Sanat
Fuan'na katılan Bedri Baykam. Paris'te 60.
kişısel sergisini açıyor. 6 eylül-12 ekim
tarihleri arasında Galerie La\ignes-
Bastılle'de düzenlenecek olan sergide
sanatçı, 1992-1993 yıllannda yaptığı
I figüratif, tual üzerine kanşık teknik
çalışmalanru sergjleyecek. Baykam, bu serginin yam sıra, Art
Junction'da kendisine birincilik kazandıran
LİVART(Yaşayan Sanat) gösterisinde çekilen fotoğraflardan
ürettiği foto-pentürleri ve aynı serginin bir saatlik video filmini
de Fransız sanatseverlerin ilgisine sunacak.
Aizanoi Kazısı'nda ilginç sonuçlar
• Kürtür Servisâ - Kütahya ili Çavdarhisar ilçesinde bulunan
Aizanoi antik kentinde 1970 yıhndan bu yana yapılan tylimsel
kaalann bu yılki kısmı tamarnlandı. Aİman Arkeoloji
Enstitüsü'nden (DAI) Dr. Ing. Klaus Rheidt başkanlığındaki
ekipte Aİman, Türk ve İsviçre'den heyet üyelen çalıştı.
özellikle kentin sütunlu caddesinde yoğunlaşan kazı ve
onanmda önemli sonuçlar ortaya çıktı. Cadde ve dükkanlann
birkaç evrede kullanıldığı. kentte henüz yeri saptanamayan ve
bilinmeyen Artemis Tapınağı'na ait mimari elemanlann
sütunlu caddede kullanıldığı tespit edildi. Cadde üzerindeki
sütunlar ve üst yapıya ait mimari elemanlann bir kısmı ayağa
kaldınldı. Elegeçen çok sayıdaki küçük eser Kütahya
Müzesi'ne teslim edildi. Mozaikli Hamam'da bir Türk ekibi
tarafmdan konservasyon ve restorasyon yapıldı. Daha önce
kazısı tamamlanmış hamam koruma alüna alınarak
ziyaretçiler için gezi parkuru düzenlendi. Anadolu'nun en iyi
kbrunmuş tapınağı olan 2^eus TapınağYnda ise yer
sarsılmalanna karşı statik önlemleraraştınldı.
'Kanşı'da bu ay
::::K:m:K~™î::
Kültür Servisi- Edebiyat ve sanat dergisi "Karşı"nın ağustos ve
eylül sayılan çıktı. Derginin bu sayısında Ali Yüce, Mehmet
Kıyat, Metin Güven. Gülsüm Akyüz, Sıtkı Salih Gör, Ali
F.Bilir, Sabahattin Yalkın, Osman Bolulu, Arife Kalender,
Serap Ertence, Muzaffer Kale, lncilay, Güler Meriçkan,
M .Naci Unver, Osman Namdar ve Türkan Yeşilyurt
şiirleriyle, Sadık Asiankara, Sevda Yüksel, Guy de
Maupassant, Seyhan Temür öyküleriyle, Muzaffer Buyrukçu,
Burhan Gûnel, Ali Dündar, İsmail AJtmok, Nusret Kemal
Otyam, Mustüfa Durak, Yıhnaz Çongar, Muzaffer Uyguner,
Muazzez Menemencioğlu, Sezai Kara, öner Yağcı, Halil
Gökhan. Alev Yıhnaz, Gülay öz, Irem Gemici ve Tamer
K.Bilgin de günlük, söyleşi ve yaalanyla yer abyorlar.