25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ HABERLER Ad düşmanlığına tepki • ANKARA (Cumhuriyet Börosu) - Altındağ'daki Uğur Mumcu Kültür ve Toplum Merkezi'nin adının "HüsevinGazi" olarak değiştirilmesi tepkiyle karşılandı. Avukat Ceyhan Mumcu, ANAP ve M H P destekli belediye meclislerinde, Uğur Mumcu adınırtbir numaralı gûndem maddesi durumuna getirildiğini belirterek "Bugünkü tepkiler. haram yiyenlerin gönüllü vekaleti ve ortakbğı. kutsala inanışı, tarikat bölücülüğü aracılıgryla ticarete dönüştüren heveslilerin kendilerini ifadeleridır" dedi. SHP, DSP, C H P Alündağ ilçe örgütleri ile bazı demokratik kitle örgûtü temsilcilerinin bugün saat 11 .OO'de kültür merkezi önünde basın açıklaması yapacağı bildirildi. Köprüçayüzerimte lantiaizinyok • tstanİMil Haber Senisi - Uzanlann şırketi Kepez Elektrik'in, bir doğa harikası olan Köpriilü Kanyon Milli Parkı'nın içinde bulunan Köprüçay üzerine yaptırmayı planladığı Beşkonak I Barajf nın yapımı, Çevre Bakanlığı'nca uygungörülmedi. Bakanlığa bağlıÇevreselEtki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü, Beşkonak II Barajf yla ilgili değerlendirmenin ise ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak raporlara göredaha sonra değerlendirileceğini belirtti. Beşkonak I Barajf nın yapımının bakanlıkça "uygun görülmemesi"ni sevindirici bulançevreci kuruluşlar, Beşkonak II Barajf nın da reddedilmesi gerektiğini belirtti. 'TÖPk insanı kardeştJr' •ANKARA (AA)- MHP Genel Sekreteri Yaşar Erbaz, ûlkede mezhep çatışması çıkararak birlık ve beraberliği bozmak isteyenlerin bulunduğunu kaydederek "Türkiye'de 60 milyon insanın kardeşliğine inaruyoruz" dedi. Erbaz, son zamanlarda MHP'li belediye başkanlanna haksız ıthamlarda bulunulduğunu öne sürdü. MHP Genel Sekreteri Erbaz, Keciören Belediye Başkanı Turgut Altınok'un oluşturduğu çaüşma arkadaşlanna "a takımı', 'çete' gibi benzetmede bulunanlann, kanunlar karşısında suç işlediğını savundu. Sûmşr'den eşitliksözü • Dl YARBAKIR (AA) - Şehircilikten sorumlu Devlet Bakanı Salih Sümer, hiç aynm yapmadan tüm yerel yönetimlere yardım yapacaklannı söyledi. Diyarbakır'da incelemelerini sûrdüren Salih Sümer, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Bilgin'i ziyaret ederek, ilin sorunlan hakkında bilgi aldı. Salih Sümer, "Diyarbakır ve bölge için elimden gelen her türlü destegi vermeye hazınm. Birbakan olarak değıl; bir ağabey olarak, bir arkadaş olarak her türlü sorunlannıza kapım açıktır" dedi. Başkanlar tahliye edildi • DÎYARBAKIR(AA)- PKK'ye yardım ve yataklık ettikleri iddiasıyla Diyarbakır DGM'de yargılanan Bitlis'in Güroymak ilçesi Refah Partili Belediye Başkanı Hüseyin Muüu ile bağımsız Belediye Başkanı Mehmet Bingün tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiler. DGM'de yapılan ikinci duruşmaya 2 tutuklu sanık da katıldı. Pıy. LtDYA-Grup ARGOS ÇATI kalitesiyle Ekonomik mönüler sunuyoruz. Restaurant Cafe - Bar 2510000 PBX2515105 DEP davasında sorgulama başladı. Ahmet Türk, Leyla Zana ve Orhan Doğan davanın politik bir hesaplaşma olduğunu savladılar 'Düşüncemiz içiııidaıııisteniyor' ANKARA (Cmnhuriyet Börosu) - "Vatana ihanet ettikleri" savıyla haklannda "idam" cezası istemiyle dava açılan ve üç gün önce yargılanmalanna başlanan DEP kökenli 5 eski milletvekili ile Şımak bağımsız milletve- kili Mahmut Alınak, sorgulannda, iddiana- mede yer verilen suçlamalan reddettiler. Da- vayı, "siyasi bir hesaplaşma" olarak nıte- leyen DEP'liler, "düşünceleri nedeniyle idam- lannın istendiğine" dıkkat çektiler. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Nusret Demiral'ın, "Bu dava ile nüsak-ı milli smırlan yeniden konın- muştur" dediği DEP davasında yargılanan DEP eski milletvekiUeri Ahmet Türk, Leyla Zana, Orhan Doğan, Sım Sakık, Hatip Dic- le ve Şırnak bağımsız milletvekili Mahmut Alınak'ın sorgulanna dün başlandı. İddianamenin bir numaralı saruğı Ahmet Türk, 19 sayfadan oluşan sorgusunda, dava- nın "siyasi" olduğunu belirterek. "Parlamen- to kürsüsünden bizi karşrt görüşleriyle mah- kum edemeyenkr, bu dava ile mahkum etmek istiyorlar" dedi. Başbakan Tansu Çillerin, 27 Mart yerel seçimleri öncesinde meydan- larda söylediği "Hainkri Meclis'ten ben attnn" sözlerini eleştiren ve "Cç-beş oy için bizleri mahkum ettüer. Başbakan bu tavrryla yargıç yerine geçti ve bizleri peşinen mahkum etti" görüşünü dile getiren Türk, şunlan söy- ledi: "Bu dava siyasi basansalıklarm faturasıru, birilerine çıkarma çabasıdır. İddianamede, bizler, TC topraklannın bir kısmını, başka bir devletin egementiği altına sokmava çakşmak- la suçlanıyoruz. TC'nin hangi topraklannı, hangi devletin egemenliği altına sokmuşuz? Böyle biri aranıyorsa, bu bizler değiliz. Kapalı kapılar arkasında, birkaç milyon dolar için 01- keyi yabancılara peşkeş çekenlerdir." Mahkum edılmelen ıçın yargıya baskı ya- pıldığını söyleyen Türk'ün bu sözlerine, mahkeme başkanı Ünsoy, "Ahmet Bey, bize kimse müdahale etmiyor" diye müdahalede bulundu. Türk, HEP'in PKK'nin talimatı ile kurul- duğu savıru yarutlarken HEP kökenli 7 mil- letvekilinin SHP'den ihraç edilmesi olayını anımsattı ve "SHP, olağanüstü halin ve koru- culuğun kaldınbnası, baskı ve şiddet politika- lanndan vazgeçilmesi, insan haklan ihlalleri- nin önlenmesi için politika yapsaydı biz bugün SHP'de politika yapryo'r olurduk" dedi. Türk, şunlan söyledi: "HEFin milletvekili adayları, Erdal İnö- nü. Hikmet Çetin ve Fıkri Sağlar'ın da arala- rında bulunduğu bir komisyon tarafından be- ürlendi. İddianamenin doğruluğu kabul edilse Mahkeme Başkanı Ünsoy Leyla Zana'ya, sorgusundan sonra, "Seçim sırasında bazı sloganlar atılmtş. Bunlara mani olacak bir hareket yapmadınız mı" sorusunu yöneltti. Bu soruya, "Kabalığı slogan atmaması için uyardım" yanıtını veren Zana, "PKK bayrağı önünde konuşma yapttğmız üeri sürülüyor, doğru mu"sorusu üzerine, "Halamın oğlunun cenaze törenine katümıştım. Orada PKK bayrağı çı- kanldıysa ben görmedim, çıkanlmış olabilir" dedi. (Fotoğraf: RIZA EZER) bile, bunun sorumlusu bizler değiliz. Sorumlu- ları Erdal Inönü ve Hikmet Çetin'dir." 'Adaylığınıza PKK rni karar verdi?' Türk, savunmasını bitirdikten sonra, mahkeme başkanı Ünsoy, "Bir iddia daha var. Sizin millervekili adayı ounanıza, örgüt mü yoksa SHP mi karar verdi" sorusunu yö- neltti. Türk, bu soruya, "Sorgumda açıkla- dım, HEP adaylannı SHP yönetimiyle birlik- te belirledik" karşıhğını verdi. Daha sonra sorgusu yapılan Diyarbakır eski milletvekili Le> la Zana da davanın "po- litik bir besaplaşma" olduğunu savundu. "Ben ve arkadaşlarım savunduğumuz düşün- celer nedeniyle idam cezası istemiyle karşını- za çıkarddık" diyen Zana, şunlan söyledi: "Bu tarihi bir davadır. Sivil yönetimlerde bu dava ilktir. Dava hukuksal değjkjir. DEP, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin siyasal alana taşınmaması için kapatüdı. DEPi ka- patanlar kazanmadı, kay betti." Zana'nın sorgusu sırasında DGM Savcısı Talat Şalk söz alarak. "Briiksel'de PKK'- lilerie bir yürüyüşe katıldııuz mı" sorusunu yöneltti. Zana, o tarihlerde Fransa'da tedavi gördüğünü söyledi. Zana'nın bu açıklaması üzerine savcı Talat Şalk, "Bazı fotoğraflar var" diyerek mahkeme başkanına san bir zarf uzattı. Zarf içindeki fotoğraflan incele- yen mahkeme başkanı, bunlan Zana'ya gös- terdi. Zana. fotoğraflann, "fotomontaj" olduğunu belirterek suçlamayı reddettı. 'Biz Kunte Kinte'yiz* Şırnak eski milletvekili Orhan Doğan da sorgusunda, kendilerini "Kunte Kinte"ye benzeterek, "Bu ülkenin vatandaşı olarak bi- ze zenci muamelesi yapılıyor. Benim için bu- rayı layık gören anlayış, Salih Sümer'i devlet bakanı yapıyor. Biz nasırlı parmağa basma- saydık, herhalde insan haklanndan sorumlu devlet bakanı olurduk. Ama söylediklerim- den ve yaptıklanmdan pişman değilim. Akan kanın durması için gerekirse 10 kez daha Abdullah Öcalan'la görüşürüm" dedi. Doğan, Güneydoğu'da "gizli bir devlet" olduğunu ve kan dökmekle Kürt sorununu çözemeyeceğini vurguladı. PKK ile mücadeleye 400 trilyon harcandı- ğını kaydeden ve Türkiye'nin silah alımında dünyada birinci olduğunu vurgulayan Do- ğan, "Kurtuluş Savaşı'nda 8 bin 256 kayıp ve- rildi. Ama PKK ile mücadelede 12 bin 420 in- san yaşamını \itirdi. Burada bir yanlışlık var. Kürt sonınu çözülmüyor, çünkü menfaatleri var" dedi. DEP davasına pazartesi günü yapılacak duruşma ile devam edilecek. Dunışmada. Sım Sakık, Hatip Dicle ve Mahmut Alınak'- ın sorgulan yapılacak. İnsan Haklan Crubu: DEP yargılaması tamaçıkdeğil ANKARA (Cumhuriyet Börosu) - ABD kökenli Uluslararası fnsan Haklan Hukuk Grubu. Türk-ABD ilişkilerindeki gerginliği arttıracak izlenimlerle ülkesine dönüyor. Grup, ABD'nin DEP davası için çok önemli gördüğü "açık yargdama" ilkesinin, tam olarak gerçekleşmediğıni açıkladı. Grubun Ankara'da yaptığı basın toplantısı sırasında, Türk gazetecilerle örgüt temsilciieri arasında tartışma gktı. DEP'lilerin yargılamasını izleyen grubun sözcüsü Janella Dfller. Ankara'daki yargıla- maya sınırlı kişide insan alındığı için "tam açık olmayan yargdama" deyimini kullandı. Diller, Ankara'da DEP davasına ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye'yi kendi imza- ladığı uluslararası hukuk kurallannı çiğne- mekle de suçladı. Grup, eski DEP milletve- killerinın yargılandıeı suçlann büyük bölü- münün fikir suçlan kapsamına girdiğini sa- vundu. Diller, Türk Anayasasf nın 90. mad- desi uyannca, Türk hükümetinin Avrupa İnsan Haklan Konvansıyonu, Evrensel İnsan Haklan Deklarasyonu ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne uymak zorunda ol- duğunu vurguladı Grubun hazırladığı önraporda, yargıla- manının "gereğince açık vehakkaniyet içuıde yapılmadığını". çünkü, hükümetin, mahke- me) ı ızlemek üzere Ankara'ya gelen 15 oto- büs dolusu insanı mahkemeye sokmadığı yer aldı. Aynca, sanıklann ve avukatlann itiraz- lanna karşın. 400 sayfalık iddianamenin okunması da yargıçlann, savanın tarafını tutması olarak değerlendirildi. Yabancı bir gazetecinin, mahkeme salo- nundakı "jandarmaJaruı" nasıl değerlendiril- diğinı sonnası üzerine Diller, "Bunun sanı- klan rahatsız edici bir dunım" olduğunu söy- ledi Yerlı gazetecilenn. •"Salondakilerin jan- darma değil, adli polis olduğunu künseden öğ- renmediniz mi" sorusu üzerine, "Evet, bunu bana söylemişJerdi" >arutını verdi. Gazeteci- lenn. "Eğer söyledüerse, neden yanıtınızda bunu da belirtmiyorsunuz" sorusuna. "Haklısınız, bu düzelrmeyi yapmam gerekir- di" vanıtını verdi. Türk gazetecilerin. çeşitli ülkelerdeki azınlıklara, Batı ülkelerinde bazı haklann tanınmadığını hatırlatarak. "Neden sadece Türkiye'deki insan haklan üzerinde dunıyor- SUDUZ" sorusuyla ilgili ise Dıller. "Kadromuz, hepsine bakmaya yeterli değJI" dedi. Sağlaı'uıMC öcüsü, örgütükorkufamadı SERDAR KIZIK İZMİR - Partideki olumsuz gidişe karşı doğan tepkileri, genel sekreter Fikri Sağlar'ın "Biz gidersek MC gehr" sözleri de dindiremiyor. SHP'nin Ege örgütlerindeki dina- mizm giderek güçleniyor. Metropol ve ilçe yönetimleri, partiyi gerçek kimliği- ne döndürme çabalan doğrultusunda eleştirilerini ve girişimlerini sürdürü- yorlar. Olumsuz gidişe seyirci kalama- yacaklannı vurgulayıp eleştirileri, "Eri- yoruz, kimliğinıizi bile yitirdik" nokta- sına kadar uzatan örgütler, seslerini yükseltiyor. Geçen ay Bakırçay Hav- zası ilçe başkanlannın yayımladıklan deklarasyonla kamuoyuna duyurulan tepkilere, SHP İzmir örgütündeki ilçe başkanlannın çoğunluğu da kaübyor. SHP'de kimlik erozyonu Son olarak geçen hafta Foça'da yapılan danışma kurultayında da da benzer tepkiler sergilenmişti. Bu top- lantıya demokratik kitle örgütü temsil- cisi olarak kaülan DİSK Ege Bölge TemsilcisiMusa Çam. başta Karayalçın olmak üzere diğer üst yöneticilere sert eleştiriler yöneltmiş, SHP'de kimlik erozyonu olduğunu, olağanüstü kurul- tay istemini de dile getirerek söylemişti. Birkaçı dışında ilçe başkanlannın tümü, olağanüstü kurultay istiyor. Bu kurultayın yönetim değişikliğinden de öte, parünin en üstten alta kadar yeni- den yapılanması, yeni politikalar üre- tilmesı. emekçi kesımlere dayanması ve sol bir söyleme kavuşması, örgütlerde ortak görüş olarak beliriyor. Metropol ve ilçe örgütlerinin tepkile- rini dindirmek amaayla geçen çarşam- ba lzmir'e gelen ve bir toplantı düzenle- yen genel sekreter Fikri Sağlar, umdu- ğunu bulamadı. Beklemediği bir ölçü- de, üst yönetime ve parti politikalanna yönelik sert eleştirilerle karşılaştı. Top- lantıda örgütlerin görüşlerini açıklayan 13 ilçe başkanı, sorunlan ve istemlerini şu başlıklarda dile getirdi: - Partideki erime süreci devam etmek- tedir. DVP'\e payanda olan, koltuk değneği işlevi gören bir anlayış, ivedilik- le terk edilmelidir. -SHP, emekçi kimliğinden sıynlmıştır. 5 Nisan Kararlan, Tansu Çifler'e yönelik soru önergesinde izleni- len tutum, memur maaşlanndaki ko- mik zam, kabine değişikliğindeki yön- tem, partiyi kamuoyunda güç durum- da bırakmıştır. - Olağanüstü kurultaya gidilmelidir. (Bazı ilçe başkanlan bu kurultavda, salt yönetim değişikliğiyle sonmun çözüle- meyeceğini belirttiler). Kunıltavda parti politikaları tümüyle gözden geçirümeli- dir. Yeniden yapılanma; her anlamda, her birimde gereklidir. - Bu koşullarda DYPile koalisyonun gerekçeleri, SHP'yi desteklemiş ve hala belirli ölçülerde partiyi düze çıkarmaya çalışan kesimlere anlatılamamaktadır. Demokratikleşme paketinin yaşama geçirilmesi konusu, koalisyonun varlığı için temel unsur olmalıdır. Bu konuda DYP'ye kesinlikle taviz verilmemelidir. İlçe başkanlan özellikle üst yönetime karşı daha bir dizi eleştiriyi de gündeme getirdiler. Sağlar, eleştiri yağmuru karşısında, tepkileri 'belirli ölçülerde' anladığını söyledi. Ancak yersiz ve an- lamsız bir tehdit olarak değerlendirilen "Koaüsyon bozulursa MC gelir" sözle- riyle de şimşekleri çekti. Ban ilçe baş- kanlan, zaten pratikte MC uygula- malannın görüldüğünü örnekleriyle dile getirdiler. Bu ilçe başkanlan 'MC öcüsü'yle korkutulmalannın yersiz ol- duğunu vurguladılar. Öyle ki. toplantı sonrası bir ilçe başkanı Sağlar'a şunlan söyledi: "Bizi MC gelir diye korkutuyorsu- nuz, ama zaten şu anda örtülü bir MC var. İşin en hazin yanı, bu örtü işlevini SHP'nin üstknmiş olmasıdır. SHP'nin hükümetten çekilmesi. örrünün kalk- masmı, gerçek MC'nin görünmesini sağlayacaktır. Zaten DYP'nin yeni arayışları ortada. Hiç olmazsa bizi ko- vulan parti durumuna düşürmeyin..." 'Dûzen partisi konumundayız' Bu arada haklı olarak medyada SHP'ye yönelik bazı eleştirilerin 'kara- lama ve yok etme' biçimine dönüştürül- düğünden de yakınıldı. Ancak bu eleş- tiriler arasında tabanın tepkilerini dile getiren ve üst yönetimin uyanlmasını amaçlayanlann ayru kefeye kon- maması istendi. Sağlar, eleştirileri dizginleyemedi. Tersine, örgüt temsilciieri, bir genel merkez yöneticisini bulmuşken içlerini döktüler. Toplantı sonrasında. Karşıyaka İlçe Başkanı Ertam Ozen, olağanüstü kurultay istemlerinde ka- rarlı olduklarmı beürtirken şu değer- lendirmeyi yaptı: "Bu kurultayı eskiler gibi bir yönetim değişikliğinin yapıldığı yer olarak gör- müyoruz. Önemli olan, yitirdiğimiz ilke- leri yeniden sahiplenmek. Şu anda sanki kulvar değiştirmiş gibiyiz. Düzen partisi komımuna gelmiş oluyoruz. Hükümette kalmanın ülke \e parti açısından yararı yok. Ama şimdi eyvallah da diyemezsi- niz. Çünkü 5 Nisan Kararlan'na imza atmışsuıız. Treni kaçırdık. Bunu yaka- lamanuı yeri. artık demokratikleşme pa- ketidir. Kararlı olduğumuzu açıkça göstereürn, çünkü genel başkanunız kolay ikna oiuyor..." Küçük kurultayda İzmir'i temsilen seçilen Dikili İlçe Başkanı Osman Öz- güven, Sağlar'ın "Biz gidersek MC ge- lir" değerlendirmesini yersiz ve an- lamsız buluyor. Günümüzde MC uy- gulamalannı örneklerle anlatıyor Öz- güven. Bir değerlendirmesi daha var: "Bu şartlarda biz koalisyondan çekil- mezsek zaten bizi atacaklar. Bunu gör- mek gerekiyor. Bunun hazırlıkları açık açık yapılıyor..." Bornova İlçe Başkam Mustafa To- suniar, Sağlar'ın bir dizi eleştiriyi yaru- tlamaya bile yaklaşmadığını söylüyor: "Biz söylüyoruz, onlar dinlemiyorlar. Son derecede rahatsızız." Tosunlar, bir ilçe yöneticisi olarak partiyi tabana karşı savunamamarun güçlüklerinden söz ediyor. Aliağa İlçe Başkanı Süleyman Güral da benzer gö- rüşleri dile getiriyor. Bölgedeki yerel sorunlan genel merkeze ilettiklerini, ancak 'ilgilenilmediğini' söylüyor. Bal- çova İlçe Başkanı Hüseyin Çorlu, parti- de temiz olmayan' unsurlan tasviye ederek daha da önemlisi yeni bir prog- ram ve anlayışla yeniden yapılanmak gerektiğini belirtiyor. Kısaca Sağlar'ın İzmir'dedindireme- diği tepkiler süriiyor. Cindoruk'un DEP tepkisi Bu,demokrasideğil biryargjsınavıdır •TBMM Başkanı Cindoruk, DEP davası ile ilgili olarak "Türkiye'de Meclis'in kararlan tartışılabilir. Ancak dava yargıya intikal ettirilmiştir.Yargının " vereceği karar meseleyi çözecektir"dedi. ÜSKÜP(AA)-TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk. eski DEPmilletvekillerinin yargılanmalan ile ilgili olarak Batı basınında yer alan eleştiriler konusunda, "Bu bir demokrasi sınavı değil, yargı SMiavıdır" dedi Resmi bir ziyaret için Makedonya'da bulunan Cindoruk, davanın yargıya intikal etmiş olduğunu belirterek şunlan söyledi: "Türkiye'de Meclis'in kararlan tartışılabilir. Ancak dava yargıy a intikal ettirilmiştir. Bence bu bir demokrasi sınavı değil, yargı sınav ıdır. Yargının vereceği karar meseleyi çözecektir. Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinde eleştirilecek noktalar olabilir. Biz de pek çok konuyu eleştiriyoruz. Almany a'da dazlaklar hadisesini eleştiri voruz. Türkleri orada y akıyorlar. Her ülkenin kendi içinde birtakım sorunlan vardır." Türkiye'nin demokrasiden vazgeçmeyeceğini belirten Cindoruk. "Yanuşlar varsa düzeltiriz. Geçen sene radyo-TV tekelini kaldırdık. Türkiye'de 700 radyo istasyonu var. Bu bir demokratikleşmedir. Türkiye, demokrasi süreci içinde muntazam adtmlarla Ueri gidij or. O nedenle Batı ile Türkiye arasında bir kopma olmaz" diye konuştu. Cindoruk, Üsküp'teki temaslannı değerlendirirken de. görüşmelerde, baü-doğu kara ve derniryolu projesinin gerçekleştirilmeşi konusuna ağırlık verdiklerini açıkladı. Makedonya'mn, bölgesinde bir banş unsuru olduğunu kaydeden TBMM Başkanı Cindoruk. Balkanlarda banş ile istikrann korunması içi ortak çaba harcanması konusunda görüş birliğine vanldığını söyledi. Cindoruk, batı-doğu projesine Makedonya'ya komşu bazı ülkelerin itirazetmesine ilişkin bir soruyu yanıtlarken de, "Batı-doğu projesi herkese açıktır, hatta bu projeye Yunanistan bile katılabilir" dedi. İnceleme Islamiyet kavimler üstütnüdür? Erdoğan Aydın öz konusu keyfiyet; Yusuf-12'de, "Biz muhakkak bu kitabı okuyup anlamanız için Arapça bir Kuran olarak indirdik"; Duhan-58'de, "Ey Muhammed, öğüt alsınlar diye biz Kuran'ı senin dilinde indi- rerek kolaylaştırdık"; Meryem-97'de, "Biz Kuran'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanlan müjdeleyesin ve şirddetle karşı çıkan bir top- hduğu (kavmi) uyarasm diye senin dilinle indi- rerek kolaylaştırdık" (i.b.a.) denerek yinele- nir. İslam ideologlan bu konuda, "Arapçarun diğer dillerden daha zengin olduğu, bu nedenle Allah'uı muradına ermek için Arapçayı tercih ettiği, aksi takdirde Kuran'n eksik anlaşıla- cağım" üeri sürerler. Demek ki Kuran-ı Kerim'de; Muham- med uyancılardan olabilsin diye, haddi aşan ve bilen bir kavime, okuyup anlayabilmeleri için, düşünüp anlayabilsinler diye, öğüt alsı- nlar diye Kuran Arap diliyle, gönderilmiştir. Burada bir noktayı daha vurgulamadan geçmeyelim. Okunduğunda görüleceği gibi Kuran, birden çok yerde Hazreti Muham- med'den "Ümmi Peygamber" diye söz eder ki, İslamcı yorumcular bunu, Kuran-ı Keri- m'i, Muhammed'i aşan tannsal bir üriin ol- Islaıııiyetiııevrenselliği duğunun gerekçesi olarak özellikle, "okuma yazması olmayan" anlamıyla dondururlar. Oysa Ümmi'nin Kuran'daki gerçek anlamı, Ümmet'e (yani kavme, millete, halka) aitlik- tir. Bu anlamda Hazreti Peygamberin Üm- mi'liği, tüm aktardığımız ayetlerde de gör- düğümüz gibi bir al fabesizlik vurgusu değil Ümmet'e aitliktir. Hazreti Muhammed'in kendisi de cuma suresi 2. ayette belirtildiği gibi işte bu "Üm- milere kendUerinden gönderilen peygamber (_.)"dır. Burada geçen Ummı'yi, (genellikle yapıl- dığı gibi) "okuma yazma bilmeyen" olarak aniamlandırdığimızda, Cuma-2, tüm Arap- lardan "okuma yazma bilmeyen" diye söz eden bir ayete dönüşür; ki bu durumda da Arap dili ve edebiyatının o dönemdeki geliş- kinliği dikkate ahnacak olursa, anlam boş- lukta kalır. Bu noktada "yemin olsun ki sen- den önceki ümmetlere de peygamber gönder- miştik" diyen Nahl-63'ü takip eden ve "Biz Kuran'ı sana, ancak insanlara ihtilaf ettikleri hususlann gerçeğini açıklaman ve iman eden bir millete hidayet rehberi ve rahmet kaynağı olsun diye indirdik" diyen 64. ayettegeçen "in- sanlar" ifadesi de bizzat ayetin içinde gör- düğümüz gibi Arap milletini kapsamak- tadır. Cuma-3'te Kuran, "henüz kendilerine ka- vuşmamış/henüz dünyaya gelip bunlara da kavuşmamış kimseler"den, Arap olmayanla- n değil, henüz Müslüman olmayan veveya henüz doğmamış ve büyümemiş diğer Arap- lan kastetmektedir. Keza Sebe-28'in "bütün insanlar"ı da aynı bağlamda, Arap olan bü- tün insanlardan ibarettir. Geçmeden Sebe suresini tarihsel açıdan da önemü kılan niteh'ğine vurgu yaparak istis- mar konusu yapılan 28. ayetin ortamıru ay- dınlatalım: Bu sure, özellikle 46. ayeti aracılığıyla Muhammed'in Kureyşlilere/ Mekkelilere peyamberliğini ilan ettiği ilk açık çıkışı olması nedeniyle tarihsel bir önem taşır. Mekke'de Safa tepesine çıkarak yanı- na çağırdığı Kureyşlilere; "Size bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer, birer birer ayağa kalkın ve düşünün! Bu arkadaşınızda hiçbir delilik yokrur! O ancak şiddetli bir azap gelmeden evvel sizi uyaran bir peygamberdir" diyerek peygamberliğini tanımayanlan inandınnaya çalışır ve devam eder: "Ben siz- den bir ücret istenuş isem, o sizin olsun. L cre- tim yalnız AUah'a aittir (Sebe-47)" der. Keza 44. ayet, Kureyşlilere atfen; "Halbuki bizon- lara okuyacakları kitaplar vermediğimiz gibi, senden önce onlara bir uyancı da gönderme- miştik" denilerek, Sure'nin içinde biçimlen- diği atmosferi ve sosyal ortamıönümüze se- rer. Görüldüğü gibi Sebe suresi, kendine ina- nanlann yanı sıra inanmayanlan da kapsa- mak üzere Mekke ve çevresinde oturup Arapça konuşan "bütün insanlan", "onlan" iknaya yönelik bir muhtevaya sahiptir ve za- ten Kuran'ın bütünsel sistematiği içinde baş- ka türlü de yorumlanamaz. Aksi yönde yapılacak her iddia, söz konu- su ayetlerin özsel/mantıki gerçeği karşısında yanılsama olabilir. Aktardığımız ayetler ışığında İslamiyet, her ulusa ve onlann dilin- de gönderilmemiştir? Tann, böyle bir tercih- te bulunmadığı, üstelik "Dileseydik her memlekete bir uyancı gönderirdik" (Furkan- 51) deyip hesap sormayı peygamber gönder- miş olma gereğine bağladığı (Isra-15 ve Araf-6) belirlemeleri ışığında bir kez daha açıklık kazanıyor. Yine Maide-3'te, Araplan kastederek,"... Bugün dininizi kemale erdirdim. Size nimeti- mi tamamladun. Ve din olarak size İslamı be- ğendim" denirken Fatır-32'de, "Sonra biz, Kuran'ı kullanmızdan seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan kimi..." (i.b.a.) denir. İslamın bugün ulaşüğı evrensellik, birmil- yar insanı kapsıyor. Bu çıkış noktasında Arap Kavmine dönük bir dılle başlaması bu gerçeği değiştirmez. Siyasete etkileri ve poli- ükayı yönlendirmesi ise, bir başka biçimde incelenmesi gereken yönüdür. BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle