29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 20teröı*i$t öldüröldü • Yurt HaberteriServisi - ! Olağanüstü Hal Bölge : VaHÎiği'nden yapılan ; açıklamada, Diyarbakır'm ; Kulp ilçesi Ağaçh bölgesınde ; 5, Bingöl'ün Kigı ilçesi ' Açıkgüney karakolu : yakınlannda 5, Hakkari'nin ; Çukurca ilçesi ile Şırkan'ın ; güneyindekı Cudi Dağı ; Ballıkaya bölgesinde de bırer olmak üzere 12 terörist : öldürûldü. Sıvas'ın Divriği ve ; Zara ilçelerinde de güvenük1 güçlen tarafından son günlerde gerçekleştirilen operasyonlarda da 8 teröristinöldürüldüğü büdirildi. öte yandan ; Elaağ'ın Ancak ilçesine ; bağlı Gömek mezrasına !yolcu taşıyan Erimli ! Belediyesi'ne ait otobüs yola !döşenen mayına çarptı. ,'Meydana gelen patlamada,1 Hacı Albayrak(3) ıle Hasan ; Demiralp( 15) hayatlannı 'kaybettiler. Gözaltına alınan kadınlar serbest .' •Haber Merkezi - Ruhane , Koşar ve Saadet Koşar adlı :ikikadın,PKKüyesi , olduklan gerekçesiyle ; Muğla'da gözaltına alındıktan 11 gün sonra sevk • edildikleri mahkemece • serbest bırakıldılar. Bu .' örgütle hiçbir bağlantılan bulunmadığını belırten iki kadın, gazetelerde Marmaris'te yapılan PKK ; operasyonunda gözaltına alınan kişilerin, kendi • ifadelen üzerine yakalanmış ', gibi gösterildiğini belirterek, , "Bu kişilerdaha önce 18 ; temmuz pazartesi günü, yani ; bizlerin gözaltına ; ahnmasından bir gûn önce «yakalanmışlardır. ' Kendilehni ise kesinlikle i tanımıyoruz" dediler. Atabey topraga verildi • lstanbul Haber Servisi - ' Jstanbul eski Büyükşehir Beledıyesi başkanlanndan . Fahri Atabey, Kadıköy ; Söğutlüçeşme Camii'nde i kılınan cenaze namazından ' sonra Karacaahmet Mezarhğı'nda dün toprağa verildi. Atabey için uzun yıllar başhekimlik görevinde bulunduğu Zeynep Kamil Hastanesi'nde bir tören düzenlendi. Törene İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, lstanbul Büyükşehir Belediye Başkaru Tayyip Erdoğan, Kadıköy Belediye Başkanı Selami öztürk ve lstanbul eski Büyükşehir Belediye Başkaru Nurettin Sözen'in yanı sıra Atabey' in ailesi, arkadaşlan ve yurttaşlardan oluşan büyük bir kalabalık katıldı. TGS-HÜPPiyet anlaşmazlığı • İstanbul HaberServisi- Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın örgütlü olduğu Hürriyet gazetesi ve bağlı , işyerlerindeçalışanlara, ; sendikanın taraf olmadığı bir ' sözleşme imzalatünlmak ', istendi. TGS yöneticileri bu ! uygulamaya ; "Sendikasi2İaştırma ; operasyonu başlaülıyor" • tepkisini göstererek İcarşı ,' çıkülar. TGS Genel Sekreteri 1 Ziya Sonay, çalışanlan, J sendikanın taraf olmadığı bir ; sözleşmeye imza atmamalan j konusunda uyardı. Sonay, ! gazeteyöneticilerinden de î uygulamayı durdurmalanru ; ve sendikayla toplusözleşme l görüşmelerine başlamalannı jistedi. iYurtJara ibaşvunılar • ANKARA (AA) - Yüksek öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı yurtlarda bannmak isteyen öğrencilerin başvurulan, 8 ağustos pazartesi günü başlayacak. Başvurular, 2 eylül tarihinde sona erecek. Yüksek öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, öğrencüer hazırlanan yurt müracaat kılavuzunu, il ve ilçelerdeki yurt müdürlüklerinde İcurulan kayıt bürolanndan temin edilebilecekler. Dûzettme •Gazetemizin dünkü sayısında yayımlanan "Sağlığunız sağlıksız" başbJdı haber içinde yer alan ücretlerle ilgili tabloda diş çekimi, amalgam dolgu ve alt-üst protez ücretleri 93 yılı yerine 83 yılı olarak yer almıştır. Düzeltir, özür dılenz. Hastaneçüesiöliincebiter... Türkiye 'dekisağlıksorununun çok önemli bir bölümünühastaneleroluşturuyor. Yüksek gelirseviyesinin altmdakalan ve toplumunyaklaşık yüzde 80 'inioluşturan kesimin muhtaç olduğudevleteait hastanelerdeyıllardır ihmaller veyanlış politikalarsonucu hizmet durma noktasına geldi. Devlet veSSKhastanelerindeenbasit bir muayenebile milyonlarla ifade edilirken çoğuhizmet de "Ekipman yokluğu veya yetersiztiği"gerekçesiyle özelhastane ve klinikleresevk ediliyor. Sosyalgüvenlik mantığıylahalkahizmetetmesi gereken bu kurumlardakiacınacak tabloya karşın, özelhastaneler kâr üstüne kâr yapıyorlar. Hastanuıdadoktorun da hemşirenin de hastabakıcının da mutlu olamadığı sağlık sektörümûzde sabahın kör karanlığında uzayan kuyruklarla başlayan "Hastaneçihe»Vnı\e "herşeytn paranız ölçüsünde emrinixe amade **olduğu özelhastane rahatlığını sizler için arkadaşlarımız adım adım izlediler. SSK'deyetersizlik Samarya SSK HastanesTnde muayene için bekkyiş gece saat 24.0O'te başlıyor. Sabah saat 08.00'de büyük bir hareketlenme gözleniyor. SSK' nin oluşturamadığı düzeni hastalar kendi aralannda yaratıyor ve elkrindeki numaralara göre kartşıklık varatmadan sıraya giriyorlar. aat: 05:30. Yer: Samarya Hastanesi. Dışanda hava henüz alacakaranlık. Sokaklarda, hastanenin önünde tek tük duran seyyar satıalardan başka kimse gözükmüyor. Sessizliğin içinden geçip poliklinik binasma süzülüyoruz. Gözlerimız karanlığa alışmaya başladığında belli belirsiz kırnıltılar farkediliyor. Kımıitılara yaklaştığımızda büyük bir grup insanın toparlandığı gözüküyor. Birbirlerine sayılar veriyorlar. Bu sayılar saatlerce sürecek büyük bekleyişın başladığının göstergesi. Bu önhazırbk, hastalann kendi arasında kendiüğinden oluşan bir uygulama. Her gelen yenı bir numara alarak koridorun birköşesineçekiliyor. Bir hastadan bekleyişin gece saat 24:00'tebaşladığmı öğreniyoruz. Kendisinin memur emeküsi olduğunu belirten hasta " Seneterdir tıttıttitcntcitt DOSYASI Yazılan GÜNDÜZ İMŞİR HÜMTOfm OEFNE SUMAIİ, SARAN UNCU, FotoğroflanHATİCETUNCER çalışıp, sigortaya primlerimizi ödüyoruz. Karşılığında bize çektirilen eziyet hak mıdır" diyor. Saat 08:00'de büyük bir hareketlenme oluyor. SSK' nin oluşturamadığı düzeni, hastalar kendi aralannda yaraüyor ve ellerindeki numaralara göre kanşıklık yaratmadan sıraya giriyorlar. 4 vezneden yalnızca 2' si acık. Vezneden kurtulanlar, umutla muayene odalannın üzerindeki ışıklı tabelalara yöneliyorlar. Samatya SSK Hastanesi, SSK hastaneleri sisteminin 'çöküşünün' en canlı örneği olarak karşımıza çıkıyor. Doktor sayısının yetersizliği nedeniyle hastalar beşer kişilik gruplar halinde muayeneye alınıyorlar. Doktor başına günde 100-115 hasta düşüyor. Daha sonra ilaç için mücadele başlıyor. Işıklı tabelalardaki sayılar büyük bir hızla ilerliyor. Doktor sayısının son derece yetersiz olmasından dolayı doktorlar hastalan beşer kişilik gruplar halinde muayeneye • alıyorlar. Içeriden muayeneye girdıği dört kişiyle beraber çıkan bir hasta " Nasıi muayene oldum anlamadun. İçeriye girmemiz ve çıkmamız bir oldu. A>nı zamanda insanı adam yerine koymuyorlar. Hastalığun hakkında bir şev sorduğumda bağınp,cağırıvorlar. Param olsa başka yere gjderdim" diyor. Sonradan öğreniyoruz ki, doktor başına günde 100-115 hasta düşüyor. Rekorlar kitabına girecek ölçüde hızla muayene olduktan sonra ilaç için mücadele başlıyor. Ancak eczaneye ulaşırken kusmamanız mümkün değil. Nedeni ise keskin idrar kokusu. Ancak bu koku kapılan kılitli olduğu için "kullamlamayan" tuvaletlerden gelmiyor. Önünde pet şışelerle bekleşen hastalann bulunduğu, idrar taMUerinin yapıldığı ve hiçbir hijyen kuralına uyulmadığı anlaşılan laboratuvarlardan yayıbyor idrar kokusu. Duvarlardaki w Sigara İçümez" levhalanna karşın görevîi personel bile yasağı delerek sigara içiyor. İdrar kokusu, ter kokusu. sigaradumanı ve ilaç kokulan sağlam insanda bile hastalık duygusu yaratıyor. tlaç almak için 3 ayn sırayı aşmanızgerekıyor "Üaç fiyatlarını hesaplatmak", "ücretleri ödemek" ve "ilaclan almak" için ayn ayn kuyruklan aşacak kadar zamanımz ve takatiniz varsa ilaçlannızı yine "alamıyorsunuz." Çünkü çoğunlukla SSK doktorlannın yazdığı ilaçlarya bulunmuyor ya da benzerleri veriliyor. Sonuç: Yıllarca çalışıp, primlerini ödeyen sigortalılar emeklerinin karşılığmı göremiyorlar. lnsan sağhğmın her zaman arka planda kaldığı Türkiye' de, SSK hastaneleri sistemin "çöküşünün" en canlı örneği olarak karşımıza çıkıyor. ARAYIS TOKTAMIŞ ATEŞ Şfe'de Beeöioven Geçen hafta Şile, "Şile Bezi Kültür ve SanatFestivali- ne" katıldım. Haltt Çelenk, Bedla Akarsu ve Türkan Sayian'la birlikte, "21. Yüzyıla Girerken Türkiye'nin So- runları" üzerinde tartıştık. Soru-yanıt bölümüne çok az zamanımız kalmasına karşın, güzel sorular geldi, güzel tartışmalar oldu. Gerek Şileli'ler ve gerekse tatil için Şi- le'ye gelmiş olanlar beklenenin üzerinde bir ilgi göster- diler toplantımıza. Bir bölümü saatlerce ayakta dinledi. Toplantı sonrasında, tam bizler sahneyi terkedecek- ken; aşağıya, sahnenin altına, "Öğrenci Bandosu"d\zi\- meye başladı. Nefesli sazlardan oluşan bir bandoydu bu. Çalanların yaşları 10-12 arasıydı. Kızlı erkekfi karma bir gruptular. Hepsinin üzerlerinde tiril-tiril Şile bezin- den gömlekleri vardı. öğretmenleri, ya da şefleri de benzer bir gömlek giymişti. Erkekler genellikle sıfır nu- maraya yakın bir tıraşıylaydı. Çoğu esmerdi ve "bon- cuk" gibi güzel gözlerinde biraz korku, biraz ürküntü ve biraz heyecan okunuyordu. Kiminin sazları boylarına yakındı... Yerlerini aldılar. "Acaba ne çıkacak" diye merakla beklemeye başladım. Derken çalmaya başladılar. Ve Beethoven'in 9. Senfonisi'nin doyulmaz ezgileri Şile meydamnı çınlatmaya başladı. Inanın elim ayağım ke- sildi, yüreğim titredi. Belki çok güzel çalamtyorlardı, bel- ki müzikten antayan birı sayısız kusur bulabilirdi. Ama Beethoven çalıyorlardı. Canla-başla, tüm yürekleriyle çalıyorlardı... Bir yanımdan kitap imzalatmak isteyen arkadaşlar sı- kıştırıyorlardı, öte yandan sahneyi boşaltmamızı bekle- yen ozan arkadaşlarımız sıkılıyorlardı. Ama ben oturdu- ğum yerden kıpırdayamıyordum. Sonunda konser sona erdi ve onlar meydanı, bizler de sahneyi terkettik. Ve düşündüm. Eğer Şile'de (genel merkezlerinin şid- detli muhalefetlerine rağmen) CHP ve SHP "güçbirliği" yapmamış olsaydılar, bu mutluluğu yaşayabilmemiz mümkün müydü? Düşünün ki Şile; 1989 yerel seçımle- rinde lstanbul'da SHP'nin kazanamadığı birkaç ilden bi- riydi. Ve 1994 yerel seçimlerinde yapılan akıllıca ve el- bette resmi olmayan bir güçbirliği ile belediye başkanlı- ğınaCHP'ninadayını, il genel merkezine SHP'nin adayı- nı göndermişlerdi. Refah partili adaylann kazandıkları belediyelere bakı- yorum. Şimdilik ortada hiçbir olumlu gelişme göremiyo- rum. Elbette zamana gereksinimleri var. Ama korkarım "Perşembenin gelişi, çarşambadan belli".... Kocaeli'ne bağlı Körfez ilçesinin belediye başkanı da, Islami bir festival düzenlemiş. Festivalin son gününde, bir Müslümanın "dininin gereklerini yaşayabilmesl" içinçektiği "/sfr/ - ap/a/ - /"temsiledenbiroyunoynanacak- mış. Hep birlikte ağlayacaklar... Bizim "dinci" arkadaşların anlayamadığım bir "ma- zoşistlikleri" var. Hep acı üzerine, hep ıstırap üzerine konuşmak istiyorlar. ıslamiyetin erdemini hep korkuyla açıklamaya gidiyorlar. Oysakı Islamiyetbir "sevgi" dini, bir "hoşgoru" dini. Bana kalırsa ahiret "korkusuyla" Müslüman olmak, Müslümanlığın genel felsefesine ters. Ama bizim "dinciler" korkuyla hüküm sürmek isti- yor. Geçenlerde bir arkadaşımın kitapçı dükkânında, pek güzel basılmış bir "çocuk şiirleri" kitabı gördüm. Içini karıştırmadan "Babaannesi Ayşegül'e ezberletsin" di- ye aldım. Eve gidince bir karıştırdım ki, eyvah... On şiir- den sekizi ölüm üzerine, acı çekmek üzerine, korku üze- rine. Yok, "ölünce küçücük bedenimi kurtlar, böcekler yiyecekmiş", yok "hayat bir imtihanmış ve acıya en çok dayananlar ödüllendirilecekmiş" vb. gibisinden düşün- celer... Bu korkular nedeniyle Müslüman olsanız ne olur, olmasanız ne olur? Neden sevgiyi öğretmezler ço- cuklara, neden umut vermezler? Körfez ilçesindeki festivalin haberini okuduğum za- man, Şile'yi düşündüm. Onlar da bizim çocuklarımız, bunlar da. Ve biri Beethoven'in Schiller'e dayanan ev- rensel mesajını paylaşıyor ve dile getiriyor; öbürü ken- dini acı çekmeye hazırlıyor. Ne büyük haksızlık.... Şileli arkadaşlar, vaktimin çok dar olduğunu söyleme- me rağmen, "birkaç lokma yemeden" bırakmadılar. Tam biz yemek yerken, Şile'nin denizin içinde kalmış olan kalesinin yüksek burcuna, neonlarla yazılmış bü- yük bir yazı çekildi: "Atam izındeyiz". Buyrun bakalım, elim ayağım boşaldı tabii. işin güzeli o panoyu hazırla- yan arkadaşımız da masada karşımda oturuyordu ve gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Ama Karadeniz'in karanlıklarına doğru asıl ışıldayan sey, kalenin burcuna çekilmiş olan "Atam izındeyiz" sloganıydı. Yazı işlerindeki arkadaşlara rica ettim, bir muhabir arkadaş gönderecekler ve karanlıklara inat, nasıl parıldadığının fotoğrafını çekerek, yurdumuzun di- ğer yörelerindeki okuyucularımızın da bu mutluluğu ya- şamasını sağlayacaklar. Şile'nin ve Şileli'nin "Atam izindeyiz"demesi, boşuna söylenen bir laf ve slogan değil. Şileli'ler aydın kafala- rıyla, seçimlerdeki akıllı davranışlarıyla, Beethoven'i çalan "bebeleriyle" Atatûrk'ün izindeler. Atatürkçü ol- manın "akılcılık", Atatürkçü olmanın "çağdaşlık", Ata- türkçü olmanın "evrensellik" olduğunu bildikleri için Atatûrk'ün izindeler. Ve bunu Şile kalesinden herkese ışıl ışıl haykırıyorlar Atam izindeyiz... Devletteilımal Saat: 07.00 Yer: Haseki Hastane- si. Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanı- yor, ama hastanenin üstüne çök- müşçesine iç karartıcı. görüntüler var. Poliklinik girişi ile acil girişi aynı kapıdan olduğu için büyük bir izdiham yasanıyor. Acele tedavi olması gereken has- talann kalabalığı zorlukla aşmaya çalışması, sedyede yatan hastalann kapıda bekletilmesi, yerlerdeki siga- ra izmaritleri, ter kokusu, öksüren- ler, inleyenler, yaşhlar, çocuklar... Sabahın köründe hasta hasta titre- şen insanlar Dostoyevski'nin klasik- lerinden manzaralar çağnşünyor usumuz- da. Polikliniklerin yan- yana sıralandığı kori- dora geçebüdigimizde karşılaştığımız manzara giriştekin- den farklı değil. "Hastaiara", kaç saattir orada beklediklerini sordu- ğumuzda boş bir bakış ve bezgin bir sesle: "Belki üç, belki dört, belki de daha fazia"yanıtı geliyor. Burada "sffa numarası", "doktor sn-asT, "ilaç kuyruğu" gibi uygulamalann yanı sıra hastalar bir de "fotokopi" ve "vezne" çilesi çekiyor. Hastane içindeki fotokopi maki- nesi bozuk olduğu için dışan çıkıp, fotokopici bulup elinizdekı tüm ev- raklann fotokopilerini çektiriyorsu- nuz. Sonra geri dönüş ve sıra kav- gası başbyor yeniden. Bir temizlik görevlisi kapkara bir suyla yerleri siliyor, tozlan ahyor. lnanılmaz ama sular da akmıyor hastanede. Başhekim Lûtfiye Elrsoy poliklini- ğe günde ortalama 1100-1200 hasta geldiğini söylüyor. Ersoy'a göre bir hasta 17 dakikada muayene oluyor, bizim gözlemlerimize göre 5 dakika- da bir hastalar ayakta muayene olup çıkartılıyor. Sedyede yatmakta olan bir hasta, trafik kazası geçirdiği için saat 01. 00'de geldiğini, ilk numarayı aldığı- nı, ama 12 saat geçmesine karşın kimsenin kendisiyle ilgilenmediğıni anlatıyor, "inanamıyo- nız". Acil, trafik kazası ge- çirerek gelen hastaya numara verilip, sabaha kadar bekletiliyor. Devlet hastaneleri polikliniklerin- de muayene ücreti 50 bin lira. Ancak "ilaç, tahlil, röntgen, vakfa bağtş, fotokopi, havale" işlemlerirun parası da hastadan alınıyor. Aynca iğne ve benzeri malzemeler de hastaya aldırtılıyor. Ameliyat ücretleriyse, devlet has- tanelerine gelen hastalann ödeme gücünün çok üzerinde. Sıradan bır ameliyat, -yan harcamalar dışında- 5 milyon liradan başbyor. Sonuç: Devlet hastanelerinde yıl- lardır hiçbir şey değişmedi. İnsanı çi- leden çıkartırcasına bir "lusır dön- gü" yaşanıyor. Ozelcle palıalılık YıDarca çauşıp primlerini ödeyen sigortalılar, emeklerinin karşıuğnu alamıyor. Saat: Günün herhangi bir zamanı. Hastane: International Hospital. Yüksek fıyat karşılığında sağlık sek- töründe hizmet veren özel hastane- lerden birisi olan International Hos- pital'da, parasını ödediğınız sürece insan sağlığı konusunda hiçbir hiz- met esirgenmiyor. Ne gecenin bir yansı olması önemli, ne de sabahın körü... Bu hastanenin 'özel ounayanlar- dan' farkına, daha kapısından ıçeri girer girmez vanyorsunuz. Çünkü devlet hastanelerinde ve SSK hasta- nelerinde yaşanan uzun hasta ve ilaç kuyruklanna burada rastlamanız mümkün değil. Yerlerin temizliği, hastanenin içindeki güzel koku ve sürekli çalışan havalan- dırma sistemi gelen has- talann rahatlamasına katkıda bulu- nuyor. Güler yüzlü personel tarafı- ndan karşılanan hasta, vizite ücreti olarak 1 milyon hrayı ödedikten sonra, hemşirenin kendisini çağı- rmasını, lobınin yumuşak koltuk- lannda bekb'yor. Lobide hastanede görev yapan doktorlann isimlerinin yazıldığı ışıklı bir pano var. Bu pa- noda Türkiye'nin en ünlü doktorla- nnm, hatta eski Cumhurbaşkanı Turgut özal'ın doktoru Mjcheal de Bakey'ın ismini görmek bile görmek mümkün. Kat görevbsi personel (diğer hastanelerdeki odacı ya da hasta- bakıa) kendilerine ne sorarsanız so- run size uygun bir dille ne yapmanız gerektiğini söylüyor. Hastanede en çok dikkatimizi çeken şey pobklini- ğe gelen hastalann randevunun ve- nldıği saatte muayene edilmesı. Bir hastanın doktorun yanında kaç dakika kaldığını hesaplamamız ise oldukça zordu. Doktorlar gelen hastayı uzun uzadıya muayene edi- vor, gerekirse 'check-up'a gönderi- yor. Odalarda hastanın gereksinim duyacağı her şey düşünülmüş. 'Re- fakatçi yatağt, buzdolabı, televizyon' gibi devlet ya da SSK hastanelerinin hiçbirinde rastlanmayan eşyalar bile bulunuyor. Her odada 'hastaya özel" bir banyo bulunuyor. Tüm bun- lann yanında hastanede 24 saat her branştan doktor bulunuyor. Sonuç: International Hospital Hastanesi gerçekten de mükemmel ve çok ciddi hizmetler veriyor insan- lanmıza. Her yıl milletvekillerinin devletin kesesinden milyarlara ula- şan paralar bıraktığı hastaneden uzaklaşırken milyonlarca SSK'linin yıllardır yaşadığı dram geliyor göz- lerimian önüne. Ancak bir konunun altını da çiz- meden edemiyoruz, gelişmiş ülkeler- de bu International Hospital kadar' olmasa da halka doğrudan hizmet veren hemen tüm hastanelerde ben- zeri özellikler bulunuyor. Bizde ise bunun adı, 'özel hastane' oluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle