Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Atatürk ve sosyaldemokrasi
İktisadi devlet kuruluşlan, çok partili düzende, önce siyasilerin
. 'trpalıgf olarak kullanılan ve 1980 yılından sonra da soygun
amaayla kullanılan kaynaklar olduğu için, ekonomimiz iflasın
eşiğine getirilmiştir.
Av. ARİF ÇAVDAR AtatürkçüDüş. Der. eskiGen. Bşk.
A
vrupa'da buhar makı-
nesinin buhınuşu ve
kullanım alanına so-
kulması. "Birinci Sa-
nayi DevrimTne yol
açmış ve Adam Smitfa,
David Ricardo ve Malthus gibi düşü-
nürlerin kuramlaşurdığı "liberalizm"
döneminin doğal sonuçlanru yaratmış
ve işçilerin çok ağır koşullarda yaşam
sıvaşı vermesıne \e böylece gerek sa-
nayileşmiş ülkeler halkının ve gerekse
söz konusu ülkelerin pazan konu-
nıundaki geri kalmış ülke halklannın
somürülmesı ortamını da hazırlamış-
tır.
1789 Fransız Devrimi, bir yandan
siyasal özgürlükleri sağlamış, öte yan-
dan da. G.Babeuf, Saint Simon, Ro-
bert Owen, Ch Blanch gibi bir dizi fıkir
adamını, toplumdaki sosyal, siyasal ve
ekonomik koşullann lemelden değişti-
rilmesi olasılıklannı düşünmeye yö-
neltmiştir.
Böylesine ortaya çıkan sosyalist dü-
şûnce, Engeb'in de katkılanyla Karl
Marks larafından kuramsallaşünlmış
ve Lenin tarafından uygulamaya ko-
nulmuştur.
Ancak bu uygulama sırasında "ev-
rind"ler "devriınci"ler tarafından saf-
dışı edildiğinden, yetmiş yıllık beklenti
fıyaskoyla sonuçlanmış ve bu evrensel
boyutlardaki başansızlıklar, sistemde-
kj tutarsızlıklann da belirgin kanıtlan
olmuştur.
Marksist düşünceye karşı Alman
sosyalistleri içinde uyanan ve "revizyo-
nizm" diye adlandınlan sosyal demok-
rat yaklaşım, E.Bemstein tarafından,
"İşçilerin yaşam koşuUarının iyileştiril-
mesine önceUk verilinesi gerekir" biçi-
minde tanımlanmıştır.
Fransa'da Mitterrand'ın önayak ol-
duğu "refonnizm" ya da "Mitterran-
dizm" diye anılan göriişler, neredeyse
günümüzdeki sosyal demokrasi anla-
yışının içeriğini oluşturmuştur.
İngiltere'de Fabius tarafından geliş-
tirilen ve "Fabian society" diye adlan-
dınlan ekol ya da bilimsel yöntemlerle
tanımlanan sosyal ve ekonomik gö-
riişler bireyselciliğin sırurlandınlması
ve toplumsal gönencin yaygınlaştınl-
masını amaç edinmiştir.
Avusturya'da ise özde Marksizmin
tarihsel determinizmine karşı çıkılma-
dan, hem sınıf kavgası düşüncesi yu-
muşaiılmış hem de çağdaş demokrasi-
nin temel öğesi olan. özgürlüklerden
vazgeçilmesine gerek olmadığı savu-
nulmuştur.
Avrupa'daki sosyal demokrat dü-
şünce, Marksizmin yenilenmesi yolu
ile özgürlüklerden vazgeçilmeden, ge-
niş halk kiüelerinin maddi ve manevi
yaşam koşullannın iyileştirilebileceği
yoîundaki yargıya dayandınlmıştır.
Sosyaldemokrasiden
beklentiler
Sosyal demokrat yaşamın ya da
yaklaşımın temel hedefleri, sosyal ada-
letli (hakça gelir paylaşımb) ve sosyal
güvenlikli bir "refah devleti" arayışı
olarak özetlenebilir. Avrupa'da bu
yoldaki kuramsal çalışmalar XIX.
yüzyıla kadar götüriilebilirken uygu-
laması ancak Ikinci Dünya Savaşı
sonrasında başlatılabilen, ama hâlâ da
istenilen başanya ulaşamadığı gözle-
nen sosyal demokrat dünya göriişü,
sosyal demokrat diye adlandınlmasa
da, cumhuriyet Türkiyesi'nin kurulu-
şundan itibaren yüce Atatürk'ün en
büyük amacı ve Türk toplumunun
kalkındınlması ve gönenci için dünya-
daki ilk ciddi uygulama olmuştur.
Ne var ki Atatürk'ün bu konudaki
en büyük esin kaynağı, Avrupa düşü-
nürlerinin kuramlan (teorileri) olma-
mış; fakat yüzyülar boyunca sadece
asker ve vergi toplanırken anımsanan
Türk halkının bir an önce mutluluk ve
gönence ka\
r
uşturulması bağlamında
duyduğu sınır tanımayan tutkusu ol-
muştur.
Nitekim, Kurtuluş Savaşı'nın hemen
arkasından ve daha Lozan Barış Ant-
laşması bile imzalanmadan, 17 Şubat
1923'te toplanan İzmir İktisat Kong-
resi'nde işçi, tanmcı. ve esnaf kesimle-
rinin kararlan. Atatürk \e onu izleyen
devlet adamlannın tüm uygulamala-
nnda esas alınmış ve bu ilkeler, günü-
müz sosyal demokratlannın bile hâlâ
özlemi ve beklentisi içinde olduklan
idealler olmuştur.
Daha Ocak 1923'te. "Yeni Türkiye
devleti, temellerini süngü ile değil. sün-
günün dayandığı iktisadiyatla kuracak-
tır. Yeni Türkiye devleti, cihangir bir
devlet olmavacaktır; fakat iktisadi bir
devlet olacaktır" diyen yüce Atatürk.
Lozan Antlaşması'nın imza edilme-
sinden üç ay önce, 17 Şubat 1923 tari-
hinde toplanan iktisat kongresinde,
ekonomik ve sosyal sorunlanmızın ge-
niş bir forumda tarüşılıp daha sonraki
uygulamalar yönünden esas alınacak
ilke kararlan alınmasını öngörmüştür.
İzmir İktisat Kongresi İşçi Grubu'-
nun kabul ettiği ilkeler: Ameleler işçi
diye anılacaktır. İşçilenn günlük çalış-
ma süreleri sekiz saate indirilecektir.
12 yaşından küçükler çalıştınlmaya-
caktır. Gece çahşmalannda çift ücret
ödenecektir. En az ücret sının beledi-
yelerce saptanacakür. Ücretler zama-
nında ve para olarak ödenecektir. Üc-
retli hafva tatili ve yıllık izin hakkı tanı-
nacaktır. Hastalık nedeniyle çalışama-
yan işçinin ücreünin ödenmesi sürdü-
rülecektir. Gebe kadın işçilere doğum
öncesi ve sonrasında ücretli izin verile-
cektir. (Sendika benzeri örgütlenme
bağlamında) işçi dernekleri kurula-
caktır. İşçiler için kaza ve hayat sigor-
tası yaptınlacaktır. İşçi çocuklannın
yaulı okullarda önceliklı olarak oku-
tulması sağlanacaktır. Evlenen işçilere
bir haftalık ücretli izin verilecektir.
Genel ve yerel secimlerde mesleki tem-
sil ilkesi uygulanacaktır.. vb.
Tarımcı gnıbun kabul ettiği ilkeler.
Aşar vergisi kaldmlacaktır. Tanm
kredileri düzene sokulacaktır. Orman
köylerinin geçimi için özel önlemler
alınacaktır. Hayvan hastalıklanyla sa-
vaşılacaktır. Göllerde balık üretim ça-
hşmalan yapılacakur. Tanm alet ve
makinelerinin standartlaştınlması ve
onanm atölyelerinin kurulması sağla-
nacaktır. Köy okullan 5-10 dönüm
arazi içinde inşa edilecek ve bahçele-
rinde fenni ahır. kümes, an kovanı in-
şa edilecek ve meyvelik ve sebze ekimi
ile köylüye örnek olunacaktır. Aynca.
uygalamalı örnek eğitim çiftlikleri ku-
rulacaktır. Köy çocuklannın tanm
meslek okullannda yetiştirilmeleri ve
yetenekli olanlannın daha üst düzeyde
okutulmalan sağlanacaktır. Kışlalar-
da erlere tanm öğretim ve eğitimi veri-
lecektir vb. gibi ilkeler.
Cumhuriyet döneminde sağlanan
sosyal hak ve olanaklan İşçiler başlan-
gıçta dernek biçiminde örgütlenmiştir.
Bu oluşum sonradan sendikalaşmaya
dönüşmüştür. Değişik ekonomik dev-
let kuruluşlan çerçevesinde oluşturu-
lan muavenet (yardımlaşma) sandık-
lan, işçi sıgortalanna ve sonradan Sos-
yal Sigortalar Kurumu'na dönüş-
türülmüştür. Ereğli kömür havzasın-
da sosyal banş, işçilerin en düşük ücret
sının, iş kazası, sağlığı ve güvenliği ko-
nulannda 151 sayılı yasa çıkanlmıştır.
1936 yıhnda hazırlanan, o zamanın
en çağdaş mevzuatı olan 3008 sayılı İş
Kanunu yürürlüğe konulmuş ve bu
yasa ilkeleri, 1475 sayılı İş Yasası, Sen-
dikalar Yasası, Toplu İş Sözleşmesi,
Grev ve Lokavt yasalanyla genişletil-
mıştir. Zorunlu ilköğretimin ülke dü-
zeyine yaygınlaştınlması ve çoklan
parasız yatılı olarak kurulan eğitim ve
öğretim kurumlanyla imkân eşitliği de
sağlanmıştır. Bütün bu sosyal ve eko-
nomik haklar, çalışan kesimin sava-
şımlanyla değil ve fakat yönetenler ta-
rafından, deyim yerindeyse gümüş
tepsi içinde sunulmuştur. 1930 yılında
çıkanlan 1593 sayılı "Umumi Hıizıssıh-
ha Kanunu" ülkenin sağlık sorunlannı
çözme bağlamında, genellikle işçilere
ve özellikle o zamana kadar doktor
yüzü görmeden doğan. yaşayan ve
ölen tüm insanlanmıza ve İcadın ve ço-
cuk işçilere sağlık ve sosyal güvenlik
haklan getirmiştir.
Devletin özenle uyguladığı denk
bütçe ve dış ödemeler dengesini koru-
yan sağlıklı bir ekonomik politika iz-
lenmiş ve böylece hızlı bir ekonomik
kalkınma ve istihdam olanaklan sağ-
lanmıştır.
Ulusal savunma sanayiinin devlet
tarafından kurulup geliştirilmesi ya-
nında, yabancılann elindeki limanlar
ve demiryollannın satın ahnması ve
yenilerinin hızla yapılması planlanmış
ve uygulama alanına konulmuştur.
Sanayi ve Maadin Bankası, Sümer-
bank, Ziraat Bankası, Maden Tetkik
ve Arama Enstitüsü, Elektrik İşler
Etüd İdaresi ve (Sanayi ve Maadin
Bankası yerine) Etibank ülke ekono-
misinin ana damarlannı oluşturmuş-
tur.
Teşvik-i Sanayi Kanunu (1927), özel
girişimcilerin özendinlmesinde katkı-
larda bulunmuştur.
Atatürk; Avrupa'da egemen olan
faşist diktatörlüklerle Sovyetler Bir-
liği'ndeki komünist diktatörlük ara-
sında esen fırtınalara karşı, toplumu-
muzu dengeli bir özgürlük ve güven
ortamı içinde kalkındırmayı amaç
edinmiş ve bireylerin, ne bireyler tara-
fından ve ne de devlet tarafından sö-
mürülmesine olanak veren bir ortam
için savaşmıştır.
Atatürk'ün birinci iktisat kongre-
sinde saptadığı temel ilkeler, özellikle,
1930 yılında başlayan devlet yatınm-
lanyla, benzeri görülmeyen bir kalkın-
ma ve istihdam hacmi yaratmıştır. öte
yandan. "iktisadi devlet teşebbüsleri"-
yle devletin o zamana kadar bulunma-
yan ekonomik bağımsızlığının temel-
leri atılmıştır. Ne var ki bu iktisadi
devlet kuruluşlan, çok partili düzende,
önce siyasilerin "arpalığı" olarak kul-
lanılan ve 1980 yılından sonra da soy-
gun amaayla kullanılan kaynaklar ol-
duğu için, ekonomimiz iflasın eşiğine
getirilmiştir.
ARADABIR
ALt HAYDAR PEKTAŞ
Cafer Bater
Bir ressam öldü, huyu güzel, sanatı güzel... Sulutx>ya-
yı dolu dolu yaşamış, ama ona doyamamıştı.
Suluboyamn resim bilesayılmadığı 1954te Ankara'da
iyi giden işlerini sanat uğruna tasfiye edip Istanbul'a
yerleşti. Resimle geçinebilmesi için acı dolu uzun yilla-
rın geçmesi gerekecekti. Bu direnme, bu çaba Sn. Nüz-
hetTslimyeli gibi kendi yaşıtlarıyla suluboyamızı bugün-
kü düzeye getirdi.
1913'te Istanbul'da doğdu Cafer Bater. Miralay Sadık
Sabrl Bey'in oğluydu. Fransızcayı Türkçeyle birlikte öğ-
rendi. Sonraları buna iyi bir Ingilizce ve biraz Italyanca
da eklenecektir.
Zengin bir kitaplığı vardı. Doğaya çıkamadığı zaman
sürekli okurdu. Ressam arkadaşları ona yağlıboya yap-
masını da önermişti. "Her yağlıboya yaptığımda uykum
gelirdi" dedi. Çünkü bu malzeme onun çevik, evecen
yapısına uygun değildi... Kağıdın büyüklüğü ne olursa
olsun resmi bir seansta tamamlardı. Resim bozduğunu
hiç duymadım... Resim yaparken dikkati dağılmasın, hı-
zı kesilmesin diye en yakınlarını bile yanında istemezdi.
15 yıllık komşuluğumuza karşın kendisini seyretme is-
tiklerimi hep geri çevirdi.
Bir gün plaja resim takımlarıyla geldi. Koy'a bir tekne-
nin yanaşmasını bekledi ki yamaçlarla birlikte onun da
reflesini (birçok resim deyimini Fransızca kullanırdı)
yapsın. Umudunu kesince kumsala inip çalışmaya baş-
ladı. Gözükmeden 15-20 metre yakınına sokuldum. Kısa
aralıklarla birkaç adım geriliyor; yapılana şöyle bir göz
attıktan sonra resme saldırıyordu. Elindeki fırça değil
sanki kılıçtı... Kumsala yanaşıp bir süre kalan tekneyi
fark etmemişti. Resim 30 dakika kadar sürdü. Takımları-
nı toplamaya yardıma gittim. Tekneyi görmediğini söy-
ledi... O gün resim yaparken kendinden geçtiğine, bir
çeşit hareketli ayin yaptığına tanık oldum.
Doğadan sinyaller beklerdi. "Mesaj gelmeden resim
yapamam!" derdi. Şile'ye, Tuzla'ya vb gidip resim yap-
madandöndüğügünlerolmuştur. "Biratölyem bileyok"
diyeyakınanlara "Atölyeyene gerek var" derdi. "Tabia-
tın kendisi atölye!"
Suluboyaya 16 yaşında başladı. Eski birkaç ressamı-
mızı, özellikle Ingiliz suluboyacılarını beğenirdi... Bazı
Akdeniz ülkelerinde birçok resim çalışmaları yaptı. içte
ve dışta sergiler açtı; olumlu eleştiriler aldı. Buna karşın
basın ve yaymdan sürekli kaçtı. Onun için yeterince ün-
lenmedi.
Bir gün yaptığı bir resmi gösterip nerede yapıldığını
sordu. 'Venedik'e benziyor" demem üstüne Turner'in
bir suluboyastnı gösterdi. "Bak bakalım bir benzerlik
varmı?"Olumlu yanıt alınca, "Turner'in çalıştığıyerden
çalıştım" dedi. Yüzünde sevinç ve saygı vardı. "Belkide
Turner'in bastığı aynı yere bastım."
Empresyonisttarzdaçalışırdı. Bazen bununsınırlarını
zorlar, ekspresyonizme, hatta soyuta varırdı... Zamanla
birkaç sıcak rengi attı, paleti daha da sadeleşti.
Sürekli Dragos'ta otururken sağlığı bozulunca son bir-
kaç kışı Bebek'te geçirdi. Arabasına şoför tutmuştu. O
civarda başarılı resimler yaptı. 4-5 ay önce telefon edip
resim çalışmalannın nasıl gittiğini sordum. "Geçenler-
de Sanyer'e gittik" dedi. "Hava serinceydi. Arabadan
inmeyi canım istemedi. Gözlerimle resim yaptım." An-
layamamıştım. "Yanievedönüncebelleğinizdekalanla-
n mı yaptınız?" Üzüntülü bir sesle, "Resmi orada haya-
limde yaptım. Ayrılınca her şey silindi" dedi. Dragos'a
yazlığa gelince kendisini ktrlara götüreceğimi söyledim;
sevindi. Çünkü bir ressam önce resim yapmadığı za-
man ölür... Sağlığı sürekli bozuldu ama en ufak bir ya-
kınmadabulunmadı.Hiçbir zaman hiçbirşeydenşikayet
etmezdi.
Geçen martta Cumhuriyet gazetesinde vefatını oku-
yuncaçok üzüldüm. Eşine başsağlığı dilediğimde keder
yüklü bir sesle, "Daha birkaç gün önce seninle gideceği
yerlerin listesini yapıyordu. 20-25 dakika içinde ayakta
öldü" dedi. Cafer Bey'e de bu yakışır. Ulu çınarlar hep
ayakta ölmüştür.
Suluboyamız bir şövalyesini yitirdi.
ILKMECLIS
Hıfzı Veldet Veüdedeoğlu
80.000 (K.DV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul
TARTIŞMA
Orrnanlanmızın kıymetini bileüm
S
on günlerde orman
yangınlan hepimizi
üzmeye başladı.
Daha bir hafta önce
Gelibolu
Yanmadası'ndaki
yaklaşık 7.5 milyon ağaç.
çevreyi güzelleştirmeyi ve
yaşarur kılmayı sürdürüyordu.
Acaba yangından biraz önce bu
değerli hazinemizin farkında
mıydık? Olumlu yanıt
alabileceğinıizden ümitli
değilim. Çünkü eğer böyle bir
bılince sahip olsaydık değerb
varhklanmızın korunması için
gerekli olan önlemleri önceden
ahrdık. Tehlike anında bu
önlemler harekete geçirilerek
kısa zamanda daha az zararla
yangın söndürülebilirdi. Bu
tedbirlerin neler olduğu
gazetelerde, değerli yazarlar
tarafından yazılmaktadır.
Değinmek istediğim. olayın
eğitim boyutudur.
tnsanlanmızın önce çölün ne
demek olduğunu anlamalan
gerekir. Gönül ister ki önce
hepimiz böyle bir mahrumiyet
bölgesinde yaşayahm. Tozunu,
toprağını ve yoksulluğunu
tadalım. Daha sonra topluca.
ağaçlann kendiliğinden
yeüştiği güzel ülkemize
dönelim işte o zaman belki
ormanlanmızın değerini çok
daha iyi anlardık.
Hayatiyetinin farkına vanrdık,
Yine eğerçölü yeşillendirmeye
çabşan uluslann çabalannı
görseydik, ulus olarak fazla
çaba göstermeden sahip
olduğumuz doğal çevremizin
değerini daha iyi görürdük.
Bu noktadan hareketle ülke
olarak var olan ormanlanmıza
yenilerini katmasak bile -ki çok
şükür katıyoruz- mevcut
varhklanmıza zarar vermesek
dahi en büyük başanyı
sağlamış oluruz. Bu nedenle var
olan değerlere zarar
verilmemesi için gerekli
yatınmlann bir an önce
yapılması gerekir. Okullarda
ormanlann geliştirilmesi ve
korunmasına yönelik konular
sıkça dile getirilmelidir.
Geniş orman sahalannda
ormanı bloklara ayıran yollar
yapılmalıdır. Böylece olası bir
yangında fazla bir zarar
meydana gelmeden tehlike
önlenebilir. Denize yakın
ormanlann değişik
noktalanna. tehlike anında
denizden su pompalayarak su
ulaşürmasıru sağlayacak bir
sistem gerçekleştirilebilir.
Aynca bir ormanı korumanın
en son teknolojiye göre nasıl
yapıldığı maliyetiyle birlikte
araştınlmalı ve kamuoyuna
duyurulmalıdır. Koruma
tedbirleri için de kamuoyundan
destek istenmelidir.
Yapılan yardım kampanyalan
ile temennimiz odur ki yanan
ormanlareskisinden daha iyi
düzenlenmiş olarak doğadaki
yerlerini yeniden alacaklardır.
Fakat bunlann yanı sıra daha
nice ormanın aynı akıbete
uğramaması için, koruma ve
kollamaya yönelik gerekli
altyapı oluşturulmalıdır. Bu
altyapının maliyeti, olası bir
yangında kül olan ormanın
değerinden daha ucuz
olacaktır.
Sayın ilgililerin,
yanmamış
ormanlanmızın korunmasına
yönelik araştırma ve
çalışmalara bir an önce
başlanması için gerekli
mekanizmayı harekete
geçirmelerini diliyorum.
Doç. Dr. tbrahim Koç
Y.T.ÜJeodezive
Fotoğrametri Bölümü
Istanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı'na
4 ayhk icraatının hesabım birlikte soralım
RECEP TAYYİP
ERDOĞAN
Bu akşam21.30'da
CAIMLI YAYIMDA
Bu programı kaçırmayın!
Bu prugramda; gazeleciler vc siîlerle caıılı telefon bağlantıları kurulacak
HALKIN TELEVİZYONU
PENCERE
Üstüne Varmayın!..
Kız çocuğuna bir bebek armağan edersin; eline alır,
oynar, sever, okşar; sonra nedendirbilinmez, içgüdüsel
bir hırsla bebeği çat diye yere çarpar...
- Neden yaptın Tansu?..
Bebek senin değil mi? Neden kolunu bacağını durup
dururkenkırıyorsun?..Entarisiniyırtıpzavallınıngözüne
iğne batırıyorsun, saçını çekiyorsun?..
Tansu ağlayıp zırlamaya başlar, olduğu yerde ter ter
tepinir, ortalığı birbirine katar...
Neden?..
Bebeği kıskanmışttr...
- Kızım o bebek senin!..
Anlatamazsın...
Bir arkadaşının giysisi mi güzel? Tansu mürekkebi
kızcağızm eteğine boca eder. Çevresinde birisi parla-
mayagörsün, Tansu kendi kendisini yer, dünyayı kendi-
sine zindan eder, durup durduğu yerde duramaz...
Tansu'nun içi içine sığmaz...
Yapma kızım...
Etme kızım...
Tansu büyüklerini dinlemez, çünkü huy canın altında-
dır; can çıkmayınca çıkmaz ki..
•
Tansu kimseye dayanamaz, kimse de Tansu'ya daya-
namaz; ne Merkez Bankası Başkanı, ne Hazine Müste-
şarı, ne Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, ne Dışişle-
ri Bakanı, ne yüksek bürokratlar, ne de Cumhurbaşka-
nı...
"Ben de ben" diyor Tansu...
Sabahkalktı mı birhırs, birhınç, biröfke, illedebirşey
yapmazsa çatlayacak...
Eline yetkiyi geçirmiş bir kez...
Enflasyonu düşüreceğim diye taizlerle tek başına oy-
namaya kalktı, ekonomiyi patlattı...
Haydi IMF'ye..
5 Nisan Kararlan, istikrar tedbirleri, kemer sıkma ön-
lemleri derken ortalık birbirine girdi...
O arada DEP'lilere taktı:
- 8u adamlann canlanna okuyacağım, dokunulmaz-
lıklannı kaldıracağım, tümünü Meclis'ten süreceğim...
Dediğini yaptı da...
Ne var ki DEP olayı Tansu'nun sayesinde büyüdü, bü-
yüdü, Türkiye'nin sırtına bindi, dünyayı başımıza topla-
dı, Kürtsorununu uluslararası boyutlara oturttu, içimiz-
de çözebileceğimiz bir davayı Tansu çıkmaza sürdü...
Yetti mi?..
Tansu bu kez tuttu, komutanlar davasını ortaya çıkar-
dı, durup dururken bir sorun daha patlattı:
"- Genelkurmay Başkanı'nın"dedi "görevsüresiuza-
yacak.."
- Ama Tansu!.. Ne yapıyorsun? Geçen yıl görev süresi
uzadı, bir kez daha mı uzayacak?..
-Uzayacak..
Yapma etme derken, ardından Hava ve Deniz komu-
tanlarının görev sürelerinin uzaması da gündeme girdi,
medya çalkalandı, Çankaya dalgalandı...
• • •
Tansu çocukluğunda bebek kırardı..
- Neden yaptın kızım?..
-Yaptım işte!..
Tansu şimdi yüksek bürokrat kırıyor..
Bakan kırıyor..
Cumhurbaşkanına çok kızıyor, SOIeyman Bey'in fo-
toğrafını cartcartyırtıp parçalarını havaya savursa, yine
de hırsını alıp rahatlayamayacak...
Tansu'nun içi içine sığmıyor..^
Nedenini bilen var mı?.. <1 « O«fl. L
HÜSEYİN
CAN AKSOY
Bizim can çiçeğimiz
Yedi yıldır uyuyor,
İçimizde hep yaşayacak
GÜÎSAY-ELİF-NEVZAT
Derneğimizin
kuruluş
çalışmalannda
büyük emeği geçmiş,
yurtsever, onurlu
insan,
ALÎKAÇAR
seniunutmadık.
KUDDER
Kunıoglu Köyü Kültür ve
Dayamşma Derneği
Onurlu yaşamıyla ve mücadelesiyle örnek olan
ALİ KAÇAR'ımızı
ölümünün 1. yıldönümünde mezan başmda anacağız. Tüm
dostlardavetlidir.
6 Ağustos 1994 Cumartesi
Yer: Reşüpaşa Mezarlığı Saat: 13.00
AİLESİ VE DOSTLARIADESA KIZI
BERİVANKAÇAR