05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS1994 PERŞEMBE HABERLER Boyner: YHD tarihî değiştirecek • lstanbul HaberServisi - Yeni Demokrasi Parlisi (YHD)sözcüsüCem Boyner, "YHD tarihi değiştirmek için ortaya çıkmış bir harekettir" dedi. Çeliktepe'de bir düğün salonunda dün akşam düzenlenen toplantıda konuşan Boyner, Türkiye'de bir "zihniyet devrimi"ne ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Cem Boyner, bir soru üzerine de YHD'nin ekim ayına kadar siyasi parti haline dönüşeceğini ve ilk seçime gireceğini söyledi. (Fotoğraf: AYKUT KÜÇÜKKAYA) Matkapkitap tanıttı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nihad Matkap, göç konusunu ele alan " Avusturalya'da Türkler" konulu kilabın tarutımını yaptı. Matkap. Avusturalya'ya 1959-1990 yıllan arasında 36 bine yakın Türkün göç ettiğini belirtti. Matkap dün, Türklerin Avusturalya'ya göçünün 25. yıldönümü nedeniyle düzenlenen kitabın tanıtım törenine katıldı. Matkap. Hatice Başann ve Vecihi Başann'ın yazdıklan kitabın, iki ülke arasındaki ilişkilerin önemini vurguladığına dikkat çektı Cindortık'un dıs gezüeri • ANKARA (AA) - TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Makedonya Meclis Başkaru'nın resmi davetlisi olarak bugün Makedonya'ya gidecek. Cindoruk ve beraberindeki parlamentoheyeü,6 . ağustosta da Ama vutluk'a geçerek bu ülkeye resmi ziyarette bulunacak. Cindoruk, Makedonya'da bulunduğu süre içinde, başkent Usküp'ün yanı sıra Ohri ve Manastır kentlerine de gidecek. Velidedeoğlu düşmanlığına tepki • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - RP'li belediye yönetimlerinin, bombalı bir suikast sonucu yaşamını yiüren gazetemiz yazan Uğur Mumcu ile başlattıklan "isim düşmanlığı", yine gazetemiz yazarlanndan, Atatürkçü Düşünce Derneği Onursal Başkanı Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ile sürdü. Velidedeoğlu'nun, Kadıköy'de uzun yıllar oturduğu bulvara verilen adının, Istanbul Anakent Belediyesi'nce kaldmlması, yoğun tepkilere neden oldu. Atatürkçü Düşünöfc Derneği'nden yapılan açıklamada, 24 Şubat 1992'deyitirdiğimiz Velidedeoğlu'nun adını silmeye kimsenin gücünün yetmeyeceği belirtilerek, "Halkını yanm yüzyıl boyunca aydınlatan çağdaş bilgenin, izlerini taşıyan ayncalıklı bir bulvardan adını silmeye kimin gücü yeterki"dendi. 'Doğalgaz sıkıntısı olmayacak' • tstanbul Haber Servisi - Enerji veTabii Kaynaklar Bakanı Veysel Atasoy, Marmara Ereğlisi Sıvılaştınlmış Doğalgaz terminalinin işletmeye alınmasıyla birlikte. bir süre önce Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasındaki sorunlar nedeniyle yaşanan doğalgaz sıkınüsının yinelenmeyeceğini belirtti. Türkiye'nin Cezayir'den aldığı sıvılaştınlmış doğalgazın(LNG)ilk bölümü, BOTAŞ'ın Marmara Ereğlisi'ndeki terminalinegeldi. Düzenlenen törene Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Veysel Atasoy, Cezayir Sanayi ve Enerji Bakanı Ammar Maklufı ile üst düzey yöneticiler kaüldı. SHP'limuhalifler, Gürkan'ınçağnsı üzerine toplanarak Karayalçın'a karşı harekete geçti GürkandüğmeyebasbANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - SHF- de parti içi muhalefet. Genel Başkan Mu- rat Karayalçın ile parti yönetimine karşı harekete geçti. Grup Başkanı Aydın Gü- ven Gürkan'ın çağnsı üzerine; muhalif mil- letvekilleri, parti meclisi (PM) üyeleri ve üç eski bakanın katılımıyla TBMM'de yapılan toplantırun ardından yapılan açı- klamada. ^yönetimin yetersiz oktuğu" ko- nusunda görüş birliğine vanldığı bildirildi. Açıklamada. "Bu yetersizliği aşma ve ğt- derme konusunda arkadaşlarımız tam bir kararltuk içerisindedirier" dendi. Kurul- tay sürecinde parti ıçı sol muhalefetin to- parlanması arayışlanrun sürdürüleceği belirtilirken kabinedışında bırakılan "küs- kün bakaıTlardan da özeleştiri istendi. SHP'nin 12-13 ağustos günlerinde top- lanacak küçük kurultayına PM, merkez yürütme kurulu (MYK), merkez disiplin • Muhalefettedüşünce blrllğl:Grup Başkanı Aydın Güven Gürkan; parti içi muhalefeti yürüten milletvekilleri, PM üyeleri ve bazı eski bakanlarla toplantı yaptı. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, k i i id l d l b ü ü l i r i l i p yp p yp 'sosyal demokrasinin yeniden yapılandınlması ve bütünleştirilmesi konusunda, bugünkü yönetim anlayışını yetersiz bulmada düşünce birliği içinde' olunduğu bildirildi. kurulu üyeleri, milletvekilleriyle bakanlar, ü başkanlan, partili ü belediye başkanlan. eski genel başkanlar, genel başkan yardımcılan ve genel sekreterler katıla- caklar. Küçük kurultayda seçim yenilgisi ile koalisyonun ve partinin geleceğı değer- lendirilecek. Küçük kurultayın ardından olağanüstü kurultayın gündeme gelebile- ceğibildiriliyor. Uzun süredir Mersin'de olaylan "uzak- tan" izlemeyi yeğleyen Aydın Güven Gür- kan, dün döndüğü Ankara'da, parti içi muhalefetin temsilcilerini toplantıya çağırdı. Gürkan'ın TBMM'deki odasında yapılan toplantıya, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay. eski devlet bakanlan Meb- met Kahraman ile Erman Şahin'in yanı sıra, Grup Başkanvekili Ercan Karakaş, Genel Başkan Yardıması Cevdet Selvi. Genel Sekreter YardımasıEsin Bozoğlu. MYK üyesi Rıza Yrimaz, PM üyeleri Tev- fik Çavdar, Kenan Coşar, Karan Sönmez, Türkeş ile Taner ö ügörüşmesi yalanlandı • MHP Genel Baş,kan Yardımcısı Oktay Öztürk, görüşmeyi ve DYP-MHP koalisyonu söylentilerini yalanladı. ANKARA (ANKA) - MHP Genel Başkan Yardıması ve Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk, eylül ayında. bağımsız ve ANAP'tan aynlacak bazı milletvekillerini de kapsayacak biçimde DYP-MHP koalisyo- nu kurulması için MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in Güneş Taner'le görüştüğü ve bu konuda Başbakan Tansu Çil- ler'e bilgi verdiği yolundaki ha- berleri yalanladı. İstanbul Mil- letvekili Güneş Taner de "Tür- keş'le katiyen görüşmedim" dedı. Oktay Öztürk, MHP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında konuyla ilgili so- rular üzerine Alparslan Türkeş ile Başbakan Tansu Çiller'in Yozgat'a ilişkin bir konu için görüştüklerini ve bunun başka şekilde yorumlandığını söyledi. "Bu tür senaryolar nereden çıkı- yor biz de tnerak ediyoruz. De- mek ki bi/im dışımızda herkes bizi iktidarın ortağı olarak görii- yor ya da olmamızı istiyor. Va- tanın milletin menfaati için bu- nun gerekli olduğunu düşünü- yor" diye konuşan Öztürk. ba- ğımsız milletvekili Güneş Ta- ner'le kendisinin ya da herhan- gi bir parti yetkilisinin de bu ko- nuda bir görüşme yapmadığını, Meclis'te çeşitü kereler tesadüfı karşılaşmalann yakıştınldığını söyledi. Oktay Öztürk, gizlileri sakh- lan olmadığım, böyle bir giri- şimleri olması halinde bunu ka- muoyu önünde yapacaklannı ifade etti. Güneş Taner de yaptığı açık- lamada, Alparslan Türkeş'le herhangi bir görüşme yapmadı- ğını ve iddialann doğru olmadı- ğını söyledi. Taner, "Katiyen görüşmedim Alparslan Beyin İs- tanbuTda olduğunu dahi bilmi- yonım" dedi. inceleme SHP'de Alpago sıkıntısı Alpago: ABD bıasııiçin nüfiızjumukulkmnuuhm Bakan Önay Alpago, iki ay önce burstan 'vazgeçme karan' aldıklanm söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ABD de okuyan oğluna özel bir şirket tarafindan burs bağlanması konusunda nüfuzunu kullandığı yönündeki suçlamalan kesin olarak yalanla- yamayan Kadın ve Sosyal Hizmetlerden So- rumlu Devlet Bakanı Önay Alpago. SHP'de sıkmü yarattı. Devlet parasını özel harcama- lan için kullandığı savıyla Devlet BakanlığY- ndan istifa ettirilen SHP Tokat Milletvekili Güler tleri, "Onursal Genel Başkanım Sayın Erdal İnönü, binlerce dolarlık menfaat temin ederek oğluna burs sağjayan bakan hakkında ne düşümıyor?" diye sordu. SHP Genel Başkan Yardıması Cevdet Sel- vi. Alpago hakkındaki iddialan 'üzücü' bul- duğunu belirtirken, Ankara Milletvekili Mehmet Kerimoğlu, yeni bakarun, eski Dev- let Bakanı Güler tleri örneğınde olduğu gıbi istifa etmesi gerektiğini söyledi. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz da. bir bakanın bu tür ilişkiye girmesınin kabul edilemeyeceğini ifa- de ederek, "Sayın Alpago direnmeUdir. Genel başkanı istifa ederse, o da etmelidir" görüşünü dile getirdi. Kadın Haklanndan Sorumlu yeni Devlet Bakanı Önay Alpago, Ereğli Demir-Çelik Iş- letmeleri AŞ'de yönetim kurulu üyesiyken, nüfuzunu kullanarak. ABD'de elektronik mühendisliği bölümünde okuyan oğluna karşıhksız burs sağladığı yönündeki suçla- malan yanıtladı. Oğlu Abmet'e. aıle dostlan- nın ortak olduğu bir özel bir şirket tarafin- dan, 1992 yılının eylül ayında burs bağlandı- ğını doğrulayan Alpago. Erdemir'de yönetim kurulu üyeliğj sırasında hiçbir usulsüz işlem yapmadığını bildirdi. Erzan Erzurumluoğla, Mustafa Gazalcı ile "isyancı"lar olarak anılan "111er" adına Sıvas Milletvekili Ziya Halis ve tstanbul Milletvekili Nami Çağan da katıldı. Top- lantıya, Karayalçın'a yakınhğıyla bilinen ve kabine değişikliği öncesinde adı bakan adaylan arasında geçen Kars Milletvekili Mehmet Alp'in de katılması dikkat çekti. Görüşmeden sonra Tevfık Çavdar'ın okuduğu yazılı açıklamada, toplantıya katılanlann sosyal demokrasinin ideo- lojik ve örgütsel olarak yeniden yapılan- dınlması ve bütünleştirilmesi konusunda bugünkü yönetim anlayışını yetersiz bul- mada düşünce birliği içinde olunduğu vurgulandı. Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Bu yetersizliği aşma ve gidenne ko- nusunda arkadaşlanmız tam bir kararlılık içerisindedüier. Arkadaşlanmız, sosyal de- mokrat hareketi yenilemek, bû- tünleşdnnek ve güçkendirmek ko- nusunda, asıl yükün, görevin ve so- rumluluğun parti örgütierinûı yanında sendikalara, meslek oda- İanna, üniversitelere, çeşitli der- nek girişimleri ve platfomdara, kt- saca tüm sivil topluma \e onun ör- gütierine dûştüğûne inanmaktadı- riar. Arkadaşlanmız bu güclerle birlikte düşünmeye, tartışmaya ve sonuçlara ulaşmaya kararhdır. Bugün bir araya gelen arkadaş- lanmız, içinde yer aldıklan ve yann çok daha genişleyeceğinden hiç kuşku duymadıklan çalış- maların hem bütünlüğûnü, hem de kendi iç çoğulculuğumı konımak ve güçlendirmek konusunda tam bir düşünce birliği içerisindedirler. Arkadaşlarunı/, kendileri gibi dü- şünen başka arkadaşlarımızla di- ğer siyasal ve tophımsal güçlerie bundan böyle kamuoyu önünde \e tam bir saydamlık içinde bir araya geiecek ve sosyal demokrasiyi ye- niden yapılandırma ve güçlendir- me çâuşmalannı sürdürecekler- dir." Çavdar, gazetecilerin sorulan üzerine, olağanüstü kurultayın toplanması konusunda telkinleri olduğunu, ancak asıl karan örgü- tün vereceğini söyledi. Çavdar bir başka soru üzerine, "Kuşkusuz yeniden yapılanma için partinin organJannın yeniden yapılandın- lması gerekir" dedı. Çavdar, "Ge- nel Başkan da dahil mi" sorusuna, "Adaylar çıkarsa, elbette dahir yanıtını verdi. Parti içi muhalefet temsilcileri "küskün bakaıTlann sert muha- lefetine de tepkı gösteriyor. Ercan Karakaş bazı bakanlarla ilgili ha- berleri şaşkınlıkla izledığını belir- terek, "32 aydır kendUerini parti- nin kimliği konusunda uyardık, geç de oisa bu sorunu görmelerine sevindim. Onlar oncelikk, erime sürecinde dddi sonımluluk taşjy an kişiler olarak, ciddi bir özeleştiri yaptnak zorundalar" dedi. PERŞEMBE ORHA1N BURSALI Umut Nerede? Sağlar, düzenibozulanlann yıkımmüteahhitliğine soyunduğunu söyledi: 'SHFsiz hükümetMCyigetirir' İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - SHP Genel Sekreteri ve Devlet Bakanı Fikri Sağlar, SHP'siz bir hükümet arayışına gi- renleri "yıknn müteahhitleri" olarak nite- lendirerek k4 SHP'siz bir hükümet, üçüncü MC'yi getirir" dedi. SHP Izmir İl BaşkanlığYnda bir toplantı düzenleyen Fikri Sağlar, son zamanlarda bazı "yıkım müteahhitlerinin" SHP'siz bir hükümet arayışına girdiklerini belirterek "Düzenleri bozuian, çıkarları zedelenen küçük bir grup, hükümetin SHP'siz devam etmesi niyetlerini ortaya koyarak yıkım mü- teahhitliğini ANAP'a verdi" dedi. Sağlar, SHP'siz bir hükümetin üçüncü MC'yi be- raberinde getireceğine dikkat çekerek, şun- lan söyledi: "ANAP'ın az konuşan, çok duran lideri, yıkım müteahhitliğini aldığını kendisi belirt- mektedir. Ama gücünün yetmediğini ve bu- nun için de siy asi partilerin içerisinden yar- dunlar beklediğûıi söyledi. SHP'siz hükü- met, üçüncü MC'yi getirir." Fikri Sağlar, TBMM Başkanı Hüsamet- tin Cindoruk'un boşalan milletvekillikleri nedeniyle ara sea'rn önerisi yapmasına de- ğınerek "Önce Meclis sonınlarmı çözmeli- dir. ömeğia, Melih Gökçek. belediye baş- kanı mıdır, milletvekili midir? SHP Tür- kiye'nin her bölgesinde seçime hazır" dedi. Devlet Bakanı önay Alpago >a yönelik suçlamalann, partiyi kamuoyunda sıkıntılı duruma sokmayı hedefleyen kaynaklar- dan geldiğjni belirten Fikri Sağlar, Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal ile Devlet Bakanı Mustafa Ydmaz'ın PTT'nin Tsinin özel- leştirilmesiyle ilgili Anayasa Mahkemesi'- ne yapılan başvuruda imzalannın bulun- masını doğal karşıladıklannı da söyledi. 3. Binyıl'a Doğru yazı dizisini sürekli okuyorum. Cumhuriyet, bırakın Türkiye'yi, dünyada bile bir gün- lük gazetenin kolay kolay kalkışmayacağı bir işe girişti. 'Yeni binyıl'da insanlığın geleceği konusunda öngörüle- rini dile getirmeleri için sayfalarını düşünürlere, bilim adamlanna ve yöneticilere açtı. Bu yazıların hepsi değilse bile çoğu; •Günlük yaşamın zembereği içinde sıkışmış; •yarına, geleceğe ilişkin nefes almakta zorlanan; • nefessiz, ufuksuz bırakılmak için medyanın her tûr- lü sabun köpüğü bombardımanı altında tutulan; •bırakınız aylığı, ömürleri bazen günlük bile değil, saatlik, o anlık görüşler ve yorumlar içinde boğulan her- kese, hepimize, kültürde ve düşüncede evrensel boyut- ta derin nefes alma olanağını sunuyor. Yazıların birçoğu zehir zemberek. İnsanlığın yaşadığı ve karşı karşıya bulunduğu sorun- ları derinlemesine deşiyor. Deşilen yerlerden uygarlığımızın, Türktye ve diğer ül- kelerin, devletlerin; siyasetin, paranın, gücün ve ege- menliğin pislikleri, irinleri akıyor. Bugün deşilmezse yarını kurmak olası değil, sözünün gerçeği çerçevesinde, insanlığın geleceği için bir ışık arayışı sürüp gidiyor yazılarda... • • • Amerikalı yazar DavM Fromkin, yazısında, yakın za- man dünya siyasal tarihini özetlerken geleceğe yönelik şu çıkarsamayı yapıyor: "Dunyada kargaşa, yayılarak sürecek; daha iyisini ummak gerçek dışı olur." İnsanlığın geiecek 1000 yılı için kargaşa öngörmek dehşet verici! Ama yapacak bir şey yok. Yazar kendisi de korkuyor ve bu öngörüsünü "Yeni 'yüzyıl'a girdik, 'binyıl'a değil" sözleriyle sınırlayarak yazısını noktalı- yor. Biz de "Neyse bari!" deyip biraz rahatlarken, ertesi gün bir diğer yazanmız, tiyatro yazan ArnoM Wesker neşterini daha derinden vuruyor ve haykırıyor: DGnya masumları korumalıdır! VVesker, "insanlığın çektiği acı/arın en büyük nedeni, çıkar çatışmasıdır" diyor. Bütün dünyada, çoğu ülkeler- de insanların birbirini boğazlamasının kökeninde, tüm insanlara özgü biyolojik bir özellik saydığı zalimliği gö- rüyor. VVesker, Üçüncü Binyıl'ın kapısına şu pankartı asıyor. "Masumlar korunacak. Demokratik yollarla seçilmeyen hiçbir devlet egemen sayılmayacaktır. Konu insan hak- ları olduğunda, ulusal egemenlik diye bir şey söz konu- su değildir. Vatandaşlarının insan haklannı çiğneyen her devlete kanşacağız." Bu amaçla bir uluslararası koruma gücü kuruyor ya- zanmız. Bu güç "Sadece Muslümanları Sırplardan, yazarları Muslumanlardan, siyahlan beyazlardan, inanmayanla- rı inananlardan değil; masumları, insan doğasının ilk gününden beri var o/an bu zalim ve çirkin bozukluğuna karşı" koruyacaktır. Çünkü insan hayatı kutsaldır. Ama yazarımızın kendisi yine de umutsuzdur. Zalim- lik virüsünün insanlığın kan damarlarında sonsuza ka- dar dolaşacağına inanmaktadır Uluslararası Af Örgütii Genel Sekreteri Pierre Sarte de korkutan bir saptama yapıyor: insan haklan bütün dünyada gerilemektedır! Mızrağın ucunu, insan hakları- nın hem de rezilce çiğnendiği ülkelerden biri olan Tür- kiye'ye de yönelten Sane, bütün insanları insan hakları- nı savunmaya çağırıyor ve Alman rahip BarHn NtemöJ- ler'in, Almanya'da Nazi felaketine yol açan "edilgen suçluluk" hakkında tarihe geçen şu sözlerini anımsatı- yor: "Almanya'da Naziler komünistleri almaya geldiler. Sesimi çıkarmadım, çünkü komünist değildim. Sonra Yahudileri, sendikacıları ve Katolikleri aldılar ve ben yine sesimi çıkarmadım, çünkü ben hiçbirinden değildim. Sonra beni almaya geldiler. Ama o zaman da ortalıkta benim için sesini çıkartacak kimse kalmamıştı." Tüm insan haklanndan herkesin kendini sorumlu tut- tuğu bir dünya görüşü! Sane bu düşü paylaşmaya çağı- rıyor herkesi. • • • 3. Binyıl'a Doğru'da yann kim ne yazacak, merakla bekliyorum!... Islomiyet kavimler üstümüdür? Erdoğan Aydın Kur an Islamiyetibir' Arapdinf olaraktammlarIdığınuz geleneksel kültür içinde bu sorunun sorul- masını bile saçma bulacak olanlar çoğunluktadır. Ço- ğumuzun içselleşmiş ön- yargılanna göre böyle bir soru gerçekten de saçmaydı; çünkü İslamiyet bütün insanlığın ve bütün zamanlann diniydi. Peki ama gerçekten de öyle miydi? Tarih boyunca bilim. ilk anda saçma gelen böylesi sorulann yinelenmesi, tekrar tekrar yanıtlannın aranmasıyla geliş- mişti. Doğru zannedilenlerin tekrar tekrar sorgulanmasının sonrasmdadır ki insanlık gerçek doğrulan bulma aşamasına ulaşmıştı, en doğru sanılan şeylere iüşkin bile soru sorma bilinç ve cesaretini göstereme- yenler, hayaun bilimsel kavranışı ve ilerletil- mesine katkıda bulunamazlar. | Sopgulama bilinci Dolayısıyla insan olmanın, yani kafamı- zda diğer canhlardan aynmla akıl taşıyor ol- manın asgari gereği olarak, nedeni. niçini, nasıhyla her şeyi ama her şeyi yeniden yeni- den sorgulama bilincine sahip olmak zorun- dayız. Unutmamalıyız ki insanlık, Dünya'- run düz ve sabit, Gökyüzü'nün onun üstün- de yedi katlı bir kubbe, Güneş'in ise Dünya"- nm uydusu sanıldığı (Bkz. İslamiyet Gerçe- ği, c. II, 7,10 ve 13. bölümler) günlerden bu günlere, "kafir" ilan edilmek pahasına işte böylesi sorulann ısrarla sorulması sayesinde gelmiştir. Demek ki İslamiyetin kavimlerüstü bir din olup olmadığı sorusunu öncelikle insan olmanın, bir akla sahip olmanın gereği, doğ- ruyu arayıp bulma sorumluluğu çerçevesin- de sorup yanıtlamak zorundayız. Ama daha Müslüman ulema, İslamiyetin birkavme (millete) değil, tüm insanlığa yönelik evrenselbir din olduğu iddiasındadır. Gelenekselkültürümüz içinde, ortalama her Müslümanın kanısı da bu doğrultudadır. önemlisi bu soruyu, içinde bulunduğumuz bu koşullarda, tann inananı, kişinin vicdani bir sorunu olmaktan çıkanp halkın kayıtsız şartsız egemenüği fıkrine karşı totaliter ve te- okratik bir diktatörlüğü haline getirmek is- teyenlerin fıkirsel çürüklüğünü teşhir etmek için de sormak zorundayız. İslamiyetin kavimlerüstü, evrensel bir din olduğu yargısı doğruysa. bu durumda sor- gulamamızı, doğal olarak, dinin önermeleri- nin bugünün sorulanna karşıhk verip ver- meyeceği şeklinde daha dar bir alanla sını- rlamamız gerekecektir. Yok eğer bu sorgula- mamızın sonucunda İslamiyetin evrensel de- ğil, örneğin sadece Araplara özgü bir din ol- duğu sonucuna varmamız halinde ise işin rengi iyice değişecektir; ki bu durumda, biz- zat Allah'ın bile bizi sorumlu tutmadığı bir din adına yapılan dayatmalann gerçekte Al- lah'ın ardına sığınan kimilerinin çıkarlan için yapıldığı sonucuna varmamız kolayla- şacaİctır. Kuşkusuz bu durumda da kimsenin tannsmdan vazgeçmesi gerekmeyecektir; çünkü tannya inanç, kişilerin saygıyla karşı- lanmak zorunda olan vicdani alanlandır. Ancak bu yolla, "Allah adına" diyerek top- lumumuza dayatılan dini siyasetin, yani şeri- atçıhğın meşruiyeü, en azından sağduyulu insanlar nezdinde daha da sorgulanır duru- ma gelecektir. Daha ötesi, yaşayageldiğimiz sorunlardan kurtuluş yolu olarak önerilen, okullarda zorunlu ders haline getinlen şeri- atı iktidara geurme girişimlerinin, bizzat Al- lah'ın bile iradesi hilafına, Türkiye ve dünya- daki belli güç odaklannın çıkarlanyla örtü- şen bir tezgah olduğu sonucu kendiliğinden aydınlatılmış olacaktır. Bilineceği gibi Müslüman ulema, İslami- yetin bir kavme (millete) değil, tüm insanlığa yönelik evrensel bir din olduğu iddiası- ndadır. Geleneksel kültürümüz içinde, orta- lama her Müslümanın kanısı da bu doğrul- tudadır. Özetle geleneksel inanışa göre Kuran. tüm insanlığa indirilmiş bir dinin kitabı. Muham- med de evrensel bir insanlık peygamberidir... Esasen Kuran'ın kendine(ve Muhammed'e) ilişkin yargısının da böyle olduğuna inana- gelmişizdir. Peki ama İslamın temel belgesi. "Allah'ın sözleri" olarak bilinen Kuran'ın bu konuda- ki yargısı nedir? I Kuran'ın tanımlaması Kuran'ı, önkoşullanmalardan uzak bilim- sel bir yaklaşımla incelediğimizde, onun, söz konusu bu önyargıyı açıkça dışlayan bir yaklaşıma sahip olduğunu. daha ötesi İsla- miyeti, doğrudan bir "Arap dini" olarak tanımladığını görüyoruz. Soruna ilişkin ayetleri, kendilerini çevrele- yen ayetlerle de birlikte ve değişik Kuran çe- virileriyle de kıyaslayarak tekrar tekrar oku- duğumuzda, bu keyfıyet daha da belirginleş- mektedir... Üstelik söz konusu olan. bir dalgınlık mazeretiyle görmezden gelinebile- cek birkaç ayet de değildi; keyfıyet pek çok sürede sistematik olarak yineleniyor ve soru- nun farklı boyutlan en az üçer ayette işlene- rek bir bütünsellik oluşturuyordu. Söz konusu bu belirlemeyi değişik boyut- lanyla bütünlük içinde ortaya koymaya çah- şalım. Öncelikle Kuran'ın, peygamberlerin gönderilmelerinde coğrafı ve demografik sınırlama mantığına sahip olup olmadığı so- rusunun yanıtını arayarak başlayalım: Furkan suresi 51. ayette, "Ey Muhammed, eğer dilesevdik her memlekete bir uyancı gön- derirdik": İsra-15'te "... Biz bir peygamber göndeımedikçe kimseye azap etmeyiz": Araf-6"da. "kendilerine peygamber gönderi- lenteri elbette hesaba çekeceğiz..." denir. Çok net olarak görüldüğü gibi. söz konu- su bu ayellerde, Allah'ın peygamber ve din- leri memlekctlere (kavimlere) yolladığı. ce- zalandırma ve ödüllendirmenin de kendileri- ne peygamber gönderilip gönderilmeme du- nımuna göre yapılacağı şeklinde bir mantık örgüsü yapılmaktadır. Dikkat edilirse bu ve benzeri ayetler hiçbir ön kayıt belirtmez, sınırlama getirmezler, aksine genel bir mantık açımlaması yaparlar. Bu mantığa görc ycryüzünde kendilerine peygamber ve din gönderilmeyen kavimler vardır ve bunlar (en azından) Tann'nın ceza- landırma sisteminin dışındadırlar. Çünkü Allah kimi kavimlere peygamber'din yolla- mayı "dilemenüştir!" DolayısıylaKuranınbugenellemesinerağ- men aksi iddiada olanlar. çeviri oyunlan ve zorlama yorumlarla iddialanna "uygon" ayetler "bulmalan" oranında. gerçekte Ku- ran'ın kendi içinde çelışkili bir kitap olduğu- nu kanıtlamaktan başka bir şey yapmış ol- mayacaklardır. Şimdi Kuran'ın bu önbelirlemesini taki- ben sorunu daha aynntılara inerek irdeleyelim: En'am suresi 156 ve 157. ayetlerde; "Biz Kuran'ı indirdik ki 'Kitap, bizden önce Yahudi ve Hnistiy an kabOeterine indirildi. Biz ise, onlann kitabını okumaktan habersizdik.' V'eya 'Eğer bize kitap indirüsey- di, biz onlardan daha doğnı yolda olurduk' demeyesiniz: Şimdi ise, Rabbinizden size açık bir deül, bir hidayet ve rahmet gelmiştir™" (i. b.a.) denilmektedir. | Meşru diğer dinler Görüldüğü gibi Kuran, Hıristiyan ve Ya- hudi cemaatlerine atıfla ve onlardan kesin aynmla, onlann dışındaki özel bir toplulu- ğa. Muhammed'in içinde bulunduğu ve ken- dilerine din gönderilmediği gerekçesiyle yakınan bir topluluğa gönderilmiştir. Bi- rincısi bu ayetler Hıristiyanhk ve Yahudiliği, terk edilmeye zorlanması gereken dinler ola- rak değil, Allah'm İslamiyetle eşdeğerde meşru. diğer dinleri olarak onaylamaktadır. İkincisi bu ayetlerde kendileriyle konuşu- lanm Hıristiyan ve Yahudiler dışmda kalan tüm insanlık değil, doğrudan belli bir toplu- luk olduğu gerçeği hiçbir kuşku bırakmaya- cak kadar açıktır. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle