23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3AĞUST0S1994 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Saraybosna'yı anlatmanın tek yolu Nigel Osborne'ım 'Sarajevo- Saraybosna' adlı operası bu ay Londra'da perdelerini açıyor. Osborne'u bu operayı yazmaya iten başhca etken öfke. Kültür Servisi - Nigel Osbor- ne'un 'Sarajevo-Saraybosna' adlı operası bu ay Londra'da perdelerini açıyor. Osborne, bu operayı yazma nedenini açı- klarken "Belki de opera Saray- bosna'nın öyküsünü anlatmanın tek yoludur" diyor. Sanatçı ilk kez 30 yıl önce zi- yaret ettiği Saraybosna'yı, o za- manlar, minareleri ve çan ku- leleriyle 'bütün Avnıpa ve biraz da Asya karışımı egzotik ve göze hitap eden bir kent' olarak algı- lamıştı. Sonraki yıllarda Saray- bosna'daki akıcılık, değişken tutku ve kültürel çeşitlilık hep ilgisini çekti. Ancak kentle ilgüi bir operu yazma dürtüsünün kaynağı başka. Osborne. bir gün bir- denbire, savaşın patlak verdiği 1992 yıhnda Batılı ülkeler Sa- raybosna'da akan kan karşısın- da hiçbir şey yapmazken, küçük insan gruplannın yar- dım etmek ve Bosna'ya destek vermek için nasıl uğraştıklan- nın öyküsünü anlatmak istedi. Saraybosna'da devlet baş- kanlığı binasının kapılan kum torbalanyla çevrelenmişti. Bina dü- zenli olarak bombardımana tutulu- yordu. CamJan kınk pencerelerden binaya giren rüzgar karanük kori- dorlara ulaşıyordu. Kuşatma alü- ndaki kentte, hükümet kımi zaman doğaçlama yöntemiyle, kimi zaman da etraflıca düşünerek bir şeyler yap- mayı, soykınma karşı belli bir direniş oluşturmayı başardı. Bosna hüküme- ti her şeye karşın farklı kültürlerden gelen insanlardan oluşan, demokra- tik ve vatandaşlanna layık bir hükü- met olarak kaldı. Bu da dünyanın hak etmek için hiçbir şey yapmadığı küçük bir mucizeydi. Dünyadaki kitle iletişim araç- lannın kocaman makineleri, BM temsilcilikleri, milyarlarca dolar de- ğerinde silahlar demokrasi adına Saraybosna'da gerginlik, kuşkular ve entrikalar vardı. Yiyecek, su bulamayan, her *hoşçakaTın veda olarak atgılandığı, ha> van lc^ini andıran kentte, yaratKilık ve duyarlılık havada uçuşuyordu. Bosna"da yerlerini alırken, Bosna hü- kümetinin yalnızca bozuk bir faks makinesi vardı. Birkaç ay öncesine kadar Birleşmiş Milletler Koruma Gücü'nün zırhlı araçlan Bosnah ço- cuklann keskin nişancılara hedef ol- duğu kent sokaklannda dolaşıyordu. Armani marka giysiler içindeki adamlar, uluslararası toplantılara katılmak üzere şık arabalarla Belg- rad'dan Zagreb'e gidiyorlardı. Batılı hükümet temsılcileri. savaş suçlula- nyla masaya oturup. isimlerini doğru dürüst telaffuz edemedikleri, insan- lann topçu ateşıne maruz kaldıklan ya da açlıktan öldükleri kentleri gös- teren haritalar üzerinde pazarlığa gi- rişiyorlardı. Osborne'u bu operayı yazmaya iten başlıca etken öfkeydi. İngilizce ve İngiliz yazınının. belli olaylan be- timlemekte yetersiz kaldığını düşü- nüyordu. Saraybosna'da gergınlik. kuşkular ve entrikalar vardı. Mülteci akmı çok büyük bir gerilım ve ya- bancılaşma yaratıyordu. Yiyecek ve su bulunmayan. her 'hoşcakaTın veda olarak algılandığı, hayvan leşini andıran kentte. her şeye karşın evir- genlik ve yaratıcılık. insan duvar- hğmın elektriği. sevgi ve şevkat doku- naklı bir biçimde havada uçuşuyor- du. Hiç de duvgusal bir adam olmayan şair Goran Simic Saraybosna'yı 'İtut- sal bir kent' olarak niteliyordu. Sa- raybosna. garip bir biçimde. mutlu bir Kudüs'tü. Nigel Osborne'un Goran Simic'le tanışması da İngiliz şair David Har- sent aracılığıyla oldu. Harsent. Sa- ama eminim bir gün birisi bunu anla- raybosna'daki Goran'a Osborne yacak" divor. aracılığıyla mektup ve para yolluyor- Kısa bir opera olan "Saraybosna" du. Savaş süresince yazma güçlüğü çeken Goran. "Olup bitenlerden son- ra gazete haberleri gibi soğuk şiirler yazmak istiyorum. O denli soğuk ol- malılar ki biri bana neden gazete ha- berleri gibi şiirler yazdığımı sorduğıı anda o şiirleri unutmalıyım" diyor. Osborne. dilin propaganda ve ya- lanlann ağırlığına day anamayıp çök- tüğü, ifadc gücünü yitirerek iflas etti- ği durumlarda, müzik, opera ve mü- zikallerin duy gulan aktarmak için bir yol olabileceğinı düşünüyor. "Bu Anglo-Sakson geleneklerine bütünüy- le yabancı olsa da, opera belki de Sa- raybosna'nın öyküsünü anlatmak için tek yoldur. Başaramamtş olabilirim. bir üçlemenin merkezini oluşturuyor. Aslında operayla kabare arasında bir ycrde. Metnin büyük bir bölümü ki- şisel bağlantılar sonucu ortaya çık- mış. Örneğin Osborne bir şiirinden alıntılar yaptığı şair Mahic'le Ragusa adlı bir 'cafe'de tanıştı. Yapıtta gaze- teci Mensur Camo'nun kuşatma altı- ndaki kentte günlük yaşama ilişkin keskin gözlemleriyle kupkuru bir kara mizah içeren savaş günlüğün- den dealıntılar\ar. Osborne'un üçlü yapıtının gerisi, beklenmedik gelişmeler savesinde ta- mamlandı. Şair Craig Raine ile işbir- liği yapan Osborne. ondan bir lıbret- to > azmasını ıstedı. Raine de ona aslı- nda besteci John VVoolrich için yazdığı 'Sand Storm-Kum Fırtınası'nı gönderdi. Craig'in acı bir haykınş bi- çimindekı librettosu çok güçlü klasık göndermeler içeriyor. Neredeyse Eu- ripides'ın 'Truvalı Kadınlar'ının son kısmının bir eşı. Yunanlı oyun ya- zannın Atınalılann zulmüne tepkisi- ni içeren alıntılar. üçlemenin müziklı oyun niteliğındeki ilk kısmını oluştu- ruyor. Londrâ'da perdelerini açan operada eski Yugoslavya'dan sa- natçılarda rolalıyorGünümüzünen önemli Avrupalı aktörlerinden Rade Serbedzija. Saraybosna'da savaş sı- rasında 'Hair'i sahneye ko>an Katja Doric. genç \e yetenekli Bosnalı akt- ns Selma Alispahic Sanatçılann ger- çek deneyimleri yer yer operayla iç içe geçiyor. 'Japon Kaligrafı Sergisi' Topkapı Sarayı'nda Kültür Servisi - Ouyuu Kalig- rafı Derneği ve Türk-Japon Halklararası llişkiler Derneği'- nin işbirliği, lstanbul Japonya Başkonsolosluğu'nun desteği ile gerçekleştirilen "Japon Ka- ligrafı Sergisi" cuma günü Top- kapı Sarayı Müzesi Sergi Sa- lonu'nda açıhyor. "Shoudou" adı verilen Japon kaligrafi sanatı. 3000 yıl önce Çin'de doğmuş olmasına karşın daha sonra Japonlar ta- rafından benimsenmiş ve bugü- nün Japonyasf nda popülerliği- ni halen koruyan bir sanat dalı. Çeşitli ekollere mensup ögret- menler tarafından usta-çırak sistemiyle öğretilen "shoudou" ile uğraşan yaklaşık 15 milyon kişi var bugün Japonya'da. 70 Japon sanatçısının kaüla- cağı kaügrafi sergisi üç gün sü- recek. Bu süre boyunca çeşitli etkinlikler ve kurslar da gerçek- leştirilecek. Cuma günü saat 10.00'da Topkapı Sarayı'ndaki açıhşın ardmdan, saat 16.30'da sarayı- nın ikinci bahçesinde açılış töre- ni yapılacak. Bu törene, Japon- ya Başkonosolosu, lstanbul Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı da katılacak. Saat 17.30'da Soğukçeşme Sokağı'ndaki Konukevi Oteü'- nde çay seremonisi ve kaligrafı gösterisi gerçekleştirilecek. Bu- nu, saat 19.00'daki kokteyl ve yemek izleyecek. Kokteyl sıra- sında Japon geleneksel kimo- nolanyla kadın ve erkek dans- çılann geleneksel Japon dans gösterisi sunulacak. Etkinlikler, cumartesi günü saat 10.00'da, sergi salonunda- ki kaligrafı kursuyla devam edecek. Ücretsiz olarak verile- cek kurslarda, gerekli malzeme de Japon sanatçılar tarafından sağlanacak. Bunu, saat 14.00'te Topkapı Sarayı Mecidiye Köş- kü'ndeki çay seremonisi izleye- cek. Pazar günü saat 10.00'daki kaligrafı kursunun ardından saat 13.00 ile 15.00 arasında ikebana kursu verilecek. Pazar- tesi günü saat 10.00'daki kalig- rafi kursundan sonra sergi, saat 15.00'te sona erecek. BoUywood 'uyuşturucu'gibi... Fanatik dincilerden gelen tehditlere, büyük mali risklere, uydu yayınlan, kablolu televizyon ve videoyla büyük rekabete karşın, Bollywood çağdaş Hint kültürünün yüreğindeki yerini koruyor. nedenle fılmlerin çoğunun finansmanı kişi- lerce. bazen de yasal olmayan yollardan kazanılan paralarla yapılıyor. Örneğin ka- çakçıhktan para kazanan pek çok kişı ken- dilerine saygınlık ve itibar sağlamak için bu yola başvuruyor. Film endüstrisine girmek yönelmesi sonucu, bugün sinemamn hedef smıf atlamak için iyi bir fırsat olarak görü- kitlesi yoksullar. Yoksul halk için sinema lüyor. Kültür Servisi - Hindistan'ın. merkezi Bombay'da bulunan ve Hollyvvood'u çağnştıracak biçimde 'BoUywood'1 diye ad- landınlan sinema endüstrisi. yoksul Hintli- leri gündelik yaşamm sorunlanndan uzak- laşürarak bir tür 'uyuşturucu' işlevini yerine geüriyor. Hindistan'da halkın sinemaya büyük öl- çüde rağbet ettiği sö\ lenebilir. Her hafta yaklaşık 90 milyon Hintli sinemaya gidiyor ve fılmlerden elde edilen yılhk hasılat 500 milyon dolara ulaşabiliyor. Ancak sinema- ya gitme oranı son yıllarda. 1951-91 yıllan arasında arttığı ölçüde artmıyor. Bir zamanlar sık sık sinemaya giden ona sınıf şimdi televizyonu yeğliyor. 70'li yıllara kadar başbca eğlencesi sinema olan orta sıruf kent insanının. televizyon ve videoya bir kaçış, dikkatlerini dağıtan, dertlerini unutturan bir 'ağn kesici' niteliğini taşıyor. Cilab fılm endüstrisinin merkezi olan Bom- bay'ın, aynı zamanda gecekondu bölgeleri- nin bulunduğu. yoksullann sokaklarda kıvnlıp uyuduğu, çocuk fahişelerin gene- levlerde müşteri beklediğj bir kent olduğu- nu unutmamak gerek. Şaşırtıa bir biçimde \ enmli olan Bolly- vvood'da her yıl 800'ün üzerinde fılm çekili- yor. Ancak bu fılmlerin çoğu başansız. Yüzde 70'i iş yapmazken, yalnızca yüzde 10'u ticari başan kazanıyor. Buna İcarşın fılm endüstrisine yatınm yapmak isteyenle- rin sayısı hiç de az değil. Yalnızca birkaç tane prodüksiyon şirketi bulunuyor. Bu Hindistan'da sinemaya açılan yol, Ame- rika'daki gibi geleneksel değil. Sinema dünyasına girmek isteyen herhangi bir amatör, yönetmenlık yapabiliyor. Göste- rişli Hint sineması, sıradan sinema izleyicisi için büyük bir eğlence kaynağı. Bombay'- da gazete bayileri. yıldızlann aşklanna ve yaşam biçimlerine geniş yer ayıran maga- zın dergılenyle dolup taşıyor. 'Salaam Bombay - Selam Bombay' gibi fılmler uluslararası alanda tıcan Hint sı- nemasından daha çok ılgi uyandınyor. Daha çok yerli seyirciyi hedef alan ticari si- nema, bir ölçüde İngiltere ve Ortadoğu'da yaşayan Hint topluluklanna da ulaşmayı amaçlıyor. Geleneksel olarak bir Hint filminde kadın oyuncunun bütün ışlevi dans edip şarkı söylemek \e güzel görünmek. Kadın olmanın güçlüklerine hiç değınilmiyor \e kadın karakterler kendilerini eşleri. erkek kardeşlen ya da oğullan aracılığıyla tanımlıyorlar. Bugün ticari sinemamn yıl- dızlan tMxit ve Sridevi giderek daha iddialı ve üç boyutlu karakterleri canlandırmaya başladılar. Hindistan'ın önde gelen film yıldızlan- ndan Madhuri Dixit ülkede herkesin dilin- de. Dixit'in bir filminde sövlediği 'Bhızu- mun ,\ltında Ne Var' adlı şarkısını bugün- lerde ülkenin bütün büyük kentlerinde duymak olanakh. Dixit'in perdede kabul edilebilir sınırlan aştığı söylenemez. Yine de. Boll>-wood'un en azından cinsellik ko- nusunda giderek serbestleştiği gözleniyor. Çağdaş Hint toplumu fazlasıyla namus meraklısı. Bu nedenle fılmlerde çıplaklı- ktan kaçınıhyor. Öpüşme sahnelen de ge- nellikle son derece ölçülü. Ancak son za- manlarda bazı prodüktörler tutkulu öpüş- me sahnelerini son derece katı olan sansür- den geçirmeyi başararak bu konuda bir hamle gerçekleştirdiler. Gecmişte. cinselli- ğe ilişkin göndermeler bir çiçek ve bir an kullanılarak yapılıyordu. Ulusal Fılm Gelişim Kuruluşu'nun yö- neticısi Ravi Gupta sansürün an- lamsızlığının anlaşıldığını belirtiyor. Uydu yayınlan sayesinde pek çok Hintlinin evin- de her istediğini izleyebilmesı sonucu, yerli film endüstrisinin bu denli dikkatle denet- lenmesı gereksiz hale geldı. Bener'in'SisliYaz'ı sinemaya uyarlanıyor CUMHUR CANBAZOĞLU Ekonomik krizden en fazla etkilenen sanat dallanndan si- nema, yavaş ya\aş kendine gel- meye başlıyor. Birçok yapımcı bir köşede beklettikleri projele- rini günışığına çıkartıyor. Cen- giz Ergun, Erhan Bener'in "Sisli Yaz" adlı yapıtını sinemaya ak- tanyor. Macit Koper'in senar- yolaştırdığı filmi Ertem Göreç yönetecek. Göreç-Ergun ıkilisı sayısı ona ulaşan başrolleri sapta- makla meşgul. On altı yaşında bir kız ile annesinın dramını yansıtan konu\a uygun genç kız tipini bulmakta zorlandık- lannı belirten yapımcı Cengiz Ergun. filmi televizyonlara pa- zarlayabilmek için oyuncu kad- rosuna dikkat edildiğini \urgu- luyor. "Sisli Yaz"ın bütçesi beş mil- >ar lira olarak belirlenmiş. Bu rakamın enflasvonun etkisiyle ıki mılyar daha artabileceğını hesaplayan Ergun. Kültürlîa- kanlığı'ndan gelecek yardım- dan önce sponsorlan bulmak aerektiğini söylüyor: "Kültür Bakânlığı'mn 600 milyonu geri ödenmek üzere ver- diği bir mihar iki \üz milyonluk yardımın akıberi belli değil. Bu- İabilecekleri parayı ne kadar film varsa bölüştürmeyi planlı- yorlar. Bu nedenle daha önce sponsor ve TY desteği bulmak gerekiyor." Son olarak "Manisa Tar- zam"nı yapan Cengiz Ergun'un Erhan Bener'in (Bener'e 50 mil- yon lıra ödenmiş) erotik diye "Sisli Yaz"ını seçmesi. sinema çevrelerinde 'ticari bir karar" şeklinde değerlendınldi. Ergun Macit Koper ıse \apıtın bu yönünü hiç dü- şünmediğini. farklı boyutlanna dikkat ettiğinı belırtıyor: "Erhan Bener'in daha erotik öyküleri var. Sisli \'az'da hem sosyal eleştiri, hem de erkeğin kimlik arayışı söz konusu. Buna burjmanın eleştirisini. Os- manlı'dan gelen bağlantıların sorgulamasını da katabilirsiniz. Bunları gözardı edip yapıta sa- dece erotik damgasını >apıştır- mak doğru değil. Cinselliğin daha fazla olduğu özgün senar- yolan da bulabilirdik, ama hedef farklı." Umut Sanat'tan yeni filmler Kültür Servisi - Önümüzdeki günlerde Umut Sanat'ın dağıtımını üstlendiği yeni filmlerizlenebilecek. Filmler arasında "My Father Hero Kıskanç Babam", "Belle Epoque Güzellik Çağı", "Le ReineıKraliçe Margot" ve "When a man Loves a Woman" gibi fılmler bulunuyor. Başrolünü Gerard Depardieu'nün oynadığı "Kıskanç Babam" cuma günü gösterime girecek. 12ağustosta"Belle Chips, Mavi Nokta", 26 ağustosta "Angie" gösterilmeye başlanacak. yılın en iyi yabancı filmi dalında Amerikan Oscar'ı kazanan Femando Trueba'nın "Güzellik Çağı" adlı filmi 2 eylülden başlayarak sinema severlere sunulacak. Aynı tarihte "Sosyete Polisi 3" de gösterime girecek. Diğer fılmler de şöyle sıralanıyor: "Hostile Hostages'" (9eylül), TaşDevri(16eylül). Blovvn Avvay (23eylül). 1 Love Trou'ble (30 eylül). Kraliçe Margot ve The Jungle Book (7 ekim). The Covvboy Way (] 4 ekım), Clear and Present Danger (21 ekim). True Lies (28ekim). ForrestGump(ll kasım). When a Man Loves a Women (18 kasım) ve The Milk Money (25 kasım). 'Türkiye ve KKTC'den Göpünümlep' • MANİSA (AA)- Almanlan büyüleyen ve beklenenin üzerinde ilgı gören. "Türkiye ve KKTC'den Görünümler" konulu fotoğraf sergisi, 13 ağustos cumartesi günü. Manisa'nın Salihli ilçesinde açılacak. Aşağı Saksonya-Bremen Türk Dernekleri Koordinasyon Kurulu'nca açılacak sergjde, lstanbul. AntaKa. İzmir, Bursa. Ankara. Muğla başta olmak üzere, çok sayıda tatil ve turizm beldeleriyle. Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nin Güzelvurt. Magosa. Gırne ve Lefkoşa kentlerinden görünümler > er alıyor. Sergıde aynca. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın çektiği 9 özel fotoğraf da izlenime sunulacak. Aşağı Saksonya- Bremen Türk Dernekleri Koordinasyon Kurulu Başkanı Yılmaz Güner. Almanya'nın birçok kentinde. Türkiye v e KKTC'yi tanıtıcı fotoğraf sergisi açtıklannı. sergileri, 50 binin üzerinde Alman'ın "hay ranlıkla" gezdiğinı söyledi. Fotoğraf sergilerinin Türk turizmı için de yararlı olduğunu. çok sa> ıda Alman'ın bu sayede Türkive'de tatil \apmayı kararlaştırdığına dikkat çeken Güner. Salihli'deki satışlı sergideneldeedilecek gelırin. Salihli Özürlü Eğitilebilir Çocuklar Derneğı'ne bağışlanacağını kaydetti Salihîi'de sergılenecek fotoğraflan 5 yıl süren birçahşma sonucunda biraraya getirdiğinı belireten Koordinasyon Kurulu Bremen üyesi gazeteci Birol Tan ise. "'Âlmanya'da 4 kez değişik kenetlerde açılan serginin 5'incisini Salihîi'de gerçekleştiriyoruz. Güzel yurdumuza hizmet etmenin mutluluğunu y aşıyoruz" dedi. İbo, yeni kaseti 'Sevgilim'i imzalayacak Kültür Servisi - Cuma günü saat 14.00-18.30 arası Kadıköy Belediyesi Merkez Kütüphane ve Sanat Galerisi'nde. uzunsüredir müzik dünyasından uzak kalan İbo. yeni kaseti "Sevgilim"iimzalayacak. Bu etkinlik sırasında. Jale Sinar Sesigüzel "Detay" adlı kitabını, şair Kemalettin Koç ise "Cebimdeki Rüzgar" adlı şiir kitabını imzalayacak. Ayncabu etkinlikler çerçev esinde Jale Sinar Sesigüzel'in kaligrafi gösterisi de izlenebilir. Kuruç yeniden genel müdür ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Devlet Tiyatrolan'nda Genel Müdürlük krizi başladı. Danıştay, DT eski Genel Mü- dürü Bozkurt Kuruç'u ikinci kez görevıne iade etti. Seçimle işbaşına gelen Tamer Levent makamını boşalttı. Kuruç'un göreve başlaması için yeni ba- kan Timurçin Savaş'ın karan onaylaması gerekiyor. Görevden ahnmasında hak- sızlık yapıldığı gerekçesiyle yaklaşık iki yıldır hukuk savaşı veren Bozkurt Kuruç. aldığı şöyle dedi: yürütmeyi durdurma karanyla yeniden görevine iade edildi. DT makamında gerçekleştiri- len kısa bir de\ ır teslim törenın- den sonra Kuruç. yeni görevine başlarken. Tamer Levent, ka- rara saygılı olduğunu. ancak kendisinın de seçilmiş bir genel müdür olduğunu anımsattı. "Hukukun üsrünlüğüne saygım var; ancak kummun özerk ve sa- natsal kimliği de var" diyen Le- vent. bunun gözardı edilmeme- si gerektiğini bildirdi. Levent, "3.5 ay gibi kısa bir sürede yaptığımız, Kuruç'un üç ydda yaptığından daha fazladır. Ku- ruç, hukuk savaşı verdi ve ka- zandı. Ama ben de seçimle gehniş bir yönetimim. Devlet Tiyatrolan'- nın özerk ve sanatsal kimliği var. Kunun sadece hukukun üstünlü- ğü ile yönetilemez." Bu arada Bozkurt Kuruç da yaptığı açıklamada, Kültür Ba- kam ile bir görüşme yapacağını ve onun tavnna göre hareket edeceğini belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle