Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3AĞUST0S1994 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Saraybosna'yı anlatmanın tek yolu
Nigel Osborne'ım
'Sarajevo-
Saraybosna' adlı
operası bu ay
Londra'da
perdelerini
açıyor. Osborne'u bu
operayı yazmaya
iten başhca etken
öfke.
Kültür Servisi - Nigel Osbor-
ne'un 'Sarajevo-Saraybosna'
adlı operası bu ay Londra'da
perdelerini açıyor. Osborne, bu
operayı yazma nedenini açı-
klarken "Belki de opera Saray-
bosna'nın öyküsünü anlatmanın
tek yoludur" diyor.
Sanatçı ilk kez 30 yıl önce zi-
yaret ettiği Saraybosna'yı, o za-
manlar, minareleri ve çan ku-
leleriyle 'bütün Avnıpa ve biraz
da Asya karışımı egzotik ve göze
hitap eden bir kent' olarak algı-
lamıştı. Sonraki yıllarda Saray-
bosna'daki akıcılık, değişken
tutku ve kültürel çeşitlilık hep
ilgisini çekti.
Ancak kentle ilgüi bir operu
yazma dürtüsünün kaynağı
başka. Osborne. bir gün bir-
denbire, savaşın patlak verdiği
1992 yıhnda Batılı ülkeler Sa-
raybosna'da akan kan karşısın-
da hiçbir şey yapmazken,
küçük insan gruplannın yar-
dım etmek ve Bosna'ya destek
vermek için nasıl uğraştıklan-
nın öyküsünü anlatmak istedi.
Saraybosna'da devlet baş-
kanlığı binasının kapılan kum
torbalanyla çevrelenmişti. Bina dü-
zenli olarak bombardımana tutulu-
yordu. CamJan kınk pencerelerden
binaya giren rüzgar karanük kori-
dorlara ulaşıyordu. Kuşatma alü-
ndaki kentte, hükümet kımi zaman
doğaçlama yöntemiyle, kimi zaman
da etraflıca düşünerek bir şeyler yap-
mayı, soykınma karşı belli bir direniş
oluşturmayı başardı. Bosna hüküme-
ti her şeye karşın farklı kültürlerden
gelen insanlardan oluşan, demokra-
tik ve vatandaşlanna layık bir hükü-
met olarak kaldı. Bu da dünyanın
hak etmek için hiçbir şey yapmadığı
küçük bir mucizeydi.
Dünyadaki kitle iletişim araç-
lannın kocaman makineleri, BM
temsilcilikleri, milyarlarca dolar de-
ğerinde silahlar demokrasi adına
Saraybosna'da gerginlik, kuşkular ve entrikalar vardı. Yiyecek, su bulamayan, her *hoşçakaTın veda olarak atgılandığı, ha> van lc^ini andıran kentte, yaratKilık ve duyarlılık havada uçuşuyordu.
Bosna"da yerlerini alırken, Bosna hü-
kümetinin yalnızca bozuk bir faks
makinesi vardı. Birkaç ay öncesine
kadar Birleşmiş Milletler Koruma
Gücü'nün zırhlı araçlan Bosnah ço-
cuklann keskin nişancılara hedef ol-
duğu kent sokaklannda dolaşıyordu.
Armani marka giysiler içindeki
adamlar, uluslararası toplantılara
katılmak üzere şık arabalarla Belg-
rad'dan Zagreb'e gidiyorlardı. Batılı
hükümet temsılcileri. savaş suçlula-
nyla masaya oturup. isimlerini doğru
dürüst telaffuz edemedikleri, insan-
lann topçu ateşıne maruz kaldıklan
ya da açlıktan öldükleri kentleri gös-
teren haritalar üzerinde pazarlığa gi-
rişiyorlardı.
Osborne'u bu operayı yazmaya
iten başlıca etken öfkeydi. İngilizce
ve İngiliz yazınının. belli olaylan be-
timlemekte yetersiz kaldığını düşü-
nüyordu. Saraybosna'da gergınlik.
kuşkular ve entrikalar vardı. Mülteci
akmı çok büyük bir gerilım ve ya-
bancılaşma yaratıyordu. Yiyecek ve
su bulunmayan. her 'hoşcakaTın
veda olarak algılandığı, hayvan leşini
andıran kentte. her şeye karşın evir-
genlik ve yaratıcılık. insan duvar-
hğmın elektriği. sevgi ve şevkat doku-
naklı bir biçimde havada uçuşuyor-
du.
Hiç de duvgusal bir adam olmayan
şair Goran Simic Saraybosna'yı 'İtut-
sal bir kent' olarak niteliyordu. Sa-
raybosna. garip bir biçimde. mutlu
bir Kudüs'tü.
Nigel Osborne'un Goran Simic'le
tanışması da İngiliz şair David Har-
sent aracılığıyla oldu. Harsent. Sa- ama eminim bir gün birisi bunu anla-
raybosna'daki Goran'a Osborne yacak" divor.
aracılığıyla mektup ve para yolluyor- Kısa bir opera olan "Saraybosna"
du. Savaş süresince yazma güçlüğü
çeken Goran. "Olup bitenlerden son-
ra gazete haberleri gibi soğuk şiirler
yazmak istiyorum. O denli soğuk ol-
malılar ki biri bana neden gazete ha-
berleri gibi şiirler yazdığımı sorduğıı
anda o şiirleri unutmalıyım" diyor.
Osborne. dilin propaganda ve ya-
lanlann ağırlığına day anamayıp çök-
tüğü, ifadc gücünü yitirerek iflas etti-
ği durumlarda, müzik, opera ve mü-
zikallerin duy gulan aktarmak için bir
yol olabileceğinı düşünüyor. "Bu
Anglo-Sakson geleneklerine bütünüy-
le yabancı olsa da, opera belki de Sa-
raybosna'nın öyküsünü anlatmak için
tek yoldur. Başaramamtş olabilirim.
bir üçlemenin merkezini oluşturuyor.
Aslında operayla kabare arasında bir
ycrde. Metnin büyük bir bölümü ki-
şisel bağlantılar sonucu ortaya çık-
mış. Örneğin Osborne bir şiirinden
alıntılar yaptığı şair Mahic'le Ragusa
adlı bir 'cafe'de tanıştı. Yapıtta gaze-
teci Mensur Camo'nun kuşatma altı-
ndaki kentte günlük yaşama ilişkin
keskin gözlemleriyle kupkuru bir
kara mizah içeren savaş günlüğün-
den dealıntılar\ar.
Osborne'un üçlü yapıtının gerisi,
beklenmedik gelişmeler savesinde ta-
mamlandı. Şair Craig Raine ile işbir-
liği yapan Osborne. ondan bir lıbret-
to > azmasını ıstedı. Raine de ona aslı-
nda besteci John VVoolrich için
yazdığı 'Sand Storm-Kum Fırtınası'nı
gönderdi. Craig'in acı bir haykınş bi-
çimindekı librettosu çok güçlü klasık
göndermeler içeriyor. Neredeyse Eu-
ripides'ın 'Truvalı Kadınlar'ının son
kısmının bir eşı. Yunanlı oyun ya-
zannın Atınalılann zulmüne tepkisi-
ni içeren alıntılar. üçlemenin müziklı
oyun niteliğındeki ilk kısmını oluştu-
ruyor. Londrâ'da perdelerini açan
operada eski Yugoslavya'dan sa-
natçılarda rolalıyorGünümüzünen
önemli Avrupalı aktörlerinden Rade
Serbedzija. Saraybosna'da savaş sı-
rasında 'Hair'i sahneye ko>an Katja
Doric. genç \e yetenekli Bosnalı akt-
ns Selma Alispahic Sanatçılann ger-
çek deneyimleri yer yer operayla iç içe
geçiyor.
'Japon
Kaligrafı
Sergisi'
Topkapı
Sarayı'nda
Kültür Servisi - Ouyuu Kalig-
rafı Derneği ve Türk-Japon
Halklararası llişkiler Derneği'-
nin işbirliği, lstanbul Japonya
Başkonsolosluğu'nun desteği
ile gerçekleştirilen "Japon Ka-
ligrafı Sergisi" cuma günü Top-
kapı Sarayı Müzesi Sergi Sa-
lonu'nda açıhyor.
"Shoudou" adı verilen Japon
kaligrafi sanatı. 3000 yıl önce
Çin'de doğmuş olmasına
karşın daha sonra Japonlar ta-
rafından benimsenmiş ve bugü-
nün Japonyasf nda popülerliği-
ni halen koruyan bir sanat dalı.
Çeşitli ekollere mensup ögret-
menler tarafından usta-çırak
sistemiyle öğretilen "shoudou"
ile uğraşan yaklaşık 15 milyon
kişi var bugün Japonya'da.
70 Japon sanatçısının kaüla-
cağı kaügrafi sergisi üç gün sü-
recek. Bu süre boyunca çeşitli
etkinlikler ve kurslar da gerçek-
leştirilecek.
Cuma günü saat 10.00'da
Topkapı Sarayı'ndaki açıhşın
ardmdan, saat 16.30'da sarayı-
nın ikinci bahçesinde açılış töre-
ni yapılacak. Bu törene, Japon-
ya Başkonosolosu, lstanbul
Valisi ve Büyükşehir Belediye
Başkanı da katılacak.
Saat 17.30'da Soğukçeşme
Sokağı'ndaki Konukevi Oteü'-
nde çay seremonisi ve kaligrafı
gösterisi gerçekleştirilecek. Bu-
nu, saat 19.00'daki kokteyl ve
yemek izleyecek. Kokteyl sıra-
sında Japon geleneksel kimo-
nolanyla kadın ve erkek dans-
çılann geleneksel Japon dans
gösterisi sunulacak.
Etkinlikler, cumartesi günü
saat 10.00'da, sergi salonunda-
ki kaligrafı kursuyla devam
edecek. Ücretsiz olarak verile-
cek kurslarda, gerekli malzeme
de Japon sanatçılar tarafından
sağlanacak. Bunu, saat 14.00'te
Topkapı Sarayı Mecidiye Köş-
kü'ndeki çay seremonisi izleye-
cek.
Pazar günü saat 10.00'daki
kaligrafı kursunun ardından
saat 13.00 ile 15.00 arasında
ikebana kursu verilecek. Pazar-
tesi günü saat 10.00'daki kalig-
rafi kursundan sonra sergi, saat
15.00'te sona erecek.
BoUywood 'uyuşturucu'gibi...
Fanatik dincilerden gelen
tehditlere, büyük mali
risklere, uydu yayınlan,
kablolu televizyon ve
videoyla büyük rekabete
karşın, Bollywood çağdaş
Hint kültürünün yüreğindeki
yerini koruyor.
nedenle fılmlerin çoğunun finansmanı kişi-
lerce. bazen de yasal olmayan yollardan
kazanılan paralarla yapılıyor. Örneğin ka-
çakçıhktan para kazanan pek çok kişı ken-
dilerine saygınlık ve itibar sağlamak için bu
yola başvuruyor. Film endüstrisine girmek
yönelmesi sonucu, bugün sinemamn hedef smıf atlamak için iyi bir fırsat olarak görü-
kitlesi yoksullar. Yoksul halk için sinema lüyor.
Kültür Servisi - Hindistan'ın. merkezi
Bombay'da bulunan ve Hollyvvood'u
çağnştıracak biçimde 'BoUywood'1
diye ad-
landınlan sinema endüstrisi. yoksul Hintli-
leri gündelik yaşamm sorunlanndan uzak-
laşürarak bir tür 'uyuşturucu' işlevini yerine
geüriyor.
Hindistan'da halkın sinemaya büyük öl-
çüde rağbet ettiği sö\ lenebilir. Her hafta
yaklaşık 90 milyon Hintli sinemaya gidiyor
ve fılmlerden elde edilen yılhk hasılat 500
milyon dolara ulaşabiliyor. Ancak sinema-
ya gitme oranı son yıllarda. 1951-91 yıllan
arasında arttığı ölçüde artmıyor.
Bir zamanlar sık sık sinemaya giden ona
sınıf şimdi televizyonu yeğliyor. 70'li yıllara
kadar başbca eğlencesi sinema olan orta
sıruf kent insanının. televizyon ve videoya
bir kaçış, dikkatlerini dağıtan, dertlerini
unutturan bir 'ağn kesici' niteliğini taşıyor.
Cilab fılm endüstrisinin merkezi olan Bom-
bay'ın, aynı zamanda gecekondu bölgeleri-
nin bulunduğu. yoksullann sokaklarda
kıvnlıp uyuduğu, çocuk fahişelerin gene-
levlerde müşteri beklediğj bir kent olduğu-
nu unutmamak gerek.
Şaşırtıa bir biçimde \ enmli olan Bolly-
vvood'da her yıl 800'ün üzerinde fılm çekili-
yor. Ancak bu fılmlerin çoğu başansız.
Yüzde 70'i iş yapmazken, yalnızca yüzde
10'u ticari başan kazanıyor. Buna İcarşın
fılm endüstrisine yatınm yapmak isteyenle-
rin sayısı hiç de az değil. Yalnızca birkaç
tane prodüksiyon şirketi bulunuyor. Bu
Hindistan'da sinemaya açılan yol, Ame-
rika'daki gibi geleneksel değil. Sinema
dünyasına girmek isteyen herhangi bir
amatör, yönetmenlık yapabiliyor. Göste-
rişli Hint sineması, sıradan sinema izleyicisi
için büyük bir eğlence kaynağı. Bombay'-
da gazete bayileri. yıldızlann aşklanna ve
yaşam biçimlerine geniş yer ayıran maga-
zın dergılenyle dolup taşıyor.
'Salaam Bombay - Selam Bombay' gibi
fılmler uluslararası alanda tıcan Hint sı-
nemasından daha çok ılgi uyandınyor.
Daha çok yerli seyirciyi hedef alan ticari si-
nema, bir ölçüde İngiltere ve Ortadoğu'da
yaşayan Hint topluluklanna da ulaşmayı
amaçlıyor.
Geleneksel olarak bir Hint filminde
kadın oyuncunun bütün ışlevi dans edip
şarkı söylemek \e güzel görünmek. Kadın
olmanın güçlüklerine hiç değınilmiyor \e
kadın karakterler kendilerini eşleri. erkek
kardeşlen ya da oğullan aracılığıyla
tanımlıyorlar. Bugün ticari sinemamn yıl-
dızlan tMxit ve Sridevi giderek daha iddialı
ve üç boyutlu karakterleri canlandırmaya
başladılar.
Hindistan'ın önde gelen film yıldızlan-
ndan Madhuri Dixit ülkede herkesin dilin-
de. Dixit'in bir filminde sövlediği 'Bhızu-
mun ,\ltında Ne Var' adlı şarkısını bugün-
lerde ülkenin bütün büyük kentlerinde
duymak olanakh. Dixit'in perdede kabul
edilebilir sınırlan aştığı söylenemez. Yine
de. Boll>-wood'un en azından cinsellik ko-
nusunda giderek serbestleştiği gözleniyor.
Çağdaş Hint toplumu fazlasıyla namus
meraklısı. Bu nedenle fılmlerde çıplaklı-
ktan kaçınıhyor. Öpüşme sahnelen de ge-
nellikle son derece ölçülü. Ancak son za-
manlarda bazı prodüktörler tutkulu öpüş-
me sahnelerini son derece katı olan sansür-
den geçirmeyi başararak bu konuda bir
hamle gerçekleştirdiler. Gecmişte. cinselli-
ğe ilişkin göndermeler bir çiçek ve bir an
kullanılarak yapılıyordu.
Ulusal Fılm Gelişim Kuruluşu'nun yö-
neticısi Ravi Gupta sansürün an-
lamsızlığının anlaşıldığını belirtiyor. Uydu
yayınlan sayesinde pek çok Hintlinin evin-
de her istediğini izleyebilmesı sonucu, yerli
film endüstrisinin bu denli dikkatle denet-
lenmesı gereksiz hale geldı.
Bener'in'SisliYaz'ı
sinemaya uyarlanıyor
CUMHUR
CANBAZOĞLU
Ekonomik krizden en fazla
etkilenen sanat dallanndan si-
nema, yavaş ya\aş kendine gel-
meye başlıyor. Birçok yapımcı
bir köşede beklettikleri projele-
rini günışığına çıkartıyor. Cen-
giz Ergun, Erhan Bener'in "Sisli
Yaz" adlı yapıtını sinemaya ak-
tanyor. Macit Koper'in senar-
yolaştırdığı filmi Ertem Göreç
yönetecek.
Göreç-Ergun ıkilisı sayısı
ona ulaşan başrolleri sapta-
makla meşgul. On altı yaşında
bir kız ile annesinın dramını
yansıtan konu\a uygun genç
kız tipini bulmakta zorlandık-
lannı belirten yapımcı Cengiz
Ergun. filmi televizyonlara pa-
zarlayabilmek için oyuncu kad-
rosuna dikkat edildiğini \urgu-
luyor.
"Sisli Yaz"ın bütçesi beş mil-
>ar lira olarak belirlenmiş. Bu
rakamın enflasvonun etkisiyle
ıki mılyar daha artabileceğını
hesaplayan Ergun. Kültürlîa-
kanlığı'ndan gelecek yardım-
dan önce sponsorlan bulmak
aerektiğini söylüyor:
"Kültür Bakânlığı'mn 600
milyonu geri ödenmek üzere ver-
diği bir mihar iki \üz milyonluk
yardımın akıberi belli değil. Bu-
İabilecekleri parayı ne kadar
film varsa bölüştürmeyi planlı-
yorlar. Bu nedenle daha önce
sponsor ve TY desteği bulmak
gerekiyor."
Son olarak "Manisa Tar-
zam"nı yapan Cengiz Ergun'un
Erhan Bener'in (Bener'e 50 mil-
yon lıra ödenmiş) erotik diye
"Sisli Yaz"ını seçmesi. sinema
çevrelerinde 'ticari bir karar"
şeklinde değerlendınldi. Ergun
Macit Koper
ıse \apıtın bu yönünü hiç dü-
şünmediğini. farklı boyutlanna
dikkat ettiğinı belırtıyor:
"Erhan Bener'in daha erotik
öyküleri var. Sisli \'az'da hem
sosyal eleştiri, hem de erkeğin
kimlik arayışı söz konusu. Buna
burjmanın eleştirisini. Os-
manlı'dan gelen bağlantıların
sorgulamasını da katabilirsiniz.
Bunları gözardı edip yapıta sa-
dece erotik damgasını >apıştır-
mak doğru değil. Cinselliğin
daha fazla olduğu özgün senar-
yolan da bulabilirdik, ama hedef
farklı."
Umut Sanat'tan
yeni filmler
Kültür Servisi - Önümüzdeki
günlerde Umut Sanat'ın
dağıtımını üstlendiği yeni
filmlerizlenebilecek. Filmler
arasında "My Father
Hero Kıskanç Babam",
"Belle Epoque Güzellik
Çağı", "Le ReineıKraliçe
Margot" ve "When a man
Loves a Woman" gibi fılmler
bulunuyor. Başrolünü
Gerard Depardieu'nün
oynadığı "Kıskanç Babam"
cuma günü gösterime
girecek. 12ağustosta"Belle
Chips, Mavi Nokta", 26
ağustosta "Angie"
gösterilmeye başlanacak.
yılın en iyi yabancı filmi
dalında Amerikan Oscar'ı
kazanan Femando
Trueba'nın "Güzellik Çağı"
adlı filmi 2 eylülden
başlayarak sinema severlere
sunulacak. Aynı tarihte
"Sosyete Polisi 3" de
gösterime girecek. Diğer
fılmler de şöyle sıralanıyor:
"Hostile Hostages'" (9eylül),
TaşDevri(16eylül). Blovvn
Avvay (23eylül). 1 Love
Trou'ble (30 eylül). Kraliçe
Margot ve The Jungle Book
(7 ekim). The Covvboy Way
(] 4 ekım), Clear and Present
Danger (21 ekim). True Lies
(28ekim). ForrestGump(ll
kasım). When a Man Loves a
Women (18 kasım) ve The
Milk Money (25 kasım).
'Türkiye ve
KKTC'den
Göpünümlep'
• MANİSA (AA)-
Almanlan büyüleyen ve
beklenenin üzerinde ilgı
gören. "Türkiye ve
KKTC'den Görünümler"
konulu fotoğraf sergisi, 13
ağustos cumartesi günü.
Manisa'nın Salihli ilçesinde
açılacak. Aşağı
Saksonya-Bremen Türk
Dernekleri Koordinasyon
Kurulu'nca açılacak sergjde,
lstanbul. AntaKa. İzmir,
Bursa. Ankara. Muğla başta
olmak üzere, çok sayıda tatil
ve turizm beldeleriyle. Kuzey
Kıbns Türk Cumhuriyeti'nin
Güzelvurt. Magosa. Gırne ve
Lefkoşa kentlerinden
görünümler > er alıyor.
Sergıde aynca. KKTC
Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş'ın çektiği 9 özel
fotoğraf da izlenime
sunulacak. Aşağı Saksonya-
Bremen Türk Dernekleri
Koordinasyon Kurulu
Başkanı Yılmaz Güner.
Almanya'nın birçok
kentinde. Türkiye v e
KKTC'yi tanıtıcı fotoğraf
sergisi açtıklannı. sergileri, 50
binin üzerinde Alman'ın
"hay ranlıkla" gezdiğinı
söyledi. Fotoğraf sergilerinin
Türk turizmı için de yararlı
olduğunu. çok sa> ıda
Alman'ın bu sayede
Türkive'de tatil \apmayı
kararlaştırdığına dikkat
çeken Güner. Salihli'deki
satışlı sergideneldeedilecek
gelırin. Salihli Özürlü
Eğitilebilir Çocuklar
Derneğı'ne bağışlanacağını
kaydetti Salihîi'de
sergılenecek fotoğraflan 5 yıl
süren birçahşma sonucunda
biraraya getirdiğinı belireten
Koordinasyon Kurulu
Bremen üyesi gazeteci Birol
Tan ise. "'Âlmanya'da 4 kez
değişik kenetlerde açılan
serginin 5'incisini Salihîi'de
gerçekleştiriyoruz. Güzel
yurdumuza hizmet etmenin
mutluluğunu y aşıyoruz"
dedi.
İbo, yeni kaseti
'Sevgilim'i
imzalayacak
Kültür Servisi - Cuma günü
saat 14.00-18.30 arası
Kadıköy Belediyesi Merkez
Kütüphane ve Sanat
Galerisi'nde. uzunsüredir
müzik dünyasından uzak
kalan İbo. yeni kaseti
"Sevgilim"iimzalayacak. Bu
etkinlik sırasında. Jale Sinar
Sesigüzel "Detay" adlı
kitabını, şair Kemalettin Koç
ise "Cebimdeki Rüzgar" adlı
şiir kitabını imzalayacak.
Ayncabu etkinlikler
çerçev esinde Jale Sinar
Sesigüzel'in kaligrafi gösterisi
de izlenebilir.
Kuruç yeniden genel müdür
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Devlet Tiyatrolan'nda
Genel Müdürlük krizi başladı.
Danıştay, DT eski Genel Mü-
dürü Bozkurt Kuruç'u ikinci
kez görevıne iade etti. Seçimle
işbaşına gelen Tamer Levent
makamını boşalttı. Kuruç'un
göreve başlaması için yeni ba-
kan Timurçin Savaş'ın karan
onaylaması gerekiyor.
Görevden ahnmasında hak-
sızlık yapıldığı gerekçesiyle
yaklaşık iki yıldır hukuk savaşı
veren Bozkurt Kuruç. aldığı şöyle dedi:
yürütmeyi durdurma karanyla
yeniden görevine iade edildi.
DT makamında gerçekleştiri-
len kısa bir de\ ır teslim törenın-
den sonra Kuruç. yeni görevine
başlarken. Tamer Levent, ka-
rara saygılı olduğunu. ancak
kendisinın de seçilmiş bir genel
müdür olduğunu anımsattı.
"Hukukun üsrünlüğüne saygım
var; ancak kummun özerk ve sa-
natsal kimliği de var" diyen Le-
vent. bunun gözardı edilmeme-
si gerektiğini bildirdi. Levent,
"3.5 ay gibi kısa bir sürede
yaptığımız, Kuruç'un üç ydda
yaptığından daha fazladır. Ku-
ruç, hukuk savaşı verdi ve ka-
zandı.
Ama ben de seçimle gehniş bir
yönetimim. Devlet Tiyatrolan'-
nın özerk ve sanatsal kimliği var.
Kunun sadece hukukun üstünlü-
ğü ile yönetilemez."
Bu arada Bozkurt Kuruç da
yaptığı açıklamada, Kültür Ba-
kam ile bir görüşme yapacağını
ve onun tavnna göre hareket
edeceğini belirtti.