29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Değişendünyave Islam toplumlan Tarihsel gelişmeler, bugüne dek TC halkı dışında hiçbir Islam toplumunun;kendi iradesiyle karar veren bireylerin oluşturduğu niçjn demokratik bir düzeni gerçekleştiremediğini göstermektedir. yazılmış olmasına karşın. Arap top- lumlanrun bu değerlendinmeyi yapıp gelişip ılerleyemediklen nasıl Dr.NECDETTUNA B anglades, Pakistan, Afga- nistan, Iran, Irak, Körfez ülkeleri, Irak, Yemen, Su- riye, Mısır, Libya ve Ceza- yir toplumlannın ortak özellikleri, nüfuslannın tarnamına yakııunın Müslüman olma- sı ve hiçbirinin bilimsel ve ekonomik yönden gelişmiş ülkeler düzeyine eriş- memiş olmasıdır. Huzursuzluğun eksik olmadığı bu toplumlarda, bir iki Körfez ülkesi dışında, insanlann kar- nının lam doyduğu da söylenemez. Çoğunun başında bir dikıatör kadar yetkili yöneticiler var ve dcmokrasi söz konusu bile değil. Bu tablo, 1400 yıldır sahneden kalkmayan bir oyu- nun bugünkü dekorlandır. Değişen. sadece oyuncular! Sahneye koyanlar da, o günden bu yana oyunun kuralla- nnda değişiklik olmadığını, bundan sonra da olmayacağını ve değişmeme- nin kural olduğunu söyleyip bununla övünenlerdir. tslamiyetin tüm kültürel, sosyal, ekonomik, siyasal, hukuk ve yönetim kurallannın Kuran-ı Kerim'de belir- tildiği; bu temel kurallann dün olduğu gibi bugün de ve hatta dünya durduk- ça bir tek harfinin bile değişmeden, toplumun her alanda gelişebilrnesi ve insanlar arası tüm ilişkilerin düzenle- nebilmesi için yeterli olduğu savunu- lur. Ama, Kuran-ı Kerim'in Hazreti Muhammet tarafından vazedilmesin- den bugüne kadar geçen 1400 yıl için- de değişmeyen neyin kaldığını hiç düşünmek bile istemedikleri gibi baş- lannı yukan kaldınp İslam toplumla- nnı yukanda saydığımız yönleriyle görmeyi de hiç iştemezler. Kendilerine İslam toplumlannda Batı düzeyinde bir değişim ve gelişme- nin niçin olmadığı sorulduğunda, hep aynı değişmeyen yanıt alınır: Suç İsla- miyette değil, Müslümanlardadır! Müslümanlar. Islamiyeti anlayama- dıklan için gelişememektedirler. lyi ama, 1400 yıldır anlaşılmayan. içeriği günün koşullanna uyacak biçimde yo- rumlanamayan bir rejim ne zaman ve nasıl anlaşılabilecekür? Bir konu yete- rince anlaşılamıyorsa içeriğinde ya yapısal ya düşünsel bir belirsizlik ya da sunuluşunda bir eksiklik, bjr yanhşlık var demekür. İslam toplumlannın her olumlu alanda gelişip ilerleyebilmesi için gerekli tüm yollann gösterildiği Kuran"ın tam anlamıyla dilimize çev- rilmesinin, hatta yorumlanmasının olanaksız olduğu savı, Türk toplu- munca yeterince anlaşılıp değerlendi- rilememesinin nedeni olarak kabul edilebilir belki. Fakat, kendi dilleriyle açıklanabıİir? Günümüz bilimsel \e teknoiojik gelişmesini gerçekleştıren insan zekâsı. bu konuda yetersiz mı kabyor acaba! Ama. tüm İslam ülkele- ri. Müslüman olmayan toplumlann geliştirdikleri teknoiojik gelişmelerden yararlanmaktan da geri kalmıyorlar. Yoksa, İstanbuFdaki bir Kuran kursu müdürünü'n bana söylediği gibi Tann, Islamiyet dışında kalan toplumlan Müslümanlara hizrnet için mi yarattı? Gelişme. bir değişimdir. Hiçbir şe>. değişmeden gelişemez. Bireylerin oluş- turduğu toplumlar da > aşayan bir v ar- lıktır ve hiç değişmeven kurallarla nasıl gelişebilirler? Hıristi>an toplum- larda gelişme. 14. yüzyılda sanat anla- yışındaki değişmeyle başlamış; bunu, dinsel yönetsel. yapısal gelişmeler izle- miştir. Günümüzde sayılan mıKarlan aşan Müslümanlarsa hâlâ 14 yüzyıl önceki kurallarla yönetılmek isten- mektedir. Din, birinançkurumudurvedünva ile ahireti kendi kurallan çerçevesinde yorumlar, buna uyulmasını şart ko- şar... Dınin mensuplannı oluşturan insanlarsa süreklı değişen dünya ko- şullan içinde yaşamaktadır. Günü- müz yaşam koşullan içinde ınsanlann en sade sorunlanna bile salt "inançla" yaklaşmak olanaksızdır. Örneğin. "Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse imanlı bir köleyi azat eder" (Nisa. 92) hükmünün günümüzde u\gulanabilır ve savunulabilir yanı yoktur. Köleli- ğın adının bile unutulduğu günümüz- de şenatın bir hükmü. köleliği hâlâ var kabul etmektedir. Bilerek adam öldü- renler için "kısas" farz kılınmakta (Bakara. 128) ve köleye karşı köle. ka- dına karşı kadın öldürme: göz çıkar- mava karşı göz çıkarma hükmü geti- rilmektedir (Maide. 45). Bu tür yaptı- nmlar u>gar dünyaya nasıl açıklana- bıİir? "Erkeğe iki, kadına bir pay" bir Kuran hükmüdür (Bakara, 282) ve tartışılmaz. Kadını bu denli küçümse- yen bir toplumda hak ve adaletten söz edilebilir mi? Bakara Suresi'nin 275. ayetinde "Faiz yiyenler mahşerde, şeytanın çarptığı kişi gibi çarpılırlar.... Faizcilik yapanlar, cehennemliktir..." denmek- tedir. Bu buvruğun günümüzde uygu- lanabıleceğinı kim savunabilir? "Kâr payı" sa\ı hangi aklı başında insanı ik- na" edebilir? Bir erkeğin dört kadınla evlenebileceği; bir erkeğin tanıklığının iki kadına bedel olacağı; hırsızbk ya- panın elınin kesileceği ve oruç tutma- yanın kırbaçlanacağı bir düzeni bu- günkü dünvanın hangı gelişmiş ülke- sınde geçerli kılabilirsıruz? Her Müslüman, İslamiyetin farzla- nnı yerine getirmekle yükümlüdür. Bunlan kendisi için yapar. Ramazan aylannda İslam toplumlannda genel- de \aşam durur. işleraskıya alınır. Bu. ka>bından valnız kendine karşı so- rumlu olan bireyler için belki sorun olmayabilir. Fakat bir kamu işyerinde ya da özel bir şırkette. "Ben oruçlu- yum, gücüm yok" diyerek gezinen kişi, ülkemızde 60 milvon insanın hakkını yıyor, devleti ya da işverenini zarara sokuyor demektir. Buna ne Tann ne de kul nza gösterir. Bu tür katı hükümlerin günün ko- şullanna göre yorumlanarak yumuşa- tılması yollannın olması gerekir. Nite- kim Cezayir Müftüsü, ülkesinın özgürlüğüne kavuşmasını izleyen ra- mazan ayında, "Biz yoksul bir ulkeyiz. Çok çalışıp gelişmemiz gerek. Oruç tutmayıp da çalışan tüm Cezayirlilerin günahını üstleniyorum" diyebilmiştir. Demek ki tüm dinsel hükümlerin. hat- ta farzlann, günün koşullanna göre vorumlanarak uygulanmasına Islamı- yette cevaz vardır. "Ahkâma göre ka- rar" da bir İslami kural değil midir? Bir heykeli put olarak kabul edip ta- pınacak Müslüman artık bu dünyada kalmamıştır. "Bale"de de "beMen aşa- ğısı"nın görülmesinin -o kişi özellikle bir büyükşehir belediye başkanı olur- sa- arkasında başka düşünceler ara- mamak olanaksızdır. Arkalanndaki kitleleri demokratik toplumlarda hiçbir somut örneği ve dayanağı olmayan gelişim vaatlenyle bir karanlığa sürükleyen bu kişilerin amaçlan, egolannı tatmin ve "rnaddi çıkar"lanndan başka bir şey olamaz. Tarihsel gelişmeler, bugüne dek Türkiye Cumhuriyeti Devleti halkı dı- şında hiçbir İslam töplumunun; kendi iradesiyle karar veren. kendi kendini yöneten bireylerin oluşturduğu de- mokratik bir düzeni gerçekleştireme- diğini göstermektedir. Bu tek yönlü yoldan geri dönüşe artık olanak yok- tur! EYÜBOĞLU EĞtTtM KURUMLARI İLK - ORTA - LİSE - FEN LİSESİ EYUBOGLU LISESI European Council of International Schools Uluslararası Okullar Birliği Avrupa Konseyi Üyesidir 1994 Ö.Y.S.sonuçlarına göre üniversite giriş başarımız açıköğretim hariç %78'dİP. ULUSAL VE ULUSLARASI NİTELİKTE KURUM OLMANIN MUTLULUĞUNU YAŞAMAKTAYIZ. BÖYLE MÜKEMMEL BİR ORTAMDA, SİZ DE MÜKEMMELİNİ SEÇİNÎZ!... EYÜBOĞLU ÎLK-ORTA-LÎSE-FEN LÎSESÎNÎ s EUROPEAN COUNCİL 0F INTERNATİONAL SCHOOLS ECIS, Uluslararası Okullar Birliği Avrupa Konseyi, bu tür kurumların en eskisi olup merkezi Ingiltere'dedir. Amacı, üye okulların bilim, kültür ve eğitim açısından gelişimine katkıda bulunmak olan bu kurumun 7'si Türkiye'de olmak üzere 80 ülkeden 300'den fazla üyesi vardır. EYÜBOĞLU İLKOKULU Kadıköy'ün merkezinde, 1500 m2 kapalı alanı olan, Merkezi sistem TV-Video ile donatılmış ve koltuk sıralarla tefrış edılmış 12 modern sınıf... Öğrenci kapasitesme göre bahçe, kapalı spor salonu, fen ve lısan laboratuvarları, folklor, modern dans, bale, satranç, org, flüt ve diğeretkinlikler... Tam gün eğrtım, yabancı öğretmen koordinatörlüğünde 3.,4. ve ö.sınıflarda Ingilizce, Resim, Muzik ve Beden Eğitımı derslerı branş öğretmenlerı tarafından verılir. Etüd çalışmaları, deneyimli öğretmen kadrosu, tam gün gorevlı hemşıre... KAYITLAR BAŞLAMIŞTIR. EYÜBOĞLU LİSESİ FEN LİSESİ 26.000 m2'lık bir alanda modern okul mımarisıne uygun olarak 6 bloktan oluşan kampüsümüzde öğrencilerımız Atatürk llke ve Inkilapları doğrultusunda bilimsel esaslara uygun olarak yetiştirilmektedır. 700 kişilik tiyatro salonu... 120 kişilik oda tiyatrosu... 70 kişilik multivizyon merkezi... Fizik, Kımya. Bıyolojı, Fen Bılgısı, Bılgısayar Laboratuvarları... Bılgı Işlem Merkezi... Müzik Salonu ve Müzık Stüdyosu... Resım Atelyesi... Satranç Odası... Jimnastik Salonu... Kütüphane... Yemekhane... Kafeterya... Kantin... Olimpik Ölçülerde Kapalı Spor Salonu... Tenıs Kortu. . Açık Basketbol ve Voleybol Sahaları... Hazırlık Sınıflarında televizyon ve video, binanın tü'münde Kapalı Devre Televizyon Sistemı ve Ses Düzeni... İLKOKUL: Neşet Ömer Sok. No.9 81080 Kadıköy- İSTANBUL Tel: 414 52 24 - 25 Fax 338 86 77 KOLEJ (KAMPÜS): Namık Kemal Mah. Talat Paşa Cad. Eyüboğlu Sok. 81240 Ümraniye - İSTANBUL Tel : 329 16 15 '4 hat) Fax : 335 71 98 PENCERE Kürt Sorunu Nasıl Çözülur?. Diyarbakır'da bir berber -çeyrek yüzyıl önce miydi?- dükkanının kapısına şu levhayı asmıştı: "Başkent berberi." Anlamı neydi?.. öteden beri herkes bilir ki Anadolu'nun batısını Yuna- nistan, kuzeydoğusunu Ermenistan, güneydoğusunu Kürdistan yapmak isteyenler vardır. Sevr haritasını em- peryalistler boşuna mı çizmişlerdi?.. Mustafa Kemal bu haritayı yırttı... Vay sen misin yırtan!.. Düşmanlık sürüyor... Ne var ki köprülerin altından sular akıp gidiyor; Diyar- bakır'ın nüfusu göçle bir milyonayaklaştıjstanbul'da iki buçuk milyon Kürtyaşıyor... Üstelik Istanbul'da, Türkler- le Kürtler canciğer kuzusarması!.. Ama Güneydoğu'da korku dağları bekliyor... Peki, bu sorun ne zaman bitecek? Başbakan diyor ki: "- Yabiter,yabiter..." Sayın Çlller hem kendisini aldatıp oyalıyor, hem ka- muoyunu!.. Bu gidişle Kürt davası bitmez... • Güneydoğu sorunu için çözüm sorulduğunda herke- sin dudakları kilitlenir. Türkçü söyleyeceğinden çekinir, Kürtçü de gizemli bir havaya bürünür... Ağzını açanı benzetmek üzere iki kesimde de pusuya yatmış olanları kimse azımsamasın; somut laf edeni "davaya ihanet"\e suçlayacak güçleri kimse küçümse- mesin!.. Kürt kesimi PKK'nin silahlı baskısı altındadır; oysa Güneydoğu sorununa çözüm bulacak olan yöre halkı olmalı!.. Yine de devletin yapabilecekleri var... Neler?.. Bir sorunun çözümü tümden gerçekleşemiyorsa işe bir yerden el atmalı!.. Güneydoğu sorununun çözümüne Diyarbakır'dan değil, Istanbul'dan başlamalı... Nasıl?.. Istanbul 'aydınlar kenti' diye bilinir, tanınır; medya, basın, fikir adamları, yazarlar, sanatçılar bu şehirde top- lanmışlardır. Öyleyse önce işedüşünceden başlamakta yarar var: Cezaevindeki fikir suçlularını hemen çıkarma- lı!.. Bugün komünizm propagandası suç değil, şeriatçılık suç değil, bölücülük suç... Ne demek bölücülük?.. Adam çıksın söylesin... Veyazsın: "Güneydoğu'da bağımsız Kürdistan kurulmalı!.. Bu devlet Kuzey Irak 'ı da kapsamalı!.. Türkiye Cumhuriyeti parçalanmalı!.. Kemalist cumhuriyetin zaten miadı dol- du. Yetmiş yıllık faşizm bitmeli!.. Kurtler, bağımsız Kür- distan'/ kurmak için tek bayrak altında birleşmeli!.. TC- ninsonugeldü." Zaten yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor, söyleniyor, radyo ve televizyondan dile getiriliyor, iletişim teknoloji- si Türkiye ile Avrupa'yı bütünleştirdi... Bir toplum, bir halk, bir devlet, söylemekle yazmakla parçalanmaz, bö- lünmez; ama yasaklarla çöker!.. Fikirleri hapsedemez- siniz, düşüncelerini söyteyenleri hapsetmekle kendi davanıza değil, karşı tarafa hizmet edersiniz... Adam ister Türkçe, ister Kürtçe, ne isterse yazsın, ki- tabını bastırsın, televizyonunda konuşsun!.. Bugün de yazıyor, konuşuyor, gazetesini çıkarıyor, kitabını bası- yor; ama, hapishane pahasına... Bu pahayı çağdaş uygarlık ödeyemez!.. Tek yapılacak iş, fikir özgürlüğünü gerçekleştirmek, cezaevlerini açmak, bölücülükten hüküm giyen ve yar- gılananları serbest bırakmaktır... O zaman Kürt sorunu için çözümün ilk adımı atılmış olur; Anadolu aydınları ve halkı, Milli Misak sınırları için- de, Cumhuriyet yönetimınde, bir arada ve kardeşlikle yaşama istencini daha rahat savunur; silahlı mücadele- nin tasfiyesine kapılar açılır... ŞEMSETTİN KAYMAK TÜM BEL-SEN GENEL SEKRETERİ "Sevgili Şemsi, ne söylenir ne yaalır ki? Seni ve dostluğunu çok özleyeceğiz." MUSTAFA BÜLBÜL, GÜRSEL CANİKLİOĞLU, MEDET DAŞ, SERDAR DEMİRCAN, MELİKE KELEŞ, ESAT KIRATLIOĞLU, SEZA ONUŞ, DURSUN ONUŞ, ALPASLAN ŞEFKATLİ. SEYFETTİN ÜLGER, HACIYILDIRIM KAMU ÇALIŞANLARININ SENDİKAL MÜCADELESİNİN YİĞİT ÖNDERLERİNDEN TÜM BEL-SEN GENEL SEKRETERİ ŞEMSETTİN KAYMAK'ı kaybetmenin acısı içindeyiz. O'nu alanlarda, yürüyüşlerde mücadelenin en ön saflannda tanıdık. Mücadelesiyle bizlere örnek oldu. Kamu çalışanlarının mücadele bayrağı yükseldikçe ŞEMSETTİNTER HEP YAŞAYACAKTIR. TÜM MALİYE SEN - TÜM SAĞLIK SES TÜM H ABER SEN - TARIM SEN DEMİRYOLSEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle