Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 1994 CUMARTESİ
10 DIZIYAZI
Osmanlıkıyımından 12 EylüTe
/Lalender Çelebi
Ayaklanması;
Osmanlı'ya karşı
gerçekleşmiş en
büyük Alevi
ayaklanması idi.
Osmanlı
ayaklananlarla baş
edemeyince, pusu
kuraraİc Kalender
Çelebi Dede'yi
Nurhak Dağlan'nda
öldürttü.
Adamlanndan pek
azı kınmdan
kurtulabildi.
-5-
Osmanlılar dönemindeki en
büyük ayaklanma, 1526 yılında
Kırşehir çevresinde başlayan ve
hızJa yayılan KalenderÇelebi De-
de önderlığindeki ayaklanma ol-
du.
Kalender Çelebi, Hacı Bektaş
Veli soyundandır. Kanuni döne-
minde, Hacı Bektaş Veli Dergahı
postnişin dedesidir. Ayaklanma-
nın niteliği ve katılanlann özelli-
ğini, bakın Osmanlı tarihçisi tb-
rahim Efendi nasıl yazıyor:
" Kalender Şah o kadar güç, ve
itibar kazandı, o kadar kalabalık
bir topiuluğun başı oidu Id böyle-
si şimdrye dek hiçbir başkaldıncı-
ya nasip olmuş değildi. Işık ve Ab-
dal dr>e anılan ne kadar inancı ve
eylemi bozuk kjmseler var idiyse
yanınatopüuupvirmi,otuzbin ka-
dar eşkıyadan oluşan büyük bir
çete meydana gekii."
Aynı olayı, tarihçi Müneccim-
başı Ahmet Dede ise şöyle anlatı-
yor: "Çevresroe, Kaknderilerden.
Anadolu mülhidlerinden (dınsız-
lerinden) ve Türkmen bozguncu-
lanndan büyük bir topluluk top-
ladı. Kalender'in ünü her vanaya-
yıldı. Dulkadiroğullanndan çoğu
onun yanına gectiler_"
Tarihçi Solakzade ıse dolayı
şöyle anlatıyor: " Kalender adlı
kötü yoOu bir derviş™ 'Zamanın
Mehdisiyim' diye ortaya çıkarak
parasız pulsuz Bunıniler, Abdal Torlaklar ve
diıısiz meşrepliler ile mezhepsizler, pek çok
kötülükseverler ile birükte onun havasına uya-
rak yanına toplandılar. Bunlann otuz binden
çok olduğu anlaşıhr.
«Sonralan Dulkadir taifesinin şerfleri ve
eşkıyası da bunlara kanşmakla askerlerin sa-
ysı besaba gebnez oJdu."
Kalender Çelebi Dede'nin önderlik ettiği
ayaklanma o denlı büyük bir halk desteğı alı-
yor ki sarayın tarihçisi bile 'Sayısı hesaba gel-
mez oldu' diyor.
Kalender Çelebi Ayaklanması; o güne dek
Osmanlı 'ya karşı gerçekleşmiş en büyük Ale-
vi ayaklanması idi. Kaynaklar, katılanlan;
Işıklar, Torlaklar, Kalenderiler, Abdallar,
mülhitler (dinsizler) diye adlandınyordu.
Ayaklanma, 1526'de Kırşehir-Hacıbektaş
civannda çıkmış; ama bu yöre ile sınırlı kal-
mayarak Ankara, Sıvas, Maraş, Adana, Tar-
sus yörelerini etki alanına almıştır.
Kanuni Sultan Süleyman, bu ayaklanma
nedenı ile, çıktığı Macaristan seferinden er-
ken döner. Sadrazam tbrahim Paşa olayla il-
gili olarak görevlendirilir.
Anadolu Beylerbeyi Behnun Paşa ve Ka-
raman Beylerbeyi Mahmut Paşa komutasın-
daki birlikler de ayaklanma üstüne gider.
Behram Paşa ile KalenderÇelebi arasında-
. ki ilk karşılaşma Kazova'da olur ve Osmanlı
ordusu bozguna uğrar. Bu yenilgiler, birkaç
kez yinelenir. Ordu hayli kayıp verir. Osman-
lılar Karaman Beylerbeyi Mahmut Paşa'yı,
Alaiye Beyi Sinan Bey'i, Amasya Beyi Koçi
Bey'i, Birecik Beyi MustafaBey'i ve iki def-
terdan kaybederler. Osmaniı ordusunun tüm
ağırlığı Kalender Çelebi güçlennin eline ge-
çer. Dulkadirli boylannın hemen hemen hep-
si Kalender Çelebi'ye katılır. Artık Kalender
ALEVILIKC E M A L $ E N E R / M İ Y A S E İ L K H U R
AJevilere uygulanan basktlann kurbanlanndan biri de ünJü halk ozanı Pir Sultan Abdal'dı.
Baskılar vaİan geçmişte de sürdü. Örnegin 12 Eylül döneminde bundan Hacı Bektaş Veli Kültür
ve Turizm Derneği de nasibini aldı. Dernek kapabldı, yönetidleri tutuklandı ve yargılandılar.
Çelebi Dede'nin arkasında 100 bine yakın
kitle vardır.
Osmanlı, bu inançlı birlik karşısında başa-
nsızlığını görünce kaleyi içten bölmeye çalı-
şır. Dulkadirli beyliklerine rüşvetler vaat eder.
Dirlik dağıtma sözleri verir. Dulkadirli bey-
leri satın alınınca moral bozukluğu olur ve
ayaklanmacılar arasında çözülmeler başlar.
Ibrahim Paşa, iki eşkıya avcısını Kalender
Çelebi Dede'nin öldürülmesı için kiralar.
Kalender Çelebi Dede ve Dulkadir beyle-
rinden Veli Dündar, eşkıya avcılannın pusu-
sunda, Nurhak Dağlan'nda kalleşçe öldürü-
lür. Başlan ise, atlann terkisine asılarak Is-
tanbul'a, saraya götürülür. Kalender Çelebi
Dede'nin çerağı, Hacıbektaş'tan Nurhak
Dağlan'na kadar yanar. Adamlanndan pek
azı kınmdan kurtulabilir... İşte bugün Kırşe-
hir, Nevşehir, Hinunet Dede ve Hacıbektaş
kasabalannın Sünnileşmesini o tarihlerde
aramak gerekiyor.
IHacı Bektaş Veli, Kayseri
«kıyonetimde
12 Eylül 1980'de'askerler'ülkeyönetimi-
ne el koyarlar. Bu, uzun sürecek bir baskı dö-
nemini de ardından getirir. Siyasal partiler,
sendikalar, demokratik kitle örgütleri, der-
nekler vs. kapatılır. Birçoğunun yöneticileri
de 'sıkıyönetimce' tutuklanıp yargılanır.
Tabii bundan Alevi örgütleri de kendi kıs-
metlerine düşeni alırlar. Birlik Partisi 'nin ya-
şamına bu sırada son verilir. Hacıbektaş'ta
kurulu 'Hacı Bektaş Veli Kültür ve Turizm
Derneği'bu firtına ile kapatılır.
Hacı Bektaş Veli Kültür Dernegi 'gizti ör-
güt kurmak' suçlaması ile kapatılır, yöneti-
cileri tutuklanır ve Kayseri Sıİcıyönetim Ko-
mutanlığı'nda yargılamalar başlar.
Hacı Bektaş Kültür ve Turizm Derneği yö-
neticileri arasında Alevi olmayan aydınlar da
bulunuyor. Önce mahkemeye çıkmak için ay-
larca gün sayılır. Ardından da fıl hızı ile du-
ruşmalar başlar. Küçük bir mevzuat için du-
ruşmalar ileri bir tarihe atılarak uzadıkça uzar.
Nihayet ıddianame hazırlanır. Yöneticiler,
Hacı Bektaş Veli düşüncesini tanıtmaktan do-
layı 'kDmünizm' propagandası, bölücülük,
gizli örgüt kurma iddiası ile yargılanmaya
başlar.
Sanıklardan Osman Çoban bir duruşma
anında artık duramayıp patlıyor. "Biz" diyor,
"Hacı Bektaş Veli düşüncelerini yaymak ve
kasabamızı güzelleştirip gelen ziyaretçilere iyi
hizmet vermek için dernek açük. Dernekte
Hacı Bektaş VelTnin, Hz. Ali'nin, Vunus Em-
re'nin fîkirlerini tanıtmaya çabştık. Siz bunu
nasıl bölücülükle suçlarsuuz? Burada biz de-
ğiL, Hacı Bektaş Veli yargüanıyor; bizdeğü, Vu-
nus Emre yargıianjyor; biz değil, Hz. Ali yar-
guanıyor!" vs. diye ağzına geleni söylüyor.
Tabii, askeri mahkeme heyeti, bu tepki kar-
şısında şaşınp kahyor. Osman, hakimlerden
birinin Alevi kökenli olduğunu öğrendiği için
konuşması sırasında özellikle ona bakıyor.
Gelecek duruşmaya bir bakıyorlar ki Alevi
hakim katılmamış. "Bak tamam" diyorlar;
"Haltim, Hz. AB'yi, Haa Bektaş VeK'yi yar-
guamaktan korktû."
Osman Çoban, Sünni kökenli bir aydındır
ve Hacı Bekteş Veli Derneği yöneticisi oldu-
ğu için sorgulamalar sırasında hayli hırpalan-
maya çalışılıp kendisine Hacı Bektaş Veli ve
Alevilere hakaret derecesinde konuşmalar da
yapılır.
Yarın: Günümüzde
Alevi örgütlenmeleri
2. Selim ve 3. Murat'ın Alevilerle ilgili fermanları
"Amasya Beyi'ne, Ladik ve
Havsa Kadılanna
Koyulhisar kazasınm sakinle-
rinden olup Mevlevi dergahına
baglı olan Musühüddin adındaki
birinin bıldirdigıne göre, Havsa
kazasına bağlı olan Muammer
Ağaç Köyü'nden Şaban ve Ra-
mazan adlı kişiler, önceleri meş-
hur Kızılbaş iken, Kızılbaşlann
takibi sırasında idam edilmek
korkusundan kaçıp Halveti tari-
katına gelen, daha sonra eski
inançlanna dönerek bir köyün
mescidinde yellendıkleri, her
yellenmede "Sünnilerin jüzüne-
Sünnilerin ruhuna" diyerek ha-
karet ettiklen öğrenilmiştir.
Adı geçenlerin ve yandaşlan-
nın derhal yakalanarak hapsedil-
meleri, yapılacak mahkeme so-
nunda gereken şekilde cezalandı-
nlmalan ferman olunmuştur.
F. 10.Muharrem.982 (1574) (Ha-
lil Çavuş'a verildi) 2. Setim."
6. FERMAN (Rafizilige ait ki-
taplann toplattınlması hakkında)
"Çorum Beyi'ne ve Ortapare
Kadısı'na
Fakib Veii namındakı Kızılba-
şın 34 cüt RafLri kitaplannı ge-
tirttiği, bunlan sakladığı \eya bir
kısmını gizlice Fakih Selim ara-
cılığı ile Vunus ve Küabi'ye ve-
rerek halka dağıttığı bildirilmek-
tedir. Adı geçen kişılerin derhal
yakalattınlarak gereklı soruştur-
manın yaptınlması ve söz konu-
su kitaplann toplatnnlarak imha
edilmesi ferman olunmuştur.
F.19.Ramazan.984(1576)3Mu-
rat
7. FERMAN (Elbistan'da bir
Kızılbaşın katline dair)
"Zülkadiriye Beylerbeyi'ne ve
Elbistan Kadısı'na
Bölgenizde Vltilmiş Abdal
adında bir Kızılbaşın, Alevilerin
lıderi oldugu, Elbistan'da Alevi-
liği yaydığı, bu nedenle yakalat-
tınlarak cezalandınlması için ta-
rafınızdan bildirilen resmi yazıy-
la bızden izin istenilmektedir.
Derhal gerekli soruşturmanın
yapılarak gerçekten yapılan şika-
yetler doğru ise. adı geçenin ya-
kalaronlarak, yapılacak muha-
kemeden sonra kâtledilmesi fer-
manımdır. Fi. 25 Recep, 985
(1577)3.Murat
8. FERMAN (Malatya'da Şah
Ismail namı ile ortaya çıkan şah-
sa sadaka gönderenlerin katledil-
mesine dair.
"Malatya Beyi'ne
Livanıza bağlı Alevi aşiretlerin
Şah Ismail adında ortaya çıkan
şakiye (günahkar-haydut) nezir
(adak) gönderip mutabat (kulluk)
etmişlerdir, diyerek bize kadar
gelip şikayet eden Mehmet'e ay-
nı şekilde yazılı fermanımız ve-
rilerek gönderilmiştır. Adı geçen
Mehmet, fermanınızla birlikte
oraya vanr varmaz geciktinne-
den belirtilen cemaatlerin (aşi-
retlerin) içlerinden Rafızi olup
maruf şakiye (Şah Ismail'e) bağ-
lanıp nezir (adak) verenler kim-
ler ise açığa çıkanldıktan sonra
yakalarûnlarak cezalandınlma-
lan ve yazılı sıcıllerinin bıze gön-
derilmesi ferman olunmuştur. Fi.
2. Recep 986 (1578) 3. Murat"
1. FERMAN (Bozok'ta cuma
namazı kılmak ve hutbe dinle-
mek istemeyenlerin cezalandınl-
ması hakkında)
"Bozok Beyi'ne emrimdir.
Hüseyinabad kazasında üç
dört cami varken yalnız haftada
bir olan cuma hutbesini dinleme-
mek ve cuma namazını kılma-
makiçin mevcut camilerden biri-
ne gftmeven Bozdoğan sipahisi
Hüseyin ile Ka>a Büken ve Yol
Kulu Yakup ve Hıar Şah tarafın-
dan bazılannın Rafizi olduklan
gerçek ise bunlann ve taraflan-
nın derhal yakalanarak hapsedil-
meleri ve gereken cezanın veril-
mesi ferman olunmuştur. 6. Re-
cep 976 (1568) (Osmanlı Padişa-
hı2.Settm)
1 FERMAN (Amasya ve Mer-
zifon'daki Kızılbaşlann cezalan-
dınlması hakkında)
"Amasya ve Merzifon Kadıla-
nna
Makamlannızdan bize gönde-
rilen mektuplara göre bolgelen-
nizde ikamet eden Vahap Dede
ile Mehmet ve Veö adlanndaki
kışılenn Kızılbaş olduklan, bun-
lann bölgelerindekı halkı etkile-
diklen, onlann liderleri duru-
munda olduklan, kendilerine
bağlı halk gruplan ile cem ve ce-
maat yaptıklan bildirilmektedir.
Bu kişilerin Kızılbaş olduklan,
çevrelerindeki halkla birlikte cem
ve cemaat vapbklan gerçek ise
muhakeme edilerek cezaiandınl-
malan ferman olunmuştur. Fı. 2.
Zilkade. 978 (1570) 2.Seüm
3.FERMAN(Kastamonu-Kü-
re ve Taşköprü adılanna)
Taşköprü ilçesine bağlı Hamit
Yugi halkı tarafından Yüce llyas
dergahına yakınlık duyan Hacı
Yölük - Kırca Kaya ve Kızılca
Viran köylerinde Kızılbaş olan
kimselerin bu dergaha giderek
ilişkiler kurduklan Recep adın-
daki Kızılbaş ile birlikte gece
vakti bir ev e giderek cem ve ce-
maat yapüklan, mumsöndürüp
birbiıierinin avradan ile Uişki
kurduklan bildirilmektedir. Ge-
rekli ınceleme cemlere anında
baskın yapılarak ilgililerin tufuk-
lanıphapsedilmeleri,resim]eri ile
isim listelennın bıldirilmesı fer-
man olunmuştur. Fi. 8. Rebiülev-
vel979(1571)2.Sdim
4. FERMAN (Niksar'daki Kı-
zılbaşlann hapsedilmesi hakkın-
da) Niksar Kadısı'na
MevlanaSeyitMustafa tarafın-
dan bildirildiğine göre oradaki
zaviyede (küçük tekke) şeyh olan
Erdivan, Çırak .Ali ve yandaşla-
nnın Kızılbaş olduklan, bunlann
zaman zaman toplanarak cem ve
cemaat yapnklan şikayet edil-
mektedir.
Adı geçen kişilerin gerçekten
Rafizi olduklan, cem ve cema-
atin yapıldığı tespiti durumunda
bunlann yakalanıp sürhüser (Kı-
zılbaş) defterine, kaydedilerek
hapsedilmeleri ve kürek mahku-
mu olarak gönderilmek üzere
isimlerinin bildirilmesi ferman
olunmuştur. Fi. 24 s.980 (1572)
2.Seftm
5. FERMAN (Amasya'daki
Kızılbaşlann tevkifı hakkında)
Kapatılan Türkiye Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Timisi'nin gazetemize açıklaması
'Demokratik inançlanmla mücadelem sürüyor'Eski TBP
Genel Başkanı
ve SHP Genel
Başkan Yar-
dımcısı Mus-
tafa Timisi ga-
zetemizde ya-
yımlanan yazı-
larla ilgili bir
açıklama gön-
derdi. Açıkla-
ma şöyle:
Cumhuriyet
gazetesinin, 17 ağustos tarihli nüshasın-
da, "Cumhuriyet Tarihindeki Ük Siyasal
Alevi Orgütienmesi" başlığı adı altında,
Türkiye Birlik Partisi'nin değerlendiril-
mesine ilişkin yazı dizisini bugün incele-
dim.
Bu arada, TBP Istanbul Jl Gençlik Kol-
lan Başkanı BeyzadeÖzkahraman'la ya-
pılan bir söyleşı oldukça ılginç ve dikkat
çekiciydi. Bu röportajda, Sayın Özkahra-
man'a, "Siz SHP içinde de poütika yapı-
yorsunuz. Son kurultayda TimisL, Alevi
kroeden neden farklı bir tercih kullandı ve
kurultay sonrası Timisi zaman zaman ba-
n gruplar tarafından neden ihanetk suç-
landı? Bu suçlamaya siz de kabhyor mu-
sunuz" şeklinde ifade edilen bir soru yer
almaktadır.
Ben 1969-12 Eylül 1980 tarihine kadar
TBP'nin genel başkanlığını, tüm kurul-
taylarda yapılan seçimleri kazanarak yü-
rüttüm. 70'li yıllann Türkiyesi'nde agır
ve çetin koşullar altında, sosyal demok-
rat çizgide, laik cumhuriyete, ülke bütün-
lüğüne bağlı bır doğrultuda mücadele ve-
ren TBP'nin genel başkanlığını onurla
yerine getirmeye çalıştım.
12 Eylül 1980 sonrasında, partileşme
süreci başlatıldığında, ayakta kalan, var-
lığını ve partili kimliğini devam ettiren
TBP'li örgüt arkadaşlanmla bir karar ve-
rerek SODEP'e çoğunlukla katıldık. Bu
karar her birimizin, Türkiye Cumhuriye-
tı vatandaşı olmamızın verdiği özgürlüğe
ve kişisel tercihimize dayalı bir karardı.
Alevi kitlesini kapsayan bir karar değil-
di; kendi adımıza, ayakta kalmış, toplan-
tıma katılmış Türkiye Birlik Partiİiler adı-
na alınmış bir karardı.
1984'ten bu yana da SODEP ve SHP
bünyesi içinde vatandaş Mustafa Timisi
olarak, inandığım siyasal gerçekler doğ-
rultusunda mücadelemi sürdürüyorum.
Parti içi mücadelede taraf olmam, belli
tercihleri yapmam, benim ve herkes için
doğal sayılması gereken bir haktır. O ne-
denle, tnönü'den de yana olanlar ve ol-
mayanlar, Karayalçın'la birlikte olanlar
ve olmayanlar olacaktır. Bu doğal ve si-
TBP GENEL SEKRETERİ HAYDAR ÖZDEMİR
'TBP, tüm azınlıklannpartisiydi'TBP'den 1969 seçimlerinde Istanbul
Milletvekili seçilen Haydar Özdemir,
uzun yıllarpartinin genel sekreterliğini ve
Istanbul II Başkanlığı'nı yaptı. Av. Özde-
mir, sahibi bulunduğu Martinez Oteli'nde
geçmişe dönerek TBP'yi değerlendirdi:
"TBP, toplumdaAlevi partisi olarak ta-
nındı. Neden bir meznep partisi kurma
geregi duydunuz?"
ÖZDEMİR- TBP'yi sadece Alevi
partisi olarak değerlendirmek yanlış.
Çünkü TBP. sadece Alevilerden oy alma-
dı. Belki ılk kuruluş amacı öyleydi, ama
sonradan bütün azınlıklara kapılannı aç-
n; bu azınlıklar arasında Ermeniler, Rum-
lar, Kürtler, sosyalistler ve Sünni aydın-
lar vardı. Ben Istanbul 'dan aday oldum ve
Rumlann yoğun olduğu Adalar'da, Er-
menilerin yoğun olduğu Yedikule'de en
yüksek oyu aldım. Istanbul'da Millet Par-
tisi'nden aday olan eski Dıyanet Işleri
Başkanı tbrahim Elmah'dan daha çok oy
aldım. Üstelik partimizin programmda
mezhep aynmcılığına karşı maddeler var-
dır. Programımız ilerici, demokratik sol
bir programdır. Ancak Alevilerin örgüt-
lerde daha çok olduğu da bir gerçekti.
"Siz, TBP bir Alevi partisi değü diyor-
sunuz, ama amblemindeki aslan ve on iki
> ıldız, ner şevi ele veriyor?"
ÖZDEMİR- Şimdi ilk kuruluşunda
partiye, Aleviliğın damgasını vurduğunu
inkar etmiyorum. Onun nedenleri var. De-
mirel'in gericilere giderek artan ölçüde
taviz vermesi, imam hatip liselerinin çığ
gibi büyümesi, Kuran kurslannın açılma-
sı ve Diyanet Işleri'ne bağlı olarak çalı-
şan ımamlann 657 sayılı kanuna bağla-
narak devlet memuru sayılması, bardağı
taşumıştı. Tabii AP'nın şeriatçılara yap-
tığı bu yatınm karşısında CHP'nin ve di-
ğer sol güçlerin yeteri kadar tavır alma-
ması, Alevileri parti kurma noktasına ge-
tırdı. Partinin amblemine gelince, bu so-
ruyu bana savcı
da sordu ona
"Aslan, TC'yi;
yıldızlar da ta-
rihteki Tfirk
devletlerini
temsil ediyor"
dedim.
"Bu söyle-
dUderinize ken-
diniz inanıyor
musunuz?"
Ö Z D E -
MİR- Orasını
kanştırma. Şimdi taban da bunu istiyor-
du. Ben propaganda konuşmalanmda in-
san haklanndan, işçi haklanndan, demok-
ratik sol düşünceden bahsedıyorum; din-
leyicilerden tık yok. Ne zaman ki, Hacı
Bektaş'tan, 'dört kapı-kırk makam'dan
söz ediyorum, ortalığı yıkıyorum. E şim-
di ben ne yapayım?
yasal mücadelenin gereğini başka türlü
yorumlamak ve benim için, kendilerinden
yana veya kendi tercihlerinden yana, ken-
dileriyle olmadığım kişilenn yanlış de-
ğerlendirmelerini anlamak gerçekten akıl
almaz bır yanlışlıktır.
Ben SHP içinde tamamen kişisel de-
mokratik inançlanm doğrultusunda, ülke
ve halkımın yaranna uygun gördüğüm,
doğnıluğuna inandığım temel tercihlerde
bulunuyorum ve kişisel tercıhım nede-
niyle de kimsenin mutlak benimle olma-
sı gibi bir düşünce de taşımıyorum.
Geçmişte TBP Genel Başkanlığı'nı
yapmış olmam nedenıyle kendimde böy-
le bir hakkı görmüyorum, bunu demok-
ratik de bulmuyorum.
Şimdi soruyorum: Ben kime karşı iha-
nette bulunuyorum?
Bu dizi yazıyı hazırlayan sayın gazete-
cilerin bu konuyu açıklığa kavuşturması-
nı bekliyorum.
Ben, 30 yıla yakın bir süredir, siyaset
meydanında dürüst ve erdemli bir yurtse-
verlik mücadelesi venyorum. Kişileri ka-
ralamak, yıpratmak. hem toplumsal ahla-
kımıza hem de basın ahlakına uymasa ge-
rek. Cumhuriyet gazetemizde böylesine,
SHP'nin parti içi hiziplerine bulaşma
gayreti içinde bulunan kişilere daha bir
özen gösterilmesini diliyor ve bekliyo-
rum.
Aynca TBP'nin siyasi irdelenmesini
ele alan bir yazı dizisinde bu partinin ge-
nel başkanlığını 11 yıl sürekli yapmış bir
kişi olarak görüşlerime müracaat edilme-
mesini de sizlerin ve okuyuculann dıkka-
tine sunuyorum.
POLITIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Paris'li Yrilar...
Hıfzı Topuz'un, "Paris'li Yıllar"\n\ okuyorum. Buna
okuma denmez, atlaya atlaya göz atıyorum. Paris'i mer-
kez yapmış, çevresinde bütün tanıdıkları, dostları anlatı-
yor. Biz tıpış tıpış keyifle okuyoruz. ikinci bölümden,
UNESCO macerasmdan başlıyorum. 1957 Aralık ayıydı.
Hıfzı Paris'te, ben de Londra üzerinden Paris'e geliyo-
rum. Geleceğimden haberi var, beni karşılıyor. Sor-
bon'a yakın Cluny Sokağı'nda (Clunuy adında) bir otele
beni yerleştiriyor. Otelin sahibesi siyah gözlüklü bir ba-
yan. Yanında diz çökmüş, kocaman bir de köpeği var.
Yılbaşını bu otelde Hıfzı ile birlikte kutlayacağız. Sonra...
Sonrasını Hıfzı şöyle anlatıyor:
"... Param tükenmişti. Gazeteden aldığım tazminatı
son kuruşuna kadar harcamıştım. 2 ocağı sabırsızlıkla
bekliyordum. O gün işe başlayacaktım. Meğer aylık, ay
sonunda veriliyormuş." Ne varsa, bendeki üç beş kuruş-
la yılbaşını geçirdik. O kadar da zil degildik. Bilmem anı-
ların bu bölümünü neden unutmuş!
Bu geziden bende kalanlar şöyle: Atölyesinde Avni'yi
ziyaret ettik. Yılbaşı için "teön7f/er"çiziyordu. Onlardan
bana birkaç tane vermişti, hâlâ evin bir köşesinde asılı-
dır. Abidin'in Sen kıyısındaki atölyesinde konyak içmiş-
tik. Seleçkt Kahvesi'nde Mübin Orhon'la Ortıan Veli'li
günleri anmıştık. Paris'e gitmeden önce Orhan'la çok sı-
kı fıkıydı. Kemal Baştuji yi bulamamıştık. Turhan Doy-
ran'la Eyfel'e çıkmıştık. Bir de küçük kule almıştık. Baş-
ka.. başka vardır, ama bu kadarı geliyor.
Hıfzı Topuz, nefis bir Jacques Prevert öyküsünü anla-
tıyor:
Prevert yazlarını güneyde geçiriyor. Telefon edip bir
randevu istedim.
"Nezamanistersenizgelin!"dedi. "Yarın!"
"Tabii olur evdeyim."
Bir otobüs bileti alıp gittim. İlk rasladığım kişiye evini
sordum, gösterdiler.
Kapıyı çaldım. İki kız açtı.
"Randevum var"dedim. İki kız içeri girdi, birdahaçık-
maz. Yeniden çaldım. Bir kadın çıtctı. Söyledim. Girdi
içeri, bu kez de sırtında beyaz atlet fanilası, elinde bir
şaraf bardağı.. Gene anlattım. Istanbul'dan geliyorum...
Gazeteciyim.."
"Ya, söylesene" dedi, boynuma sarıldı.
Elinde kadeh o içerde, ben dışarda konuşuyoruz. Bu-
yur ettiği yok. Anlatıyor:
"... 1919'da İstanbul'dayım. 19yaşındayım. Mütareke
yılları. Biz işgal ordusuyuz. Ne güzeldir Istanbul, öyle
güzel kent görmedim. Ne yapsanız değiştiremezsiniz
Jstanbul'u.. Eyüp bin yıl sonra gene öyledir. Piyer LoÖ
Istanbul'a âşık olmuş."
Şair bunlan anlatırken içerden kızlar çıktılar, içeri aldı-
lar.
"An ne yazık ki evde rakım yok. Bakın ilk kez nasıl rakı
içtim onu anlatayım. Yeni gelmişiz. Arkadaşlarla kafayı
çekelim dedik. Üsküdar'da bir meyhaneye gittik. Adam
rakı getirdi, ufak bir şişe. Sulu içiyorlar. Ben su koyar
mıyım, öyle içiyorum. Arkadaşlar gitmişler, ben kalmı-
şım. Sonunda aramaya çıkmışlar. Bir berber dükkânı
varorayı gördüm. Rakı istedim. Sarhoş diye vermediler.
Masanın üstünde bir çanak gözüme ilişti, beyaz, bem-
beyaz. İşgal askeriyim ya, sarıldım çanağa. Diktim kafa-
ma... Ağzıma kıllar, köpükler geliyor. Sabunlu, kıllı tıraş
suyu imiş. Ne güzel işkembe vardır.. Hacı Bekir lokumu.
Istanbul üstüne mutlaka bir şiir yazmalıyım."
Bir de Ahmet Rasim'in rakı öğüdü var.
ismet Paşa bir toplantı yapıyor. Sonunda Ahmet Ra-
sim'le çıkıyorlar, "Şurada bir yerde iki kadeh içelim."
Gidilecek bir yer yok. Üstat çantasmdan bir küçük şişe
çıkarır (elIi dirhemlik), birer kadeh alırlar. Zekeriya Bey,
"Sizinrakınızıalmayayım"der, kafayadiker. "Yofc"der.
"Bu ikimize de yeter." Gerçekten de yarısı ikısine de ye-
ter, fazlasını çantaya koyar.
BULMACA
8
SOLDANSAĞA: 1 2 3
1/ Karaciğer iltihabı. 2/
Zehir... Tespihlerin baş
tarafına geçirilen uzunca
parça. 3/ Üzerinde denev
yapılan kimse ya da şey...
Tatlı bir çörek. 4/ Yüz
metrekare tutannda yü-
zey ölçü birimi... Arapça
bir sözcükte kısa "ı" ve
"i" sesini okutan işaret.
5/ Çiçekleri sinek, örüm-
cek gibi kimi böcekleri
andıran otsu bir bitki...
Elektrik direnç birimi. 6/
Çıplak vücut resmi... Tümcenin
öğelerinden biri. 7/ Kükürtle de-
mir bileşimlerinden biri... Müzikte
bir tam seslik arahğın bir kesimini
oluşturan çok küçük aralık. 8/
Dağ sırtlannda geçit veren çukur
yer... Temeli taklide dayanan söz-
süz oyun. 9/ Cılız. zayıf... Küçük
erkek kardeş.
YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/
Güçlü etkileşim kuvvetlerinin etki-
si altında davranan temel parça-
cıklann ortak adı... Berilyumelementinin simgesi. 2/ Madenleri
yontmada kullarulan çeük araç... Taflan çubuklanndan yapı-
lan ve resim çiziminde kullanılan kömür kalem. 3/ Kaynak...
İngiltere'de çok sevilen bir bira çeşidi. 4/ Huzur. 5/ İstem dışı
yapılan hareket... Tavlada bir sayı... Eylemleri olumsuz yap-
makta kullarulan ek. 6/ İşaret... Kayak.7/ Canlılan benzerlik ve
farklılıklanna göre sınıflandıran bilim. 8/ "Bütün kusurumu
toprak gizliyor — çalıp yaralanm düzlüyor" (Aşık Veysel). 9/
Ateşe atıldığında çıtırdayarak yanan yeşil yapraklı bir bitki...
Bayağı, sıradan.
Uzayan dallar kırılmış
Güzel duygularvurulmuş
İnsan pazarı kurulmuş
Herşey pahalı insan ucuz
SAHTURNA16 yıllık özlemden sonra halk ozanı ŞAHTURNA
sazıyla sözüyle SILA CAFE-BAR'da
Adres: Sakarya Cad. Bayındır Sok. 17/A Kızılay/ANKARA
Tarih: 21.8.1994
Saat21.00
Tel: 433 20 29-4319812
ISot: Şahtuma ile irtibat kurmak isteyenler ve
konser,söyleşidüzenleyecek olanlaryukarıdaki adres ve
telefona başvurabilirler.