Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 AĞUSTOS1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Senaryolanyla tanıdığımız
Ümit Ünal, bu kez olaylar ve
görüntülerle öyküler yazıyor Çağdaşbir meddah
PELİN ÖZER
Şakaa ve masal anlatmayı seven bir yazann
ilk kitabıyla karşı karşıyayız. Okuyucu; Ümit
Ünal'ın, "Amerikan Güzeli" adlı öykü kitabının
arka kapağına baküğında yaşıyor ilk şaşkınlıgı
ve yazann ağına düşüyor. Ardından; sol avucun
ortasına çizilen ve gerçek gözün ûzerine konan
bir göz resminin ortaya çıkardığı görûntûyû yo-
rumlayabilmek ve yazann dünyasına gjrebil-
mek için öncelikle kitabı okumak gerektiğine
karar veriyor.
Bugûne dek senaryolanyla tanıdığımız Ümit
Ünal, karşımıza hep sinema için masallar anla-
tan adam olarak çıktı. Bu kez ilk kitabıyla kağıt
üzerinde de masallar anlatıyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fa-
kültesi Sinema-TV Bölümü mezunu olan Ünal;
TeyzenT, "Milyanler'', "Hayallerim, Aşkm ye
Sen", "Piano Piano Bacaksız", "Yaz Yagmunı"
gibi filmlenn senanstı. 198O'lı_vıllardan bu yana
sinemanın içinde olan Ümit Ünal, okul yıllan-
nda yaptığı deneysel çahşmalar, çektigı kısa
metrajlı fılmlerle kameranın arkasına da taşımış
tutkusunu. Yönetmenlerle senaristlerin dünya-
lannın her zaman uyuşmadığını ve ortaya çıkan
sonuçlardan hep
memnun kai- Eğer insan kendi de
? hikayelerkurma,
kendİne bir dİlta hikayed yapan'-
'ın bu olduğunu
söylüyor. Ede-
biyatın sinemadan
oluşturma, bir
dünya anlatma
oi- peşindeyse senaryo
duğuna inanan yazarkğı tatmin
M İ I ' ^ S etmiyor. Çünkü
yattan kopamaya- S i n e m a D1T
? ü S a z m a y ı sür
" yönetmen sanatı.
Sinemada kendine daha çok güvenen, düşün-
düğü hikayeleri daha iyi anlatabileceğini savu-
nan ancak bunun zorluklanna değinen Ünal, şu
an için birçok fılm projesini gerçekkştirmesinin
olanaksızlığından söz ediyor ve senaryosunu
yazdıgı ve "Aşkın Alfabesi" adını taşıyan ilk
uzun metrajh fılmini çekebilmenin yollannı an-
yor. Ümit Ünal'la edebiyat ve sinemanın iç içe
geçtiği bir söyleşi yaptık:
- Sizi senarist olarak tanıyonız. öykülerinize
daha önce hiçbir yerde rastlamamıştık. İlk öykü
kitabfflizı yayımlamaya nasıi karar verdiniz?
Yayımlamadığım bir sürü hıkayeler, kısa kısa
yazdığım bir sürü metinler vardı. Kısa metinle-
rin kimisi burada upuzun şeyler. Kitaba bir
kısmını koydum. "Amerikan Güzeli" 1987'de
Playboy'da yayımlanmışü. Kısa fılmler do-
layısıyla yazmaya başladım. Aslında yazar
ohnayı hiç düşünmüyordum. Şimdi de klavye-
den başımı kaldıramıyorum ama o zaman hep
ya yönetmen ya da ressam olmak istiyordum.
Resim de yapanm. Fakat okul sırasında kısa
filmler yapmaya başladjm. O filmlere metinler
yazdım. "Adsız'ın Ses Kuşağmdaa" ve "Lut
Gölü TarihTni kısa metrajh fılm olarak çektim.
Okul sırasında senaryo yazmaya başladım. Bu
kitaptaki ilk hikayelerden birini "Amerikan Gü-
zeü"ni 1985'te yazmaya başladım.
- Senaryo yazarhğının anlabcı kimliğinizin
özgürlüğünfi ksıtladığını düşünüyor musunuz?
Senaryocunun yönetmenin dünyası içinde
var olmaya çalışması ve onun sınırlan içinde ha-
reket etmesi lazım. Bu çok olumlu da olabilir.
li. Bu da beni çok eski moda bir hikayeci yapı-
yor. Anlatan hikaye... Ben meddahlar gibi bir
şey anlatmaya çalışan bir adam konumun-
dayım.
- Özellikle son donem öykûlerinizde "hikaye
anlatKi" kimliğiniz hep bir kahraman olarak
karşımıza çıkıvor. Öykûlerinizde kendi kimliği-
nizden sıynlamadığuuz söylenebilir mi?
Kendımi anlatıa olarak görüyorum. Hikaye
anlatmak ayn bir şey ama şu an modern edebi-
yatın geldıgi nokta başka. Türkiye'de de yazılan
bir sürü hikayede, dille birduygu aktarmaya, bir
atmosfer kurmaya cahşan daha şiirsel bağlantı-
lan olan şeyler anlaühyor. Fakat benim hikaye-
lerim de o şiirsel bağlar olaylar arasında kurulu-
yor.
- Uzun öykûlerinizde tarih ve mekaıun ağıruğı
çok güçlü bir şekilde hissedilivor. Bunun altını
çok çizmeseniz de kişiliklerin analizi yapıldığında
birer anahtar işlevi görih or. özellikle "Geiindk"-
teki okyanus, siyah boşluk, "Voce Alto Ubria-
co"daki Cihangir sokaklannın nihilizmi...
Sanıyorum yine sinemasal bir ahşkanhk.
Çünkü sinemada her şeyi dediğim gibi dille tarif
etmekten çok görüntülerle tarif etmek zorun-
dasınız. İnsanlann ruh halini... Görüntü ve at-
mosfer yaratmanız lanm. "Gelindk" , "Voce
Alto Ubriaco" ve "ÇöP sinemasal yanlan ağır
basan hikayelerim. Ben öncelikle görüntüyü,
olayı düşünüyorum. Ondan sonra onu dile dök-
meye çahşıyorum. O yüzden hep böyle sinema
alışkanlıkîan hikayeye sızıyor.
- Öykü, biçim olarak çok farklı yöntemlere
başMirabilecek
bi- olarak görüyorum.
yöntem- Hikayelerim
lerleokumatem- , , i. .. ... .
da ayar- olayla, görüntülerle
ilgili. Buda beni
çok eski bir moda
hikayeci yapıyor.
Meddahlar gibi
: anlatmaya
çalışıyorum.
de-
nedığim bi-
çımlenn hepsi
edebı biçimler
değil. Öykünün
'Amerikan Güzeli' «flı öykü kitabı yay ımlanan Ümit Ünal, ilk fîlmini çekme hey'ecanını yaşıyor.
Benim de yazdığım senaryolar içinde başanb
olanlar var. Kötü yazdığım, yönetmenin dün-
yasıyla anlaşamadığım ya da yönetmenin dün-
yası olmadıgı zamanlar oluyor. Ama öyle koşul-
larda bile senaryoculuk yönetmenin yardımcısı
olmak ve onun dünya kurmasına yardım etmek
demek. Dolayısıyla insan, kendisi de birdil oluş-
turmaya, bir dünya kurmaya çalışıyorsa. senar--
yoculuk basit kahyor. Bütün senaryo yazarhğım
boyunca kafamda şekillenen ve bugünkü sine-
manın koşullan içinde bir şeye ulaşamayacağını
düşündüğüm hikayeleri de oturdum yazdım.
"Çöj", "Amerikan GüzeK" ve "Voce Alto Ubria-
co" öyle bir şey.
- 80'ti ydlarda geneüikle İzmir'de yazdığuuz
ksa öyküleriniz renk ve atmosferden yola cıka-
rak, bir duyguyu betimlemeye yöneüyor. 9O'lı yı-
Uarda ise daha hareketli, devinen öyküler yazma-
ya başladığını/ı gözlemleniyor.
Her fırsatta kendımı gerçek anlamda bir ya-
zar olarak görmediğımi söylüyorum. İlk hikaye-
ler belki bendeki senaryocu, sinemacı yapısı
oluşmadığından, dille hala alakalı gibi görüne-
bilir.
Fakat sonradan daha çok olay ya da bir du-
rum düşünüp sonra bu olayı nasıi dile aktarabi-
lirim diye kafa yormaya başladım. Hikayelerim
hep olay anlatmaya yönelik olduğu için, kendi-
mi o gerçek yazarlardan ayn tutuyorum. Günü-
müzün modern edebiyaUnın büyük bölümü dille
daha çok ilgili. Dille bir şey kurmaya yönelik.
Ama benim hikayelerim olayla görüntülerle ilgi-
çim değil. Ede-
biyatın çok ayn biçimleri var. Benimkiler nere-
deyse sayfa düzeniyle ilgili biçimler. Okuma
temposunu yönlendirmeye yönelik biçimler.
Tam manasıyla biçimsel öğeler diyemeyeceğim.
- Çekmeye hazırlandığınız "Aşkın Alfabesi"
adlı senaryonuzdan söz eder misiniz? Bu fılmi
nasıi ve ne zaman gercekleştirmeyi dğşünüyorsu-
nuz?
Film Adan Z'yeçeşitli kavramlar içinde işli-
yor olaylan. Aşk, Burçlar, Cinsler, Çocuklar,
Deliük, Evlilik, Film, Gerilim, Hareket, Işık,
Isim, Karanlık, Lanet, Masal, Nevroz, Orospu,
öğretmen, Panik, Rezalet, Sultan-i Yegah, Te-
mizlik... Bunlar hep yaa olarak olaylann arası-
na giriyor. Bütün hiİcayeyi iki çocuk anlatıyor.
Kimliklerini sonradan anlıyoruz. Onlar peri gjbi
oradan oraya kaybolup beliren bir kız bir oğlan.
Istanbul'un üzerinde uçuyoriar. Senaryoyu iki
kez yazdım. Ikincisi daha güzel oldu. Bütçesi
çıktı, Kültür Bakanlığı'na yollandı. Bir yandan
bekliyor. Med Yapım senaryoyu satın aldı. On-
lar başka olanaklar da anyor olabiürler. Kolay
bir film olduğu için, başka bir olanak yaratıbp
çekilebilir. Kendimi bu filmi çekmeye hazır his-
sediyorum.
AIDSfleilgüi
varsayımlara
meydan
okuyan bir film
Kültür Servisi - AIDS hastalığı, kafalan
kanşüran ve hoşa gitmeyen bir konu
olmasınm yam sıra politik ve ahlaki bir
sorunadönüştürüldü.
Bu konudaki eğitim programlanna ve
hastalığın Afrika'da hızla yayılmasına
karşm (1993 yılında dünyada HIV
virüsü taşıyanlann sayısı yaklaşık 14
milyon olarak saptanırken bunlann 8
milyonu Afrika'da bulunuyordu)
AIDS'le ilgili tarüşmalar cinsel tercih
konusuna takıhp kahyor.
EşcinseUerin ruh aiemi
Kanadah yönetmen John Greyson,
AJDS üzerine yaptığı müzikal filmi
'Zero Patieoce'da bu hoş olmayan
konuyla yüzleşirken hastalıkla ilgili
varsayımlara da meydan okuyor.
Greyson, Hollyvvood'un AIDS'le ilgili
filmlerden, hatta 'Philadelphia' gibi
nitelikli bir yapımdan bıle, politika ve
seksi çıkartarak, bufilmJerisağlıklı
kılma eğiliminin yanlışlığını
vurguluyor.
Greyson, gerçek bir öyküyü gerçekçi
bir biçimde anlatmak yerine, üetisini
düşsel bir anlatım tarzıyla aktanyor.
Filmde bir mucize eseri hayatta kalarak
günümüz Kanadası'nda yaşamını
sürdüren Victoria dönemi kaşifi,
antropolog, çevirmen ve seksolog Sir
Richard Frands Burton, AIDS
hastalığının kökenini araşürmaya
başlar.
Toronto Doğa Tarihi Müzesi'nde
gerçekleştirilecek bir sergi için bulaşıa
hastalıklar üzerindeçalışmaktadır.
HIV virüsunü kuzey
yanmküreye getirdigi sanılan ve
kimsenin görüp duymadıgı bir hayalet
olan 'Zero' ise çaresiz bir biçimde
ortalıktadolaşmaktadır.
Bu iki sembolık karakterin yollanmn
çakjşmasjyla. 170yaşmdaki Burton'un
Zero'yu görebilen tek kişi olduğu
ortaya çıkar.
'Zero Patience', bürokrasi yüzünden
engelleyıci durumlarla karşı karşıya
kakn eşcinsel eylemcilerin ruh halini de
yansıtıyor.
Edinburgh Festivali bu yıl dans ve tiyatro üzerinde yoğunlaşıyor
10 yıl sonra Berliner Ensemble
Kültür Senisi - Bu yıl Edinburgh
Festivali dans ve tiyatro üzerinde yo-
ğunlaşıyor. Özellikle dans sevenler
için klasik baleden çağdaş dansa, son
derece cömert bir programı var festi-
valin. Merce Cunninngham, Mark
Morris ve Lucinda Chikte gjbi Ameri-
kalı dans gruplan yeni çalışmalannı
Edinburgh'a getiriyorlar.
Tiyatro bölümünde ise Robert Le-
page'ın 'Seven Streams Of The River
Ota' adh oyununun dünyadaki ilk
gösterimi gerçekleştirilecek. Aynca
gecen yılki 'Julius Caesar' prodüksi-
yonu, festivalin odak noktası haline
gelen Alman yönetmen Peter Stein,
bu yıl Aiskylos'un Oresteia' oyunu-
nu sahneye koyuyor.
Mark Monis dans grubu tek bir
gösteriyle ve iki saatlik çalışmalan
'L'AUegro, il Penseseroso ed ü Mode-
rato' ile izleyicilerin karşısına çıka-
cak. 1988 yılında Morris'in Avrupa
döneminde ortaya çıkan 'L'Aüegro'
Handd'in MOton'ın pastoral şiirleri-
ne dayanan oratoryosundan yola
çıkılarak yaraülmış.
Geçen yıllarda klasik baleyi ihmal
eden festivalde bu yıl etkileyici bir
klasik dans grubu 'Miami City Ballet'
izlenebilecek.
Fransız-Kanadalı yönetmen Lepa-
ge'ın, festivalin önemli tiyatro yapı-
tlanndan biri olan 'The Seven Stre-
ams Of The River Ota' adlı oyunu, 7
bölümden oluşan büyük bir projenin
ilk 2 bölümünü içeriyor.
Goetbe'nin 'TorQuato Tasso'su da
festival çerçevesinde sergilenen oyun-
lar arasında. En son 10 yıl önoe festi-
vale katılan Berliner Ensemble top-
luluğu ise bu yıl Peter Zadek'in 'Anto-
ntus ve Kleopatra' prodüksiyonuyla
Edinburgh'a geri dönüyor.
Genç Fransız yönetmen Stephane
Braunschweig'ın sahneye koyduğu,
Shakespeare'in 'VV inter Tale-Krş Ma-
salı' adü o>Tinu da festival çerçevesin-
de izlenebilecek.
Festivalin tiyatro bölümününde
aynca J. M. Synge'in The WeD Of
The Saints' ve 'The Playboy Of The
VVestern World'ü, Peter Handke'nin
Luc Bondy tarafından sahneye konan
The Hour VVe Knew Nothing Of Each
Otner-Birbirimiz Hakkında Hiçbir
Şey Bümediğuniz O Saat' adlı oyunu
bulunuyor.
Festivalin müzik bölümününde
Beethoven'a geniş yer veriliyor. Ger-
çekleştirilecek çeşitli konserlerde bes-
tecinin 9 senfonisi Londra Filarmoni,
Stavanger, Oeveland orkestralan ta-
rafından seslendirilecek. Piyano so-
natlan ise Brendel, Richard Goode ve
Pkrtr Anderszewski gıbı sanatcılar ta-
rafından yorumlanacak. Aynca 5 pi-
yano konçertosu ve çeşitli dörtlüleri-
nin yanı sıra "FkJelio" operası da fes-
tival kapsamında sahnelenecek.
Festivalin müzik bölümünde yer
verilen bir diğer sanatçı ise Fransız
müzisyen Emraanuel Chabrier (1841-
1804).
Sanatçının 100. ölüm yıldönümü
nedeniyle 5 operasından ikisi sahneye
konulurken biri konserde seslendiri-
lecek. Chabrier'nin "L'Etofle" adh
operası ilk kez 1985 yılında Edin-
burgh Festivali'nde sahneye konmuş-
tu. Operayı 3 yıl önce sahneye koyan
Opera North gösteriyi bu yü yineleye-
cek. Festivalde aynca sanatçının "Le
Roi Malgre lui" adlı operası da sah-
nelenecek.
Edinburgh Festivali çerçevesinde
gerçekleştirilen bir başka etkinlik, Al-
man sanatçılann 1790-1990 yıllan
arasında ürettikleri yapıtlann sergi-
lendiği, "Alman Sanatında Romantik
Ruh" adlı sergı.
İki ayn galeride gerçekleştirilen bu
geniş kapsamlı sergi, 250 resim ve
baa heykellerden oluşuyor. Iskoç
Kraliyet Akademisi'nde sergilenen
yapıtlar arasında Caspar David Fried-
rich'in son derece önemli peyzajlan
bulunuyor. Aynca Böcklin ve Hodler
gibi sembolist sanatçılann, Kirchner,
Franz Marc ve Kandinsky gibi çağdaş
sanatçılann yapıtlannın yanı sıra Hit-
ier döneminden bazı yapıtlar yer alı-
yor.
Serginin Fruitmarket Galerisi'nde-
ki bölümü ise Beuys, Kiefer, Baselitz
ve Richter'in yapıtlanndan seçmeler-
den oluşuyor.
Sergiyi oluşturan resimlerde bire-
yin yalnızlığı, geçmişe özlem, geleceğe
yönelik ütopik görüntüler gibi konu-
İann yanı sıra gızli simgeler, çocuksu
ve ilkel öğeler bulunuyor.
Robert
Lepage'ın
'Seven Streams
of the River. Ota'
adh oyunun
dünya
prömiyeri
gerçekleştirilecek.
Peter Stein bu
kez Aiskylos'un
'Oresteia' adh
.oyununu
sahneleyecek.
NaturaJTheatre
Company'nin
sahnelediği'8.Henry-
DiaryofSerial
Killer'adb oyundan
(yanda).
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Sıvas Kitabı
Ali UM'nin karikatüründeki soru şöyle:
"Aziz Nesin için suç duyurusunda bulunmak tamam
da, Sıvas'ta kendilerini öldürten otuz yedi kişiyi nasıi ce-
zalandıracağız?.."
Bu sorunun yarattığı utancın altinda ezilirken posta-
dan Ankara'daki Edebiyatçılar Derneği'nin Sıvas Kitabı
çıkageldi. Alt başlığı: Bir Topluöldürümün Öyküsü. Anı-
lar, belgeler, incelemeler... 580 sayfalık, büyük boy, dev
bir ortak yapıt...
Sıvas toplukıyimı için daha önce de kitaplar yayımlan-
mıştı, ama bu hiçbirine benzemiyor... Olay bütün yönle-
riyle ele alınıp çeşitli açılardan yansıtılmış... Okurken
duygu duvarlarını aşıyorsunuz... Duyduğunuz öfke mi,
nefret mi, yoksa üzüntü mü, acıma mı?
Bu kıyımı yapanlar da insan...
Insanoğlu nasıi bu kadar alçalabilir?..
Kötülüğün doğadan gelebileceğine inanmak istemi-
yorum. Kötülükyasam savaşımındaediniliyor. Bebeğin,
çocuğun içine sayısız etkinin kesişme noktasında giri-
yor kötülük...
öyleyse düzeltelim sorumuzu:
Insanoğlu nasıi bu kadar alçaltılabilir?..
Obür kitaplarınızın arasına koyabileceğinizi sanmam
Sıvas Kitabı'n\... Hep masanızın üstünde duracak:
"Bir sis çanı gibi gecenin içinde..."
• Otuz yedi kişi... İkisi Madımak Oteli görevlisi, ikisi gös-
terici; otuz üçü Pir Sultan Abdal Kültür Etkinliği'ne çağrılı
konuklar...
Evet, konuklar...
Bir kent, şairlerin sevgili kenti Sıvas, konuklarının diri
diri yakılmasına engel olamadı...
Pir SuKan m Aşık Veysel'in, Aşık Ali İzzet özkan'ın,
Hasan Hüseyin'in, Erdal özun. İlhan Başgöz'ün, Efla-
taın Cem Güneyin, Sedat Veyis örnek'in, Taner Timur
1
-
un, Muzaffer Sarısözen'in. Tolga Aşkıner'in. Mustafa
Balel'in, Abdülkadir Budak'ın, nice aydın insanın beşi-
ğini sallamış bereketli kent.. Cahtt Külebl'nin Fazıl
Hüsnü Dağiarca'nın, Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun. İlhan
Berk'in, Ceyhun Atuf Kansu'nun, Gülten Akın'ın şiirleri-
ne esin kaynağı olmuş yaratıcı kent, senin o güzel adın
nasıi böyle bir kitabın kapağında yer alabilir!..
Sıvas Kitabı beş bölüm.
Birinci bölümde incelemeler yer alıyor: Prof. Dr. Cahtt
Tanyol, Prof. Dr. ilhan Arsel, Ne|at Blrdoğan, Prof. Dr.
Alpaslan Işıkfı, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Orhan
öztürk, Prof. Dr. Ünsal Oskay, özdemir ince, Sıvas top-
lukıyımını çeşitli açılardan inceliyorlar.
Ikinci bölüm tanıkhklara ayrılmış: Aziz Nesın'den Şe-
nal Saruhan'a kırk sekiz kişi, olay sırasında yaşadıkları-
nı, gördüklerini anlatıyorlar.
Üçüncü bölüm belgeler bölümü: Aziz Nesin'in Sıvas'-
taki konuşması, TGRT muhabiri ile yaptığı söyleşi; şeri-
atçıların kışkırtcı bildirileri, gazetelerindeki yazılar;
Sıvas Valiliği'nin raporu, listeleri; Sıvas Emniyet Müdür-
lüğü'nün tutanağı; TBMM'deki genel görüşme tutanağı,
TBMM Araştırma Komisyonu raporu, TBMM İnsan Hak-
ları Komisyonu basın bildirisi, vb.
Dördüncü bölümde ise Sıvas toplukıyımında öldürü-
lenler, yakınlarınm ağzından tanıtılıyor. Bu, insanın üs-
tüne karabasan gibi çöken bir bölüm. Tanıdığınız, ölüm-
lerine yandığınız ünlülerin ötesinde, gencecik, birbirin-
den güzel, pırıl pırıl insanlar... Aralarında 13yaşında, 15
yaşında çocuklar var...
Şu satırları Sıvas toplukıyımında yakılan bir genç kız,
Gülsün Karababa, kendi kişiliğini yorumlamak amacıy-
la günlüğüne yazmış:
"Paylaşmayı severim ama dürüst olduktan sonra. He-
defim bir başkasından değil, kendimden, yani bugünkü
halimden üstün olmak. Azimliyim, hırslıyım... Hırsımı bir
başkasını incitmek için asla kullanmam. Kısacası hırsı-
mı insanlık duygularımdan hiçbir zaman soyutlama-
dım... Yapı olarak soğuk birisiyim. Çabuk arkadaş edi-
nemem. İnsanlann içtenliğine ve dürüstlüğüne inandık-
tan sonra onlara yaklaşırım. Arkadaşlığımın derecesi
de buna bağlıdır... Hayat felsefem, 'Yarin yanağından
gayri her şey ortak.' Sevdiğim insanı hafif, minimini kıs-
kanırım. Sevdiğim insanı derken normal arkadaşlarımı
değil, aşık olduğum kimseyi kıskanırım. Aşk kelimesi
bana her zaman yüzeysel gelmiştir. Sevginin gücüne
daha çok inanırım. Maalesef biraz katı birisiyim. Sevgi-
de dürüstlüğe inanırım. Yalanı hiç sevmem. Bu konuda
esnek değilim."
Yaşamın başında, ipek gibi bir insan...
Sıvas Kitabı 'nın beşinci bölümünde ise olaya gösteri-
len tepkiler sergileniyor: Devlet-hükümet yetkilileri; si-
yasal partiler; sanat-kültür kurumları; yazarlar, sanatcı-
lar; siyasa adamları; tutucular, şeriatçılar vb...
Bu bölüm bir kantar sanki... İnsanlık kantarı... Aç, şöy-
le bir bak, kimin ne olduğunu anla...
Sıvas Kitabı'rn okurken, devletimizin resmi görüşünü
hala Kemalizm sanıp karşı görüşler yağdıranlan tatlı
tatlı düşünmemek elde değil...
3. Side FotografŞenliği
• Kültür Servisi - Side Beledıyesi'nce düzenlenen "3. Side
Fotograf Şenliği" çeşitli etkinliklerle sürüyor. Şenlik
kapsamında açılan 1994 Side Belediyesi Fotograf Yanşması
Sergisi, "İnsan" başlıkh İFOD sergisi, ANFAD karma sergisi,
9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fotograf Bölümü
sergisi.Mehmet Arslan Güven sergisi ve Gökhan Yalta anısına
düzenlenen sergi hafta sonuna dek açık kalacak. Hergün
21.30-22.30 arasında Side Tiyatrosu'nda yapılan saydam
gösterileri programına göre bugün Vahap Akşen-Hüseyin
Pektaş ve Göçerler Foto Kulübü, yann Harun Topal ve
Yakup Kütük, cuma ANFAD ve M. Reşad Sümerkan,
cumanesi de Halim Şen ve Seyhan Belediyesi'nin gösterileri
izlenecek.
'Yapgı' Çanakkale'de sahneleniyor
• Kültür Servisi - Bizim Tiyatro, Zafer Diper Çanakkale Troya
Festivali kapsamında Barry Collins'in "Yargı" adb oyununu
bugün sahneleyecek. Collins'in savaş karşıtı oyunlanndan
olan "Yargı" saat 21.30'da Halk Bahçesi gösteri pistinde
izlenebilecek. Bugün aynca 18.00'de"SendikalHaklarve
örgütlenme" konulu panel de gerçekleşecek. Panele Ismet
Aktaş, Niyazi Altunya, Hatice Görgü ve Atilay Aydın
katılacak.
Halk eğitim seminerleri
• Kültür Servisi - Çağdaş lstanbul Platformu'nun Beşiktaş
Belediyesi'yle birlikte düzenlediği "Halk Eğitim Seminerleri"
çeşitli İconularla sürüyor. Beşiktaş Evlendirme Dairesi'nde
ücretsizolarak yapılan seminerlerçerçevesinde bugün saat
17.30"da İsmail Gülgeç'in katıhmıyla yapılacak olan
"karikatür" konulu seminer ile saat 19.00'da Tabipler
Odası'nca düzenlenen "Çevre ve Sağlık" konulu seminer
izlenebilecek. Yann 18.00'de ise Aziz Nesin'den
"Öykücülüğümüz ve Gülmece" başlıkh seminer izlenebilecek.
Cuma gününün seminer başlığı "Kitap" katılıması ise Aytan
Şanşolen. Ayten Şanşölen "Türkiye'de Kütüphaneler"
konusunu ele alacak. Cumartesi günü 15.00'te "Resim",
16.30'da da 2!eynep Inankur'un katıldığı "Sanat Tarihi"
konulan işlenecek.