29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 1994 ÇARŞAMBA 10 DIZIYAZI Alevilerin dinsel örgütlenmeleri, Islam öncesi Türk inanışından izler taşır Kutsal ocaklardan dergahlara -2- Anadolu'nun Türkleşmesini, Anado- lu'nun Islamlaşması izledi. Orta Asya, Islamiyeti Emeviler döneminde tanıdı. Türkler, Arap Müslümanlığına karşı cok direndiler. Bu direnişlerini de çok ağır ödediler. Türklerin Müslümanlığı kabul etmesi çok kavgalı ve kanlı oldu. Bu iş, kendılerine çok pahalıya mal oldu. Orta Asya ve Mezopotamya'da bulu- nan Türkler ve diğer halklar, Islamiyeti kabul ettiklerinde ise lslamiyet ıçinde Emevi yandaşlığını değil, esas olarak Ali yandaşlığı olan Ehlibeyt kesimıni seçti- ler. Türkistan'da Ehlibeyt yolunun piri ve yolcusu Ahmet Yesevi,Lokman Parende ve onlann yetiştirdiği yüzlerce, binlerce gönül erenidir. Işte Anadolu'yu demir asa, demir ça- nk ıle köy köy dolaşanlar Ahmet Yese- vi'nin bu gönül dervişleridir. Haa Bektaş Veii de kervandan sadece bir zerredir. Anadolu'da dinsel örgütlenme -Hacı Bektaş Veli öncesini saymazsak- esas olarak iki koldan yürüyor. Bunlardan bi- rincisi; Hacı Bektaş Veli Dergahı'na bağ- lı örgütlenme ve oluşumdur. Diğeri de bir kesiminin Anadolu'ya geliş tarihi Ha- cı Bektaş Veli'den daha eskiye dayanan ocaklardır. IHacı Bektaş Dergahrndan çHtanUkol Hacı Bektaş Dergahı'ndaki örgütlen- me 1200 yıllanndan günümüze kadar ba- zı teklemeler dışında varhgını sürdür- mektedir. Gerçi Hacı Bektaş Veli'nin Hakk'a yürümesinden sonra bazı deği- şiklikler olmuş, dergahta Çelebiler ve Babalar diye iki kol oluşmuştur. Ama özde aynm olmamıştır. Tarihte Balım Sultan'm önderliğinde- ki koia Babagan kolu, Kalender Çelebi geleneğıni sürdüren kola da Çelebiler de- niyor. Bu iki kolun da gelenegı günü- müzde yaşıyor. Secerelerden hareketle Hacı Bektaş Veli'nin soyunun 12 imam- lardan Musa-i Kazun'a dayandığı inan- cı Aleviler arasında yaygındır. Izmir'de yaşayan Doç. Dr. Bedri No- yan, Hacı Bektaş Dergahı Babagan ko- luna bağiı seçimle posta oturan, yani postnişin olan en büyük 'dedebaba'dır. Kendisine bağlı Amerika'da Michi- gan'da, Arnavutluk'ta, Macaristan'da, vustralya\ja Melbom'da yaşayan der- hl^r vardıt ı B*u geleneğf cânlı bir şekilde yürüten Babâgan Kolu Dedebabası'na bağlı; yurtdışındaki 'halife babalar' dışında ts- tanbul. Ankara, lzmir ve Hacıbektaş'ta kendisine bağlı seçimle gelmiş halife ba- balar vardır. Bunlar, geleneği canlı bir şe- kilde yürütüyorlar. Bedri Noyan Dedeba- ba'nın lstanbul halifesi Tıırgut Koca Ba- ba, Ankara halifesi Teoman Baba, Hacı Bektaş babası Mustafa Baba'dır Aynca bunlar dışında babalar, derviş- ler, bacılar vardır. Bu gelenek bugün de dergahlarda yaşatılmaya çalışılıyor. 1912 Serez dofumlu Bedri Noyan De- debaba, 1960'tan bu yana, yani 34 yıldır dedebaba olarak kendı ıfadesi ile "Hz. Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli Dergahı Şe- rifı Postnişini Hadim ül Fukara (Faldrle* re Hizmet Eden) Doç. Dr Bedri Noyan Dedebaba" olarak hizmete devam et- mektedir. Anadolu Aleviferinin dini örgütlen- mede Hacı Bektaş Veli Dergahı'na bağ- lı ikinci kolu "Çetebiler" denilen kol oluşturuyor. "Ulusoy''lar de denilen bu kol, esas olarak Orta Anadolu'da etltin- •dirler. Çelebilerin özelliği, soy kütükle- rinin Hacı Bektaş Veli'ye bağlı olrnası, hem de Hacı Bektaş Veli'nin soy kütüğü yolu ile kendilerinin de 7. lmam Musa- W • «&? Bmr .j ALE VCEMAL JENER / M İ Y A S E İLKNUR C/cak kültü; Horasan Erenleri yoluyla Anadolu'ya gelmiştir. Dede Kargun, Abdal Musa, Geyikli Baba, Pir Sultan gibi dede ocaklan bu kültün üstüne inşa olmuştur. Anadolu'da halka ışık tutan, 'Benim kabem insandır' diyen, yeri gelince de Osmanh'nın ya da Selçuklu'nun zulmüne dayanamayıp ayaklanan, bu ocak dedeleridir. Anadolu'daki dinsel örgütJenmelerden en etkini Hacı Bektaş Dergahı'ndaki örgütlenmedir. Bu dergah. 1200 yıllanndan günümüze kadar bazı teklemelerdışında varbğmı sürdürmektedir. Hacı Bektaş Veli'den sonra, dergahta ÇeJebiler ve Babalar diye iki kol oluşmuş, ama özde aynm olmamıştır. i Kazım'a soy olarak bağlı olduklannı kabul etmiş olmalandır. Ailenin esas gövdesi olan ve bugün de Hacıbektaş kasabasında ikamet eden Çelebıler, çok geniş ve yaygın etkinliği olan bırailedir. Çelebiler, ulaşamadıkla- n uzak yerlerdekı taliplerinin eğitim ve din hizmetleri için icazet yoluyla dede- ler atarlar. Bu gelenek bugün de sürüyor. Çelebi geleneğinden gelen Hacı Bek- taş Veli Dergahj'na bağlı son postnişin Av. Feyzullah Uhısoy'du. Türkıye Birlik Partisi saflannda da kısa bir dönem yer alan Feyzullah Ulusoy. 18 Mart 1994'te ikamet edip çiftçilik yaptığı Hacıbektaş kasabasında Hakk'a yürüdü. 1990 yılında babası VeUyettiıı Efendi, Hakk'a yürüyünce ondan postnişinlik görevini üstlenen Feyzullah Ulusoy'un bıraktığı boşluğu da oğlu Veüjettiıı Ulu- soy'un doldurması bekleniyor. Halen Hacı Bektaş Belediyesi'nde Fen Işleri Müdürü olan Veliyettin Ulusoy, mi- marlık eğitimini Almanya'da yapmış. 1942 doğumlu olan Ulusoy, 1974'te Tür- kiye'ye dönmüş. Kendisine bağlı mil- yonlan bulan talipler topluluğu tarafın- dan çok sevilen Veliyettin Ulusoy, soh- betimiz sırasında Kalender Çelebi Ayak- lanması hakkında bize şunlan söyledi: "Kalender ÇelebL. aile büyüğümüz, dedemizdir. AyakJanma, Kanuni'nin son zamanlanna rastlar. O dönem vergkk, gelir dağüımında korkunç adaletsizlik- ler olmuş. Kalender Çelebi Ayaklanma- s, belki deOsmanlı tarihindeki en büyük ayaldanmadır." Veliyettin Ulusoy, kendisıni yetiştir- miş, ülke ve Alevilerin sorunlanna kar- şı duyarlı, ağırbaşlı, aydın bir dede. Ale- vi örgütlenmeleri ıle yapılan toplantıla- ra davetli ise hiç erinmeden gidip izleyen bir yol eri. Bugün Türkiye'de bu ailenin, içinde olmadığı bir Alevi örgütlenmesi ise daha baştan başansız sayılıyor. Ale- vi örgütlenmesi için bu denli önemli bir olgu. Hacı Bektaş Veli Dergahı dışında Anadolu ve Balkanlar'daki Alevilerin örgütlenme biçimleri "Ocaklar"ya da "Dedegan" denilen dinsel örgütlenme- lerdir. Onlar da soylannın peygamber soyuna dayandığına dair geleneksel bir inanca sahipler. Hacı Bektaş Veli geleneği dışında Anadolu'daki 'dedeocaklan',soylannın soyağaçlannı, lmam Musa-ı Kazım ve İmatn Zeynel Abidin dışında bir de tmam Cafer Sadık yolu ile Hz. Ali'ye ulaştınrlar. Bu olgunun ne derece doğru olduğu- nu, hangi secerenin gerçeği ne ölçüde temsil ettiğini araştırmak ve tartışmak oldukça zor. Ama bu ınanç böyle devam ediyor. Bu, daha çok gelenekçi toplum- lara has bir kabul biçimi olsa gerek. Çün- kü o toplumlarda geleneksel önderlik 'dede'de toplanmış durumda. Dede; hem toplumsal önder, hem din- sel önder, hem bilgeliğı kendinde topla- dığı için çok yönlü otoriter önder. Kariz- ması ise bu ölçülere orantılı olarak yay- gın ve saygın... Türkler ve diğer toplumlar Anado- lu'ya gelmeden önce çok tannlı dönemi yaşıyorlardı. Tannlan özellikle yer ve gök tannlan idi. Daha sonra animizm ile Türk boylan arasında 'ocaklar kültü' oluşmuştur. Bu inanca göre tüten ocak- lar kutsaldır. Bu ocaklan koruyan ruhlar, inanış gereği hiç söndürülmeden yanma- lıdır. Yakılan ocaklar, buyüzden hiç sön- dürülmez. Ocak yakmak sevap, söndür- mek günahtır. IOcakdedelerinin Anadoludakj etkilert 'Ocak kültü'; giderek Horasan Eren- leri, erlen, bacılan yoluyla Anadolu'ya gelmiştir. İşte, Dede Kargun, Abdal Mu- sa, Geyikli Baba, Pir Sultan, Baba Resul, Garip Musa vb adındakı dede ocaklan bu ocak kültünün üstüne ınşa olmuştur. Bu oluşum daha sonra soy ocaklanna dönüştü. Bunlann tekkeleri, dergahlan kuruldu. Giderek halkın derdine derman aradıgı fürbelere, dergahlara dönüşmesı böyle gerçekleşmıştir. Anadolu'da kurulup halka bilgi veren, ışık tutan, "Benim kabem insandır" di- yen, "Çok keramet var insanda" diyen, yeri gelince de Osmanlı'nın ya da Sel- çuklu'nun zulmüne, sömürüsüne daya- namayıp örgütlenen, halka önderlik eden bu ocak dedeleridir. Ismi çok duyulan bu dede ocaklannın bazılannın adlannı verelim. Bunlar Ana- dolu Aleviliğini gizli saklı yollarla da ol- sa koruyan, saklayan, egiten, yaşatan 'ye- rahı üniversiteleri'dır. [şte bu 'bilim yuvalan'ndan bazılan: Derviş Cemal Ocağı, Kolu Açık Hacim Sultan Ocagı,Şah tsmafl Ocağı,Baba Re- sul Ocağı, Barak Baba Ocağt, Taptuk Emre Ocağı, Ali Baba Ocağı vs. Soylannın Zeynel Abidin yoluyla Hz. Ali'ye ulaştığına inanan 'dede ocalda- n'nın bazılan ise şunlardır: Ağuicen Ocağı,Kara Pirvat Ocağı, Ba- ba Mansur Ocağı, Kara Donlu Can Ba- ba Ocağı, San SaJruk Ocağı, Kureyşan Ocağı, Celal Abbas Ocağı, Uryan Hıdır, Hubyar Ocağı vs. Bu dede ocaklannın Osmanh'ya kar- şı başkaldınlannda önemli misyonlan- nın olduğunu birçok başkaldınnın ön- derlerinin kimliğinden anlamak olası. Bugün de dinsel merkezlerin Alevilerin önemli bir kesiminde etkilerini gözle- mek mümkün. Tüm baskı ve yok sayma- lara karşın, bugün bile adı geçen dede ocaklan, birer dinsel çekim merkezi ola- rak varhgını sürdürüyorsa bu onlann et- kilerinin devam ettiğini gösteriyor. Yarın: Osmanlı-Alevi ilişkileri Cumhuriyet tarihindeki ilk siyasal Alevi örgütlenmesi TBP, Alevi kimliğini topluma benimsetti Türkiye Birlik Partisi, eski adıyla Birlik Partisi, cumhuriyet tarihinde kurulan gerçek anlamda legal ilk ciddi Alevi örgütüdür. Binlerce Alevi'nin örgütlendiği, binlercesinin de oylanyla destek- lediği Birlik Partisi, 1973 'ten son- ra sosyalist bir parti olma çabası vermiş olsa da ilk kurulduğu 1966 yılında ortaya çıkış gerekçesi ve örgütlenme biçimiyle kamuoyun- da Alevilerin haklannı korumak ve kollamak amacıyla kurulmuş bir mezhep partisi olarak tanındı. 1965 yılında Ankara ve Istan- bul'da gerici güçlerin tehlikeli bir şekilde örgütlendiğini gören Ale- viler, ilk kez bir Alevi partisi kur- ma projesini kendi aralannda tar- nşmaya başladılar. Sonradan Mil- let Partisi'nden milletvekili olan eski Diyanet Işleri Başkanı tbra- him Elmab'nm Aİevilere yönelik tahrikleri partileşme çalışmalannı hızlandırdı. Av. Cemal Ozbey,An- kara'da parti kurmak amacıyla 1966 yılı başlannda temaslar yü- rütüyordu. Aynı zamanda tstan- bul'da da Av. Haydar Ozdemir, Cahit TanyoL Abidin Özgûna>, TBP ISTANBUL IL GENÇLIK KOLLARI BAŞKANI BEYZADE OZKAHRAMAN lerin ihracı büyük hataydı' Türkıye Birlik Partisi'nde lstanbul ll Gençlik Ko- lu Başkanlığı yapan Dr. Beyzade Özkahraman, 1980 sonrasında SHP saflannda polıtika yaptı. SHP'de Bakırköy İlçe Başkanlığı, kurultay delegeliği görev- leri yani sıra milletvekili ve Bahçelıevler Belediye Başkanlığı'na aday oldu. Özkahraman da TBP'nin Alevi toplumunun kimlik tanıtma mücadelesine kat- kı yaptığı inancında. - Geriye dönüp baktıgınızda TBP'nin bir özeleşti- risini yapar mısınız? Özkahraman: TBP 1969'dakı çizgisini sürdüre- bilseydi daha da büyür ve demokratik sosyalist çiz- ginin savunucusu büyük bir parti olurdu. Ancak 1972'de AP bütçesine "kabul" oyu kullanan 5 mil- letvekilinin o günkü parti yönetimi tarafından ihra- cı ve onlann "Sankuİar" şekJinde suçlanması parti- yi küçültrü. ihraç karan çok ağırdı, onlara "Satıldı" suçlaması daha da ağırdı. Toplum sonradan, "Satil- dı" imajı yaratılan bu milletvekillerin yani sıra tüm Alevi millefvekillerine kuşkuyla bakar olmuştu. - TBP'nin Alevilerin kimlik arayışına ne gibi hiz- metieri oldu? Özkahraman: Öncelikle Alevi toplumunun siyasettekı yerinin tartışmasız bir şekilde sol ideolojilerde olduğu gerçeğini kabul ettirdi. 1946'dan sonra DP'ye yönelen Alevi oylan TBP sayesinde yeniden demokratik sol ve sosyalist mücadele saflanna çekildi. Aleviler, Osmanlı'dan bu yana ezilmiştir, bunun yani sıra yoksul köylü kit- lesidir. Ancak bu özellikler onun solcu ohnasına yet- mez. Zira bugün Güneydoğu'da binlerce insan bas- kı altında, eziliyor ve üstelik bizden daha yoksul. Ama onlar Sünni inanca mensup olduklarından dolayı sola değil, sağayatlcın. Sol ideoloji, Ale\ilerin hümanist ve enternasyonal kültürlerinde, fel- sefelerindedir. TBP bunu dışa vurdu. Aleviler, kim- liğini söyleme ve hak talep etme korkulannı TBP ile yenmiştir. - Siz SHP içinde de politika yapıyorsunuz. Son kurultavda Tunisi,Alevi khleden nedenfarku bir ter- dhkullândı? Özkahraman: 1980 öncesindeki önderlik kurumu bugün geçerli olamaz. Aleviler değişimci ve ilerici bir toplumdur. Herbiri birer önderdir. Karayalçın'ın Timisi'yi saflanna alması vitrin amacına yöneliktir. - Kurulta> sonrasuida Tunisi, zaman zaman bazı gruplar tarafından UıanerJe suçlandL Bu suçlamaya siz de kaühyor musunuz? Özkahraman: No comment... Çoculdanmın kir- vesi için konuşmak istemiyorum. Özkahraman,Mustafa Timisi ile ilgüi sorulan vanjtlamadı. Kadri Özcan ve lsmail Hakla Bal- tacıoğlu gibi isimler Alevi taba- nından gelen istekle parti kurma konusunda araştırmalar yapıyor- du. Emekli Tümgeneral Hasan Tahsin Berkman'ı genel başkan olması için ikna eden Cemal Öz- bey, 33 kurucu üye ile 17 Ekim 1966 tarihinde Birlik Partisi'nin kuruluş dilekçesini tçişlen Baş- kanlığı'na verdi. Erkman, Birlik Partisi'nin kurucu genel başkanı olurken Cemal Özbey de genel sekreterlik görevini üstlendi. Ku- ruculan arasında Tahsin Tosun Se- vinç, Hüseyin Erkanlt, Hüseyin Güner,tbrahim Zerze gibi isimler de bulunuyordu. Birlik Partisi'nin ilk genel baş- kanı olan emekli General Hasan Tahsin Berkman, bir dergiye ABD yanlısı demeç verince 1967 yılın- da koltuğunu kaybetti. Parti genel yönetim kurulu, Berkman'ı düşü- rerek Millet Partisi'nden transfer edilen iki Alevi milletvekilinden Hüseyin Balan'ı genel başkanlığa getirdi. Bu arada Yurt çapında ör- gütlenme çahşmalan da hızla sü- rüyordu. tstanbul'da Cemal öz- bey'in Birlik Partisi'ni kurmasui- dan önce parti kurma hazırlığı ya- pan Haydar Özdemir ve arkadaş- lan, yeni bir parti yerine Birlik Partisi saflannda yer almayı uy- gun gördüler ve il örgütünü kurdu- lar. Bu arada Millet Partisi'nden iki milletvekili de TBP'ye geçti. Birlik Partisi 1969seçimlerine tamamı Alevi olan adaylarla katıl- dı ve oylann yüzde 2.8'ini alarak 8 milletvekili çıkardı. Parlamento- ya Birlik Partisi listesinden giren milletvekillen arasında, SHP'nin SÜRECEK şimdiki genel başkan yardımcısı Mustafa Tunisi de bulunuyordu. Malatya Milletvekili Sanü Aslan vefat edince Birlik Partisi parla- mentoda 7 milletvekili ile temsil edildi. Kongrede, genç bir millet- vekili olan Sıvas Milletvekili Ti- misi genel başkanlığa seçildi. ikinci AP hükümetinin 1972 yı- lında bütçesinin oylanacağı gün, Timisi ve Birlik Partisi'nin kade- ri yeniden yazıldı. Parlamentoda denge unsuru Birlik Partisi'ydi. Birlik Partisi milletvekilleri "ka- bul" oyu verirse AP hükümetı ka- lacak, "ret" oyu verirse hükümet güvenoyu yitirdiği için düşecekti. Sonuçta 7 Birlik Partili milletve- kili "refoyu vererek hükümeti düşürdü. Ancak Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma görevini yeniden AP Genel Başkanı Demirel'e ver- mişti. Demirel kısa sürede yeni kabineyi açıkladı ve TBMM'den güvenoyu istedi. Ancak AP bu kez işi sıkı tutmuş, Birlik Partisi'nden 5 kişiyle de görüşerek onlan oyla- nnın rengini değiştirmeye "ikna" etmişti. Mustafa Timisi ile Genel Sekreter Haydar Özdemir dışında kalan 5 milletvekili AP'ye güve- noyu vermişti. Tabii bu olay, Ale- vilerarasında ve Birlik Partisi'nde bomba tesiri yaptı. Sonuçta; par- tinin genel yönetim kurulunun al- dığı yaptınm karan uygulandı ve AP hükümetine güvenoyu veren 5 Birlik Partili partiden ihraç edıldı. thraç edilen milletvekilleri parti- nin ihraç karanna karşı dava açtı- lar, ancak kaybettiler. POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Yangımarla Yananm...Çöl sıcağı kavuruyor, nem soluk kesiyor; kolera, bütün gizlenmesine karşın dehşet salıyor. Memleketin üstün- de bir felaket rüzgarı esip duruyor. Bunların hepsi Istan- bul'u bir koca köye çevirmemizden sonra oluyor. De- mek bizde büyük kentleri yönetecek yetenek yokmuş. Yahut varmış da bu yeteneği yitirdikten sonra büyük kentler elimize gecmiş. Böyle bir çöl sıcağını Nazım Hikmet şöyle anlatır: "Sıcaktı. Sıcak. Sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı sıcak Sıcaktı Bulutlar doluydular Bulutlar boşanacak Boşanacaktı." Uzun kısa satırlar dizelere dönüşür Nazım'da. Bakarsınız, olmuş size koca bir şiir. Bu dize- ler "Simavne Kadısı Şeyh Bedrettin"<ien alınmıştır. Ahmet Muhip Dıranas, "Bu dizelerin güzelliği, ölçülü, uyaklı oluşundan geliyor," der. BelkiL Orhan Veli'yi Ataç'ın üne kavuşturduğu söylenir. Her- kes öyle bilir. Bu çok yaygındır. Bu söylentiye bir kişi açıkça karşı çıkar. Nurullah Ataç: "Orhan Veli'yi üne kavuşturan ben değilim, Yaşar Nabi'dir. Orhan'ı, şiirlerini Varlık dergisinde YaşarNabi yayımlamasaydı, kim bilecekti?" Gerçekten de bu şiirler Varlık dergisinde yayımlan- masa, bunu da Ataç görmese kim, nerden bilecekti? Orhan Veli şiirlerini sadece Orhan Veli diye yayımla- madı, bir takma adı daha vardı: Mehmet Ali Sel... Uzun süre Mehmet Ali Sel diye bir şair var sanıldı. Şurası da bir gerçektir ki Ataç, gençler tarafından bü- yük bir ilgiyle okunan bir eleştirmendi. Bütün şiir merak- lıları onun yazdığı gazete ve dergiyi ilgiyle beklerdi. Uzun süre Ulus'ta, "Son Havadis"\e, "PazarPostası"- nda yazdı. Fıkralar için şöyle bir hikaye anlatırlar: Eski- den valinin biri okulları dolaşıyormuş, öğretmenlerden birini beğenmemiş, çıkışmış. öğretmen de "Ne yapa- yım paşam, size pasa ol, diyorlar, oluyorsunuz, bize öğretmen ol diyorlar, olamıyoruz," demiş. Ataç'ın öv- mediği, beğenmediği şairler arasında yüksek yerlere ulaşmış olanlar var. Mebuslar var, elçiler var, müşteşar- lar var. Şairlik öyle değil. Ol deyince olamıyorsunuz. Ataç'la Orhan Veli'nin, günün birinde araları açıldı. Uzaktan uzağa birbirlerine laf atarlardı. Bir ara Ataç'ı askere almışlardı (eksik askerlik yapmış). Orhan Veli, "Asker oldum süvaril Giderim yengeçvari" demişti. Orhan Veli fıkra anlatmaya meraklıydı. Ataç da geri kalmazdı. Adamın birini asacaklarmış, "Son arzun nedir" diye sormuşlar. Idamlık da "Birkadın isterim." demiş. Ne ol- sa son istek, yerine getirilecek.. Gidip bir kadın bulup getirmişler. Hücreye koymuşlar. Sabah oluyor. Hücrenin kapısını açmışlar, bakmjşlarki idamlıkla ka- dın karşılıklı sigara içiyorlar. Başka bir şey yok. Şaşırmışlar "Neden kadın istedin?" "Muhabbetolsun." diye. "Muhabbet olmamış." "Bakın," demiş idamlık. "Dunyada orospudan geçil- miyor, pek çok orospu var. Bir de benden olmasın diye kadına elleşmedim " demiş. Orman yangınları sırasında Çanakkale yöresindey- dim. Orhan Veli askerliğinı bu yörede yapmıştı. Gerçi sonra biz de yaptık. Koruköy de bir bakkal Salim var. Iç- ki de veriyor. Orhan boş vakit buldu mu Salim'de alıyor soluğu. Çadırın üstüne bir kağıt asıyor, "Herkes gider talimel Orhan gider Salim'e". Bilinir ki Orhan kafayı çe- kiyor. O yangıları gördüm ya, yananm!.. BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ Osmanlı kapıkulu ocaklanna asker ve sara- ya hizmetli yetiştirilmek üzere Hıristiyan gençle- rin loplanması usulü. 2/ Kaz DağYnın mitolojik donemlerdeki adı... Ana motifin yinelenmesinden oluşan canh ve hareketli bestelere verilen ad. 3/ Sara hastalığına verilen bir başka ad... Köpek. 4/ 8 Tıp dilinde "anüsle ilgili" g anlamında kullanılan sözcük... Adana'nın bir ilçesi. 5/ Lityum elementinin simgesi... Ağır kokulu bir gaz. 6/ Uzun ve yorucu çalışma... Eskiden Roma kentine verilen ad. 7/ Asya'da yaşayan ya- baml keçi cinsi... Işın. 8/ Bir şeye yalnız bir noktada değen. ama onu kesme>en çizgi. eğri ya da yüzey. 9/ Bir nota... Büyüye. olağanüstii güçlere. perilere dayanan tiyatro piyesi. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Lehçe. 2/ Sahip olma, kazanma... Yüze sürülen pemhe düzgün. 3/ Baş örtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokurna... İtalya'- da bir yanardağ. 4/ Sivri taşlann toprak zemine dikine çakıla- rak, üzerine beton dökiilmesiyle yapılan dolgu. 5/ Oylumlu... Sergen. 6/ Kovun sütünden yapılan içi küflü peynir... Bir soru sözü. 7/ Manganezin simgesi... Bir kimsenin kız kardeşinin ya da kadın akrabalanndan birinin kocası. 8/ Anlann ayağında toplanan san renkli mum... Tü\. kıl. 9/ Arthur Hailey'in tanın- mış bir romanı... Kars'ın doğusunda ünlü eskiçağ kenti. Sahibinden 89 Serçe Tel: 5176052 3726701 ILAN T.C. KONYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo. 1994 349 Davacı İlknur Küçükkarpuz tarafından davalı Yusuf Küçük- karpuz aleyhine açılan boşanma davasının yapılan duruşmasında verilen ara karar gereğince: Davalı Yusuf Küçükkarpuzun göstenlen adresinde bulunamadığı ve tüm aramalara ve zabıta araşürmaianna rağmen teblıgata sarih açık adresinin tespit edilemedığinden ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla: Davacı İlknur Küçükkarpuz tarafından davalı Yusuf Küçükkar- puz aleyhine açılan şiddetli geçımsızlik sebebine dayali boşanma da- vasında davacı. davalının evini terk ederek başka bir kadınla kaçüğı- nı ve halen de o kadınla >aşadığını, kendisı ve çocuklannın infak ve laşesmi temın etmediğıni. bu sebeple boşanmalanna karar verilmesi- nı ıstemiş olmakla tebligat >erine kaim olmak üzere ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla davahnın duruşmarun bırakıldığı 4. -10.1994 günü saat 09.00'da Konva 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil etmesi, gelmedığinde veya kendısini bir vekille temsii ettirmediği takdirde davanın gıyabında da devam edeceği, tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın. 33381
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle