Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29TEMMUZ1994CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yeni yüzyılahangiyüzle gireceğiz!
MELİH CEVDET ANDAY
T
oplumbilimin bize öğ-
rettiği gelişim tarihi,
beni hep şu önemli soru
ile.karşı karşıya bırakır:
Geri bir toplumdan gö-
rece ileri bir topluma ge-
çiş, neden eskisini tümden yok etmi-
yor?
Evet, ilkel toplumdan köleci toplu-
ma, köleci toplumdan feodal topluma,
feodal toplumdan kapitalist topluma,
lcapitalist toplumdan sosyalist toplu-
ma geçilmiş, ama bunlar gene de yan-
yana yaşamayı sürdürmüşler, sürdü-
rüyorlar.
Dcmek bu değişik toplumlann ta-
rihçe sıralanması hem doğru, hem
yanlış.
Ancak şunu da unutmamak gerekir,
toplumbilimci bu sıralamayı yaparken
tüm dünyanın toptan değiştiğini söy-
lemek istemiyor, her çağın tipik top-
lum biçimlerini anlaüyor.
Böyle olduğuna göre de çağdışı top-
lum biçimleri ya olduğu gibi ya da kı-
hk değiştirerek süregitmektedir.
İlkel toplum, bilindifi gibi 20-30 bin
yıl önceki toplum değil, çağımıan to-
tem ve tabuya inanan geri kalrruş top-
lumudur. Bu tür toplumlarda tarih
başlamamıştır daha.
Geri kalmış Islam ülkelerinin feodal
bir düzen içinde yaşadığını biliyoruz.
Sırayı bozup köleci toplumu atla-
dımmı?
Hayır, atlamadım, bu yazımda özel-
likle o konu üzerinde durmak istiyo-
rum.
Kapitalizm, bütün geri kalmış ülke-
leri sömürürken, kara derili insanlan
uzun süre köle gibi kullandı. Demek
köleciük ve kapitalizm iç içe bulundu.
Bunun ibret verici örneği, kapitaliz-
min en gelişmiş toplumu olan Birleşik
Amerika'da yaşanmıştır ve yaşan-
maktadır.
Ancak burada kölecilik, lincoln'-
dan sonra ırkçılık biçimine büründü.
Irkçdık nedir?
Irkçılık, üstün ırk savının içerdiği,
aşağı ırk varsayımı ile oluşur.
Bu inançla dünyayı ele geçirmeğe
kalkan Naiikr, girdikleri her ülkede.
en başta Yahudileri yok etmeye girişti-
ler. Naziler için kara derili elbette aşağı
ırktandı.
Şuracıkta söylemeden gecmeyelim
ki, üstün ırk-aşağı ırk bölümlemesini
bilim yadsır.
Ünlü beyin cerrahımız Prof. Yaşar-
gil, Zürih hastanesinde yatuğım gün-
lerden birinde bana.
- Zenci beyni ile beyaz adam beyni
arasında hiçbir fark yok, demişti.
İşte bilimin sözü budur.
Ama Hitler Almanyası'nda bilim
adamlan bu sözü söyleyemiyorlardı.
Orda bu söz yasaktı.
Ya Birleşik Amerika'da?
Bizde her zengin olanın ilk işi Birle-
şik Amerika yolculuğuna çıkmaktır,
Zengin olma yolunu tutan (sonra ol-
du) eski bir arkadaşım da (sonra arka-
daşlığımız bitti) bu yolculuğu yapmış-
tı. Çünkü Birleşik Amerika, zenginle-
rin kâbesidir. Oraya her giden, dönü-
şünde zencileri küçümser. Bu arkadaş
da, baktım, o havaya girmiş: Birleşik
Amerika'nın güney eyaletlerinden bi-
rinde bir çiftlik sahibinin evine konuk
olmuş; sofrada zenci bir uşak hizmet
ediyor, evsahibi zenciyi göstererek,
- Bunlar çocuk gibidirler, demiş.
Ne demektir bu? "Gelişmemiş" de-
mektir.
İşte köleliğin kaldınlmasından son-
ra, zengin Amerikahnın zenci görüşü
budur: Kara derili. gelişmemiş bir ın-
sandır. daha çok hay\'ana yakındır.
buna göre davranmak gerekir.
Gazetemizin "3. Binyıl'a Doğru"
dizisindeki "Psikiyatride ırkçılık aşü-
malı" başlıkh yazısında (14.7.1994)
ABD'li siyah psikolog Prof. Alvin F.
Poussaint'in söylediklerini okurken
ürperdim.
Yazısının başlannda şöyle diyor si-
yah psikolog:
"Kölelik dönemi sırasında Beyaz
profesyoneller, Siyah insanların özgür
yaşama yeterlilikleri bulunmaması ne-
deniyle, Güney'de bulunan kölelere
oranla Kuzey'de bulunan özgür siyah-
lar arasında akü hastalıklarının daha
fazla olduğunu tartışıyorlard). Köleli-
ğin, siyahları psikolojik bozukluktan
konıyan sevecen bir kurum olduğu üze-
rinde anlaşmışlardı. Siyahların. reka-
bete açık bir toplumun insafsız katılığı
ile başa çıkamayacak narin yapılı
uyumsuz kişiler olduğuna inanüıyor-
du."
Şu duruma bakın, siyahlar özgür
yaşayamayacak denli narin ınsanlar-
mış. onlara en uvgun düşeni köle ol-
makmış! Bunu söyleyen sözüm ona bi-
lim, 20. Yüzyılın bılımi! Bu bilimle 3.
Binyıl'a nasıl girilir? İşte güneyli beyaz
çiftlik sahibinin siyahlar için söylediği,
"Bunlar çocuk gibidir" sözünün bilim-
ce onaylanması.
Hayır, ilkçağda bile kölecilik böyle-
sine yüceltilmemişti.
Siyah psikoloğun şu sözleri ise dü-
pedüz korkunç bir durumu ortaya
koymaktadır.
"Bazı Siyah topluluklarda psikiyatr-
dan polis memurundan korkulduğû gibi
korkulmaktadır. Bir Siyahın bir psiki-
yatr ile ilk ilişkisi genellikle doktorun,
hastanın toplumdan uzak, hapishane
benzeri bir hastahaneyezorla kapatılması
için talimat \eren bir belgeyi im/aladığı
zaman olmaktadır."
Demek Birleşik Amerika'da sözü-
mona psikoloji, Siyah adamı şu seçim
karşısında bırakmaktadır: Ya" kölelik,
ya zindan.
Böylesine kirlenmiş bir yüzyıl. yeni
yüzyıla hangi yüzle girecektir?
İnsan haklan öncülüğüne kalkan
Amerika'nın şu durumuna bakın!
Kapitalizmin en gelişmiş evresi, na-
sıl olur da köleciliği kendi parçası ya-
par ve nasıl olur da ırkçılığa sözüm-
ona bilimsel bir kılık gjydırir!
Yoksa toplumbilimin ortaya attığı
tarihsel evreler, sadece adlardan mı
kurulu?
Yazınıın başında, eski yapısal ilişki-
lerin yeni yapısal ilişkilerle yan yana
yaşadığını söylemiştim; şimdi bunu
değiştirmem gerekiyor: Eski yapısal
ilişkiler, yeruleriyle iç içe girip kaynaşı-
yor.
Bu nasıl ilerlemedir?
ARADABIR
Prof.Dr. S. OĞUZ KAYAALP
Hacettepe Üni. Tıp Fakültesi
Prof.Dr. Kaymakçalan'ı
Anarken...
Ülkesine ve insanlığa seçkin bir şekilde hizmet eden,
hizmetin telaşı ve tutkusu içinde kendini çevresine yete-
ri kadar tanıtamadan sonsuzluğa göç eden insanlarımı-
zın sayısı Türkiye'de epey fazladır. Bunlar politika ve
sanat dalları ile uğraşan kişiler olsalardı çevreleri, tanı-
yanları, destekleyenleri ve alkışlayanları çok daha fazla
olurdu. Bilim ve araştırma alanında ya da teknik alanlar-
da seçkinlik kazanmış olanlar bu bakımdan göreceli an-
lamda şanssız kişilerdir. Aslında bunların çoğu, bu du-
rumu şanssızlık olarak kabul etmeyecek, hatta yaşam-
larının bu yönünü düşünmeyecek kadar dünya görüşü
alışıldığın dışında olan kişilerdir.
Böyle kişilerden biri, on yıl önce temmuz ayında, ya-
şamının üretken çağmda yitirdiğimiz Ankara Üniversite-
si Tıp Fakültesi Farmakoloji hocası Prof.Dr. Şukrü Kay-
makçalan'dır. Benim hocam ve sonra çalışma arka-
daşım olması nedeniyle kendisini yakından tanıdım.
1946 yılında, Tıp Fakültesi'nden mezun oluşunun ar-
dından atandığt Sıtma Savaşı hekimiiği ile başlayan
meslek yaşamını üstün düzeyde eğitici, araştırıcı ve
uluslararası alanda tanınmış bir ilaç ve madde bağımlı-
lığı uzmanı olarak tamamladı. Yaradılıştan titiz, çalışkan,
ciddi ve motivasyonlu bir kişi idi. Eğitici olarak Ankara,
Hacettepe ve Ege tıp fakültelerinde binlerce hekim ada-
yının farmakoloji eğitimine katkıda bulundu. Derslerinin
her saatini bir sanat eseri titizliği ve özeni ile hazırlama-
sı ve öğrencilerinin takdirlerini kazanması ile tanınırdı.
Işlediği konuların tarihçesine önem verdiği kadar konu-
nun güncel yanlarını eksiksiz olarak aktarmaya da bü-
yük bir özen gösterirdi.
Araştırmalarını esas olarak ilaç ve madde bağımlılığı-
nın deneysel incelenmesi üzerinde yogunlaştırdı. Mor-
fin, eroin ve benzeri maddelerle esrarın farmakolojik
özelliklerinin ve bunların suiistimali ile bağımlılığının bi-
linmeyen yönlerinin aydınlatıtmasına büyük katkılarda
bulundu ve kendisine uluslararası alanda haklı bir ün
sağladı. Yaşamının son yıllarında esrarın farmakolojik,
biyolojik ve tıbbi yönlerini ayrıntılı biçimde inceleyip ir-
deleyen, Ingilizce bir kitap yazma çabasına girmişti. Bu-
nun için 3000'den fazla (pek çoğu ayrıbaskı ve az bir
kısmı fotokopi olmak üzere) literatür toplamıştı. ölüm,
bu çabasının amacına ulaşmasına fırsat vermedi. Topla-
dığı literatür koleksiyonu, halen Viyana'da, Birleşmiş
Milletler binasındaki bir kitaplığm ayrı bir bölümünde is-
teyenlerin istifadesine sunulmuştur.
Prof.Dr. Şükrü Kaymakçalan'ın başka bir çalışma ala-
nı, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün ve Dünya Sağlık ör-
gütü'nün ilgili bölümlerinin, ilaç ve madde suiistimali ve
bağımlılığın önlenmesine ve bunun yarattığı evrensel
felaketin denetim altında tutulmasına yönelik etkinlikleri
idi. Bu etkinliklerde tam bir dünya otoritesi idi. Bu etkin-
liklere olan katkı, ölümünden sonra onun ekolünden
başka bir farmakoloji uzmanı tarafından sürdürüldü. An-
cak Dışişlerı Bakanlığı ilgili dairesinin, sonucu itibarıyla
skandal sayılabilecek anlaşılmaz bir tutumu sonucu,
Türkiye'de bu konudaki ekspertizin bu etkinliklere yan-
sıması kesildi. Ulusal düzeyde Proi.Dr. Kaymakçalan'ın,
Sağlık Bakanlığı'nm ilaçlarla ilgili düzenlemelerine ve
komisyon çalışmalarma sayılamayacak kadar katkılan
olmuştur.
Bu büyük bilim ve hizmet adamının aynı zamanda ne
kadar yetenekli bir duygu adamı olduğunu, ölümüne ya-
kın yazdığı ve cenaze töreninde odiyo-teypten kendi se-
sinden dinlenilen "Hiç kolay olur mu?" şiiri ile fark ettik.
Bu yönünü, bu uzun şiirden aldığım bir bölümle okuyan-
lann takdirine sunuyorum:
tl
Hk; kolay olur mu?/ Insanlığın yaranna/ DlktJğim fl-
danlar/ Gölge ve meyve vermeden,/ Billmde ve top-
lumda/ DOrustlük ve özverlnin/ Saygınlık kazanması
İçin/ Yaptağım uğraşların/ Sonucunu almadan/ ölûme
evet demek/ H\ç kolay olur mu?"
Ruhun rahat ve şen olsun aziz Hoca.
Yaz okullanveAnkaraBilimMerkezi
ANMA
Sendikamızın MYKüyesi, Elk. Müh.
CİHAN KAYIKET ve
HÜSEYİN DEMİR'in
yaşamlannı yitirmekrinin 2. yılında amlan
mücadelemize ömek olacaktır.
ENER-SEN
Düeğimiz o ki Ankara Altınpark'taki bilim merkezimizin kaderi, baa
sanateserlerininkinebenzemesin.
Doç. Dr. SUZAN ERBAŞ Hacettepe Üniversitesi Eğitim
Fakültesi
Y
orucu bir öğrenim ynhndan
sonra, okullann kapandığı
günkü öğrencilerin sevinci
görülmeye değerdir! Karne-
ler havada ucar. çocuklann
yuzlerinden mutluluk oku-
nur ve tatile doğru koşarlar. Çocuklann
önlerinde, dinlenmek ve yeni öğrenim yıhna
güç toplamak için tam üç zamanlan vardır!
Dinlenmek, uyumak, sinemaya gıtmek.
gezmek, arkadaşlarla lafiamak... Hepsi
yorgun öğrencilerin en doğal hakkıdır. An-
cak tatil üç ay sürmekte ve buda bazı so-
runlan birükte getirmektedir. Örneğin, veli
açısından bakım sorunu ön plana cıkmak-
tadır. Bu sorun, çocuğun yaşı ile ters oran-
tıhdır. Çalışan bir annenin izninin en fazla
bir ay olduğu düşünülürse bu annenin en
az iki aylık bakım sorununu çözmesi ge-
rekmektedir.
Dün, yıllar önce Ankara daha küçük bir
kentken ve insanlar çoğunlukla az katlı
bahceli konutlarda otururken çocuklann
bakım sorununun çözümü daha kolaydı:
Çocuklar evlerinin yanında. ağaçlann on-
lan yakıa yaz güneşinden koruyan gölgele-
ri altında arkadaşlanyla oynarlardı.
O zamanlarda bile birbirinden ayn içe-
rikte ve niteliklerde yaz kurslan vardı. Or-
nek olarak, Ankara II Spor Müdürlüğü ta-
rafından düzenlenen yaz spor okullan...
Farkh yaş gruplanndaki çocuklar büyük
sayıdaki spor dallanndan birinde yanm
gün spor yapma olanağı bulurlardı. Bu
kurslann ücretleri çok düşüktü ve aileler
tarafından karşılanması sorun yaratmazdı.
Doğaldır ki bu yaz okullan, çocuklara spor
olanağı tanımamn yanında ilgili spor fede-
rasyonlan için de genç yetenekler keşfet-
mek için de uygun bir zemindi.
Başka çocuklar da yaz aylannda cami-
lerde düzenlenen Kuran kurslanna katılır-
lardı.
Bugün, Ankara halkının büyük birbölü-
mü yüksek apartmanlardan oluşan yeni si-
telerde oturmaktadır. Her ne kadar site-
lerin bahçelenne ağaçlar dikilmiş ise de
bunlann gölge \ermesi uzun yıllar alacak-
tır. Aynca kannca yuvasını andıran blok-
larda komşuluk ilişkileri son derece zayıf
olmaktadır. Çocuklann büyük bir bölü-
münün semt okullan yerine merkez okul-
lanna gidiyor olması da bu çocuklann
oturduklan mahallede fazla arkadaş bu-
lunmamasını gündeme getirmektedir.
Bu boşluk, şimdi bazı özel ve resmi kuru-
l.uşlar tarafından doldurulmaya çalışılıyor.
Özel kuruluşlar çok doğal olarak kazanç
amacı ile bu soruna bakmaktadırlar. Bun-
lann başında, yaz boyu boş duran tesisleri
olan özel okullar yer ahr. Onlar. fıziksel
olanaklan ve tanınmışlıklanna göre çalış-
malanna fıyat biçmektedirler. Programla-
n, eğlence ve spor ya da öğrenme ve dersle-
ri destekleyici nitelikte olmaktadır.
Burada en elverişli (ideal) bir yaz okulu-
nun nasıl olması gereküğini irdelemek ge-
rekir: Elverişli bir yaz okulunda. çalışan
annelerin çocuklannın bakım sorunu ön
planda değıldır. Amaç. bütün çocuklann
tatıl zamanlannı en iyı biçimde değerlen-
dirmektir. Dinlenmek, eğlenmek ve arka-
daşlık kurmak: bunun vanında spor \ap-
mak ve ek bilgiler edınmek hedeflenir.
Unutmamak gerekir ki eğitim sistemimiz.
öğrencilere yılda sekiz ay (pek de çekıcı ol-
mayan yöntemlerle) bilgi pompalanmakta,
geri kalan dört ayında da başıboş bırak-
maktadır.
Yaz okullan burada bir denge kurmalı-
dırlar. Bu demek: dinlenmeye, eğlenmeye
ve spora ağırlık verirken öğrenmeyi de eğ-
lenceyle bağdaştırmalıdırlar.
Canlı bür ömek: Resmi kuruluşlann yaz
kurslannın bu ülkelere genellikle bağh kal-
dıklan görülmektedir. Örnek olarak İl
Spor Müdürlüğü'nün halen düzenlenen
spor yaz okulu. belediyenin geçen yıllarda
ayn alanlardaki (spor ve sanat) çalışmalan
gösterilebilir.
Burada özellikle bu yaz TÜBİTAK. An-
kara Büyükşehir Beledıyesı ve Feza Gür-
sey Bilim Merkezi'nce düzenlenen Yaz Bi-
lim Okulu'na değınmek gerekiyor. Hazi-
ran ayının başında; okul tatıhnden itibaren
üçer haftahk üç ayn devrede çalışma yapı-
lacağı, çeşitli araçlarla halka duyuruldu.
Ahnan bilgılere göre programın amacı, ilk
ve ortaokul öğrencilerine, bilimin aslında
ne kadar eğlenceli olduğunu göstermekti.
Kursun yapılması planlanan Altınpark'-
taki Feza Gürsey Bilim Merkezi'ne, ilan-
dan hemen sonra kayıt >aptırmaya gelen
anne-babalann. bu merkezde bulunan ve
öğrencilere "eğlendirerek fen konuları"nı
tanıtan araç-gereçlenne hayran olmamala-
n olanaksızd
ı. Bir hafta sonra gidenler ise merkezin
onanm dolayısıvla kapalı olduğunu. oku-
lun kaydının gecici bir zaman için yakında
bulunan 23 Nisan Kültür Merkezi'nde
yapılacağını öğrendiler. Buraya başvuran
anne-babalara ise fen biliminin çocuk ya-
ratıcılığına yönelen ve çocuklan sonuçlan
ile eğlendiren pozitif yanı ağjrhklı olan bir
program yerine, din ve ahlak derslerine de
önem veren değıştınlmiş bir program su-
nuldu. Gayet doğaldır ki bu biçimde değiş-
tırilen program karşısında kayıt yapmak-
tan cayanlar oldu.
Burada bir ikilem doğmaktadır. Bir yan-
dan Ankara Belediyesi destekli yeni bir
program, öbür yanda merkezden avnlan
eski personel tarafından ayn bir ortamda
yürütülen asıl program...
Asıl programa katılan çocuklar. bu gün-
lerde doğada çeşitli böcekler aramakta.
rüzgârgülleri \ apmakta, zaman zaman ku-
ramsal. zaman zaman da gezerek ve dene-
yerek yaşamlannda unutamayacaklan bir
tatil gecirmektedirler. Belki de bu yaz, bu
çocuklar. bilimin ne kadar güncel ve ilginç
olduğunu öğrendikten sonra, "kış" okulla-
nndaki "tebeşir" biliminin can sıkıcıhğı bi-
le onlan bezdiremeyecek.
Sonuç: Ankara Bilim Merkezimizde tat-
sız olaylar yaşanmaktadır. Bu anda bilim
merkezi yeniden açılmıştır. ancak çocukla-
nmız bilim okullanna ayn bir ortamda de-
vam etmektedir. Dileğimiz o ki Ankara
Altınpark'taki bilim merkezimizin kaderi,
bazı sanat eserlerininkine benzemesin.
TARTIŞMA
Kendisiyle banşık olma
T
ibetliBudistlider
DalaiLama,"3.
Binyd'a Doğru"
dizisinde
yayımlanan
yazısında özetle
şunlan söylüyor: "Çe\Te ya da
benzeri dış durumlan
değiştirebilmek için önce kendi
içimizde değişmeliyiz...
Dünyada gerçek barışa, kişisel
banşla vanlabilir. Burada
kişinin sonımluluğu çok açıktır,
çünkü kişinin özbenliğinde bir
banş havası yaratdmaJı, sonra
bu aileye, topluma ve giderek
dünyay a yayümaüdır."
Bize adeta Mustafa Kemal'in
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
ilkesini anımsatan Dalai
Lama'nın bu sözleri,
felsefecilere ve bilgi ile
düşünebilen herkese pek de
yabana olmasa gerek. Her ne
kadar, Doğu felsefesi ile olan
ilişkisi kesin olarak
büinemiyorsa da günümüzdeki
kimi sorunlara ışık tutmayı
sürdüren, Batı antikçağının
-bugünlerde >ine gözlerin
kendisine çevrildiği- fılozofu
Platon da aslında Dalai
Lama'nın görüşündedir. Gerçi
Platon bunu "adalet" kavramı
araalığı ile söyler. "Adalet"in
kişide ve toplumsal ilişkilerle
devlet yönetiminde farkh
anlamlanna işaret eder. Ama
sonuç ayrudır: Toplumsal
ilişkileri değiştirmek, onlann
insanca (erdemli)
gerçekleşmelerini sağlamak
istiyorsak önce insanın (kişinin)
değişmesi gerekmektedir. Bunu
öğreniyoruz Platon"dan.
Aynca da böyle bir ilkenin
zamanla değişmey en. bugün de
yüzyıllar öncesi gibi aynı
derecede doğru ve geçerli
olduğunu görüyoruz
yaşadıklanmızdan.
Örneğin "çevre sonınlan"na
köklü çözümler bulabilmek
için doğaya bakışımızın
değişmesi gerekmektedir.
Sevgili Oruç Aruoba'nın geçen
yıllarda Cumhuriyet'te
yayımlanmış bir yazısını
arumsamaktayım. Orada bu
bağlamda söylenmek istenen ve
son derece önemli gördüğüm
bir düşünce şu idi: Doğa, bütün
canlılar. onlann ilişkileri ve
koşullanyla birlikte vardır. Bu
bakımdan doğa "bizim"
değildir. Ama "biz". kendimize
'insan" adını taktığımız varlık,
öbür canlılarla birHkte.
doğanın birparçasıyız. Doğayı
"bizim" diye gören çevreci
söylem, tümden yanlıştır bu
açıdan. İnsanın doğayı
sahiplenmeye ve onun üzerinde
her istediğini yapmaya hakkı
yoktur.
Bu görüşten yola çıkarak.
"çe>Te sorunlan"m böyle
bütüncül bakışa sahip
insanlann çözebilecekleri
söylenebilir. .Ama sorunlar
tükenmiyor. Burada da bir
başka sorun çıkmaktadır
karşımıza: Böyle bir bakış
edinilebilir mi? Edinilebilirse
nasıl? Bu sorunun yanıünı
Dalai Lama venvor: "Önce
kendimizle barışmalıyız."
"Kendisiyle banşık oİma"run ne
demek olduğu ise bir başka yazı
konusu olabilecek felsefe
sorusudur
Başka alanlardan da örnek
verilebilir: Çağımızda
"demokrasi" sorununu da bu
çerçevede değerlendirmek
doğru olur. Zira, kendileri
"demokrat" olmayan kişılerden
toplumda demokrasiyi
kurmalanru beklemek anlamlı
değildir. Tıpkı kendi
ilişkilerinde "öz>erili"
olamayanlann, başkalanndan
"özveri" istemelerinin anlamlı
olmadığı gibi. Dalai Lama'nın
görüşleri. aynı zamanda,
"sema>i" olmayan dinlerin
felsefeye çok daha yakın
olduklannı da düşündürmesi
açısından ilginç görünüyor.
Dr.lsmaUH.
Demirdöven
UĞURMUMCU CÎN AYETt
Atillâ Coşkun
80.000TL 2. BASKI
CEMYAYINEVİ
BELGE YAYINLARI
Deniz'in 7. Basrvtsv Çtfttv
BÜTÜN BÜYÜK KİTAPÇILARDA
"" * DESİZ • Bir İsyancımn İzleri
Turan Feyizoğlu
"Türkiye'nin insanlan onu çok
sevdi, 6 Mayıs'ta halkın yüreğinde
birşeyler derinden sarsıîdı. O
yapılması gerekeni hiçbir zaman
ertelemedi. O bir isyancıydı..."
320 Sayfa + 24 Savfa Fotoğraf
Eden: 160000 TL
TÜRKİYE'DE DEVRİMCİ
GESÇLİK HAREKETLERİ
TARİHİ Cill 1:1960-68
Hazırlayan: Turan Feyizoğlu
"Türki\e Gençlik Hareketi uzun
bir yürüyüştü. 1960 başlannda
başlayan bu siireç çalkantılı
gelişmelerle 1980 güzünde son
buldu. Bu kitap Türkiye Devrimci
Gençlik Hareketlerinin Tarihini
kendi doğal akışı, dönüşümü ve
söylemi içinde vermeyi amaçlıyor.
Büyük Boy. 720 Sayfa, 300000 TL
Ödemeli gönderilir. Toplu siparişlerde indirim yapılır.
GESFL DAĞIT1M: BELGE L'LUSIARARASI YAYISÇIUK
Başmüsalıip Sok. Talas IIan So 16/302 Cağaloğlu • İST
Tel: (0212) 511 63 20
PENCERE
Aptallığın Enlem
ve Boylamları...
Bizim Ceza Kanununun ünlü 159. maddesine göre
Türklüğe hakaret eden kişi. bir yıldan altı yıla kadar ağır
hapis cezasına çarptırılır. Dikkat gerek!.. Kimi zaman in-
san öfkelenir, ağzından olmadık bir laf çıkabilir...
Eski kuşağın dilinde bir deyiş vardı:
"Millet değil, illet!.."
Sık sık yinelenen bu deyişe herkes alışıktı; ama, sen
kalk da konuş bakalım:
- Türk milleti, millet değil, illettir!..
Bir kahvede bu lafı ettin mi "sadık muhbir vatandaş"
hemen resmi makamlara duyurur; ondan sonra derdini
anlatamazsın, yandı gülüm keten helvaolursun...
Düşündüğünü söyleyiş biçimi çok önemlidir, bir özde-
yişimiz "Söveceksen anama, makam ile söv" der. Kendi
kendimizi tanımlarken "Türk" sözcüğünün yerine "biz"
sözcüğünü oturttuk mu, Ceza Yasası'ndan kurtuluruz'
- Biz ne tembel milletiz..
- Biz ne uyuşuk milletiz..
- Biz ne aptal milletiz..
Türk çalışkandır, zekidir, uyanıktır; ama, biz tembeliz,
biz aptalız, biz uyuşuğuz...
"Türk" ayrı millettir..
"Biz" ayrı milletiz.
•
Dünyada bir Türk sorunu var..
Arap sorunu yok, Iranlı sorunu yok, Pakistanlı sorunu
yok; Türk sorunu var...
Çünkü Türk, Viyana kapılanna dek uzanan bir impara-
torluk kurmuş, Hıristiyan halkları buyruğu altına alıp
yönetmiş, köylerine gidip çocuklarını devşirmiş, yeniçe-
ri ocağını kurmuş; o günden beri, Avrupalı, çocuğunu
korkutmuş:
"Seni Türklere veririm ha!.."
Geçmişin anıları bugün Avrupalının bilincine yüklü-
dür, kolay kurtulamazlar, annamazlar; ama, uygarlaş-
tıkça bu ilkellikten kurtulacaklar...
Biz, "Türk sorunu'nu, hem kendi içimizde, hem Batı'-
da çözmek zorundayız. Kendi kendimizi küçük görerek
hiçbir yere varamayız; kendi kendimizi överek de bir ye-
re ulaşamayız. önce çağdaş uygarlığın benimsediği
insanca bakış açısını yakalamakla işe başlamakgerek...
"3. Binyıl'a Dodru" yazı dizisini okuyor musunuz?
Bu yazı dizisinde, çoğu zaman, 21. yüzyıla insanca
bakış açısını yakalayan ünlülerin düşünceleri sergileni-
yor Çağımızda dünya bir bütündür. 2000'e yaklaşan
gezegenimizde açlık, sefalet, bağnazlık, ilkellik, haksız-
lık, zulüm ve savaş varsa, bunu doğrudan uygarlığın bir
ayıbı saymak daha gerçekçi bir yaklaşım olur. Çünkü
bugün dünya egemenliğini elinde tutan Batı, öz çıkarla-
rını dünya düzeni gibi yürütmeye kalkmasa, insanlık
daha hakça bir düzene kavuşabilirdi. "3. Binyıl'a Doğru"
dizisınden şimdiye değin ortaya çıkan bir başka gerçek
de, serbest piyasa ekonomisiyle hiçbir sorunun çözüle-
meyeceğidir...
Fiyatların serbestçe oluşması lattır...
Laftakalmaktadır.
Çağımız dünyasında fiyatların oluşmasını etkileyen
en önemli temel madde petrol!..
Petrol fiyatı serbest mi?..
Eğer serbest olsaydı Körfez Savaşı çıkar mıydı? Ame-
rika'nın Arabistan'da ne işi olurdu?..
•
Halkların değil; ama, belki insanların toptan aptallığını
dile getirmek olanağı var. İnsanlık, kendi kendisini yok
edecek bir düzenin ardında sürüklenip gidiyor; doğayı
tüketiyor; sanayi atıklarını tüketemediği için geleceğinin
cehennemini yaratıyor.
Kendi kendimize haksızlık etmeyelim, yalnız Türkiye
değil, dünya bir çıkmazın ıçindedir.
Biz, bu düzenin çıkmazı içinde kendi payımıza düşen
aptallığı üstleniyoruz.
MARMARIS'TE
UCUZ TATİL
Tam Pansiyon 300.000.-TL.
Ülkemizin cennetturizm beldelerinden Marmaris 'te
deniz. güneş ve yemyeşil orman sizleri bekliyor.
DİLEYENE 4 AY TAKSİTLE
AYRINTILI BİLGİ VE REZERVASYON
Merkez: Kızılırmak Sokak 21 /4 Bakanlıklar-ANKARA
Tel: 0-312-425 03 25-4181061 -425 68 79Faks' 42561 24
Izmir: Şehit Nevrez Bulvarı No: 26/4 Alsancak-İZMİR
Tel: 0-232^84 41 92 - 425 69 28
Istanbul: Avnı DılligilSok. 12/4Gayrettepe-ISTANBUL
Tel: 0-212-288 54 66
Tesisler: Ziraatçiler Dinlenme Tesisleri AktaşMevkii
Marmaris-MUĞLA
Tel: 0-252-41312 23 (3 Hat)
Şevgiyîe
Özlemle
Anıyoruz.
DİSK 9. Genel Kurul Delegelerine
DUYURU
Tüm delegeleri, Konfederasyonumuzun 9. Genel
Kurulu'nun sınıfsal görevlerini tartışmak amacıyla
düzenlediğimiz toplantıya çağınyoruz.
DEVRtMCl-DEMOKRAT PLATFORM
Toplanü Yeri: DlSK Sendikalar Binası, Kat 7, Merter-lstanbul
Gün: 31 Temmuz 1994Pazar, Saat 13°°-17.<"
Irtibat Adresi: DÎSKH'ümka-Iş Sendikası, Vezirçeşme Sk. No.3
Aksaray-Ist. Tel: (212)531 03 84
Romanlannız ve Ansiklopedileriniz
yerinizden almır. Tel: 554 08 04