29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29TEMMUZ1994CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Yeni yüzyılahangiyüzle gireceğiz! MELİH CEVDET ANDAY T oplumbilimin bize öğ- rettiği gelişim tarihi, beni hep şu önemli soru ile.karşı karşıya bırakır: Geri bir toplumdan gö- rece ileri bir topluma ge- çiş, neden eskisini tümden yok etmi- yor? Evet, ilkel toplumdan köleci toplu- ma, köleci toplumdan feodal topluma, feodal toplumdan kapitalist topluma, lcapitalist toplumdan sosyalist toplu- ma geçilmiş, ama bunlar gene de yan- yana yaşamayı sürdürmüşler, sürdü- rüyorlar. Dcmek bu değişik toplumlann ta- rihçe sıralanması hem doğru, hem yanlış. Ancak şunu da unutmamak gerekir, toplumbilimci bu sıralamayı yaparken tüm dünyanın toptan değiştiğini söy- lemek istemiyor, her çağın tipik top- lum biçimlerini anlaüyor. Böyle olduğuna göre de çağdışı top- lum biçimleri ya olduğu gibi ya da kı- hk değiştirerek süregitmektedir. İlkel toplum, bilindifi gibi 20-30 bin yıl önceki toplum değil, çağımıan to- tem ve tabuya inanan geri kalrruş top- lumudur. Bu tür toplumlarda tarih başlamamıştır daha. Geri kalmış Islam ülkelerinin feodal bir düzen içinde yaşadığını biliyoruz. Sırayı bozup köleci toplumu atla- dımmı? Hayır, atlamadım, bu yazımda özel- likle o konu üzerinde durmak istiyo- rum. Kapitalizm, bütün geri kalmış ülke- leri sömürürken, kara derili insanlan uzun süre köle gibi kullandı. Demek köleciük ve kapitalizm iç içe bulundu. Bunun ibret verici örneği, kapitaliz- min en gelişmiş toplumu olan Birleşik Amerika'da yaşanmıştır ve yaşan- maktadır. Ancak burada kölecilik, lincoln'- dan sonra ırkçılık biçimine büründü. Irkçdık nedir? Irkçılık, üstün ırk savının içerdiği, aşağı ırk varsayımı ile oluşur. Bu inançla dünyayı ele geçirmeğe kalkan Naiikr, girdikleri her ülkede. en başta Yahudileri yok etmeye girişti- ler. Naziler için kara derili elbette aşağı ırktandı. Şuracıkta söylemeden gecmeyelim ki, üstün ırk-aşağı ırk bölümlemesini bilim yadsır. Ünlü beyin cerrahımız Prof. Yaşar- gil, Zürih hastanesinde yatuğım gün- lerden birinde bana. - Zenci beyni ile beyaz adam beyni arasında hiçbir fark yok, demişti. İşte bilimin sözü budur. Ama Hitler Almanyası'nda bilim adamlan bu sözü söyleyemiyorlardı. Orda bu söz yasaktı. Ya Birleşik Amerika'da? Bizde her zengin olanın ilk işi Birle- şik Amerika yolculuğuna çıkmaktır, Zengin olma yolunu tutan (sonra ol- du) eski bir arkadaşım da (sonra arka- daşlığımız bitti) bu yolculuğu yapmış- tı. Çünkü Birleşik Amerika, zenginle- rin kâbesidir. Oraya her giden, dönü- şünde zencileri küçümser. Bu arkadaş da, baktım, o havaya girmiş: Birleşik Amerika'nın güney eyaletlerinden bi- rinde bir çiftlik sahibinin evine konuk olmuş; sofrada zenci bir uşak hizmet ediyor, evsahibi zenciyi göstererek, - Bunlar çocuk gibidirler, demiş. Ne demektir bu? "Gelişmemiş" de- mektir. İşte köleliğin kaldınlmasından son- ra, zengin Amerikahnın zenci görüşü budur: Kara derili. gelişmemiş bir ın- sandır. daha çok hay\'ana yakındır. buna göre davranmak gerekir. Gazetemizin "3. Binyıl'a Doğru" dizisindeki "Psikiyatride ırkçılık aşü- malı" başlıkh yazısında (14.7.1994) ABD'li siyah psikolog Prof. Alvin F. Poussaint'in söylediklerini okurken ürperdim. Yazısının başlannda şöyle diyor si- yah psikolog: "Kölelik dönemi sırasında Beyaz profesyoneller, Siyah insanların özgür yaşama yeterlilikleri bulunmaması ne- deniyle, Güney'de bulunan kölelere oranla Kuzey'de bulunan özgür siyah- lar arasında akü hastalıklarının daha fazla olduğunu tartışıyorlard). Köleli- ğin, siyahları psikolojik bozukluktan konıyan sevecen bir kurum olduğu üze- rinde anlaşmışlardı. Siyahların. reka- bete açık bir toplumun insafsız katılığı ile başa çıkamayacak narin yapılı uyumsuz kişiler olduğuna inanüıyor- du." Şu duruma bakın, siyahlar özgür yaşayamayacak denli narin ınsanlar- mış. onlara en uvgun düşeni köle ol- makmış! Bunu söyleyen sözüm ona bi- lim, 20. Yüzyılın bılımi! Bu bilimle 3. Binyıl'a nasıl girilir? İşte güneyli beyaz çiftlik sahibinin siyahlar için söylediği, "Bunlar çocuk gibidir" sözünün bilim- ce onaylanması. Hayır, ilkçağda bile kölecilik böyle- sine yüceltilmemişti. Siyah psikoloğun şu sözleri ise dü- pedüz korkunç bir durumu ortaya koymaktadır. "Bazı Siyah topluluklarda psikiyatr- dan polis memurundan korkulduğû gibi korkulmaktadır. Bir Siyahın bir psiki- yatr ile ilk ilişkisi genellikle doktorun, hastanın toplumdan uzak, hapishane benzeri bir hastahaneyezorla kapatılması için talimat \eren bir belgeyi im/aladığı zaman olmaktadır." Demek Birleşik Amerika'da sözü- mona psikoloji, Siyah adamı şu seçim karşısında bırakmaktadır: Ya" kölelik, ya zindan. Böylesine kirlenmiş bir yüzyıl. yeni yüzyıla hangi yüzle girecektir? İnsan haklan öncülüğüne kalkan Amerika'nın şu durumuna bakın! Kapitalizmin en gelişmiş evresi, na- sıl olur da köleciliği kendi parçası ya- par ve nasıl olur da ırkçılığa sözüm- ona bilimsel bir kılık gjydırir! Yoksa toplumbilimin ortaya attığı tarihsel evreler, sadece adlardan mı kurulu? Yazınıın başında, eski yapısal ilişki- lerin yeni yapısal ilişkilerle yan yana yaşadığını söylemiştim; şimdi bunu değiştirmem gerekiyor: Eski yapısal ilişkiler, yeruleriyle iç içe girip kaynaşı- yor. Bu nasıl ilerlemedir? ARADABIR Prof.Dr. S. OĞUZ KAYAALP Hacettepe Üni. Tıp Fakültesi Prof.Dr. Kaymakçalan'ı Anarken... Ülkesine ve insanlığa seçkin bir şekilde hizmet eden, hizmetin telaşı ve tutkusu içinde kendini çevresine yete- ri kadar tanıtamadan sonsuzluğa göç eden insanlarımı- zın sayısı Türkiye'de epey fazladır. Bunlar politika ve sanat dalları ile uğraşan kişiler olsalardı çevreleri, tanı- yanları, destekleyenleri ve alkışlayanları çok daha fazla olurdu. Bilim ve araştırma alanında ya da teknik alanlar- da seçkinlik kazanmış olanlar bu bakımdan göreceli an- lamda şanssız kişilerdir. Aslında bunların çoğu, bu du- rumu şanssızlık olarak kabul etmeyecek, hatta yaşam- larının bu yönünü düşünmeyecek kadar dünya görüşü alışıldığın dışında olan kişilerdir. Böyle kişilerden biri, on yıl önce temmuz ayında, ya- şamının üretken çağmda yitirdiğimiz Ankara Üniversite- si Tıp Fakültesi Farmakoloji hocası Prof.Dr. Şukrü Kay- makçalan'dır. Benim hocam ve sonra çalışma arka- daşım olması nedeniyle kendisini yakından tanıdım. 1946 yılında, Tıp Fakültesi'nden mezun oluşunun ar- dından atandığt Sıtma Savaşı hekimiiği ile başlayan meslek yaşamını üstün düzeyde eğitici, araştırıcı ve uluslararası alanda tanınmış bir ilaç ve madde bağımlı- lığı uzmanı olarak tamamladı. Yaradılıştan titiz, çalışkan, ciddi ve motivasyonlu bir kişi idi. Eğitici olarak Ankara, Hacettepe ve Ege tıp fakültelerinde binlerce hekim ada- yının farmakoloji eğitimine katkıda bulundu. Derslerinin her saatini bir sanat eseri titizliği ve özeni ile hazırlama- sı ve öğrencilerinin takdirlerini kazanması ile tanınırdı. Işlediği konuların tarihçesine önem verdiği kadar konu- nun güncel yanlarını eksiksiz olarak aktarmaya da bü- yük bir özen gösterirdi. Araştırmalarını esas olarak ilaç ve madde bağımlılığı- nın deneysel incelenmesi üzerinde yogunlaştırdı. Mor- fin, eroin ve benzeri maddelerle esrarın farmakolojik özelliklerinin ve bunların suiistimali ile bağımlılığının bi- linmeyen yönlerinin aydınlatıtmasına büyük katkılarda bulundu ve kendisine uluslararası alanda haklı bir ün sağladı. Yaşamının son yıllarında esrarın farmakolojik, biyolojik ve tıbbi yönlerini ayrıntılı biçimde inceleyip ir- deleyen, Ingilizce bir kitap yazma çabasına girmişti. Bu- nun için 3000'den fazla (pek çoğu ayrıbaskı ve az bir kısmı fotokopi olmak üzere) literatür toplamıştı. ölüm, bu çabasının amacına ulaşmasına fırsat vermedi. Topla- dığı literatür koleksiyonu, halen Viyana'da, Birleşmiş Milletler binasındaki bir kitaplığm ayrı bir bölümünde is- teyenlerin istifadesine sunulmuştur. Prof.Dr. Şükrü Kaymakçalan'ın başka bir çalışma ala- nı, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün ve Dünya Sağlık ör- gütü'nün ilgili bölümlerinin, ilaç ve madde suiistimali ve bağımlılığın önlenmesine ve bunun yarattığı evrensel felaketin denetim altında tutulmasına yönelik etkinlikleri idi. Bu etkinliklerde tam bir dünya otoritesi idi. Bu etkin- liklere olan katkı, ölümünden sonra onun ekolünden başka bir farmakoloji uzmanı tarafından sürdürüldü. An- cak Dışişlerı Bakanlığı ilgili dairesinin, sonucu itibarıyla skandal sayılabilecek anlaşılmaz bir tutumu sonucu, Türkiye'de bu konudaki ekspertizin bu etkinliklere yan- sıması kesildi. Ulusal düzeyde Proi.Dr. Kaymakçalan'ın, Sağlık Bakanlığı'nm ilaçlarla ilgili düzenlemelerine ve komisyon çalışmalarma sayılamayacak kadar katkılan olmuştur. Bu büyük bilim ve hizmet adamının aynı zamanda ne kadar yetenekli bir duygu adamı olduğunu, ölümüne ya- kın yazdığı ve cenaze töreninde odiyo-teypten kendi se- sinden dinlenilen "Hiç kolay olur mu?" şiiri ile fark ettik. Bu yönünü, bu uzun şiirden aldığım bir bölümle okuyan- lann takdirine sunuyorum: tl Hk; kolay olur mu?/ Insanlığın yaranna/ DlktJğim fl- danlar/ Gölge ve meyve vermeden,/ Billmde ve top- lumda/ DOrustlük ve özverlnin/ Saygınlık kazanması İçin/ Yaptağım uğraşların/ Sonucunu almadan/ ölûme evet demek/ H\ç kolay olur mu?" Ruhun rahat ve şen olsun aziz Hoca. Yaz okullanveAnkaraBilimMerkezi ANMA Sendikamızın MYKüyesi, Elk. Müh. CİHAN KAYIKET ve HÜSEYİN DEMİR'in yaşamlannı yitirmekrinin 2. yılında amlan mücadelemize ömek olacaktır. ENER-SEN Düeğimiz o ki Ankara Altınpark'taki bilim merkezimizin kaderi, baa sanateserlerininkinebenzemesin. Doç. Dr. SUZAN ERBAŞ Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Y orucu bir öğrenim ynhndan sonra, okullann kapandığı günkü öğrencilerin sevinci görülmeye değerdir! Karne- ler havada ucar. çocuklann yuzlerinden mutluluk oku- nur ve tatile doğru koşarlar. Çocuklann önlerinde, dinlenmek ve yeni öğrenim yıhna güç toplamak için tam üç zamanlan vardır! Dinlenmek, uyumak, sinemaya gıtmek. gezmek, arkadaşlarla lafiamak... Hepsi yorgun öğrencilerin en doğal hakkıdır. An- cak tatil üç ay sürmekte ve buda bazı so- runlan birükte getirmektedir. Örneğin, veli açısından bakım sorunu ön plana cıkmak- tadır. Bu sorun, çocuğun yaşı ile ters oran- tıhdır. Çalışan bir annenin izninin en fazla bir ay olduğu düşünülürse bu annenin en az iki aylık bakım sorununu çözmesi ge- rekmektedir. Dün, yıllar önce Ankara daha küçük bir kentken ve insanlar çoğunlukla az katlı bahceli konutlarda otururken çocuklann bakım sorununun çözümü daha kolaydı: Çocuklar evlerinin yanında. ağaçlann on- lan yakıa yaz güneşinden koruyan gölgele- ri altında arkadaşlanyla oynarlardı. O zamanlarda bile birbirinden ayn içe- rikte ve niteliklerde yaz kurslan vardı. Or- nek olarak, Ankara II Spor Müdürlüğü ta- rafından düzenlenen yaz spor okullan... Farkh yaş gruplanndaki çocuklar büyük sayıdaki spor dallanndan birinde yanm gün spor yapma olanağı bulurlardı. Bu kurslann ücretleri çok düşüktü ve aileler tarafından karşılanması sorun yaratmazdı. Doğaldır ki bu yaz okullan, çocuklara spor olanağı tanımamn yanında ilgili spor fede- rasyonlan için de genç yetenekler keşfet- mek için de uygun bir zemindi. Başka çocuklar da yaz aylannda cami- lerde düzenlenen Kuran kurslanna katılır- lardı. Bugün, Ankara halkının büyük birbölü- mü yüksek apartmanlardan oluşan yeni si- telerde oturmaktadır. Her ne kadar site- lerin bahçelenne ağaçlar dikilmiş ise de bunlann gölge \ermesi uzun yıllar alacak- tır. Aynca kannca yuvasını andıran blok- larda komşuluk ilişkileri son derece zayıf olmaktadır. Çocuklann büyük bir bölü- münün semt okullan yerine merkez okul- lanna gidiyor olması da bu çocuklann oturduklan mahallede fazla arkadaş bu- lunmamasını gündeme getirmektedir. Bu boşluk, şimdi bazı özel ve resmi kuru- l.uşlar tarafından doldurulmaya çalışılıyor. Özel kuruluşlar çok doğal olarak kazanç amacı ile bu soruna bakmaktadırlar. Bun- lann başında, yaz boyu boş duran tesisleri olan özel okullar yer ahr. Onlar. fıziksel olanaklan ve tanınmışlıklanna göre çalış- malanna fıyat biçmektedirler. Programla- n, eğlence ve spor ya da öğrenme ve dersle- ri destekleyici nitelikte olmaktadır. Burada en elverişli (ideal) bir yaz okulu- nun nasıl olması gereküğini irdelemek ge- rekir: Elverişli bir yaz okulunda. çalışan annelerin çocuklannın bakım sorunu ön planda değıldır. Amaç. bütün çocuklann tatıl zamanlannı en iyı biçimde değerlen- dirmektir. Dinlenmek, eğlenmek ve arka- daşlık kurmak: bunun vanında spor \ap- mak ve ek bilgiler edınmek hedeflenir. Unutmamak gerekir ki eğitim sistemimiz. öğrencilere yılda sekiz ay (pek de çekıcı ol- mayan yöntemlerle) bilgi pompalanmakta, geri kalan dört ayında da başıboş bırak- maktadır. Yaz okullan burada bir denge kurmalı- dırlar. Bu demek: dinlenmeye, eğlenmeye ve spora ağırlık verirken öğrenmeyi de eğ- lenceyle bağdaştırmalıdırlar. Canlı bür ömek: Resmi kuruluşlann yaz kurslannın bu ülkelere genellikle bağh kal- dıklan görülmektedir. Örnek olarak İl Spor Müdürlüğü'nün halen düzenlenen spor yaz okulu. belediyenin geçen yıllarda ayn alanlardaki (spor ve sanat) çalışmalan gösterilebilir. Burada özellikle bu yaz TÜBİTAK. An- kara Büyükşehir Beledıyesı ve Feza Gür- sey Bilim Merkezi'nce düzenlenen Yaz Bi- lim Okulu'na değınmek gerekiyor. Hazi- ran ayının başında; okul tatıhnden itibaren üçer haftahk üç ayn devrede çalışma yapı- lacağı, çeşitli araçlarla halka duyuruldu. Ahnan bilgılere göre programın amacı, ilk ve ortaokul öğrencilerine, bilimin aslında ne kadar eğlenceli olduğunu göstermekti. Kursun yapılması planlanan Altınpark'- taki Feza Gürsey Bilim Merkezi'ne, ilan- dan hemen sonra kayıt >aptırmaya gelen anne-babalann. bu merkezde bulunan ve öğrencilere "eğlendirerek fen konuları"nı tanıtan araç-gereçlenne hayran olmamala- n olanaksızd ı. Bir hafta sonra gidenler ise merkezin onanm dolayısıvla kapalı olduğunu. oku- lun kaydının gecici bir zaman için yakında bulunan 23 Nisan Kültür Merkezi'nde yapılacağını öğrendiler. Buraya başvuran anne-babalara ise fen biliminin çocuk ya- ratıcılığına yönelen ve çocuklan sonuçlan ile eğlendiren pozitif yanı ağjrhklı olan bir program yerine, din ve ahlak derslerine de önem veren değıştınlmiş bir program su- nuldu. Gayet doğaldır ki bu biçimde değiş- tırilen program karşısında kayıt yapmak- tan cayanlar oldu. Burada bir ikilem doğmaktadır. Bir yan- dan Ankara Belediyesi destekli yeni bir program, öbür yanda merkezden avnlan eski personel tarafından ayn bir ortamda yürütülen asıl program... Asıl programa katılan çocuklar. bu gün- lerde doğada çeşitli böcekler aramakta. rüzgârgülleri \ apmakta, zaman zaman ku- ramsal. zaman zaman da gezerek ve dene- yerek yaşamlannda unutamayacaklan bir tatil gecirmektedirler. Belki de bu yaz, bu çocuklar. bilimin ne kadar güncel ve ilginç olduğunu öğrendikten sonra, "kış" okulla- nndaki "tebeşir" biliminin can sıkıcıhğı bi- le onlan bezdiremeyecek. Sonuç: Ankara Bilim Merkezimizde tat- sız olaylar yaşanmaktadır. Bu anda bilim merkezi yeniden açılmıştır. ancak çocukla- nmız bilim okullanna ayn bir ortamda de- vam etmektedir. Dileğimiz o ki Ankara Altınpark'taki bilim merkezimizin kaderi, bazı sanat eserlerininkine benzemesin. TARTIŞMA Kendisiyle banşık olma T ibetliBudistlider DalaiLama,"3. Binyd'a Doğru" dizisinde yayımlanan yazısında özetle şunlan söylüyor: "Çe\Te ya da benzeri dış durumlan değiştirebilmek için önce kendi içimizde değişmeliyiz... Dünyada gerçek barışa, kişisel banşla vanlabilir. Burada kişinin sonımluluğu çok açıktır, çünkü kişinin özbenliğinde bir banş havası yaratdmaJı, sonra bu aileye, topluma ve giderek dünyay a yayümaüdır." Bize adeta Mustafa Kemal'in "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesini anımsatan Dalai Lama'nın bu sözleri, felsefecilere ve bilgi ile düşünebilen herkese pek de yabana olmasa gerek. Her ne kadar, Doğu felsefesi ile olan ilişkisi kesin olarak büinemiyorsa da günümüzdeki kimi sorunlara ışık tutmayı sürdüren, Batı antikçağının -bugünlerde >ine gözlerin kendisine çevrildiği- fılozofu Platon da aslında Dalai Lama'nın görüşündedir. Gerçi Platon bunu "adalet" kavramı araalığı ile söyler. "Adalet"in kişide ve toplumsal ilişkilerle devlet yönetiminde farkh anlamlanna işaret eder. Ama sonuç ayrudır: Toplumsal ilişkileri değiştirmek, onlann insanca (erdemli) gerçekleşmelerini sağlamak istiyorsak önce insanın (kişinin) değişmesi gerekmektedir. Bunu öğreniyoruz Platon"dan. Aynca da böyle bir ilkenin zamanla değişmey en. bugün de yüzyıllar öncesi gibi aynı derecede doğru ve geçerli olduğunu görüyoruz yaşadıklanmızdan. Örneğin "çevre sonınlan"na köklü çözümler bulabilmek için doğaya bakışımızın değişmesi gerekmektedir. Sevgili Oruç Aruoba'nın geçen yıllarda Cumhuriyet'te yayımlanmış bir yazısını arumsamaktayım. Orada bu bağlamda söylenmek istenen ve son derece önemli gördüğüm bir düşünce şu idi: Doğa, bütün canlılar. onlann ilişkileri ve koşullanyla birlikte vardır. Bu bakımdan doğa "bizim" değildir. Ama "biz". kendimize 'insan" adını taktığımız varlık, öbür canlılarla birHkte. doğanın birparçasıyız. Doğayı "bizim" diye gören çevreci söylem, tümden yanlıştır bu açıdan. İnsanın doğayı sahiplenmeye ve onun üzerinde her istediğini yapmaya hakkı yoktur. Bu görüşten yola çıkarak. "çe>Te sorunlan"m böyle bütüncül bakışa sahip insanlann çözebilecekleri söylenebilir. .Ama sorunlar tükenmiyor. Burada da bir başka sorun çıkmaktadır karşımıza: Böyle bir bakış edinilebilir mi? Edinilebilirse nasıl? Bu sorunun yanıünı Dalai Lama venvor: "Önce kendimizle barışmalıyız." "Kendisiyle banşık oİma"run ne demek olduğu ise bir başka yazı konusu olabilecek felsefe sorusudur Başka alanlardan da örnek verilebilir: Çağımızda "demokrasi" sorununu da bu çerçevede değerlendirmek doğru olur. Zira, kendileri "demokrat" olmayan kişılerden toplumda demokrasiyi kurmalanru beklemek anlamlı değildir. Tıpkı kendi ilişkilerinde "öz>erili" olamayanlann, başkalanndan "özveri" istemelerinin anlamlı olmadığı gibi. Dalai Lama'nın görüşleri. aynı zamanda, "sema>i" olmayan dinlerin felsefeye çok daha yakın olduklannı da düşündürmesi açısından ilginç görünüyor. Dr.lsmaUH. Demirdöven UĞURMUMCU CÎN AYETt Atillâ Coşkun 80.000TL 2. BASKI CEMYAYINEVİ BELGE YAYINLARI Deniz'in 7. Basrvtsv Çtfttv BÜTÜN BÜYÜK KİTAPÇILARDA "" * DESİZ • Bir İsyancımn İzleri Turan Feyizoğlu "Türkiye'nin insanlan onu çok sevdi, 6 Mayıs'ta halkın yüreğinde birşeyler derinden sarsıîdı. O yapılması gerekeni hiçbir zaman ertelemedi. O bir isyancıydı..." 320 Sayfa + 24 Savfa Fotoğraf Eden: 160000 TL TÜRKİYE'DE DEVRİMCİ GESÇLİK HAREKETLERİ TARİHİ Cill 1:1960-68 Hazırlayan: Turan Feyizoğlu "Türki\e Gençlik Hareketi uzun bir yürüyüştü. 1960 başlannda başlayan bu siireç çalkantılı gelişmelerle 1980 güzünde son buldu. Bu kitap Türkiye Devrimci Gençlik Hareketlerinin Tarihini kendi doğal akışı, dönüşümü ve söylemi içinde vermeyi amaçlıyor. Büyük Boy. 720 Sayfa, 300000 TL Ödemeli gönderilir. Toplu siparişlerde indirim yapılır. GESFL DAĞIT1M: BELGE L'LUSIARARASI YAYISÇIUK Başmüsalıip Sok. Talas IIan So 16/302 Cağaloğlu • İST Tel: (0212) 511 63 20 PENCERE Aptallığın Enlem ve Boylamları... Bizim Ceza Kanununun ünlü 159. maddesine göre Türklüğe hakaret eden kişi. bir yıldan altı yıla kadar ağır hapis cezasına çarptırılır. Dikkat gerek!.. Kimi zaman in- san öfkelenir, ağzından olmadık bir laf çıkabilir... Eski kuşağın dilinde bir deyiş vardı: "Millet değil, illet!.." Sık sık yinelenen bu deyişe herkes alışıktı; ama, sen kalk da konuş bakalım: - Türk milleti, millet değil, illettir!.. Bir kahvede bu lafı ettin mi "sadık muhbir vatandaş" hemen resmi makamlara duyurur; ondan sonra derdini anlatamazsın, yandı gülüm keten helvaolursun... Düşündüğünü söyleyiş biçimi çok önemlidir, bir özde- yişimiz "Söveceksen anama, makam ile söv" der. Kendi kendimizi tanımlarken "Türk" sözcüğünün yerine "biz" sözcüğünü oturttuk mu, Ceza Yasası'ndan kurtuluruz' - Biz ne tembel milletiz.. - Biz ne uyuşuk milletiz.. - Biz ne aptal milletiz.. Türk çalışkandır, zekidir, uyanıktır; ama, biz tembeliz, biz aptalız, biz uyuşuğuz... "Türk" ayrı millettir.. "Biz" ayrı milletiz. • Dünyada bir Türk sorunu var.. Arap sorunu yok, Iranlı sorunu yok, Pakistanlı sorunu yok; Türk sorunu var... Çünkü Türk, Viyana kapılanna dek uzanan bir impara- torluk kurmuş, Hıristiyan halkları buyruğu altına alıp yönetmiş, köylerine gidip çocuklarını devşirmiş, yeniçe- ri ocağını kurmuş; o günden beri, Avrupalı, çocuğunu korkutmuş: "Seni Türklere veririm ha!.." Geçmişin anıları bugün Avrupalının bilincine yüklü- dür, kolay kurtulamazlar, annamazlar; ama, uygarlaş- tıkça bu ilkellikten kurtulacaklar... Biz, "Türk sorunu'nu, hem kendi içimizde, hem Batı'- da çözmek zorundayız. Kendi kendimizi küçük görerek hiçbir yere varamayız; kendi kendimizi överek de bir ye- re ulaşamayız. önce çağdaş uygarlığın benimsediği insanca bakış açısını yakalamakla işe başlamakgerek... "3. Binyıl'a Dodru" yazı dizisini okuyor musunuz? Bu yazı dizisinde, çoğu zaman, 21. yüzyıla insanca bakış açısını yakalayan ünlülerin düşünceleri sergileni- yor Çağımızda dünya bir bütündür. 2000'e yaklaşan gezegenimizde açlık, sefalet, bağnazlık, ilkellik, haksız- lık, zulüm ve savaş varsa, bunu doğrudan uygarlığın bir ayıbı saymak daha gerçekçi bir yaklaşım olur. Çünkü bugün dünya egemenliğini elinde tutan Batı, öz çıkarla- rını dünya düzeni gibi yürütmeye kalkmasa, insanlık daha hakça bir düzene kavuşabilirdi. "3. Binyıl'a Doğru" dizisınden şimdiye değin ortaya çıkan bir başka gerçek de, serbest piyasa ekonomisiyle hiçbir sorunun çözüle- meyeceğidir... Fiyatların serbestçe oluşması lattır... Laftakalmaktadır. Çağımız dünyasında fiyatların oluşmasını etkileyen en önemli temel madde petrol!.. Petrol fiyatı serbest mi?.. Eğer serbest olsaydı Körfez Savaşı çıkar mıydı? Ame- rika'nın Arabistan'da ne işi olurdu?.. • Halkların değil; ama, belki insanların toptan aptallığını dile getirmek olanağı var. İnsanlık, kendi kendisini yok edecek bir düzenin ardında sürüklenip gidiyor; doğayı tüketiyor; sanayi atıklarını tüketemediği için geleceğinin cehennemini yaratıyor. Kendi kendimize haksızlık etmeyelim, yalnız Türkiye değil, dünya bir çıkmazın ıçindedir. Biz, bu düzenin çıkmazı içinde kendi payımıza düşen aptallığı üstleniyoruz. MARMARIS'TE UCUZ TATİL Tam Pansiyon 300.000.-TL. Ülkemizin cennetturizm beldelerinden Marmaris 'te deniz. güneş ve yemyeşil orman sizleri bekliyor. DİLEYENE 4 AY TAKSİTLE AYRINTILI BİLGİ VE REZERVASYON Merkez: Kızılırmak Sokak 21 /4 Bakanlıklar-ANKARA Tel: 0-312-425 03 25-4181061 -425 68 79Faks' 42561 24 Izmir: Şehit Nevrez Bulvarı No: 26/4 Alsancak-İZMİR Tel: 0-232^84 41 92 - 425 69 28 Istanbul: Avnı DılligilSok. 12/4Gayrettepe-ISTANBUL Tel: 0-212-288 54 66 Tesisler: Ziraatçiler Dinlenme Tesisleri AktaşMevkii Marmaris-MUĞLA Tel: 0-252-41312 23 (3 Hat) Şevgiyîe Özlemle Anıyoruz. DİSK 9. Genel Kurul Delegelerine DUYURU Tüm delegeleri, Konfederasyonumuzun 9. Genel Kurulu'nun sınıfsal görevlerini tartışmak amacıyla düzenlediğimiz toplantıya çağınyoruz. DEVRtMCl-DEMOKRAT PLATFORM Toplanü Yeri: DlSK Sendikalar Binası, Kat 7, Merter-lstanbul Gün: 31 Temmuz 1994Pazar, Saat 13°°-17.<" Irtibat Adresi: DÎSKH'ümka-Iş Sendikası, Vezirçeşme Sk. No.3 Aksaray-Ist. Tel: (212)531 03 84 Romanlannız ve Ansiklopedileriniz yerinizden almır. Tel: 554 08 04
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle