26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ1994 PERŞEMBE DİZtYAZI 3 A DOÖJİU Puşkin Fonu Başkanı Sergeyevich Likhachev Rusya'nın tarihsel mirasını Cumhuriyet için yazdı Ruslann şanssızlığı, saflıklarıYazı okumaya başlanırken yazann seçtiği ko- DU hakkında hemen karar venlmemeli. Benim tek istediğim, Rus tarihinin bugün tutsağı olduğu ön- yargılardan kurtulmasıdır. Rusya'ya ve Rus tari- hine doğal bir gözle bakılmasından yanayım. Herşeydenönce dikkatimizı Rusya'nın coğraf- yasal konumunun ne anlama geldiğine çevirelim. Özellikle tarihinin ilk yüzyıllannda Rus ülkesi için Kuzey ve Güney'in arasında yer almak çok önemli idi. Avıasya'dan çok Iskandinavya olarak da tanımlanırdı. Garip gelmekle birlikte Asya'ya daha az ilişkinmiş gibi kabul edilmekteydi. Kendine özgü eski putperest kültûrü hesaba ka- tılmazsa, Rus kültürünün oluşmasında Iskandi- nav ve Bizans kültürleri kesin rol oynamıştır. Bizans, Rus kültürüne, Hıristiyan dininin ma- neviyatçı tinini katarken Iskandınav kültüıû de askeri prenslık sistemi ile etki etmiştir. 1918'de Rusya'da ortaya çıkan ulusal aşağılan- manın oluşturduğu koşullar altında Almanya ile yapılan Brest-Litovsk Antlaşması ile aşağılanan Rusya, bugün yeniden yapılanırken Avrasya dü- şüncesi ortaya çıkmıştır. tskandinavya'nın, Rusya'da belirgin bir devlet gûcü kurulmasında ne gibi etkıleri olduğu soru- sunu yanıtlarken Rus tanhinde demokrasi gelene- ğinin olup olmadığı sorusu karşımıza çıkar. Rus- ya'da demokrasi geleneğinin olmadığı ve olağan bir devlet gücünün gelenekselleşmiş olduğu dü- şûncesi yaygındır. Ama bu önyargıdan başka bir şey değildir. Bu basmakalıp dûşünceleh çüıüten bütün ger- çekleri gözler önüne sermeyeceğiz, yalnız bazı- lanna parmak basacağız. 1945'te Ruslar ile Yunanlar arasında yapılan anlaşma şu sözlerle biter: "Bütün prenslerden ve Rusya'daki bütün insanlardan_" Burada amaçla- nan bütün insanlar yalnız Slavlar değildir. özel bir seçim yapılmadan Fin-Uygur kabileleri de amaç- lanmışur. Prensler tebalannı kesinlikle prenslik meclisi ile yönetirdi. Bir prens, daha yaşlı bir prense -düşü- nen boyarlara- danışmadan günlük işlerine başlamazdı. Prense bağlı düzenli bir kurul vardı. Prens adamlan ile tartışmadan hiçbir adım atmazdı. Rusya'da kanun yapma görevi de göz önüne alınmıştı. Buna Rus Pravdası denirdi.Grozni'nin (Kor- kunç tvan) zorba yönetimine ve Statin ve haleflerinin zorbalıklan- 'na Rus halkımn karşı koymadığı inancı yaygındır. Her şeyden önce Grozni ve des- potluklan sadece Rusya'ya özgü bir şey değildir. Hükürndarlığının ilk yansında Grozni önemli karar- lar alırken Zemstvo kurulunu top- lantıya çağınrdı. Hükürndarlığının ikinci yansında ise Grozni'nin bir akıl hastası olduğu kesinlikle belir- lendi. öyleyse biraz da Avrupa'ya ba- kıp, Grozni'nin selefı olan ve 1513- 1523 arasında Danimarka'da hü- kümdar olan ve kuzeyin Neron'u olarak tanımlanan Danımarka Kra- lı lChristian'in Isveç derebeyleri- ne uyguladığı kitle halinde ölüm cezalannı anımsayalım. Üstelik Rusya ve Danimarka'nın yüzölçü- mü bakımmdan ne kadar farklı ol- duğu da göz önüne alınırsa Groz- ni'nin zorbalıklan hafıf kalır. Sekiz yüzyıllık geçmişi boyunca Rusya, Çar Petro'nun hükümdarlı- ğından önce hiç Avrupa'dan kop- muş muydu? Evet. Arria bu Büyük Petro'nun başardığı öiçüde olma- mıştı. Tatar istılasına kadar Rusya, Portre Kültür ve yazın tarilıi uzmam 1906'daSt. Petersburg'da dogdu. 1928'de St Petersburg Oniversitesi Toplumsal Bilimler Fakültesı'nden mezun oldu. 1928-1932 arasmda yasadışı baskılara uğradı ve Solovetsky kampında tutuklu kaldı. 1932'den sonra yazın yayınası olarak çalışmaya başladı. SSCB Bilimler Akademisi Yayınevi'nin Leningrad şubesinde düzeltmen olarak çalıştı. 1938'de SSCB Rus Yazın Enstitüsünde araştırmacıhk yapmaya başladı. 1954'ten sonra Rus Edebiyatı ve Sanaü Enstitüsü'nde Eski Rus Edebiyatı Bölûmü başkanı oldu. 1947'dedoktorasınıyaptı. 1953'te Bilimler Akademisi'ne yedek üye, 1970"de ise asil üye seçildi. Bulgaristan, Macaristan, Sırbistan, Avusturya, Ingiltere, îtalya büim akademilennde asil ve yedek üyelikleri vardır. Oxford, Edinburgh, Budapeşte, Sofya, Zürih gibi birçok üniversite Likhachev'e onursal doktor unvanı verdi. Rus edebiyat tarihi, özellikle eski Rus edebiyarı ve Rus kültürü hakkında pek çok temel kitabın yazandır. Likhachev, dikkatını özellikle 19. yüzyıl klasik Rus edebiyatma, Puşkin, Dostoyevski, Gogol ve Tolstoy'un yaratıcılıklanna yöneltmiş, bu konularda araştırmalar yazmıştır. Boris Pasternak'ın "Doktor Jivagö" adlı kıtabı dahil pek çok kıtaba önsöz yazdı. Likhachev, yapıtlannda Rus kültürünü koruma ve gelışürme. Rus sanat tarihi, kentleşme ve bahçe dûzenleme konulanrun üzerinde durdu. lki kez SSCB Devlet ödülü'nü ve 1993'te Rusya Federasyonu Devlet Ödülü'nü aldı. Onlarca kitabı ve yüzlerce yazısı Ingilizce, Almanca, Fransızca, ltaryanca, Japonca, Çekçeye ve öteki bazı dillere çevrildi. 1991 'de ve 1992'de Italya ve Rusya'da "Eski Deviıierden Günümüze Rus Sanan" adlı yapıtı yayımlafldı. Mısır'daki ünlü tarihsel tskenderiye Kitaplığı Örgütü Uluslararası Komitesi'ne seçildi. Şu anda D.S. Likhachev kuruculanndan olduğu Puşkin Fonu'nu yönetmektedir. Bu fonun görevi, tarihsel ve klasik Rus kültür mirasını ve ayduılanmasını korumak ve gelişürmektir. Dimitry Sergeyevich Likhachev likhachev'e göre, Ruslann şansh olduğu sayısu konu var: Bunlardan biri onlann ulusal kişitiğklir. Bu bash bir idşjMk yapısı değildir, çelişkikrle örülûdür. Dindarhk ile tanntanımazük, ilgisiziikfc işbfliruk, konukseverlikle nefret, ulusal kendini aşağı görmefleşovenizm savaşmaktaki başansızhklar ile birden ortaya çıkan ünlü savaş yeteneğL Ruslarda iç içe yaşamaktadır. Kuzey ve Güney Avrupa ülkeleri ile sıkı ilişkiler içindeydi. Novgorod Alman Tüccarlar Birliği'nin üyesi idi. 9. ve 11. yüzyıllar arasında Baltık De- nizi'ni Akdeniz ülkelerine bağlayan ana ticaret yolu Rusya'dan geçiyordu. Rusya 1558'denbaşlayarak 1581 'e kadar Nar- va, Revel ve öteki önemli limanlan ele geçirdi. Bu limanlara yalnız ingilizleT ve Hollandalılar değil, Fransız, Alman ve Iskoçlarda ticaret yapmak için geliyorlardı. okışıınunda yoktır Köleliğın Rus kişiliğini oluşturmuş olduğu söy- lenirve yazılır. Ama Rusya'nın kuzey bölgelerin- de köleliğın hiç olmadığı ve orta bölgelerinde ise çok sonralan oluştuğu hesaba katılmaz. Rus- ya'dan çok daha önceleri Baltık ve Karpat ülke- lerinde kölelik vardı. Yuryev Günü ile köylülerin toprak sahiplerin- den aynlmalanna ızın venlerek kölelik tamamen ortadan kaldınlıncaya kadar, köleler zulümden kurtanldı. Kölelik Rusya'da Polonya ve Roman- ya'dan önce kaldınldı, hatta Amerika'daki zenci kölelik bile daha sürüyordu. L Akxander zamanında köleliğın sınırlandınl- ması için çalışmalar yapılarak köylülerin tam ba- ğımsız olabilmeleri için hazırhklar yapıldı. 1803'te toprağın bağımsız çiftçileri ile ilgili yasa yapıldı, yani bağımsız köylülerin emeği dikkate almdı. 1797'de daha önceki imparator Pavel zama- nında yapılan yasaya göre toprak sahiplerinin le- hine olarak köylülere en fazla haftada üç gün üc- tet ödeniyordu. Çarlık Rusyası'nın çeşitli uluslar için bir cezaevi olduğunu sık sık okuruz ve duyanz. Ama hiç kimse Rus- ya'da Müslümanlık, Musevilik ve Budizm gibi dinlerin, hatta Katoliklik ve Protes- tanlık gibi mezheple- rin korunduğu gerçe- ğini dile getirmez. Rusya'da hukuk kurallan ve insan hak- lan korunmuştur. Po- lonya'da Napolyon ya- salan, Poltava ve Chernigov vilayetle- rinde Litvanya yasası, Baltık vilayetlerinde ise Magdeburg yasası ' geçerli olmuştu. Orta Asya ve Sibirya'da ise yerel yasalar yürürlükte idi. 1885 'te I. Alexander yasa yapma yetkisine sahip, dört aşamalı meclisi kurduğunda Finlandiya'da bir anayasa yürürlükte idi. Ama kabul etmeliyiz, evet, ulusal zulüm bir gerçektir. Gene de ulusal düşmanlık bugünkü dü- zeyine gelmemişti. Rus soylulannın büyük ço- ğunluğu Tatar ve Gürcü kökenli idi. Bu gerçekle- re kimse göz yumamaz. 1886'da Rus şovenizminin iblisi olduğu birçok- lannca kabul edilen 3. Akxander, Pebedonost- sev'e şöyle yazmıştı: "Öyle soylular var ld yalnız kendiİerinin gerçek Rus olduğunu düşünüyorlar ve başkasını Rus olarak kabul etmiyoıiar. Acaba Ruslar saflıklan ile kendi kendilerine alay ederler. Bu saflık basit konulardaki düşüncesizlikler değil, kendine güvensizlik biçiminde görünür, ancak ğerçekte kadere ve kısmete inanmaktır. Aynca yabancılara inanmak ve bütün talihsizlikler için onlan suçlayabilmektir. benim Alman vevaChkho- nian olduğumu mu sanı- voriar? Onlar için bu gü- lünç vatanseveriiği tasla- mak kolay, çünkü onlar hiçbir şe>den sorumlu de- ğiller. Ama ben Rusya'yı temsil edh'orum ve Rus hü- kümdarlan ülkelerindeki halklann çeşkliliği ile gu- rur duyarlar." Rus insanının pek zeki olmadığı konusunda geniş yorumlar yapılır. Gerçek- ten de ülkesinde ve yaban- cı ülkelerde yaşayan Rus- lann davranışlan olgun- luktan uzaktır. En kötüsü, ulusu temsil eden pek çok kişi ülke dışına göç etmiş- tir. Bu herkesin bildiği bir gerçektir. Memurlann ve rüşvetçilerin Bolşevik yönetimi altında geçen 75 yıl boyunca siyasal anlamda en eğitimli ve bilgili kişiler olduklannın kabul edil- diği de bilinmektedir. Gene de Rus kültürü yüz yıl ile sınırlı bir süre içinde iyi derecede gelişme göstermiştir. Sanınm aşağıdaki isimleri sıralamak yeterlidir: Bilimala- nında, Lomonosov,Lobaçe\ski,Mendekev,V:Ver- danski, müzik alanında ÇaykovskL Musorsgi, Skryabir, Rahmaninov, Prokofyef, Şostakoviç, ya- zın alanında, Derzhavia, Puşkin, Karamzin, Go- gol, Dostoyevsld, Tobtoy, Çehov, Bulgakov, Block, mimarlık alanında Voronfldn, Bazenov,Stasov, Sta- rav, Stakenschekler. Bu alanlan ve onlan en iyi bir biçimde temsil edenlerin listesini uzatmak bir işe yarar mı? Bütün bu bilim adamlannın, müzisyenlerin, sa- natçılann, yazarlann ve mimarlann ortaya çık- masını, eğer üst derecede bir kültür birikimi ol- masa nasıl açıklayabiliriz? 19. yüzyılda Rusya kütüphaneciliği de dikkat- leri çekmiştir. Kitap sayısı bakımından dünyanın üçüncü kütüphanesi sayılan Petersburg'daki Im- paratorluk Kütüphanesi, Kiev Üniversitesi'nin Bi- lim Akademisi Kütüphanesi, Rumyantsev Kütüp- hanesi, Petersburg Teoloji Akademisi Kütüphane- si, yüksek eğitim kurumlannın kütüphaneleri, ay- nca gelişmiş özel kütüphaneler vardır. özellikle taşrada, köy koşullannda bile önemli yazarlann yetişebilmesi buralardaki kütüphanelerin aracılı- ğı iledir. 1930'larda ve 40'larda Sovyet Ulusal Kitap Enstitüsü'nün çabalan aracılığı ile pek çok kitap kamyon ve trenlerle Rusya dışına taşındı. Ama Rusya hala kitap ve başka eski yapıtlar bakımın- dan bir altın cevheri gibidir. IRusyamnmü\W görevi oMuğura h&nmfyonm Rusya'ya neler oluyor? Böylesine büyük ve kültürel değerler bakımından böyle zengin bir ül- ke nasıl bugünkü trajik konumuna geldi? O "gör- kemü" savaşta milyonlarca insan vuruldu, işken- celer gördü, açhktan kınldı ve öldü. Rusya, kah- ramanlar, şehitlervegardiyanlar ülkesi. Neden ve ne için? Ama hala Rusya'nın özel görevinin ne olduğu araştınlmaktadır. Birzamanlaren geçerli olan dü- şünce şimdi eskidi ve tamamıyla ters çevrildi. Rusya, özellikle 19. yüzyılda ilerici insanlann ümidi ile yaşadıklan sosyalizmin bir felakete dönüştüğünü göstere- rek ve yapay devletçilik anlayışının yıkıcılığına karşı dünyayı uyararak bugün özel görevini yerine getiri- yor. Bu inamlmaz. Ben yüz kez de bin kez de uğraşılsa bu görevin iş- leyeceğine inanmayı bıraktım. Rusya'nın özel bir görevi yokve hiçbir zaman da olmadı. Uluslann kaderi insanın kade- rinden farklı değildir. Bir insan dünyaya kendi isteği ile geliyorsa, kaderini kendi çizebiliyorsa, iyi ya da kötü bir insan olmayı ne kadar kendi seçebiliyorsa, kendinden so- rumludur ve bu seçimin sonucun- da çekmeye mahkum olduğu bü- yük sıkıntılar veya şansh olduğu başka konular kendi sorumluluğu- dur. Ruslann sayısız şansh olduğu konular vardır. Bunlardan biri on- lann ulusal kişiliğidir. Bu basit bir kişilik yapısı değildir, yalın bir özelliği yoktur, karşılıklı çarpışan çelişkilerle örülûdür. Dindarlık ile tanntanımazlık, ilgisizlik ile işbi- lirlik ve tutumluluk, konuksever- lik ile insanlardan nefret etme, ulu- sal kendini aşağı görme ile şove- nizm, savaşmaktakı başanstzhklar ile birden ortaya çıkan ünlü savaş yeteneği... "Anlamsızuk ve acunasızhk" Puşkin'in Rus ayaklanması hak- kında söylediği sözlerdir. Ayaklan- ma sırasında bu sözler, kendileri ve yoksullann hatın için yaşamlannı tehlikeye atan isyancılar kastedile- rek söylenmişti. "Bir Rus ne kadar engin olursa olsun, ben onu sınırlayacağım." Bu sözler Dostoyevski'nin kahramanı Ivan Karamzin'indir. Bu, Ruslann her şeyi uç noktalarda yaşamaya olan eğilimlerini çok güzel anlatır. Ruslann saflığı onlann şanssızlığıdır, bu saflık her konuda geçerlidir. Ama bazen saflıklan onla- n ekonomik ve siyasal selamete götürecek plan- lar yapmalanna neden olur. Ruslar saflıkları ile kendi kendilerine alay eder- ler. Bu saflık, basit konulardaki düşüncesizlikler değil, kendine güvensizlik biçiminde görünür, an- cak gerçekte kadere ve kısmete inanmaktır Ayn- ca yabancılara inanmak ve bütün talihsizlikler için bazı yabancılan suçlayabilmektir. Rusya toprak- lannda 200'e yakın değişik ulus yaşamıştır. Bu- nun yeterli olduğu kabul edilmelidir. Eğer Rusya kültürünü korumaya ve geHştirme- ye daha çok önem verirse, banş içinde bir refah güvencesi verilebilir. Kültür, ekonomikrefahıbe- raberinde getirir. Çünkü ulusun bilinci ekonomik durumu belirler. Düşünceler, onlan gerçekleştir- menin önünde gider. Ne yazık ki Ruslar ve baş- kalan Marksist metaryalizme inandılar ve yetmiş beş yıl boyunca kuşaklar bu ideolojiye uygun ola- rak eğitildiler. İnsan kendine güvenmeli, kişisel gücünün ne olduğunu görmeli ve manevi açıdan gelişmesi için doğru yolu izlemeli. Eğer kendisi ve başkalan için kültürüne gereken önemi vermiyorsa devletin var oluşunun ne anlamı kalır? Yarın: Avrupa Birliği Gümrük Komisyonu Başkanı Christiana Scrivener Y A Y I N H A K K I E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z Davaa Hazine'ye izafeten lstanbul Muhakemat Müdûrlüğü ve- kili Av. Billur Tıhfaroğlu tarafmdan davalı Zekiye Keleş aleyhine açılan tescil davasının duruşması sonunda: SultançifUiği Köyü Ümraniye adresinde mukim Zekiye Keleş'e ÜSKÜDAR 2. ASLtYE HUKUK HÂKİMUĞİ'NDEN 1993,66 K.: 1994,410 sayıU karar ile Ümraniye, Sultançiftliği Köyü, Köyaltı raevkii 621 no'lu parselin davaa Hazine adına tapuya tesciline, 30. 000.-TL. başvurma harcı ile 75.600.-TL ilan harcının davahdan tahsi- line 3.O53.5OO.-TL yargılama gideri ile davaa vekili için 210.000.-TL gönderilen dava dilekçesini muhtevi duruşma günü bildirir tebligatın üoreti vekâletin davahdan tahsiline dair verilen hükmün de ilanen bilatebliğ iade edildiği ve yaptınlan zabıta tahkikatında da adresinın tebliğine karar verüdığjnden, davalının süresi içinde temyiz etmediği meçhul olduğunun bıldirilmesi üzerine, ilanen tebliğine karar veril- mişolup, bu keremahkememizce verilen01.06.1994 tarih E: 1993'66 takdirde hükmün kesinleştirileceği, kacar tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 07.07.1994 Basın: 32066 KALBİNİZ SİZİ SEVİYOR... Muayene, Teşhis, Tedavi Laboratuvar, Röntgen TURK KALP VAKFI 19 Mayıt Cad No 8. Şlfil. İSTANBUL Tel 275 12 44/45 Fax.266 47 12 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKd Köy Enstitüleri Vakfı: (14) An Ama Gerçsk... "Köy Enstitüleri Vakfı" ile ilgili yazılar, ilgi çekici bilgiler de getirdi. Verem Savaş bacısı (hemşiresi) Ferlha Pertan'ın (87) verdiği bilgiye göre, son yazıda adı geçen içişleri Bakanı Hil- mi Uran veremmiş. (ince sayrılık) Feriha Pertan, Hilmi Uran'ı tedavi ettiklerini bildiriyor. Hit- mi Uran, 1934'te, Isviçre'ye sanatoryuma da gönderilmiş. Sayrıevinin başsağını (başhekımı) NeşetNad Arzan'mış. Dı- şişleri Bakanı Numan Menemencioğlu da veremmiş. Orta da bakmışlar. Menemencıoğlu'nun göğüs kafesinin bir bölü- mü gümüştenmiş. Feriha Hanım'da çok bilgi var. Naziı lltcak da elıne doğmuş, ebesiymiş! Hasan Ali Yücet, Feriha Hanım için şiir yazmış... • • • Düzce'den yazan Köy Enstitülü MuhainClvetak, Köy Enstitülerınden sağlıkçı olarak çıkmış. Mektubunun üstürte "Acı ama gerçek" diye yazmış. Şöyle diyor mektubunda Muhsin Civelek: "Sayın Ekmekçl, Uzun bir süredir Köy Enstitüleri, eğitimi, okuyanları ile 'Köy Enstitüleri Vakfı' hakkmda okuyuculannızı bilgilendiri- yorsunuz. Düşünebilenlerin düşüncelerini ne güzel duyuru- yorsunuz. O kalem tutan ellerin saçtığı aydınlıklar çoğalsın. Uzun yıllar dilerim hiç sönmesin. Köy Enstitülerinden söz edilirken bu kuruluşlarda emeği geçenlerle, yok etmek isteyenleri eleştiri kapsamına aldığı- nız zaman görüntülerin, yılların etkisiyle buğulu kalmışken, şimdi ayrıntılara girildikçe, netleştiği anlaşılmaktadır. Aktör- leri, olmaları gereken yerlere daha rahat ve bilinçli bir şekil- de oturtabiliyorsunuz. Bu kuruluşların kalkınmadaki itici gücü ile ilgili yargıyı tarih verecek. Ancak, bizim gibi küçük tanıklar da, bütünün parçalarını ustalara verirlerse mozaiğin tamamlanmasına herhalde yardımcı olabilirler kanısında- yım." Bu arada, Reşat Şemsettin Slrer hakkında çok şey söylen- di, çok şey yazıldı. Daha da yazılacak. Ama, ben size bugün Kazsm Karabeklr'/n yapmış olduğu Hasanoğlan gezisini, o günlerde, acı ğülüşle konuşulan, trajediyi anlatmak istiyo- rum. Kazım Karabekir, Meclis Başkanı 'dır. Çevresinde bulu- nan tutucu milletvekilleri tarafmdan sürekli olarak Köy Ensti- tüleri yerilmektedir. Inanılması güç, saymakla tükenmez hezeyanlar durmadan işlenir: - Paşam, bu öğrencıler yemek yerken, öğretmen yemek- haneye gelir, yükseksesle: 'Çocuklaryarasın!'dıyeseslenir. O arada da yemekhanede devamlı Gâvur müziği çalar. Bu, bizim örf ve adetlerimize uyar mı? 'Afiyet olsun!' nıye demi- yorlar? - Paşam! Hasanoğlan Köy Enstıtüsü idare binasının yapısı Haç' şeklinde. Çocuklara Hırıstıyanlık ruhu aşılanıyor! gibi, bir sürü ipe sapa gelmez suçlamalarla Paşayı (Karabekir'i) dolduruyorlar. - Gidelim! der Paşa Hazretleri, bir de kendi gözlerimizle görelim! Karar oluşur. Kalabalık birgrupla geldiği Hasanoğlan tren istasyonunda törenle karşılanır. O zaman, şimdiki halini bil- miyorum, tren yolu çukurdaydı. Trenden inenler, az eğimli bir yokuştan çıkıp, düz bir yolla kuzeye doğru yönelir, Hasa- noğlan'a gelirdi. Yokuşuçıktıktansonra, geriyedönüp baktı- ğınızda, çukurda tren ve güneye doğru geniş bir ova görür- dünüz. İşte, eğimin bitiş noktasında Yüksek Köy Enstitüsü öğrencilerinden biri tarafmdan (admı unuttum) yapılmış, yü- zü ovaya dönük, bir elinde ekin kabı, öbür eliyle ekin eken üç metre boyunda bir köylü yonutu (heykeli) vardı... Trenden inen Paşa Hazretleri durur. Trenin çevresinde ve yokuşta, yokuşun üstünde biriken kalabalığı, her birinin üze- rinde dura dura, en ince aynntıyı kaçırmadan, sert bir ifadey- le inceler. O arada, kalabalığın üstünde gözüken yonutu görür. Daha dikkatli bakmaya başlar. Birlikte geldiği millet- vekilleri niye dikkatli baktığını görürler, hemen yetişerek Paşa 'nm yardımına koşarlar: - Paşam, görüyorsunuz adam Türkive'ye komünistliğı sa- çıyor! Ağır ağır, düşüne düşüne yokuş çıkılır. Yonuta bakmadan: - Yıkın bu heykeli, yok edin! emrini verir. Evet. Öğrenciler, 'Bravo, aferin!' gibi iltifatbeklerken, tam tersi bir tutumla karşılaşmışlardır. Artık ışıklarm kararmak üzere olduğunu herkesin yüzünden okumak olanaklıdır. Devam edelim: Paşa ile konuklar, Yönetım' binasındaki müdürün odasında toplanırlar. Kahveler içildikten sonra Pa- şa, Müdür Bey'den okulun planını ister. Hemen buyruk yeri- ne getirilir. Planlar, masalarm üzerine serilir. Başlar, planla- ra eğilmiş, dakikalarca araştırma sürer de sürer. Müdür Bey: - Efendim, yardımcı olabilir mıyım? diye sorduğunda, gül- sün mü ağlasın mı anlayamaz. Titizlikle yapılan araştırma- nın amacı, binanın konumunun 'Haç'a benzeyip benzemedi- ğidir. O gece konuklar onuruna bir eğlence oluşturulur. Eğlence okula ait amfitiyatroda yapılacaktır. Ana binadan amfitiyatro- ya giden yo/a antik bir hava verilmiş, yolun iki kenanna Hitit, Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet çocuğunu simgele- yen insan yonutları dikilmiş. Onlann arasından tiyatroya gi- diyorsunuz. Paşa tiyatroya gelinceye kadar, yonutlara bir zarar gelmesin diye herkesin bütün beceri ve bilgilerini orta- ya dökmeleri görmeye değerdi doğrusu. Gece piyesler, ortaoyunları, halkoyunlan ve arada şiirler- le sürüp giderken Paşa, gecenin yöneticisi Hidayet GülenV çağırır: - Ne biçim şiir bunlar? Yok, 'Buğday ektim, arpa ekmeği yedim', yok bilmem ne? Yok mu Moskof'a ait şiir yazan şaıri- niz, buna dair şiiriniz?.. diye çıkışır. Bunun üzerine, biraz sonra, ilk arada'... Kin katran kazanı- na batsın Baltacf dizesiyle süren şiiri dinleyen Paşamızın keyfi yerine gelir, koltuğuna şöyle bir yaslanır. İşte, o günler için, Köy Enstitülerinin yok olmaktan az bir zararla o şiir sayesinde kurtulmuş olduğu kanısı bende dai- ma vardır. En derin saygılarımı sunarım." BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Özellikle lastikleri ya- 1 pıştırmakta kullanılan koyu ve yapışkan madde. 2 2/Birbirine çok benzeyen « iki şeyin kanşması. 3/ Akıl... Hamurun yapış- 4 maması için tepsiye serpi- ,- len un. 4/ Elçilik uzma- nı... Budizmin, Buda'yla 6 tek vücut olmayı amaçla- j yan kolu. 5/ Içine başka bir sıvı katılmamış icki... 8 Dolmakalem. 6/ Bir ceşit g pamuklu kumaş... Payla- ma, azarlama. 7/ Britannicus, Ba- jazet, Phedre gibi yapıtlanyla ünlü Fransız trajedi yazan. 8/ "Meh-i bürc-i ânzında gönül oldu hâle mail / Bana kendi tali'imden bu si- yah -- düştü" (Şeyh Galip)... Bir nota. 9/ Kiraya verilerek gelir geti- ren mülk... Başkan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir salonda raket aracılığıyla oynanan bir tür top oyunu... Nazi partisinin hücum kıtasını simgele- yen harfler. 2/ Hayvansal kaü yağlar ile bitkisel sıvı yağlarda rastlanan bir asit. 3/ Adlan sifat yapmakta kullanılan bir yapım • eki... Ahşveriş. 4/ Hisse, pay... Yeni. 5/ İnsanın bedensel veruh- sal dengesini bozan her türlü etkene verilen ad... tridyumun. simgesi. 6/ Bir vidada iki diş ıı ısında kalan çukur bölüm... Bo-; yalann inceltiknesinde kullanılan sıvı. 7/ Aşın şişmanhk. 8/; Sodyumun simgesi... Gözde sanya çalar kestanerengi... Bir so-; ru eki. 9/ Bir film konusunun ortalama on sayfa uzunluğundaki; yazıh özeti. '
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle