Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ1994 PERŞEMBE
DİZtYAZI
3
A DOÖJİU
Puşkin Fonu Başkanı Sergeyevich Likhachev Rusya'nın tarihsel mirasını Cumhuriyet için yazdı
Ruslann şanssızlığı, saflıklarıYazı okumaya başlanırken yazann seçtiği ko-
DU hakkında hemen karar venlmemeli. Benim tek
istediğim, Rus tarihinin bugün tutsağı olduğu ön-
yargılardan kurtulmasıdır. Rusya'ya ve Rus tari-
hine doğal bir gözle bakılmasından yanayım.
Herşeydenönce dikkatimizı Rusya'nın coğraf-
yasal konumunun ne anlama geldiğine çevirelim.
Özellikle tarihinin ilk yüzyıllannda Rus ülkesi
için Kuzey ve Güney'in arasında yer almak çok
önemli idi. Avıasya'dan çok Iskandinavya olarak
da tanımlanırdı. Garip gelmekle birlikte Asya'ya
daha az ilişkinmiş gibi kabul edilmekteydi.
Kendine özgü eski putperest kültûrü hesaba ka-
tılmazsa, Rus kültürünün oluşmasında Iskandi-
nav ve Bizans kültürleri kesin rol oynamıştır.
Bizans, Rus kültürüne, Hıristiyan dininin ma-
neviyatçı tinini katarken Iskandınav kültüıû de
askeri prenslık sistemi ile etki etmiştir.
1918'de Rusya'da ortaya çıkan ulusal aşağılan-
manın oluşturduğu koşullar altında Almanya ile
yapılan Brest-Litovsk Antlaşması ile aşağılanan
Rusya, bugün yeniden yapılanırken Avrasya dü-
şüncesi ortaya çıkmıştır.
tskandinavya'nın, Rusya'da belirgin bir devlet
gûcü kurulmasında ne gibi etkıleri olduğu soru-
sunu yanıtlarken Rus tanhinde demokrasi gelene-
ğinin olup olmadığı sorusu karşımıza çıkar. Rus-
ya'da demokrasi geleneğinin olmadığı ve olağan
bir devlet gücünün gelenekselleşmiş olduğu dü-
şûncesi yaygındır. Ama bu önyargıdan başka bir
şey değildir.
Bu basmakalıp dûşünceleh çüıüten bütün ger-
çekleri gözler önüne sermeyeceğiz, yalnız bazı-
lanna parmak basacağız.
1945'te Ruslar ile Yunanlar arasında yapılan
anlaşma şu sözlerle biter: "Bütün prenslerden ve
Rusya'daki bütün insanlardan_" Burada amaçla-
nan bütün insanlar yalnız Slavlar değildir. özel bir
seçim yapılmadan Fin-Uygur kabileleri de amaç-
lanmışur.
Prensler tebalannı kesinlikle
prenslik meclisi ile yönetirdi. Bir
prens, daha yaşlı bir prense -düşü-
nen boyarlara- danışmadan günlük
işlerine başlamazdı. Prense bağlı
düzenli bir kurul vardı. Prens
adamlan ile tartışmadan hiçbir
adım atmazdı.
Rusya'da kanun yapma görevi de
göz önüne alınmıştı. Buna Rus
Pravdası denirdi.Grozni'nin (Kor-
kunç tvan) zorba yönetimine ve
Statin ve haleflerinin zorbalıklan-
'na Rus halkımn karşı koymadığı
inancı yaygındır.
Her şeyden önce Grozni ve des-
potluklan sadece Rusya'ya özgü
bir şey değildir. Hükürndarlığının
ilk yansında Grozni önemli karar-
lar alırken Zemstvo kurulunu top-
lantıya çağınrdı. Hükürndarlığının
ikinci yansında ise Grozni'nin bir
akıl hastası olduğu kesinlikle belir-
lendi.
öyleyse biraz da Avrupa'ya ba-
kıp, Grozni'nin selefı olan ve 1513-
1523 arasında Danimarka'da hü-
kümdar olan ve kuzeyin Neron'u
olarak tanımlanan Danımarka Kra-
lı lChristian'in Isveç derebeyleri-
ne uyguladığı kitle halinde ölüm
cezalannı anımsayalım. Üstelik
Rusya ve Danimarka'nın yüzölçü-
mü bakımmdan ne kadar farklı ol-
duğu da göz önüne alınırsa Groz-
ni'nin zorbalıklan hafıf kalır.
Sekiz yüzyıllık geçmişi boyunca
Rusya, Çar Petro'nun hükümdarlı-
ğından önce hiç Avrupa'dan kop-
muş muydu? Evet. Arria bu Büyük
Petro'nun başardığı öiçüde olma-
mıştı. Tatar istılasına kadar Rusya,
Portre
Kültür ve yazın tarilıi uzmam
1906'daSt. Petersburg'da
dogdu. 1928'de St Petersburg
Oniversitesi Toplumsal
Bilimler Fakültesı'nden mezun
oldu. 1928-1932 arasmda
yasadışı baskılara uğradı ve
Solovetsky kampında tutuklu
kaldı. 1932'den sonra yazın
yayınası olarak çalışmaya
başladı. SSCB Bilimler
Akademisi Yayınevi'nin
Leningrad şubesinde
düzeltmen olarak çalıştı.
1938'de SSCB Rus Yazın
Enstitüsünde araştırmacıhk
yapmaya başladı. 1954'ten
sonra Rus Edebiyatı ve Sanaü
Enstitüsü'nde Eski Rus
Edebiyatı Bölûmü başkanı
oldu. 1947'dedoktorasınıyaptı. 1953'te
Bilimler Akademisi'ne yedek üye, 1970"de ise
asil üye seçildi. Bulgaristan, Macaristan,
Sırbistan, Avusturya, Ingiltere, îtalya büim
akademilennde asil ve yedek üyelikleri vardır.
Oxford, Edinburgh, Budapeşte, Sofya, Zürih
gibi birçok üniversite Likhachev'e onursal
doktor unvanı verdi.
Rus edebiyat tarihi, özellikle eski Rus
edebiyarı ve Rus kültürü hakkında pek çok
temel kitabın yazandır. Likhachev, dikkatını
özellikle 19. yüzyıl klasik Rus
edebiyatma, Puşkin,
Dostoyevski, Gogol ve
Tolstoy'un yaratıcılıklanna
yöneltmiş, bu konularda
araştırmalar yazmıştır. Boris
Pasternak'ın "Doktor Jivagö"
adlı kıtabı dahil pek çok kıtaba
önsöz yazdı.
Likhachev, yapıtlannda Rus
kültürünü koruma ve
gelışürme. Rus sanat tarihi,
kentleşme ve bahçe dûzenleme
konulanrun üzerinde durdu.
lki kez SSCB Devlet ödülü'nü
ve 1993'te Rusya Federasyonu
Devlet Ödülü'nü aldı. Onlarca
kitabı ve yüzlerce yazısı
Ingilizce, Almanca, Fransızca,
ltaryanca, Japonca, Çekçeye ve öteki bazı
dillere çevrildi. 1991 'de ve 1992'de Italya ve
Rusya'da "Eski Deviıierden Günümüze Rus
Sanan" adlı yapıtı yayımlafldı.
Mısır'daki ünlü tarihsel tskenderiye Kitaplığı
Örgütü Uluslararası Komitesi'ne seçildi.
Şu anda D.S. Likhachev kuruculanndan
olduğu Puşkin Fonu'nu yönetmektedir. Bu
fonun görevi, tarihsel ve klasik Rus kültür
mirasını ve ayduılanmasını korumak ve
gelişürmektir.
Dimitry Sergeyevich Likhachev
likhachev'e göre, Ruslann şansh olduğu sayısu konu var: Bunlardan biri onlann ulusal kişitiğklir. Bu bash bir idşjMk yapısı
değildir, çelişkikrle örülûdür. Dindarhk ile tanntanımazük, ilgisiziikfc işbfliruk, konukseverlikle nefret, ulusal kendini aşağı
görmefleşovenizm savaşmaktaki başansızhklar ile birden ortaya çıkan ünlü savaş yeteneğL Ruslarda iç içe yaşamaktadır.
Kuzey ve Güney Avrupa ülkeleri ile sıkı ilişkiler
içindeydi. Novgorod Alman Tüccarlar Birliği'nin
üyesi idi. 9. ve 11. yüzyıllar arasında Baltık De-
nizi'ni Akdeniz ülkelerine bağlayan ana ticaret
yolu Rusya'dan geçiyordu.
Rusya 1558'denbaşlayarak 1581 'e kadar Nar-
va, Revel ve öteki önemli limanlan ele geçirdi. Bu
limanlara yalnız ingilizleT ve Hollandalılar değil,
Fransız, Alman ve Iskoçlarda ticaret yapmak için
geliyorlardı.
okışıınunda yoktır
Köleliğın Rus kişiliğini oluşturmuş olduğu söy-
lenirve yazılır. Ama Rusya'nın kuzey bölgelerin-
de köleliğın hiç olmadığı ve orta bölgelerinde ise
çok sonralan oluştuğu hesaba katılmaz. Rus-
ya'dan çok daha önceleri Baltık ve Karpat ülke-
lerinde kölelik vardı.
Yuryev Günü ile köylülerin toprak sahiplerin-
den aynlmalanna ızın venlerek kölelik tamamen
ortadan kaldınlıncaya kadar, köleler zulümden
kurtanldı. Kölelik Rusya'da Polonya ve Roman-
ya'dan önce kaldınldı, hatta Amerika'daki zenci
kölelik bile daha sürüyordu.
L Akxander zamanında köleliğın sınırlandınl-
ması için çalışmalar yapılarak köylülerin tam ba-
ğımsız olabilmeleri için hazırhklar yapıldı.
1803'te toprağın bağımsız çiftçileri ile ilgili yasa
yapıldı, yani bağımsız köylülerin emeği dikkate
almdı. 1797'de daha önceki imparator Pavel zama-
nında yapılan yasaya göre toprak sahiplerinin le-
hine olarak köylülere en fazla haftada üç gün üc-
tet ödeniyordu.
Çarlık Rusyası'nın
çeşitli uluslar için bir
cezaevi olduğunu sık
sık okuruz ve duyanz.
Ama hiç kimse Rus-
ya'da Müslümanlık,
Musevilik ve Budizm
gibi dinlerin, hatta
Katoliklik ve Protes-
tanlık gibi mezheple-
rin korunduğu gerçe-
ğini dile getirmez.
Rusya'da hukuk
kurallan ve insan hak-
lan korunmuştur. Po-
lonya'da Napolyon ya-
salan, Poltava ve
Chernigov vilayetle-
rinde Litvanya yasası,
Baltık vilayetlerinde
ise Magdeburg yasası
' geçerli olmuştu. Orta
Asya ve Sibirya'da ise yerel yasalar yürürlükte idi.
1885 'te I. Alexander yasa yapma yetkisine sahip,
dört aşamalı meclisi kurduğunda Finlandiya'da
bir anayasa yürürlükte idi.
Ama kabul etmeliyiz, evet, ulusal zulüm bir
gerçektir. Gene de ulusal düşmanlık bugünkü dü-
zeyine gelmemişti. Rus soylulannın büyük ço-
ğunluğu Tatar ve Gürcü kökenli idi. Bu gerçekle-
re kimse göz yumamaz.
1886'da Rus şovenizminin iblisi olduğu birçok-
lannca kabul edilen 3. Akxander, Pebedonost-
sev'e şöyle yazmıştı: "Öyle soylular var ld yalnız
kendiİerinin gerçek Rus olduğunu düşünüyorlar
ve başkasını Rus olarak kabul etmiyoıiar. Acaba
Ruslar saflıklan ile kendi
kendilerine alay ederler. Bu
saflık basit konulardaki
düşüncesizlikler değil,
kendine güvensizlik
biçiminde görünür, ancak
ğerçekte kadere ve kısmete
inanmaktır. Aynca
yabancılara inanmak ve
bütün talihsizlikler için
onlan suçlayabilmektir.
benim Alman vevaChkho-
nian olduğumu mu sanı-
voriar? Onlar için bu gü-
lünç vatanseveriiği tasla-
mak kolay, çünkü onlar
hiçbir şe>den sorumlu de-
ğiller. Ama ben Rusya'yı
temsil edh'orum ve Rus hü-
kümdarlan ülkelerindeki
halklann çeşkliliği ile gu-
rur duyarlar."
Rus insanının pek zeki
olmadığı konusunda geniş
yorumlar yapılır. Gerçek-
ten de ülkesinde ve yaban-
cı ülkelerde yaşayan Rus-
lann davranışlan olgun-
luktan uzaktır. En kötüsü,
ulusu temsil eden pek çok
kişi ülke dışına göç etmiş-
tir. Bu herkesin bildiği bir
gerçektir.
Memurlann ve rüşvetçilerin Bolşevik yönetimi
altında geçen 75 yıl boyunca siyasal anlamda en
eğitimli ve bilgili kişiler olduklannın kabul edil-
diği de bilinmektedir.
Gene de Rus kültürü yüz yıl ile sınırlı bir süre
içinde iyi derecede gelişme göstermiştir. Sanınm
aşağıdaki isimleri sıralamak yeterlidir: Bilimala-
nında, Lomonosov,Lobaçe\ski,Mendekev,V:Ver-
danski, müzik alanında ÇaykovskL Musorsgi,
Skryabir, Rahmaninov, Prokofyef, Şostakoviç, ya-
zın alanında, Derzhavia, Puşkin, Karamzin, Go-
gol, Dostoyevsld, Tobtoy, Çehov, Bulgakov, Block,
mimarlık alanında Voronfldn, Bazenov,Stasov, Sta-
rav, Stakenschekler.
Bu alanlan ve onlan en iyi bir biçimde temsil
edenlerin listesini uzatmak bir işe yarar mı?
Bütün bu bilim adamlannın, müzisyenlerin, sa-
natçılann, yazarlann ve mimarlann ortaya çık-
masını, eğer üst derecede bir kültür birikimi ol-
masa nasıl açıklayabiliriz?
19. yüzyılda Rusya kütüphaneciliği de dikkat-
leri çekmiştir. Kitap sayısı bakımından dünyanın
üçüncü kütüphanesi sayılan Petersburg'daki Im-
paratorluk Kütüphanesi, Kiev Üniversitesi'nin Bi-
lim Akademisi Kütüphanesi, Rumyantsev Kütüp-
hanesi, Petersburg Teoloji Akademisi Kütüphane-
si, yüksek eğitim kurumlannın kütüphaneleri, ay-
nca gelişmiş özel kütüphaneler vardır. özellikle
taşrada, köy koşullannda bile önemli yazarlann
yetişebilmesi buralardaki kütüphanelerin aracılı-
ğı iledir.
1930'larda ve 40'larda Sovyet Ulusal Kitap
Enstitüsü'nün çabalan aracılığı ile pek çok kitap
kamyon ve trenlerle Rusya dışına taşındı. Ama
Rusya hala kitap ve başka eski yapıtlar bakımın-
dan bir altın cevheri gibidir.
IRusyamnmü\W görevi
oMuğura h&nmfyonm
Rusya'ya neler oluyor? Böylesine büyük ve
kültürel değerler bakımından böyle zengin bir ül-
ke nasıl bugünkü trajik konumuna geldi? O "gör-
kemü" savaşta milyonlarca insan vuruldu, işken-
celer gördü, açhktan kınldı ve öldü. Rusya, kah-
ramanlar, şehitlervegardiyanlar ülkesi. Neden ve
ne için?
Ama hala Rusya'nın özel görevinin ne olduğu
araştınlmaktadır. Birzamanlaren geçerli olan dü-
şünce şimdi eskidi ve tamamıyla ters çevrildi.
Rusya, özellikle 19. yüzyılda ilerici insanlann
ümidi ile yaşadıklan sosyalizmin
bir felakete dönüştüğünü göstere-
rek ve yapay devletçilik anlayışının
yıkıcılığına karşı dünyayı uyararak
bugün özel görevini yerine getiri-
yor. Bu inamlmaz. Ben yüz kez de
bin kez de uğraşılsa bu görevin iş-
leyeceğine inanmayı bıraktım.
Rusya'nın özel bir görevi yokve
hiçbir zaman da olmadı.
Uluslann kaderi insanın kade-
rinden farklı değildir. Bir insan
dünyaya kendi isteği ile geliyorsa,
kaderini kendi çizebiliyorsa, iyi ya
da kötü bir insan olmayı ne kadar
kendi seçebiliyorsa, kendinden so-
rumludur ve bu seçimin sonucun-
da çekmeye mahkum olduğu bü-
yük sıkıntılar veya şansh olduğu
başka konular kendi sorumluluğu-
dur.
Ruslann sayısız şansh olduğu
konular vardır. Bunlardan biri on-
lann ulusal kişiliğidir. Bu basit bir
kişilik yapısı değildir, yalın bir
özelliği yoktur, karşılıklı çarpışan
çelişkilerle örülûdür. Dindarlık ile
tanntanımazlık, ilgisizlik ile işbi-
lirlik ve tutumluluk, konuksever-
lik ile insanlardan nefret etme, ulu-
sal kendini aşağı görme ile şove-
nizm, savaşmaktakı başanstzhklar
ile birden ortaya çıkan ünlü savaş
yeteneği...
"Anlamsızuk ve acunasızhk"
Puşkin'in Rus ayaklanması hak-
kında söylediği sözlerdir. Ayaklan-
ma sırasında bu sözler, kendileri ve
yoksullann hatın için yaşamlannı
tehlikeye atan isyancılar kastedile-
rek söylenmişti.
"Bir Rus ne kadar engin olursa
olsun, ben onu sınırlayacağım." Bu
sözler Dostoyevski'nin kahramanı
Ivan Karamzin'indir. Bu, Ruslann her şeyi uç
noktalarda yaşamaya olan eğilimlerini çok güzel
anlatır.
Ruslann saflığı onlann şanssızlığıdır, bu saflık
her konuda geçerlidir. Ama bazen saflıklan onla-
n ekonomik ve siyasal selamete götürecek plan-
lar yapmalanna neden olur.
Ruslar saflıkları ile kendi kendilerine alay eder-
ler. Bu saflık, basit konulardaki düşüncesizlikler
değil, kendine güvensizlik biçiminde görünür, an-
cak gerçekte kadere ve kısmete inanmaktır Ayn-
ca yabancılara inanmak ve bütün talihsizlikler için
bazı yabancılan suçlayabilmektir. Rusya toprak-
lannda 200'e yakın değişik ulus yaşamıştır. Bu-
nun yeterli olduğu kabul edilmelidir.
Eğer Rusya kültürünü korumaya ve geHştirme-
ye daha çok önem verirse, banş içinde bir refah
güvencesi verilebilir. Kültür, ekonomikrefahıbe-
raberinde getirir. Çünkü ulusun bilinci ekonomik
durumu belirler. Düşünceler, onlan gerçekleştir-
menin önünde gider. Ne yazık ki Ruslar ve baş-
kalan Marksist metaryalizme inandılar ve yetmiş
beş yıl boyunca kuşaklar bu ideolojiye uygun ola-
rak eğitildiler.
İnsan kendine güvenmeli, kişisel gücünün ne
olduğunu görmeli ve manevi açıdan gelişmesi
için doğru yolu izlemeli. Eğer kendisi ve başkalan
için kültürüne gereken önemi vermiyorsa devletin
var oluşunun ne anlamı kalır?
Yarın: Avrupa Birliği Gümrük
Komisyonu Başkanı
Christiana Scrivener
Y A Y I N H A K K I E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
Davaa Hazine'ye izafeten lstanbul Muhakemat Müdûrlüğü ve-
kili Av. Billur Tıhfaroğlu tarafmdan davalı Zekiye Keleş aleyhine
açılan tescil davasının duruşması sonunda:
SultançifUiği Köyü Ümraniye adresinde mukim Zekiye Keleş'e
ÜSKÜDAR 2. ASLtYE HUKUK
HÂKİMUĞİ'NDEN
1993,66
K.: 1994,410 sayıU karar ile Ümraniye, Sultançiftliği Köyü, Köyaltı
raevkii 621 no'lu parselin davaa Hazine adına tapuya tesciline, 30.
000.-TL. başvurma harcı ile 75.600.-TL ilan harcının davahdan tahsi-
line 3.O53.5OO.-TL yargılama gideri ile davaa vekili için 210.000.-TL
gönderilen dava dilekçesini muhtevi duruşma günü bildirir tebligatın üoreti vekâletin davahdan tahsiline dair verilen hükmün de ilanen
bilatebliğ iade edildiği ve yaptınlan zabıta tahkikatında da adresinın tebliğine karar verüdığjnden, davalının süresi içinde temyiz etmediği
meçhul olduğunun bıldirilmesi üzerine, ilanen tebliğine karar veril-
mişolup, bu keremahkememizce verilen01.06.1994 tarih E: 1993'66
takdirde hükmün kesinleştirileceği, kacar tebliği yerine kaim olmak
üzere ilan olunur. 07.07.1994 Basın: 32066
KALBİNİZ
SİZİ SEVİYOR...
Muayene, Teşhis, Tedavi
Laboratuvar, Röntgen
TURK
KALP VAKFI
19 Mayıt Cad No 8. Şlfil. İSTANBUL
Tel 275 12 44/45 Fax.266 47 12
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKd
Köy Enstitüleri Vakfı: (14)
An Ama Gerçsk...
"Köy Enstitüleri Vakfı" ile ilgili yazılar, ilgi çekici bilgiler de
getirdi. Verem Savaş bacısı (hemşiresi) Ferlha Pertan'ın (87)
verdiği bilgiye göre, son yazıda adı geçen içişleri Bakanı Hil-
mi Uran veremmiş. (ince sayrılık)
Feriha Pertan, Hilmi Uran'ı tedavi ettiklerini bildiriyor. Hit-
mi Uran, 1934'te, Isviçre'ye sanatoryuma da gönderilmiş.
Sayrıevinin başsağını (başhekımı) NeşetNad Arzan'mış. Dı-
şişleri Bakanı Numan Menemencioğlu da veremmiş. Orta
da bakmışlar. Menemencıoğlu'nun göğüs kafesinin bir bölü-
mü gümüştenmiş. Feriha Hanım'da çok bilgi var. Naziı lltcak
da elıne doğmuş, ebesiymiş!
Hasan Ali Yücet, Feriha Hanım için şiir yazmış...
• • • Düzce'den yazan Köy Enstitülü MuhainClvetak, Köy
Enstitülerınden sağlıkçı olarak çıkmış. Mektubunun üstürte
"Acı ama gerçek" diye yazmış. Şöyle diyor mektubunda
Muhsin Civelek:
"Sayın Ekmekçl,
Uzun bir süredir Köy Enstitüleri, eğitimi, okuyanları ile
'Köy Enstitüleri Vakfı' hakkmda okuyuculannızı bilgilendiri-
yorsunuz. Düşünebilenlerin düşüncelerini ne güzel duyuru-
yorsunuz. O kalem tutan ellerin saçtığı aydınlıklar çoğalsın.
Uzun yıllar dilerim hiç sönmesin.
Köy Enstitülerinden söz edilirken bu kuruluşlarda emeği
geçenlerle, yok etmek isteyenleri eleştiri kapsamına aldığı-
nız zaman görüntülerin, yılların etkisiyle buğulu kalmışken,
şimdi ayrıntılara girildikçe, netleştiği anlaşılmaktadır. Aktör-
leri, olmaları gereken yerlere daha rahat ve bilinçli bir şekil-
de oturtabiliyorsunuz. Bu kuruluşların kalkınmadaki itici
gücü ile ilgili yargıyı tarih verecek. Ancak, bizim gibi küçük
tanıklar da, bütünün parçalarını ustalara verirlerse mozaiğin
tamamlanmasına herhalde yardımcı olabilirler kanısında-
yım."
Bu arada, Reşat Şemsettin Slrer hakkında çok şey söylen-
di, çok şey yazıldı. Daha da yazılacak. Ama, ben size bugün
Kazsm Karabeklr'/n yapmış olduğu Hasanoğlan gezisini, o
günlerde, acı ğülüşle konuşulan, trajediyi anlatmak istiyo-
rum. Kazım Karabekir, Meclis Başkanı 'dır. Çevresinde bulu-
nan tutucu milletvekilleri tarafmdan sürekli olarak Köy Ensti-
tüleri yerilmektedir. Inanılması güç, saymakla tükenmez
hezeyanlar durmadan işlenir:
- Paşam, bu öğrencıler yemek yerken, öğretmen yemek-
haneye gelir, yükseksesle: 'Çocuklaryarasın!'dıyeseslenir.
O arada da yemekhanede devamlı Gâvur müziği çalar. Bu,
bizim örf ve adetlerimize uyar mı? 'Afiyet olsun!' nıye demi-
yorlar?
- Paşam! Hasanoğlan Köy Enstıtüsü idare binasının yapısı
Haç' şeklinde. Çocuklara Hırıstıyanlık ruhu aşılanıyor! gibi,
bir sürü ipe sapa gelmez suçlamalarla Paşayı (Karabekir'i)
dolduruyorlar.
- Gidelim! der Paşa Hazretleri, bir de kendi gözlerimizle
görelim!
Karar oluşur. Kalabalık birgrupla geldiği Hasanoğlan tren
istasyonunda törenle karşılanır. O zaman, şimdiki halini bil-
miyorum, tren yolu çukurdaydı. Trenden inenler, az eğimli
bir yokuştan çıkıp, düz bir yolla kuzeye doğru yönelir, Hasa-
noğlan'a gelirdi. Yokuşuçıktıktansonra, geriyedönüp baktı-
ğınızda, çukurda tren ve güneye doğru geniş bir ova görür-
dünüz. İşte, eğimin bitiş noktasında Yüksek Köy Enstitüsü
öğrencilerinden biri tarafmdan (admı unuttum) yapılmış, yü-
zü ovaya dönük, bir elinde ekin kabı, öbür eliyle ekin eken üç
metre boyunda bir köylü yonutu (heykeli) vardı...
Trenden inen Paşa Hazretleri durur. Trenin çevresinde ve
yokuşta, yokuşun üstünde biriken kalabalığı, her birinin üze-
rinde dura dura, en ince aynntıyı kaçırmadan, sert bir ifadey-
le inceler. O arada, kalabalığın üstünde gözüken yonutu
görür. Daha dikkatli bakmaya başlar. Birlikte geldiği millet-
vekilleri niye dikkatli baktığını görürler, hemen yetişerek
Paşa 'nm yardımına koşarlar:
- Paşam, görüyorsunuz adam Türkive'ye komünistliğı sa-
çıyor!
Ağır ağır, düşüne düşüne yokuş çıkılır. Yonuta bakmadan:
- Yıkın bu heykeli, yok edin! emrini verir.
Evet. Öğrenciler, 'Bravo, aferin!' gibi iltifatbeklerken, tam
tersi bir tutumla karşılaşmışlardır. Artık ışıklarm kararmak
üzere olduğunu herkesin yüzünden okumak olanaklıdır.
Devam edelim: Paşa ile konuklar, Yönetım' binasındaki
müdürün odasında toplanırlar. Kahveler içildikten sonra Pa-
şa, Müdür Bey'den okulun planını ister. Hemen buyruk yeri-
ne getirilir. Planlar, masalarm üzerine serilir. Başlar, planla-
ra eğilmiş, dakikalarca araştırma sürer de sürer. Müdür Bey:
- Efendim, yardımcı olabilir mıyım? diye sorduğunda, gül-
sün mü ağlasın mı anlayamaz. Titizlikle yapılan araştırma-
nın amacı, binanın konumunun 'Haç'a benzeyip benzemedi-
ğidir.
O gece konuklar onuruna bir eğlence oluşturulur. Eğlence
okula ait amfitiyatroda yapılacaktır. Ana binadan amfitiyatro-
ya giden yo/a antik bir hava verilmiş, yolun iki kenanna Hitit,
Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet çocuğunu simgele-
yen insan yonutları dikilmiş. Onlann arasından tiyatroya gi-
diyorsunuz. Paşa tiyatroya gelinceye kadar, yonutlara bir
zarar gelmesin diye herkesin bütün beceri ve bilgilerini orta-
ya dökmeleri görmeye değerdi doğrusu.
Gece piyesler, ortaoyunları, halkoyunlan ve arada şiirler-
le sürüp giderken Paşa, gecenin yöneticisi Hidayet GülenV
çağırır:
- Ne biçim şiir bunlar? Yok, 'Buğday ektim, arpa ekmeği
yedim', yok bilmem ne? Yok mu Moskof'a ait şiir yazan şaıri-
niz, buna dair şiiriniz?.. diye çıkışır.
Bunun üzerine, biraz sonra, ilk arada'... Kin katran kazanı-
na batsın Baltacf dizesiyle süren şiiri dinleyen Paşamızın
keyfi yerine gelir, koltuğuna şöyle bir yaslanır.
İşte, o günler için, Köy Enstitülerinin yok olmaktan az bir
zararla o şiir sayesinde kurtulmuş olduğu kanısı bende dai-
ma vardır.
En derin saygılarımı sunarım."
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Özellikle lastikleri ya- 1
pıştırmakta kullanılan
koyu ve yapışkan madde. 2
2/Birbirine çok benzeyen «
iki şeyin kanşması. 3/
Akıl... Hamurun yapış- 4
maması için tepsiye serpi- ,-
len un. 4/ Elçilik uzma-
nı... Budizmin, Buda'yla 6
tek vücut olmayı amaçla- j
yan kolu. 5/ Içine başka
bir sıvı katılmamış icki... 8
Dolmakalem. 6/ Bir ceşit g
pamuklu kumaş... Payla-
ma, azarlama. 7/ Britannicus, Ba-
jazet, Phedre gibi yapıtlanyla ünlü
Fransız trajedi yazan. 8/ "Meh-i
bürc-i ânzında gönül oldu hâle
mail / Bana kendi tali'imden bu si-
yah -- düştü" (Şeyh Galip)... Bir
nota. 9/ Kiraya verilerek gelir geti-
ren mülk... Başkan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir salonda raket aracılığıyla
oynanan bir tür top oyunu... Nazi
partisinin hücum kıtasını simgele-
yen harfler. 2/ Hayvansal kaü yağlar ile bitkisel sıvı yağlarda
rastlanan bir asit. 3/ Adlan sifat yapmakta kullanılan bir yapım •
eki... Ahşveriş. 4/ Hisse, pay... Yeni. 5/ İnsanın bedensel veruh-
sal dengesini bozan her türlü etkene verilen ad... tridyumun.
simgesi. 6/ Bir vidada iki diş ıı ısında kalan çukur bölüm... Bo-;
yalann inceltiknesinde kullanılan sıvı. 7/ Aşın şişmanhk. 8/;
Sodyumun simgesi... Gözde sanya çalar kestanerengi... Bir so-;
ru eki. 9/ Bir film konusunun ortalama on sayfa uzunluğundaki;
yazıh özeti. '