Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 1994 CUMA
HABERLER
DİN, TİCARET VE SİYASET
Gizli raporda dincitehlike
O
n yıl süreyle CIA'nin üst dûzey
görevlerinde çalışan Graham Ful-
lerdamgasını taşjyan "Türidye'de
tsJam Köktenciliğinin GeleceğT
başlıklı rapora, Iran Türkıye kar-
şılaştırmast yaparak bakmanın
büyûk yaran var. CLVde ûlkelerin gelecegi konu-
sunda analizler yapan 'Uzun Dönemti Tahminler
Bölümü'nü yöneten Fuller'in raporuna 'dörteDe
sanlmaıun'bırkaç yönden irdelenmesi gerekiyor.
Rapora dayanarak, bir yandan Islami hareketin
son yıllarda kazandığı düzeyi övü(lü)yor, öte yan-
dan Amerikan'ın öteki ûlkelerin iç işlerine kanş-
ması haklı bulunu(lu)yordu. Sonra da siyasal kar-
şıtlannın terminolojisi kullanılarak, Amerikan
emperyalizminin bölgedekı etkinliğine karşıymış
gibi görünü(lü)yor; özgûrlük, demokrası ve ba-
ğımsızlık savunuculuğuna soyunu(lu)yordu.
Raporun, Amerikan Savunma Bakanlığı Müs-
teşariıgı'nın birsiparişi olduğunu bilen; raporda-
ki bilgilerin Amerika'nın ülkemizdeki çıkarlan-
na hizmet edeceğıni kabul eden anlayış; bana açık
bir işbirliğini anlatıyor. Bu işbirliğinin en önem-
li halkalan, elbette, gazeteciler ve yazarlar, düşün
ve siyaset adamlan olacaktı. Tarih boyunca böl-
ge halklannın siyasal önderlerini etkilemişler, ki-
m zaman Ingilizler, kimi zaman Almanlar ya da
Fransızlar ıçin çalışmışlardı. Bu tûrün son örnek-
leri ise ABD ve SSCB çıkarlannın sözcülüğünü
yaparak büyûdüler.
Rand Corporation raporu bu işbirliğinin ne ilk,
ne de son örneğidir. Öteki işbirliklerinden tek ay-
nmı; ırtıcai başkaldınyı 'hafifealan', şeriat özlem-
lerini 'yok gösteren' yanıyla ülkeler arası bir sa-
vaşı değil, belki de bir iç savaşı körüklüyor olma-
sıydı.
sözctik
Orijina) adı 'The Prospects for Isiamk Funda-
mentatismin Turkey' olan 'Türkiye'de Islam Kök-
tenciliğinin Geleceği' başlıkJı Rand Corparatıon
raporu 'Amerikan Gizli Beigeierinde Türkiye'de
tslamcı Akımlar' adı ıle kıtaplaştınldı. Kitabın
takdim' yazısında, 'Harvard'lı Müslüman yazar
Fehmi Koru'nun ılgınç yorumlan dıkkat çekıyor:
"ABD'nin teknik aianda eğitim veren en iinlü
üniversitelerinden Massachusetts Institute ofTech-
notogy'nin (M.I.T) Uluslararası Araşonnalar
Merkezi'nde (Centre for IntemationaJ Srudies)
araşbnnacı olarak bulunduğum sırada bir şeyi
daha yakından müşahade ettim: Amerika'da üni-
versitelerle hükümct arasında başka yerterde kar-
şuaşılandan daha yakın üişkiler bulunuyor. Bflhn-
sei yaklaşımı zoruiüu gördüğü, uzun vadeli hesap-
hr yapılnnKi yrfkfiginp inandıgı alanlarria hiîkıi-
metin, koliarı ünhersiteve uzan» or, va oradaki öğ-
retim üyesini kendi içine çekerek ya da istediği
araşbrmayı üniversiteye ihale ederek, varmayı
amaçtadığı sonucu gerçekleştiriyor.''
Hükûmetle iç içe bilim adamlannı, bakanlıklar-
la bütûnleşmiş gazetecileri siyasal yaşamırruza
Özal döneminde giren Amerikan eğıtimli-pasa-
portlu bürokrat ve teknokratian düşündüğümüz-
de 'dansı başumza denilmeyecek' bir durum bu.
'Takdim' yazısının satırlan arasında dolaştığı-
nızda; 'bilimsel araşörmalara gönül veren bir ya-
zann' kavrayışından, bazı önemlı ipuçlan çıkar-
mak kolaylaşıyor
"Amerika'da araştırmalar birkaç koldan yürü-
tüiüyor. Resmen görevi başka OlkeJerie Ugüenmek
ofauı Dışişkri Bakanhğı (State Department) diplo
matnu* aracıhğryia nabız yokluyor. Tahran'daki
ABD 'nin TürkiyeJ
de İslam raporuna
Fehmi Koru9
nun takdim yazısından:
• Bu rapor gibi,
Türkiye'yi ve İslam
dünyasını yakından
ilgilendiren konularda
araştırmalar yâpmak
için oluşturulmuş,
zengin bir kütüphanesi
bulunan, yüzlerce
insanın çahştığı
kurumlanmız olmadan,
Türkiye'nin veya onun
yannını ele alacağından
emin olduğumuz inanan
kadroların mutlak
başansı mümkün
görünmüyor. Bu takdim
yazısı, yannla ilgili
planlan olan kişi ve
cemaatlere, böyle bir
araştırma kurumuna
sahip olmak yolunda
adım atmalan için bir
çağn yerine geçsin
istiyorum. *
Müsteşarlığı, 'etkflenmek istenen' Türkiye kamu-
oyu olunca, fazlaca bir şey söylemeye fıiç gerek
kalmıyor. Raporun "CIA'de üstkndiği önemh' gö-
revkrden emekli olduktan sonra RAND kurumu-
na araşormacı olarak geçen Graham Fuller'in ge-
ndsonımhıluğualtında''hazırlanrnası ise 'ihtryat-
h bir iyimsertikle karşüanabilecek' bir aynntı ola-
rak duruyor. Amenkan Savunma Bakanlıgı için
hazırlanan bır raporu haber olarak kullanan Tiirk
basınına sövmek, ama raporun içenğini övmek ise
çok başka anlamlar taşıyor. Özlemi duyulan düze-
nin, başka sözcüklerle anlatıldığı takdim' yazısı
şöyle noklalanıyor:
"Bu rapor gibi, Türkive'yi ve İslam dünyasını
yakından ilgilendiren konularda araştırmalar yap-
mak için oluşturulmuş, zengin bir kütüphanesi bu-
hınan, vüzfcrce insanın çalışügı kurumlannuz ol-
madan, Türkiye'nin veya onun yannını eie alaca-
ğından emin oMuğumıız inanan kadrolann mutlak
başansı mümkün görünmüyor. Bu takdim yazısı,
yannlaflgfliplanlan olan kişi ve cemaatlere, böyle
bir araştırma kurumuna sahipolmak yohında adım
atmalan için bir çağn yerine geçsin istiyorum.n
'Amenkan Gizli Belgelennde Türkiye'de Islam-
cı Akımlar' kitabının sunuş yazısıyla yapılan bu
çağn, belki de 3 yıl 10 ay 24 gün sonra gerçekle-
şecek, kuruculan arasında Fethullah Gülen Ho-
caefendi Hazretleri'nin de bulunduğu Gazeteciler
ve Yazarlar Vakfı'nın 'bir nur topu gibi doğduğu'
kamuoyuna duyurulacaktı.
| Yeşl kuşak çoculdan
ABD Bfiyükelçfligi'nde ele geçen belgeJerden bu
tür nabız yoklamalannın VV'ashington'a günü gü-
nüne rapor edildiği anlaşüryor. Aynı belgeler, ABD
Büyûkdçfligi'nde dipkomatsıfatryla çahştığı halde
aslmda CIA ajam olan kişilerin de. bağh oldukla-
n teşkilata görüş ve kanaatlerini bildirdikJerini
gösteriyor. Her iki kanaJdan merkeze ubşan ra-
porlar uzmanlar tarafindan değerlendirilryor. Ba-
zı ihtisas isteyen konulann bagunsız araştırma ku-
rumlanna ihale edilmesi de ABD'deki >r
ayguı uy-
gulamalar arasmda. Dtşişleri veya Savunma Ba-
kanhğı >a da Merkezi Haberalma Örgütü (CIA),
beüi bir konunun araşûrümasmı o alanda uzman-
laşmış bir kurumdan isteyebilryor. 'Think Tank'
(Düşünce deposu) adı ile anılan bu kurumlar ya
bir üniversiteye ya da vakfa bağtı olarak çahşryor-
lar. Rand Corporation, Institute of Polkv Srudies,
Centre for Strategk and Internarional Srudies gi-
bi araştırma kurumlannda yüzlerce uzman, bin-
lerce degişik konuda araştırma yapıyoriar." Bu
Amerikan rüyasından etkilenmemek, bılımle si-
yasetm böylesme olumlu işbirliğine imrenmemek
olası değil. Ama, küçük bir aynntı işi, bence, ber-
bat ediyor. Şeriat yanlılannın kamuoyu oluştur-
mak için başvurduklan yöntemi, kendi anlatım-
lanyla ortaya çıkanyor: "Yapılan araşörmalann
etkflenmek istenen kamuoyuna açıklananlan, ra-
porluktan çıkarülıp kitap rialine getirilenleri oMu-
ğu gibi ancak beürii kişilerin görebileceği tarzda
sıruriı dağıtıma tabi tutulanlan da oluyor." Insan
bazen binlerce sayfa yazıp, sadece üç sözcükle ya-
ni 'etkilenmek istenen kamuoyu' sözcükleriyle
suç üstü yakalanabılıyor. "Etinizdetuttuğunıızbu
kitap, bir Amerikan araştırma kurumu (Think
Tank)tarafindan hazırtaüian bir raporun metnin-
den ibarettir_ Raporun müsvedde olarak hazuia-
mş tarihi 1989 haziram. Bu son bilgi ayn bir önem
taşıyor. Çünkü, eJdc henüz 'müsvedde' halinde
bir nüshası bulundugu ve üzerinde 'yay ımlanmak
için onay venlmemiştır' ve her sayfasuun albnda
'RAND'dan izin almadan çoğaltmak yasaktır' ka-
yıdan olduğu halde, rapor Tiirk basınına sızdınl-
mıştır. Hem de alö a> sonra... Okuduğunuzda gö-
receğiniz gibi, Türkiye deki tslami hareketin son
yıllarda kazandığı seviveden övgüyle söz eden ra-
por, bizim basın tarafindan yeni bir 'ırtica kam-
panyası" malzemesi yapılrruşü; adı 'Batılı bılimle
çok yakından tanışan ve bılım felsefesinden Do-
ğu-Batı arasındaki mevcut stratejik meselelere ka-
dar her konuda yazan' yeni nesfl tslam entelektü-
elleri arasmda anılan bir yazann yülardır basany-
la yürüttüğü görevinden ahnmasmda gerekçe ola-
rak kıdlanılmışür.''
Bütün bunlan söyledikten sonra, kitap haline
getirilen rapora bir 'Takdim' yazısı yazrnak, aca-
ba 'etkflenmek istenen kamuoyu' için aracılık yap-
mak anlamına gelmiyor mu?
'Etkttemek isteyen' ABD Savunma Bakanlıgı
'tnanan kadrolann' Türkiye'deki mutlak başa-
nlan ıçin yapılan çalışmalann geçmişi oldukça es-
kiye dayanıyor. Bu çabanın uluslararası alandaki
yen ve önemme, tarihi kökenlenne ınmeden, sa-
dece 'bazı anımsatmalaıia' değinmek gerekiyor.
ABD'nin ünlü 'beyinlerinden' Zbigniew Breze-
zinsld gibi stratejistlennce savunulan Yeşıl Kuşak
Projesı, araştırmamıza uygun düşen, bölgesel bir
tasanm. Sosyalizmın gelişımini Islamı rejimlerle
çembere alarak önlemeye -durdurmaya yönelik bir
proje. Sovyetler Birliği'nin etki alanındakı Iran,
Irak, Pakıstan, Afganistan ve Türkiye gibi ülkeler-
deki Müslûman çoğunluk ıçin yazılmış siyasi bir
'reçete'. 1970'li yıllann sonlannda umut baglanan
bu projenin, elbette, sosyal ürünlen de düşünül-
müştü. Projenin başanlı olması, nicel ve nıtel ola-
rak etkileyeceği insanlara baglıydı. Yurtdışında
eğıtim görmüş, Müslûman kımlıği ıle kendini ta-
nıtan ınsanlar üretılmeliydı. Müslûman yazar,
Müslûman mimar, Müslûman sanatçılara gereksı-
nım vardı. Islamı kesım içmde insanlann kendi-
lerini çok iyi anlatamadıklannı' anlatabilecek, be-
cenkli starlar gerekiyordu. Bunlar televızyon ek-
ranından başını uzatıp 'bir devlet dini olarak doğan
tslam'ın' temsilcisi sıfatıyla 'ortak noktalaruıuzı
bulalım' önerisini yapabılecek, uzlaşma yanlısı
'presentabie' insanlarolmalıydılar.Sovyetler'in çö-
küşünden sonra Yeşil Kuşak Projesı boşlukta kal-
dı. Ama, projenin üriinü Yeşil Kuşak çocuklan boş
durmayacaklardı. Mûslüman kımlıkleriyle yaşa-
mın içıne gırip, 1980'den bu yana gösterdıkleri per-
formansla, Islamı düzeni kurma şansını yeniden el-
de etmışlerdı. 'Arkalanna' iyi bir eğitim, 'yanlan-
na', tanhi düşman solculardan yeni yoldaşlar ala-
rak; 'öolerine' de terörve yoksulluktan bunalan bir
halkı katarak tarihi bir fırsat yakalamışlardı.
YsrnıfembVB ohmlu
BtRBAKIMA
SERVER TANİLLt
Kuypukluyıldız ve flğaç
Üstüne...
İyi oldu kuyaıkluyıldızın Jüpiter'e çarpması!..
Neden derseniz, gözlerimizi yeniden göğe çevirdi. Bir
iki haftadır, tedirgin bir halde seyrediyoruz gökyüzünü.
önce, kaygılandıncı haber geldi: Shoemaker-Levy kuyaık-
luyıldızının Jüprtergezegenınin çekimıne uğrayıp ona çar-
pacağı söylendi; geçtiğimiz cumartesinden beri de çarp-
malar başladı. Dehşet verici sonuçlan televizyonlardan ve
gazetelerden izliyorsunuz.
Gök, binlerce yıl korkutup durmuştur insansoyunu ve
boşinançlara yol açmış, beslemiştir onlan. Dinlerin oluşu-
munda da, bu boşinançlann büyük payı vardır sanıyorum.
Bizim Kuran da içinde olmak üzere, açınız kutsal kitapla-
n, gök, giderek evren üstüne, ipe sapa gelmez şeyler gö-
receksiniz sayfalarında.
Ama yine insansoyunun, gökte olan brteni açıklamak
üzere, başını yukanya çevirmesi de pek eskidir. Başlarda
astroloji ile kanşık da olsa, ilk bilimsel verilere ulaşılır. Ta
eski Mısır ve Mezopotamya uygarlıklannda ortaya konmuş
gerçekleri hatıriayınız. O yüzden, gökbilim dediğimiz ast-
ronomi, her anlamıyla soylu bir bilim dalıdır.
Ne var ki, göğün "es/a/"ının asıl çözülüşü, Rönesansla
başlar: Kopernik'in, Kepler'in, Galilei'nin açtıklan yolun
üzerinde, o tarihten beri, insan zekâsı nasıl da büyük fe-
tihlerde bulunmuştur!
öyle de olsa, yığınlann boşinançlan sürmüştür.
Halley kuyaıkluyıldızı 1910'da dünyamızı yeniden ziya-
ret ettiğinde, ınsanlann kaygılı bakışlarla ne türlü düşün-
celenn ıçıne gırip çıktıklannın -belki- en güzel oyküsünü,
bize Hüseyin Rahmi Gürpınar anlatmıştır. Onun 1912'de
yayımladığı KuynıkluyıldızAltında Birlzdivaç adlı romanı,
onca bilimsel gerçeklere karşın, halkın ne tür boşinançlar
içinde yüzdüğünü gösterir.
Okumadınızsa, mutlaka okuyun derim o kitabı.
Işte, "İyi oldu kuyrukluyıldızın Jüpiter'e çarpması"'der-
ken, söylemek istediğim şuydu: Günümüzde, hiçbir şey
gizli kalmıyor, sınırlı da kalmıyor; bir kuyrukJuyıldızın bir ge-
zegene çarpması gibi üstelik "medyatik" yanı da bulunan
bir olay, gökyüzünün büyük yığınlara biraz daha fazla ta-
nıtılmasında güzel bir vesiledir. Televizyonlar, gazeteler ve
dergiler, olayın üzerinde ne denlı dururlarsa o denli olum-
lu bir iş yapmış oluriar.
Gökbilimin, her zaman eğrtici, kafalan açıcı bir yanı var-
dır, unutmayalım!
KuyrukJuyıldızın Jüpiter'e çarpmasına sevindim de, dün-
yaya çarpmasını ister miyim?
Hayır, istemem dünyam için o felaketi!
Severim dünyamı!
Ancak bu, dünyamızın hemen her gün uğradığı felaket-
leri gönmekten de alıkoymamalı bizi. Savaşlar; ormanla-
nn yakılıp yıkılması; ırmaklann, göllerin, denizlerin kirlen-
mesi; yaban hayvansoyuna karşı gırışilen kıyımlar; tek ke-
limeyle, çevrenın yerle bir edılip doğai dengenın bozulma-
sı, dünyamızın geleceğini tehlıkeye atmış durumda şim-
diden.
Teknolojinin insansoyunun önüne açtığı ufuklar, kazanç
hırsı ve aptallıklar yüzünden karanp duruyor gitgide. Es-
kiden insanlar daha çok severlermiş dünyayı, doğaya da-
ha fazla saygılıymışlar deniyor ki, doğru.
llerleme güzel, ama böylesi değil o!
Televizyonlar, gazeteler, dergiler, bütün bir kamuoyu,
topyekûn eğitim, bunun da üzerinde durmalı. Tek keli-
meyle, dünyamıza yakışır duruma gelmeliyiz.
Şu önümüzdeki günlerde, benim Voltaire ve Aydınfan-
ma adlı kitabım çıkacak ya, geçenlerde basım düzeltme-
lerini yaparken, yeniden çarptı gözüme o sözü. Doğaya
hayrandı Voltaire ve onu daha güzel ve zengin hale getir-
mek için de çalışıp dururdu. Şöyle dermiş: "Gelecekku-
şaklar, diktiğim binlerce ağaçla benihatıriayacak en azın-
dan!"
Nasıl da çarpıcı, nasıl da insanca bir duygu!
Açılmışken sormuş da olayım: Bugüne değin kaç ağaç
diktiniz sevgili okurianm?
O
n üçüncü yûzyıhn ilk on yılı. Büyük
Britanya Adâsı hızla bir iç savaşa
doğru gitmektedir. Bir yanda kilise ve
derebeyleri, öte yanda kraliyet yöne-
timi. Canterbury BaşpiskoposuStep-
han Langton'un öncülüğünde topla-
nan baronlar, uygulanan baskıya ve ağır vergilere
karşı dırenmeye kararhdır. Ingüiz Krah Yurtsuz John,
ufuİcta görünen iç savaşı göğüsleyebilecek güçte de-
ğildir. Köşeye iyice sıkışmışör. Ama yine de, ayak
sürmekte yarar ummaktadır. Fakat sonunda teslim
olur. Ülkenin ücra bir köşesinde, Wmdsor yalanla-
nndaki Runnymede'de yapılan yoğun görûşmeler 15
Haziran 1215 günü sonuçlamr. KralJohn derebeyle-
rin haklannı güvence altına alan bir anlaşmayı imza-
lamak zorunda kalmıştır.
Aslında tarihin önemli gûnlerinden biri yaşanmak-
tadır İngfltere'de. Kralhğm sınırlannı ve yaşanan za-
manı aşan bir gelışmedir bu. İmzalanan belge, insarir
lık tarihinin her zaman anacağı Magna Charta Liber-
tatum'dur
Magna Charta Libertatum, ilk insan haklan bel-
gelerinden sayılmaktadır. Elyazması bir metin olarak
gûnûmüze kadar ulaşmıştır.
Bugün, İngfliz ve Amerikan mahkemelennin ço-
ğunun mührunde kazıh olan t o no one will we sell
to no one will deny or delay right or justice'' deyişi
Magna Carta Libertatum'un bır kuralıdır: hak ve
adaletin satılmayacağı. yasaklanmayacağı ve ge-
ciktirilmeyeceği anlamına gelmektedir.'
:
İnsan haklan literatürûnde. hak arama özgürhl-
ğu olarak adlandınlan bu kural, aruk tüm insanlı-
ğm ortak bir değeri olmuştur.
İnsan Haklannı ve Temel Özgürlükleri Koruma-
ya Dair Sözleşme'3
hakaramaözgürlüğünü,kişinin
hakkını elde etmesi yolunda bir yargı organına
(md. 6) veya "ulusal bir makama" (md. 13) başvur-
ma hakkı çerçevesinde tanımlamaktadır; ancak,
hakkın elde edilmesi, "makıü bir süre içinde" ger-
çekleşmesi koşuluna bağlanmıştır (md. 6/1). Bu
nedenledir ki, Avrupa Konseyi insan Haklan Ko-
misyonunun, Divanının >e Bakanlar Komitesi'nin
kar'arlannda, hakkın elde edılmesının gecıkünl-
mesi, hak arama özgürlüğünün ihlali olarak kabul
edilmektedir."
Yüzyıllar öncesınin bir belgesinde yer alan "hak
ve adaletin.. geciktirUmeyeceği" kuralının, çağımı-
Hak arama özgürlüğüT Takhn elde edilmesinin, zorlu koşullara ve uzun zaman dilimine terk edilmesinin
İJ. anlaşılabilir bir yanıyoktur kuşkusuz. Geciken adalet, adalete olan güven duygusunu
sarsmaktadır; son derece derin toplumsal sorunlann nedeni olabilmektedİK
SUNUŞ
Adalet Bakanlıgı 'nin sabııiı ve titiz çalışmaları
sonucunda hazırlanan "Yargının Htzlandınlması
Paketi", bir süre önce TBMM'ye verildi.
Paket kapsamındakiyasa önerilerinin TBMM'ye
verilişi ve Meclis komisyonlanndaki çalışmalar,
kamuoyuna yeterince yansımadı.
Oysa, on iki yasa tasansınaan oluşan bu paket,
toplum yaşamını ve yargı sistemimizi derinden
etküeyecek boyutta son derece önemli veyeni
düzenlemeler içermektedir. Yargının
Hızlandırılması Paketi, cumhunyet tarihımizın
1926yılında başlatüan köklü hukuk reformlan
zincirinin önemli bir halkasını olusturmaktadır;
uluslararası hukukun çağaaş standartlarmı
toplumumuza taşıyan bir köprü nıteliğinde atılmış
olumlu bir adımdır. TBMM'nin buyasa
tasarılannı hala sonuçlandıramamış olması,
üzerinde düşünülmeye değer bir konudur. Acaba
1926 hukuk reformunu gerçekleştiren TBMMde
böylesine ağır mı çalışmıştı? Kuşkusuz ki hayır!
Çok satışlt gazeteler ile özel televızyon kanallan
da, böylesine önemli bir paketi görmezden geldi.
Daha da garibi, SHP li Adalet Bakanı 'nin
öncülüğünde hazırlanan bu paket, SHP tarafindan
da kamuoyuna anlatdamadı.
Niçin? Buyazı dizisinin amacı, yargının
hızlanması paketi içindeki "yargıyı hızlandına "
nitelikteki düzenlemeleri kamuoyuna tamtmaktır.
Yargının hızlandırılması paketi içindeki yasa
tasanlan, adaletin gecikmesi sorununu aşmak
için ne tür düzenlemeleri içermektedir? Buyönde
öngörülen düzenlemelerin niteliği nedir? Ve
gerçekten, işe yarayabilecek midir?
an temel özgürlükler sözleşmesinde de varlığmı
sürdürüyor olması, çok değişik açılardan üzennde
düşünülmesi gereken bir olaydır. Elbette. bunlar-
dan çıkanlabılecek önemli sonuçlar da vardır.
"Hak ve adaletin .. geciktirümesi" sorunu. çağı-
mız dünyasında önemini korumaktadır. İnsan
haklan bilincinın geliştiği ileri toplumlar bile, bu
sonınla iç içe yaşamaktadırlar.
Bu sorunun, 3. Binyıl'a gireceğimiz şu yıllarda
hâlâ yaşanıyor olmasımn kuşkusuz kı pek çok ne-
deni vardır.
İnsan haklan bilincinin henüz yeterince gelişme-
diği toplumlarda, hakkın gecikmeksizin elde edile-
bilmesıni beklemenın, rasyonel bir tutum olduğu
söylenemez. Sorunun bu boyutu, toplumsal bdınç
noktasında somutlanmaktadır.
Ancak. insan haklan bilincinin geliştiği ileri top-
lumlarda yaşanan adaletin gecikmesi sorununun
nedenlen ise, daha çok toplumsal gelişmeierle ilgi-
lıdır. Bunun en tıpik ömeğini Amerika ve Batı Av-
rupa devlctknnde görebılmek mümkündür.
Yüzyılımızın özellikle ikinci yansından sonra
yaşanan bilim ve teknolojidekı atılımlann ve top-
lumsal gelişmelenn yol açtığı hızlı kentleşme. bu
ülkelerdeki adaletin gecıkmesinin başlıca nedeni
oldu. Kentlerdeki nüfusun ve bunun yanı sıra top-
lumsal sorunlann artışı, yargıyı. hiç beklemediği
boyutta bir iş kapasitesi ile karşı karşıya bıraktı.
Yargı iş yûkünün bu yoğunluğu \e dengesiz dağılı-
mı, adaletteki gecıkmeleri birlikte getirdi.
Yüzyıhmızın ikinci yansında Amerika'da yaşa-
nan bu gerçeklerden işte birkaç örnek:
. New York Eyaleti'nde, 1960"lı yıllarda bir yılda
gerçeldeşen ceza soruşturması 1.500.000'dir,
. Kanada'da, 1969 yılında 100.000 kışiye ortala-
ma 4679 suç düşmektedir.
. Kolombiya bölgesınde, ilk soruşturma ile gö-
revli 4 yargıç yılda toplam 47.000 suç dosyasını
incelemektedir; aynca aynı miktarda trafik suçuna
da bakmaktadır,
. New York kentinde, ceza mahkemelerinde gö-
revli bir yargıcın günde 200-300 hazırlık soruştur-
masını incelemesi ve mahkemeye gönderilip gön-
derilmemesine karar vermesi gerekmektedir,
. Amerika'da, bazı kentlerin ceza mahkemele-
nnde artan iş yoğunluğu nedeniyle, işlenen suçun
yargılanmasına ancak bir yıl sonra başlanabilmek-
tedir.
Bu rakamlann/5
özel hukuk uyuşmazlıklannı
kapsamadığı, hatta yalruzca ceza yargılaması ile il-
gili bulundugu gerçeği düşünüldüğünde, yargının
yaşadığı sorunun ne denli boyutlu olduğu kolay-
hkJa görülebilir.
Hakkın elde edilmesinin, böy lesıne zorlu koşul-
lara ve uzun zaman dilimine terk edilmesinin anla-
şılabilir bir yanı yoktur kuşkusuz. Geciken adalet.
adalete olan güven duygusunu sarsmaktadır; son
derece denn toplumsal sorunlann nedeni olabil-
mektedir. "Geciken adalet, adalet saydamaz" öz-
deyışinın anlarru. çağdaş teknolojinin hızla yeni-
lendiği ve uluslararası iletişimin alabıldiğine arttığı
günümüz dünyasında daha da çarpıcı hale gelmış-
tir.
yarar vardır.
Avrupa Konseyi'nin yargı sısteminın geliştırilme-
sine ilişkin çalışmalan başlıca iki amaç etrafında
toplanmaktadır:
1- Yargı sıstemi, artan isteği hızla karşılamalıdır;
2- Yargı sisteminin standartlannda düşüş olma-
malıdır.
Avrupa Konseyi, bu amaçlan benımseyen üye
devletlerin reform olanaklannı araşürmalanm,
özellikle öngörmektedır; bu bağlamda öncelikli
olarak ele alınması gereken konular ve onlara yak-
laşım bıçımi de belirlenmiştir.
Bunlardan bazılan şunlardır:
. Yargıçlann ve adliye personelinin eğitimlerinin
arttınlması.
. Mahkemelerin çalışma koşullannın iyileştiril-
mesi,
. Yargılama usullennın basitleştirilmesi,
. Uyuşmazlıklann çözümünde yargı iş yükünü
azaltacak alternatıf yöntemlerin belirlenmesi.
Bu amaçlar ve ılkeler çerçevesinde ve sayılan ana
konular üzerinde oluşturulacak bir adalet politi-
kasının. yargının işleyişinı olumlu yönde etkileye-
ceği düşünülmüştür.
SÜREC»
Batılı ülkeler. uzun yıllardır adaletin gecikmesi
sorununun çözüm \ollannı aramaktadırlar. Bu
amaçla, yargının hızlandınlmasına yönelik yasa-
ma ve yürütme alanında sayısız önlemler almış \e
yargı sistemlerini geliştirmeye çalışmışlardır
Yargının içinde bulundugu bu sorunlann nasıl
bir adalet politikası ıle aşılabıleceğıne ilişkin. ku-
ramsal planda ve akademik düzeyde çalışmalar da
gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda. etkıleri günü-
müze kadar ulaşan bir dizi uluslararası senıpoz-
yum, konferans ve toplantı yapılmışür. "
Türk yargı sisteminde köklü değişiklikler öngö-
ren Yargının Hızlandırılması Paketi'nin temel kay-
nağını oluşturduğu için. Avrupa Konse>i bünyesin-
deki çalışmalann sonuçlanna kısaca değinmekte
(1) Dönmezer. Ord Prof Dr Sulhi; Ceza Adaletı Reform
tlkeleri Ceza Adaletı Reform Ükeleri Sempozyumu / Rapor-
lar - Tartışmalar, s. 8 tst 1972
(2) Magna Charta Libertatum, prg. 40: Musulın, Janko
(derleyen), Hürrtyet Bıldırgelerı, s. 17-21 (çev. Necmi Zeka)
htanbul 1983
(3) Insan Haklannı ve Temel özgürlüklerini Korumaya
Daır Sözleşme metnı 4 Kasım 1950yılında Roma 'da imzalan-
mıştır, Avrupa Konseyi mn temelınsan haklan sözleşmesidir.
Türhye. bu sözleşmeyı. 10 Mart 1954 yılında 6366 sayılı ya-
sa ıle onaylamıstır (Bkz Düstur, cilt 55 s. 1567, Resmı Gaze-
te. 19 Mart 1954, s 8662)
(4) Erçman, Sevinç, Avrupa Insan Haklan Sözlesmesi'ne
ilişkin tçtihat Derlemesi, s 70-75 Ankara 1972.
(5) Söz konusu rakamlar 1967 ve 1969yıllan istatistikleri-
dir (Bkz Dönmezer, age. s. 6. 7)
(6) Bu anlamda yapılan çalışmalar için bkz Dönmezer,
age s 1-35, aynca. öztek, Yrd Doç Dr. Selçuk; Avrupa Kon-
seyi Bakanlar Komıtesı 'nin ' Adaletin Isleyısinı lyûestirmeye
Yönelik Medeni Usul tlkelen '' Konulu Tavsiye Karan. Hu-
kukArastırmalan Dergisi, Ocak-Nısan 1986s. 14-15, s. 9-20
Mannara Ünıversitesi Hukuk Fakûltesiyayını.
(7) Bkz Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 'nin Tavsiye Ka-
ran Nu.R (86) 12 (çev Alı Cem Budak) Yasa Hukuk Mevzu-
at ve lçtıhat Dergisi. C XII s 4 (Nısan 1989) s. 461-471.