04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7HAZİRAN1994SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Siyasal erkinmedyayı denetimi... Devlet, kitle iletişim kuruluşlan üzerinde müdahaleci, baskıcı değil, düzenleyici bir etkiye sahip olmalıdır. NAZİFE GÜNGÖR Araştırma Görevlisi Ne söylenırse söylenilsin. yasa çıkmış- tı. hem de herkeste düş kmklığına ne- den olan denetlevici maddeleriyle. B üındiği gibi ülkemızde. önce 359 sayılı. sonra da 2954 sayılı türkiye Rad- yo Televizyon Yasası ile radyo televizyon yayınla- nnın yalnızca devlet tara- fından yapılması kuralı getirilmişti. Ancak 1989 yılında özel bir televizyo- nun yurtdışından Türkiye'ye yayın yapmaya başlamasıyla birlikte devlet tekeli fîili anlamda delindi. Kısa süre- de korsan yayın yapan özel televizyon- lann sayısı arttı. Bir yandan devlet denetimîi Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, yayınlannı yasal kurallar çerçevesinde sürdürürken diğer yan- dan devlet denetiminin dışında bir radyo televizyon yayını kamıaşası başîadı. Bu yayınlann engellenmesi olanaklı değildi. O haldc bu yeni duru- ma uygun bir yasal düzenleme getinle- rek bu alandaki yasal boşluğun. dola- yısıyla da karmaşanın giderilmesi kaçınılmazdı. Nitekim bu yönde siya- sal ve akademik çevrelerin girişimle- riyle siyasal iktidann gözetiminde bir- takım çalışmalar başlatıldı. İki yıl süren çalışmalar 13 Nisan 1994 tari- hınde Meclis'te kabul edilen yasayla somutlaşarak sonuçlandı. Derken. ya- sa üzerindeki tartişmalar da yeniden yoğunluk kazandı. Olumlayanlar ol- du, eleştirenleroldu. "Yasasızlıkböyle bir vasadan daha ivi idi" divenler oldu. Çoğulculuğun özüne uygun degil Yasa. daha ilk uygulamada yetersiz- liğinin. işlevsizliğinin kanıtlannı orta- ya koymaya başladı. 2954 sayılı yasa ile TRT yayınlannı denetlemekle gö- revli bir Yüksek Kurul oluşturulmuş- tu. 3984 sayılı yasa ile de özel ve kamu olmak üzere türn^ yayınlan denetle- mekle yetkili bir Üst Kurul oluşturul- du. Yasanın. Üst Kurul'un oluşturul- masına ilişkin 6. maddesinin 1. fıkrası şöyle: "Üst Kurul; basın, yayın, iletişim ve teknolojisi, kültiir. din. eğitim. hukuk alanJannda birikimli olanlardan ve yiikseköğretim görmüş, devlet memuru olma niteliğine sahip beşi iktidar partisi veya partilerinin. dördü muhalefet par- tilerinin göstereceği adaylar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce seci- len dokuz üyeden oluşur." Aynı mad- denin ikinci fıkrasında da adaylann seçimine ilişkin hiiküm içinde şu tüm- ccyi görüyoruz: "... Adaylann beiirlen- mesinde, siyasi partilerin, TBMM Başkanlık Divanındaki temsil oranları esas alınır. Ancak TBMM'de yapıla- cak seçimlerde, kime oy kullanılacağı- na dair görüşme yapılama/ ve karar alınama/." İlk bakışta söz konusu dü- zenleme. eşitlikçi gibi görülmektedir. Ancak adaylann belirlenmesi aşama- sından sonra eşitlikçi tavnn uygula- maya geçirilmesinin her zaman mümkün olmadığını da gördük. Nite- kim yasanın yürürlüje girmesinin ar- dından oluşturulan L'st KuruFa baktı- ğımızda. yalnızca iki siyasal partinin. üstelik iki merkez sağ partinin temsil edildiğini. bunlann dışındaki partile- rin gösterdikleri adaylann ise seçile- mediğini görüyoruz. Bu durumda bir kere Cst Kurul'da temsil olanağı bulan her iki partinin de ideolojik taban açısından aynı siyasal yanda yer alması. 'çoğulculuk kuralı'- nın daha işin başında tıkandığının bir kanıtı. Bu bağlamda uzun süredir ka- munun gündeminde olan Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisi'nin birleş- me önerileri de bir noktada gerçekleş- miş oluyor. Anayol formülü, uygulan- ma olanağı bulacak böylece. Özerkliğe aykırılık Aynca yasada özerkliğe ilişkin hiç- bir düzenleme göze çarpmıyor. Özerk- lik şöyle dursun. radyo-teİevizyon is- tasyonlarının çok boyutlu bir bağımlı- lık kıskacına alındığı gözleniyor. Örneğin. özel radyo-televizyon kuru- luşları. kendi iç örgütlenmelerini bile kendileri yapma hakkına sahip olma- yacaklar. Yasanın 30. maddesindege- tirilen hükümle bu yetki Cst Kurul'a venliyor. Öte yandan 'radyo-televizyon kuru- luşlan nm program içenkleri de Üst Kurul'un sıkı denetimi altında tutulu- yor. Bununla ilgili düzenleme de 31. maddeyle yapılmıştır: "Özel radyo ve televizyon kuruluşlan. yayınlarına, bel- li oranİarda eğitim. kültiir. Türk halk ve Türk sanat müziği programları koy- mak zorundadırlar. Bu programların tür ve oranlarıyla ilgiii esaslar Radyo- Televizyon Üst Kurulu tarafından tes- pit edilir." Bu maddeden anlaşılmak- tadır ki. radyo-televizyon kuruluşlan, programlannı bclirlemede bile karar verici durumda olamayacaklardır. Demokratik düzenle çelişki Aynca 27. madde ile *seçim dönem- leri'nde yayınlann Yiiksek Seçim Ku- rulu tarafından düzenienmesi öngörü- lürken 32. madde ile de söz konusu durumda radyo ve televizyonlara çe- şitli yayın yasaklan getirilmektedir. Oysa seçim dönemleri. demokrasiler- de olağan durumlardır ve birtakım olağanüstü önlemlere başvurulmasını gerektirmez. Özcllikle de düşün (fıkir) etkinliklerinin önlenmesi ya da kısıt- lanması. demokratik toplum olmanın özüne aykırıdır. Kısıtlayıcı nitelikteki bir düzenleme de 17. madde ile getirilmektedir. TBMMnin etkinliklerinin yayımlan- masıyla iigili olarak bu maddede yapı- lan açıklamada yer alan "... Hangi faaliyetlerin ne ölçiide yayımlanacağı- na TBMM Başkanı karar verir" biçi- mindeki tümce. siyasal erkin radyo- ıclevizyon kuruluşîan üzenndcki sıkı denetimini açıkça ortaya koymakta- dır. Demokratik toplumlarda medya- nın en temel işlevi. demokratikleşme sürecinin gelişimine katkıda bulun- maktır. Bunun için de söz konusu araçlann. toplumun değişik kesımlenn- ce çok yönlü kullanımına olanak veril- melidir. Oysa 3984 sayılı yasa ile bu yönde demokratik toplum kurallarıy- la bağdaşmaz nitelikte önemli kısıtla- malar getirilmiştir. Örneğin. 29. mad- denin birinci fıkrasında "Siyasi parti- ler. dernekler, sendikalar, meslek kuruluşlan, kooperatifler, vakıflar, ma- halli idareler ile bu idareierce kurulan veya bu idarelerin ortak oldukları şir- ketler. iş ortaklıkları, birlikler, üretim, yatırım. ihracat. ithalat, pazarlama ve fınansal kurum ve kuruluşlar, özel radyo-televizyon kuruluşu kuramaz ve bunlara ortak olamazlar" denilmekte- dir. Oysa demokratik toplumun tüm kurum ve kuruluşlan. kitle iletişim araçlarından yararlanabilmelidir. Sonuç olarak denebilir ki. 3984 sayı- lı Radyo ve Televizyonlann Kuruluş ve Yayınlan Hakkındaki Yasa. birçok maddeleri dikkate alınırsa toplumu- muzun demokratik. çoğulcu yapısına uygun değildir. Radyo ve televizyon kuruluşlan, kamusaî sorumluluklan gereği elbette ki ekonominin öbür sek- törleri gibi ele alınamaz ve serbest pi- yasa koşullannın işleyişine terk edile- mez. Ancak bu denli sıkı denetim de söz konusu araçlann. işlevlerini yerine getirmelerine engel olabilir. Devlet. kitle iletişim kuruluşlan üzerinde mü- dahaleci. baskıcı değil düzenleyici bir etkiye sahip olmalıdır. ARADABIR SALİM ŞENGİL Ekonomik Paket ve Kültür-Sanat"Lafla peynir gernisi yürümez" demiş atalarımız. Bu atasözünün en çok geçerli olduğu yer. kültür ve sanattır. Kültür, toplumun manevi yaşamını oluşturan değerler- den meydana gelir. Sanat yapıtları bu değerleri içerir. Bu değerlerle beslenir. Bunları topluma geçirerek onu yüceltir. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, şimdiye dek hiçbir dönemde sanata ve kültüre, günümüzdeki kadar arka çıkılmadı. Eksikleri yok mu? Var. Yeterli mi? Değil. Ne var ki bunca yıl ihmal edilmiş, gereken önem veril- memiş olan sanat ve kültür, öyle kolaycacık çağ atlayıp' gelişmiş çağdaş ulusların düzeyine erişemez. Şimdiye kadar hangi çağdaş yazarımız ortaokul, lise kitaplarına girdi? Bu, şu sonucu getiriyor: Sanat yapıtla- rı, kuşaktan kuşağa geçmediği gibi. kuşaklar arası bir iletişim çizgisi de oluşturamıyor. Kitap okuyan sınıf za- ten -köşeyi dönme olumsuz yanşı içinde- gün günden azalıyor. Hem insanların kitap alma gücü kalmıyor hem de kitapların fiyatı, bu gücü kat kat aşıyor. Son günlerde yapılan yanlış bir uygulama da duruma tuz biber ekti. Kitaplardan alınan KDV, %8'den %1'e in- dirildi. Yayımcı kağıdı aldığında da. matbaa da bastırır- ken de %8 KDV ödüyor. Bunun ancak %1'ini geriye alabiliyor. O zaman, çaresiz, bunu kitap fiyatını arttıra- rak dengeliyor. Sonuç: bu uygulama, kitap fiyatlarını düşürmüyor, yükseltiyor. Oysa bunun yerine, kitap bas- tıracaklara ucuz kağıt verilse ya da vergi iadesi gibi bir sistem getirilse, kitap basmak kolaylaşacağı gibi, oku- yucu açısından da, okumamanın, kitapların pahalı olma- sından kaynaklanan bölümü giderilmiş olur. Kağıt tahsisi, 1958-1959 yılında yapıldığı gibi olmama- lı. Çünkü o zaman, matbaalara, hatta küçük bir pedal baskı makinesi olanlara bile kağıt tahsisi yapıldı. Mat- baada kağıt bulunması nerede görülmüş! Müşteri, ya- pacağı işe göre kağıdını getirir. Gelenek böyledir. O zamanki uygulamanın sonucu ne oldu? Matbaaların ço- ğu ellerindeki kağıdı karaborsaya aktardılar. Yönetim de, yayınevlerinden alınan kağıdın faturasını aradı. Elin- de 25 tonluk kağıt faturası bulunan. 2-3 tpn kağıt alabildi. Bu uygulamanın asıl amacı. DP partililerini gözetmekti. Şimdi ucuz kağıt verilecekse yayımevlerine, bastıkları kitaba ve adedine göre, gösterilecek baskı faturası ile kağıt verilmeli. Böylece geçmişte yapılan yanlışlar biraz olsun onlenmiş olur kanısındayım. Bir de şu var: Okullara kitap alımı, geçmişte, ancak çağdışı kalmış Talim Terbiye'den izin alındığı zaman mümkün olabiliyordu. Bu kurum, ders kitaplarından, Pir Sultan Abdal, Köroğlu. Karacaoğlan gibi, geçmişten gü- nümüze ulaşan ünlü halk ozanlarımızı bile çıkarmaya kalktı da, bakanın uyarmasıyla durdurulabildi. Bunun "talim-terbiye" anlamı neresinde kaldı? Günümüzde. ilk kez. sansürsüz kitap alımı yapılıyor. Hem de, 300 dolaylarında olan halk kitaplıkları 1000'eçı- karılarak... Ülkemizın sanat ve kültürünü tanıtan kitap- lar, yurtiçinde de, yurtdışında da ortak proje olarak ya- yımlanmaya başladı. Adını sanını duymadığımız bir çok kitap fuarına katılım sağlandı. Şimdiye dek, dış ülkelerin kimilerinde düzenlenen film festivallerine binbir zorlukla katılınıyor, filmlerin ço- ğu kaçak çıkarılıyordu. Dış ülkelerde ödül bile kazanan filmleri ülkemizde seyredemiyorduk. Şimdi ise sinopsi- sinden senaryosuna, film yapımına dek bakanlıkça des- tek veriliyor. Yetkili kurullarca seçilen filmler rahatça festivallere katılıyor. Bu işlemlerde aksaklıklar oluyor mu? Oluyor doğal olarak. Zamanla, deneylerle düzeie- cek. Özel tiyatrolara yardımlar artarak sürüyor. Devlet Ti- yatroları değişiyor. Yerinden yönetime dönüşme çalış- maları yapılıyor. Resim yarışmaları açılıyor. Sergilerden tablolar satın alınıyor. Yıllarca önce yurtdışına kaçırılan Karun'un hazineleri, büyük antik değerler. Özcan Acar'ın çabasıyla yurda ge- tirildi. Bu küçümsenmeyecek büyük bir başarı, yaşadığı- mız cümle ihmalin, olumsuzluğun, beceriksiziiğin ara- sında.. Tüm bu olumlu başarılar sürerken, birdenbire 'ne oluyor' demeye kalmadan, ekonomik önlemler pa- keti çıktı ortaya ve her şey duruverdi. Hayır! Bu olamaz! Sanat ve kültür hamleleri durduru- lamaz. Her alanda kısıtlama yapılabilir. Bir tek sanat ve kültürde olmaz. O zaman kim, ne diye, ne için, neden dolayı yaşayacak? Neremizden bakılsa, çağdışı kalmış, okur-yazarı kısıtlı olan, sanat ve kültürü bir türlü rayına oturtulamayan bir toplumuz. Ekonomik bunalımların anaforunda savrulup dururken. kendimizce, nereden birçıkış yolu bulabiliriz' diye çareler bulrr.aya çalışırken, bir de bilgisizliğe itele- nemeyiz. Zaten yozlaşmış, içi boşalmış değerlerin orta- sında dümensiz sallanıp dururken bir de bu yapılamaz. Bu sefer de trerıı kacırırsak. artık geçmiş ola. Bir daha yakalayarnayız. Ders geçme ve kredi sistemi Kalabalık olan sınıilarda hangi sistem uygulanırsa uygulansın. iyi bir eğitim yapılamaz. Doç. Dr. SUZAN ERBAŞ Hacettepe Universitesi Eğitim Fakültesi öğrenci. yeteneği ve ilgı alanına göre ileri matematikten fotoğrafçılığa kadar istediği yanyılda uygun dersleri seçebilmektedir. Ayrıca başarılı öğrendlere altı yerine beş yanyılda eğitim lamamlama olanağı tanın- maktadır. Ancak bu zaman. on yanyıla kadar uzatılabilmektedir. Bu sistem on beş - on altı yaşlannda ve buluğ çağının en fırtı- nalı günlerini yaşayan gcnce bir olgunlaş- mii olanağı vermekıcdir ve lisede sınıfta kalmay< ve eğitim süresini uzatmayı en az düzevc düşürmektedir. Olumsuz yönlerinin başında. ortaya çı- kan teknik zorluklar ve alışılmamış uygu- lamalar gelmektedir. Ders geçme ve kredi sisteminde her öğrcnciye istediği dönemde istediği dcrsi vcrebilmek hemcn hemen ola- naksızdır. Fakat öğrencilenn isteklerini "•bSÜ'dcn fazla gerçckleştirmck iyi birplan- lama ile mümkündür. Ama bir okulun bu oranı bu kadar yüksek tutabilmesi belli bir ölçüde derslik sayısına bağlıdır. Bir lisede en az otuz derslik varsa. öğrenci isteklen- nin doğrultusunda büvük sayıda "ders" açılabilir. Burada dikkat edilecek olanı. ar- tık "sınıf" kavramının tamamen orladan kalkmasıdır. Bir okulun bütün öğrencileri için. bulunduklan döneme bakılmaksızın. on bilgileri yeterli ve istekli öğrencilerden bir grup oluşturarak dcrsliklenn birınde ortaklaşa ders vermektir. Bir grupta buiu- nan öğrenci sayısı. sözkonusu okul için normal "sınır' me\cudu olduğu durumda, eski sisteme göre daha fazla dersliâe aerek- TARTIŞMA D ers aeçme\ekredi sistemi.2 Eylul 199I tarihinde iktidar partisinin. Ekim 91 genel seçimlerini yitireceğini. böylece zamanının sona ereceğini anlavan bir Milli Eğitim Bakanı tarafından apar topar yü- rürlüğe konuldu. Ancak düşünsel temelini ve ön çalışmalannı bitirebilmiş. ama uygu- lama için daha yeterli derecede olgtmlaş- mamış bu sistemin giderayak yürürlüğe konması. ilk andan beri bütün sistemi göl- gelendirdi. Buna karşın. getinlen ders geç- me ve kredi sistemi, Türk eğitim tarihinin en büyük ve olumlu gelişmelerinden biri- dir. Bu sistemde artık öğretmen ve okul idaresinin istekleri ve düşünceleri ön plan- da değildir. Öğreneinin kendisi. onun y ete- nekleri ve istekleri merkez konumundadır. Öncelikle ders geçme ve kredi sistemi'ne ilişkin olumlu yönleri kısaca irdelemek isti- yorum. Eğitim yılı sona ermek üzere. Gele- cek yıla yararlı olursa diye. Program. iki ders grubu içermektedir: 1- Ortak olan zorunlu dersler: Lise me- zunu her genç insanın kesinlikle bilmesi gereken anadili ve özedebiyaiı. temel tarih. matematik vefen bilgisi gibi dersleri kapsa- maktadır. (Ancak üç yanyıl okunması zo- runlu olan ve resmi adı "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" olan dersin zorunlu olması tartışma konusudur.) 2- Seçmeli dersler: Bu ders grubu her ilgi alanından bol sayıda ders içermektedir ve sinim yoktur, Doğabılecek öğretmen eksikliklennden dolayı. okulda açılması olanaksız dersler için ücretli öğretmenlerin yanyıl bazında tutulmasına geçilmelidir. Başka bir çözüm de. farklı okullarda oku- yan. ama sayılan az olduğu için kendi okullarında ders açılmayan öğrencilere. durumlan uygun olan bir okulda seçilen dersi okumaya olanak vermektir. Gruplar- daki öğrenci sayısı ne kadar küçükse eği- tim-öğretim o kadar başarılı olur. Ama kalabalık olan sınıflarda hangi sistem uy- gulanırsa uygulansın iyi bir eğitim yapıla- maz. Temel zorlukların arasında. artık bir sı- nıf için değil. her öğrenciye ait özel bir ders programının geliştirilrne zorunluluğu gün- demc gelmektedir. Bu. bilgisayarsız hemen hemen olanakstzdır. Kişisel ders program- lan yapılabilmişse. uygulamada alışılmış okul yaşamından farkîı sorunlar ortaya çı- karmaktadır: Öğrenciler değişik saatlerde okula gelip derslerine girerler ve değişik za- manlarda çıkarlar. Aynca giinün ortasın- da boş saatleri olabilmektedir. Bundan dolayı okullarda dersi olmayan öğrenciler için yeterli sayıda kütüphane. kafeterya ya da boş derslik gibi kalınabilecek ve boş za- manı değerlendirecek alanlar bulunması gerekmektedir. Bu. hem öğreneinin can güvenliği hem de okulda bir başıboşluk ve gürültü kaynağı oluşmaması için gerekli- dir. Öğrencilenn ayn saatlerde derse başla- ması y a da dışan çıkması. denetimi zorlaş- tırmaktadır ve yeni bir disiplin anlayışının geliştirilmesıni zorunlu kılmaktadır. Ya- nnki yazımda. bu durumlardan kaynakla- nan sorunlann üzerinde durulacaktır. PENCERE Atatürk ilkelerine nasıl sahip çıkılır?^^ m " ^ umhuriyet f \ gazetesinin 18 m Mayıs 1994 gün • ve 25080 sayılı ^ L ^ j nüshasının ^ ^ • * ^ ^ Tartışma bölümünde. "Atatürk İlkelerine Sahip Çıkalım" başlıklı biryazıyı belki yanlış anladım diyerek birkaç kez okudum. Yazının altında hiçbirini tanımak mutluluğuna ermediğim dokuz kişinin adı var. Öncelikle bu konudaki duyarlılıklan için kendilenni içten sevgi duygulanmla kutlanm. Ancak. eğeryanıhyorsam beni bağışlasınlar: \r azının içeriğini oluşturan öz düşüncey e katılamıyorum. Diyorlarki: "Şeriatın tehdit ettiği -Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve yoğun saldırılara uğrayan Mustafa kemal Atatürk'e sahip çıkmak için O'nun Müslümanlığını kanıtlamaya çalışmanın gereksiz olduğuna, O'na sahip çıkmanın en etkin yolunun '•O'nun devrim ve ilkelerini' vargücümüzle savunmak olduğuna inanıy oruz." (...) "Savaşımızın yöntemi, şeriatçılara karşı Ö'nun ne kadar Müslüman olduğunu kanıtlamaya çabalamak olmamalı..." Şunu hemen belirtey im ki bız. Atatürk'ünne kadar Müslüman olduğunu şeriatçılara karşı kanıtlamaya çalışmıy oruz: laıklik ilkesine bağlı olarak İslama inanmanın yanlış olmadığını. eğitimsiz halka karşı Atatürk'ün hem de onun anlayacağı birdille sa\ unduğunu. dolayısıy la Atatürkçü laiklik anlayışının Avrupa'dakinden nasıl ayn olduğunu belirtmeyeve şeriatçılan değil: yay lasında koyun gütnıekten. ovasındaki tarlasında \ e harmanında öküz sürmekten başka bilgisi olmayan: sorulduğunda. "Sen nesin?", "Elhamdülillah ben Müslümanun" diy en. ümmetçilikle ulusçuluk arasındaki ayınmdan haberi bulunmay an bilgisiz Anadolu çocuklann, aydınlatmaya çalışıy oruz. Gazetelerin bir görevi de anlayacağı bir dille halkı aydınlatmak değil midir? Gazete akademik birderginin bilimscl nitelikli söy lemini kullanamaz. kullanırsa kuruluş amacınındışına çıkmışolur \ e aydınlanmızın nedeşeriatçılığı sav unanlann Atatürkçülük ilkelerini öğrenmeye gereksinımleri vardır. Şeriatçı kesimdeöğrenimini Avrupa'da tamamlamış kişiler de vardır. Bunlann Atatürk devrim ve ilkelerinden habersiz olduklannı sanmak aymazlık olur. Onlannki "bile bile ladestir." Anay asamızın. eumhuriyeıin niteliklerini belirıen 2. ve 3. maddeleri ile bu niteliklerin değıştirilemeyeceğini belirten 4. maddesini çok iyi biliyorlar. Ancak istedikleri "Adil Düzen"in ancak bir İran modeli devrim(!) ile olanaklı olduğunun da bilincindedirler. Bir ütopyayı savunan kişiler onu gerçekleştirmek yolunda "kelleyi koltuğa almak" zorunda olduklannı da çok iyi bilirler. Ve planlannı buna göre düzenlerler. Atatürkçü laiklik ilkesini kavratabilmek için bu ilkcnin dinle ilgisini Atatürk"ün hangi akılcı ve hümanist düşünlere. pozitivist görüşe dayaiı olarak açıkladığını da eğitimsiz kuşaklara anlatmak gerektir. Kendi kendine "gelin güvey olmak". probleme çözüm getirmez. Saygı ve se\ gilerimle. Bahattin Arık Emekli Eğitimci, Denetici. Parlez-Vous Francais?Fransfzca konusurmusunuz? FRANSIZCA DIL KURSLARI Kurs başlangıç tarihi: 9Haziran 1994 Kayıtlar ve Test: 6-7-8 Haziran 1994 (Gün boyunca) Saat: 10.00- 18.00 Arası İFKM IEFII S 1 \ S B t 1 I K \ \ M / K İ [ I I K M h K K k Z I ' " . W / / . r / ,'i r l< I>! \ :' f \ \ ı . \ ! \ l N ; ı l \ l \ \ W i İstiklal Cad. No:8 Taksim Tel: 252 02 62 PiyanistLİDYA Grupyemeklerinde çok özel fîyat! OÎTIRestaurant Cafe - Bar 251 00 00 Nüfuscüzdanımı kaybetıinı. Hükümsüzdür. CELAL Y1LDIRIM 61 S)^2 nolu ehliyetimi ka\ hettinı. Hükümsüzdür. METİS YAZICI G.ı/ıOMiiiiiıpj^ı Ziraiiı B.ıııküM îjubcsıııc ait 0875443 no'lu Enıin M.ık \c H:ıu K:ır;ıılağ'ıı ait \crai ".tM—11 ın.ıkhu'imu /.ı\ı C: .1ÎP;. llıı- Nüt'uscÜ7danımı.eh]i}etinıi. DSİ kımlik kartımı kaybettim. Hükümsü/ılür. MEHTAPYEGİS CIMIURBAŞKANI GAZİ M.KE)L4LPAŞA'M> SONBAHAR GEZİLERİ Şeriat ve Demokrasi Demokrasinin anayasası var mı?.. Var... 1789'da Fransada "l'nsan ve YurttaşHaklarıBildirge- si" yazıldı. O günden beri "demokrasinin anayasası" uygarlıkla birlikte gelişti, değişime uğradı, temel bir hu- kuk oluşturdu; 1948de "BM insan Haklart Bildirgesi" yayımlandı: 1950de düzenlsnen "Avrupa insan Hakları ve Temel Özgürlükler Bildirisi" Türkiye'de Meclis'çe onaylandı. iç hukuk değeri kazandı: ardından uluslara- rası alanda birbirini izleyen bir dizi belge gündeme gir- di. Demokrasi anayasasının özü. İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler'den oluşur. Demokrasi hukuku' ile şeriat hukuku' taban tabana zıttır. Bir şeriatçı parti, genel seçimle iktidara gelse de o ül- kede demokrasi varsayılamaz; halkın çoğunluğu şeriatı benimseyebilir: toplumun bilinci çağdaş demokrasiden geri ise. oy çoğunluğuyla çağdışı rejimi yeğlemisse, ne yapahm?.. • Genel seçim, demokrasinin "o/mazsao/maz'koşulu- dur: ama, genel seçim tek koşul değildir; insan hakları ve temel özgürlüklerden oluşan hukuk devleti düzenini dışlayan rejim, sandıktan da çıksa antidemokratiktir. Demokraside -ya da hukuk devletinde- kadın ile erke- ğin eşit olması doğaldır. Şeriatta kadın ile erkek eşit değildir. "islamcı, şeriatçı, köktendinci" adları altında siyaset yapanlar, kadınla erkeği tam anlamında eşit saymadık- ları için demokrat olamazlar. Şeriat yalnız bir inanç değildir: bir hukuktur. bir düzen- dir, bir siyasal rejimdir. Şeriatçılık, din temelinde çağdışı siyaset yapmaktan başka bir anlam taşımaz... Şeriatçılık, demokrasi düşmanlığı ile eşanlamlıdır. • Halk sözcüğünü 'zaman' ve 'mekân' içinde değişme- yen bir kavram gibi ele almak bilimsel açıdan yanlıştır. Bu tür düşünce, Aristo mantığının ürünüdür. Biçimsel mantığın yanlışına köle olan, pusulayı şaşırır. Halk, tarih boyunca değişti. 18'inci yüzyılda Anadolu halkının de- mokrasiden haberi var mıydı? 20'nci yüzyılda Anadolu halkı demokrasinin neresindedir: 21inci yüzyılda nere- sinde olacaktır? Ortaçağda Avrupa halkları ne inançta ve bilinçte idiler, bugünkü Avrupa ne düzeydedir?.. Bir halkın sandıkta yeğlediği rejim, ancak çağdaş de- mokrasinin anayasasına uygun olursa demokrasi sayı- labilir. Bu konuda son sözü söyleyen, sandığa giden halk değil. hukukun ta kendisidir. • Türkiye'de genel seçim 1961'den beri yargıç deneti- minde gerçekleştiriliyor; ülkemizde çok partili rejim geçerlidir; ama çağdaş anlamıyla demokrasinin varlığı tartışmalıdır; insan hakları ve temel özgürlükler içeriği- ne oturmuş hukuk devleti düzeyine erişemedik. Bu du- rumda şeriatçılar sandıktan iktidar çıkaracak ağırlığı sağladıkları gün Anadolu daha demokrasiyi görmeden karanlığa yuvarlanacaktır. Şeriat, sandıktan iktidarçıkarmakiçinprogramlıplanlı çalışma içindedir. eğitimi ele geçirmiştir. öğretim Birliği Devrimi yıkılmıştır, imam okulları meslek okulları ol- maktan çıkanlmış, temel eğitim kurumlarına dönüştü- rülmüştür, Kuran kursları şeriat öğretimini yürütmekte- dir, camilerin çoğu siyasal parti şubesi gibi çalışmakta- dır; vakıflarla, holdinglerle, şirketlerle, bankalarla. dış ilişkilerle sağlanan parasal kudret, yeni kuşakları şeriat- çı dünya görüşünde geleceğe hazırlamaktadır. Şeriatçılar, demokrasinin kuyusunu seçim sandığm- da kazmak için seferberdirler: laik cumhuriyetçiler ise olan bitenleri ayran budalası gibi seyrediyorlar. MEHMETALİ ÇETİN 6 Haziran 1990 |ÖIümünün 4. yılında anısı önünde saygıyla eğili\oruz. Eşi: Eüf Çetin Çocukları: Pınar Çetin, Tamer Çetin Yaşamı boyunca Atatürk ilke ve devrimlerinden ödün vermeyen. O'nun izinde olduğunu etkinlikleriyle kanıtlayan. Atatürk'e ve O'nun devrimlerine karşı olanlarla yılmadan savaşan Türkiye Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı SÜREYYAHAMİ ŞEHİDOĞLU'nu yitirmiş olmanın büyük acısı içerisindeyiz. Değerli başkanımızın anısı önünde saygıyla eğiliyor. kendisineTann'dan rahmet. ailesine ve tüm Atatürkçü'lere başsağlığı diliyoruz. ALMANYA ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ YÖNETİM KL'RULU ADINA GENEL BAŞKAN DL'RSUN ATILGAN Dünya ÇevreGünü'ne yeni birarmağan OKTAYEKİNCİ ÇEVRECİLİĞİNABC'Sİ Simavi Yayınlan NuriOnat İNSAN HAKLARI, LAİKLİK DEMOKRASİ YOLUNDA.... Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'in günümüze aydınlık getiren görüşleri.yorumları... Bilgi Yayınevi, ederi 250 bin lira (528 sayfa)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle