Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7HAZİRAN1994SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Siyasal erkinmedyayı denetimi...
Devlet, kitle iletişim kuruluşlan üzerinde müdahaleci, baskıcı
değil, düzenleyici bir etkiye sahip olmalıdır.
NAZİFE GÜNGÖR Araştırma Görevlisi
Ne söylenırse söylenilsin. yasa çıkmış-
tı. hem de herkeste düş kmklığına ne-
den olan denetlevici maddeleriyle.
B
üındiği gibi ülkemızde.
önce 359 sayılı. sonra da
2954 sayılı türkiye Rad-
yo Televizyon Yasası ile
radyo televizyon yayınla-
nnın yalnızca devlet tara-
fından yapılması kuralı getirilmişti.
Ancak 1989 yılında özel bir televizyo-
nun yurtdışından Türkiye'ye yayın
yapmaya başlamasıyla birlikte devlet
tekeli fîili anlamda delindi. Kısa süre-
de korsan yayın yapan özel televizyon-
lann sayısı arttı. Bir yandan devlet
denetimîi Türkiye Radyo Televizyon
Kurumu, yayınlannı yasal kurallar
çerçevesinde sürdürürken diğer yan-
dan devlet denetiminin dışında bir
radyo televizyon yayını kamıaşası
başîadı. Bu yayınlann engellenmesi
olanaklı değildi. O haldc bu yeni duru-
ma uygun bir yasal düzenleme getinle-
rek bu alandaki yasal boşluğun. dola-
yısıyla da karmaşanın giderilmesi
kaçınılmazdı. Nitekim bu yönde siya-
sal ve akademik çevrelerin girişimle-
riyle siyasal iktidann gözetiminde bir-
takım çalışmalar başlatıldı. İki yıl
süren çalışmalar 13 Nisan 1994 tari-
hınde Meclis'te kabul edilen yasayla
somutlaşarak sonuçlandı. Derken. ya-
sa üzerindeki tartişmalar da yeniden
yoğunluk kazandı. Olumlayanlar ol-
du, eleştirenleroldu. "Yasasızlıkböyle
bir vasadan daha ivi idi" divenler oldu.
Çoğulculuğun özüne uygun
degil
Yasa. daha ilk uygulamada yetersiz-
liğinin. işlevsizliğinin kanıtlannı orta-
ya koymaya başladı. 2954 sayılı yasa
ile TRT yayınlannı denetlemekle gö-
revli bir Yüksek Kurul oluşturulmuş-
tu. 3984 sayılı yasa ile de özel ve kamu
olmak üzere türn^ yayınlan denetle-
mekle yetkili bir Üst Kurul oluşturul-
du. Yasanın. Üst Kurul'un oluşturul-
masına ilişkin 6. maddesinin 1. fıkrası
şöyle: "Üst Kurul; basın, yayın, iletişim
ve teknolojisi, kültiir. din. eğitim. hukuk
alanJannda birikimli olanlardan ve
yiikseköğretim görmüş, devlet memuru
olma niteliğine sahip beşi iktidar partisi
veya partilerinin. dördü muhalefet par-
tilerinin göstereceği adaylar arasından
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce seci-
len dokuz üyeden oluşur." Aynı mad-
denin ikinci fıkrasında da adaylann
seçimine ilişkin hiiküm içinde şu tüm-
ccyi görüyoruz: "... Adaylann beiirlen-
mesinde, siyasi partilerin, TBMM
Başkanlık Divanındaki temsil oranları
esas alınır. Ancak TBMM'de yapıla-
cak seçimlerde, kime oy kullanılacağı-
na dair görüşme yapılama/ ve karar
alınama/." İlk bakışta söz konusu dü-
zenleme. eşitlikçi gibi görülmektedir.
Ancak adaylann belirlenmesi aşama-
sından sonra eşitlikçi tavnn uygula-
maya geçirilmesinin her zaman
mümkün olmadığını da gördük. Nite-
kim yasanın yürürlüje girmesinin ar-
dından oluşturulan L'st KuruFa baktı-
ğımızda. yalnızca iki siyasal partinin.
üstelik iki merkez sağ partinin temsil
edildiğini. bunlann dışındaki partile-
rin gösterdikleri adaylann ise seçile-
mediğini görüyoruz.
Bu durumda bir kere Cst Kurul'da
temsil olanağı bulan her iki partinin de
ideolojik taban açısından aynı siyasal
yanda yer alması. 'çoğulculuk kuralı'-
nın daha işin başında tıkandığının bir
kanıtı. Bu bağlamda uzun süredir ka-
munun gündeminde olan Doğru Yol
Partisi ile Anavatan Partisi'nin birleş-
me önerileri de bir noktada gerçekleş-
miş oluyor. Anayol formülü, uygulan-
ma olanağı bulacak böylece.
Özerkliğe aykırılık
Aynca yasada özerkliğe ilişkin hiç-
bir düzenleme göze çarpmıyor. Özerk-
lik şöyle dursun. radyo-teİevizyon is-
tasyonlarının çok boyutlu bir bağımlı-
lık kıskacına alındığı gözleniyor.
Örneğin. özel radyo-televizyon kuru-
luşları. kendi iç örgütlenmelerini bile
kendileri yapma hakkına sahip olma-
yacaklar. Yasanın 30. maddesindege-
tirilen hükümle bu yetki Cst Kurul'a
venliyor.
Öte yandan 'radyo-televizyon kuru-
luşlan nm program içenkleri de Üst
Kurul'un sıkı denetimi altında tutulu-
yor. Bununla ilgili düzenleme de 31.
maddeyle yapılmıştır: "Özel radyo ve
televizyon kuruluşlan. yayınlarına, bel-
li oranİarda eğitim. kültiir. Türk halk ve
Türk sanat müziği programları koy-
mak zorundadırlar. Bu programların
tür ve oranlarıyla ilgiii esaslar Radyo-
Televizyon Üst Kurulu tarafından tes-
pit edilir." Bu maddeden anlaşılmak-
tadır ki. radyo-televizyon kuruluşlan,
programlannı bclirlemede bile karar
verici durumda olamayacaklardır.
Demokratik düzenle çelişki
Aynca 27. madde ile *seçim dönem-
leri'nde yayınlann Yiiksek Seçim Ku-
rulu tarafından düzenienmesi öngörü-
lürken 32. madde ile de söz konusu
durumda radyo ve televizyonlara çe-
şitli yayın yasaklan getirilmektedir.
Oysa seçim dönemleri. demokrasiler-
de olağan durumlardır ve birtakım
olağanüstü önlemlere başvurulmasını
gerektirmez. Özcllikle de düşün (fıkir)
etkinliklerinin önlenmesi ya da kısıt-
lanması. demokratik toplum olmanın
özüne aykırıdır.
Kısıtlayıcı nitelikteki bir düzenleme
de 17. madde ile getirilmektedir.
TBMMnin etkinliklerinin yayımlan-
masıyla iigili olarak bu maddede yapı-
lan açıklamada yer alan "... Hangi
faaliyetlerin ne ölçiide yayımlanacağı-
na TBMM Başkanı karar verir" biçi-
mindeki tümce. siyasal erkin radyo-
ıclevizyon kuruluşîan üzenndcki sıkı
denetimini açıkça ortaya koymakta-
dır.
Demokratik toplumlarda medya-
nın en temel işlevi. demokratikleşme
sürecinin gelişimine katkıda bulun-
maktır. Bunun için de söz konusu
araçlann. toplumun değişik kesımlenn-
ce çok yönlü kullanımına olanak veril-
melidir. Oysa 3984 sayılı yasa ile bu
yönde demokratik toplum kurallarıy-
la bağdaşmaz nitelikte önemli kısıtla-
malar getirilmiştir. Örneğin. 29. mad-
denin birinci fıkrasında "Siyasi parti-
ler. dernekler, sendikalar, meslek
kuruluşlan, kooperatifler, vakıflar, ma-
halli idareler ile bu idareierce kurulan
veya bu idarelerin ortak oldukları şir-
ketler. iş ortaklıkları, birlikler, üretim,
yatırım. ihracat. ithalat, pazarlama ve
fınansal kurum ve kuruluşlar, özel
radyo-televizyon kuruluşu kuramaz ve
bunlara ortak olamazlar" denilmekte-
dir. Oysa demokratik toplumun tüm
kurum ve kuruluşlan. kitle iletişim
araçlarından yararlanabilmelidir.
Sonuç olarak denebilir ki. 3984 sayı-
lı Radyo ve Televizyonlann Kuruluş
ve Yayınlan Hakkındaki Yasa. birçok
maddeleri dikkate alınırsa toplumu-
muzun demokratik. çoğulcu yapısına
uygun değildir. Radyo ve televizyon
kuruluşlan, kamusaî sorumluluklan
gereği elbette ki ekonominin öbür sek-
törleri gibi ele alınamaz ve serbest pi-
yasa koşullannın işleyişine terk edile-
mez. Ancak bu denli sıkı denetim de
söz konusu araçlann. işlevlerini yerine
getirmelerine engel olabilir. Devlet.
kitle iletişim kuruluşlan üzerinde mü-
dahaleci. baskıcı değil düzenleyici bir
etkiye sahip olmalıdır.
ARADABIR
SALİM ŞENGİL
Ekonomik Paket
ve Kültür-Sanat"Lafla peynir gernisi yürümez" demiş atalarımız. Bu
atasözünün en çok geçerli olduğu yer. kültür ve sanattır.
Kültür, toplumun manevi yaşamını oluşturan değerler-
den meydana gelir. Sanat yapıtları bu değerleri içerir.
Bu değerlerle beslenir. Bunları topluma geçirerek onu
yüceltir.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, şimdiye dek
hiçbir dönemde sanata ve kültüre, günümüzdeki kadar
arka çıkılmadı. Eksikleri yok mu? Var. Yeterli mi? Değil.
Ne var ki bunca yıl ihmal edilmiş, gereken önem veril-
memiş olan sanat ve kültür, öyle kolaycacık çağ atlayıp'
gelişmiş çağdaş ulusların düzeyine erişemez.
Şimdiye kadar hangi çağdaş yazarımız ortaokul, lise
kitaplarına girdi? Bu, şu sonucu getiriyor: Sanat yapıtla-
rı, kuşaktan kuşağa geçmediği gibi. kuşaklar arası bir
iletişim çizgisi de oluşturamıyor. Kitap okuyan sınıf za-
ten -köşeyi dönme olumsuz yanşı içinde- gün günden
azalıyor. Hem insanların kitap alma gücü kalmıyor hem
de kitapların fiyatı, bu gücü kat kat aşıyor.
Son günlerde yapılan yanlış bir uygulama da duruma
tuz biber ekti. Kitaplardan alınan KDV, %8'den %1'e in-
dirildi. Yayımcı kağıdı aldığında da. matbaa da bastırır-
ken de %8 KDV ödüyor. Bunun ancak %1'ini geriye
alabiliyor. O zaman, çaresiz, bunu kitap fiyatını arttıra-
rak dengeliyor. Sonuç: bu uygulama, kitap fiyatlarını
düşürmüyor, yükseltiyor. Oysa bunun yerine, kitap bas-
tıracaklara ucuz kağıt verilse ya da vergi iadesi gibi bir
sistem getirilse, kitap basmak kolaylaşacağı gibi, oku-
yucu açısından da, okumamanın, kitapların pahalı olma-
sından kaynaklanan bölümü giderilmiş olur.
Kağıt tahsisi, 1958-1959 yılında yapıldığı gibi olmama-
lı. Çünkü o zaman, matbaalara, hatta küçük bir pedal
baskı makinesi olanlara bile kağıt tahsisi yapıldı. Mat-
baada kağıt bulunması nerede görülmüş! Müşteri, ya-
pacağı işe göre kağıdını getirir. Gelenek böyledir. O
zamanki uygulamanın sonucu ne oldu? Matbaaların ço-
ğu ellerindeki kağıdı karaborsaya aktardılar. Yönetim
de, yayınevlerinden alınan kağıdın faturasını aradı. Elin-
de 25 tonluk kağıt faturası bulunan. 2-3 tpn kağıt alabildi.
Bu uygulamanın asıl amacı. DP partililerini gözetmekti.
Şimdi ucuz kağıt verilecekse yayımevlerine, bastıkları
kitaba ve adedine göre, gösterilecek baskı faturası ile
kağıt verilmeli. Böylece geçmişte yapılan yanlışlar biraz
olsun onlenmiş olur kanısındayım.
Bir de şu var: Okullara kitap alımı, geçmişte, ancak
çağdışı kalmış Talim Terbiye'den izin alındığı zaman
mümkün olabiliyordu. Bu kurum, ders kitaplarından, Pir
Sultan Abdal, Köroğlu. Karacaoğlan gibi, geçmişten gü-
nümüze ulaşan ünlü halk ozanlarımızı bile çıkarmaya
kalktı da, bakanın uyarmasıyla durdurulabildi. Bunun
"talim-terbiye" anlamı neresinde kaldı?
Günümüzde. ilk kez. sansürsüz kitap alımı yapılıyor.
Hem de, 300 dolaylarında olan halk kitaplıkları 1000'eçı-
karılarak... Ülkemizın sanat ve kültürünü tanıtan kitap-
lar, yurtiçinde de, yurtdışında da ortak proje olarak ya-
yımlanmaya başladı. Adını sanını duymadığımız bir çok
kitap fuarına katılım sağlandı.
Şimdiye dek, dış ülkelerin kimilerinde düzenlenen
film festivallerine binbir zorlukla katılınıyor, filmlerin ço-
ğu kaçak çıkarılıyordu. Dış ülkelerde ödül bile kazanan
filmleri ülkemizde seyredemiyorduk. Şimdi ise sinopsi-
sinden senaryosuna, film yapımına dek bakanlıkça des-
tek veriliyor. Yetkili kurullarca seçilen filmler rahatça
festivallere katılıyor. Bu işlemlerde aksaklıklar oluyor
mu? Oluyor doğal olarak. Zamanla, deneylerle düzeie-
cek.
Özel tiyatrolara yardımlar artarak sürüyor. Devlet Ti-
yatroları değişiyor. Yerinden yönetime dönüşme çalış-
maları yapılıyor.
Resim yarışmaları açılıyor. Sergilerden tablolar satın
alınıyor.
Yıllarca önce yurtdışına kaçırılan Karun'un hazineleri,
büyük antik değerler. Özcan Acar'ın çabasıyla yurda ge-
tirildi. Bu küçümsenmeyecek büyük bir başarı, yaşadığı-
mız cümle ihmalin, olumsuzluğun, beceriksiziiğin ara-
sında.. Tüm bu olumlu başarılar sürerken, birdenbire
'ne oluyor' demeye kalmadan, ekonomik önlemler pa-
keti çıktı ortaya ve her şey duruverdi.
Hayır! Bu olamaz! Sanat ve kültür hamleleri durduru-
lamaz. Her alanda kısıtlama yapılabilir. Bir tek sanat ve
kültürde olmaz. O zaman kim, ne diye, ne için, neden
dolayı yaşayacak?
Neremizden bakılsa, çağdışı kalmış, okur-yazarı kısıtlı
olan, sanat ve kültürü bir türlü rayına oturtulamayan bir
toplumuz. Ekonomik bunalımların anaforunda savrulup
dururken. kendimizce, nereden birçıkış yolu bulabiliriz'
diye çareler bulrr.aya çalışırken, bir de bilgisizliğe itele-
nemeyiz. Zaten yozlaşmış, içi boşalmış değerlerin orta-
sında dümensiz sallanıp dururken bir de bu yapılamaz.
Bu sefer de trerıı kacırırsak. artık geçmiş ola. Bir daha
yakalayarnayız.
Ders geçme ve kredi sistemi
Kalabalık olan sınıilarda hangi sistem uygulanırsa uygulansın. iyi bir
eğitim yapılamaz.
Doç. Dr. SUZAN ERBAŞ Hacettepe Universitesi Eğitim
Fakültesi
öğrenci. yeteneği ve ilgı alanına göre ileri
matematikten fotoğrafçılığa kadar istediği
yanyılda uygun dersleri seçebilmektedir.
Ayrıca başarılı öğrendlere altı yerine beş
yanyılda eğitim lamamlama olanağı tanın-
maktadır. Ancak bu zaman. on yanyıla
kadar uzatılabilmektedir. Bu sistem on beş
- on altı yaşlannda ve buluğ çağının en fırtı-
nalı günlerini yaşayan gcnce bir olgunlaş-
mii olanağı vermekıcdir ve lisede sınıfta
kalmay< ve eğitim süresini uzatmayı en az
düzevc düşürmektedir.
Olumsuz yönlerinin başında. ortaya çı-
kan teknik zorluklar ve alışılmamış uygu-
lamalar gelmektedir. Ders geçme ve kredi
sisteminde her öğrcnciye istediği dönemde
istediği dcrsi vcrebilmek hemcn hemen ola-
naksızdır. Fakat öğrencilenn isteklerini
"•bSÜ'dcn fazla gerçckleştirmck iyi birplan-
lama ile mümkündür. Ama bir okulun bu
oranı bu kadar yüksek tutabilmesi belli bir
ölçüde derslik sayısına bağlıdır. Bir lisede
en az otuz derslik varsa. öğrenci isteklen-
nin doğrultusunda büvük sayıda "ders"
açılabilir. Burada dikkat edilecek olanı. ar-
tık "sınıf" kavramının tamamen orladan
kalkmasıdır. Bir okulun bütün öğrencileri
için. bulunduklan döneme bakılmaksızın.
on bilgileri yeterli ve istekli öğrencilerden
bir grup oluşturarak dcrsliklenn birınde
ortaklaşa ders vermektir. Bir grupta buiu-
nan öğrenci sayısı. sözkonusu okul için
normal "sınır' me\cudu olduğu durumda,
eski sisteme göre daha fazla dersliâe aerek-
TARTIŞMA
D
ers aeçme\ekredi sistemi.2
Eylul 199I tarihinde iktidar
partisinin. Ekim 91 genel
seçimlerini yitireceğini.
böylece zamanının sona
ereceğini anlavan bir Milli
Eğitim Bakanı tarafından apar topar yü-
rürlüğe konuldu. Ancak düşünsel temelini
ve ön çalışmalannı bitirebilmiş. ama uygu-
lama için daha yeterli derecede olgtmlaş-
mamış bu sistemin giderayak yürürlüğe
konması. ilk andan beri bütün sistemi göl-
gelendirdi. Buna karşın. getinlen ders geç-
me ve kredi sistemi, Türk eğitim tarihinin
en büyük ve olumlu gelişmelerinden biri-
dir. Bu sistemde artık öğretmen ve okul
idaresinin istekleri ve düşünceleri ön plan-
da değildir. Öğreneinin kendisi. onun y ete-
nekleri ve istekleri merkez konumundadır.
Öncelikle ders geçme ve kredi sistemi'ne
ilişkin olumlu yönleri kısaca irdelemek isti-
yorum. Eğitim yılı sona ermek üzere. Gele-
cek yıla yararlı olursa diye.
Program. iki ders grubu içermektedir:
1- Ortak olan zorunlu dersler: Lise me-
zunu her genç insanın kesinlikle bilmesi
gereken anadili ve özedebiyaiı. temel tarih.
matematik vefen bilgisi gibi dersleri kapsa-
maktadır. (Ancak üç yanyıl okunması zo-
runlu olan ve resmi adı "Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi" olan dersin zorunlu olması
tartışma konusudur.)
2- Seçmeli dersler: Bu ders grubu her ilgi
alanından bol sayıda ders içermektedir ve
sinim yoktur, Doğabılecek öğretmen
eksikliklennden dolayı. okulda açılması
olanaksız dersler için ücretli öğretmenlerin
yanyıl bazında tutulmasına geçilmelidir.
Başka bir çözüm de. farklı okullarda oku-
yan. ama sayılan az olduğu için kendi
okullarında ders açılmayan öğrencilere.
durumlan uygun olan bir okulda seçilen
dersi okumaya olanak vermektir. Gruplar-
daki öğrenci sayısı ne kadar küçükse eği-
tim-öğretim o kadar başarılı olur. Ama
kalabalık olan sınıflarda hangi sistem uy-
gulanırsa uygulansın iyi bir eğitim yapıla-
maz.
Temel zorlukların arasında. artık bir sı-
nıf için değil. her öğrenciye ait özel bir ders
programının geliştirilrne zorunluluğu gün-
demc gelmektedir. Bu. bilgisayarsız hemen
hemen olanakstzdır. Kişisel ders program-
lan yapılabilmişse. uygulamada alışılmış
okul yaşamından farkîı sorunlar ortaya çı-
karmaktadır: Öğrenciler değişik saatlerde
okula gelip derslerine girerler ve değişik za-
manlarda çıkarlar. Aynca giinün ortasın-
da boş saatleri olabilmektedir. Bundan
dolayı okullarda dersi olmayan öğrenciler
için yeterli sayıda kütüphane. kafeterya ya
da boş derslik gibi kalınabilecek ve boş za-
manı değerlendirecek alanlar bulunması
gerekmektedir. Bu. hem öğreneinin can
güvenliği hem de okulda bir başıboşluk ve
gürültü kaynağı oluşmaması için gerekli-
dir. Öğrencilenn ayn saatlerde derse başla-
ması y a da dışan çıkması. denetimi zorlaş-
tırmaktadır ve yeni bir disiplin anlayışının
geliştirilmesıni zorunlu kılmaktadır. Ya-
nnki yazımda. bu durumlardan kaynakla-
nan sorunlann üzerinde durulacaktır.
PENCERE
Atatürk ilkelerine nasıl sahip çıkılır?^^
m
" ^ umhuriyet
f \ gazetesinin 18
m Mayıs 1994 gün
• ve 25080 sayılı
^ L ^ j nüshasının
^ ^ • * ^ ^ Tartışma
bölümünde. "Atatürk
İlkelerine Sahip Çıkalım"
başlıklı biryazıyı belki yanlış
anladım diyerek birkaç kez
okudum. Yazının altında
hiçbirini tanımak mutluluğuna
ermediğim dokuz kişinin adı
var. Öncelikle bu konudaki
duyarlılıklan için kendilenni
içten sevgi duygulanmla
kutlanm.
Ancak. eğeryanıhyorsam beni
bağışlasınlar: \r
azının içeriğini
oluşturan öz düşüncey e
katılamıyorum. Diyorlarki:
"Şeriatın tehdit ettiği -Laik
Türkiye Cumhuriyeti'ni
korumak ve yoğun saldırılara
uğrayan Mustafa kemal
Atatürk'e sahip çıkmak için
O'nun Müslümanlığını
kanıtlamaya çalışmanın gereksiz
olduğuna, O'na sahip çıkmanın
en etkin yolunun '•O'nun devrim
ve ilkelerini' vargücümüzle
savunmak olduğuna
inanıy oruz." (...) "Savaşımızın
yöntemi, şeriatçılara karşı
Ö'nun ne kadar Müslüman
olduğunu kanıtlamaya
çabalamak olmamalı..."
Şunu hemen belirtey im ki bız.
Atatürk'ünne kadar
Müslüman olduğunu
şeriatçılara karşı kanıtlamaya
çalışmıy oruz: laıklik ilkesine
bağlı olarak İslama inanmanın
yanlış olmadığını. eğitimsiz
halka karşı Atatürk'ün hem de
onun anlayacağı birdille
sa\ unduğunu. dolayısıy la
Atatürkçü laiklik anlayışının
Avrupa'dakinden nasıl ayn
olduğunu belirtmeyeve
şeriatçılan değil: yay lasında
koyun gütnıekten. ovasındaki
tarlasında \ e harmanında öküz
sürmekten başka bilgisi
olmayan: sorulduğunda. "Sen
nesin?", "Elhamdülillah ben
Müslümanun" diy en.
ümmetçilikle ulusçuluk
arasındaki ayınmdan haberi
bulunmay an bilgisiz Anadolu
çocuklann, aydınlatmaya
çalışıy oruz. Gazetelerin bir
görevi de anlayacağı bir dille
halkı aydınlatmak değil midir?
Gazete akademik birderginin
bilimscl nitelikli söy lemini
kullanamaz. kullanırsa kuruluş
amacınındışına çıkmışolur \ e
aydınlanmızın nedeşeriatçılığı
sav unanlann Atatürkçülük
ilkelerini öğrenmeye
gereksinımleri vardır. Şeriatçı
kesimdeöğrenimini Avrupa'da
tamamlamış kişiler de vardır.
Bunlann Atatürk devrim ve
ilkelerinden habersiz
olduklannı sanmak aymazlık
olur. Onlannki "bile bile
ladestir." Anay asamızın.
eumhuriyeıin niteliklerini
belirıen 2. ve 3. maddeleri ile bu
niteliklerin
değıştirilemeyeceğini belirten 4.
maddesini çok iyi biliyorlar.
Ancak istedikleri "Adil
Düzen"in ancak bir İran modeli
devrim(!) ile olanaklı
olduğunun da bilincindedirler.
Bir ütopyayı savunan kişiler
onu gerçekleştirmek yolunda
"kelleyi koltuğa almak"
zorunda olduklannı da çok iyi
bilirler. Ve planlannı buna göre
düzenlerler. Atatürkçü laiklik
ilkesini kavratabilmek için bu
ilkcnin dinle ilgisini Atatürk"ün
hangi akılcı ve hümanist
düşünlere. pozitivist görüşe
dayaiı olarak açıkladığını da
eğitimsiz kuşaklara anlatmak
gerektir. Kendi kendine "gelin
güvey olmak". probleme çözüm
getirmez. Saygı ve se\ gilerimle.
Bahattin Arık
Emekli Eğitimci,
Denetici.
Parlez-Vous Francais?Fransfzca konusurmusunuz?
FRANSIZCA DIL KURSLARI
Kurs başlangıç tarihi:
9Haziran 1994
Kayıtlar ve Test:
6-7-8 Haziran 1994
(Gün boyunca)
Saat: 10.00- 18.00 Arası
İFKM IEFII S 1 \ S B t 1 I K \ \ M / K İ [ I I K M h K K k Z I
' " . W / / .
r
/ ,'i r l< I>! \ :' f \ \ ı . \ ! \ l N ; ı l \ l \ \ W i
İstiklal Cad. No:8
Taksim Tel: 252 02 62
PiyanistLİDYA
Grupyemeklerinde
çok özel fîyat!
OÎTIRestaurant
Cafe - Bar
251 00 00
Nüfuscüzdanımı kaybetıinı.
Hükümsüzdür.
CELAL Y1LDIRIM
61 S)^2 nolu ehliyetimi ka\ hettinı.
Hükümsüzdür.
METİS YAZICI
G.ı/ıOMiiiiiıpj^ı Ziraiiı B.ıııküM
îjubcsıııc ait 0875443 no'lu Enıin
M.ık \c H:ıu K:ır;ıılağ'ıı ait \crai
".tM—11 ın.ıkhu'imu /.ı\ı C:
.1ÎP;. llıı-
Nüt'uscÜ7danımı.eh]i}etinıi. DSİ
kımlik kartımı kaybettim.
Hükümsü/ılür.
MEHTAPYEGİS
CIMIURBAŞKANI
GAZİ
M.KE)L4LPAŞA'M>
SONBAHAR
GEZİLERİ
Şeriat ve Demokrasi
Demokrasinin anayasası var mı?..
Var...
1789'da Fransada "l'nsan ve YurttaşHaklarıBildirge-
si" yazıldı. O günden beri "demokrasinin anayasası"
uygarlıkla birlikte gelişti, değişime uğradı, temel bir hu-
kuk oluşturdu; 1948de "BM insan Haklart Bildirgesi"
yayımlandı: 1950de düzenlsnen "Avrupa insan Hakları
ve Temel Özgürlükler Bildirisi" Türkiye'de Meclis'çe
onaylandı. iç hukuk değeri kazandı: ardından uluslara-
rası alanda birbirini izleyen bir dizi belge gündeme gir-
di.
Demokrasi anayasasının özü. İnsan Hakları ve Temel
Özgürlükler'den oluşur.
Demokrasi hukuku' ile şeriat hukuku' taban tabana
zıttır.
Bir şeriatçı parti, genel seçimle iktidara gelse de o ül-
kede demokrasi varsayılamaz; halkın çoğunluğu şeriatı
benimseyebilir: toplumun bilinci çağdaş demokrasiden
geri ise. oy çoğunluğuyla çağdışı rejimi yeğlemisse, ne
yapahm?..
•
Genel seçim, demokrasinin "o/mazsao/maz'koşulu-
dur: ama, genel seçim tek koşul değildir; insan hakları
ve temel özgürlüklerden oluşan hukuk devleti düzenini
dışlayan rejim, sandıktan da çıksa antidemokratiktir.
Demokraside -ya da hukuk devletinde- kadın ile erke-
ğin eşit olması doğaldır.
Şeriatta kadın ile erkek eşit değildir.
"islamcı, şeriatçı, köktendinci" adları altında siyaset
yapanlar, kadınla erkeği tam anlamında eşit saymadık-
ları için demokrat olamazlar.
Şeriat yalnız bir inanç değildir: bir hukuktur. bir düzen-
dir, bir siyasal rejimdir.
Şeriatçılık, din temelinde çağdışı siyaset yapmaktan
başka bir anlam taşımaz...
Şeriatçılık, demokrasi düşmanlığı ile eşanlamlıdır.
•
Halk sözcüğünü 'zaman' ve 'mekân' içinde değişme-
yen bir kavram gibi ele almak bilimsel açıdan yanlıştır.
Bu tür düşünce, Aristo mantığının ürünüdür. Biçimsel
mantığın yanlışına köle olan, pusulayı şaşırır. Halk, tarih
boyunca değişti. 18'inci yüzyılda Anadolu halkının de-
mokrasiden haberi var mıydı? 20'nci yüzyılda Anadolu
halkı demokrasinin neresindedir: 21inci yüzyılda nere-
sinde olacaktır? Ortaçağda Avrupa halkları ne inançta
ve bilinçte idiler, bugünkü Avrupa ne düzeydedir?..
Bir halkın sandıkta yeğlediği rejim, ancak çağdaş de-
mokrasinin anayasasına uygun olursa demokrasi sayı-
labilir. Bu konuda son sözü söyleyen, sandığa giden
halk değil. hukukun ta kendisidir.
•
Türkiye'de genel seçim 1961'den beri yargıç deneti-
minde gerçekleştiriliyor; ülkemizde çok partili rejim
geçerlidir; ama çağdaş anlamıyla demokrasinin varlığı
tartışmalıdır; insan hakları ve temel özgürlükler içeriği-
ne oturmuş hukuk devleti düzeyine erişemedik. Bu du-
rumda şeriatçılar sandıktan iktidar çıkaracak ağırlığı
sağladıkları gün Anadolu daha demokrasiyi görmeden
karanlığa yuvarlanacaktır.
Şeriat, sandıktan iktidarçıkarmakiçinprogramlıplanlı
çalışma içindedir. eğitimi ele geçirmiştir. öğretim Birliği
Devrimi yıkılmıştır, imam okulları meslek okulları ol-
maktan çıkanlmış, temel eğitim kurumlarına dönüştü-
rülmüştür, Kuran kursları şeriat öğretimini yürütmekte-
dir, camilerin çoğu siyasal parti şubesi gibi çalışmakta-
dır; vakıflarla, holdinglerle, şirketlerle, bankalarla. dış
ilişkilerle sağlanan parasal kudret, yeni kuşakları şeriat-
çı dünya görüşünde geleceğe hazırlamaktadır.
Şeriatçılar, demokrasinin kuyusunu seçim sandığm-
da kazmak için seferberdirler: laik cumhuriyetçiler ise
olan bitenleri ayran budalası gibi seyrediyorlar.
MEHMETALİ
ÇETİN
6 Haziran 1990
|ÖIümünün 4. yılında anısı önünde
saygıyla eğili\oruz.
Eşi: Eüf Çetin
Çocukları: Pınar Çetin, Tamer Çetin
Yaşamı boyunca Atatürk ilke ve
devrimlerinden ödün vermeyen. O'nun
izinde olduğunu etkinlikleriyle kanıtlayan.
Atatürk'e ve O'nun devrimlerine karşı
olanlarla yılmadan savaşan Türkiye
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı
SÜREYYAHAMİ
ŞEHİDOĞLU'nu
yitirmiş olmanın büyük acısı içerisindeyiz.
Değerli başkanımızın anısı önünde saygıyla
eğiliyor. kendisineTann'dan rahmet. ailesine
ve tüm Atatürkçü'lere başsağlığı diliyoruz.
ALMANYA ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE
DERNEĞİ
YÖNETİM KL'RULU ADINA
GENEL BAŞKAN DL'RSUN ATILGAN
Dünya ÇevreGünü'ne yeni birarmağan
OKTAYEKİNCİ
ÇEVRECİLİĞİNABC'Sİ
Simavi Yayınlan
NuriOnat
İNSAN HAKLARI, LAİKLİK
DEMOKRASİ YOLUNDA....
Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör
Özden'in günümüze aydınlık getiren
görüşleri.yorumları...
Bilgi Yayınevi, ederi 250 bin lira (528 sayfa)