Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 1994 SALI
14 DIZIYAZI
'Casuslar Casusu'Bazna'nın serüveni120gün
-2-
Casuslann casusu "Çiçero"
ya da İngiltere'nin Ankara Bü-
yükelçisi Sir Hughe Knatch-
bull-Hugessen'in "oda hizmet-
çisi" İiyas Bazna. dünyanın
kaderini değiştirecek casuslu-
ğuna yaklaşık 120 gün gibi çok
kısa bır süre içinde son verdi.
Çiçero, bu kısa süre boyun-
ca, büyükelçinin gece yatma-
dan önce çalışmak üzere ika-
metgahına getirdiği çok gizli
"kripto" lann fotoğraflannı
çekmeyi sürdürdü.
Hatta. Aralık 1943te büyü-
kelçinin ütülemek için aldığı
paltosundan gizli belgelerin
saklandığı çelik kasanın anah-
tarlannın balmumundan kalı-
bını çıkardığı ve Almanlann
bundan kendisine anahtar-
lann bir kopyasını daha dök-
türdüğü söylenir.
"Çiçero" böylece daha hızlı
çalışarak çektiği gizli İngiliz
belgelerinin fotoğraflannı. pe-
şin sterlinler karşılığında Al-
man Büyükelçiliği'nin baş-
casusu Ludwig Moyzisch'e sat-
ma olanağını elde eder.
Asla yaşamamış adam
Çiçero'nun öyküsünü anla-
tan "Five Rngers-Beş Par-
mak" fılminden başka. genli-
mi çok yüksek "The Man YVho
Never Was-Asla Yaşamamış
Adam" adlı casusluk fılminı
hiç. unutmam...
Ikinci filme konu olan. ger-
çek casusluk olayından doîayı
Hitier'in Berlin'deki kara'r-
gahı. "Çiçero"\a bir türlü gü-
venemıyor olmalıydı. Bu olay-
da İngilizJer. kısa bir süre önce
zatürreeden yeni ölen bir kişi-
nin cesedine, İngiliz subay ünı-
forması giydirip koluna zıncir-
le bir de çanta bağlamışlardı.
Çantada sözde bazı gizli belge-
ler vardı. Subay da sözde bir
İngiliz kuryesiydı ve bır kaza-
da boğulmuştu. Ceset, bır de-
nizaltıdan Ispanya kıyısına
atılmıştı. Zatürree; Almanya
yanlısı faşist İspanya'da yapı-
lan otopside, cesedın gerçek-
ten boğulup boğulmadığını
çok iyi perdeliyordu. Yerel
yetkıliler. cesedi İngilizlere.
belgelerin fotoğraflannı da Al-
manlara vermişlerdi.
Almanlar. böylece bir
müttefik çıkarmasının Yuna-
nistan'a yapılacağını öğrene-
ceklerdi. Oysa gerçek çıkar-
manın hedefı Sicilya'ydı. Al-
manlar, bu olayın "numara"
olduğunu anladıklannda. ış ış-
en geçmişti. Almanlara göre
^içero'nun kendilerine verdiğı
fılmler de "gerçek" olamaya-
cak kadar mükemmeldi.
İlyas Bazna, sonsuza dek
yakayı ele vermeden bu işi
sürdüremeyeceğini çok i>ı bili-
vordu. Çeşitli kaynaklann.
İngilizlere. "Ankara'daki bü-
yükelçilikte çok gizli bilgileri
dışama akıtan bir delik oldu-
ğunu" bıldirmeye başladı-
klannı. Çiçero da öğrenmıştı.
Binnci uyarı İngilizlerin Ber-
lin'deki Fritz Kolbe adlı bir
köstebeğinden geldi. Köste-
bek. sızıntıyı bıldın>or. ancak
bu kışının kımliği hakkında
bilgi vermi>ordu.
Londra. bu uyan üzenne.
Ankara'ya "köstebek avcısı"
iki güvenlik görevlisini gön-
derdl. Görevliler, yoğun soruşturma
ve araştırmalann sonucunda bir belge-
de yapılmış ve sonradan düzeltılmış bir
daktilo hatasıyla kuşkulannı. büyü-
kelçinin sekreteri üzerinde topladılar.
Büyükelçi, güvenlik koşullan dışına
çıkarak belgeleri yatak odasına götür-
düğünü görevlılere sövlemeyı unuttu-
ğu içın "Çiçero" kuşku dışında
kalmıştı. Ama bu ola> İlyas'ın daha
dikkatlı ve daha hızlı çalışmasına yol
açacaktı. İlyas. ilk fırsatta "işi bırak-
maya" karar verdi.
ngiliz Elçiliği'nden dışarıya bilgi
sızdırıldığını, önce, Berlin'deki bir
köstebek bildirdi. Ardından,
Almanya'nın Ankara'daki
başcasusunun sekreteri Amerika'ya
sığınınca Çiçero'nun varlığını
açıkladı.
\şs içero'nun bağlantılarını ortaya
çiKaran kişi Amerikan casusu Allen
Dulles oldu. Dulles, daha sonraki
yıllarda CIA başkanlığına kadar Almanlann Ankara'daki başcasusu Ludwig
Moyzisch, bilgileri Çiçero'dan alan kişiydi.
İlyas BaznaŞa Almanlar tarafından verilen
sterlinlerin sahte olduğu sonradan anlaşıldı.
Ilyas'ınÇiçeroolduğunu
hiç kimsesaptayamadı...
İsmet İnönü ile birlikte görüien
dönemin Almama Büyiikelçisi
Franz von Papen (solda), Çiçe-
ro olayının mimarlanndandı.
Çiçero'nun bağlantılarını orta-
ya çıkaran ABD casusu Allen
Dulles (üstte) olmuştu.
Nevzat Emrealp 2. Dün>a Sa-
vaşı sırasında Milli Emniyet'in
mülkıye mezunu. iki yabancı dil
bilen. çok başanlı ve dürüst bir
elemanıydı. Bir keresinde bana
"İlyas Ba/na ile Çiçero arasında-
ki bağlantımn miittefiklerden çok
önce kendilerince saptandığını >e
daha sonra kendisinden Türkiye
adına > ararlanıldığım" sövlemış-
ti. "Yararlanma"nın bıçım \e
boyutunu anlatmamıştı.
Çiçero ve İnönü
Anlaşılan belırlı bır aşamadan
sonra "Çiçero" belgelen iki ayrı
fılme çekiyor. birıni Almanlara.
bırinı def ürk Mılli Emniyeti'ne
veriyor olmalıydı.
Bu belgelerin Cumhurbaşka-
nı İsmet inönü ıçın önemi kuş-
kusuz çok büyüktü. Müttefik-
lerin Kahire. Moskova ve Tah-
ran görüşmeleri hakkında sanki
oradaymışçasına bilgi sahibi ol-
muştu. İnönü. bunlardan en çok
Klrnek ıstediklerıni öğreniyor-
du. İngilizlerin gelecek için plan-
ları neydi? Türki\e">e verebile-
cekleri ödünlenn sının nerede
sona enyordu? Müttefikler
arasında görüş birlikleri va da
aynlıklan ve bunlann Türkiye'-
>e etkileri neler olabilırdi? Al-
manlan ne gibi bir gelecek bekli-
yordu?
Eğer. Çiçero'nun Türkiye'ye
de çalıştığı varsavımı kanıtlana-
cakolursaİnönü'nün."müttefik-
ler" ile "Almanlar" arasındakı
>ansızlık politikasını. ıp üzenn-
deki bır cambaz gibi terazileme-
sındeki başansı da aydınlanabi-
hr.
Sahte sterlinler
Von Papen'in protestosu
İkinci ola>. Almanlann. İngiliz Bü-
yükelçiliği'nde yapılan güvenlik soruş-
turmasını öğrenmelennden sonra or-
taya çıktı. Çiçero'nun \erdığı belgeler-
den birine dav anarak Alman Büv ükel-
çisi Von Papen. Türk Dışışlen Ba-
kanlığı'nıziyaretediyorveTürkhükü- . bılinmiyor.
tasyon şefı Allen Dulles idi. Allen Dul-
les başan ile döndüğü VV'ashington'da
daha sonra "Central Intelligence Agen-
ce (CIA)- Merkezi Haberahna Örgü-
tü" adını alacak dünvanın en önemli
casusluk kurumunun başkanlığına ka-
dar yükselecekti. John Foster Dulles
adlı kardeşi de ABD Dışişleri Bakanı
olacaktı.
Ancak Adana'dan kalkan ve Rus-
ya'da düşürülen U2 uçağı olayı ve Do-
muzlar Körfezi Çıkarması'nda CIA'in
başansızlığı nedenıyle gözden düşecek
ve istifasını ABD Başkanı John F. Ken-
ned>'ve \eimek zorunda kalacaktı.
İstanbul'daki geleceğin CIA Baş-
kanı Dulles. raporlanndasadece"Çiçe-
ro"dan değil. Alman ve Türk İstihba-
rat Örgütleri'nın elındeki bilgilere
yönelık bir işbırliğinden dahi söz ede-
cekti.
Çiçero'yu casusluğa ıten nedenler
Bir iddiava
narak inşaat işine başladı.
Yıllar sonra meslektaşım rahmetli
Burhan Arpad. İhas'ın izini 1952'de
bulacaktır. Arpad, İlyas'ın evinegider.
bürosuna gider. bır türlü İlyas ile
karşılaşamaz.
Bundan sonrasını Arpad. Cumhurı-
>et'teki bir yazısında şöyle anlatıyor:
İlyas'ın Ankara'daki dostları
"Ertesi gün >ine uğradım. Sonra yine
uğradım. Sonunda bir öğle üzeri karşı
kaldınmdan geçerken İlyas Bey'i gö-
riince koşrum. Kristal Gazinosu'nun
altındaki pastanede bir yarım saat ka-
dar görüştük. Gazetem \ alan. onun
anılannı ve büyük ola\ ı satın almak Lsti-
\ordu. Kaçamaklı konuştu. Ankara'} a
gidip dostlarıyla konuşması gerekiyor-
du. Hiç vakti \oktu. Bu sırada İstan-
bul'da çalışan Amerikan filmcileri> ie
metinin onayı ile İngiliz askeri perso-
nelinin Türkiye'ye gizlice gelişini pro-
testo ediyordu.
Bu olay üzerine Türk Dışişleri Ba-
kanlığı ingiliz Büyükelçısi'ni "bir
akıntmın varlığı" noktasında uvardı.
Büyükelçi. durumu Londra'ya rapor
ederken Çiçero bu raporun fotoğrafını
dahi Moyzisch'e ulaştıracaktı. Çiçero.
çalışUğı koşullann güçlüğünü öne sü-
rerek fılmlerin karşılığında Almanlar-
dan aldığı sterlinlerin miktannı da
arttıracaktı.
Üçüncü bilgi Ankara'daki Alman
Büyükelçiliği'nden. üstelik Mo>zısch'-
in sekreterinden geldı. Babası daha
önce Cleveland'da Alman Başkonso-
losu olan sekreter Nele Kapp. sevgi-
lisiyle birlikte hayranı olduğu Ameri-
ka'ya siyasal sığınmada bulunmak isti-
yordu. Karşılığında müttefıklere. ara-
lannda İngiliz Bü\ükelçiliği"ndeki
köstebeği de kapsa>an bazı bıfgiler
verdi. Patronunun sürekli poker oy-
nadığı "Pierre" ile kod adı "Çiçero"
olan bir kışiyle ilgili bıldiklerıni anlattı.
Ancak sekreter Çiçero'nun İlyas oldu-
ğunu bilmiyordu.
Fakat, Çiçero'nun varlığını İlyas'la
bağdaştıracak en önemli bilgi}i, genç
bir Amerikan casusu, İngilizlere du-
yurdu. ABD'nin o zamankı adıyla
Stratejik Hizmetler Bürosu (OSS) olan
istihbarat örgütünün İstanbul'daki ıs-
L
gore babasını İngilizJer
öldürmüştü. O da şimdi
onlardan intikam alı-
\ordu. K.imilenne göre
o sadece kendisini düşü-
nen "paralı asker"den
başka bir şe> değildi.
Sterlinlerle kendisine el-
biseler ve mücevherler
almasını. bulunduğu
diplomatik ortamın zen-
gınliğine uyum sağlamayı amaçlayan
bir aşağılık duygusunun psikolojik tat-
mıni diye yorumlayanlar da vardı.
Çiçero işi bırakıyor
Çevresindekı kuşku çemberinin iyi-
den iyiye daraldığını anlayan İlyas. son
fılmini Almanlara Mart 1944'te teslim
ettığinde "işi bıraktığını" da söyledı.
Kısa bir süre önce Moyzisch, sekreten-
nın kaçışından dolayı zaten İlyas'ı
uyarmıştı. İlyas, artık kendini güven-
likte hissetmiyordu.
Daha sonraki günlerde İngilizlerin.
İlyas'ı gözlemeye başladıklan anlaşılı-
yor. Hatta yanlış bilgileri içeren bazı
gizli belgeleri önüne süreceklerdi.
İlyas Bazna ya da 2. Dün>a Savaşı'-
nın en büyük casusu Çiçero bu zokayı
>utmayaçaktı.
İlyas, İngiliz Büyükelçiliği'nde bir
süre daha çalıştı. Sonra İstanbul'a taşı-
ngilizler işi anlayınca İîyas Bazna'ya
yemoîarak bazı belgeler verdiler. Ancak
Bazna zokayıyutmadı. Böylece tlyas'm
"Çiçero" olduğu belirlenemedi.
yakından ilgileniyordu. Saçma sapan
şeyler yapmalarından korkuyordu!
Yazık ki bir daha görüşemedik!"
Ankara'da. aralannda kuş_ uçuşu 2
km. bulunan Çankaya'daki ingiliz ve
Kasakhdere'deki Alman bü\ Cikelçîlık-
lerinde geçen. yüzyılın bu en önemli
casusluk olayı hakkında acaba Türki-
ye'nin ne ölçüde bilgisi vardı? Bu soru-
nun yanıtını İngiliz, Alman ve Ame-
rikalılar her zaman merak etmişlerdir.
Yanıt hala bir duman perdesi ile çevri-
lidir.
Bu sorunun yanıtını aramaya ister-
seniz Burhan Arpad'ın yazısından baş-
layalım. Anılannı Arpad aracılığı ile
Vatan gazetesine satmasında ne sakı-
nca vardı? Aradan sekiz yıl geçmiş, sa-
vaş bıtmişti.
İlyas'ın Arpad'a söylediği sözler
arasında şu cümle dikkat çekiv or: "An-
kara'ya gidip dostlanmla konuşmam
gerekiyor..."
Sözünü ettiği "dostlar". Almanlar
olamazdı. Çünkü Ankara'da artık
Nazi Almanyası'nın değil. Federal Al-
manya'nın diplomatlan vardı. Onlar
dostlan değildi. İngilizlerden izın al-
masına zaten gerek \oktu. Çünkü on-
lara ıhanet etmıştı. Genve Türkler
kalıyordu. Anlaşılan ozamanki adıvla
"Milli Emniyet Teşkilatı"ndan izin al-
ması gerektiğini düşünüvor olmalıydı.
"İstanbul Entrikalan" adlı kitabında
Barrj Rubin. ılginç bir övküyü anlatı-
>or. Rubin'e göre "İngiliz Bimikelci-
si'nin uşağı" ile "Alman Bü\ükelçiliği'-
nin başcasusu" ara^ındakı ganp ılı^kı-
\ı. Mıllı Emniyet Teşkılatı'nın görme-
mi'} olması olanak dışıvdı. Nıtekım.
Aralık 1943"tevinearaba içinde tilmve
para değış toku^unun >apıldığı bır
gece Moyzisch, dikızaynasından ızlen-
dığinı gördükten sonra gazlavacak ve
v ırajlan çok tehlıkeli bir biçimde döne-
cekti.
Bırkaç gece sonra. bır
koktevlde. Türk bır yetkı-
lı Movzisch'e "Çok telaşlı
araba kııllanıvorsunu/.
Aman dikkatli olun, sonra
kaza vaparsınız" dıvecek
ve ardından olay gecesini
anımsatarak "Ozellikle o
gece" diyecekti
Dikkatiçekenbırba^ka
nokta ıse Türk Milli Em-
niyeti ülke aleyhine çalışan pek çok ca-
susu vakalavıp yargılamıştı. 3una
karşılık Mıllı Emniyet. aynı anda ken-
dı hesabına çalışan >erli ve vabancı ca-
suslan sonuna kadar korumuş ve hiç-
bır zaman vargıva teslim etmemişti.
İngilizlerin llvas Bazna'nın casus-
luktan yargılanması için kendilenne
teslim edilmesi volundaki istemine.
Türk Dışişleri Bakanlığı. "O bir Türk
\atandaşıdır" cevabını verecek ve An-
kara. l.ondra'nın notasını püskürterek
"Çiçero">u kollayacaktı.
Hatta. Arpad'a göre 1952 sonlan-
nda Çiçero. bir yabancınm ihban üze-
rine Ankara Palas'ta polisçe gözaltına
alınacak. ancak bır "kimlik belgesi"
göstennce serbest bırakılacaktı. Bu.
bir nüfus cüzdanı değil. bir kimlıktı.
Nasıl bır kımlikti. bılinmiyor...
1960 ihtilalinden sonra İzmir'den
İstanbul'a Emniyet Müdürü olarak
atanan teyzemin damadı rahmetli
İlyas Bazna. Almanlardan
aldığı sterlinlerin bır mıktan ile
yaptırdığı bir otel inşaatının vüklenıcı-
sine ödemede bulunmuştu. O da bu
sterlınleri İsvıçre'de bozdururken pi-
v asaya "sahte para" sürmekle suçlana-
raktutuklandı.
Soruşturmanın ucu İlyas Bazna'va
kadar uzanmıştı. Almanların kendisi-
ne verdiğı sterlınlenn Londra'da değil.
Berlin'de basıldığı bu olavdan sonra
anlaşılacaktı.
Bu olayla ilgili bir gelişmev i Burhan
Arpad sövle özetliyor:
"Federal Almanya Başkonsolosu,
\enikö> doğumlmdu. Osmanlı ordusu-
nun vcniden düzenlenmesinde danışman
olarak İstanbul'da çalışan general
Kamphö\ener Pasa'nın oğluvdu. Beni
büyük bir incelikle karşıladı. Hemen
konuva girdik ve şunlan sövledi:
- öeçen hafta başkonsolosluğunıu-
za başvuran tanımadığım bıri. kartını
göndcrerek görüşmede dırenıvordu.
Adı Elıasa Bazna'vdı. İkıncı Diinva
Savaşı'nda Almanlara belgeler getır-
nıiştı. Fakat Alman hükümetı onıı al-
datmış. s;ıhte sterlinlerle ödeme
yapmıştı. O adamla yü? \üze gelme-
dık. Yanlış verebaşvurduğunıı belırtip
Nurnberg yargıçlanna başvurmasını
söylemekle vetindım...""
Nurnberg. 2. Dünya Savaşı'nda
Nazı suçlularının yargılandığı ulusla-
rarası mahkemevdi... İKas Bazna va
da "Çiçero" daha sonraki yıllarda gi-
zeminı de berabennde gömecekti...
Arpad. İlyas'ın komşularına davana-
rak şöyle yazıvor:
"Kimin nesi olduğu biraz karışıktı.
Arna\ut olduğu, \ ahudi olduğu. Müslü-
man olduğu ileri sürülüyordu. Fakat
ünlü bir casus olduğunu bilen kimse
yoktu..."
Hıtler. "Çiçero"nun belgelerine gü-
venıp gerekli askeri önlemlen alsavdı
Normandiva Çıkarması'nın sonucu
acaba ne olurdu? Avrupa hantası bu-
gün nasıl biçimlenırdi? Çıkarmanın
başansızlığa uğramasından sonra
Amerika. Japonya'da patlattığı gibi
1945'te Avrupa'nın göbeğindeki Al-
manya'} a atom bobası atar mıydı?
Bence. Hitler. Çiçero'} a güvenme-
mekle bilmeyerek insanlığa en büyük
hızmeti yapmış oluyor...
BİTTİ
ANKARA \OTLARI
MUSTAFA EKMEKŞt
Yaşanacak Günlerin
En Güzelleri..
Geçen cuma günü, 3 hazıran, Nâzım Hikmet in ölüm yıldö-
nümiiydü. Haymana Kapalı Cezaevfne, Doç. Rkret Baş-
kaya'yı görmeye o gün gıttık Haluk Gerger'ın arabasıyla.
Haluk Gerger de, Fıkret Başkaya gıbı, 20 aylık hapıs cezasını
çekmek ıçın yakında cezaevine, Fıkret Başkaya'nın yanına
gıdecekti.
Arabada, Haluk Gerger ın eşı Rennan Gerger, Varlık ör-
menek, Veli özdemir de vardı Rennan cezaevı yollarını
öğrenmeye gelıyordu. Fıkre' Başkaya ile arkadaşlarına,
Çağdaş Gazetecıler Derneğı >a
Yını
" UğurMumcu'ya Arma-
ğan'ı da götürmüştuk. O gun oğrendık, Varlık özmenek, yir-
mı yılı aşkın süredır çalıştığı ANKA" ajansındanayrılmıştı.
fşsizdı ancak, keyfi yerindeycı. Yol boyunca fıkralar anlattt,
bızlerı gülmekten kırdı geçirdı ÇGD'nın yönetımıne yenıden
seçilen Veli Özdemir de, çalıştığı THA'dan ayrılmış, arkadaşı
foto muhabirı Muzaffer Evirgen ile birlikte o da işsiz kalmıştı.
Muzatfer Evırgen'le, 1960lı yıllarda Mıllıyefte birlikte çalış-
mıştık. Asaf Uçar, Mete'nın fotoğrafçısı gıbıydı. Onunla işlere
giderdı. Muzaffer daha gençti.
- Sana gençlik resimlerini getireceğim abi! diyordu.
Bir ara şapkamı kaptı:
- Abi, ne olur şuraya bir imza at, saklayacağım bunu.
- Dur oğlum, bu Süleyman Bey'in şapkası değil, ben sana
başka şapka veririm!. dedim de kurtardım şapkamı!
Fıkret Başkaya ile arkadaşlarının bır ısteklerı var: Hayma-
na Kaplıcaları'nın suyu, kapalı cezaevının yanından geçiyor-
du. Cezaevındekıler, sıcak kaplıca suyundan yararlanamaz-
lar mıydı? Nâzım. Bursa'da kaplıcalara göturülüyordu.
Haymana Beledıye Başkanı ANAP'lı Bünyamin Adacı'yla
konuştum Başkan Adacı, eskıden cezaevındekılerın kaplı-
calara göturüldüklerını, bunun yıne yapılabıleceğını, soru-
nun cumhurıyet savcılığının yetkısınde olduğunu soyledi. Bu
insancıl konuya eğılmek çok mu güç, ne bıleyım?
ÇGD'nın pazar günu yapılan 12. Olağan Kurultayı'nda, top-
lantıya gelen konuklardan Adalet Bakanı Seyfi Oktay. ANAP
Grup Başkanvekıli Hasan Korkmazcan, DISK Genel Başkanı
Kemal Nebioğlu. Hak-lş Genel Sekreteri, özçelık-iş Genel
Başkanı Metin Türker, IHD Genel Başkanı Akın Birdal Vete-
rıner Hekımler Bırlığı Başkanı Hasan Metin, Işçı Partısı Baş-
kanlıkKuruluuyesıllknurKalankonuşmalaryaptılar.
Turk-lş Salonu'nda yapılan toplantıda Divan Başkanı Rah-
mi Yıldınm, gelen ıletıler arasında bır telgrafı da okudu. Telg-
rafı dınleyenler, kımden geldığını oğrenınce uzun uzun alkış-
ladılar. Telgraf Fıkret Başkaya dandı. Haymana Cezaevi'-
nden çekılmıştı. Fıkret Başkaya ıletısınde şoyle diyordu.
"Sayın Divan Başkanı,
Tartışmayı yasaklayan, düşünceyi cezalandıran bir top-
lum onunu goremez. yolunu bulamaz. Sonuçta da çuruyüp
yıkılmaya mahkûmdur. Özgurlüklerin bazılanna karşı olan-
lar, aslmda tum ozgurluklere karşıdırlar. düşunceyı cezalan-
dırmaya devam eden bir Turkıye. hıçbır zaman çağdaşlık ve
demokratlık ıddiasında bulunamayacaktır. Boyle bır ortam-
da demokrasının kurumları da içi boş birer kabuk olmaya
devam edeceklerdir. Genel kurul çalışmalarınızın düşünce-
nin suç olmaktan çıkarılması ve ülkenin demokratikleşmesi-
ne katkıda bulunması en samımı dileğimızdir.
Sayın Divan Başkanı, genel kurulunuza başarılar diler,
tüm delegelerı en sıcak duygularla selamlanm. Saygılarım-
la.
Doç. Dr. Fıkret Başkaya, Haymana Kapalı Cezaevı.''
Telgrafın altında "Kontrol edilmiştir" damgası var.
Divan Başkanı Rahmi Yıldınm. Fıkret Başkayanın ıletısıni
okuduktan sonra, ılk sözü ÇGD uyesı Doç. Dr. Haluk Gergere
verdi. Konuşması uzun uzun alkışlarla kesılen Haluk Gerger,
konuşmasını bitirınce istanbul'a gitmek ıçın ayrıldı.
3 Hazıran Nâzım'ın ölüm gunünde, akşam Çankaya Halke-
vı. Maltepe'de Yılmaz Güney Sahnesi'nde, genç kızlarla er-
kekler Nâzım'ın "Ceviz Ağacı ile Topal Yunus'un Hikayesi"
şıirinı oyunlaştırmışlar, bır bale havasında oynamışlardı.
Gençlerin oyunlarını ızlerken, çocukluk, gençlik yıllarımın
halkevleri geçti gözlerımın önünden: duygulandım.
Nâzım.şıırı 1940taÇankırı Hapıshanesı ndeyazmış.Şiırin
sonu şöyleydi:
Mekansız kurda mekandı ICevizden konsol yaparlar I
Yarı ağaç yan İnsandı./Sat Yunus cevizını./Çırçıplak cenaze
kara uzandı.ICevizden konsol yaparlar /Kesildi dalları, dal-
lar budandı./Sattı Yunus cevizinı.
Varlılar yoksula dokur mu kilim?/Vay cevizin hali vay be-
nim halim.
Sabahın sahibi vardır./Gün daima bulutta kalmaz./Her hal
ılerdedir/yaşanacak günlerin/en güzelleri.
Şimdilık sohbetimızde kederi/kesilip/satılmış/bir ceviz
ağacının."
ÇGD'nın 12. Kurultayı'nı açarken yaptığım konuşmada,
ÇGD'nın bu kurultayının birsavaşım, yanı "mucade/e'kurul-
tayı olmasını dilemiştim. Önce özeleşlırı yapacak, basın ken-
dı kendını denetleyecek; savaşımı ıse ozgurlükler için vere-
cekti Cezaevinden iletısını gönderen Doç. Fıkret Başkaya'-
nın telgrafına sığdırdığı çığlığını, başka basın kuruluşlarının
herhangı bırının toplantısında ızleyebilir miydiniz? Sendikacı
Münir Ceylan da, bır yazısından dolayı içerı girdi.
Başkentin yetmış kılometre ötesınde, bir doçent düşünce
suçlusu olarak yatıyor. Bir İsmail Beşikçi, burnumuzun dı-
binde. Ulucanlarda Merkez Cezaevfnde...
Nâzımın şıırı karanlıklardan çıkışı muştular gibidir.
"Sabahın sahibi vardır./Gün daima bulutta kalmaz./Her
hal ilerdedirlyaşanacak günlerin/en güzelleri."
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Güney Amenka'da
vaşayan. lamaya bcnzer
ve postu çok değerli bir
ha}van. 2/ İnce ve dÜ2-
gün dokunmuş pamuklu
kumaş... Hile. düzen. 3/
Altı mukavva ile beslen-
miş. üstü sırmalı işleme...
Tann tanımaz. 4/ Cıva ile
bir başka metalinalaşımı. -,
5/ Lluslararası Para
Fonu'nun simgesi... Ma- 8
tematiktekullanılansabit n
bir sayı... Eski Mısır'da
güneş tannsı. 6/ Bir nota... Gürcıs-
tan'ın başkenti. 7/ Birçok Latin
ülkesinde kullanılmış eski bir para
birimi... Argoda esrar. 8/ Kapla-
ma ve kalıplama işlerinde kullanı-
lan bir tür yapay reçine. 9/ Vila-
yet... Üç ya da daha çok direği
bulunan yelkenli gemilerde arka
direk.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Hareketli. eğlenceli bir konuya
dayanan v e şarkılara da yer verilen
hafıf güldürü... Bizmutun simgesi. 2/ Uluslararası Basın Ensti-
tüsü'nün simgesi... Dişi geyik. 3/ Ucuz ve bayağı cins ayakkabı
yapan ya da satan esnaf... iki bonınun birbirine birleştirildiği
yer. 4/ Nesncl gcrçekliğin ve bilginin en genel ve temel özellikle-
rini. ilişkilenni \ansıtan temel ka\ramlann her biri... Yemek,
yiyecek. 5/ Yanardağlardan fırlayan çok küçük katı parça. 6/
"Havır" anlamında kullamlan söz... Doku teli... Nişan. 7/
Ayaklı içki kadehi... Tatlı sularda yaşayan bir tür gelincik balı-
ğı. 8/ Merkür gezegenine verilen bir başka ad. 9/ Bizans döne-
minde. Isianbul'da siyasal suçlulann kapatıldığı ünlü zindan...
Sodyumun simgesi.