Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 HAZİRAN1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Ölümünün 9O.yılında Rus yazınının büyük ustası Anton Çehov
Kınk hayatlardan bolümlerMEHMETAĞAK
Rus yaanın büyûk ustası Anton Çehov, 90 yıl
önce 2 Temmuz 1904'te Berlin Baden'de yaşa-
ma veda etmişti. 44 yaşındaydı. Eşi tarafından
Moskova'ya götürüldü ve 9 temmuz günü top-
rağa verildi.
19. yüzyıl Rus eleştirel gerçekçi tiyatrosunun
önde gelen temsilcisi, çağdaş drama sanatının
büyük yazan Anton Çehov, Rusya Yazarlar
Birliği Federasyonu'nun gerçekleştireceği bir
diıi etkinliklerle bugünlerde anılacak. Yapıtlan
ve yaşamı üzerine konuşulacak ve oyunlan sah-
nelenecek.
Ülkemizde de ilk Çehov oyunu İstanbul Şehir
Tiyatrolan'nda oynandı.
1931-32'de "Ay" daha sonraki yıllarda "Vişne
Bahçea", "Üç Kız Kardeş", "Vanya Dayı", "Iva-
nov" defalarca sahnelendi. Devlet Tiyatrolan da
bu oyunlarla beraber 1946-47'de "TekliF'i sah-
neye koydu. "Sevgili Doktor", "Martı" ve "Say-
fiyede Yaz" Devlet Tiyatrolan'nda sahnelenen
diğer oyunlan.
"Alöncı Koğuş", "Orrnan Cini", "Bozkır",
"Korkulu Gece", "Düello", "Öyle Bir Hikaye",
"Memunın Ölümü" adlı hikayeleriyle bütün
oyunlan ve daha sonra bütün hikayeleri ya-
yımlanan Anton Çehov'un önümüzdeki günler-
de de yaşamını içeren bir filmi yapılacak.
Anton Çehov'un ölümü üzerinden 90 yıl geç-
ti. Öyküleri ve oyunlannda, insaniann iç dün-
yalannda toplumsal dış dünyanın dramını göre-
biliriz. Öznel olarak aaklı olan ile nesnel olarak
komik olanı bütünlüklü bir lirik-psikolojik 'at-
nıosfer' içinde birleştirip iç eylem, iç deneyimi,
dramanın temeline yerleştirmeyi çok iyi başardı.
Bugünün estetize edilmiş dünyasında içsel ya-
şamdan uzaklaştınlmış insanlar için sadece
şunu söyleyebiliriz:
'Daha ne gibi bir feiaket gelebUir başımıza?'
Atilla Birkiye
Yapıtlannda
I değişik bir at-
mosfer vardır.
Mutluluk ve hüz-
nü birlikte verir.
Üstelik 'komik'
ve yergisellik ile
korkmazca yapı-
lan toplu eleştiri-
j si, en önemli
özelüklerin biri-
dir. Kuşkusuz en büyük armağanı,
genç yaşta ölmesine karşın çok sayıda
oyun ve hikaye yazmış olmasıdır. Ya-
zarlığmm bir başka özelliği ise ortaya
bir 'Çehov dırygusu'nun çıkmasıdır.
Bu duygu belki biraz tanımsızdır, ama
günümüze kadar gelmektedir. Birçok
başka yazann da atmosferine girmiş-
tir. Çehov, okurlan için çok tanıdık
bir duygudur. Yani hemen 'tşte Çe-
hovyetı bir yapıt' dersınız.
"MartTda, "Vanya Dayı"da, "Vişne
Babçea"nde olduğu gibi taşrada bir
çifüik evinde geçer. "Uç KH Kardeş"
de bunlardan çok değişik değildir. Bü-
tün bu oyunlar için, 'kırık havatları
olan insanlann hayatlarından bolümler,
sahneler' diyebi-
liriz. Ashnda çok
güzel şeyleri
özleyen, mutlu-
luklan özleyen,
ama bir türlü
mutlu olamamış
insanlarla karşı-
laşınz. Bu arada
tabii çok önemli
gerçeklere par-
mak basar Çehov. Oyun kişileri, ger-
çeklerle baş edemeyen insanlardır. Bir
de.. gerçeklerle baş edememek. sanki
hayatın bir sürü saçmahklarla dolu ol-
duğu izlenimini verir. Bu 'izlenim'
sözü de ashnda bir anahtar, bir kav-
ramdır. Çünkü, izlenimci bir yazar1
da
kavramdır Çehov'a göre. O yüzden de
komedi ile trajedinin iç içe olduğunu
bize göstermeleri gerekir Çehov yo-
rumculannın. Bir başka ilginç özelliği
de üstü örtülü bir biçimde kullandığı
'yabancüaştırma'da görürüz. Yani biz
tam seyirciyi oyundaki bazı kişilerle
özdeşleşme durumuna düşürürken..
Çehov sahneye, özdeşleşmemizi önle-
yecekkişilerçıkanr.
Yani sahnede olan kişilerle özdeş-
leşmemizi engelleyecek, onlan gülünç
durumda gösteren, gülünç gören lcişi-
ler getirir. Hemen bakış açımızı değiş-
tirir. Bu da Çehov'un, yabancılaştı-
rma etmeninden önce bu özelliği kul-
lanmasının düz örneğidir. Ve tabii bu
oyunlar bir anlamda, 'dü/yazı ile şiir-
sel tiyatronun nasıl yapıldığını' gös-
teren oyunlardır. Bu yüzden de şiirsel-
liğini ve yoğunluğunu günümüzde de
korur. Eskimeyen, çok başanlı. ha-
yatın zenginliğiyle doludur; hayatı
hem zengin hem de güzel gösterir...
de birden fark ettim kı. yani ölümü-
nün 90. yılında ve çok modern bir sa-
nat olan, hatta son sanatlardan biri
olan sinema da yapılmak istenince,
başvurulacak en önemli kaynaklar-
dan biri Çehov oluyor.
Ali Poyrazoğlu
Çehov kuşkusuz modern tiyatro
yazınının en önemli yazarlanndan bi-
risidir. Aynca
çok önemli bir hi-
kayecidir. Gerek
>azdıklan gerek
kişiliği ve yaşamı,
beni çok etkile-
miştir. Konser-
vatuvardaki yı-
llanmdan beri
Xyaptım. "Teklif" adlı oyununu oy-
namıştım. Ve daha sonra iki oyununu
Deniz Gökçer
Rus tiyatrosuna, özellikle drama bü-
yük yenilikler getiren, çağdaş dramın
kuruculanndan Çehov, bilindigi gibi ya-
zarbğa önce, ailesinin geçırruni sağlamak
ve üp öğrenimini tamamlamak için,
para kazanmak amacı ile mizah dergile-
rine hikayeler göndererek haşlamış;
daha sonralan da bu hikayeleri oyunlar
izlemiştir.
Tıp öğreniminin, yapıtlan üzerinde
büyük etkisi olmuş. Hayat üzerindeki
gözlemlerini artürmışür. O, tüm yaşamı
boyunca kaderin elinde birer oyuncak
haline gelmış insanlara yumuşak bir te-
I bessümle
bakmışür. Ya-
zann oyunlannda
hep 'bunık, tatfa
bir alay' gizlidir.
Yapıtlannın hafif
komedyalar, hat-
Ita güldüriiler ol-
duğuna inanır.
Yazann, sanınm
' en büyük özelliği,
oyunlannm dışandan bakıldığında san-
ki hiçbir şey olmuyormuş gibi görünme-
lenne karşın İçten içe geİişen bir aksi-
yon'la dokunmuş olmalandır. Işte oyun-
lanndaki dinamizmi bu iç aksiyon sağ-
lamış. onu öteki yazarlardan farkJı
kılmışür. Çehov, oyunlannda, büyük
çoğunluğu simgeleyen sıradan insan-
lann oluşturduğu bir toplumu bize sev-
dirir. İçleri büyük bir coşku, inanç, sabır
ve heyecanla dolu olan bu kişüerin, belki
dış görünüm ve özlemleriyle içlennde
onlan yiyip bitıren bir ateş vardır hep.
Çehov'un kahramanlan, taşra yaşantı-
sından bunalmış gerçek 'sade insanlar'-
dır. Ve hepsi de yazann o tatlı ironisiyle
yıkanmışlardır. Kişüerin her davranışı
belli bir psikolojik nedene dayaftır. Her
karakter, davranışında kendi ölçülü ki-
şiliği içindedir. Fazla söze yer yoktur
onun oyunlannda.
Cevat Çapan
Çehov yapıtlan, değişmekte olan
bir toplumun kesitini verir. Fakat ta-
bii o toplumu iyi anlatmak için, onun
bir çekirdeğini oluşturan bir çevre seç-
mesi gerekir yazann. Çehov da bunu
19. yüzyılda Çarlık Rusyası'run; artık
dönemini kapatmak üzere olan bir
sınıfının.. toprak sahibi, ama şehirde
yaşayan, hatta Batı'dan birçok şey öğ-
renmiş, en azından Batı küİtürünü de
edindiğini sanan bir sırufın, artık yeni
koşullarla baş edemeyeceğini gösteren
bir bölümünü ahr. Çoğu oyunlar;
Anton Çehov ve eşi oyuncu Olga Knipper,
1901(üstte). Ünlü yazann Yalta'daki hey-
keli (solda).
diyebiliriz Çehov'a. Yani Avrupa'da
resimde izJenimcilik nasıl ortaya
çıktıysa tiyatroda da bir izlenimciÜk
söz konusu olabilir. Çehov'un oyun-
lan için bu arada 'saçma' sözü de ya-
bana atılmamalı. Yani gündelik ha-
yatın aynntılanndan, birçok saçma
yaşantıyı dile getirir gibidır. Belki de
bu yüzden 'saçma tiyatro'nun. yani
'uyumsuz tiyatro'nun da bir habercisi
olarak düşünülebilir.
Aynca Çehov'un oyunlan -bütün
bu aynnü zenginliği yüzünden- iyi
sahnelenip iyi yorumlanmazlarsa
dağınık gibi görünebilir. Oysa çok iyi
tasarlanmış oyunlardır Çehov'un
oyunlan ve usta bir orkestrasyon ge-
rektirir. Bu yüzden bir oda müziği
inceliği ile işlenmiş oyunlar gibi ele alı-
nmalıdır. Tabii bu oyunlann en çekici
yanlan, bir çeşit 'komedi' gayesi olan.
Çehov'un 'komedi' öğelerini çok iyi
yedirmesidir. Asbnda birçoklan da bu
oyunlan trajik oyuniar olarak
yorumlamışlardır, başta Stanislavski
olmak üzere.
Oysa Çehov. oyunlannm komedi
olarak değerlendirilmesini ister; ama
bu 'komedi' kavramı, çok geniş bir
Cüneyt Türel
Ben Çehov'la üç kez karşılaştım.
Bunlar; "Deti BaJ", "Vişne BahçesT
ve "Vanya Dayı" oldular...
Bu oyunlan oynadıktan sonra, en
modem oyunlan bile ya da en klasik
oyunlan bile sanki önünde ve arkası-
nda hep Çehov varmış gibi düşünüyo-
rum. Çünkü Çehov bir kilometre taşı;
hatta bir kilo-
metre taşı değil.
bir köprü. Hangi
tür oyun olursa
olsun bir 'Çebov-
yen' diye ad-
İandınlabilecek
bir tat, bir unsur
hep vardır bütün
oyunlarda. Sau-
tet'nin bir filmini
seyrettim, "Ayazda Bir Yürek" diye..
Orada bir şey vardı.
Oyunda sadece bir bölümde, bir
planda bir adam geliyordu; kitapçı-
dan bir Çehov kitabı istiyordu. O bir
anahtar oluyordu. Bütünfilm'Çehov-
yen' bir film olduğunun, adeta bir for-
mülün çözülmesi oluyordu. O fılmde
daha oynadım. "Tütün Zararlan"nda
oynadım. Kısa oyununu oynamaktan
başka Çehov oyunu oynamak kısmet
olmamıştı bana. Ama geçen yıllarda
Çehov'un oyunlanndan ve yaşa-
mından derlenmiş. hem Çehov'u hem
dünyasını hem sanata bakışını anlatan
"Uzakta Piyano Sesleri" adlı oyunu
oynadım. Benim için çok keyifîi bir
çahşmaydı. Tiyatro yaşamımda unu-
tamayacağım oyunlardan birisi oldu.
Hem oyun iyi yankılar uyandırdı;
ben o yılın 'en iyi aktör' ödülünü
aldım. Anton Çehov rolüyle. Oyunu
yöneten, rahmetli Oben Gûney 'en iyi
yönetmen' ödülünü aldı. Garip bir
tesadüf, iki yıl sonra da Erden Kıral,
bu oyundan yola çıkarak Çehov'un
yaşamı üzerine birfilmyapmak istedi-
ğini söyledi ve Anton Çehov rolünü
bana teklif etti. Şimdi Anton Çehov'-
un yaşamı üzerine yapılacak olan bir
Türk-Alman-Rus ortak-yapımında
Anton Çehov rolünü oynayacağım
için çok mutluyum. Film, eylül ayında
Yalta'da çekilecek. Çehov üzerine
yazılanlan okuyorum ve sinemada
Anton Çehov'u yonımlayacağım için
büyük bir heyecan içinde çahşıyorum.
Nuri Bilge Ceylan
Çehov, özellikle atmosfer edebi-
yatırun ve tiyatrosunun kuşkusuz en
büyük ismidir. Onun yaratmış olduğu
atmosferin kokusu, birkaç saniyede
hemen hissedilebilecek kadar benzer-
sizdir. O; anlamsızlık acısı çeken ruh-
lara, köşesine büzülmüş küçük dünya-
lara en fazla anlam katabilmiş, onlara
yeniden hayata sanlma gücü vermeyi
başarabilmiş bir yazardır. Çünkü o,
'marjinal' olan ile değil, tipik' olanla
ilgilenmeyi yeğlemiştir. Tipik olanı an-
lamlandırmayı becermiştir. Hiçbir ya-
zar, marjinal olandan bu kadar ka-
rarlılıkla kaçınmamıştır. Belki de onu
dünya edebiyatının konvansiyonelli-
ğinden en fazla ayıran özelliği budur.
'Dimov'u, 'Belikov'u, 'Astrov'u bir
kere tanımış olan insan, çevresindeki
bütün insanlan Çehov kahraman-
lanyla ölçüp biçmeden, karşılaştırma-
dan onlan benzer zaaf ve erdemlerie
süslemeden edemez. Hiçbir yazan
okurken kader duygusu, insanın üze-
rine bu kadar ısrarla çullanmaz. Hiç-
bir yazar, insanın suçluluk bilincini bu
denli dürtmez; uyarmaz.. ve yine hiç-
bir yazar, insanı bu kadar güldürür-
ken bu denli üzmez, aa vermez. Tiyat-
ro ya da sinemada sessizlik anlanna
daha çok önem veren bir Çehov yoru-
mu izleyebilmeyi isterdim. Kanımca
Laurence Olivier yorumlan bile Çehov
duygusu yaratmanın çok azağında
kalmışlardır. Sinemada ise sanınm
Çehov atmosferini oluşturmayı dene-
yip de buna en fazla yaklaşabilmiş yö-
netmen, kim ne derse desin. yine de
Nikita Mikbalkov olmuştur.
Tilbe Saran
Şehir Tiyatrolan'nm bir prodüksiyo-
nu olan "Vanya Dayı"da oynadım. Rus
yönetmen Leonid Heifetz'le çalıştık. Bu
bence hoş bir buluşma oldu. Çünkü Çe-
hov'u onlann gözlüğünden görmek na-
sip oldu böyle. Yönetmen, Çehov'un
dünyasıyla ilgıb çok şey söyledi. 'Vanya
Dayı' için, Sonya'nın *son tiradı' için
şöyle bir şey söylemişti: "Asbnda Vanya,
tıpkı Mehmet gibi birisi. Çok kullaıulan,
çok tipik bir halk ismi.." Vanya öyle bir
isimmiş. Rusya'yı temsi! ediyor. Ve Son-
ya; son tiradında ona, dolayısıyla bütün
bir Rusya'ya. 'Dinleneceğiz artık, dinle-
neceğiz' devip -o günlerde çok hassas
olan 'peresrroyka hikayeleri' vardı- *70
yıl sonra yeniden başka acılara gark olan
Rus> a halkına acaba şimdi ne dhectği/?*
diye anlatmıştı. *O sadece Vanya Dayı'-
ya değil, koca bir ulusa soylenen \e sab-
retmekten başka
çaremiz ol-
madığını hatıria-
tan sözlerdi' de-
mişti. Bugünlerde
çok paralellikler
kuruyonım Tür-
kiye'yle. Bu, çok
kişisel bir şey ta-
bii.. Bir Çehov
oyunundaki her
kişı bırkaç enslriiman birden oluyor.
Öyle bir müzik var ki düzyazı olduğu
halde virgülüne, noktasına, hecesinedo-
kunamayacağınız bir tekstle karşılaşı-
yorsunuz. Dünyanın en keyifli şeyi Çe-
hov'da oynamak. Çehov'un bütün
oyunlannda kendi içinizde de yolculuk
yapıyorsunuz. Yazar olarak da çok sor-
muş biri. Vanya Dayı'da karakterlerin-
den birine 'Acaba bundan yüz, iki yüzyıl
sonra ne olacak' diye sonnuş. Kendi ken-
dine çok sık sorduğu bir soru bu ve ken-
disinin de bu kadar uzun zaman yaşaya-
cağını hiç düşünmemişti.
Yunanistan'la
arkeoloji
köprüsü
kuruluyor
ANKARA (ANKA)- Türkiye
ile Yunanistan arasında bir ar-
keoloji köprüsü kurulması için
çahşmalar yapılıyor. Kültür
Bakanhğı Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürü Prof.Eogin öz-
gen, Yunanlı koleksiyoncu
DoUy Goulandris'in Museum of
CydadR Art'ta düzenleyeceği
"Neolitik Evrim" sergisi için
Türkiye'den eser talq) ettiğini
bildirdi. Özgen, Türkiye'ye ge-
len DoUy Goulandris'in Ana-
dolu kültürüne büyük ilgi gös-
terdiğini belirtti.
Goulandris, insanoğlunun
göçebelikten yerleşik düzene
geçerek başlatüğı yeni dönemi
yani neolitik evrimi temsil ede-
cek sergide Türkiye tarafından
secılecek 10 parça Anadolu kö-
kenli eserin de yer almasını iste-
di. Sergiye eser verilmesi halin-
de, Museum of Cycladic Art'ta
yer alan eserlerden oluşan bir
sergi de Türkiye'de düzenlene-
cek. Özgen, "Anadolu kökenti
eserlerin yer alacağı bir serginin
Yunanistao'da dözeniennıesinin
iki ölke arasmdaki küftûrel faa-
byetlerin gebşmesine önemli
katkılan oJacaktır" dedi.
22.ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ
Vivaldi'nin kızlan Aya Irini'deKültür Servisi - Aya İrini Müzesi,
yanndan itibaren iki gün boyunca ünlü
Italyan barok dönemi bestecisi Antonio
Vivaldi'nin kızlanru konuk edecek. 22.
Uluslararası İstanbul Müzik Festivali'-
nin yoğun ilgiyle beklenen bu yılki et-
kinliklerden "Le Putte Venedane Di Vi-
valdi" konserleri, cuma ve cumartesi
günleri saat 19.00'da gerçekleştirilecek.
Le Putte Veneziane Di Vivaldi, aralan-
nda ünlü bestecinin "Mevsimkr''inden
"lüş" bölümü de olmak üzere yalnızca
Vivaldi'nin yapıtlannı, ikinci gün ise Vi-
valdi'nin yani sıra Haydn'ın 'Keman ye
Yayh Çalgılar tçin Serenat'ını seslendi-
recek.
Le Putte Veneziane Di Vivaldi'nin il-
ginç bir geçmişi var:
14. yüzyılın ortasından itibaren Vene-
dik'te, dört yetimhane varmış. Bu ye-
timhaneler, yetimlerin yani sıra gayri
meşru veya terk edilmiş kız çocuklannı
da banndınrmış. Bunlardan biri olan ve
devlet tarafından 1346'da kurulan Pieta
Yetimhanesi bir mütevelli heyetince
idare ediliyor ve 1738'de yüz kadar genç
banndınyordu. Genç kîzlar iki gruba
aynlmıştı: Figh'e di comun (halk taba-
kasma ait olanlar) ki bu gruba aynlan-
lar genel bir eğitim görüyorlardı ve figlie
di coro (korist veya müzisyen) ki bun-
lann eğitüni de özellikle müziğe dayam-
yordu. Koro kızlanna, şarkı söylemek,
'Le Putte Veneziane Di Vivaldi' yann ve cumartesi
günleri saat 19.00'da Vivaldi'nin yapıtlannın yani sıra
Haydn'ın 'Keman ve Yayh Çalgılar İçin Serenat'ını
seslendirecek.
solfej ve çalgı tekniği tam bir piramit sis-
temi ile öğretiliyordu.
Ünlü müzisyenler, yalnızca en iyi öğ-
rencilere ders veriyor, onlar da daha alt
sınıftakileri eğitiyor ve bu düzen alt sını-
ftakilere kadar iniyordu. Antonio Vi-
valdi de keman öğretmeni ve ve konser
yöneticisi olarak bütün sistemi kontrol
ediyordu. Bu genç kızlann verdiği kon-
serler, zamanla hem Venedikli asiller
hem de kenti ziyaret eden yabancılar
arasmda ün kazandı. Hatta Charles de
Bro^es, anılannda Pieta orkestrasının
öteki yetimhane orkestralanndan hatta
Paris Opera Orkestrası'ndan bile daha
iyi olduğunu, orkestrada birinci ke-
mancı Chiaretta'nın İtalya'nın en iyi ke-
mancılanndan biri olduğunu yazdı.
Vivaldi'nin Venedikli Genç Kızlar
Orkestrası, Centro di Coordimento ta-
rafından yeniden canlandınldı. Toplu-
luk, özgün kuruluşlan, geniş reper-
tuvan ve 18. yüzyıl Venedik stili giysile-
riyle İtalya içinde ve dışında birçok kon-
ser salonu ve müzik etkinliğinde yoğun
ilgi gördü.
Topluluğun birinci kemanası Miche-
la Bergamasco, ünlü kemancı Salvatore
Accordo'nun öğrencisi olduktan sonra.
Parma'daki A. Boito Konservatuvan'-
ndanAUesandro Simoncini'nin şınıfından
yüksek dereceyle mezun oldu. İki yıl sü-
reyle Parma Konservatuvar Orkest-
rası'nda konsertmaysterlik yapan Ber-
gamasco. bu dönemde orkestra eşliğin-
de Mozart'ın keman konçertosunu ses-
lendirdi.
Franco Gulli, Massimo Marin gibi ho-
calarla da çahşan, iki yıl süreyle de Fi-
vizzano Dörtlüsü'yle çahşan genç ke-
mana, 1991 yılında İtalya'da II Ouad-
rivio kurumunca "Yıhn Ümit Veren
Genç Sanatçtsı" seçildi.
Çeşitli ülkelerde konserler veren Mic-
hela Bergamasco, geçen yıl da Trieste'-
deki Verdi Operası'nın smavında birin-
ci, Milano I Pomeriggi Musicali Orkest-
rası ile Milano La Scala Opera Orkest-
rası smavında ikinci oldu.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Türümüş Bir Şey Var
Danimarka Krâllığı'nda../
Hamlefin ilk perdesinin dördüncü sahnesinin sonun-
da, Horatio nun: "...Neye varacak bunlarm sonu?" soru-
suna Marcellus, sonradan politik tiyatronun tarihine ge-
çecek ve türlü simgeleri kapsayacak olan şu yanıtı verir:
"Çürümüş bir şey var Danimarka Krallığı 'nda."
Alman tiyatrobilimci Siegtrled Melchinger, Hamlet'i
politik tiyatronun tipik örneklerinden biri diye nitelendi-
rirken, yukarıdaalıntıladığımız yanıtı başlıcakanıtlardan
biri olarak kullanır. Melchinger'in "Politik Tiyatronun
Tarihi" adlı eserinde doğru olarak saptadığı gibi Sha-
kespeare, oyunlannm konusu hangi zamanda ve hangi
ülkede geçerse geçsin, ashnda kendi çağını -yani I. Ell-
sabeth dönemini- ve kendi yaşadığı ülkeyi kaleme alıp
sahneye getiren bir oyun'yazarıdır. Bunu yaparken, gö-
rünüşte ülkesinin ve döneminin bugününe hiçbir zaman
açıktan ve doğrudan seslenmez; yine görünüşte, güncel
olaylarla hemen hiç ilgitenmez gibidir. Shakespeare
için ön düzlemdeki güncellik, yalnızca malzemedir, işle-
niş siirecinde bu malzemenin malzeme değerini koru-
masınaözengösterilir; başka deyişle, somut biçimde ve
bugünde varolan bir dünya izlenimi hep korunur, buna
karşılık izleyicinin dikkatinin ağırlık noktası hep bu so-
mut çerçeveyle belirgin kılınan soyuta, varhğını -insanın
insan olma özelliğinden, onun zaaflarından, erdemle-
rinden, başta iktidar tutkusu olmak üzere, türlü tutkula-
rından kaynaklanma bağlamlar içersinde- hep koruyan
öncesiz ve sonrasız gerçeklere kaydırılır. Bu bütünsellik
içersinde önemli olan, ele alman kişüerin olası gerçek
tarihsel kimlikleri değil, fakat tarih sahnesinde onlann
konumunda olanların genelde nasıl davrandıkları, vur-
gulanan koşullar altında olayların. yine genelde, hangi
yörüngeleri izlediğidlr.
Shakespeare, Hamlet'i yazarken de farklı davranma-
mıştır. Calderon'dan farklı olarak, hükümdarlan 'dünye-
viyargı'run dışında bırakmayan yazar, monarşiyi Ingil-
tere için kesinlikle gerekli görürken ve Ingiltere'nin Kara
Avrupası'ndaki din kargaşalarından etkilenmemesinin
nedenini, I. Elisabeth'in akıllı yönetiminde bulurken bu
görüşünü, monarşide saptadığı yozlaşmaları eleştirme-
sini engelleyecek bir neden olarak görmemiştir. Kay-
naklara göre VVilliam Shakespeare, 'Hamlef için esin
kaynağını ingiltere Kraliçesi I. Elisabeth'in kendisinden
yirmi beş yaş küçük gözdesi Essex Kontu olaymda bul-
muştur. Essex Kontu, Kraliçe'nin zaafla yoğrulmuş hoş-
görüsünün yardımıyla iktidar merdiveninin basamakla-
rını hızla tırmanmış, sonunda işi devlete başkaldırmaya
kadar götürmüştür. Essex, birkaç kez affa uğradıktan
sonra asiliğinin bedelini, I. Elisabeth'in emriyle başıyla
öder. 'Hamlet'i, Essex'in ölümünden sonra kaleme alan
Shakespeare'in yargıladığı olay, Kraliçe'nin kendisin-
den çok genç bir gözdesınin bulunması değil. ama hü-
kümdarın gözdesi konumundaki birine devlet kademe-
lerinde böylesine hızla yükselme olanağını sağlayabi-
len bir iktidar mekanizmasının yozlaşmışltğıdır. Bu açı-
dan bakıldığında, "Çürümüş bir şey var Danimarka
Krallığı'nda"^cümlesi, adı ister monarşi, isterdemokrasi
olsun, bütün iktidar mekanizmalarının öncesiz ve sonra-
sız yozlaşmalarının bir özeti niteliğindedir.
Bu özetin bugün, 1994 yılının dünyasında ve Türki-
yesi'nde 17. yüzyılın başındaki geçerliliğini ve gücünü
hala olduğu gibi koruyabilmesi, sanatm gücünden baş-
ka hiçbir şeyin kanıtı değildir. Ve Shakespeare'in "Dün-
ya bir sahnedir ve herkes rolünü oynamakla yukümlü-
dür" sözü de, gerçek anlamda tiyatronun ashnda ne
denli gerçek dünya olabileceğini, 'Hamlet'te yer alan
yukarki cümle göz önünde tutulduğunda daha bir vur-
guyla sergilemektedir...
Gelgelelim iktidar katlarında her zaman 'çürümüş'bir
şeylerin varolabilmesi. iktidarı elinde bulunduranlara
çürümüşlüğe yol açmanın 'tehlikesiz' ya da 'bedelsiz'
olabileceği gibi birdüşünceyi de aşılamamalıdır. Bu ko*
nuda da sözü tiyatroya bırakahm; Camus'nün Caligula'
adlı oyununda Roma Imparatoru'nun son cümlesi şu-
dur: "İnsan, oyunu kaybettiği zaman ödemelidir..."
Sahi, nereden geldi aklıma bütün bunlar?
YARIN DÜNYA MIMARLIK CÜNÜ
'Sürdürülebilir bir
gelecek için mimarlık'
Kültür Servisi - Mimarlar
Odası İstanbul Büyükkent Şu-
besi. her vıl l temmuz günü
kutlanan Dünya Mimarlık
Günü'nü. uluslararası üst ör-
gütü Dünya Mimarlar Birliği"-
nin 1993 Chicago Genel Ku-
rulu'nda kabul edilen "sûrdü-
rülebilir bir gelecek için mi-
marlık" ereği kapsarrunda bu
yıl "Mimarlık ve Çevre" konu-
suna ağırlık vererek düzenli-
yor.
"Uygarbklann izinde" bir
mimarlık için "ülkemiz, üni-
versitemiz" kavrammı içere-
cek söyleşi ve panellerle birlik-
te kutlanacak Dünya Mi-
marlık Günü'nde, Ba'kırköy"-
de Mimarlar Odası binası ola-
rak hizmet verecek kültür mi-
rası niteliğindeki yapmın inşa-
atı başlatılacak. Aynca Ame-
rikan Mimarlar Enstitüsü'nün
şeref üyeliğine seçilen Prof.
Doğan Kuban'a. Mimarlar
Odası'nın kutlama beratı su-
nulacak.
Etkinlikler, bugün saat 18.
30'da Mimarlar Odası İstan-
bul Büyükkent Şubesi Kadı-
köy Büyükkent Temsilciliği'-
nde Haİit Refiğ'in "Mimarlık
ve Sinema" konulu söyleşisiyle
başlayacak. Akşam saat 20.
00'de ise Kadıköy Belediyesi
Kültür ve Sanat Merkezi'nde
bir kokteyl verilecek.
Yann saat 18.30'da Mimar-
lar Odası İstanbul Büyükkent
Şubesi Bakırköy Büyükkent
Bölge TemsilciliğTnde oda bi-
nası olarak restore edilecek si-
vil mimarlık örneği yapınm te-
mel atma töreni yapılacak.
Bunu, saat 19.00'daki kokteyl
izleyecek.
Mimarlık Günü etkinlikleri
çerçevesinde cumartesi saat
15.00'te başlayacak olan "Uy-
garhklann izinde Bir Mjmarlîk
Eylemi İçin Ülkemiz, Cniver-
sitemiz" konulu panel var. Mi-
marlar Odası İstanbul Büyük-
kent Şubesi Başkanı Oktay
Ekinci'nin açılış konuşmasıyla
başlayacak olan paneli Prof.
Dr. Cengiz Eruzun yönetecek.
Prof. Dr. Siimer Gürel, Prof.
Dr. Doğan Kuban, Prof. Dr.
Aprullah Kuran, Prof. Dr.
Mete Ünügür, Y. mimar Aydm
Boysan, Y. mimar Besim Çe-
çener \ e Y. mimar Cihat Fındı-
koğlu'nun katıldığı panel, 17.
30-18.30 saatleri arasındaki
tartışmayla devam edecek.
Aynı gün Çanakkale Seramik
de Dünya Mimarlık Günü'nü
kutlamak için Levent'teki ga-
lerilerini hizmete sunacak.
Saat 19.00'daki kokteyl ve
resepsiyonla sürecek Mi-
marlık Günü kutlamalan sı-
rasında Prof. Doğan Kuban'a
kutlama belgesi. Prof. Dr. Ap-
tullah Kuran'ın "Bütün Yönle-
riyk Mimar Sinan", Prof. Dr.
Cengiz Eruzun'un "Mimarlı-
kta Perspektif", Prof. Dr.
Kayhan Bakan'ın "Mimarhk
ve Peyzaj Mimaruğı" seminer-
lerine katılanlara ve Mimarlı-
kta Bilgisayar (MBÇK) kursi-
yerlerine sertifıkalan törenle
verilecek.
NurconÖzgOle.AhmelKurmay.YaseminBoydar.SemrDTasdemir.KorayGünBr,
Fazilei Öner, Özlen Kotojiu, Ismei Hojel. Aysuti Aksoy, Melike Aksoy,
Ergican Esin, ^ükran Baykaro, Toyfun Duygulu. Ünzile Sanmoglu.
Yasmın Yaglıyan. Erdal Fındılcofjlu, Zuhal Aydınsoy, Sabahal Çıkıntas,
ATÖLYE ÜÇGEN SERGİSİ 3-4
3- İ. D*vUt Cüx*l Sonortar Gakrisi
Arlas Sınemc») Gır.ji / BeyoğJu
2O Hoziroo-2 Temmuz Açılı> . 1 7.3O
A- İstanbul O p Sanat Gatorisi
Mücyyet sok Tuoel
2) rtaztrc*n-2) Temmuz Açılı» I 7 3O