Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATA CUMHURİYET 30HAZİRAN1994PERŞEMBE
12 KULTUR
Şakir Eczaabaşı: Kendi inandıklannın dışındakilere hoşgörüsüz davrananlar, gelişmeden korkar
Kltûr Senisi - İstanbul'a uluslararası
bir sanat başkenti kimliği kazandıran
İstanbul festivallerinin 22. si şu sıralar sü-
riiyc-r. Her yıl yoğun ve zengin program-
lark düzenlenen festival, bu yıl da aynı he-
yecanla haarlandı - ve Istanbul yine birbi-
rindsı değerli müzisyenleri konuk etti - an-
cak Ilkedeki öteki kurumlar gibi Istanbul
Kültıir ve Sanat Vakfı da ekonomik kriz-
den ve bunun da ötesinde yaşanan siyasal
gelişmelerden etkilendi kuşkusuz. İstanbul
Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu
Başkanı Şakir EczacıbaşL, böyle bir ortam-
da yaşamını sürdürmeye çalışan festivalle
ilgilı sorulan yarutladı.
- Herkesin ekonomiden söz ettiği, ekono-
mik bunalımııı her kunımu büyük ölçude etki-
lediğ bir ortamda. sanata ve küJtüre önetn ve-
rilmesini istemeniz, "Kültürden tasarruf edi-
lemez" demeniz nereden kaynaklanıyor?
ŞAKİR ECZAdBAŞl"- Dünyaya açı-
Imak. gelişmiş toplumlann yanında yer al-
mak. Avrupa Birliği'ne katılmak demek,
yalnızca dışanya mal alıp satmak, teknoloji
sağlamak, gûmrük birliğini gerçekleşurmek
gibi şeylerden ibaret değildir. Dünyanın sa-
nayi toplumundan bilgi toplumuna geçmek-
te olduğu bir ortamda, belki de teknoloji ya
da kapitalden de daha önemli olan, bilgili,
çağıyla uyumlu insanlann giderek akılcı.
eleştirel düşüncenin ve artık vazgeçilmez bir
nitelık alan uluslararası değerlerin de özüne
varmış bulunmalandır. Yaratıcıüğa her şey-
den çok önem veren, düşünce özgürlüğüne,
sanata, bilime, cevreye saygılı, geçmiş kultür-
lere sahip çıkarak her tür kültürle birlikte ya-
şayabılen bir toplum olmak gerek, yeni dö-
nemlerde... Böyle bir çağda ülkelerin ekono-
milen ve varlıklan, sadece günlük parasal de-
ğerler ve dengelerîe gelişemez; kalkınma ve
gelişim bütün öteki alanlann da ortaklaşa et-
kileri altında çıkabilir ortaya...
"Kutiannı" diye yanıt vermiş. "ben de ente-
lektüel olmak istemişh'm, ama başa-
ramadim!" İşte kendine "entelektüer diyen,
çok bildiğinı, çok gördüğünü sanan bu tür
kişiler, düşünce, kültür. sanat alanında da
sakıncalı saydıklan kıtaplan, tehlikeli bul-
duklan şairleri, açık sacık saydıklan heykel
ya da resimleri yasaklayarak koruduklanru
sanırlar insanlan, özellikle de çocuklan...
Bernard Shaw, "Çocuklannızuı iyi yetişme-
sini istiyorsamz" dıvordu. "kendinizi örnek
gösterin. Ama sizin gibi olmaJarı için değil, sj-
- Günümüz Türkiyesi'nde belirii kentlerin
yerel yöneticilerinin, bazı heykelleri müsteh-
cen sayarak kaldırmak istenıelerini nasıl
lcarşdıyorsumız?
Sanatta müstehcenlik yoktur. aldatmaca
yoktur, yanlış yoktur. Çünkü. böyle şeylerin
hiçbiri gerçek sanatçının amaa olamaz.
Amaç olmaymca da ortaya çıkan yapıttan,
ancak kendilenne göre yorumlarla benzet-
melerle bu tür anlamlan çıkarmaya kalkışır
bazılan. Sanata sadece kendi gözlükleriy le
yaklaşabilenleri anlatmak için Goetbe şu an-
mimden, gerçekleştirmek istediğjm amaçlar-
dan söz ederim. Fotoğraflanma ad bile koy-
mam... Çünkü, onlara adlar takılmasının. iz-
leyenlerin fotoğraflanmla özgürce iletişim
kurmalannı engelleyeceğini düşünürüm. Bu-
güne değin. birçok izleyici fotoğraflanmda
daha önce hiç düşünmedığim şeylerden söz
etti bana... Çünkü, bir yapıt, izleyıcısının iç
dünyasının zengin yorumlanyla algılanır.
- Demokratik toplumlarda olanlara ne di-
yorsunuz?
Demokrasilerde de zaman zaman belirii ki-
s'anatta müstehcenlik
yoktur, aldatmaca yoktur,
yanlış yoktur. Çünkü böyle
şeylerin hiçbiri gerçek
sanatçının amacı olamaz.
Amaç olmayınca
da, kendilerine göre
yorumlarla, benzetmelerle
sanata kendi gözlükleriyle
yaklaşanlar olabilir.
Yırminci yüzyılın ikinci yansında en
şaşırtıcı ekonomik gelişmelen ve teknolojik
atılımlan gösteren Japon örneğine bakn-
ğımızda, o atılımın bir o kadar da bilim, dü-
şünce ve sanat alanlannda gerçekleştirildiği-
.içbir kültür kurumu yalnız kuruculan, yöneticileri, çalışan
kişileriyle, güçlü köklere kavuşamaz, büyük amaçlara ulaşamaz.
Onlar, bulunduklan yerlerde yöre ya da kentlerde ne kadar katılım
sağlayabilirlerse, o oranda güçlü olurlar. Özerklik, özel
girişimcilerin, sanatın özgür olmasına inanan kurum ve kişilerin de
katılımıyla gerçekleşir.
önermekten bile çekiniyor insan. Öneri, hey-
kel düşmanlannı istemeden destekleyebihr
diye...
- Anadolu'nıuı kültür zenginliğini nasıl de-
ğeriendirij orsuDUz?
Günümüzün dünyasında değeri gıttıkçe
daha çok anlaşılan olgulardan biridir, kültür
çeşitliliği... Çeşitli kültürlerin biraraya getıri-
lerek kültürel zenginliğin ortaya konulması
amacıyla çağdaş toplumlarda özel kültür ku-
rumlan, müzeler ve vakıflar kuruluyor. o
alanlarda yoğun çalışmalar yapılıyor. Zengin
bir kültürçeşitliliğinedayanan ülkelerin, dev-
letlerin en iyi örneklerinden birisi de Osmanlı
İmparatorluğu ve onu izleyen Türkiye Cum-
huriyeti değil midir?
JToliolitikacılann,
yöneticilerin, uluslararası
değerlerin gittikçe daha
yaygın biçimde geçerli
olduğu bir çağda, 'Ben
her şeyi bilirim, her konuda
yetkiliyim' demeleri doğru
olabilir mi?
Türkiye topraklan üstündekı kültüre gere-
ken önemi vermek yalnız bir uygarlık sorunu
biçiminde düşünülmemelidir. Bu, aynı za-
manda ekonomik yönden de verimli sonuç-
lar doğuracak bir yaklaşımdır. Çünkü, bin-
lerce yıla dayanan bu eşsiz birikim. Anadolu
üstünde her açıdan önemli bir kültürel alt-
yapı da yaratmıştır. Onu tanıtmak. Türkiye'-
deki benzersiz kültür, uygarlık ve sanat zen-
ginliğini dünyaya göstermek, ülkeyi bambaş-
ka bir konuma kavuşturacak... Örneğin, tu-
rizm açısından Türkiye'nin doğasının, denız-
lerinin, ikliminın de önemi var. Ama yeryü-
zünde çok güzel başka yöreler de bulunuyor.
Onlarda varolmayan şey. Türkiye'nin küitür
geçmişi ve zenginhğidir. Dünyaya asıl göste-
rilmesi gereken de bu büyük birikimdir işte...
Çalışmalanmızı destekleyin
- Uluslararası Istanbul festivalleri gibi et-
kinlikler bu açıdan nasıl bir anlaı» taşıyor?
Geçmişindekı onca kültür ve sanat değe-
rinin bir simgesi olan eşsiz Istanbul, gerçek
bir dünya kentı. yeryüzünün önde gelen kül-
tür başkentlennden biri olabilir ve olmalıdır.
Uluslararası Istanbul festivallerini gerçekleş-
tıren tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın
başlıca amacı. bu çabaya katkıda bulun-
maktır. Müzik, tiyatro. film, caz ve plastik
sanatlar dallannda düzenlenen beş ayn şen-
likle Uluslararası tstanbul festivalleri dünya
sanatında olup bitenleri Türkiye'ye getirir-
ken Türk sanatlannı ve sanatçılannı da dün-
yaya tanıtmak ıstiyor. İnsanlar antik Diyoni-
sos şenliklerinden bu yana, doğal günlerde
Sanat herkoşuldaözerk olmah
nı gormuyor rau-
yuz?
Japon ürünleri
dünyayı sararken
Kurosavva'lann.
Ozu'lann başını
çektiği Japon
sineması da bü-
tün dünyaya yayılıyordu. Japon müzikçileri,
ressam ve heykelcileri için de durum böyle
değil miydi? Japonlar kendi değerlerini, öz
zenginliklerini, evrensel bir dil ve nitelikle bü-
tün dünyaya aktarabiliyorlardı.
- özellikle pou'tikacılann sanat ve kültür
alanına kanşmak istedikleri görülüyor ba-
zen... Bu komıda oe düşüpüyorsunuz?
Politikaalann, yöneticilerin, uluslararası
değerlerin gittikçe daha yaygın biçimde ge-
çerli olduğu bir çağda, "Ben her şeyi bilirim,
her komıda yetkifiyim" demeleri doğru ola-
bilir mi?
Sanıyorum, bildiklerini ya da inandı-
klannı sandıklan şeyler dışındaki değerlere
hoşgörüsüz davrananlar, kendilerinin dışına
çıkıp dünyadaki baş döndürücü gelişmeleri,
çağdaş yaşamın içinde olup bitenleri göre-
meyenlerdir. Gerçekte öyleleri, gelmekte
olan değişimlerden korkan ve bu gelişmelerle
sağlıkh biçimde ilışki kurmaktan kacan kişi-
lerdır. Burada, Marcel Proust'un bir sözünü
anımsıyorum:
Despot yöneticiler ve sanat
"Sanat, tek bir dünyayı yani yalnız kendi
dünyamızı görtnek yerine, yaratıcı sanatçı-
lann saytsı kadar çoğalmış bambaşka dünya-
lan da tanıyıp algılamayı sağlar..."
Sanat. her koşulda özgür ve özerk olabil-
melidir. Hiçbir kurumun, hiçbir kişinin, hiç-
bir yöneticinin egemenüğine giremez sanat...
Yirminci yüzyılda çeşitli ideolojiler, teorüer,
siyasal eğilimlerle sanatı emirlerine almak is-
teyen çok politikacı gördük. Ama düşünü-
nüz bir, kim haklı çıktı? Hitkr mi yoksa Tho-
mas Mann ve Erich Maria Retnarqııe mı? Sta-
lin mi yoksa Kandinsky, ChagaU ya da Pas-
temak mı? Franco mu Picasso mu? Brejnev
mi Soljenitznı mi?.. Üstelik, bütün bu despot
yöneticiler, sanata karşı giriştikleri yasakla-
malan halk adına yaprnaya kalkıştılar... O
halklann, aynı kişiler için neler düşündüğü
ise şimdi apaçık biçimde ortaya çıkjyor. Tür-
kiye'nin şansı, Atatürk gibi bir öncüye kavuş-
muş olmasıdır. Aynı dönemde yaşayan Ata-
türk'ün kültüre ve sanata ne denli saygılı ol-
duğunu, bilinen o ünlü sözleri apaçık ortaya
koyuyor:
"Hepiniz miHetvekili olabiiirsiniz, bakan
olabiürsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabiürsi-
niz, ama sanatçı olamazsınız."
'Entelektüeiler'in yasakladıkları
- Türkiye'de belirii yöneticilerin sanata yak-
laşımlannı nasıl buluyorsunuz?
Her yıl yeniden Anadolu'yu gezerim, fo-
toğraf çekmek için... Gormedığim pek az yer
kaldı. Halktan insanlarla rençberler, pazarcı-
lar, bahkçılar ya da esnafla anlaşmakta hiç-
bir zaman güçlük çekmedim. İletişim kur-
makta zorluk çektiğim kişiler. okumuş geçi-
nen, halka yol göstermekte kendini yetkili sa-
nan, her şeyi bildiğine inanan, kendi dar dün-
\alanna hapsolmuş kişilerdi hep. Terimi pek
tutmuyorum, ama öylelerine "yan ayduı" di-
\enler de var. Bu konuda Albert Sdıweitzer'-
in anlattığı hoş bir olayı anımsıyorum:
Schweitzer, Afrika'da kurduğu cüzam
hastanesinin bulunduğu yerde birden yağ-
mur başlayınca iki yardımasıyla yapı malze-
melerini kapalı bir yere taşımaya girişmiş.
Schweitzer'in gözleri, yoklamaya geldiği has-
tasıyla birlikte oturan beyaz elbiseli bir zenci-
ye takılmış... "Merhaba arkadaş" diye seslen-
miş adama, "bize yardım etmez misinT" Be-
>az elbiseli adam, "Ben bir enteiektüelim,
taşıyamam" demesin mi? Schvveitzer,
zin gibi olmamaian için...'''
Çağımızın büyük sanatçısı Henrj Moore'-
un bir sergjsi açılmıştı Paris'te, Boulogne Or-
manlan'nda... Doğanın en cömert yerlerine
Moore'un yüce heykellen yerleştirilmişti.
Baktım; bir çocuk, birbirlerine sanlmış bir
kadınla erkek heykebnin tam ortasına
tırmanıp aralanna oturuverdi!
Yetkili yerlerde oturanlar arasında, "Bir
tetin üstüne demir çubuk koymuş; y aptığı şeyin
adına da 'heykel' diyor"
biçiminde konuşacak ka-
dar ilen gıden ya da "İki
çizgi çekmiş, bir de onca
para istiyor" diyebilenler
var... Bunlara nasıl anla-
tabilirsiniz, tek çizginin
değerini? Japon estamp-
lannda kusursuzluğa
varmak isteyen ressam-
lann, iki çizgiyi daha ek-
siltebilmek uğruna, ömür boyu emek verdik-
lerini.. tek renkle boyanmış bir tablonun
taşıdığı anlamlan ve yarattığı duygulan...
Nasıl anlatabilirsiniz onlara, Picasso'nun bir
boğayı ya da Don Kişot'la Şanso Panço'yu
birkaç çizgi yahnlığıyla verebilmek için yıllar-
S
lamda bir dize yazmıştı:
Bilimi. sanatı olanın. dini de olur elbet,
Bilimi, sanatı bulunmayan, softadır ancak...
Kötu kıtap yoktur; kötu yaalmış kitap
vardır. İnsanlann korunması gereken sanat
yapıtı yoktur; sanat ürünü olamamış yapıt
vardır...
En güzel yemeğin bile ilk yediğinizde tadı-
na varabilir misiniz? Ancak tada tada onun
keyfini cıkanrsınız. Sanat yapıtlanna da
şılenn esordığı olumsuz rüzgarlann etkisi alün-
da kalınabilir. Dünyanın her yöresinden gelen
insanlarla yepyeni bir ulus kurabilmiş, çeşitli
kültürlenn birlikte yaşamasını sağlayabılmiş
Birleşık Amerika gibi bir ülkede bile 1950'ler
başlannda Mc Carthy türünden bir politikacı
çıkabilmiş; Amerikan halkı adına sanatçılar.
bilim adamlan. avdınlar "Amerika'ya Karşı
Etkinlikler Komitesi"nin önüne çıkanlıp so-
ruşturmalara ginşilebilmişti. Arthur Miller
anat her koşulda özgür ve özerk olabilmelidir. Hiçbir
kurumun, hiçbir kişinin, hiçbir yöneticinin egemenüğine giremez
sanat... Yirminci yüzyılda sanatı emirlerine almak isteyen
çok politikacı gördük.
baka baka, ızleye izleye onlan duyumsamaya
çaiışmaz ya da bunca resimler. İcitaplar için
hiç zaman ayırmazsanız, nasıl olur da sanat
üstüne söz söylemeye kalkarsınız?
"Anlamak" sözcüğünü özellikle kullan-
mak istemiyorum. Duygulannızın iletişim
ca sürdürdüğü uğraşlan ve gecirdiği evrele- kurmasıruengelleyipogüne kadar gördükle-
ri... Yaptığı resmin bahğa benzemediğini söy-
leyen kjşiye. "O balık değil, resiın" diyen Pi-
casso'nun şu sözleri, sanata yaklaşmanın yo-
lunu çok iyi gösteriyor:
"İUe de sanatı anlamak isteyenler, neden
kuşun ötüşümi anlamak istemezJer? Neden,
geceyi, çicekleri, cetTemizdeki bunca şeyi an-
lamaya çalışmadan severiz?.."
rinizle bir sanat yapıtını yargılamaya kalkışı-
rsaruz. işte o zaman bu tür anlaşılmazlıklar
çıkar ortaya...
- Bir fotoğraf sanatçısı olarak bu konuda
sizin tutumunuz nedir?
Fotoğraflanm üstüne tek tek konuşmak
ıstemem, onlan anlatmaya kalkışmam ben.
Genel olarak yaklaşımımdan, çalışma biçı-
bu olaylardan sonra yazdığı "Cadıkazanı"
adlı unutulmaz oyununda, Mc Carthy soruş-
turmalannın. 17. yüzyıl sonlannda ABD'nın
Salem kasabasında yaşanan büyücülük da-
valanna ne denli benzediğini belirtmişti. Ne
var ki demokrasilerde böyle şeyler sürekli
olamaz. Gerçekler-doğrular bir süre sonra.
gün ışığına çıkar. Amerikalılar da bugün
utançla anımsıyorlar. o günleri...
- Kentkre dikilen heykellerin tümü de gü-
zel sayılabilir mi?
Elbet bazen sanat duygusundan uzak,
hatta oldukca çirkin heykeller de dikiliyor.
kentlere... Ama bunlann kaldınlıp yerlenne
sanat niteliği bulunan yapıtlann konulmasını
rastlanmayan bir ilgiyle festivaller sırasında
belirii sanat ve kültür etkinliklerine coşku
içinde katılıyorlar. Sözgelışı, bir konser. bir
sergi ya da bir film, başka günlerde bulabildi-
ğı ızleyicinın kat kat fazlasını festivaller sı-
rasında bulabilişor.
- Fesrivallerin geleceği için ne düşümiyor-
sunuz?
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı. 22 yılda
çok şey başardı. çok yol aldı. Gerçekleştirdıği
festivaller dünyanın en saygın şenlikleri ara-
smda sayılır oldu. Her yıl bin dolaymda ulus-
lararası sanatçının Istanbul'a gelmesini
sağladı. Beş sanat dalında dünyadaki geliş-
meleri sanatsever İstanbullulara göstermeye
çalıştı. Türk sanatının dışanda tanınması için
uğraştı. Ama daha yapılacak çok şey var...
Hiçbir kültür kurumu yalnız kuruculan,
yöneticileri, çalışan kişileriyle güçlü köklere
kavuşamaz. büyük amaçlara ulaşamaz. On-
lar, bulunduklan yerlerde yöre ya da kentler-
de ne kadar katılım sağlayabilirlerse. o oran-
da güçlü olurlar. Hele özelleştirmeden bunca
söz edildiği, devletin üretime, endüstriye. tı-
carete. bankacılığa el atmasının sakınca-
lannın sürekli anlatıldığı bir dönemde kültür
kurumlannın özerkliği tartışılabilir mi? Ama
özerklik durduğumuz yerde gerçekleşmez.
Özel girişimcilerin, sanatın özgür olmasına
inanan kurum ve kişilerin de katılımıyla ger-
çekleşir.
Biz de diyoruz kı: "Bu İstanbul bizim, festi-
valler hepimizin... Sanatse>erler, İstanbullu-
lar. bu eşsiz kenrin bir kültür başkenti ounasını
isteyenler; İstanbul Kültür \e Sanat Vakfı'-
nın çalışmalarına katüın. destekleyin..."
Görevinden uzaklaştınlan Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün:
Sanata ideolojilerin yön vermesi tehlikeli
Kültür Senisi - İstanbul Şehır Tiyatrolan
Genel Sanat Yönetmenlıği görevinden.
aleyhinde yürütülen soruşturmanm sela-
meti gerekçesiyle açığa alınan Gencay Gü-
rün, önceki gün bir basın toplantısı duzen-
leyerek kendisine yöneltilen suçlamalan
yarutladı. Açığa almmasının ardında yerel
yönetimin kendi siyasi ve ideolojik görüşle-
rine hizmet edecek kişilerle çalışma isteği-
nin yattığını beürten Giirün, "Yerel yöne-
timler, bir kurumu kendi siyasi ve ideolojik
görüşleri doğnıltusunda yönlendirebilmek
için kendi dünya görüşierine en iyi hizmet
edeceğini düşündükJeri bir kişiyi kurumun
başına getirmek isteşebilirler. Ancak bir sa-
nat kurumunda bu eğilimi doğal karşılamak
güctür. Çünkü sanata politika >e ideolojile-
rin yön vermesi tehlikeli ve zararlıdır. Kaldı
ki Şehir Tiy arrosu'nun başındaki kişi bu eği-
lim doğnıltusunda değişririlmek istense bile,
bunun yasal bir gerekçesi olması gerekir"
dedi.
Gürün, görevden alınmasına gerekçe
olarak gösterilen soruşturmanın hiçbir so-
mut temeü olmadığını ve kendisine karşı
haarlanmış bir müfettiş raporu bulun-
madığmı ileri sürdü. Gürün. hukuki yollar-
dan hakkını arayacağını. ancak son karan
seyirci ve tiyatro tarihinin vereceğini söyle-
di. Gürün. yılbaşından önce kendisine bir-
takım iddialan içeren sorular gönderildiği-
ni, ancak bunun sonucunda bir rapor oluş-
turulmadığını öne sürdü. Gürün'ün var ol-
madığını savunduğu, Prof. Nurettin Sö-
S,'oruşturmanın
"sanatçılann önemli bir
kısmında huzursuzluk ve
üzüntülere yol açan şikayetler"
ve bunlar sonucu vanlan
"vicdani kanaatler" üzerine
kurulu olduğunu belirten
Gürün, yerel seçim sonrası
birçok sanatçının imzaladığı ve
kendisine destek verdiğini
açıkladığı metnin bu iddianın
aksini kanıtladığını belirtti.
zen'ın ise varlığını onayladığı, 6.1 1994 tarihli
ve 229-66 sayüı raporda bulunan iddialar
arasında, Gürün'ün bazı ayncalıklı oyunlara
iki kez gala yaptırarak kurumu zarara soktu-
ğu, yönetmelığe aykın olarak 18 kişiyi sözleş-
meli kadroya aldığV konuk sanatçılara yö-
netmeliğe aykın ödeme yaptığı, SemDı Saçbü-
ker'in yönetmeliklere aykın olarak kadroya
alınıp Gürün'e şoförlük yaptığı ve yine huku-
ka aykın olarak kendisine çay ocağı tahsis
edilerek kurumun zarara uğratıldığı ve Gü-
rün'ün "Evita" müzikalinden haksız kazanç
sağladığı ileri sürülmüştü.
Bu ıddıalan yanıtlayan Gürün. tüm oyun-
lara iki gala yapıldığını, bu uygulamanın
1992 yılında belediyenin. belediye personeli
için özel bir gala yapılmasını talepetmesi üze-
rine başladığını belırterek, "Bu galalar da sa-
natçılanmızın izin günü olan pazartesileri
yapılarak belediyeyezarardeğil, kâr getirilmis-
tir"dedi.
Semih Saçbüker'in 30 yıldır kurumda ça-
lıştığını ve emekliliğinden sonra iki yıl yevmi-
yeli olarak calıştıktan sonra tüm emekli per-
sonel gibi yönetim kurulunun karanyla söz-
leşmeli kadroya geçtiğini belirten Gürün. çay
ocağı tahsisinin de müdüriyet ile belediye
arasında bir sorun olduğunu. kendi yetki
alanına girmediğını söyledi. "Yönetim kurulu
karan olmaksızın kadroya alındığı ileri sürü-
len kişilerin arasında 1982 yılında kadroya alı-
nanlar da var. Yani hepsi, iddia edildiği gibi 92
y ılında girmemişJer bu kuruma" diyen Gürün,
kadroya alınacak kişilerin kendisinin tek oyıj
bulunan yönetim kurulundan geçtikten son-
ra Belediye Başkanlığı tarafından onay-
landığınj ve ancak bundan sonra maaş verile-
bildiğini belirtti.
"Evita" müzikalinden sadece telif hakkını
aldığını ve kanuni haklann suçlama konusu
yapılamayacağını söyleyen Gürün, konuk
sanatçılara yönetmeliğe aykın ödeme
yapıldığı iddiasının da var olmayan bir yö-
netmelik hükmüne dayandınldığını bebrtti.
Gürün sanatçılann yönetimden huzursuz ol-
duğu iddialannı da şu sözlerle yanıtladı: "Her
kurumda memmıniyetsiz insanlar vardır. ama
sanat kurumlarında daha çok vardır; çünkü
herkes Hamlet'i oynamak ister, ama sadece
bir kişi oynayabilir, bu ise yönetimi etkileme-
meüdir."
Gencay Gürün hakkındaki müfettiş incele-
mesı Nurettin Sözen döneminde, Gürün
aleyhine gelen yaalı şikayet dilekçeleri
üzerine başlatılmıştır. Raporda Gürün'-
ün ivedilikle görevden alınması gerektği
belirtilmesine karşın, seçim dönemi ol-
ması nedeniyle bu gerçekleştirilememişti.
Şiir Atlası
kitaplaştınldı
Kültür Senisi - Prof. Cevat Çarjan'm
gazetemizde hercumartesi yayımlanan
"Şiir Atlası" dizisi Mitos yayınlannca
kitap haline getirildi. Kitapta,değişik
ülkelerden, günümüzde bilinen ya da ilk
kez tarutılan 26 şairin şiirleri,yeni
çevirilerle sunuluyor. Kitap,
Cumhuriyet Gazetesi'nde, 1993 yıh
içinde yayımlanan bölümleri içeriyor.
A> nca.her şaire aynlan bölümde Rus
sinema yönetmeni Ayzenştayn'ın,
gazetede yayımlananlann dışında başka
yeni desenleri de yer ahyor. Dünya
şiirinin birpanoramasıru oluşturan
kitap, 20. yüzyıl şiirinin ülkemizdedaha
iyi tanınmasına yardımcı olma özelb'ği ile
edebiyatçılar ve şiirseverler için önemli
bir kaynak kitap niteliğinde.
Capitol'de temmuz
sergileri
Kültür Servisi - Altunizade'deki Capitol
An Gallery'de sergiler sürüyor. Galeride
temmuzda "Karma Yaz Sergisi",
ağustos ayında ise "Sanatsal Halı Resim
Sergisi" düzenlenecek. 4-30 temmuz
tarihleri arasında açık kalacak olan
karma yaz sergisinde Türk resminin usta
isimleri ile genç sanatçılann yapıtlan
bulunacak.
KahramanBabam
yakında göstepimde
Kültür Servisi-1991 yapımı "Mon Pere,
Ce Hero" adlı Fransız filminin yeniden
çevrimi olan "My Father The
Hero'Kahraman Babam" 22
temmuzdan itibaren gösterime giriyor.
Yönetmenliğini Steve Miner'ın yapüğı
filmde Gerard Depardieu. İngiliz
oyuncu Emma Thompson ve Lauren
Hutton oynuyor. Hollywood'un eski
Avrupa ve Amerikan filmlerinin yeniden
çevrilmesi geleneğine uygun olarak son
yıllarda yapılan bazı yeniden çevrimler
arasında "Cape Fear Korku Burnu" (ilk
çevnmi 1951.ikinci çevirimi 1991).
"Brovvine Version" (ilk çevrimi
1951, ikinci çevrimi, 1994), "Age of
Innocence MasumiyetÇağ]"(ilkçevrim
1934, ikinci çevrim 1993) bulunuyor. Bu
arada Sydney Pollack. ünlücasus
romanlan yazan John Le Carre'in yeni
romanı "Night Manager"ı uyarlamaya
hazırlanıyor.
VValtDisney'den
çocuklara yeni filmler
KültürSenisi - "Aladdin". Güzel ve
Çirkin", "101 Dalmaçyah"ve"Küçük
Denizkızı"ndan sonra Walt Disney'den
üç çocuk fılmi daha yakında
sinemalarda gösterime girecek. Ünlü
çizgi roman "The
Flintstone Taşdevri'"nden "Beethoven"
filminin yönetmeni Brian Levant'ın
sinemaya uyarladığıfilmdeJohn
Goodman, RosieO'DonnelI, Rick
Moranisrol ahyor. Diğeri bir çizgi fılm.
Rudyard Kıpling'in öykülerini toplayan
"Jungle Book" adlı kıtaptan sinemaya
uyarlanan fılmi "Aristokrat
Kediler"den tanıdığımız VVolfgang
Reitherman yönetti. Son olarak da gene
bir çizgi fılm olan •"The Lion King Aslan
Kral" adlı fılmin de hasılat rekorlan
kırması bekleniyor.
Monet ve Manet'nin
tabloları satıldı
LONDRA(AA)- İngiltere'de
düzenlenen bır açık arttırmada, ünlü
Fransız empresyonist ressam Claude
Monet ve Eduard Manet'ye ait iki tablo
satıldı. Londra'nın ünlü müzayede
salonu Sotheby'de düzenlenen açık
arttırmada. Monet'nin "Poplers on the
Banks of L'Epte" adlı tablosu 7.48
milyona satıldı. Manet'nin ilk çalışması
olan "Bar at the Folies-Bergere"adlı
tablosunun da 6.8 milyon dolara
satıldığı bildirildi. Sotheby, Monet ve
Manet'nin tablolannı saun alanlann
adını açıklamadı.
İFSAK fotoğraf
semineplepi
Kültür Senisi - İstanbul Fotoğraf ve
Sinema Amatörleri Dernegi'nin 72.
dönem temel fotoğraf seminerleri
kayıtlan başladı. Derneğin yeni dönem
seminerleri ise hafta sonu 9 temmuz
cumartesi günü, hafta içi ise 12 temmuz
salı günü açılacak. Salı günJeri
19.00-21.00, cumartesi günleri
11.00-11.30 saatleri arasında verilecek
seminerlerde, fotoğraf tarihi, fotoğraf
makinesi. ışık bilgisi, yardıma araçlar,
kompozisyon ve karanJık oda dersleri
işlenecek. Yetkililer seminerler sırasında
. çekim gezileri ile karanlık oda
uyarlamalannın da yapılacağım
bildirdiler.
Az bilinen antik kentler
Antalya (AA) Antalya yöresinde
bugüne dek bilinen çok sayıda antik kent
bulunmasına rağmen, bunlann yalnızca
birkaç tanesine tur düzenlenebilıyordu.
Son günlerde yaygınlaşan
"Treking-antik kent gezisi" türü
turlann. özellikle Türkiye'ye ikinci kez
gelen turistlere alternatif olarak
sunulması planlanıyor. Antalya
yöresinde Perge, Aspendos, Olimpos,
Phaselis gibi bilinen kentlerin yani sıra
bilinmeyen 50 antik kent daha gezilere
açılmak için hazırlanıyor. Bunlardan
haarlıklan bitmiş olanJar Alanya'daki
Gülefşan harabeleri, Laertes, Syedra ve
Iotape; Antalya yakınlanndaki
Trebenna ve Ariasso: Gazipaşa'da
Adanda, Selinus; Gündoğmuş'ta Cybira
Minor; Manavgat'ta Seleukeia; Kaş'ta
Antiphellos, Kynea ve Kumluca'da
Gagae... Antalya RehberlerDerneği
yetkilileri; Side, Aspendos, Perge,
Termessos, Phaselis ve Olimpos
dışındaki antik kentlere tur
düzenlenmesinin civar köylerdeki halkın
ekonomik yaşamını da canlandıracağını
ifadeettiW