29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SATA CUMHURİYET 30HAZİRAN1994PERŞEMBE 12 KULTUR Şakir Eczaabaşı: Kendi inandıklannın dışındakilere hoşgörüsüz davrananlar, gelişmeden korkar Kltûr Senisi - İstanbul'a uluslararası bir sanat başkenti kimliği kazandıran İstanbul festivallerinin 22. si şu sıralar sü- riiyc-r. Her yıl yoğun ve zengin program- lark düzenlenen festival, bu yıl da aynı he- yecanla haarlandı - ve Istanbul yine birbi- rindsı değerli müzisyenleri konuk etti - an- cak Ilkedeki öteki kurumlar gibi Istanbul Kültıir ve Sanat Vakfı da ekonomik kriz- den ve bunun da ötesinde yaşanan siyasal gelişmelerden etkilendi kuşkusuz. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Şakir EczacıbaşL, böyle bir ortam- da yaşamını sürdürmeye çalışan festivalle ilgilı sorulan yarutladı. - Herkesin ekonomiden söz ettiği, ekono- mik bunalımııı her kunımu büyük ölçude etki- lediğ bir ortamda. sanata ve küJtüre önetn ve- rilmesini istemeniz, "Kültürden tasarruf edi- lemez" demeniz nereden kaynaklanıyor? ŞAKİR ECZAdBAŞl"- Dünyaya açı- Imak. gelişmiş toplumlann yanında yer al- mak. Avrupa Birliği'ne katılmak demek, yalnızca dışanya mal alıp satmak, teknoloji sağlamak, gûmrük birliğini gerçekleşurmek gibi şeylerden ibaret değildir. Dünyanın sa- nayi toplumundan bilgi toplumuna geçmek- te olduğu bir ortamda, belki de teknoloji ya da kapitalden de daha önemli olan, bilgili, çağıyla uyumlu insanlann giderek akılcı. eleştirel düşüncenin ve artık vazgeçilmez bir nitelık alan uluslararası değerlerin de özüne varmış bulunmalandır. Yaratıcıüğa her şey- den çok önem veren, düşünce özgürlüğüne, sanata, bilime, cevreye saygılı, geçmiş kultür- lere sahip çıkarak her tür kültürle birlikte ya- şayabılen bir toplum olmak gerek, yeni dö- nemlerde... Böyle bir çağda ülkelerin ekono- milen ve varlıklan, sadece günlük parasal de- ğerler ve dengelerîe gelişemez; kalkınma ve gelişim bütün öteki alanlann da ortaklaşa et- kileri altında çıkabilir ortaya... "Kutiannı" diye yanıt vermiş. "ben de ente- lektüel olmak istemişh'm, ama başa- ramadim!" İşte kendine "entelektüer diyen, çok bildiğinı, çok gördüğünü sanan bu tür kişiler, düşünce, kültür. sanat alanında da sakıncalı saydıklan kıtaplan, tehlikeli bul- duklan şairleri, açık sacık saydıklan heykel ya da resimleri yasaklayarak koruduklanru sanırlar insanlan, özellikle de çocuklan... Bernard Shaw, "Çocuklannızuı iyi yetişme- sini istiyorsamz" dıvordu. "kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaJarı için değil, sj- - Günümüz Türkiyesi'nde belirii kentlerin yerel yöneticilerinin, bazı heykelleri müsteh- cen sayarak kaldırmak istenıelerini nasıl lcarşdıyorsumız? Sanatta müstehcenlik yoktur. aldatmaca yoktur, yanlış yoktur. Çünkü. böyle şeylerin hiçbiri gerçek sanatçının amaa olamaz. Amaç olmaymca da ortaya çıkan yapıttan, ancak kendilenne göre yorumlarla benzet- melerle bu tür anlamlan çıkarmaya kalkışır bazılan. Sanata sadece kendi gözlükleriy le yaklaşabilenleri anlatmak için Goetbe şu an- mimden, gerçekleştirmek istediğjm amaçlar- dan söz ederim. Fotoğraflanma ad bile koy- mam... Çünkü, onlara adlar takılmasının. iz- leyenlerin fotoğraflanmla özgürce iletişim kurmalannı engelleyeceğini düşünürüm. Bu- güne değin. birçok izleyici fotoğraflanmda daha önce hiç düşünmedığim şeylerden söz etti bana... Çünkü, bir yapıt, izleyıcısının iç dünyasının zengin yorumlanyla algılanır. - Demokratik toplumlarda olanlara ne di- yorsunuz? Demokrasilerde de zaman zaman belirii ki- s'anatta müstehcenlik yoktur, aldatmaca yoktur, yanlış yoktur. Çünkü böyle şeylerin hiçbiri gerçek sanatçının amacı olamaz. Amaç olmayınca da, kendilerine göre yorumlarla, benzetmelerle sanata kendi gözlükleriyle yaklaşanlar olabilir. Yırminci yüzyılın ikinci yansında en şaşırtıcı ekonomik gelişmelen ve teknolojik atılımlan gösteren Japon örneğine bakn- ğımızda, o atılımın bir o kadar da bilim, dü- şünce ve sanat alanlannda gerçekleştirildiği- .içbir kültür kurumu yalnız kuruculan, yöneticileri, çalışan kişileriyle, güçlü köklere kavuşamaz, büyük amaçlara ulaşamaz. Onlar, bulunduklan yerlerde yöre ya da kentlerde ne kadar katılım sağlayabilirlerse, o oranda güçlü olurlar. Özerklik, özel girişimcilerin, sanatın özgür olmasına inanan kurum ve kişilerin de katılımıyla gerçekleşir. önermekten bile çekiniyor insan. Öneri, hey- kel düşmanlannı istemeden destekleyebihr diye... - Anadolu'nıuı kültür zenginliğini nasıl de- ğeriendirij orsuDUz? Günümüzün dünyasında değeri gıttıkçe daha çok anlaşılan olgulardan biridir, kültür çeşitliliği... Çeşitli kültürlerin biraraya getıri- lerek kültürel zenginliğin ortaya konulması amacıyla çağdaş toplumlarda özel kültür ku- rumlan, müzeler ve vakıflar kuruluyor. o alanlarda yoğun çalışmalar yapılıyor. Zengin bir kültürçeşitliliğinedayanan ülkelerin, dev- letlerin en iyi örneklerinden birisi de Osmanlı İmparatorluğu ve onu izleyen Türkiye Cum- huriyeti değil midir? JToliolitikacılann, yöneticilerin, uluslararası değerlerin gittikçe daha yaygın biçimde geçerli olduğu bir çağda, 'Ben her şeyi bilirim, her konuda yetkiliyim' demeleri doğru olabilir mi? Türkiye topraklan üstündekı kültüre gere- ken önemi vermek yalnız bir uygarlık sorunu biçiminde düşünülmemelidir. Bu, aynı za- manda ekonomik yönden de verimli sonuç- lar doğuracak bir yaklaşımdır. Çünkü, bin- lerce yıla dayanan bu eşsiz birikim. Anadolu üstünde her açıdan önemli bir kültürel alt- yapı da yaratmıştır. Onu tanıtmak. Türkiye'- deki benzersiz kültür, uygarlık ve sanat zen- ginliğini dünyaya göstermek, ülkeyi bambaş- ka bir konuma kavuşturacak... Örneğin, tu- rizm açısından Türkiye'nin doğasının, denız- lerinin, ikliminın de önemi var. Ama yeryü- zünde çok güzel başka yöreler de bulunuyor. Onlarda varolmayan şey. Türkiye'nin küitür geçmişi ve zenginhğidir. Dünyaya asıl göste- rilmesi gereken de bu büyük birikimdir işte... Çalışmalanmızı destekleyin - Uluslararası Istanbul festivalleri gibi et- kinlikler bu açıdan nasıl bir anlaı» taşıyor? Geçmişindekı onca kültür ve sanat değe- rinin bir simgesi olan eşsiz Istanbul, gerçek bir dünya kentı. yeryüzünün önde gelen kül- tür başkentlennden biri olabilir ve olmalıdır. Uluslararası Istanbul festivallerini gerçekleş- tıren tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın başlıca amacı. bu çabaya katkıda bulun- maktır. Müzik, tiyatro. film, caz ve plastik sanatlar dallannda düzenlenen beş ayn şen- likle Uluslararası tstanbul festivalleri dünya sanatında olup bitenleri Türkiye'ye getirir- ken Türk sanatlannı ve sanatçılannı da dün- yaya tanıtmak ıstiyor. İnsanlar antik Diyoni- sos şenliklerinden bu yana, doğal günlerde Sanat herkoşuldaözerk olmah nı gormuyor rau- yuz? Japon ürünleri dünyayı sararken Kurosavva'lann. Ozu'lann başını çektiği Japon sineması da bü- tün dünyaya yayılıyordu. Japon müzikçileri, ressam ve heykelcileri için de durum böyle değil miydi? Japonlar kendi değerlerini, öz zenginliklerini, evrensel bir dil ve nitelikle bü- tün dünyaya aktarabiliyorlardı. - özellikle pou'tikacılann sanat ve kültür alanına kanşmak istedikleri görülüyor ba- zen... Bu komıda oe düşüpüyorsunuz? Politikaalann, yöneticilerin, uluslararası değerlerin gittikçe daha yaygın biçimde ge- çerli olduğu bir çağda, "Ben her şeyi bilirim, her komıda yetkifiyim" demeleri doğru ola- bilir mi? Sanıyorum, bildiklerini ya da inandı- klannı sandıklan şeyler dışındaki değerlere hoşgörüsüz davrananlar, kendilerinin dışına çıkıp dünyadaki baş döndürücü gelişmeleri, çağdaş yaşamın içinde olup bitenleri göre- meyenlerdir. Gerçekte öyleleri, gelmekte olan değişimlerden korkan ve bu gelişmelerle sağlıkh biçimde ilışki kurmaktan kacan kişi- lerdır. Burada, Marcel Proust'un bir sözünü anımsıyorum: Despot yöneticiler ve sanat "Sanat, tek bir dünyayı yani yalnız kendi dünyamızı görtnek yerine, yaratıcı sanatçı- lann saytsı kadar çoğalmış bambaşka dünya- lan da tanıyıp algılamayı sağlar..." Sanat. her koşulda özgür ve özerk olabil- melidir. Hiçbir kurumun, hiçbir kişinin, hiç- bir yöneticinin egemenüğine giremez sanat... Yirminci yüzyılda çeşitli ideolojiler, teorüer, siyasal eğilimlerle sanatı emirlerine almak is- teyen çok politikacı gördük. Ama düşünü- nüz bir, kim haklı çıktı? Hitkr mi yoksa Tho- mas Mann ve Erich Maria Retnarqııe mı? Sta- lin mi yoksa Kandinsky, ChagaU ya da Pas- temak mı? Franco mu Picasso mu? Brejnev mi Soljenitznı mi?.. Üstelik, bütün bu despot yöneticiler, sanata karşı giriştikleri yasakla- malan halk adına yaprnaya kalkıştılar... O halklann, aynı kişiler için neler düşündüğü ise şimdi apaçık biçimde ortaya çıkjyor. Tür- kiye'nin şansı, Atatürk gibi bir öncüye kavuş- muş olmasıdır. Aynı dönemde yaşayan Ata- türk'ün kültüre ve sanata ne denli saygılı ol- duğunu, bilinen o ünlü sözleri apaçık ortaya koyuyor: "Hepiniz miHetvekili olabiiirsiniz, bakan olabiürsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabiürsi- niz, ama sanatçı olamazsınız." 'Entelektüeiler'in yasakladıkları - Türkiye'de belirii yöneticilerin sanata yak- laşımlannı nasıl buluyorsunuz? Her yıl yeniden Anadolu'yu gezerim, fo- toğraf çekmek için... Gormedığim pek az yer kaldı. Halktan insanlarla rençberler, pazarcı- lar, bahkçılar ya da esnafla anlaşmakta hiç- bir zaman güçlük çekmedim. İletişim kur- makta zorluk çektiğim kişiler. okumuş geçi- nen, halka yol göstermekte kendini yetkili sa- nan, her şeyi bildiğine inanan, kendi dar dün- \alanna hapsolmuş kişilerdi hep. Terimi pek tutmuyorum, ama öylelerine "yan ayduı" di- \enler de var. Bu konuda Albert Sdıweitzer'- in anlattığı hoş bir olayı anımsıyorum: Schweitzer, Afrika'da kurduğu cüzam hastanesinin bulunduğu yerde birden yağ- mur başlayınca iki yardımasıyla yapı malze- melerini kapalı bir yere taşımaya girişmiş. Schweitzer'in gözleri, yoklamaya geldiği has- tasıyla birlikte oturan beyaz elbiseli bir zenci- ye takılmış... "Merhaba arkadaş" diye seslen- miş adama, "bize yardım etmez misinT" Be- >az elbiseli adam, "Ben bir enteiektüelim, taşıyamam" demesin mi? Schvveitzer, zin gibi olmamaian için...''' Çağımızın büyük sanatçısı Henrj Moore'- un bir sergjsi açılmıştı Paris'te, Boulogne Or- manlan'nda... Doğanın en cömert yerlerine Moore'un yüce heykellen yerleştirilmişti. Baktım; bir çocuk, birbirlerine sanlmış bir kadınla erkek heykebnin tam ortasına tırmanıp aralanna oturuverdi! Yetkili yerlerde oturanlar arasında, "Bir tetin üstüne demir çubuk koymuş; y aptığı şeyin adına da 'heykel' diyor" biçiminde konuşacak ka- dar ilen gıden ya da "İki çizgi çekmiş, bir de onca para istiyor" diyebilenler var... Bunlara nasıl anla- tabilirsiniz, tek çizginin değerini? Japon estamp- lannda kusursuzluğa varmak isteyen ressam- lann, iki çizgiyi daha ek- siltebilmek uğruna, ömür boyu emek verdik- lerini.. tek renkle boyanmış bir tablonun taşıdığı anlamlan ve yarattığı duygulan... Nasıl anlatabilirsiniz onlara, Picasso'nun bir boğayı ya da Don Kişot'la Şanso Panço'yu birkaç çizgi yahnlığıyla verebilmek için yıllar- S lamda bir dize yazmıştı: Bilimi. sanatı olanın. dini de olur elbet, Bilimi, sanatı bulunmayan, softadır ancak... Kötu kıtap yoktur; kötu yaalmış kitap vardır. İnsanlann korunması gereken sanat yapıtı yoktur; sanat ürünü olamamış yapıt vardır... En güzel yemeğin bile ilk yediğinizde tadı- na varabilir misiniz? Ancak tada tada onun keyfini cıkanrsınız. Sanat yapıtlanna da şılenn esordığı olumsuz rüzgarlann etkisi alün- da kalınabilir. Dünyanın her yöresinden gelen insanlarla yepyeni bir ulus kurabilmiş, çeşitli kültürlenn birlikte yaşamasını sağlayabılmiş Birleşık Amerika gibi bir ülkede bile 1950'ler başlannda Mc Carthy türünden bir politikacı çıkabilmiş; Amerikan halkı adına sanatçılar. bilim adamlan. avdınlar "Amerika'ya Karşı Etkinlikler Komitesi"nin önüne çıkanlıp so- ruşturmalara ginşilebilmişti. Arthur Miller anat her koşulda özgür ve özerk olabilmelidir. Hiçbir kurumun, hiçbir kişinin, hiçbir yöneticinin egemenüğine giremez sanat... Yirminci yüzyılda sanatı emirlerine almak isteyen çok politikacı gördük. baka baka, ızleye izleye onlan duyumsamaya çaiışmaz ya da bunca resimler. İcitaplar için hiç zaman ayırmazsanız, nasıl olur da sanat üstüne söz söylemeye kalkarsınız? "Anlamak" sözcüğünü özellikle kullan- mak istemiyorum. Duygulannızın iletişim ca sürdürdüğü uğraşlan ve gecirdiği evrele- kurmasıruengelleyipogüne kadar gördükle- ri... Yaptığı resmin bahğa benzemediğini söy- leyen kjşiye. "O balık değil, resiın" diyen Pi- casso'nun şu sözleri, sanata yaklaşmanın yo- lunu çok iyi gösteriyor: "İUe de sanatı anlamak isteyenler, neden kuşun ötüşümi anlamak istemezJer? Neden, geceyi, çicekleri, cetTemizdeki bunca şeyi an- lamaya çalışmadan severiz?.." rinizle bir sanat yapıtını yargılamaya kalkışı- rsaruz. işte o zaman bu tür anlaşılmazlıklar çıkar ortaya... - Bir fotoğraf sanatçısı olarak bu konuda sizin tutumunuz nedir? Fotoğraflanm üstüne tek tek konuşmak ıstemem, onlan anlatmaya kalkışmam ben. Genel olarak yaklaşımımdan, çalışma biçı- bu olaylardan sonra yazdığı "Cadıkazanı" adlı unutulmaz oyununda, Mc Carthy soruş- turmalannın. 17. yüzyıl sonlannda ABD'nın Salem kasabasında yaşanan büyücülük da- valanna ne denli benzediğini belirtmişti. Ne var ki demokrasilerde böyle şeyler sürekli olamaz. Gerçekler-doğrular bir süre sonra. gün ışığına çıkar. Amerikalılar da bugün utançla anımsıyorlar. o günleri... - Kentkre dikilen heykellerin tümü de gü- zel sayılabilir mi? Elbet bazen sanat duygusundan uzak, hatta oldukca çirkin heykeller de dikiliyor. kentlere... Ama bunlann kaldınlıp yerlenne sanat niteliği bulunan yapıtlann konulmasını rastlanmayan bir ilgiyle festivaller sırasında belirii sanat ve kültür etkinliklerine coşku içinde katılıyorlar. Sözgelışı, bir konser. bir sergi ya da bir film, başka günlerde bulabildi- ğı ızleyicinın kat kat fazlasını festivaller sı- rasında bulabilişor. - Fesrivallerin geleceği için ne düşümiyor- sunuz? İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı. 22 yılda çok şey başardı. çok yol aldı. Gerçekleştirdıği festivaller dünyanın en saygın şenlikleri ara- smda sayılır oldu. Her yıl bin dolaymda ulus- lararası sanatçının Istanbul'a gelmesini sağladı. Beş sanat dalında dünyadaki geliş- meleri sanatsever İstanbullulara göstermeye çalıştı. Türk sanatının dışanda tanınması için uğraştı. Ama daha yapılacak çok şey var... Hiçbir kültür kurumu yalnız kuruculan, yöneticileri, çalışan kişileriyle güçlü köklere kavuşamaz. büyük amaçlara ulaşamaz. On- lar, bulunduklan yerlerde yöre ya da kentler- de ne kadar katılım sağlayabilirlerse. o oran- da güçlü olurlar. Hele özelleştirmeden bunca söz edildiği, devletin üretime, endüstriye. tı- carete. bankacılığa el atmasının sakınca- lannın sürekli anlatıldığı bir dönemde kültür kurumlannın özerkliği tartışılabilir mi? Ama özerklik durduğumuz yerde gerçekleşmez. Özel girişimcilerin, sanatın özgür olmasına inanan kurum ve kişilerin de katılımıyla ger- çekleşir. Biz de diyoruz kı: "Bu İstanbul bizim, festi- valler hepimizin... Sanatse>erler, İstanbullu- lar. bu eşsiz kenrin bir kültür başkenti ounasını isteyenler; İstanbul Kültür \e Sanat Vakfı'- nın çalışmalarına katüın. destekleyin..." Görevinden uzaklaştınlan Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün: Sanata ideolojilerin yön vermesi tehlikeli Kültür Senisi - İstanbul Şehır Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmenlıği görevinden. aleyhinde yürütülen soruşturmanm sela- meti gerekçesiyle açığa alınan Gencay Gü- rün, önceki gün bir basın toplantısı duzen- leyerek kendisine yöneltilen suçlamalan yarutladı. Açığa almmasının ardında yerel yönetimin kendi siyasi ve ideolojik görüşle- rine hizmet edecek kişilerle çalışma isteği- nin yattığını beürten Giirün, "Yerel yöne- timler, bir kurumu kendi siyasi ve ideolojik görüşleri doğnıltusunda yönlendirebilmek için kendi dünya görüşierine en iyi hizmet edeceğini düşündükJeri bir kişiyi kurumun başına getirmek isteşebilirler. Ancak bir sa- nat kurumunda bu eğilimi doğal karşılamak güctür. Çünkü sanata politika >e ideolojile- rin yön vermesi tehlikeli ve zararlıdır. Kaldı ki Şehir Tiy arrosu'nun başındaki kişi bu eği- lim doğnıltusunda değişririlmek istense bile, bunun yasal bir gerekçesi olması gerekir" dedi. Gürün, görevden alınmasına gerekçe olarak gösterilen soruşturmanın hiçbir so- mut temeü olmadığını ve kendisine karşı haarlanmış bir müfettiş raporu bulun- madığmı ileri sürdü. Gürün. hukuki yollar- dan hakkını arayacağını. ancak son karan seyirci ve tiyatro tarihinin vereceğini söyle- di. Gürün. yılbaşından önce kendisine bir- takım iddialan içeren sorular gönderildiği- ni, ancak bunun sonucunda bir rapor oluş- turulmadığını öne sürdü. Gürün'ün var ol- madığını savunduğu, Prof. Nurettin Sö- S,'oruşturmanın "sanatçılann önemli bir kısmında huzursuzluk ve üzüntülere yol açan şikayetler" ve bunlar sonucu vanlan "vicdani kanaatler" üzerine kurulu olduğunu belirten Gürün, yerel seçim sonrası birçok sanatçının imzaladığı ve kendisine destek verdiğini açıkladığı metnin bu iddianın aksini kanıtladığını belirtti. zen'ın ise varlığını onayladığı, 6.1 1994 tarihli ve 229-66 sayüı raporda bulunan iddialar arasında, Gürün'ün bazı ayncalıklı oyunlara iki kez gala yaptırarak kurumu zarara soktu- ğu, yönetmelığe aykın olarak 18 kişiyi sözleş- meli kadroya aldığV konuk sanatçılara yö- netmeliğe aykın ödeme yaptığı, SemDı Saçbü- ker'in yönetmeliklere aykın olarak kadroya alınıp Gürün'e şoförlük yaptığı ve yine huku- ka aykın olarak kendisine çay ocağı tahsis edilerek kurumun zarara uğratıldığı ve Gü- rün'ün "Evita" müzikalinden haksız kazanç sağladığı ileri sürülmüştü. Bu ıddıalan yanıtlayan Gürün. tüm oyun- lara iki gala yapıldığını, bu uygulamanın 1992 yılında belediyenin. belediye personeli için özel bir gala yapılmasını talepetmesi üze- rine başladığını belırterek, "Bu galalar da sa- natçılanmızın izin günü olan pazartesileri yapılarak belediyeyezarardeğil, kâr getirilmis- tir"dedi. Semih Saçbüker'in 30 yıldır kurumda ça- lıştığını ve emekliliğinden sonra iki yıl yevmi- yeli olarak calıştıktan sonra tüm emekli per- sonel gibi yönetim kurulunun karanyla söz- leşmeli kadroya geçtiğini belirten Gürün. çay ocağı tahsisinin de müdüriyet ile belediye arasında bir sorun olduğunu. kendi yetki alanına girmediğını söyledi. "Yönetim kurulu karan olmaksızın kadroya alındığı ileri sürü- len kişilerin arasında 1982 yılında kadroya alı- nanlar da var. Yani hepsi, iddia edildiği gibi 92 y ılında girmemişJer bu kuruma" diyen Gürün, kadroya alınacak kişilerin kendisinin tek oyıj bulunan yönetim kurulundan geçtikten son- ra Belediye Başkanlığı tarafından onay- landığınj ve ancak bundan sonra maaş verile- bildiğini belirtti. "Evita" müzikalinden sadece telif hakkını aldığını ve kanuni haklann suçlama konusu yapılamayacağını söyleyen Gürün, konuk sanatçılara yönetmeliğe aykın ödeme yapıldığı iddiasının da var olmayan bir yö- netmelik hükmüne dayandınldığını bebrtti. Gürün sanatçılann yönetimden huzursuz ol- duğu iddialannı da şu sözlerle yanıtladı: "Her kurumda memmıniyetsiz insanlar vardır. ama sanat kurumlarında daha çok vardır; çünkü herkes Hamlet'i oynamak ister, ama sadece bir kişi oynayabilir, bu ise yönetimi etkileme- meüdir." Gencay Gürün hakkındaki müfettiş incele- mesı Nurettin Sözen döneminde, Gürün aleyhine gelen yaalı şikayet dilekçeleri üzerine başlatılmıştır. Raporda Gürün'- ün ivedilikle görevden alınması gerektği belirtilmesine karşın, seçim dönemi ol- ması nedeniyle bu gerçekleştirilememişti. Şiir Atlası kitaplaştınldı Kültür Senisi - Prof. Cevat Çarjan'm gazetemizde hercumartesi yayımlanan "Şiir Atlası" dizisi Mitos yayınlannca kitap haline getirildi. Kitapta,değişik ülkelerden, günümüzde bilinen ya da ilk kez tarutılan 26 şairin şiirleri,yeni çevirilerle sunuluyor. Kitap, Cumhuriyet Gazetesi'nde, 1993 yıh içinde yayımlanan bölümleri içeriyor. A> nca.her şaire aynlan bölümde Rus sinema yönetmeni Ayzenştayn'ın, gazetede yayımlananlann dışında başka yeni desenleri de yer ahyor. Dünya şiirinin birpanoramasıru oluşturan kitap, 20. yüzyıl şiirinin ülkemizdedaha iyi tanınmasına yardımcı olma özelb'ği ile edebiyatçılar ve şiirseverler için önemli bir kaynak kitap niteliğinde. Capitol'de temmuz sergileri Kültür Servisi - Altunizade'deki Capitol An Gallery'de sergiler sürüyor. Galeride temmuzda "Karma Yaz Sergisi", ağustos ayında ise "Sanatsal Halı Resim Sergisi" düzenlenecek. 4-30 temmuz tarihleri arasında açık kalacak olan karma yaz sergisinde Türk resminin usta isimleri ile genç sanatçılann yapıtlan bulunacak. KahramanBabam yakında göstepimde Kültür Servisi-1991 yapımı "Mon Pere, Ce Hero" adlı Fransız filminin yeniden çevrimi olan "My Father The Hero'Kahraman Babam" 22 temmuzdan itibaren gösterime giriyor. Yönetmenliğini Steve Miner'ın yapüğı filmde Gerard Depardieu. İngiliz oyuncu Emma Thompson ve Lauren Hutton oynuyor. Hollywood'un eski Avrupa ve Amerikan filmlerinin yeniden çevrilmesi geleneğine uygun olarak son yıllarda yapılan bazı yeniden çevrimler arasında "Cape Fear Korku Burnu" (ilk çevnmi 1951.ikinci çevirimi 1991). "Brovvine Version" (ilk çevrimi 1951, ikinci çevrimi, 1994), "Age of Innocence MasumiyetÇağ]"(ilkçevrim 1934, ikinci çevrim 1993) bulunuyor. Bu arada Sydney Pollack. ünlücasus romanlan yazan John Le Carre'in yeni romanı "Night Manager"ı uyarlamaya hazırlanıyor. VValtDisney'den çocuklara yeni filmler KültürSenisi - "Aladdin". Güzel ve Çirkin", "101 Dalmaçyah"ve"Küçük Denizkızı"ndan sonra Walt Disney'den üç çocuk fılmi daha yakında sinemalarda gösterime girecek. Ünlü çizgi roman "The Flintstone Taşdevri'"nden "Beethoven" filminin yönetmeni Brian Levant'ın sinemaya uyarladığıfilmdeJohn Goodman, RosieO'DonnelI, Rick Moranisrol ahyor. Diğeri bir çizgi fılm. Rudyard Kıpling'in öykülerini toplayan "Jungle Book" adlı kıtaptan sinemaya uyarlanan fılmi "Aristokrat Kediler"den tanıdığımız VVolfgang Reitherman yönetti. Son olarak da gene bir çizgi fılm olan •"The Lion King Aslan Kral" adlı fılmin de hasılat rekorlan kırması bekleniyor. Monet ve Manet'nin tabloları satıldı LONDRA(AA)- İngiltere'de düzenlenen bır açık arttırmada, ünlü Fransız empresyonist ressam Claude Monet ve Eduard Manet'ye ait iki tablo satıldı. Londra'nın ünlü müzayede salonu Sotheby'de düzenlenen açık arttırmada. Monet'nin "Poplers on the Banks of L'Epte" adlı tablosu 7.48 milyona satıldı. Manet'nin ilk çalışması olan "Bar at the Folies-Bergere"adlı tablosunun da 6.8 milyon dolara satıldığı bildirildi. Sotheby, Monet ve Manet'nin tablolannı saun alanlann adını açıklamadı. İFSAK fotoğraf semineplepi Kültür Senisi - İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Dernegi'nin 72. dönem temel fotoğraf seminerleri kayıtlan başladı. Derneğin yeni dönem seminerleri ise hafta sonu 9 temmuz cumartesi günü, hafta içi ise 12 temmuz salı günü açılacak. Salı günJeri 19.00-21.00, cumartesi günleri 11.00-11.30 saatleri arasında verilecek seminerlerde, fotoğraf tarihi, fotoğraf makinesi. ışık bilgisi, yardıma araçlar, kompozisyon ve karanJık oda dersleri işlenecek. Yetkililer seminerler sırasında . çekim gezileri ile karanlık oda uyarlamalannın da yapılacağım bildirdiler. Az bilinen antik kentler Antalya (AA) Antalya yöresinde bugüne dek bilinen çok sayıda antik kent bulunmasına rağmen, bunlann yalnızca birkaç tanesine tur düzenlenebilıyordu. Son günlerde yaygınlaşan "Treking-antik kent gezisi" türü turlann. özellikle Türkiye'ye ikinci kez gelen turistlere alternatif olarak sunulması planlanıyor. Antalya yöresinde Perge, Aspendos, Olimpos, Phaselis gibi bilinen kentlerin yani sıra bilinmeyen 50 antik kent daha gezilere açılmak için hazırlanıyor. Bunlardan haarlıklan bitmiş olanJar Alanya'daki Gülefşan harabeleri, Laertes, Syedra ve Iotape; Antalya yakınlanndaki Trebenna ve Ariasso: Gazipaşa'da Adanda, Selinus; Gündoğmuş'ta Cybira Minor; Manavgat'ta Seleukeia; Kaş'ta Antiphellos, Kynea ve Kumluca'da Gagae... Antalya RehberlerDerneği yetkilileri; Side, Aspendos, Perge, Termessos, Phaselis ve Olimpos dışındaki antik kentlere tur düzenlenmesinin civar köylerdeki halkın ekonomik yaşamını da canlandıracağını ifadeettiW
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle