Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN1994 PAZARTESİ
HABERLER
Stiııt Paulus
sempozyumu
• ADANA (Cumhuriyet
Göney Üleri Bürosu) -
Dostlûk, karşılıklı sorumluluk
ve değişik inançlarla
kültürlerden gelen azınlıklara
saygı göstermenin, insarüar
arasındaki iyi ilışkilerin
gelişmesine katkıda buluna-
cağı belirtildi. İçel'in Tarsus
ilçesindeki Saint Paulus Kili-
sesfnde, ünlü aziz adına
düzenlenen sempozyum ve
ayine, İstiklal Marşı
okunarak başlandı.
Sempozyumun açılışında
konuşan Mersin Piskoposu
Ruggero Francescini,
Müslüman üikelerde kiliseler
adına kutlamalar
düzenlemenin politik
güçlüğüne değinerek "Dost
luk. karşıbkb sorumluluk ve
değişik inanç ile kültürlerden
gelen azınhklara saygı
gösterilmesi. insanlann iyi
üişkilerini yükseltecektir"
dedi. Sempozyumun
düzenleyicilerinden Eteria
Kültür Kurumu Başkanı
Prof. Dr. Oriano Granellada
toplanünın, dinler arasın
banşvekardeşliğin
kunilmasına büyük katkı
sağlayacağını söyledi.
Yönetim
değişikliği
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Yeni Haber-tş
Sendikası'nın 5. Olağan
Genel Kurulu'nda genel
başkanlığa Atilla İlhan
seçildi. Yönetim kurulu
üyeliklerine ise Erdoğan
Ünal, Ekrem Karaca, Saffet
Zengin, Ömer Kasap
getınidı. Genel Başkan
Ilhan,yapüğı açıkiamada,
ülkenın içine sürüklendiği
krizde hiçbir sorumluluğu
bulunmayan işçilere ve
emekçilereyönelik hak
gasbına ve işten çıkarmalara
sessiz kalmayacaklannı
belirterek 35 bin PTT
işçisinin kazanılmış haklannı
koruyacaklannı ifadeetti.
TBMM'de
tasarruf
önlemleri
• ANKARA (AA) - TBMM
Başkanlık Divanı, Meclis
çahşmalanna iüşkin
harcamalarda tasarruf
sağlayıcı bir dizi önlemler
paketini kabul etti. TBMM
Başkanbğı'nca haarlanan ve
Başkanlık Divanı'nda
görüşülüp, kabul edilerek uy-
gulanmaya başlanan tasarruf
önlemleri paketinde, mal ve
hizmet abrnlan, telefon araç
veakaryakıt,sağlık
harcamalan, temsil, ağırlama
ve yurtdışı seyahatleri yer
alıyor. Bunagöremilletvekili
lojmanlanna yeni mobilya,
mefruşat ve demirbaş
malzeme abnmayacak.
Mevcut demirbaş
malzemeler, Meclis
atölyelerinde onanmı yapıla-
rak kullanılacak. Televizyon,
fax, müzik seti, video,
fotokopi makinesi gibi
aygıtlann alımı
durdurulacak.
SHP'den vergi
sûlüklerine tepki
• ANKARA (ANKA> SHP
Genel Sekreter Yardıması
Ender Karagül, sermaye
kesiminin bugüne kadar
kaliteli üretimi geliştirme,
ihracata yönelme yerine
"kolay kazanmayı" be-
nimsediğini bebrterek
"Bugüne kadar
sermayedanmız, sanayicimiz
vergi hırsızlığt yapmasaydı,
bu bunalımı yaşamazdık"
dedi. Karagül, yaptığı yazıh
açıklamada, tarihın en ağır
bunahmında, emekçilerin
üzerlerine düşeni yurtseverlik
bilinciyle yerine
getirdiklerini, sermaye
kesiminin ise "nıızıkçıkk"
yaptığını söyledi. Karagül,
"40 yılı aşkın süredir
iküdarda olan sağ partilerin
uyguladığı politikalarla,
teşviklerle, ucuzkredilerle,
vergi iadeleriyle kolay
kazanmaya abşmış sermaye,
yan çızmenin, yükten kaçma-
nın yollannı aramaktadır."
Gebze direnişi
18.gününde
• GEBZE (Cumhuriyet) -
Gebze'de işten atılan işçi ve
memurlann direnişi, 18.
gününe girerken Refah
Partili Belediye Başkanı
Ahmet Pembegüllü, ara
bulma ve anlaşma
çabalannın hiçbirine olumlu
yanıt vermiyor. Belediye
Başkanı ile Genel-İş ve Tüm
Bel-Sen yöneticileri; Kocaeli
Valisi Kemal
Nehrozoğlu'nun isteğiyle
Gebze Kaymakamı Ismail
Üstüner'in başkanlığında
oluşturulan arabulucu
heyetin çağnsıyla 24 haziran
cuma günü iki kez bir araya
geldiler, ancak toplam 8 saat
süren görüşmelerden bir
sonuçabnamadı.
Türkeş 'in anılanna Suphi Karaman 'dan yanıtlar...3
Cemal GürsePinmektubu ve
Türkeş'inçelişkileri
• Ethem Menderes'e hitabeden söz konusu mektubun yazıldığını
3 mayıs saat 11.15'de Cemal Gürsel'den öğrenmiştim. Bu
mektubun yazılmasını da, sonradan orijinali üzerinde değişiklik
yapılmasını da asla uygun görmemişimdir. Tarihin akışına,
Cemal Gürsel'in itibanna gölge düşürüldüğü inancındayım.
6
haziran ve 7 haziran tarihli gazete-
lerde yayımlanan anılannda Sayın
Türkeş bu konuda şu sözleri söyle-
mektedir
*- 27 Maye'tan sonra bu mektup ya-
ymlansaydı, bomba tesiri yapardı. Yas-
sıada'dan idam karan çıkmazidı. Bu tari-
hin seyrini değiştirecek bir tahrifattı.
- Ama Ethem Menderes'e terüdiği ha-
Kyle yayımlanamazdı. Çünkü Adnan
Menderes ve öteki DP mensuplan tutuk-
lanmcjlardı.
- Bu arada MiDi Biriik KonutesFnin pek
çok üyesi CHP ve Ismet Paşa ile irtibat
hatindeydiler. Onutr mektubun orijinal
halinde yayınüanmasına izin vermezler-
dL"
Türkeş öte yandan yukandaki sözlerle
çebşkib olan şu sözleri de söylüyor:
"MiDi Biriik Komitesindeki diğer ar-
kadaşlarınuz mektubun içeriğini bilmi-
yorlardı. Onlann çoğu zaten toplama in-
sanlardı. Büyük kısını ilk MBK'da yoktu.
Otanlar da mektuptan habeıii değildi.
Çünkü o sırada Cemal GürsePe en yakm
bendim. 27 Mayts'tan öoce de ben Ö'nun
karargahındaydım. Çok özel iUşkikrimiz
vardı. Her şeji kendisiyle konuşabttiyor-
dum."
Türkeş'in yukandaki sözleri son de-
rece çelişkitidir. Hem "MBK üyeferi
mektubun içeriğini bflmiyoriardT diyerek
bu konudaki tekeh elinde tutuyor. hem
de "OrijinaKnin yaymüanmasma müsaa-
de etmezlerdi" diyerek arulannın, başı-
ndan sonuna dek kendisi için iddia ettiği
"ihtüaluı gerçek lideri"ni zaafa düşürü-
yor.
"Onlann çoğu zaten topiama insanlar-
dL Büyük kısmı ilk MBK'da yoktu'4
sözü
27 Mayıs'ı küçültücü bir sözdür. Bu tür-
lü sözler bizim dışımızdan çok söylen-
miştir. Durumun başlangıcını ve oluşu-
munu bibneyenler, her şeyin o gün sabah
Israfıl'in düdüğü ile ya da kendisinin işe
gjrdiği anda başladığını sananlann böyle
yüzeysel düşünmeleri doğal sayılabibr.
Zaman zaman rahmetli Madanoğlu da
böyle konuşmuştur. Ama işin başından
beri aramızda bulunan Türkeş böyle
söyleyemez. Bu küçültücü ithamda bu-
lunamaz. Bu konudaki iddiası yanılgı
smınnı aşıyor. özel bir amaç taşıyor. 9.6.
1960'da Cemal Gürsel'in mektubuna
not düşen Sayın Türkeş, bir gün önce 38
kişilik komiteyi saptayan sekiz kişiük ku-
rulun bir üyesiydi. Bir üyesi de bendim.
38 kişinin kaçı toplama idi ve bunlar
kimlerdi? Sayın Türkeş bunu açıkla-
mahdır.
Sayın Türkeş'in:
"MiIK Biriik Komitesi'nin pek çok üye-
suün Halk Partisi ve İsmet Paşa ile irö-
batlı okiuğu" savı da yersiz ve kendi siya-
sal amaçlan doğrultusunda' sonradan
oluşturduğu ağır bir suçlamadır.
Ben İsmet Paşa'yı, 27 Mayıs'tan 5 ay
sonra, ilk kez 3 Kasım'da İran sefaretin-
de bir resepsiyonda gördüm. Oysa Sayın
Türkeş, anılannda 27 Mayıs sabahı
îsmet Paşa'nın evinde onunla kucaklaş-
üğını yazıyor. İsmet Paşa'nın kendisine
(saygılar sunduğunu!) söylüyor.
Ethem Menderes'e hitabeden söz ko-
nusu mektubun yazıldığını 3 mayıs saat
11.15'de Cemal Gürsel'den öğrenmiş-
tim. Bu mektubun yazümasını da, son-
radan orijinali üzerinde değişiklik yapıl-
masını da asla uygun görmemişimdir.
Tarihin akışına. Cemal Gürsel'in itiba-
nna gölge düşürüldüğü inancmdayım.
Mektubun bazı bölümlerinin çıkanlarak
yayımlanmasında, öyle sanıyorum ki,
Cemal Gürsel ve müsteşan Alpaslan
Türkeş ortak görüşe sahip olmuşlardır.
Sayın Türkeş Cemal Gürserie 27 Ma-
yıs öncesindeki ilişkilerde de tekel kuru-
yor. Gerçek şudur İlk ibşkiler sadece
Koçaş'la yürütülüyordu. Kocaş dış gö-
reve gidince Kurmay Şubesi Müdürü
Osman Köksal devreye girdi. Köksal,
Muhafız Alay Komutanlığı'na atanınca
da onun yerine gelen ben ve NATO Şu-
besi Müdürü Türkeş ilişkileri sürdür-
müştür. Sayın Türkeş 3 Mayış 1960 ak-
şamı Cemal Gürsel ile evinde Izmir'e gj-
dip gitmemesini tartışrnış. Oysa ben Ce-
mal Gürsel'e izin verildiğini aynı gün 3
dakika sonra emir subayı Yüzbaşı Şera-
fettin'den saat 11.15'de öğrenmiştim. Bu
konuda Cemal Gürsel'le çetin bir tartış-
maya girmiştim. Bu olayı 10 dakika son-
ra 23 nolu oda aracıbğıyla arkadaşlanma
aktarmıştım.
Menderes'i kaçırma planı
Aynca Gürsel'in o gün bana söyledik-
leri daha sonra Türkeş'in söylediklerini
hiç tutmuyor. Bana "Ben gideceğûn, siz
daha rahat çauşacaksnuz. Başara-
caksmız. Sonra beni çağıracaksımz" dc-
mişlerdi. Oysa Sayın Türkeş bu konuda
Cemal Gürsel'in kendisine: "Arkadaşla-
ra selam söyle. Bu şartlarda müdahaleye
lüzum yok. Müdahale planmı geri
bırakın" dediğini yazıyor.
8 Haziran 199a tarihli gazetelerdeki
anılannda da bazı yanlışlar vardır.
Türkeş: "Kabibay'ı Madanoğlu'na
Paşa ile konuşuyor. O da peki diyor. Ayn-
ca İstanbul'dan Fahri Özdilek ile Orhan
Kabibay temas kurdu, söz akük."
Görülüyor ki bu ifadeler olaylann dı-
şında kalmış bir insarun anlatımı izieni-
mini veriyor. Gerçekten de bu sözler
tümden yanlış ve zaman karmaşası icin-
dedir. Anlatüklannın asb şöyledir:
Sıtkı Ulay, Madanoğlu'ndan önce
devreye girdi. Ulay'la ilk teması Yurda-
kuler değil, Sami Küçük kurdu. 3 mayı-
stan sonra bu temas donduruldu. Daha
sonra mayıs ortalannda yeniden ilişkiye
geçildü. İrfan Baştuğ 27 Mayıs'tan birkaç
gün önce örgüte kaüldı. Ozdilek'le iliş-
kiyi Kabibay değil, Yurdakuler kurdu.
27 Mayıs'tan sonra Yurdakuler iki kez
bu amaçla İstanbul'a gönderikü. Fahri
Özdilek'in durumdan haberi oldu. Fakat
'Size kaübyorum' demedi. Ancak karşı
tavır da almadı. Bu nedenle 26/27 Ma-
yıs gecesi tecrit edilmişti, fakat ihtilal
sabahı birkaç saat sonra ordu komu-
tanlığı görevine devam ettirildi.
Sayın Türkeş'in, "Nehnı'mın gelişinde
Menderes'in kaçmhnası planı gi/li örgüt-
te Sayın Türkeş'in devre dışı bırakı-
lmasının ne kadar haklıbk kazandığının
çok kuvvetli bir deblidir.
Kıbns olayı
27 Mayıs oluşumunun kansız, çok ba-
şanb ve akılcı tekniğini böyle bir girişim
yok edebibrdi. Tıpkı 29 Ekim 1957 Cu-
mhuriyet Bayramı törenlerinde şeref tri-
bününde bulunanlan tank ateşleriyle ta-
ramayı düşünen kısır amaçb ve kafab ey-
lemciler gibi bir düşünüş. Bütün 27
Mayısçılara geçrniş olsun demek lazım.
Sayın Türkeş'in 27 Mayıs'tan birkaç
ay önce Genelkurma\ Başkanı ve Dışiş-
lcri Bakanı Fatin Rüştii Zoriu tarafından
Kıbns Türk Kuvvetleri Başkomu-
tanbğı'na general rütbesiy le gönderibnek
istendiğini de 34 yıl sonra ilk kez duyuyo-
rum.
Kendisinin çok sonraki yıllarda taraf-
larlannca "Başbuğ" diye anılmasının kö-
keninde herhalde böyle bir hayalci öz-
lem yatıyor. Oysa ben Milü Savunma
Bakanı Ethem Menderes'in makamında
Karaman, Ethem Menderes'e yazüan mektubun içeriğini Gürsel'den öğrendiğini ve orijinali üzerinde değişiklik yaptlmasını
uygun görmediğini söylüyor.
BIZBIZE
Işte halktan gizlenen mektup
Azis
><L W
Dtln gecaki konuçiıaIari«ız«hHi
Batıalilerima, »««laketin huzur re istikrarı içl» almaasi
îazia g«len tedfcir •« kararlar kakkan4a dttt^Ufeelcrial arz
•tHnyl »İ11I •• ratami tir Ta«if« 1ıil4i«.
Sayın BaşyekllİM açıkla«aları»i il»l«<la r« ©kuiu«î
lronlaria, ^ni» düşüııceieriııin ka¥ulU»t «üsait *ir ze.inin
r
34 yıldır karanlıktaydı .
1960 İhtjlali'nin lideri Kara Kuvvetleri Komutanı Org.Cemal Gürsel'in imzasını taşıyan bu mektup 3\k
/1ayıs 1960 tarihinde yazıldı. Ancak Ethem Menderes'e gönderilen bu mektup ihtilalden sonra halka J
._.ı,ı '—-ıgn QQeO3İUaa£arjrafl nrijinal mptinrlpn r>b*n\Aı V a m h ı mclrtı b m nrlını r>Uı nıaaakfünrz^â
göndermeye karar verdim. Büükte gjttik.
Ben emir subaymm odasmda oturdum"
diyor. Bu olamaz. Çünkü Madanoğlu'-
nu 10 mayıstan sonra aramıza abruştık.
Oysa Türkeş birkaç gün önce devre dışı
bırakılmıştı.
Bu konu Saym Orhan Kabibay'dan
teyid edilebibr. Aynca Sayın Türkeş şun-
lan da söylüyor
"Madanoğlu'nu aramıza aldıktan son-
ra General Sıtkı Ulay'a MuzafTer Yur-
dakuler'i gönderdik. Ö da peki devip ka-
bul etmiş. Bu iki arkadaş da İrfan Baştuğ
te konuşuktu. Fakat kabul görmedi" söz-
lerini ben, ilk çekirdek kadrodan Suphi
Karaman, 34 yıl sonra ilk kez duyuyo-
rum. O tarihte. yani Nehru'nun geüşi 20
mayısta, Türkeş'le ilişkiler kesilmiş. 12
günden beri Türkeş izole edilmişti. 8
mayıstan 23 mayısa kadar deşifre olduğu
sanısıyla kendisinden uzak duruyorduk.
Bu süre içinde onunla hiçbir toplantı
yapmadık. Eğcr gerçeklen "Adnan Men-
deres'in kaçınlmasT gibi bir olayı Türkeş
ve çevresi düşünmüşlerse, bunun bizlerle
hiçbir ilişkisi yoktur. Bu olay bile o tarih-
Kara Kuvvetleri Komutanbğı Personel
Başkanı Tümgeneral Hihni Beien ve
Kurmay Albay Turgut Sunalp'le birbkte
yapılan Kıbns Türk alayının örgütlenme
çabşmalanna 31 Arabk 1959 tarihinden
beri kaülmıştım. Bu çabşmalar mart ayı-
na kadar birkaç kez sürdü. Kıbns Türk
alayına atanan Turgut Sunalp'e general-
bk rütbesi de verilmemişti.
YAMtlN: Son gün
hamrlıhlan
ERDAL ATABEK
Yazar İsmaü Nacar körü körüne inancın İslamiyetle bir ilgisi bulımmadığını söylüyor:
Yobazhk üısanhğınkivliUücıfichr
ORALÇALIŞLAR
Yazar İsmail Nacar ile tarikatlar üze-
rine başlattığımız söyleşiyi bugün de sür-
dürüyoruz.
-İslama gelenek içinde, mucizelere,
kimsenin bümediği şeylere büdiğini iddia
edenlere, gaipten haber verenlere çokça
rastlanır. Anlattıklannız da bu türden.
1. NACAR - Tarihte bu yobazlıklar var.
Bunun islamiyetle bir alakası yok. Bu ge-
lenek yalnız tslam tarihinde yok, Bizans'-
ta da var. Bu tslam geleneği değil insanoğ-
lunun kirii tarafıdır. Türkiye'de neden bi-
limsel zihniyet gelişmedi. Asırlarca önce
Avnıpa'da Rönesans gibi gelişmeler oldu.
İslam dünyası niye yapmadı. Temelinde
bu kültür vardır. Bizde tabu kültüni var.
Cami bir tabudur. Camide konuşulmaz
tartışılmaz denir. Halbuld camide konu-
şuhır tartışılır. Peygamber, Müslüman ol-
mayan misafirierini bile, kendisine düş-
man olan misafirierini bile camide ağı-
ruumş. Camilerde spor gösterileri yapdır,
Camİde kOnUŞUİUP, taPtlŞllirH de tabu kültürüvar.Cami
bir tabudur. Camide konuşulmaz tartışılmaz denir. Halbuki camide
konuşulur tartışıbr. Peygamber, Müslüman olmayan misafirierini
bile, kendisine düşman olan misafirierini bile camide ağırlamış.
Camilerde spor gösterileri yapılır, düğünler yapıbr, her şey olur.
düğunler yapdır, ner şey olur. Din adamı
sınıfı yoktur. Bizde Diyanet tabudur, ordu
tabudur, Kemalizm tabudur, laiklik tabu-
dur. Bunlar nedir ne değildir, bunlar
tartışılmıyor. En büyük sıkıntımrz bu tabu
zihniyetidir. Tarrtşalım bu tabuları, İslam
nedir ne değiktir. Atatürkcülük nedir ne
değildir. Laikliği, din ve vicdan özgüriüğü
anlamında söylüvorsanız saygı duyuyo-
rum. Demokrasi bir yöntemdir, demok-
rasiye de saygı duyuyorum. İnsanlann
inandığı değerler neyse, bu değerierie ken-
dini yönetmesine saygı duyuyorum. Ama
laiklik din ve dünya işlerinin ayırt edilme-
siyse ben laik değÛim diyonım. Bunlan sa-
mimi ve net söylüyonım.
-Tarikatlar konusuna yeniden döne-
lim, neden karşısınız?
İ. NACAR - Osmanulara bakıyorsu-
nuz, kardeş katli için ferva veriliyor. Bu
kardeşler bazen 3-4 yaşında çocuklar ola-
biliyor. Bunu ne adına veriyor, şeriat adına
veriyor. Bir taraftan bu kültür var, öbür
taraftan mezhepleri tabulaştırdılar. Size
soruyorum Hazreti Peygamber hangi
mezbeptendi? Şii miydi, Sünni miydi? Hz.
Ali Şii miydi, Sünni miydi? Mezhepieri ta-
bulaştırrnavla biriikte içtihat kapcsmı ka-
pattılar. İslam dün> asının en büyük geıile-
me sebeplerinden birisi içtihat kapısınm
kapanmasıdır. İçtihat kapısını kapatmak
demek akla gem vurmak demek. Aklın
yohınu kapatmak demek.
-îmam Gazab'nin bu kapının kapan-
masında bir rolü var mı?
İ. NACAR - Gazali, İslam dünyasmın
gerilemesinde çok büyük bir rol oynadı.
Gazali'nin İslam dünyasına yaptığı en bü-
yük kötülük felsefeyi yasaklamasıdır.
Halbuki febefe büiyorsunuz aklın ürünü.
Akıl vahy karşjstnda birinci derecede mu-
hatap. İslamiyette aklı olmayanın dini
yoktur. Gerilemenin en büyük unsuria-
nndan birisi felsefe geleneğinin yani ras-
yonaütenin yasaklanması. Bizde maalesef
tarih ekollerinde determinist ekol geUşme-
di. Bizim tarihçiler daha çok Taberi ekolü
dediğimiz rivayetçi ekole vatkındıriar.
Şunu dedi bunu dedi, bizde tenkitçi zihni-
yet yok. Atatürk konusunda. İslam tanhi
konusunda tabular var konuşamıyorsu-
nuz. Diyanet hakkında tabular var ko-
nuşamıyorsunuz. Tarikatlar hakkında
tabular var konuşamıyorsunuz. Konuş-
turmak da istemiyorlar.
BİTTİ
'Biz de Müslümanız Ama...'
Bütün laiklik tartışmalarında islamcı kesim sözcüleri-
nin kendi dinsel kimliklerini açıklamayı gerekli görme-
dikleri halde laik kesim sözcülerinin sık sık 'biz de Müs-
lümanız ama... 'diye kimlik belirtme gereksinimi duyma-
ları dikkat çekicidir. "Biz de Müslümanız ama..." diye-
rek, "halkının yüzde doksan beşi Müslüman olan ülke-
de" diyerek açıklama yapma gereksinmesi nereden do-
ğuyor? Belki de bir ortak payda bularak uzlaşma iste-
mek, birlikte yaşamanın yollannı araştırmak istemiyle
el uzatmak böyle bir açıklamanın nedenidir. Ama bu tu-
tumun islamcı kesim sözcüleri tarafından soğuk karşı-
landığı. uzatılan elin sıkılmadığı da ortadadır. Asiında
'laiklik mi, teokrasi mi?' tartışmasının Müslüman olup
olmamakla, başka bir dinsel inanca sahip olup ol-
mamakla ilgisi yoktur. Sorun, herkesin kendi inancı ya
da inançsızlığı içinde 'ayrımsız bir vatandaş kimliğiyle
eşit yaşayıp yaşayamayacağı' konusunda düğümlen-
mektedir. Laik yaşama biçimi, ister Müslüman olsun, is-
ter Hıristiyan, Yahudi, Budist ya da dinsiz olsun 'her va-
tandaşın sosyal yaşama alanında, hizmet verip almada
ayrımsız eşit haklarla yaşaması'rvn kabulüdür. Teok-
ratik tutum ise 'anca>c dindar olan kişilerin sosyal yaşa-
ma alanında, hizmet verip almada hakkı bulunduğu, bu-
nun dışında kalanların izin verilecek ö'lçü ve biçimlerde
yaşayabileceği'n\n kabulüdür. Buradaki 'teokratik tu-
fum'sahipleri, şeriat yandaşları olabildiği gibi Katolikler
ya da başka bir dinin, tarikatın yandaşları olabilir. Onun
için de laiklik tartışmalarında "ben de Müslümanım
ama..." türünde açıklamaların yeri yoktur, görüldüğü
gibi yararı da yoktur. Çünkü teokratik tutum hiçbir za-
man uzlaşmaz, uzlaşırsa kimlik bunalımına düşmekten
korkar. Teokratik tutum, yapısı gereği otokratiktir, de-
mokrasiyle hiçbir zaman uzlaşamaz. Demokrasinin ön-
koşullarından birisi de laikliktir Onun için de teokratik
düzen isteyenlerin "Biz demokrasiden yanayız" deme-
lerinin geçerliliği yoktur. Demokrat olmanın önkoşulu
laik olmak, yani, insanlann dinle ilgili inanç ve tutumları-
na göre ayrım yapmamaktır. Dinle yönetilen bütün top-
lumlarda egemen dine bağlı olanlar egemen konumda-
dır, böyle olmaları da kaçınılmazdır. Egemen dine bağlı
olmayanlar 'ancak izin verilen ölçü ve biçimlerde' yaşa-
yabilir.
•••
işte, Ankara'nın Refah Partili Belediye Başkanı be-
ğenmediği sanata tükürürken Beyoğlu Belediyesi'nin
Refah Partili Başkanı Nevizade Sokağı'nda içki içilen
masaları sokaktan içeriye sokarken teokratik düzenin
otoritesini kullanmaktadır. Refah Partisi iktidara gelirse
-bu durum sessizce ve kendiliğinden 'şeriat' iktidara ge-
lirse anlamma yaklaşmaktadır- neler olacağının küçük,
amaanlamlı belirtileridir. Öyle bir iktidarda 'kadınlarte-
settüre girecek mi, girmeyecek mi?' biçimindeki tartış-
malar da hiç önem taşımamaktadır. Elbette öyle bir ikti-
darda bütün kadınlar tesettüre davet edilecek, uyma-
yanlar her türlü baskıyı hak etmiş sayılacaklardır. Belki
görünürde açık bir baskı olmayacak, ama sosyal haya-
tın denetimi en büyük baskıyı oluşturacaktır. Bundan hiç
kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Böyle teokratik bir yapı
hiçbir zaman uzlaşmaz, uzlaşma arayanı da küçümser.
Birbirine karıştırılan iki kavram 'Müslüman kimliği' ile
'şeriatçı tutum'ûur. Bir insanın Müslüman kimliği ya da
laik anlayışla dinsel kimliği elbette baskı altında olma-
malıdır, saygıyla karşılanmalıdır, hiçbir ayrımın nedeni
sayılmamalıdır. Demokrasinin gereği budur. Ama 'şeri-
atçı tutum' dinsel bir kimlikten öte otoriter bir davranış-
tır, demokratik yapıyı kökten değiştirmeye yöneliktir, ki-
şilere sadece erkek-kadın ayrımıyla değil, 'bizden olan -
o/mayan'ayrımıyla tavırtakınan birtutumdur. Onun için
de 'şeriatçı tutum'un yarattığı kaygıyı, laikliği koruma
kararlılığını 'Müslümanlara baskı' diye yorumlamak,
bile bile yapılan bir yanlıştır. Bu durumuyla Refah Parti-
si'nin demokratik düzen içindeki yeri de sorgulan-
malıdır. Bunlan bugünden düşünmemek, etkin tavır al-
mamak çok geç olacaktır.
•••
İnsanlann neden kendi özgürlüklerinin kısıtlanmasını
istediklerine gelince, bunun temel iki nedeninden birin-
cisi. geniş halk kitlelerinin toplumun modernleşmesinin
dışında kalışıdır. Modernleşmeyi 'kimlik kaybı' olarak
kabul eden insanlar için 'dinsel kimlik' bir kurtuluş, ra-
hatlık veren bir açıklamadır. Ikinci neden ise kapitaliz-
min yarattığı sınıfsal uçurumlardır. Modernleşme olarak
topluma sunulan yozlaşma, yükselen değerler içindeki
çıkarcılık, köşedönücülük, ahlak değerleri kaybı insan-
lann, radikal değerler sunan dine dönmesine yol açmış-
tır. Bunlara sol söylemin kapitalizme entegre olan tutu-
mu, eleştiri cılızlığı da eklenince ortaya çıkan tabloya
şaşılmamalıdır. Sol üzerindeki ağır baskıların sahibi
olan 12 Martve 12 Eylül sahipleri desağ politikacılar ka-
dar bugünkü durumdan sorumludurlar.
•••
"Şeriat isteyenler iktidara gelip de anayasayı değişti-
rirlerse ne yaparsmız" sorusunun yanıtına gelince, bu-
rada büyük birtrajedinin gölgesi yatmaktadır. Butoplum
böyle bir yol ayrımina gelirse neler olacağını hiç kimse
-soruyu soran genç de dahil- bilemez. Burada insanla-
nn "kendi iradeleriyle yaşamak mı, dinsel iradeyle ya-
şamak mı" sorusuna verecekleri yanıt önemlidir. Bu ko-
nuda hangi güçler kullanılırsa yanıtların gücü de o dog-
rultuda olacaktır. Bizim amacımız Türkiye'nin iaik, de-
mokratik, özgürlükçü, çağdaş bir toplum olmasıdır. Biz
yapılacak olanın. bu yoldaki engellerin kaldırılması ol-
duğunu biliyoruz. Ama toplumun eşitliklere, kardeşçe
yaşamaya giden çabaları 'teokratik şiddef\e kesilmek
istenirse buna verilecek yanıt herkesi şaşırtacak boyut-
larda olacaktır. Bunlan bugünden düşünmek herkesin
yararına olur.
Şırnak
Idil'de gerginlik sürüyor
DİYARBAKIR (Cumhuri-
yet) - PKK mibtanlannın sal-
dınsı sonucu 5 güvenlik görev-
bsinin şehit olduğu Şırnak'm
İdü ilçesinde gerginlik sürüyor.
Diyarbakır'da yürütûlen ope-
rasyonlarda ise öldürülen terö-
rist sayışının 16'ya ulaşüğı be-
lirtildi. İdiFde iki gece önce
PKK militanlannın saldınsırun
ardından, resmi obnayan soka-
ğa çıkma yasağınuı devam etti-
ği, vatandaşlann evlerinden
çıkmadığı kaydedikü. Çok
sayıda ev ve işyerinin yandığı il-
çede esnaf, milyarlarca lirabk
zarar meydana geldigjni, devlet
yetkililerinin heyet göndermesi-
ni bekleyeceklerini bildirirken
olaylar sırasında gözalüna ab-
nanlardan bazüannın serbet
bırakıldığı öğrenildi.
PKK baskını sırasmda şehit
olan 5 güvenbk görevbsinin ce-
nazesinin Cizre'ye gönderüdiği,
cenazelerin burada düzenle-
necek törenden sonra toprağa
verilmek üzere doğum yerlerine
götürülecekleri bildirildi.
Olağanüstü Hal Bölgjs Vali-
liği'nin açıklamasına göre Di-
yarbakır'ın Lice ilçesinin kuze-
yinde yer alan Kocameşe Tepe
bölgesinde yürütûlen operas-
yonlarda, önceki gün öldürülen
10 teröristin ardından dün de 6
terörist öldürüldü. Bölgede, 15
kaleşnikof ile bir roketatar elde
edildı. Pişmanlık Yasası'ndan
yararlanmak amacıyla bölücü
örgütten kaçan 2 terörist de,
Diyarbakır'ın Ergani ve Bitlis'-
in Güroymak ilçelerinde gü-
venlik güçlerine teslim oldu.
Van'm Saray ilçesinde, bul-
duğu el bombası ile oynayan
Cabbar Deniz adb çoban, bom-
banın patlaması sonucu parça-
lanarak öldü. Adana'da bir
mağazaya bırakılan ses bom-
baa patladı. Olayda ölen ya da
yaralanan olmadı.