03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN1994 PAZARTESİ HABERLER Stiııt Paulus sempozyumu • ADANA (Cumhuriyet Göney Üleri Bürosu) - Dostlûk, karşılıklı sorumluluk ve değişik inançlarla kültürlerden gelen azınlıklara saygı göstermenin, insarüar arasındaki iyi ilışkilerin gelişmesine katkıda buluna- cağı belirtildi. İçel'in Tarsus ilçesindeki Saint Paulus Kili- sesfnde, ünlü aziz adına düzenlenen sempozyum ve ayine, İstiklal Marşı okunarak başlandı. Sempozyumun açılışında konuşan Mersin Piskoposu Ruggero Francescini, Müslüman üikelerde kiliseler adına kutlamalar düzenlemenin politik güçlüğüne değinerek "Dost luk. karşıbkb sorumluluk ve değişik inanç ile kültürlerden gelen azınhklara saygı gösterilmesi. insanlann iyi üişkilerini yükseltecektir" dedi. Sempozyumun düzenleyicilerinden Eteria Kültür Kurumu Başkanı Prof. Dr. Oriano Granellada toplanünın, dinler arasın banşvekardeşliğin kunilmasına büyük katkı sağlayacağını söyledi. Yönetim değişikliği • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yeni Haber-tş Sendikası'nın 5. Olağan Genel Kurulu'nda genel başkanlığa Atilla İlhan seçildi. Yönetim kurulu üyeliklerine ise Erdoğan Ünal, Ekrem Karaca, Saffet Zengin, Ömer Kasap getınidı. Genel Başkan Ilhan,yapüğı açıkiamada, ülkenın içine sürüklendiği krizde hiçbir sorumluluğu bulunmayan işçilere ve emekçilereyönelik hak gasbına ve işten çıkarmalara sessiz kalmayacaklannı belirterek 35 bin PTT işçisinin kazanılmış haklannı koruyacaklannı ifadeetti. TBMM'de tasarruf önlemleri • ANKARA (AA) - TBMM Başkanlık Divanı, Meclis çahşmalanna iüşkin harcamalarda tasarruf sağlayıcı bir dizi önlemler paketini kabul etti. TBMM Başkanbğı'nca haarlanan ve Başkanlık Divanı'nda görüşülüp, kabul edilerek uy- gulanmaya başlanan tasarruf önlemleri paketinde, mal ve hizmet abrnlan, telefon araç veakaryakıt,sağlık harcamalan, temsil, ağırlama ve yurtdışı seyahatleri yer alıyor. Bunagöremilletvekili lojmanlanna yeni mobilya, mefruşat ve demirbaş malzeme abnmayacak. Mevcut demirbaş malzemeler, Meclis atölyelerinde onanmı yapıla- rak kullanılacak. Televizyon, fax, müzik seti, video, fotokopi makinesi gibi aygıtlann alımı durdurulacak. SHP'den vergi sûlüklerine tepki • ANKARA (ANKA> SHP Genel Sekreter Yardıması Ender Karagül, sermaye kesiminin bugüne kadar kaliteli üretimi geliştirme, ihracata yönelme yerine "kolay kazanmayı" be- nimsediğini bebrterek "Bugüne kadar sermayedanmız, sanayicimiz vergi hırsızlığt yapmasaydı, bu bunalımı yaşamazdık" dedi. Karagül, yaptığı yazıh açıklamada, tarihın en ağır bunahmında, emekçilerin üzerlerine düşeni yurtseverlik bilinciyle yerine getirdiklerini, sermaye kesiminin ise "nıızıkçıkk" yaptığını söyledi. Karagül, "40 yılı aşkın süredir iküdarda olan sağ partilerin uyguladığı politikalarla, teşviklerle, ucuzkredilerle, vergi iadeleriyle kolay kazanmaya abşmış sermaye, yan çızmenin, yükten kaçma- nın yollannı aramaktadır." Gebze direnişi 18.gününde • GEBZE (Cumhuriyet) - Gebze'de işten atılan işçi ve memurlann direnişi, 18. gününe girerken Refah Partili Belediye Başkanı Ahmet Pembegüllü, ara bulma ve anlaşma çabalannın hiçbirine olumlu yanıt vermiyor. Belediye Başkanı ile Genel-İş ve Tüm Bel-Sen yöneticileri; Kocaeli Valisi Kemal Nehrozoğlu'nun isteğiyle Gebze Kaymakamı Ismail Üstüner'in başkanlığında oluşturulan arabulucu heyetin çağnsıyla 24 haziran cuma günü iki kez bir araya geldiler, ancak toplam 8 saat süren görüşmelerden bir sonuçabnamadı. Türkeş 'in anılanna Suphi Karaman 'dan yanıtlar...3 Cemal GürsePinmektubu ve Türkeş'inçelişkileri • Ethem Menderes'e hitabeden söz konusu mektubun yazıldığını 3 mayıs saat 11.15'de Cemal Gürsel'den öğrenmiştim. Bu mektubun yazılmasını da, sonradan orijinali üzerinde değişiklik yapılmasını da asla uygun görmemişimdir. Tarihin akışına, Cemal Gürsel'in itibanna gölge düşürüldüğü inancındayım. 6 haziran ve 7 haziran tarihli gazete- lerde yayımlanan anılannda Sayın Türkeş bu konuda şu sözleri söyle- mektedir *- 27 Maye'tan sonra bu mektup ya- ymlansaydı, bomba tesiri yapardı. Yas- sıada'dan idam karan çıkmazidı. Bu tari- hin seyrini değiştirecek bir tahrifattı. - Ama Ethem Menderes'e terüdiği ha- Kyle yayımlanamazdı. Çünkü Adnan Menderes ve öteki DP mensuplan tutuk- lanmcjlardı. - Bu arada MiDi Biriik KonutesFnin pek çok üyesi CHP ve Ismet Paşa ile irtibat hatindeydiler. Onutr mektubun orijinal halinde yayınüanmasına izin vermezler- dL" Türkeş öte yandan yukandaki sözlerle çebşkib olan şu sözleri de söylüyor: "MiDi Biriik Komitesindeki diğer ar- kadaşlarınuz mektubun içeriğini bilmi- yorlardı. Onlann çoğu zaten toplama in- sanlardı. Büyük kısını ilk MBK'da yoktu. Otanlar da mektuptan habeıii değildi. Çünkü o sırada Cemal GürsePe en yakm bendim. 27 Mayts'tan öoce de ben Ö'nun karargahındaydım. Çok özel iUşkikrimiz vardı. Her şeji kendisiyle konuşabttiyor- dum." Türkeş'in yukandaki sözleri son de- rece çelişkitidir. Hem "MBK üyeferi mektubun içeriğini bflmiyoriardT diyerek bu konudaki tekeh elinde tutuyor. hem de "OrijinaKnin yaymüanmasma müsaa- de etmezlerdi" diyerek arulannın, başı- ndan sonuna dek kendisi için iddia ettiği "ihtüaluı gerçek lideri"ni zaafa düşürü- yor. "Onlann çoğu zaten topiama insanlar- dL Büyük kısmı ilk MBK'da yoktu'4 sözü 27 Mayıs'ı küçültücü bir sözdür. Bu tür- lü sözler bizim dışımızdan çok söylen- miştir. Durumun başlangıcını ve oluşu- munu bibneyenler, her şeyin o gün sabah Israfıl'in düdüğü ile ya da kendisinin işe gjrdiği anda başladığını sananlann böyle yüzeysel düşünmeleri doğal sayılabibr. Zaman zaman rahmetli Madanoğlu da böyle konuşmuştur. Ama işin başından beri aramızda bulunan Türkeş böyle söyleyemez. Bu küçültücü ithamda bu- lunamaz. Bu konudaki iddiası yanılgı smınnı aşıyor. özel bir amaç taşıyor. 9.6. 1960'da Cemal Gürsel'in mektubuna not düşen Sayın Türkeş, bir gün önce 38 kişilik komiteyi saptayan sekiz kişiük ku- rulun bir üyesiydi. Bir üyesi de bendim. 38 kişinin kaçı toplama idi ve bunlar kimlerdi? Sayın Türkeş bunu açıkla- mahdır. Sayın Türkeş'in: "MiIK Biriik Komitesi'nin pek çok üye- suün Halk Partisi ve İsmet Paşa ile irö- batlı okiuğu" savı da yersiz ve kendi siya- sal amaçlan doğrultusunda' sonradan oluşturduğu ağır bir suçlamadır. Ben İsmet Paşa'yı, 27 Mayıs'tan 5 ay sonra, ilk kez 3 Kasım'da İran sefaretin- de bir resepsiyonda gördüm. Oysa Sayın Türkeş, anılannda 27 Mayıs sabahı îsmet Paşa'nın evinde onunla kucaklaş- üğını yazıyor. İsmet Paşa'nın kendisine (saygılar sunduğunu!) söylüyor. Ethem Menderes'e hitabeden söz ko- nusu mektubun yazıldığını 3 mayıs saat 11.15'de Cemal Gürsel'den öğrenmiş- tim. Bu mektubun yazümasını da, son- radan orijinali üzerinde değişiklik yapıl- masını da asla uygun görmemişimdir. Tarihin akışına. Cemal Gürsel'in itiba- nna gölge düşürüldüğü inancmdayım. Mektubun bazı bölümlerinin çıkanlarak yayımlanmasında, öyle sanıyorum ki, Cemal Gürsel ve müsteşan Alpaslan Türkeş ortak görüşe sahip olmuşlardır. Sayın Türkeş Cemal Gürserie 27 Ma- yıs öncesindeki ilişkilerde de tekel kuru- yor. Gerçek şudur İlk ibşkiler sadece Koçaş'la yürütülüyordu. Kocaş dış gö- reve gidince Kurmay Şubesi Müdürü Osman Köksal devreye girdi. Köksal, Muhafız Alay Komutanlığı'na atanınca da onun yerine gelen ben ve NATO Şu- besi Müdürü Türkeş ilişkileri sürdür- müştür. Sayın Türkeş 3 Mayış 1960 ak- şamı Cemal Gürsel ile evinde Izmir'e gj- dip gitmemesini tartışrnış. Oysa ben Ce- mal Gürsel'e izin verildiğini aynı gün 3 dakika sonra emir subayı Yüzbaşı Şera- fettin'den saat 11.15'de öğrenmiştim. Bu konuda Cemal Gürsel'le çetin bir tartış- maya girmiştim. Bu olayı 10 dakika son- ra 23 nolu oda aracıbğıyla arkadaşlanma aktarmıştım. Menderes'i kaçırma planı Aynca Gürsel'in o gün bana söyledik- leri daha sonra Türkeş'in söylediklerini hiç tutmuyor. Bana "Ben gideceğûn, siz daha rahat çauşacaksnuz. Başara- caksmız. Sonra beni çağıracaksımz" dc- mişlerdi. Oysa Sayın Türkeş bu konuda Cemal Gürsel'in kendisine: "Arkadaşla- ra selam söyle. Bu şartlarda müdahaleye lüzum yok. Müdahale planmı geri bırakın" dediğini yazıyor. 8 Haziran 199a tarihli gazetelerdeki anılannda da bazı yanlışlar vardır. Türkeş: "Kabibay'ı Madanoğlu'na Paşa ile konuşuyor. O da peki diyor. Ayn- ca İstanbul'dan Fahri Özdilek ile Orhan Kabibay temas kurdu, söz akük." Görülüyor ki bu ifadeler olaylann dı- şında kalmış bir insarun anlatımı izieni- mini veriyor. Gerçekten de bu sözler tümden yanlış ve zaman karmaşası icin- dedir. Anlatüklannın asb şöyledir: Sıtkı Ulay, Madanoğlu'ndan önce devreye girdi. Ulay'la ilk teması Yurda- kuler değil, Sami Küçük kurdu. 3 mayı- stan sonra bu temas donduruldu. Daha sonra mayıs ortalannda yeniden ilişkiye geçildü. İrfan Baştuğ 27 Mayıs'tan birkaç gün önce örgüte kaüldı. Ozdilek'le iliş- kiyi Kabibay değil, Yurdakuler kurdu. 27 Mayıs'tan sonra Yurdakuler iki kez bu amaçla İstanbul'a gönderikü. Fahri Özdilek'in durumdan haberi oldu. Fakat 'Size kaübyorum' demedi. Ancak karşı tavır da almadı. Bu nedenle 26/27 Ma- yıs gecesi tecrit edilmişti, fakat ihtilal sabahı birkaç saat sonra ordu komu- tanlığı görevine devam ettirildi. Sayın Türkeş'in, "Nehnı'mın gelişinde Menderes'in kaçmhnası planı gi/li örgüt- te Sayın Türkeş'in devre dışı bırakı- lmasının ne kadar haklıbk kazandığının çok kuvvetli bir deblidir. Kıbns olayı 27 Mayıs oluşumunun kansız, çok ba- şanb ve akılcı tekniğini böyle bir girişim yok edebibrdi. Tıpkı 29 Ekim 1957 Cu- mhuriyet Bayramı törenlerinde şeref tri- bününde bulunanlan tank ateşleriyle ta- ramayı düşünen kısır amaçb ve kafab ey- lemciler gibi bir düşünüş. Bütün 27 Mayısçılara geçrniş olsun demek lazım. Sayın Türkeş'in 27 Mayıs'tan birkaç ay önce Genelkurma\ Başkanı ve Dışiş- lcri Bakanı Fatin Rüştii Zoriu tarafından Kıbns Türk Kuvvetleri Başkomu- tanbğı'na general rütbesiy le gönderibnek istendiğini de 34 yıl sonra ilk kez duyuyo- rum. Kendisinin çok sonraki yıllarda taraf- larlannca "Başbuğ" diye anılmasının kö- keninde herhalde böyle bir hayalci öz- lem yatıyor. Oysa ben Milü Savunma Bakanı Ethem Menderes'in makamında Karaman, Ethem Menderes'e yazüan mektubun içeriğini Gürsel'den öğrendiğini ve orijinali üzerinde değişiklik yaptlmasını uygun görmediğini söylüyor. BIZBIZE Işte halktan gizlenen mektup Azis ><L W Dtln gecaki konuçiıaIari«ız«hHi Batıalilerima, »««laketin huzur re istikrarı içl» almaasi îazia g«len tedfcir •« kararlar kakkan4a dttt^Ufeelcrial arz •tHnyl »İ11I •• ratami tir Ta«if« 1ıil4i«. Sayın BaşyekllİM açıkla«aları»i il»l«<la r« ©kuiu«î lronlaria, ^ni» düşüııceieriııin ka¥ulU»t «üsait *ir ze.inin r 34 yıldır karanlıktaydı . 1960 İhtjlali'nin lideri Kara Kuvvetleri Komutanı Org.Cemal Gürsel'in imzasını taşıyan bu mektup 3\k /1ayıs 1960 tarihinde yazıldı. Ancak Ethem Menderes'e gönderilen bu mektup ihtilalden sonra halka J ._.ı,ı '—-ıgn QQeO3İUaa£arjrafl nrijinal mptinrlpn r>b*n\Aı V a m h ı mclrtı b m nrlını r>Uı nıaaakfünrz^â göndermeye karar verdim. Büükte gjttik. Ben emir subaymm odasmda oturdum" diyor. Bu olamaz. Çünkü Madanoğlu'- nu 10 mayıstan sonra aramıza abruştık. Oysa Türkeş birkaç gün önce devre dışı bırakılmıştı. Bu konu Saym Orhan Kabibay'dan teyid edilebibr. Aynca Sayın Türkeş şun- lan da söylüyor "Madanoğlu'nu aramıza aldıktan son- ra General Sıtkı Ulay'a MuzafTer Yur- dakuler'i gönderdik. Ö da peki devip ka- bul etmiş. Bu iki arkadaş da İrfan Baştuğ te konuşuktu. Fakat kabul görmedi" söz- lerini ben, ilk çekirdek kadrodan Suphi Karaman, 34 yıl sonra ilk kez duyuyo- rum. O tarihte. yani Nehru'nun geüşi 20 mayısta, Türkeş'le ilişkiler kesilmiş. 12 günden beri Türkeş izole edilmişti. 8 mayıstan 23 mayısa kadar deşifre olduğu sanısıyla kendisinden uzak duruyorduk. Bu süre içinde onunla hiçbir toplantı yapmadık. Eğcr gerçeklen "Adnan Men- deres'in kaçınlmasT gibi bir olayı Türkeş ve çevresi düşünmüşlerse, bunun bizlerle hiçbir ilişkisi yoktur. Bu olay bile o tarih- Kara Kuvvetleri Komutanbğı Personel Başkanı Tümgeneral Hihni Beien ve Kurmay Albay Turgut Sunalp'le birbkte yapılan Kıbns Türk alayının örgütlenme çabşmalanna 31 Arabk 1959 tarihinden beri kaülmıştım. Bu çabşmalar mart ayı- na kadar birkaç kez sürdü. Kıbns Türk alayına atanan Turgut Sunalp'e general- bk rütbesi de verilmemişti. YAMtlN: Son gün hamrlıhlan ERDAL ATABEK Yazar İsmaü Nacar körü körüne inancın İslamiyetle bir ilgisi bulımmadığını söylüyor: Yobazhk üısanhğınkivliUücıfichr ORALÇALIŞLAR Yazar İsmail Nacar ile tarikatlar üze- rine başlattığımız söyleşiyi bugün de sür- dürüyoruz. -İslama gelenek içinde, mucizelere, kimsenin bümediği şeylere büdiğini iddia edenlere, gaipten haber verenlere çokça rastlanır. Anlattıklannız da bu türden. 1. NACAR - Tarihte bu yobazlıklar var. Bunun islamiyetle bir alakası yok. Bu ge- lenek yalnız tslam tarihinde yok, Bizans'- ta da var. Bu tslam geleneği değil insanoğ- lunun kirii tarafıdır. Türkiye'de neden bi- limsel zihniyet gelişmedi. Asırlarca önce Avnıpa'da Rönesans gibi gelişmeler oldu. İslam dünyası niye yapmadı. Temelinde bu kültür vardır. Bizde tabu kültüni var. Cami bir tabudur. Camide konuşulmaz tartışılmaz denir. Halbuld camide konu- şuhır tartışılır. Peygamber, Müslüman ol- mayan misafirierini bile, kendisine düş- man olan misafirierini bile camide ağı- ruumş. Camilerde spor gösterileri yapdır, Camİde kOnUŞUİUP, taPtlŞllirH de tabu kültürüvar.Cami bir tabudur. Camide konuşulmaz tartışılmaz denir. Halbuki camide konuşulur tartışıbr. Peygamber, Müslüman olmayan misafirierini bile, kendisine düşman olan misafirierini bile camide ağırlamış. Camilerde spor gösterileri yapılır, düğünler yapıbr, her şey olur. düğunler yapdır, ner şey olur. Din adamı sınıfı yoktur. Bizde Diyanet tabudur, ordu tabudur, Kemalizm tabudur, laiklik tabu- dur. Bunlar nedir ne değildir, bunlar tartışılmıyor. En büyük sıkıntımrz bu tabu zihniyetidir. Tarrtşalım bu tabuları, İslam nedir ne değiktir. Atatürkcülük nedir ne değildir. Laikliği, din ve vicdan özgüriüğü anlamında söylüvorsanız saygı duyuyo- rum. Demokrasi bir yöntemdir, demok- rasiye de saygı duyuyorum. İnsanlann inandığı değerler neyse, bu değerierie ken- dini yönetmesine saygı duyuyorum. Ama laiklik din ve dünya işlerinin ayırt edilme- siyse ben laik değÛim diyonım. Bunlan sa- mimi ve net söylüyonım. -Tarikatlar konusuna yeniden döne- lim, neden karşısınız? İ. NACAR - Osmanulara bakıyorsu- nuz, kardeş katli için ferva veriliyor. Bu kardeşler bazen 3-4 yaşında çocuklar ola- biliyor. Bunu ne adına veriyor, şeriat adına veriyor. Bir taraftan bu kültür var, öbür taraftan mezhepleri tabulaştırdılar. Size soruyorum Hazreti Peygamber hangi mezbeptendi? Şii miydi, Sünni miydi? Hz. Ali Şii miydi, Sünni miydi? Mezhepieri ta- bulaştırrnavla biriikte içtihat kapcsmı ka- pattılar. İslam dün> asının en büyük geıile- me sebeplerinden birisi içtihat kapısınm kapanmasıdır. İçtihat kapısını kapatmak demek akla gem vurmak demek. Aklın yohınu kapatmak demek. -îmam Gazab'nin bu kapının kapan- masında bir rolü var mı? İ. NACAR - Gazali, İslam dünyasmın gerilemesinde çok büyük bir rol oynadı. Gazali'nin İslam dünyasına yaptığı en bü- yük kötülük felsefeyi yasaklamasıdır. Halbuki febefe büiyorsunuz aklın ürünü. Akıl vahy karşjstnda birinci derecede mu- hatap. İslamiyette aklı olmayanın dini yoktur. Gerilemenin en büyük unsuria- nndan birisi felsefe geleneğinin yani ras- yonaütenin yasaklanması. Bizde maalesef tarih ekollerinde determinist ekol geUşme- di. Bizim tarihçiler daha çok Taberi ekolü dediğimiz rivayetçi ekole vatkındıriar. Şunu dedi bunu dedi, bizde tenkitçi zihni- yet yok. Atatürk konusunda. İslam tanhi konusunda tabular var konuşamıyorsu- nuz. Diyanet hakkında tabular var ko- nuşamıyorsunuz. Tarikatlar hakkında tabular var konuşamıyorsunuz. Konuş- turmak da istemiyorlar. BİTTİ 'Biz de Müslümanız Ama...' Bütün laiklik tartışmalarında islamcı kesim sözcüleri- nin kendi dinsel kimliklerini açıklamayı gerekli görme- dikleri halde laik kesim sözcülerinin sık sık 'biz de Müs- lümanız ama... 'diye kimlik belirtme gereksinimi duyma- ları dikkat çekicidir. "Biz de Müslümanız ama..." diye- rek, "halkının yüzde doksan beşi Müslüman olan ülke- de" diyerek açıklama yapma gereksinmesi nereden do- ğuyor? Belki de bir ortak payda bularak uzlaşma iste- mek, birlikte yaşamanın yollannı araştırmak istemiyle el uzatmak böyle bir açıklamanın nedenidir. Ama bu tu- tumun islamcı kesim sözcüleri tarafından soğuk karşı- landığı. uzatılan elin sıkılmadığı da ortadadır. Asiında 'laiklik mi, teokrasi mi?' tartışmasının Müslüman olup olmamakla, başka bir dinsel inanca sahip olup ol- mamakla ilgisi yoktur. Sorun, herkesin kendi inancı ya da inançsızlığı içinde 'ayrımsız bir vatandaş kimliğiyle eşit yaşayıp yaşayamayacağı' konusunda düğümlen- mektedir. Laik yaşama biçimi, ister Müslüman olsun, is- ter Hıristiyan, Yahudi, Budist ya da dinsiz olsun 'her va- tandaşın sosyal yaşama alanında, hizmet verip almada ayrımsız eşit haklarla yaşaması'rvn kabulüdür. Teok- ratik tutum ise 'anca>c dindar olan kişilerin sosyal yaşa- ma alanında, hizmet verip almada hakkı bulunduğu, bu- nun dışında kalanların izin verilecek ö'lçü ve biçimlerde yaşayabileceği'n\n kabulüdür. Buradaki 'teokratik tu- fum'sahipleri, şeriat yandaşları olabildiği gibi Katolikler ya da başka bir dinin, tarikatın yandaşları olabilir. Onun için de laiklik tartışmalarında "ben de Müslümanım ama..." türünde açıklamaların yeri yoktur, görüldüğü gibi yararı da yoktur. Çünkü teokratik tutum hiçbir za- man uzlaşmaz, uzlaşırsa kimlik bunalımına düşmekten korkar. Teokratik tutum, yapısı gereği otokratiktir, de- mokrasiyle hiçbir zaman uzlaşamaz. Demokrasinin ön- koşullarından birisi de laikliktir Onun için de teokratik düzen isteyenlerin "Biz demokrasiden yanayız" deme- lerinin geçerliliği yoktur. Demokrat olmanın önkoşulu laik olmak, yani, insanlann dinle ilgili inanç ve tutumları- na göre ayrım yapmamaktır. Dinle yönetilen bütün top- lumlarda egemen dine bağlı olanlar egemen konumda- dır, böyle olmaları da kaçınılmazdır. Egemen dine bağlı olmayanlar 'ancak izin verilen ölçü ve biçimlerde' yaşa- yabilir. ••• işte, Ankara'nın Refah Partili Belediye Başkanı be- ğenmediği sanata tükürürken Beyoğlu Belediyesi'nin Refah Partili Başkanı Nevizade Sokağı'nda içki içilen masaları sokaktan içeriye sokarken teokratik düzenin otoritesini kullanmaktadır. Refah Partisi iktidara gelirse -bu durum sessizce ve kendiliğinden 'şeriat' iktidara ge- lirse anlamma yaklaşmaktadır- neler olacağının küçük, amaanlamlı belirtileridir. Öyle bir iktidarda 'kadınlarte- settüre girecek mi, girmeyecek mi?' biçimindeki tartış- malar da hiç önem taşımamaktadır. Elbette öyle bir ikti- darda bütün kadınlar tesettüre davet edilecek, uyma- yanlar her türlü baskıyı hak etmiş sayılacaklardır. Belki görünürde açık bir baskı olmayacak, ama sosyal haya- tın denetimi en büyük baskıyı oluşturacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Böyle teokratik bir yapı hiçbir zaman uzlaşmaz, uzlaşma arayanı da küçümser. Birbirine karıştırılan iki kavram 'Müslüman kimliği' ile 'şeriatçı tutum'ûur. Bir insanın Müslüman kimliği ya da laik anlayışla dinsel kimliği elbette baskı altında olma- malıdır, saygıyla karşılanmalıdır, hiçbir ayrımın nedeni sayılmamalıdır. Demokrasinin gereği budur. Ama 'şeri- atçı tutum' dinsel bir kimlikten öte otoriter bir davranış- tır, demokratik yapıyı kökten değiştirmeye yöneliktir, ki- şilere sadece erkek-kadın ayrımıyla değil, 'bizden olan - o/mayan'ayrımıyla tavırtakınan birtutumdur. Onun için de 'şeriatçı tutum'un yarattığı kaygıyı, laikliği koruma kararlılığını 'Müslümanlara baskı' diye yorumlamak, bile bile yapılan bir yanlıştır. Bu durumuyla Refah Parti- si'nin demokratik düzen içindeki yeri de sorgulan- malıdır. Bunlan bugünden düşünmemek, etkin tavır al- mamak çok geç olacaktır. ••• İnsanlann neden kendi özgürlüklerinin kısıtlanmasını istediklerine gelince, bunun temel iki nedeninden birin- cisi. geniş halk kitlelerinin toplumun modernleşmesinin dışında kalışıdır. Modernleşmeyi 'kimlik kaybı' olarak kabul eden insanlar için 'dinsel kimlik' bir kurtuluş, ra- hatlık veren bir açıklamadır. Ikinci neden ise kapitaliz- min yarattığı sınıfsal uçurumlardır. Modernleşme olarak topluma sunulan yozlaşma, yükselen değerler içindeki çıkarcılık, köşedönücülük, ahlak değerleri kaybı insan- lann, radikal değerler sunan dine dönmesine yol açmış- tır. Bunlara sol söylemin kapitalizme entegre olan tutu- mu, eleştiri cılızlığı da eklenince ortaya çıkan tabloya şaşılmamalıdır. Sol üzerindeki ağır baskıların sahibi olan 12 Martve 12 Eylül sahipleri desağ politikacılar ka- dar bugünkü durumdan sorumludurlar. ••• "Şeriat isteyenler iktidara gelip de anayasayı değişti- rirlerse ne yaparsmız" sorusunun yanıtına gelince, bu- rada büyük birtrajedinin gölgesi yatmaktadır. Butoplum böyle bir yol ayrımina gelirse neler olacağını hiç kimse -soruyu soran genç de dahil- bilemez. Burada insanla- nn "kendi iradeleriyle yaşamak mı, dinsel iradeyle ya- şamak mı" sorusuna verecekleri yanıt önemlidir. Bu ko- nuda hangi güçler kullanılırsa yanıtların gücü de o dog- rultuda olacaktır. Bizim amacımız Türkiye'nin iaik, de- mokratik, özgürlükçü, çağdaş bir toplum olmasıdır. Biz yapılacak olanın. bu yoldaki engellerin kaldırılması ol- duğunu biliyoruz. Ama toplumun eşitliklere, kardeşçe yaşamaya giden çabaları 'teokratik şiddef\e kesilmek istenirse buna verilecek yanıt herkesi şaşırtacak boyut- larda olacaktır. Bunlan bugünden düşünmek herkesin yararına olur. Şırnak Idil'de gerginlik sürüyor DİYARBAKIR (Cumhuri- yet) - PKK mibtanlannın sal- dınsı sonucu 5 güvenlik görev- bsinin şehit olduğu Şırnak'm İdü ilçesinde gerginlik sürüyor. Diyarbakır'da yürütûlen ope- rasyonlarda ise öldürülen terö- rist sayışının 16'ya ulaşüğı be- lirtildi. İdiFde iki gece önce PKK militanlannın saldınsırun ardından, resmi obnayan soka- ğa çıkma yasağınuı devam etti- ği, vatandaşlann evlerinden çıkmadığı kaydedikü. Çok sayıda ev ve işyerinin yandığı il- çede esnaf, milyarlarca lirabk zarar meydana geldigjni, devlet yetkililerinin heyet göndermesi- ni bekleyeceklerini bildirirken olaylar sırasında gözalüna ab- nanlardan bazüannın serbet bırakıldığı öğrenildi. PKK baskını sırasmda şehit olan 5 güvenbk görevbsinin ce- nazesinin Cizre'ye gönderüdiği, cenazelerin burada düzenle- necek törenden sonra toprağa verilmek üzere doğum yerlerine götürülecekleri bildirildi. Olağanüstü Hal Bölgjs Vali- liği'nin açıklamasına göre Di- yarbakır'ın Lice ilçesinin kuze- yinde yer alan Kocameşe Tepe bölgesinde yürütûlen operas- yonlarda, önceki gün öldürülen 10 teröristin ardından dün de 6 terörist öldürüldü. Bölgede, 15 kaleşnikof ile bir roketatar elde edildı. Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmak amacıyla bölücü örgütten kaçan 2 terörist de, Diyarbakır'ın Ergani ve Bitlis'- in Güroymak ilçelerinde gü- venlik güçlerine teslim oldu. Van'm Saray ilçesinde, bul- duğu el bombası ile oynayan Cabbar Deniz adb çoban, bom- banın patlaması sonucu parça- lanarak öldü. Adana'da bir mağazaya bırakılan ses bom- baa patladı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle