Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 HAZİRAN1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOM 13
Devlet desteğinin olmaması, İran ve Nahcıvan'dan gelen kaçak hayvanlar sektördeki krizi arttınyor
Hayvancılık can çekişiyorKENAN BtLlZ
ERZURUM - Türkiye hay-
vancılığı her geçen gün kan
kaybediyor. İhracatın azalarak
ithalatın artması ve devlet des-
teğinin olmaması nedeniyle
hayvancıük can çekişiyor. Er-
zurum Tanm İl Müdürü Refik
Sfitbeyaz, İran, Nahcivan ve
Ermenistan'dan kaçak olarak
gelen hayvanlann büyük tehdit
oluşturduğunu belirterek Tür-
kiye'nin kaçak hayvan cenneti
haline geldiğini vurguluyor. Zi-
raat Fakültesi Zooteknoloji
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ay-
han Aksoy, "Otlaklarımız her
geçen gün azahyor. Meralar ye-
tersizleştikç^hayvaneüık güçle-
şiyor. Bir de devletin desteğini
kesmesi ve ardından hayvan ve et
ithalatı bu sektörde kıizi arttır-
dı"dedi.
Dünyada tanmsal ve hay-
vansal üretimiyle kendine ye-
terli 7 ülke arasında yer alan
Türkiye'nin hayvan varhğı bü-
yük bir krizle karşı karşıya.
Krizin başbca etkenleri mera-
lann hızJa yok olması, girdi fi-
yatlannın sürekli artması, dev-
let desteğinin bulunmaması,
kaçak hayvan sektörünün ge-
lişmeşi, ihracatın azalıp dışan-
dan ithalat yapılması olarak
gösteriliyor.
Hayvancıhk üzerine araştır-
ma yapan Atatürk Üniversitesi
Ziraat Faküîtesi Zooteknik Bö-
lümü Başkanı Prof. Dr. Ayhan
Aksoy, hayvancılığın gerileme-
sinde başhca etkenin otlak ve
meralann tahrip edilmesi
olduğunu söyledi. Aksoy.
doğuda meralann son derece
bozuk olduğunu belirterek
müşterek mera sorununun bir
an önce çözülmesi gerektiğine
dikkat çekti. Aksoy. "Göçer
koyunlar ve diğerleri meralan
kötü duruma sokmuştur.
Ekonomik hayvancılığın en
önemli temeli çayır ve meralann
böigede yıliardır korkunç bir
Tavukçuluksektörüde teküyor
POLATYHMAZ
AFYON - Tavukçuluk
sektöründe yaşanan kriz,
günde ortalama 2 müyon
yumurtanın üretildiği ve
yumurta piyasasuun be-
Kriendiği Afyon'da mah-
yetinin yan fiyatma an-
cak alıcı bulabiür duru-
ma düşurürken. tavuğu
da pazara döktü. Canlı
tavuğun ûçü 50, yolunup
temizJenmiş tavuğun üçü
ise 60 bin liradan satıiı-
yor. Sektördeki kriz, ti-
cari kuruluşlan bir bir
harekete geçirirken piya-
sada henüz 'yaprak
kmuidannş değiL'
Ekipman ve yem fiyat-
lanna son aylarda yapdan peş peşe zam-
lar, başta Âfyon olmak üzere Başmakçı
ve Şuhut'ta üreticileri zor durumda b»-
rakırken. 2 binden fazla çiftlikte 10 mil-
yondan fazla tavuğu da 'btcak' aiüna
yaürdı. Zor durumdaki çiftlikler yem fi-
yatianndan kurtulmak ve tıakte kavoşa-
bihnek' amaayla piyasaya bol miktarda
tavuk sürünce, pazarda hıziı birfiyatdü-
şüşü yaşandı ve daha önce 40 bin liraya
satılan canlı bir tavuk 15 bin liraya kadar
düştü. Şu anda pazarda canlı tavuklann
3'ü 50 bin liraya alıa beklerken marketler
ve şarküterilerde yolunup temizlenmiş ta-
vuİdann 3'ü ise 60 bin liradan satışa sunu-
luyor.710 yumurta üreücisinin 4 milyon
300 bin kapasiteli çiftükte 3 milyon tavuk
bulundurduğu ve gürüük 2 milyon civa-
nnda yumurta elde ettiği Afyon'da, Tica-
ret ve Sanayi Odası geçen günlerde bir
toplantı düzenkyerek çiftlik sahipleri ile
yem üreticilerini bir araya getirdi.
Toplanüyı düzenleyen ATOS'un Yö-
netim Kurulu Başkanı Çetin Alpı, Ziraat
Bankası'nın yumurta üreticisine vermiş
olduğu kredi plasrnaniannın artünlmaa
gerektiğini ifade etti.
Bu arada, Afyon Ticaret Borsaa Yöne-
tim Kurulu Başkanı Recai Yıanutunığ da
32 ülkenin dahil olduğu Businnes Coope-
raüon Centre'a (BRE)
başvurdu. Yumuturuğ,
aynca Tîcaret, Maliye ve
Tanm bakanhklan ik,
Başbakaniığa da krizin
çözülmesi için başvurduk-
lannı söyledi.
İç piyasada yeterince ta-
lep olmaması nedeniyle
bin 200 liraya mai oian
yumurtanın yan fiyaüna
satıldığmı belirten Yu-
muturuğ, dış pazara açı-
Imarun kaçırulmaz oldu-
ğuna işaret etti.Kayseri
Ziraat Odası Başkanı, yu-
murta üreticisı Emin Yıl-
maz, konuya ilişkin
yaptığı açıklamada, "Kay-
serfde üretkinin eliadeki 1
milyon tavukran 500 bin
adedi kesime gönderildi"
dedi.Sattıklan her yumurtadan meüdnin
600 lira zarar ettiğini anlatan Yılmaz,
"Son günlerde üretki yfizde 80 verimli ta-
vuğuou bile kestiriyor. Kayserfde 1 milyon
yumurta tavuğuadan 500 bine yakını kesi-
me gönderildj. Sayının bu kadar artması
canlı tavuk fiyatlaruıt da düşürdü. 2 kilo
gelen bir tavuk 10-12 bin lira arasında
saöhyor"dedi
Emin Yılmaz, yumurta sektöründe ya-
şanan krize rağmen, devletin hala tavuk-
çulukfa ilgili yeni yatınmlara teşvik primi
uyguladığmı, bu teşviklerin kaldınlması
gerektiğini kaydetti.
şekilde tahrip edilmesi. Bunun
sonucu kaba yem sağlanamıyor.
Mera kanunu yıliardır yok. Bir
hazırlandı, ağalarınara
bir nedeni olarak devlet desteği-
nin olmaması gösteriliyor. Ta-
nm il müdürlükleri. hayvancılı-
ğın geliştirilmesi amacıyla sıfır
baskısıyla çıkmadı. Böyle bir faizli kredi açtılar. 1994 yılıbaş-
yasaylâ meralar özelJeştirilecek- lannda Tanm Orman Bakanlı-
ti. Meralar şahıslara verüirse ğı tarafmdan başlatılan uygula-
sorun kalmaz" şeklinde konuş- madan başta Erzurum olmak
tu. üzere Doğu Anadolu'da yarar-
lanan besici yok. Prof. Ayhan
Devlet desteği yok Aksoy. devletin ciddi bir hay-
~ — —; ~ vancıhk politikası olmadığını
Hayvanahktakı knzm başka i f a d e ^ ^ ş u n l a n ö l d i
"Hayvancılık yeteri kadar
sütnanse edilmivor. Pahalı yem
yediriyorsun, maliyet artıyor.
Buna karşın iiriin çok ucuz. Et
Balık Kurumu'nun müdahalesi
ile et fiyatlan yükselmiyor.
Türkiye, hayvancılık
memJeketiyken et, süt üriinü
ithal ediyonız."
Bu arada yapılan araştırma-
lara göre 1980 öncesi bir hayva-
na 4 hektar mera düşerken
bugün 1 hay-vana ancak 1 hek-
tar mera düşüyor. Uzmanlara
göre bu rakamın en az 8 hektar
olması gerekiyor. Yine hayvan-
cılığı olumsuz etkıleyen başka
bir neden de küçük işletmeler.
Türkiye'de 4 milyonun üzerin-
de işletme bulunuyor.
Bu rakam ABD'de 2 milyon.
DİE araştırmalanna göre
Türkiye'de işletme başına 3
hayvan düşüyor. İşletmenin ve-
rimli olabilmesi için en az 30-50
hayvan düşmesi gerekiyor. Bu
durum işletmelerin devlet
imkanlanndan faydalanmasını
da engelliyor.
Nüfusun yüzde 59'unun ge-
çim kaynağı olan hayvancılıkta
başka bir sorun ise veteriner
hizmetleri. Veteriner Hekimleri
Odası ve üniversitenin araştı-
rmalanna göre 1 kilogram yem
5 bin lira ve 8 kilogram yemden
1 kilogram canlı ağırlık yapı-
yor.
Erzurum Tanm İl Müdür
Yardıması Refik Sütbeyaz,
Güneydoğu ve Doğu sınırlann-
dan İran, Nahcivan ve Erme-
nistan'dan kaçak hayvan geldi-
ğini belirüyor. Yeni gelen ka-
çak hayvanJar, gerekü denetim
ve kontrollerin olmaması nede-
niyle taşıdıklan hastahklan
başka bölgelere de rahatlıkla
ulaştırabiliyorlar. Sütbeyaz,
kaçak hayvanlann ucuz olduk-
lan için tercih edildiğini belirtti.
İthalat ihracat dengesi
değişiyor
Hazine ve Dış Ticaret Müste-
şarlığı'nın istatistiklerine göre
canlı hayvan ihracat ve ithalat
rakamlan 1985 ve 1990'da şöy-
le gelişti: 1985 yılında ihraç edi-
len canlı hayvan sayısı 6 bin baş
sığır, 2 milyon 200 bin baş ko-
yun, 1990 yılı sığır ihracatı yok,
koyun ihracatı 2 milyon 614
bin.
Aynı dönemlerde ithalat ise 1
milyon 985 bin baş sığır, 11 bin
baş koyun, 1990 yılı 183 bin baş
sığır. 2 bin baş koyun. Yine
aynı dönemin ithalat tablosu
ise şöyle: 1985 ihracat; 4 bin 240
ton sığır, 35 bin 300 ton sığır.
1990 yılı et ihracatı rakamlan
sığır 300 bin ton, koyun 7 bin
145 ton.
Aynı dönemlerde ithalat ise
1985 yılı 9 bin 773 ton sığır, 53
bin ton koyun, 1990 yılında 375
bin 18 ton sığır, 702 bin ton ko-
yun eti ithal yoluyla ülkemize
girmiş.
Yap -İşlet- Devret modeliyle gerçekleştirilecek yatınmlara ilişkin yasa ile birçok projenin gerçekleşmesi engellendi
Hükümet, megaprojeleri kendfei vurduANKARA (Cumhuriyet Biirosu) -
Hükümet. yürürlüğe giren Yap-İşlet-
Devret modelinegöre gerçekleştirilecek
yatınmlara ilişkin yasa ile çok sayıda
büyük projenin gerçekleşmesini engel-
ledi. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle dış
kredi bulmakta zorlanan Türkiye'nin.
"kendi eliyle kendini vurması" anlamına
gelen yasayla. sonuçlanma aşamasına
gelmiş İzmit-Körfez ve Çanakkale Bo-
ğazı köprülerinin yapılması da bürok-
rasinin calışma hızına bağlandı. Gün-
demden çıkan projelerin işlerlik kazan-
ması ancak Yap- Işlet-Devret yasasına
göre ilgili yönetmeliklerin çıkanlması-
ndan sonra mümkün olacak.
Türkiye'deki büyük yatınmlann
ekonomik sıkıntı nedeniyle durdurul-
duğuna dikkat çeken kaynaklar. Yap-
İşlet-Devret açısmdan önemli fırsat-
lann bulunduğunu belirtiyorlar. Dün-
ya ekonomisindeki durgunluğun aşıla-
mamış olması nedeniyle. uluslararası
sermaye. yaünm yapacak yer anyor.
Bu açıdan, Yap-İşlet-Devret projeleri
için kredi bulunması kolaylaşıyor.
Türk ekonomisindeki bunalım nede-
niyle doğrudan dış kredi bulunmasının
güçleştiği bir dönemde, Yap-İşlet-Dev-
ret projeleri için başvurular artıyor. An-
cak TBMM'den 13 haziranda çıkan
yasa, Türkiye'nin bu şansını önemli bir
tspanyol fîrmayla 800 milyon dolarlıkÇanakkale Boğazı'ndaki köprii projesi için eski Yap -tşlet -Devret
düzenlemeleri çerçevesinde ilke anlaşmasına vanlmıştı.
latı, Hazine Müsteşarlığı ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı'nın ortaklaşa olarak bir
yönetmelik hazırlaması hükmü yer alı-
yor. Kaynaklar, bu kurumlann bir ara-
süre için kaçırmasına yol açtı.
Yasa. Yap-İşlet-Devreun uygulan-
masına ilişkin esaslann, Bakanlar Ku-
rulu'nun çıkaracağı yönetmelikle dü-
zenlenmesini öngöriiyor. Yasada. Ma- ya gelerek Yap-İşlet-Devret'in uygu-
liye, Bayındırlık. Ulaşürma ve Sanayi
bakanlıidanyla Devlet Planlama Teşkı-
İama esaslannı oluşturacak yönetmeli-
ği Bakanlar Kumlu'na sunmasının.
aralannda hiç anlaşmazlık cıkmaması
durumunda bile, en kısa sekiz ayda
hazırlanabileceğine dikkat çekiyorlar.
Bu gecikmeden en çok etkilenecek
olan projelerin İzmit Körfezi'nde ve
Çanakkale BoğazTnda yapılacak köp-
rülerle ilgili projeler olduğu belirtiliyor.
İzmit Körfezi projesinde. çok sayıda il-
gili yabancı firmanm bulunması nede-
niyle ihale yapılması kararlaştınlmıştı.
İhaleyle ilgili hazırlıklar sona erdirilmiş
ve bu yaz ihaleye çıkılacak noktaya ge-
linmişti. Yeni çıkan yasa uyannca ilke-
ler belirlenmediği ve yönetmelikler çı-
kanlmadığı için ihaleler bürokrasi en-
gelıne takıldı.
Çanakkale Boğazı'ndaki köprü için
ise İspanyol Fabricanos Militares fır-
masmın liderliğinde ve Krupp çelik fır-
masının da içinde bulunduğu konsorsi-
yum, gerekli yabancı krediyi bulduğu-
nu bildirerek başvuru yapmış bulunu-
yor. İspanyol fîrmayla 800 milyon do-
larlık bu proje için eski Yap-İşlet-Dev-
ret düzenlemeleri çerçevesinde ilke an-
laşmasına vanlmıştı. İlke anlaşmasına
göre ihale yapılmadan görevi üstlene-
cek olan İspanyol fırma, bütün krediyi
sağlayacak ve İcredi için Hazine garan-
tisi istemeyecekti. Bugüne dek gerçek-
leştirilmeye calışdan Yap-İşlet-Devret
projelerinin büyük kısmı Hazine'nin
kredilere garanti vermemesi nedeniyle
aksamıştı. Kaynaklar, İspanya Başba-
kanı Felipe Gonzalez'in seçim bölgesin-
deki çelik sektörünün içinde bulunduğu
bunalımı aşabilmesi için fırmanın. Tür-
kiye'deki proje için garanti istemediğini
vurguluyor.
ANKARA PAZARI
DÜNYA EKONOMÎSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
1
Dolar 100 ven duvarım deldi
H
afta ortasında ABD Doları ilk defa 100
'yen'in altına düştü. Sonra Federal
Reserve Başkanı Alan Greenspan'ın
demeci ve Japon Merkez Bankası'-
nın desteği ile tekrar yükseldi ve haf-
tayı 101.2 ile kapattı. Citib'ankın Londra'daki baş
döviz stratejistı Neil Mac Kinon'a göre "birinci
raund bitmişti. Ancak daha ikinci raund vardı"...
Petrol fiyatlarının yükselmeye başladığı bir or-
tamda Avrupa ülkelerinin, bir dahaki sefere do-
ları desteklemek için Japonya'ya benzer bir tu-
tum takınmaları ise uzak ihtimal. Uzun vadeli bir
bakış. doların düşmesinin kolay kolay durduru-
lamayacağını gösteriyor. Hafta boyunca dünya
borsaları da çok yüreklendirici değildi. Wall Stre-
et özellikle kötü p>erformans gösterdi: Dow-jones
beş günde toplam 130.96 puan (yüzde 2.8) düştü.
'Piyasalar akıl dışı davranıyor' mu?
Birçok analiste göre yatırımcıların dolara karşı
tutumlan ve borsanın gidişatı akılcı değil. öyle
ya, ABD, rakiplerinden daha güçlü bir ekonomik
toparlanma yaşıyor. Enflasyon yok, işsizlik ya-
vaş da olsa azalıyor, yatırımlar artıyor. Alan Gre-
enspan da bu görüşte, "Piyasalar, önünde so-
nunda ekonomik gerçekleri görecekler" diyor.
Daha tarafsız gözlemciler, örneğin Financial Ti-
mes'dan Barry Riley'e göre ise bu gelişmelerin
arkasında, aslında, yatırımcıların ekonomik ger-
çekleri görmesi yatıyor. ABD ekonomisi belki bir
ekonomik toparlanma yaşıyor ama, büyük bir
bütçe açığı, cari açık ve tasarrufların düşük ol-
ması gibi sorunları var. Diğer taraftan yatırımcı-
lar, Almanya ve Japonya'da da ekonomik topar-
lanmanın başladığını görüyorlar. Üstelik bu eko-
nomik toparlanma Japonya'da denk bir bütçe ve
muazzam bir dış ticaret fazlası ile Almanya'da
da ABD'den çok daha olumlu iç ve dış dengelerle
ve her iki ülkede de çok daha yüksek tasarruf
oranlarıyla birlikte gelişiyor. Bu yüzden
yabrımcılar, faizlerin ve enflasyonun artma
J
olasılığı daha düşük ülkelerin paralarını, yen ve
markı dolara tercih ediyorlar. Diğer taraftan
yatırımcılar ABD'deki hızlı büyümeyi, ABD'nin
uzun vadeli üretim potansiyellerinde ciddi bir de-
ğişiklik sezemedikleri için, enflasyonist basınç
ve erken ısınma olasılığı taşıyan bir tehlike işare-
ti olarak görüyorlar
Bu yüzden borsalar
düştüğünde en fazla
ABD'nin, en az da Al-
manya ve Japonya nın
etkilendiği görülüyor.
Bu manzaraya, ABD
ile Japonya ve Alman-
ya gibi ülkelerin eko-
nornileri arasındaki,
yukarıda işaret ettiğim
farkı gözden kaçırma-
dan, Almanya ve Ja-
ponya'da ekonomik to-
parlanmanın hızlan-
masına paralel olarak
faizlerin oralarda da
artması olasılığını ek-
leyelim. Bu, bizi do-
ların yanı sıra daha bir
süre global tahvil ve hisse senedi piyasalannın
da eğilimsel olarak zayıflamaya devam edeceği
beklentisine götürür.
1970'lerde devletlere uzun vadeyle borç veren
mali piyasalar. daha sonra faizlerin ve enflasyo-
nun artmaya başlaması ile yatırımcıları büyük
zararlara soktular. Şimdi, yatırımcılar, aynı duru-
ma bir daha düşmek istemiyorlar. Tahvil piyasa-
larındaadetabir "£>oyfrof"yaşanıyor. Diğer taraf-
tan belli başlı ekonomiler bu önümüzdeki döne-
me, yüksek işsizlik oranları, hızla yaşlanan bir
nüfus ve yüksek devlet borçları ile giriyorlar.
Çoğu hükümetlerin önünde muazzam bir sosyal
harcamalar faturası, bütçe açığı, dolayısıyla yük-
sek borçlanmaya gereksinimleri var Oysa, geri-
lemekte olan tahvil piyasaları hükümetlerin
borçlanmasını zorlaştırıyor. öyleyse, devietler
sadece zayıflayan paraları desteklemek ya da
enflasyonist basıncı hafifletmek için değil, aynı
zamanda borçlanma gereksinimleri (tahvilleri
satabilmek) için defaizleri arttırmak zorunda ka-
lacaklar. Hükümetlerin elindeki seçenekler şöy-
le: Ya faizler
ve vergiler
hızla yüksele-
cek ya da
emisyon ar-
tacak. Her ikisi
de borsa için
iyi haber de-
ğıl. Görüldüğü
gibi güçlü
ekonomik to-
parlanma enf-
lasyon getire-
cektir korku-
sunun, bugün.
doların ve tah-
vil piyasa-
larının gerile-
mesi şeklin-
deki etkisi, ge-
lecekte, yüksek vergi ve faizi ya da yüksek emis-
yonu zorlayarak, doların ve piyasaların daha da
zayıflamasının koşullarını hazırlayarak bir fasit
daire oluşturuyor. Gerçekte ise sorunun kökleri,
piyasaların arkasında, üretim ve teknoloji alanı-
nda, ABD'de tasarrufların düşük kalmasında, Av-
rupa'da, büyümenin, işsizliği ve sosyal gerginlik-
leri azaltmaya yetmemesinde, kısaca halen sür-
mekte olan ekonomik krizde yatıyor.Gözlemler.
ister istemez gelecek sefer, yüksek enflasyon ve
durgunluğun birlikte kapımızı çalabileceğine de
işaret ediyor. Gelecek ekonomik durgunlukla il-
gili olarak iki noktaya daha dikkati çekmek istiyo-
rum. Birincisi ABD. Almanya ve Japonya arası-
ndaki denge ile ilgili. Yen ve DM'nin dolara göre
bu kadar yükselerek rekabet güçleri üzerinde
olumsuz bir etki yapmasına rağmen, bu iki ülke-
nin beklenenden daha güçlü bir ekonomik topar-
lanma sürecine girmiş olmaları son zamanlarda
ABD'nin ekonomik üstünlüğünün geri geldiği ve
liderliğini tekrar güçlendirdiği şeklindeki spekü-
lasyona son veriyor. Bu koşullarda bir dahaki
durgunlukta uluslararası ekonomik ve politik çe-
kişmelerin çok daha keskin bir şekilde yaşan-
ması beklenebilir. Ikincisf, ise global düzeyde
yeni bir srnıf şekiltenmesi ile ilgili. Bir taraftan,
merkez ülkelerde borsa ve tahvil piyasalarında
bir gerileme yaşanırken, diğer taraftan, global-
leşmenin devam etmesi için gelişmekte olan
ülkelerde su, haberleşme, taşımacıhk, iletişim,
enerji gibi altyapı yatırımlarının daha da gelişti-
rilmesi gündeme geliyor (VVorki Development
Report). Bu ikisinin çakışması, gelişmekte olan
ülkelere olan sermaye akışının hızlanacağını
gösteriyor. Bu süreç, geçtiğimiz durgunluk sı-
rasında hızlanan globelleşme üzerinde büyüyen
ve daha şimdiden "gelişmekte olan piyasalara"
yerleşmiş olan global yatınm fonlan eliyle ilerli-
yor. Bu fonlar hızla gelişmekte olan ülkelerin yö-
netimleri karşısında IMF veya VVorld Bank'a ben-
zer bir etki ve müdahale gücü kazanıyorlar; ge-
lişmekte olan ülkelerin hükümet politikaları üze-
rinde (örneğin ulusal paranın aşırı değerli tutul-
ması, mali sektörün sanayı aleyhıne desteklen-
mesi gibi) söz sahibi oluyorlar (Wall Street Jour-
nal 20 Haziran). Devletler arası ilişkılerden doğ-
rudan etkilenen IMF ve Dunya Bankasının yerini
şimdi, devlet müdahalesinden nıspeten
bağımsız, tek tek isimlerini dahi saymak müm-
kün olan ve devlet yöneticileri ile teke tek görüşe-
rek pazarhk yapabilecek güce, ülkelerin para-
larının değerini belirleyecek etkiye sahip, çok az
sayıda fon yöneticisi alıyor.Evet durgunluktan
çıkıyoruz ama, yeni bir durgunluğun ilk işaretleri
olmasa bile, bileşenlerini şimdiden görmek ola-
naklı, Global ekonomik kriz devam ettiği sürece,
her durgunluğun bir öncekinden şiddetli olması
ise neredeyse bir doğa yasası...
YAKUP KEPENEK
Geleceğin Işığını Satmak
Kamu yönetiminde her gün yeni bir "çürümüşlük" ser-
gileniyor. Bunlarınsonu gelmiyor. Gerçekte, "görünen"çü-
rümüşlükler, bir buzulun su üstünde kalan bölümü gibi gö-
rünmeyenlerin çok küçük bir bölumüdür.
Bu tür bir "kamu yönetimi", gûncel olaylara ve hırsızlık-
lara boğulduğundan uzun dönemli politika üretemıyor.
Oysa başta özelleştirme olmak üzere birçok konuda yeni bir
döneme giriliyor. Ülke ekonomisınin geleceği açısından çok
önemli iki sektör, teleiletişim, yanı PTT'nin T'si ve enerji sek-
törlerinde önümüzdeki günlerde hızlı bir özelleştirmeye gi-
dileceği anlaşılıyor.
Dünya ekonomisi, günlük para ve taşınır-taşınmaz mal
alım satımı oyunları bir yana bırakılırsa, sürekli karlı olan ya
da "yüksek sömürü" olanağı sağlayan iki alan gösteriyor.
Bu alanlar, "enerji" ve "yeni teknoloji" üretimidir. Enerji ve
teknoloji, tekelci karını en çoklaştıran sektörlerdir. Doğallı-
kla yüksek getiri oranı, sermaye için olağanüstü çekıci bir
nokta yaratıyor. Çekicilik, "sudan ucuza özelleştirme" sı-
tmasına tutulan "azgelişmişler" söz konusu olunca da "da-
yanılmaz "oluyor. Çünkü enerji, adı üstünde güçtür, erktir;
ısı ve ışık demektir.
Bir başka önemli nokta daha var; yapılan incelemeler,
enerji tüketiminin gelişmekte olan ülkelerde göreli olarak
çok daha büyük oranda artacağını gösteriyor. Araştırma so-
nuçları, enerji tüketiminin önümüzdeki onyıllarda OECD
ülfcelerinde yılda ortalama yüzde 13 oranında artacagjnı,
buna karşılık gelişmekte olan ülkelerde yıllık tüketim artışı
oranının ortalama yüzde 4.5 olacağmı gösteriyor.
Enerji kullanımı, yaşam düzeyinin önemli göstergelerin-
dendir. Türkiye'de "kişibaşına enerji tüketimi", en sori veri-
lere göre, OECD ortalamasının "altıda biri"düzeyındedir.
Geçen onyıl boyunca Türkiye'nin enerji tüketimi çok yük-
sek bir oranda yılda yüzde 8 5-9 dolayında artmıştır; gelecek
yıllarda da tüketimin yüzde 8 dolayında artacağı öngörül-
mektedir. Açıkçası Türkiye pazarı, gelişmekte olan ülkeler
ortalamasının yaklaşık "iki katı", OECD ortalamasının da
"altı katı" oranında büyüyecektir.
Otağanüstü büyüme ve kar olasılığı, Türkiye enerji pa-
zarının yağmalanması için bir dürtü oluşturmaktadır. Ancak
ülkede yaşanan olumsuzluklar sektöre de yansıyor. Sektör-
de her gün yeni bir olumsuzluk yaşanıyor. Türkiye Elektrik
Kurumu (TEK) sağlıklı ön hazırlık yapılmadan ya da gerek-
siz olarak ikıye bölünmüş ve iki ayrı KİT oluşturulmuştur. Bu
bürokratik genişleme, Enerji veTabiı Kaynaklar Bakanlığı'-
na egemen olan siyasal görüşün buralarda örgütlenmesine
olanak vermıştir.
Görünen, enerji sektörünün hızla özelleştırileceğidır. An-
cak, öbür konularda olduğu gibi enerji sektörünün özelleşti-
rilmesi konusunda da ne teknik ne de yasal anlamda sağlıklı
bir ön hazırlık yapılmıştır. Kaldı ki bir doğal tekel olan enerji
sektöründe rekabet ortamı oluşturma olanağı, gelişmiş eko-
nomik yapılarda bile çok çok sınırlıdır.
Enerjinin her yönüyle nasıl bir büyük sorun olduğu, 1974
sonrasında acı ile yaşanmıştır. Hemen tüm ülkelerde enerji
üretimi ya tümüyle kamusaldır, yani KİT özelliğı taşır ya da
çok sıkı bir "toplumsal denetim" altındadır. Demokrasinin
emekleme evresini yaşayan ülkelerde toplumsal denetimin
yerini nasıl rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlığın aldığı da yaşa-
nanlardan öğrenilmiş olmalıdır.
Enerjj sektörünün özelleştirilmesi yoluna giden Ingiltere,
başta kömür üretimi olmak üzere, pek çok sektörde yan
olumsuzluklar yaşamaktadır. Avrupa Birliğı de enerji konu-
sunda geleneksel "aşırıulusalcı"yaklaşımları nasıl törpüle-
yeceğinı tartışıyor.
Güvenilir, ucuz ve sürekli enerji sağlanması, ekonomik ve
toplumsal gelişmenin belirleyici öğesidir. Enerji; gün,ümüz-
de her türlü mal ve hızmet üretimınin, özellikle de sanayi
üretiminin en temel girdisidir. Doğal kaynakların dengeli
değerlendirilmesi, kömür ve nükleer atıklar gibi "çevre
sağlığını"doğrudan ilgilendiren konular, ülkenin enerji poli-
tikasmı yansıtır.
Ülkeler sudan kömüre, rüzgardan petrole ve doğalgaza
uzanan değişik enerji kaynaklarını öncelıkle olabildiğince
"yabancılara az bağımlılık" ve verimlilik ilkesine göre de-
ğerlendiriyor.
Enerji üretim ve dağıtımı yabancı özel sermayeye bı-
rakıldığırtda, bu yaşamsal nokta bir yana bırakıldığı gıbı, ör-
neğin sanayının rekabet gücünü arttırma türünden somut
bir sanayileşme polıtıkasının uygulanması olanağı da çok
sınırlı kaiacaktır.
özetle, Türkiye bu ışık veren alanı, getirisini-götürüsünü
sağlıklı bir ortamda değerlendirmeden yabancı tekellere
sunmak için çırpınıyor. Geleceğini satıyor.
Türkiye, yoğunlaşan çelışkileri yaşıyor. Yolsuzluk, rüşvet
ve hırsızlık, bir ahtapot gibi kamu yönetimini sarmış bulunu-
yor. Güvenlik güçleri, savcı ve polis, bunları kovuşturacak
yerde TBMM'yi kuşatıyor, düşünür yazar ve sanatçıları öl-
dürenleri yakalayamıyor ya da insanları "salt düşünceleri
nedeniyle" baskı altında tutuyor.
Yıliardır sürdürülen bu "düşünce düşmanlığı" bakın mey-
vesini nasıl veriyor... Beyinsel ışıklar köreltilırken elektrik
ışığı da yabancılara satılıyor.
ÎLAN
UZUNKÖPRÜ ASLÎYE HUKUK
HÂKİMLİĞt'NDEN
1993/69
Uzunköprü Atatürk Mahallesi Ferahim Sokak No: 25'te ika-
met eden Birsen Kahraman vekili tarafmdan,
Cengiz Topel Mah. Talatpaşa Caddesi No: 32 Saruhanlı adresinde
ikamet eden Yunus Kahratnan akyhine mahkemernizden ihtar kara-
n verilmesi talep edılmiş olup davalının adına çıkartılan tebligatın
tebliğ edilemediğı ve adına çikanlacak tebligatlann tebliğ edileceği
adresinin belirlenemediğinden tebligat ve karann ılanen yapılmasma
karar verilmişür.
Bu nedenle davah eş Yunus Kahraman'ın evli olduğu eşi Birsen
Kahraman ile birlikte ikamet edebileceği mesken temin etmesi, temin
ettığinde adresi ihtar isteyen eşine bildirmesi bunlan yapmadığı tak-
dirde ilanın gazete ile yayımlandığı tarihten itibaren bir ay sonra hak-
kında terke dayah olarak boşanma davası açılacağı hususunun ihtar
olunmasına ve bunun ilanen tebliğine davetiye yerine geçerli olmak
üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 49132
CEYHANSL LH HUKUK MAHKEMESt
SATIŞ MEMURLUĞL 'NDAN
DosyaNo: 199327 Saüş
Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemesrnin 10.6.1993 gün ve 993,6-499
sayüı karan ile satılmasına karar verilen Ceyhan'ın Toktamış köyüne
ait 814 ve 816 numaralı parsellerin,
I. satışın 814 numaralı parsel 12.9.1994 günü 14.00-14.20 saatleri
arasında.
816 numaralı parsel 12.9.1994 günü 15.00-15.20 saatleri arasında
Ceyhan Belediyesi mezat salonunda açıkartürma suretiyle yapılacak-
Ur. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %75'ini ve rüçhanlı alacak-
lann mecmuunu ve saüş masrafmı gecmesi şartıyla ihale olunur.
böyle bir bedeDe alıa çıkmazsa en çok artüranın taahhüdü baki kal-
mak üzere,
814 numarab parsel 22.9.1994 günü 14.00-14.20 saatleri arasında
816 numaralı parsel 22.9.1994 günü 15.00-15.20 saatleri arasında
aynı yerde ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı
alacaklılann alacağını ve saüş masraflannı gecmek şartıyla %40'ını
verene peşin para ile ihale olunacağı davalıJardan Osman oğlu Murat
Dönmez'e 7201 sayılı Tebligat Kanunu gereğince saüş ilanı tebliğine
kaim olmak üzere ilan olunur. 17.6.1994
Basın: 49022
PERDEARALIĞINDAN
NadirNadi
4. bası 70.000 (KDV içinde)
Çoğdoş Yaymları TürkocağıCad 39-41 Cağaloğlu-İstanbul
Ödemeli gönderilmez