Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21HAZİRAN1994SAU
12 ÜÇÜNCÜ BİNYIL'A DOĞRU
Ürdiin Veliaht Prensi El Hassan Bin Talal yüzyıllann rüyasını Cumhuriyef'e ya2xiı
Ortadoğubanşıiçinieni bir binyılhk döneme girer-
ken dünya ülkeleri ve bölgeleri
bir değişim akımıyla karşı
karşıyalar. Soğuk savaş ile bir-
likte iki rakip ekonomik sistem
arasındaki ideolojik çatışma da
sona erince eski yapılanmalar
ve itüfaklar gıderek sorgulan-
maya başlanıyor ve yetersiz bulunuyor. Eldeki
verileri inceleyip geleceğjmizin alacağı biçimi
araştırmanın şimdi tam sırasıdır.
Tüm dünyada iki eğilim görülmektedir:
İnsanlar etniîc ve dinsel bağlan, milliyetçiüğin
yarattığı bölünmelere yeğlemeye başladılar;
aynı zamanda güçlü bir bolgesel kimlik kavramı
da başgösterip Karadeniz'den Pasifik kıyılanna
kadar yayılıyor. Böylece hem daha küçük. hem
daha büyük kimlik gruplanna doğru bir hareket
gözleniyor.
Ortadoğu'da son birkaç yılda gözlenen en
önemli gelişme de Madrid'de başlayan banş ha-
reketidir. Daha az göze çarpan bir başka gelişme
ise uzun vadede aynı biçimde yeni bir devir açan
bir hareket olmaya adaydır. Bu gelişme, çok
yanlı banş hareketinin gölgesinde kalan bolgesel
bilinçlenmeye ve yeni bir kimlik oluşturmaya
yönelik bir akımdır. Böyle birgelişmenin alacağı
biçimleri araştırmadan önce, bu terimlerin bir
tanımlamasını yapmakta yarar var.
Ortadoğu'nun geleceği
küresel bakış açısına bağlı
Ortadoğu nedir? Ekonomistler, poliükacılar
ve akademisyenler bölgenin geleceği için bir yol
tayin etmeden önce eski tanımlamalan gözden
geçirip bölgede bir stok sayımı yapıyorlar. Böl-
gede çok çeşitli bir halk topluluğunun yaşadığı
tartışılmaz ama birçok tarihsel deneyim ve açıyı
paylaştıklan da birgerçek. Avrupa Birliği, Orta-
doğu'yu kavramsal olarak üç bölgeye ayırdı:
Mağrip, Maşnk ve Türkiye. Bölgenin tam or-
tasında yer alan Ürdün'ün bakış açısından
bakıldığında, Avrupa ve Asya kıtalanrun sırtına
ata binercesine oturmuş olan Ortadoğu her iki
kıtanın da sınırlanrun ötesine uzanır. Her iki kı-
taya da derin bağlarla bağlıdır ve arada kalan
Akdeniz, bir engelden çok birleştirici bir öğedir.
Bu bölge tarihsel, coğrafı ve ekonomik yöndsn
Türkiye'yı de içerir. Bu yaa için Avrupa Birliği'-
nin tanımlaması iyi bir başiangıç noktası oluş-
turmaktadır. Şimdi şu soruyu sormak duru-
mundayız: Ortadoğu nereye gidiyor?
Yalnızca bir askersel sorun
olarak ele ahnan geleneksel
güvenlik kavramının artık
geçersiz olduğuna
inanıyoruz. Bu kavram,
bölgenin kaynaklannı
sağlık, eğitim ve kalkınma
gibi konulardan çekip
ayırarak yıkıcı bir
silahlanma yanşına yol
açmıştır.
Biz Ürdünlüler, bolgesel ve yan bölgesel güçler-
den destek sağlayıp küresel bir bakış açısı geüşti-
remeyen Ortadoğu'nun bir geleceği olmayacağı-
na inanıyoruz.
Geniş bir bakış açısından ele alındığı zaman,
herhangi bir bölgenin ya da ülkenin, insanlığm
tümünden kopuk bir biçimde var olmasına artık
o'.anak yoktur. Hepimiz politikadan ekonomi-
ye, iletişime kadar tûm alanlarda karşılıklı
bağımlılık içindeyiz. Burada, çokkültürlülüğü-
müzden gelen eşsiz zenginliğimizi gözardı -et-
meksizin küresel kasaba yaşamının yadsınma-
yacak gerçeklerini kabul etmek istiyoruz. Bu-
nun içindir ki güvenlik ve gelişme gjbi bazı böl-
gesel konulara yeni bir yaklaşım gerekiyor.
Artık davranışlanmızın özünü rekabet ve çatı-
şmanın belirlemesi düşünelemez. Bu yeni devrin
anahtar sözcükleri, iletişim ve işbirliğidir.
PORTRE
IAvrupa'yı örnek alan
güvenlik ve işbirliği
Güvenlik konusunda bunun anlamı ise uygu-
lanabilen bölgesel güvenlik ve işbirliği kurum-
lan oluşturmak demektir. Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Konferansı (AGİK) bir örnek olabilir.
Bu örgüt, özelükle eski Yugoslavya'daki çatı-
şmalar konusunda payına düşen eleştirilerle
karşılaşmasına karşın banş zamanı için başanh
bir davranış kuralı hazırlamıs,tır. Ortadoğu'nun
da gereksinimi budur. Biz Urdün yöneticileri,
böyle bir kavramsal çerçevenin oluşturul-
masırun sürekli banşı sağlayacağına inanıyoruz
ye bunun için HelsinkTye Ortadoğu Güvenlik ve
İşbirliği Konferansı (ODGİK) için başvurduk.
Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın, banş
hareketinin yerini almayıp ona destek sağla-
yacak ve banşı gerçekleştirdikten sonra da tüm
taraflann yaranna olarak sürdürülecek bir geliş-
me olacağmı açıkça belirtmek gerekir. Bir
planın aynen alınmasını değil. esnek bir örneğin
uyarlanmasını öneriyoruz. Bize ivedi olarak ge-
reksinimimizi sağlayabildiği sürece seçenekli
önerilere tümüyle açıgız. Bu da karşılıklı güven-
lik ve işbirüğinin biünen güçlüklerinin dünya
çapmda geçerli bir biçimde tanımlanması ve
tartışıbnası için tarafsız ve iddiasız bir platfor-
mun yaratılmasıdır.
Yalruzca bir askersel sorun olarak ele ahnan
geleneksel güvenlik kavramının artık geçersiz
olduğuna inanıyoruz. Bu kavram, bölgenin kay-
naklannı sağlık, eğitim ve kalkınma gibi konu-
lardan çekip ayırarak yıkıcı bir silahlanma
yanşına yol açmıştır. Yaüıızca büyük yıkıcı bir
potansiyel oluşturduğumuz sürece bize güvenlik
sağlamıştır. Askeri güce verilen bu büyük önem
bize, karşılıklı çıkarlann, ortak girişimlerin, or-
taklık ve işbirbğinin doğuracağı derin ve anlamlı
güvenliği ne zaman sağlayabilmiştir?
Seçenekler bellidir. Askersel güç yerine güven-
Ekonomiyeilgi duyanbir prens
Ürrfâa Krafa Hüseyin'ın en küçûk kardeşi olan
Prens HHasan Bin Talal. 20 Martl947'de
dünyaya geldi. öğrenimini îngiltereOxford
Üniversitesi "Christ Oıurch CaBege^in Doğu
Bilimlen dabnda tamamladı ve aynı yerde
1988'de"master"iniyapti.i Nisan 1965'te
"Vefiafct Prtas" ilan ediidi. Bundan sonra
çeşitli ulusJararası topluluk ve komitelerin
kurucusu ve destekçisi olarak ülkenin
yaşamındâ önemli roi
oynarnayabaşiadı. Başlıca
ilgi duyduğu alanlar;
ekonomik planlama,
jeo-politik, eğitim, bilimsel ve
teknokyık gelişme, İslam
uygarhgı, insancıl yardıra ve
gençlik sorunlandjr.
Kral Hüseyin, Veliaht Prensi
1971 de"Ulusal Planlaraa ve
kalkmnıa Kurumu"nun
başuna getirdj. Prens Bin
TalaU98O'de*Kn*Kyet
tsbua Uygarlığı AraştırmaJar
Akadearisi"ni kurdu.
Akademı, İslam hukukunun
çeşitli yönkrini araştınp,
toplumun ve günün
koşullanna yanıt verecek İslamsal çözümkr
aramaktadır. Bu arada îslam uygarüğınjn
bilim ve kültüre katkıları da
araştınhnaktadır. Prens Bin Talal 198l'de
"ArapDSştaFonıiBu"nu kurdu. Resrni
yetJdlikrdışındaki Arapaydınlannın
kauldığı bu bağımsızdüşünce üretim
kurumu. aydınlarla karar aian yetkiüler
arasradaki kopukiuğu ve Arap dünyastnın
çauşuğı sorunlan gidermeye çalışıyor. BM
Genei Kurulu'nun 36. Birlesiminde**Yeni
Utasiarsraa InsancdDâzes" kuruimasmı
önerdi. Benitnsenen
öneri üzerine oiuşturulan komiteye ortak
başkanlanndan biri olarak seçıldi. Konutc,
ş y p ş
Göçmaâa ve YurtsmisşaB Kişkr. Sokak
Çocukl«n"gibi başhklaria çeşıdi raporiar
yayımiadı. 1982'deÜrdüngençiiğiiçinkurduğu
bir forumu 1988'de Arap gençlığini de
kapsayacak biçimde genişletti.! 98?"de Kra!i>et
Kararnamesi ilekurulan "Büim ve Teknoloji
Y&sek Kanıhı"nun başkanhğına gednlen
Prens Bin Talai, aynca son iki
yıldır Ordün'deeğitîm düzeyini
de yükseltmeye çalışıyor.
Eğîtim refonnu Ürdün'deki
etenan açığınj en son teknotojik
ve bilimsel yöntemierle
yetişüritmiş gençlerîe
kapatmayı amaçhyor.Yahudi
afcyhtarhğnlelslamiyet
akyhtarhğı arasindabenzertik
oiduğuna inananÜrdün
VeliabtPrensi'nin en
songörevlerindenbiriise
" Y h f i A k b U r t ^ l
Padaıaeııtolanırası Koasey
Başkariığı"dır.pTens. Araplarla
Yahudiler arasında
yakmlaşmaya katkıda
bulonmaya çabşmaktadır. 21
ülkenin onur madalyası ile
ödüllendirdiği Prens Bin Talal'a 1982'de
Istanbul Boğaziçi Üniversitesi "Fahri Bilta
Doktora* unva'nını verdi.
Ürdün'ü uluskrarası polo karşılaşmalannda
ternsil eden Veliaht Prens iyi bir sporcu...
Prensin bir başka ilginç yaru, tekvandoda
"Siyah Kuşak4. Das ve karatede ise "Siyah
Kaşak" sahibı oluşudur. Helikopter ve küçük
uçak pilofu da olan Ürdün prensinin bir tutkusu
isearkeolojidir. Eşı PrensesSarvafh, Pakistan'ın
ileri gelen bir ailesindendir. Prensesin babaa
çeşitli üücelerde büyükelcilik yapmış bir
diplomatür. Annesi ise büyükelçiiik ve
mutetvekilliği yapmış bir yazardır. Çiftin ûç kıa
ve bir oğlu bulunuyor.
PRENS EL HASSAN BİN TALAL
Ortak kaynaklannı herkesin çıkan için kullanan Ortadoğu, yüzyıllardır gerçekleşmeyen bir riiva...
üğin siyasal, ekonomik,
kültürel ve hukuksal
yönlerine önem vermeli-
yiz. Çünkü bunlar, or-
Ortadoğu'da kendine
yeterli ekonomilerin
gelişebilmesi ancak bölgesel
tışmalan banşçı yönden f • f i i
çözümleyip uzun vade- llCdrei yOlUyid
de önieyebiurier. GÜ- ge r ç e
kleşebilir. Demokratik
yapının kök salarak
y
venlik ve İşbirliği Kon-
i
»
T
~iv
?*
:
A
oIu
5
tu
™
r
bölgede, hatta bölge dışında
AGİK te de yer alan O 2 ;—« i
bazı ortak özlü kavram-
lar gereklidir: İnsan
haklanna saygı, demok-
ratikleşme ve çoğulcu
yönetime dujulan gü-
ven ve kısa vadeli ulusal
çıkarlan karşılıklı amaç-
lar uğruna terk etmeye
gönüllü olmak.
Bu çok iddialı bir görünümdür. Tamamen
banş ve işbirliği içinde, ortak kaynaklannı her-
kesin çıkan için kullanan bir Ortadoğu. Bu,
yüzyıllardır halklanmızın rüyası olmuştur. erişi-
lemeyen bir rüya. Ama kendi tarihimizde böyle
örnekler bulunabilir.
güçlülüğünü ve güvenliğini
sağlaması da ekonominin
gelişmesine bağlıdır.
lar.
IÇeşitliliğin desteklendiği ve
birliğin vurgulandığı çtrçeve
Bölgenin ruhsal ve sosyal yönden ilerici olan
zengin gelenekleri, çoğunlukla günümüzdeki
dehşet ve fanatizm görüntüleri arasında unatul-
maktadır. Ortadoğu dünyaya üç büyük din ver-
miş, yüzyıllarca sürebilen bir umut ve birlik çağ-
nsı yapmışür. Ve birleşik güvenlik doktrini bin
dört yüzyıl önce Arap çöllerinde uygulanmıştır.
İslamın ilk yıllannda Müslüman toplumlar
arasında bir anlaşma yapılmış ve bu anlaşmaya
Çeşitliliğin desteklendiği. aynı zamanda da
birliğin vurgulandığı bir kavramsal çerçeve, ge-
lecekte Ortadoğu'da ve başka yerlerde kurula-
cak güvenlik ve işbirliği sjstemlerini yönlendire-
bilecek en çok umut v^at eden bakış açısıdır.
Uygulamada bu nasıl başanlacaktır? Göz-
lemciler, tarih boyunca ekonominin birleştirici
güç oluşturduğuna dikkatimizi çekmişlerdir.
Antik Yunanistan'ın kent devletlerinden günü-
müz Avrupası'na kadar, ticaret ve yatınmın ki-
şileri, toplumlan ve ülkeleri birleştiren en önemli
öğe olduğu gözlenmektedir. Ortadoğu'da ken-
dine yeterlı ekonomilerin gelişebilmesi ancak
bölgesel ticaret yoluyla gerçekleşebilir. Demok-
ratik yapırun kök salarak bölgede. hatta bölge
dışında herkesin güçlülüğünü ve güvenliğini
sağlaması da ekonominin gelişmesine bağlıdır.
Bunun için bölgenin geleceğini kısaca özetlemek
istiyorum: Yepyeni bir Ortadoğu ekonomik dü-
zeni.
göre her toplum kendi
yasa ve geleneklerini
korumuş ve bu birlik,
banşı bozanlara bütün
olarak karşı çıkmıştır.
Böylece, birçok toplu-
mun çeşitlilikleri kabul
edilip desteklenmiş ve
toplumlararası düzey-
de banş sağlanmıştır.
Sayısız uygarlığın ve
imparatorluğun yükse-
liş ve çöküşünü izledi-
ğir.ıiz için bizler, böyle
bir sistemin bölgenin
ıhtnaçlanna en uygu-
nu olduğuna inanıyo-
nız. Çünkü böyle bir
sistem, hem tarihi ve
dini geleneklere hem de
bugünkü jeopolitik
gerçeklere uyum sağ-
Ortadoğu'nun; işgücünün. ticari mallann,
sennayenin ve hizmetlerin özgürce dolaşabildiği
bir serbest ticaret bölgesi haline gelmesi, bu
amaca yönelik önemli bir aşama olur ve bölge-
nin dünya ekonomisinde daha yaratıcı bir rol
üstlenmesini sağlar. Ortadoğu Serbest Ticaret
Anlaşması -genel hatlanyla NAFTA (Kuzey
Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) benzeri bir
MEFTA- haarlanırsa, bölge dünya ticaretinde
daha yaratıcı bir rol alabilir. Bu amaca ulaşmak
için tüm üretim araçlannın serbest dolaşımını
sağlamak gereklidir. Bu bakımdan, geçici işgü-
cünün haklan konusunda bir diyalog kurmak
hayati önem taşıyan koşullardandır. Zira kuzey-
deki işgücü fazlası ve güneydeki sermaye fazlası,
akla hemen işleyebilecek bölgesel bir ticaret an-
laşmasını getirmektedir.
Doğal olarak böyle bir rüyanın gerçekleşmesi
için daha önce birçok önemli sorunun çözüm-
lenmesi gereklidir. Banş koşullannda bile İsrail
ekonomisi ile bölgedeki diğer taraflann, özellik-
le de Arap-İsrail uyuşmazlığında rol alan ülkele-
rin ekonomileri arasındaki farklılık nedeniyle,
yavaş yavaş dengeli bir ilişki sağlamak için ge-
rekli önlemler alınmabdır. Avrupa Birliği'nde
İspanya ile Portekiz'in konumu bu yönden ince-
lenmeye değer.
IKaynakların birleştipilmesi
ve ortak sorunlar
Çatışmalann ekonomik mirasıyla baş etmek
ve bölgeyi işleyen. kendine yeterli bir ekonomiye
kavuşturmak için durumu GATT-EU (Genel
Gümrük ve Ticaret Anlaşması - Avrupa Birliği)
yaklaşımıyla ele almak en iyi yol olabilir. Ürdün,
sağlıklı bir ticaret ve yatınm düzeni yaratmak
için diğer ülkelerin -Cenevre ile Fransa arası-
ndaki serbest sınır anlaşmalan gibi- deneyimle-
rinin çok yararlı olacagına inanıyor.
Ahlak ve çevre
konulannda sağlam
ilkelere dayanan bir
Ortadoğu Enerji
Anlaşması, bölgenin
geleceğini biçimlendirmek
için taraflann
işbirliğini ve aktif rol
almasını sağlamakta
öncü olacaktır.
Avrupa Komisyonu geçenlerde Ortadoğu'da
işbirliği için ortak bir taban yaratılması gerek-
tiğini bıldirdi. Bu konudakı bir bıldınm:
"Ortaklık dengeli bir ekonomik gelişme gerek-
tirir. Başarılı bir işbirliği için bölgedeki ortak
adaylannın gelir düzeylerindeki farklılıkları
azaltmak koşuldur" diyor ve şöyle devam edi-
yor:
"İşbirliği iki yönlü olmalı: Kaynaklann birleş-
tirilmesi ve ortak soruniarın ele alınması... Ve bir
noktada mal, hizmet, sermaye ve işgücünün ser-
best doiaşınunın sağlanması."
Bölgeye ve bölge halklanna hizmet getirecek
gelişim projeleri için uluslararası yatınm çok ge-
reklidir. Bu projelerin sağlam kavramlar üzerine
kurulup uluslararası fınans kuruluşlannın, hü-
kümetlerin ve çokuluslu şirketlerin tümünün
desteğini kazanması da aynı derecede önemlidir.
İnsanlann işbirliği ile güvenliğini aynı anda
sağlamak için çalışılmalıdır.
Enerji düzeni herkesin
çıkarına hizmet etmeli
Bu önerilerin birçoğu anlaşılması zor görüne-
bılır. Belirli konular tek tek ele alındığı zaman,
önerilerin ne kadar sağlam olduğu ortaya çıka-
caktır. Bu amaçla, kısaca petrol konusunu ele
almak istiyorum. Enerji; hem sanayileşmiş ülke-
ler, hem de gelişmekte olan ülkeler için çok
önemli bir gelişme sorunudur. Günümüzde
enerji. bu bölgede hem bir bölünme sorunu hem
de potansiyel bir çatışma kaynağıdır Neden
böyledir? Ortadoğu ile Avrupa arasında doğal-
gaz ve petrol boru hatlan vardır. ama bölge için-
de yoktur. Avrupa Enerji Anlaşması ile Avrasya
çercevesinde benzer hatlann döşenmesi Brük-
sel'de önerildi. Önerinin üç ana ilkesi; güvenli
dağıtım, verimli kulianım ve çevre korumasıdır.
Bu ilkeler, dünyanın en büyük petrol dış-
satımcısı olan bu bölgede uygulanmalıdır. Ah-
lak ve çevre konulannda sağlam ilkelere da-
yanan bir Ortadoğu Enerji Anlaşması, bölgenin
geleceğini biçimlendirmek için taraflann işbirli-
ğini ve aktif rol almasını sağlamakta öncü ola-
caktır. Ağır borçlar yüklenmiş ülkelerin enerji
kaynaklan, ötekilerin teknoloji ve fınansmanı
ile değerlendirilebilir.
Bölgemizin ve diğer bölgelerin yepyeni birgö-
rünüm kazanması için bu gibi öneriler gerek-
lidir. Bunlar çatışmalann neden ve sonuç ilişki-
lerini ele alan; banş olanaklannı ve banşı de-
vamlı kılmak için gerekli kurumlan inceleyen
önerilerdir. Sorunlar, sınırlararası ve birbirine
bağlı olduğu gibi çözümleri de uluslararası ve
çok boyutlu metodolojiyle ele alınmalıdır. Her-
hangi başka bir yaklaşım, halklanmızın farklılı-
klannı ve aynlıklannı körükleyip yaratıcı yete-
neklerini söndürecektir. Gerektiği zaman diğer
ülkeleri ömek alarak -EU, ESCE, NAFTA,
GATT ve diğerleri gibi- tüm halklanmız için
daha iyi bir gelecek oluşturabiliriz. Bu düşü
>alnızca elbirliği ile gerçekleştirebifiriz.
YARIN: Dr. RichardE. Leakey
DÜZELTME
Purtekt Cumhurbaşkanı Mario Soares'in dün yayımla-
nan yazısmda bir dizgi hatası olmuştur. "Sovyetler Birli-
ği'nin bölünmesi ve bunun Orta ve Doğu Avrupa'yayansı-
nıası, komünıst modelin coşkusunu doğrulamakıadır ciim-
lesindekı coşku' sö'zcüğu çöküş' olacaktır. Saytn Soares '-
ten ve okurlanmızsdan özür diieriz.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Necdet Uğur'laSöyleşi (3)
Partfler, Kerefilerini YenitemelL.
Yıllann politikacısı Necdet Uğur, iyi bir gününde, siya-
sal partilerle ilgili görüşlerini sergiliyor. Şöyle sürdürü-
yorkonuşmasını:
- Eee, bence ANAVATAN da ikide bir, işte özal'la,
onun başlangıcındaki havayı yakalar mıyız özleminde.
Olmaz o. Özal yapacağını yaptt, sonuç da aldı. Sonra?
Onları kullanarak bugünkü Türkiye'ye yanıt getirilemez.
Onlar da bir şey yakalamış değiller. Yalnız, Özal'daki
toplum beklentileri vardı ya, o dönemde, o değişik şey-
lerle ortaya çıkmıştı; onların önemli birkısmı uygulandı,
bir kısmının artık politika için söylendiği anlaşıldı, bitti!
DOĞRUYOL, klasik bir parti, eski bir parti. O zaten bu
çabanın da peşinde değil- "Bugünkü koşullarda, en iyi
sonucu nasıl alırım?" diye bakıyor. Onun için yalnız
"sol"un değil; bence bunalım, bütün siyasal partilerin
etik toplumundaki beklentileri, büyük hızlı değişiklikten
sonra, şey yapamamaları, henüz tam sezememeleri ve-
ya seziyorlarsa bile onun politikasını oluşturamamala-
rında...
- Peki, ANAYOL aramaları var bir de, medyada...
- Ikisi birleşecek yani, bir şey değiştirmez ki. iki parti
birleşecek, yeni bir bireşim, bir sentez yapmayacak ki.
Onlar da, biri Özal efsanesini biraz daha kullanmak iste-
yecek, o da zaten yeterince kullanıldı. Artık Özal'ın yap-
tıkları da geride kaldı. Olumlu tarafları, özal'ın yaptıkla-
rının, doğal oldu toplumda onlar. O tartışılmıyor. Onun
biraz yadırgatan, oturmamış taraflannı da unuttu top-
lum. Yani, o bir şey değil. O kurtarmaz hiçbir zaman bir
siyasal partiyi. "Atatürkçüyüm" diye kaç kez çıktılar ca-
nım, "Atatürkçüyüm" diye bir yere varılıyor mu? Oysa,
toplumda büyük bir çoğunluk ona karşı çok saygılı. Ama,
sadece bunlarla, sıkıntıda olan, böyle bir dönüşüm için-
de olan, o dönüşümün içinde tutunmak isteyen toplum-
lan elbette teselli eder bunlar, ama yetmez. Yani onu
yakalamak lazım. Doğrusu kolay da değil; ama bence
sağlıklı bir süreç bu.
- Oturup, şapkayı önüne koyup düşünmek gerekiyor...
- Tabii. Çok ciddi olarak, ciddiye almak gerek politika-
yı. Halkla çok daha yakın bir diyalog gerekli. Yani, hiç
odalarda oluşturulacak, Batı'daki işte, çekici görülen
birtakım politika Türkiye'ye adapte edilecek, bunlar ola-
naksız. Toplum çok hareketlidir, dışanda olanları bili-
yor; böyle gazeteden filan bilmiyor, yüz binlerce, mil-
yonlarca adam, bir ayağı orada. Kadını ile, Avrupa'-
dalar, çalışıyorlar onlar, Anadolu'da müthiş içteler
aslında. Televizyon diye bir olay var, yörük çadırında bi-
le var bu. Adam, dünyada olup bitenleri, blzim kadar o
da anlıyor. Sovyetlerçökmüş, Doğu Bloku da, kendisine,
"Nereden ne tutturacağım?" diye bakıyor. Batı.. kendine
göre, Batı'nın bunalımları sürüyor. Bu kaos içinde tabii,
Refah'ınki.. bir dine sarılmış olmak da bence bir çözüm
getirmez. Ama, işte o başiangıç için belki biraz iyidir. Bir
de kurulu düzenlerin, yani bu andaki Türkiye'de güçlü,
üst yapının güçlü yanlarıyla birlikte gitmek, elbette bir
şeydir, ama kesinlikle yetmez. Onları herkes biliyor, on-
ların kavgasını da yapmıyor; "Git, bilmem zenginden al,
bana para ver!" demiyor. "Bu adam, imansız, bunu
imanlı yapalım!" da demiyor. Adamlann kendileri, kendi
kurumlarını bir defa, ayaklan yere bassın istiyorlar. Ta-
bii, çok hayırlı bir şey bir yerde bu. Siyasal partiler için
talihsizlik. Ama, bizim toplumumuzun bu müthiş bir dev-
rimsel değişimi var. İçinde olduğumuz için, tartışma
konuları da tabii, öbür türlü gittiği için, henüz çok belli
olmuyor. Bu böyle, patırtı gürültüyle de olmayacak. in-
sanlar, sokağa çıkarak bunun çözüm olmayacağını da
öğrendiler. Ama, tatminsizler. Beklentileri var, eski re-
çetelere karşı uzaklar. Soğuk dinliyorlar. Partiler, tama-
mıyla etkisizler. Niye etkisizler? Nedir bu? Ne oldu, bu
sıcaklık nerden geldi? Bunu yakalamak gereklidir. Bü-
tün siyasal partiler için bence, kendilerini yenileme
zamanıdır. Şimdi bir de, çok iyi bir şey de var tabii; top-
lum artık bir askeri müdahaleyi çözüm saymıyor. Yani
anlaşıldı ki böyle anarşi benzeri olaylar, ordu gelmeden
de, demokratik düzen içinde, ne bekleniliyorsa yapılabi-
lir, önlenebilir. Ordu ne diye çağnlsın artık, toplum ordu-
yu çağırmaz. "Ordu gelsin de, benim içinde bulundu-
ğum sıkıntıyı çözsün!" Bu, hiçbirisinin usuna gelmez,
böyle bir beklenti yok. Ötekinin beklentisi vardı, derdi ki:
"O gelmeden de, sivil yönetim içinde yapılabilecekler
yapılıyor." O bakımdan, ordu istemiyor da.. gelmiyor
değil artık, yok...
- Gerek duyulmuyor...
- Hem gerek duymuyor, hem biliyor, ordudan yanıt
nasıl gelsin? Onu meslek edinmiş olanlardan gelmiyor
yanıt. Bu toplumsal sıkıntıya, ekonomik sıkmtıya, buyeni
gelişmelere bir çözümü ordunun üreteceğini, toplum
zaten düşünmez. Zaten, bunu onlardan beklemez. Böy-
le bir şeyimiz var. Bu yalnız üç sol partinin sorunu da
değil, bence bütün partilerin sorunudur. Avrupa'nın
aşağı yukarı sorunudur; Sovyetler'in sorunudur. Her biri
kendi içinde, bu dönüşümün sıkıntılarını yaşıyorlar...
-Anladım.
- Türkiye bence, yeterince deneyimli, demokraside
deneyimli, devlette deneyimli. Bizim bir tek, en büyük
zorluğumuz, yıllardan beri ihmal ettiğimiz bir şey var...
(Necdet Uğur'un, "yıllardan beri ihmal ettiğimiz" diye ni-
telediği önemli olayı, gelecek "Ankara Notları"nda verme-
ye çahşacağım.)
BULMACA
1 2 3
Y A Y I N H A K K I C u m h u r i y e t ' E A İ T T I ' R . i Z I N S i Z Y A Y I N L A N A M A Z
SOLDAN SAĞA:
1/ Davar ahşverişiyle uğ-
raşan kimse. 2/ Algılanan
nesnelerin temcl niteliği...
U>gun bulma. tasdik. 3/
Gümüşün simgesi... Ke-
çiyolu. 4/ Gösteri. 5/
Eserler. >apıtlar. 6/ Üze-
rine çıvı çakılacak a>ak-
kabı geçinlen kunduracı
aracı... Mozart'ın, Türk
müziğinden etkilenerek
bestelediği ilk operası. 7/
Rakamlan göstermek
için kullanılan işaretler-
den her biri... Postu. kaplan postu
gibi çizgili bir tür Afrika zebrası. 8/
Afrika'da büyük birçöl. 9/ Bir şiir-
de dize sayısı, uyak düzeni. anlam
bakımından birbirine denk düşen
bölümlerden her biri... Yosunlann
kökü andıran tutunma organı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Antrenman ya da yanş sırasın-
da, bir sporcunun. bir takımın
bakımıyla görevli kimse. 2/ Ezi-
yet... "Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum Bir de — şişesinde bahk ol-
sam" (Orhan Veli). 3/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Umman'ın,
başkenti. 4/ Briçte. bir löveyi üstün bir kağıtla almayıp daha
aşağı bir kağıtla alma... Kanşık renkli. 5/ Rumlar'ın kutsal say-
•dıklan kaynak ya da pınar. 6/ Dikenli ve sert pullu bir balık...
Helyum elementinin simgesi. 7/ Yokuş sözcüğünün karşıtı...'
Ölüm cezası. 8/ Bir renk... Ülke ışlerinin yürütülmesi. 9/ Kuru
soğuk... Türk mü/iğinde bir makam 4