02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 HAZİRAN1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 22. ULUSLARARASIİSTANBUL FESTIVALrNDE BU HAFTA Açdışkonuşmasıbu yıl Brahms'tan EVtN tLYASOĞLU Festival, yine de festival! Nc olursa olsun, tstanbul Festivaiı îstanbul'un bir geleneği olmuş. Ekonomik paket var, sponsor yok; Aya Irini var, Atatürk Kültür Merkezi yok; klasik müzik var, caz yok; orkestralar var, dans yok; gişeler var, kuy- ruklar yok... Yine de festival var! Her şeye rağmen, özenfe seçilmiş sanatçılanyla, abur cubura kaçmadan, düzeyi dü- şürmeden, yoğun değilse de se- rin bir festival. Açılış konseri bu akşam Dresden Filarmoni Orkestrasf- nın görkemli Brahms'larıyla yapılacak. Öyle salonun yansı protokole aynlmış filan değil. Kimse de "Benim fstanbulumun festivali açüıyor" gibilerden nu- tuklar atmayacak. Hemen sözii şef Gûnther Herbig alacak ve Brahms'ı konuşturacak. 120 yıllık bir geçmiş... Dresden Füarmomsi 120 yıllık bir geçmişe sahip. Yıllar- ca Edward Mörike gibi kariz- matik bir şefle yönetilmiş. 1967'de Kurt Masur sanat yö- netmeni olmuş. Sonra da Günt- her Kerbig, Herbert Kegel ve so- nunda Michael Plasson, bu top- luluğun başına geçmiş. Dresden Filarmoni Orkest- rası ülkemize de Plasson'un yö- netiminde gelecek. Michel Plas- son, Fransa'nın tanmmış şefle- rinden biri. Bu deneyimli şefın bir özelliği de çağdaş yapıtlan inceleyipçaldırtması. Dresden Filarmoni'nin ilk solisu ünlü Arjantinli piyanist Bnıno Leonardo Gelber, Brahms'ın I859'da yazdığı ve kendi so- list olarak ilk kez Leipzig"de çaldığı **1. Piyano Konçertosu"nu çalacak. Ardmdan Brahms'ın "Birind Senfonisi"ni dinleyeceğiz. Romantiklerin arasında yaşayıp, bir önceki çağın klasik stiline bağlı kalan Alman besteci Jo- hannes Brahms (1833-1897) zamanında VVagner ve LJszt'in yeniliklerine karşı tutucu olarak nite- lenmiştir. Romanü'k kişiliğine karşı kiasik döne- min yapısını, müzikte romantizmin doruğa uiaştığı yıilarda ve onca romantik besteci arası- nda, ısrarla sürdürebilmiştir. Beethoven'ın izinde yürüyen ve "mutlak müziği" savunan Brahms, senfonileri, koncerto- • Açılış konseri bu akşam Dresden Filarmoni Orkestrası'nın görkemli Brahms'lanyla yapılacak. Dresden Filarmonisi 120 yıllık bir geçmişe sahip. Yıllarca Edward Mörike gibi karizmatik bir şefle yönetilmiş. 1967'de Kurt Masur sanat yönetmeni olmuş. Sonra da Günther Kerbig, (Sağda) Herbert Kegel ve sonunda Michael Plasson, bu topluluğun başına geçmiş. lan 'Bir Alman Requiei\ liedleri ve oda müziği ile 19. yüzyılın en seçkin bestecilerindendir. Brahms, iyice sindirmeden senfonik yapıt beste- lememiş. böylece orkestra çalışmalan 40 yaşı- ndan sonra gündeme gelmiştir. İlk iki senfonisi, anıtsal keman konçertosu: ikinci piyano konçertosu: Trajik Lvertürû \e Akademik Festival Uvertürü bu sıralarda beste- lenir. 1876'da seslendirilen Birinci Senfoni"si Hans von BÜIIOH tarafından 'Beerhoven'ın 10. Senfoni- si' olarak nitelenmiştir. Bu senfoninin son bölü- münde Beethoven'ın 9. Senfonisi'ndeki 'Neşeye Övgü'nün teması duyulur. İlk senfonideki ba- şansı Brahms'a artık bir orkestra bestecisi olabi- leceği güvenini vermiştir. Dresden Filarmoni'- nin ikinci programı ise Wagner ağırlıklı. Günü- müziin ünlü NV'agner yorumcusu soprano Hilde- gard Behrens'i dinleyeceğiz. Behrens'ten Tannhauser'den aryalar Behrens. VVagner'in "YVesendonck Liedleri'ni ve Tarnhauser'den aryalar söylevecek. Wagner, sevgilısi Mathilde VVesendonck'un şiirleri üstüne 1857-8 yıllannda Zürich'te 5 lied besteler. Bu şarkılarda yer yer Tristan Isolde operasının mo- tifleri de karşımıza çıkar. İkinci konserin son yapıtı ise Dvorak'ın 90. ölüm yıldönümü nede- niyle festivalin ortak paydası olan bir Dvorak: 9. Senfoni. Hani şu Dvorak'ın (1841-1904) 1892"de Amerika Birleşik Devleti'negiderek Nevv York Ulusal Konservatuvan'nın müdürü olduğunda yazdığı Yeni Dünyadan başlıkh senfo- ni. Bu yapıtta besteci, zenci mü- ziği kadar Amerikan yerlileri- nin, Kızılderililerin müziğine de ilgi duyar. Aynca yurdundan üç yıldır uzak olduğu için sıla özlemiyle Slav havalannı işle- meyi de ihmal etmez. Genç sanatçılar Festivalin en önemli kuvarte- ti Brodsky Dörtlüsü'nün konse- ri de bu hafta, 17 haziran günü yer alacak. Brodsky Dörtlösü halen dünyanın en beğenilen topluluklanndan biri. Ingiliz besteci Franck Bridge'den üç idil, Debussy'den ve Dvorak'- tan kuvartetler seslendirecekler Hem zarif hem de pek rastlan- mayan bir düzenleme. Eğer tek bir oda müziğine ayıracak pa- ranız ve zamanınız varsa, mut- laka Brodsky Dörtlüsü'nü iz- lemelisiniz. İstanbul Festivali'nin geçen vıldan beri ilkeedindiği genç sa- natçılan tanıtma programında bu yıl ilk olarak 18 haziran günü Seda Hoşses (keman) ve Ozlem Ebesek (piyano) 'duo'- sunu dinleyeceğiz. Yöneticiler, herzaman dinleme olanağı bul- duğumuz ünlü Türk solistleri yerine. kcndini göstermesine firsat tanıdıklan ünsüzleri öne çıkarmayı yeğ tutmuşlar. Ya- nnın ünlüleri olarak onlara da şimdiden zaman ayırmakta ya- rar var. Hani insan yıllarca son- ra, ben bu sanatçiyı daha hiç kimse tanımazken dinlemiştim, diyor. Folklor merakhları 19 haziran tarihinde Açıkhava Ti- yatrosu'nda Tomatito Flamenco Topluluğu'nu izleyebilirler. Ancak nostaljik bir zaman geçir- meİc isteyen ve gençliği 1970'li yıllann başına uzananiar Svvingie Singers'in 19 ve 20 haziran konserlerinde delıkanlılıklannı yaşayacaklar. 22. festivalin ilk haftası böyiece bir senfoni. bir vokal grup, bir kuvartet. flamenko, gençlik ve iki geleneksel müzik topluluğuna aynlmış. İTÛ Amfisi'nde 16 haziran tarihli İTÜ Mezunlan Türk Müziği Topluluğu'nun. ertesi gün de Konya Tasavvuf Müziği Topluluğu'nun dinletileri yer alacak. Yun dışından bu festivali izlemeye gel- miş bir turist olsak, ilk birkaç giin bile İstanbul'u iyi izlenimlerle belleğimize bırakırdı. 22.Uluslararası istanbul Müzik Festivali bininci konserle açılıyor DresdenFilarmoni OrkestrasıKültür Servisi - Uluslarası İstanbul Müzik Festivali. bugün saat 19.00'da Aya Irini Müzesi"de Dresden Filarmoni Orkestrası'- nın görkemli konseriyle başhyor. Konser 22 yıllık festivallerin bi- ninci konseri olma özelüğıni de taşıyor. Şef Micbel Plasson yönetimin- de orkestra, Brahms'ın "1. Piya- no Koocertosu"nu ve "1. Senfo- ni"sini seslendirecek. Konsere solist olarak piyanist Bruno Leonardo Gelber. soprano HOdegard Behrens katılıyor. 2. Dünya Savaşf nın en kanşık gün- lerinde bile konserlerini sürdüren Dresden Fflarmoni Orkestrası'- nın 13 şubat 1945 günü çok şid- detli bir bomba akını sonucu hem binası yıkılmış, hem de arşiv ve kitaplığı yok olmuş. Tüm bu zorluklara karşın dünyanın ge- çirdiği bu en korkunç savaşın bi- timinden bir ay sonra orkestra yeniden toplanarak konser ver- meyebaşlamış. 450 yıllık müzik geleneği olan Dresden kentinin, 120 yılı aşkın bir mazisi olan en büyük orkest- rası, Çaykovski'nin senfonisini, Dvorak'ın 5. senfonisini yönetti- ği. R. Strauss ve Brahms'ın sık sık konser sahnelerinde şef olarak göründûğü bir orkestra olma özelliği taşıdı. Dresden Fiiarmoni Orkest- rası'nın şefı Michel Plasson. şeflik ve vurma çalgılar eğitimi gördü- ğü Paris Konservatuvan'ndan bi- rincilıkle mezun olduktan sonra 1%2'de Besançon Uluslararası Yanşması'nda birincilik ka- zanmış. Plasson, 1968 yılmda Ca- pitol de Toulose Orkestrası ve Operası'nın sürekli şefı, kısa süre sonra da müzik yönetmeni ve 1973'te sanat yönetmeni oldu. Sanatçı, doldurduğu plaklarla klasik ve çağdaş Fransız müziği ile az bilinen Fransız bestecileri- nin dünyada tanınmasmı sağladı. Bu çahşmalar nedeniyle Plasson kısa süre önce. yılın orkestra şefi, orkestra ile birlikte yaptığı Mas- senet'in "Don Qukhotte" operası için de yüın opera kaydı ödüîünü aldı. Dünyanın birçok kentinde or- kestra ve operalar yöneten Plas- son 1994 yılı başında uzun süre- dir konuk şefliğini yaptığı Dres- den Filarmoni Orkestrası'nın müzik yönetmenliğine atandı. Güzel Sanatlar Akademisi tarafı- ndan verilen 1990 Florence Go- uld Büyük Ödülü'nü alan Michel Plasson'a 1992 yıbnda Fransız Kültür ve İletişım Bakanlığ ta- rafından "Commandeur de l'Ord- re des Arts et Lettres" madalyası. kısa zaman önce de "OflBder de la Legion d'Honneur" verildi. Dresden Filarmoni Orkest- rası'nın ilk solisti piyanisl Bru- no Leonardo Gelber; Avustur- ya, Fransız, îtalyan kanşımı bir aileden Arjantin'de doğ- muş ve sahnedeki başansıyla tüm uzmanlan şaşırtarak. gü- nümüzün en büyük piyanistleri arasına girmiş. 3 yaşında piya- noya başiayan, 5 yaşında ilk konserini veren, 7 yaşında ise çocuk felcine yakalanan Gel- ber, 19 yaşında Fransız hükü- metinin bursuyla Paris'te öğ- renimimi geliştırmiş. ünlü M. Long yanşmasında kazandığı ödülle konser kariyerine baş- lamış. Felç olduğu zaman piyano- su yataktan çalınabilecek şekil- de düzenlenen Gelber, artık koltuk değneği ile yüriimeye ve piyanoya ulaşabilmeye baş- lamış. Gelber ünlü piyanist Arthur Rubinstein'ı ha>ran bı- rakarak. onunla bir filmde de rol almış. 1992'ye kadar sayısı 4O'ı bulan ülkede 250O'ü aşan konser veren. tüm festivallerin saygın konuğu olan Gelber. Dresden Filarmoni ile 1971, 1976, 1992 ve 1993 olmaküze- re dört kez çalrruş ve orkestra ile uyumu güç beğenir müzik- severleri bile hayran bırakmıştı. Ünlü Wagner yorumcusu 20. yüzyılın en büyük Wag- ner sopranolanndan biri olan Hildegard Behrens, Istvan Sza- bo'nun yönettüği "Meeting Venus"(Venüs'le Buluşma) adlı fılmin temasını oluşturan VVagner'in ünlü Tannhauser operasından Elizabeth aryası ile Wagner'in ülkemizde ilk kez seslendirilecek Tristan ye Isol- de operasından 'Aşk Ölümü'- nü yorumlayacak. Freiburg'ta hukuk öğrenimi gördüğü yıliarda sanat yaşamı- na aynı kentteki Bach koro- sunda söyleyerek başiayan Behrens, 1972'de Freiburg Müzik Yüksek Okulu'ndan mezun olmuş ve Düsseldorf Rhein Operası'ndakı Opera Stüdyosu'nda çaiışmaya baş- lamış. 1977 yılmda Salzburg Festi- vali'nde, Herbert von Karajan- ın yönettiği Richard Strauss'un Salome Operası nda başrolü üstlenmiş ve sonraki birkaç yıl repertuvannı R.Strauss üzeri- ne yoğunlaştırmış. Sanatçı özelllikle VVagner'in Brünnhilde karakterini yo- rumlamada büyük başan İca- zanmış. Yüzüncü yıldönümünde Bernard Shavv'un müzik eleştirmenliği En etkilinriizjkya:xnhuvukuuh DÜŞtJNCEYE SAYGI ÜNER BtRKAN Romana, denemeci ve tiyatro yazan ol- manın yanı sıra, İrlandalı ünlü yazarGeor- ge Bernard Shawın (1856 - 1950) önemli bir özelliği daha var: 1877'den 1894'e ka- dar sürdürdüğü müzik eleştirmenliği. Av- rupa'nın en etkilı, sözü en çok dinlenir mü- zik yazarlanndan biriydi Shavv. Ünlü ya- zann müzik eleştirmenliğinin yüzüncü yı- ldönümü olması dolayısıyla Fransa'nın önde gelen yayınevlerinden Robert Laf- font, Shavv'ın müzik yazılannı bir kitapta derledi. Anılan kitaptaki yanlardan biri, onun müzik eleştirmenliği üzerindeki il- ginç. bugün için de geçerli görüşlerini ulaşünyor bize. Yazı, özetle şöyle: "... Müzik eleştirmeni, her şeyden önce, sağdu>ıı sahibi ve müzikte deneyimli olmak zorundadır. Ama bunların yanında, üç bü- yük temel özelliği vardır bu mesleğin: Ozen- li, titiz bir kültürle beslenmiş bir müzik beğe- nisi, yazarhk >eteneği, her tür savaşıma hazır olma yürekliliği. Bu üç temel özellik- ten herhangi ikisi olmaksızın, yalnız birini eldc bulundurmakla \ctinmek istevebiürsi- niz, ancak iyi bir iş çıkarmak, bu alanda na- şarılı olmak isriyorsanız, üçüne birden sahip olmaİKinız bunların. Müzik dergilerimizden, müziğe sayfa ayı- ran gazetelerimizden birini açıp şövfe bir in- celejin; mesleğindeki veteneği kuşku götür- mez, hatırı savılır üne erişmiş bir yığuı mü- zikçinin yazdıklarıv la karşılaşırsınız orada. Bu bcyler. yazm alanında bilgileri, deneyim- leri pek obnadığından, okunması tat verme- yen, basmakalıp birtakım yazılar çtkarıriar ortaya; gene de söylemek istediklerini okuyucuya, herhangi bir gazete yazan gibi, şöyle böyle aktardıklan söylenebilir. Aklı fîkri yerinde. ortalama anlatım veteneği olan, mesleğinin girdisini çıkttsını iyi bilen bir profesyonel olarak. oturup bildiklerini kağıda dökerler. Bu böv ledir de müzik eles- tirmeninin nitelikleri göz önünde rutuldu- ğunda. neden o denli çekilmez, dayanılmaz yazarlardır bunlar? Yanıtı pek basit: Hiçbir eleştirme duygusu, sezgisi yoktur kendile- rinde de ondan. Bu işi (de) yapabileceklerine akılları kes- miştir bir kez, okullarda çoğu öğrermenin yaptığı gibi. neyin 'doğru". neyin "eğri" oldu- ğunu ortaya çıkarma sevdasuıa düşmüşler- dir. Kıskanç bir edavla akıllannca "favon" belledikleri vapıtları. bestecileri, bunların 'rakibi' saydıklannın karşısında savunma çabasma düşerler, tıpkı, sosyete hanı- mlarının şu "müzıkli gece'lerde vaptıkları gibi! Öğrencilerine yedili dominant akonı- nun nasıl çözümleneceğiru belleten bir öğret- menle her şeyin ayırdında olan, yüzyıiların ötesindefl gümhnüze 'ba^yapıt' yaftasıvla ulaşmış partisyonlar karşısında ezilip büzül- meksizin. en az kendisi kadar yetki sahibi bir bestecinin yapıtını didik didik inceleyen eleştirmen arasındaki ayrımı hiç mi hiç bil- mezler. Kişi. kontrpuvan kurallarnu a>ucunun içi gibi biliyor olabilir, ama ikinci sınıf bir öğ- retmen olmaktan öteve gecemediğini bile bile, bütün Avrupa'nın tanıdığı, değerini ka- bul ettiği besteciler üzerinde dobra dobra ah- Shavv'a göre müzik eleştirmeni, sağduyu sahibi ve müzik deneyimli olmak zorunda. kam kesmeye kalkar!" Bernard Shavv. keskin kalemiyle yazının sonlannda. gazetelerin müzik sayfalannda çalışan eleştirmenlerin ekonomik durum- lannı şöylece seriyor ortaya: "... Müzik eleştirmeninin nitelikleriyle il- gili, eklemek istediğim başka bir şey >ok, ancak bu ise başladığımdan bu yana, aşıl- ması hemen hemen olanaksız ekonomik güçlüklerle karşı karşıya geldiğimi belirt- ıtıek zonındayım. Müzik eleştirmenlerine ödenen ücretler, y ıflardır hep alt düzeylerde- dir. Gazete patronları, eleştiri yazılanna haftalık I şilin ile 5 şilin arasında ücret bicer- ler (Bu sonuncu rakamı oldukça güç elde edersiniz asitnda). İstedikleri de her hafta, özellikle çarpıcı, parlak, yaklaşık iki bin sözcükten oluşan bir müzik yazesının önleri- ne geririlmesidir. Eleştirmene geünce, o fu- kara, ölü mevsimi saymazsanız, hemen bü- tün gün öğleden sonralarını ve gecelerini -de- mek saat 15'ten 24'e kadar- konser salon- lannda, operada geçirmekle yükümlüdür. Şimdi soruyorum size: Bu durumda, vete- nekli. değerli bir müzik eleştirmeninin hiz- metini satın aünak mı kolav dır. yoksa günde 5 şiline, ocaktan aralığa kadar ber Allah'm günü, yanm kilo taze çilek alıp eve götür- mek mi? Buradan da müzik eleştirmeninin daha önce sıraladığım niteliklerinin yanına bir sonuncusunu ekleme olanağını bubnuş oluyorum. Bu sonuncu nitelik, kendine vete- cek gelir sahibi olmak, bu geçim rahatlığı içinde, paraların hangi ceplere boşaldığuıa aldırmaksızın, görevini gönül rahatlığıyla yerine gerirmektir... Ülkenin bugünkü eko- nomik sistemi, en üstün kalitede bir işin or- taya çıkarılmasına olanak verecek yeterli kaynakları kişilere sağlamaktan ne yazık ki fersah fersah uzaktadır!" MEMET FUAT Arda'nın Oyunu Arda'ya yaşını sorunca, "Beş buçuk", diyor. Parmak- lan nicedir elinde, sayıları biliyor da, "buçuk"tan kuşku- luyum. Ama sordunuz mu, "Kaç yaşındasın?" diye, yanıtı hazır: "Beşbuçuk..." Arda'yla aramız bayağı iyi, arkadaşsız kaldı mı be- nimle oynamaya geliyor. Resim yapıyoruz, boya boyu- yoruz, kâğıt kesiyoaız; "legolan, "puzz/e'iarı, "trans- former'îan var. Böylece yabancı dil öğrenmeye de başladı mı diyelim! Her neyse, bu arada oyuncak taban- calar, tüfekler, kılıçlar da sıra sıra... Masal okuduğumuz, kitapların resimlerine baktığımız da olmuyor değil, ama o tam bir televizyon çocuğu... önceleri elinde kasetleriyle gelip giderdi. Bıkmadan usanmadan aynı çizgi filmleri izler, nerede ne olacağını bilir, söyler, gene de gözlerini ekrandan ayırmazdı. Sonra televizyon kanallarındaki çizgi filmleri izleme- ye başladı. Onlarda kişiler değişmese de, serüvenler, öyküler değişiyordu. Geçenlerde baktım Cüneyt Arkın'dan, Tarzan'dan fi- lan söz ediyor, çizgi film dünyasının sınırlarını aşmış... Vurdulu kırdılı, tabancalı tüfekli serüven filmlerini de al- mış ilgi alanına... Uygar ülkelerde saldırganlığın yaygınlaşmasını aile- nin bozulmasına, ailede verilen eğitimin yetersizliğine bağlayanlar var. İyi de, bugün, ne yaparsanız yapın, ai- lenin ortasında, baş köşede televizyon oturuyor. Televizyonu ise denetlemeniz olanaksız. Devlet bile yapamıyor o işi. TRT dışındaki kanalların eğitim diye bir kaygıları kesinlikle yok. Her şey rastlantıya bağlı... Ucu- za kapatılmış bir film ilginçlik adına bütün eğitim kuralla- rını ayaklar altına alabilir - almayabiür de... Ucuzluk ile ilginçlikten ötesi televizyoncuya vız geliyor... Beş buçuk yaşındaki Arda elinde iki plastik kılıçla kar- şımda: - Haydi kılıç oynayalım! - Ben kılıç oynamam, diyorum. Seni öldürmek istemi- yorum. - Ûldürme yok, diyor, ben senin kolunu keserim. - Ben ne yapacağım? - Sen de benim kolumu kes! - Ben senin kolunu kesemem. Hem ben savaşı sevmi- yorum, savaş kötü şey. Birden kafasındaki çağrışıma gülüyor: - Okulda bir Savaş var, çok komik... öğretmene saçma saçma şeyler soruyor... Okul dediği, okul öncesi sınıfı... - Ne soruyor? - Saçma saçma şeyler soruyor... Hep gülüyoruz... Konuyu saptırıp kılıç oynamaktan kurtulmaya çalışı- yorum: - Barış yok mu sizin okulda? - Var ama o benim gibi akıllı, diyor. Vaay, elinde plastik kılıçlarla akıllı bir adam duruyor karşımda... - Demek senin gibi akıllı... Seziyor konuyu saptırmak istediğimi. Huysuzlanıyor. inatçı da... ille kılıç oynanacak... - Al, haydi. sen oturduğun yerde, ben ayakta, diyor... - Ben senin kolunu filan kesemem, ben seni seviyo- rum. Hem niye insanlar birbirini öldürsün, yazık değil mi? Acımıyor musun? Televizyona karşı aile yayını sürecek, ama Arda'nın kafası biraz karışıyor anlaşılan, gözleri iyice bulanıyor: - lyiler kötüleri öldürecek... lyileri öldürmüyorum ki... Sen kötüymüşsün, ben seni... Yüzümü buruşturuyorum: - Şimdi sen beni acımadan öldürecek misin? Anlayışsızlığın bu kadarına da nasıl dayansın beş bu- çuk yaşındaki çocuk. Ağlamanın kıyılarından patlıyor sonunda: - Dede, bu oyun, oyun... Oyun oynuyoruz... Uzakdoğu'ya ilk konserini bu sezon gercekleştirdi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bir yılı geride bıraktı ANKARA(AA)-Kendi ala- nında "dûnyanm en eski" topluluklan arasında yer alan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), bir sezonu daha geride bıraktı. Sezona. Ekim 1993'te Gürer Aykal'ın yönettiği ve yaklaşık 60 bin kişinin izlediği Hipod- rom'daki acık hava konseriyle başiayan CSO. bu dinletide Carl OrfTun ünlü sahne kantatı "Carmina BuranaM yı seslendirdi. Konser salonunun dar ola- naklannı açık hava konserle- riyle gidermeyi amaçladı- klannı da yurgulayan Akbulut. "Hipodrom alanına gelenlerin bir bölümünün veni izleyici, ulaşamadığımız izieyici olması, bu tür kitle konserlerinin önemini daha da arttınyor" dedi. Akbulut şöyle devam etti: "Hipodrom konserlerinin düşündürdüğü diğer bir gerçek çoksesli müzikte üretilen gü- zelliğin geniş kitlelere yansı- ması ve bu güzelh'klere insanımızın gösterdiği büyük ilgidir. CSO'nun uiaştığı büyük izleyici kitlesi, Atarürk'ün baş- latfjğı mûzik devriminin uiaştığı boyuttur." Uzakdoğu'ya ilk konserini bu sezon gerçekleştiren CSO. Seul'de 22.700 dinleyici kapasiteli Arts Center'da bü- yük ilgi gördü. Erkin, Tüzün, Chopin, Liszt, Çaykovski ve Mahler'in yapıtlannı seslendi- ren CSO'nun bu turnesinin Kore savaşlannın bitiminin 40. yılına rastlaması. konseri daha da anlamlı kıldı. CSO'nun bu programıyla Türkiye'nin çoksesli müzikte, ulusal ve evrensel sanatta uiaş- tığı yüksek düzeyi sergilediğini belirten Akbulut. "Clkemizin tanıtımına önemli katkı sağlan- mtştır" dedi. CSO. sezon içindeki periyo- dik konserlerinin yanı sıra değişik prodüksiyonlara da imza attı. Verdi'nin, Requem'i. Muammer Sıuı'un 'Kurtuluş'- u. yeni yıl. bahar konserleri ve genç kuşak solistleri. bu prog- ramlardan baalan oldu. Dünyaca ünlü soüst veşefle- ri de ağırlayan CSO, Viktor Pika>zen, Valeri Popoy, Igor Oistrackh. Raphael VValHsh, Arto Noras, Grigori Sokolov gibi sanatçılan konuk etti yıl boyunca. Eğitim konserleri CSO. bu etkinliklerinin dışında. çoksesli müzik alanı- nda ilgi ve sevgi yaratmak, güzellik anlayışını derinleştirmek amacıyla eğitim konserleri de verdi. Orkestra bu doğrultuda, Stra- vinskinin "Askerin öyküsü" adlı müzikli, anlatımlı eseriyle Adana, Eskişehir. Bursa ve Tekirdağ'a turne düzenledi. 1993-94 sezonu etkinlikleri- nin tümü dikkate alındığında yaklaşık 200 bin izleyiciyle bir- likte olduklannı kaydeden CSO Müdürü H. Hüseyin Ak- bulut, çok verimli bir korlser yılı geçirdiklerini sözierine ekledi. ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ'NDE BUGÜN 19.00 Aya İrini Müzesi "Dresden Filarmoni Orkestrası" FESTİVALDEVARIN 19.00 Aya İrini Müzesi "Dresden Filarmoni Orkestrası" 19.00 İTÜ G Amfısi "İTÜ Mezunlan Türk Müziği Topluluğu"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle