Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14HAZİRAN1994SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
'Aydınlanma Felsefesi'ni savunduğu için 'Yasak Tümceler' adlı
kitabı yargılanan Abdullah Rıza Ergüven:
Emre'denfazla birşeysöylemectimZAFER AKNAR
1789 Fransız Devrimi sonrası ortaya çıkan ve
Atatürk'ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti'-
nin temeiini oluşturan 'Aydınlanma Felsefesi'ni
savunduğu için yargı önüne çıkanlan yazar Ab-
dullah Rıza Ergüven, 'Yasak Tümceler' kitabı-
nda. Yunus Emre'nin"Çokaradımbulamadım/
Buldum insan içinde" sözünden başka birşey an-
latmadığınj söyledi.
Türk-Islam sentezci eski Aydınlar Ocağı Baş-
kaıu ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sa-
lih Tuğ'un bilirkişi raporunda, 'Aydınlanma Fel-
sefesi'ni Anadolu Türk halkına benimsetmeye
çalışmakla suçlanan Türkolog-yazar Abdullah
Rıza Ergüven'le Stockholm'deki evinde tele-
fonla görüştük. Ergüven, düşünceye, düşüncey-
le karşılık verilmesi gerektiğini. kaba güce gerek
olmadığını vurgulayarak şunlan söyledi:
"Top, tüfek, ceza benzeri kaba güçler ortaçağ-
dan kalma, modası geçmiş ilkel bir yöntem. Tür-
kiye'de, 20. yüzyılın sonlanna doğru düşünce öz-
güriûgünü baltalamak amacıyla sayın profesör
ceza raporu yazacağı yere; hiç değilse yüz-yüzelli
sayfalık bilimsel bir yapıtla karşımıza çıksaydı
-ki bilim adamına yaktsan budur- alnından öper-
dim! 13. yüzyıluı büyiik diişünürü. halk ozanı Vu-
nus Emre'yi bir daha dinleyelim: 'Çok aradım
bulamadım Buldum insan
içinde!1
Bundan fazla birşey
söylemiş değiliz, 'Yasak
Tümceler" de."
Bilirkişi raporunu hazı-
rlayan Prof. Dr. Salih Tuğ'-
un 'Yasak Tümceler'i yete-
rince anlamadığını da söy-
leyen Ergüven. "Böylece
romanı kendine özgü tipik
görüşleriyle suçlayıp, yar-
grya sunuyor" dedi. Ergü-
ven daha sonra şunlan söy-
ledi:
"Prof. Dr. Tuğ, bilimsel
nesnel açıklamaları bile ha- Abdullah Rıza Ergüven
karet olarak yorumlayıp,
le belirtilmesine; Türkiye'de kimi dinsel kuruluş-
lann Türkije Cumhuriyeti devletini yıkmak
amacıyla etkinlikte bulunduklan açıklamasma
karşın tlahiyat Fakültesi Dekanı, hiç mi hiç tepki
göstermiyor! Bu da suçlayıcının
v ansız olmadığını kanıtlıyor
yazannı. yayımcısmı ezmek istiyor. Daha ilginci,
romanda Atatürk devrimlerinin 1950'den bugüne
çiğnenip yok edilmeye çalışıldığı, gerçekçi bir dil-
Kabacairnın eleştirisi
PEN Yazarlar Derneği adı-
na Alpay Kabacalı. Ergüven in
kitabında 'rasyonalist düşön-
ceyi savunmak'ja suçlanmasını
eleştirdi. Kabacalı, şunlan söy-
ledi:
"Ceza v asasının, din ve mez-
hepleri küçük düşürme ve aşağı-
lamayı amaçlavanları kapsamı-
na alan 175. maddesinin bilim ve
sanat eserleri için de işletilmesi
ve bu gibi eseıierden adeta cımbızla ayıklanarak
secilmiş cümle ve bötümlerin suçlama gerekçesi
olarak gösterilmesi ancak son yıJlarda rast-
ladığımız çok tehlikeli bir eğilimdir. Başka bir de-
vişle, köktendinciliğin bağımsız yargıyı hedef
almtş tehlikeli bir görümimüdür.
Öte yandan Abdullah Rıza Ergüven'in 'Yasak
Tümceler' adlı kitabı dolayısıyla hazırlanmış
olan. kimi böJümlerini 10 haziran günlü Cumhuri-
yet gazetesinde gördüğümüz bilirkişi raporu,
yargı erkine yardımcı olması gereken bilirkişilik
kurumunun köktendincilik adına ve yargıyı yanı-
Itmak üzere kötüye kuUanılabileceğini ortaya ko-
yan çarpıcı bir örnektir.
Bu raporda Cumhuriyet devriminin düşünsel
kaynağını oluşturan 'Aydınlanma' ile temeiini
'Aydınlanma'da bulan ulusçuluk (nasyonalizm),
özdekçilik (materyalizm), olguculuk (pozitivizm)
gibi akımlar ile aklın ışığına inanç, Anadolu Türk
halkının inanış, yaşayış ve geleneklerine aykın
gösterilmektedir. Olayın en üzücü yam, raporu
kaieme alanın Cumhuriyet üniversitelerinin birin-
de profesör ve dekan olarak görev yapmakta ol-
masıdır.
Meşruijerini, cumhuriyet devriminin laik hu-
kukundan alan bağımsız yargının, bu ve benzeri
şeriatçı fetvalara kapılmayacağına inanıyoruz."
Grafik
Ürünler
Sergisi
Kültür Servisi- Grafikerler
Meslek Kuruluşu'nunheryıl
düzenlediği "Grafik Ürünler
Sergisi" 15 haziran çarşamba
günü saat 18.00-20.00 arası-
nda yapılacak ödül töreni ile
Beşiktaşlaki MSÜ Resim ve
Heykel Müzesi salonlannda
açıhyor.
Bu yıl on dördüncüsü dü-
zenlenen sergide, son bir yıl
içinde üretilen logo, afış, bro-
şür, illüstrasyon. takvim,
basın ilanı. ambalaj, kitap ve
dergi kapağı gibi grafik
ürünler yer alıyor.
Özel ödûller verilecek
Sergiye kaulan çalışmalar
arasında, secici kurullann
yapuğı değerlendirmeler so-
nucunda, grafık tasanmın
yirmi beş dalında GMK ba-
şan ödüJİeri verilecek. Aynca
Ihap Hulusi. Emin Bann.
Şule Sönmez anısal ödülleri-
nin yanı sıra Eczacıbaşı, TÜ-
YAP, Otacı, Pandora kuru-
luşlannm koyduklan özel
ödüller de sahiplerini bula-
cak.
Grafikerler meslek kuru-
luşu ve Mavi Jeans kuruluşu-
nun gerçekleşürdikleri ortak
proje ürünü on beş çeşit öz-
gün tişört sergilenecek ve
satışa sunulacak.
15 haziran- 10 temmuz
Ödül töreni sırasında ayn-
ca İstanbul Menkul Kıymet-
ler Borsası'nın düzenlediği
250 milyon lira ödüllü amb-
lem ve logotayp yanşmasının
sonuçlan açıklanacak.
Aksoy Matbaacıhk'ın üni-
versitelerin grafık bölümleri
öğrencileri arasında düzen-
lediği Altın Üçgen İllüstras-
yon Yanşmasfrun ödülleri.
kazanan genç tasanmcı
adaylanna verilecek.
14. Grafık Ürünler Sergisi.
15 haziran -10 temmuz tarih-
leri arasında açık kalacak ve
her gün 9 - 16.30 saatleri
arasında gezilebilecek.
(293 73 55)
Dans Dans Tiyatrosu'nun amacı insanlan rahatsız etmek ve düşündürmek
Seyirddansçıyıyönlendiriyor
NtLGÜN TOPTAŞ
"Dans Dans Tiyatrosu" geçen ay Tak-
sim Sahnesi'nde "...Ki Yalnızdılar" adlı
bir gösteri yaptı. Davetlilerin ılgiyle izledi-
ği 'Ki Yalnızdılar'ı iki gece üst üste sunan
topluluğun sunduğu gösteri, başanlı ve
hoş bir yapım olmasının yanı sıra şaşırtıa
özellikler de taşıyordu. Gösteri arasında
sigara molasına çıkmaya hazırlanan izle-
yicileri bir sürpriz bekliyordu. Ellerinde
mikrofonla kendilerine "Sizce nedir
yalmdık" diye soran dansçılarla karşıla-
şan izleyiciler değişik tepkiler gösterdiler.
Çoğunluğunu sanat dünyasından da-
vetlilerin oluşturduğu izleyicilerin bir
kısmı bu soruya derin felsefi yorumlar ge-
tirirken kımisi kaçamak yanıtlar verdi.
Bazılan cevap vermemek için önüne ba-
kıp göze çarpmamaya çalıştı hatta baalan
da arka sıralara saklandı. Gösterinin ikin-
ci bölümü başladığında izleyicileri ikinci
bir sürpriz bekliyordu. Bir kadın ve bir er-
kek dansçı kendi seslerinin eşliğinde, yani
"yalmznk yorumlan" eşliğinde dans edi-
yordu.
Gerçi izleyenler, belki aptalca bulduk-
lan yorumlan ya da beğenmedikleri ses
tonlannm ya da konuşma biçimlerinin sa-
londa yankılanmasmdan rahatsız oktular
ama gösterideki tek rahatsız edici öğe de
bu değildi. îki kadının dansıyla başlayan
ve iki erkeğin dansıyla süren gösteri çok
şey cağnştınyordu. Belki artık Batı'da le-
galleşen, bizde de sınırlannı zorlayan
farklı cinsel tercihleri düşündürüyordu.
Eğer rahatsızlık yarattıysa gösteri de ama-
ana ulaştı. çünkü Düek Evgin'in amacı
bu: İnsanlan rahatsız etmek ve düşünme-
ye zorlamak.
1993"te kurulan ve topluluğun koreg-
rafı Dilek Evgin'in deyişiyle "bir proje top-
luluğu" olan Dans Dans Tiyatrosu. Tur-
kuaz'ın dört bayan dansçısı Bahar Vidinli-
oğlu, Serap Meriç, Işd VVrenshallv c Canan
Şadaiak ile Şehir Tiyatrolan dansçılan Zi-
ya Azazi ile Mustafa Kaplan'dan oluşu-
yor.
Dilek Evgin'le Dans Dans Tiyatrosu,
Ki Yalnızdılar ve genel olarak modern
dansın sorunlan ve geleceği üzerine ko-
nuştuk:
- tlk gösterinizde neden yalnızlık te-
masını sectiniz?
Yalnızlık çağımızın olgusu. Çevreme
baktığımda insanlann yalnız olduğunu
görüyorum. Kan-koca, anne-kız, baba-
oğul, iki sevgili birlikte görünüyorlar ama
aslında yalnızlar. Başlangıçta iki kadınla
vermek istedim. Ama çalışma ilerledikçe
bunu iki erkekte -ki bu baba oğuJ da olabi-
lir, iki kardeş de olabilir. iki arkadaş da
Dans Dans Tiyatrosu'nun koregrafı Dilek Evgin (ya
da), topluluğun 'Ki V alnızdılar' adlı gösterisinde.
olabilir- ve bir erkek bir kadında da gör-
mek istedim. Danscılarla aylarca birlikte
çalıştık, oturup saatlerce konuştuk, heıkes
birbirine geçmiş yaşamından örnekler an-
lattı. sorular soruldu ve bu sözler doğdu.
- Danstaki çiftler, baba-oğul, arkadaş,
anne-kız ya da kardeş olabilir. ancak bura-
da günümüzdeki farklı cinsel tercihlerie
olusan biriikteliklere gönderme var mı ?
Tabii ki olabilir. Ben zaten biraçıklama
koymadım ve se>ircinin de yorumunun
tamamen kendisine ait olmasını istedim.
Dans bir eğlence sanatı değildir. Klasik
anlamda olanlar bugün bir müze değeri
taşır, o eserin yapıldığı devri ifade eder
Diğerleri ise daha sonra gelen zamanlann
sosyal, psikolojik etkileriyle yaratıl-
mışlardır. bugünkü de öyledir ve seyirci
oraya düşünmek için gitmelidir. Oradan
keyif alıp. sonra çıkıp bir yere yemeye iç-
meye gıdip "kızlar da güzetdi..." değil.
Onun için ben başından beri, seyirci isterse
rahatsız olsun ama düşünsün istedim. Bel-
ki bızde rahatsız olacak, olsun ama bun-
dan sonraki oyuna giderken düşünerek
gitsın, seyrettiğini düşünsün, yani dans sa-
natını seyrederken düşünmeyi'arkaya at-
mak gibi bir yaklaşım olmasın. Tiyatroya
nasıl başka birentelektüel yaklaşımla gidi-
yorsak, dansa da öyle gidilmeli. Onun için
de öyle klişeler koymak ya da altına bir-
takım açıklamalar koymak istemedim.
- Bu projede anlatilmak istenen nedir, bir
seyircinin dediği gibi "yalnızım. yalnızsın.
yalnız.. " mı?
Burada anlatılmak istenen, yalnızlığın
kiminegöreçokkorkulan.kiminegörehiç
korkulmaması gereken bir duygu olduğu.
Ama biz hiçbır şekilde bundan anna-
mayız. bununla yaşamayı öğrenmek zo-
run'davız. İkinci amacımız da şuydu, bir
proje içinde çeşitli yerlerde bulunan insan-
lann ortak bir payda üzerinde birleşmele-
ri. Koregraf olarak, dansçı olarak, mü-
zik olarak, seyirci olarak hepimiz kendi
yaklaşımlanmızı koyduk, inanılmaz bir
çokseslilik yarattık. Yani sadece ben seyir-
ciyi komuta etmedim. seyirci de beni ko-
muta etti, dansçıyı da komuta etti..
- Bir koregraf olarak bu glösteriden iste-
diğinizi alabildiniz mi?
Bunun sonu yok tabıi ki. Daıma daha
güzeli olsun isterim. Ama ben bir yolda
yürüyorum ve arkama dönüp baktığımda
bayağı yokuş tırmandığımı görüyorum ve
huzurluyum. Çünkü basamaklan bir bir.
adım adım tırmandım ve hiçbir zaman
başkalannın üzerine basarak fırlamadım.
Bu konuda çok ödünler verdim. çok ol-
mayacak şeylere 'evet' diyerek bu yolu
aldım. Ben kendimi çok huzurlu ve rahat
hissediyorum, ama bu oyun fevkalade mi?
Kesinlikle böyle bir şey demiyorum. çün-
kü onun sonu yok. Örneğin yann başka
bir gösteri izleyip onu çok mükemmel.
kendimi rezil vaayette görebilirim. Belki
bu da sıhhatli bir şey. İnsanı bir sonrakine
hazırlıyor ama aldığım yolda. geldiğim
aşamada huzurluyum.
- Türkiye'de bale. modern dansjn çok dar
bir kesime seslendiği bir gerçek ve devlet
kurumlan dışında varlığını siirdürme şansı
da pek olmuvor. Turkuaz bugüne kadarki
en parlak öruekri, ama yaşamadı...
BenTurkuaz'ınbittiğinekatılmıyorum.
Turkuaz'la çok şeyler başardığımıza
inanıyorum. Turkuaz'dan sonra Ankara'-
da Deviet Modern Dans Topluluğu ku-
ruldu. İstanbul'da da kurulacak. Tur-
kuaz'a yeterli destek sağlanamadığı için
kapanmak zorunda kaldı. Ama bizler hiç
olmazsa bu yolu açtık, bir yerlere getirdik.
Raffi Portakal, yurtdışına gidenin sadece para değil, kültür olduğunu vurguladı
Kaçakçılığıherkesönlemeyeçalışmalı
İstanbul Haber Servisi - Eski eser uz-
manı Raffi Portakal. eski eserlerin yur-
tiçinde alınıp satılmasırun yasak ol-
madığını belirterek. "Eserleri yurtdışına
satmak zordur. Eserin ilgili olduğu mü-
zeden izin alınması gerekir" dedi. Tarihi
eser kaçakçılığını kültüre darbe olarak
nitelendiren Portakal, bunun önlenmesi
için herkesin çalışması gerektiğini be-
lirtti.
Eski eserlerle ilgilenmeyi. bunlann
ahm satımını yapmayı aile geleneği hali-
ne getirmiş bir aileden yetişen RafTi Por-
takal. elinde eski eser olan vatandaş-
lann bu eserin hangj döneme ait oldu-
ğunu ve ne kadar değere sahip olduğu-
nu öğrenebilmeleri için antika dükkan-
lanna ve müzayede evlerine başvur-
malan gerektiğini söyledi. Portakal,
eski eser sahiplerinin eser hakkında ye-
terince bilgi sahibi olduktan sonra ese-
rin satılıp satılamayacağını araştırma-
lan gerektiğini de vurguladı. Eski eserle-
rin yurtiçinde alınıp satılmasımn yasal
olduğunu belirten Raffi Portakal, şöyle
devam etti:
Pahalı olduğu için cazip
"Elinde eski eser olan bir insan bunun
dönemini ve değerini öğrenerek yurtiçin-
de satabilir. Eserin yurtdışına satılması
ise kolay değildir. Bunun için ilgili müze-
nin izninin alınması gerekir. Örneğin bu
bir tablo ise Resim ve Heykel Müzesi'-
iMten, porselen ise Topkapı Sarayı'ndan,
yauma eserse Türk-Islam Eserleri VIü-
ze'sİDden izin alınarak yurtdışına satıla-
bilir. Benim bildiğim deviet yazılı eser-
lerin yurtdışına satılmasına kesinlikle
izin vermez. Eski eserlere devlefin el koy-
ması gibi bir durum sözkonusu değildir."
Gelişmekte olan Türk burjuvazisinin
eski eseraiabilmesi için devletin koleksi-
yonerleri teşvik edici uygulamalara gi-
rişmesi gerektiğini söyleyen Portakal.
bunun pahalı bir uğraş olmasımn da ka-
çakçılığı cazip hale getirebildiğini belirt-
ti. Elinde eski eser bulunan bir insanın
müzayede evlerine ya da antika dük-
kanlanna başvurarak eser hakkında
bilgi sahibi olabileceğinı söyleyen
Portakal, elindeki eseri satmak iste-
meyen koleksiyonerlere şu tavsivelerde
bulundu:
''Eser satıbnayacak bile olsa uzman
kunıluşlara ya da uzman kişilere başvu-
rarak eserin hangi döneme ait olduğu ve
değeri hakkında kesinlikle fikir edinsin-
ler. Eseri korurnak için dikkatli davran-
mak gerekir. Örneğin bu bir tablo ise bu
tabloyu astığımız çivi, kanca, tabloyu tu-
Raffi Portakal, eski eserler konusunda tecrübenin önemini vurguladı.
tan ip, her yıl kontrol edilmelidir. Tablo-
nun bulunduğu \ erdeki rurubet oranı yüz-
de 50, ISJSI 15-18 derece oimalıdır. Tablo-
nun güneşten zarar görmemesine özen
gösteriImelidir.
Avrıca tablonun yapıldığı tuvalin kali-
tesi de önemlidir. Örneğin Türk ressam-
larından Halil Paşa'nın tabloları çuval
üzerine yapıldığından daha çabuk
yıpranır. Osman Hamdi Bev 'in tabloları
ise ipeksi tuvallere yapıldığından daha
geç yıpranır. Resimler aynı ortamlarda
konınsalar bile yaşlanmaları farklı süre-
lerde olur."
Kurul tarafından denetleniyor
Türkiye'de eski eser alıp satabilmek
için Kültür Bakanlığûndan izin almak
gerektiğini söyleyen Raffi Portakal, bu
işten anlamak için bu iznin de yeterli ol-
mayacağjnı vurguladı.
Bu işin okulu olmadığından tecrübe-
nin önem kazandığını belirten Portakal,
Amerika ve Fransa gibi ülkelerin eski
eser konusunda daha hassas davrandı-
klannı söyledi.
Bu ülkelerde kurulan antika çarşı-
lannda değişik eserlerin sergilendiğini
belirten Portakal. bu eserlerin bir kurul
tarafından da denetlendiğini söyledi.
Türkiye'de eski eserlerle ilgilenen in-
sanlann sayısının az olduğuna dikkat
ceken Portakal, "Tarihi eser ka-
çakçılığının önlenmesi zorunludur. Çün-
kü yurtdışına giden sadece para değil kül-
türdür. Yarına bırakacağımız en değerh'
miras kültürdür" dedi.
Bitty McLean
konseri
22ha:jranda
Kültür Servisi - The British
Council ve Pozitifin her yıl
tekrarladıklan reggae konser-
lerinin bu seneki konuğu reg-
gae müziğin yeni süperstan
Bitty McLean. Geçmiş yıllar-
da Nerious Joseph, Linton
Kvvesi Johnson, Aqua Levi
and The Roots İmmension
gibi İngiltere'deki reggea kül-
türünün öndc gclen isimlerini
ülkemize getiren The British
Council ve Pozitif, bu yıl da
dünya çapında bir yıldızı ül-
kemize getiriyor: Bitty McLe-
an UB40'nin dünya turunda
açılış sanatçısı olarak yer aia-
rak uluslararası üne kavuşan
Bitty McLean, "Here I
Stand", "Press It On" ve "It
Keeps Raining" adlı çalışma-
lanyia listelere girmeayi ba-
şardı.
McLean şu sıralarda "'Dedi-
cated to the One I Love" adlı
single ve albümüyle İngiltere
single ve albüm listelerinde bir
numara olmaya aday olarak
gösteriliyor.
Bitty McLean konserleri 22
ve 23 haziran akşamlan,
Kuruçeşme'deki Pasha Be-
ach'de gerçekleşecek. Reg-
gaeseverlerin de dansederek
katılabileceği konserin biletle-
ri Vakkorama'lar ve Ar-
navutköy'deki Pupa's Tropi-
cal Bar'dan sağlanabilir.
Konser PovverFM'den nak-
len yayınlanacak.
Güney Afpika'da Şafak (I)
UCUR KÖKPEİV
Tanrı'yaşükür, yüzyıl sonaermeden, ırkçı kölelikayıbı
-şimdilik kaba ve yüzeysel bir çizgi çekerek bile olsa-
son buldu. Üç buçuk yüzyıl sonra, siyah özgürlük düşü
gerçekleşti. Onca zaman baskı altrnda tutulan duygula-
rın şu günlerde çılgın sevince dönüşmesine tanık oluyor
dünya. Sokaklarda dans edenleri, kırlarda keman çalan
oda orkestrasını görüyor, ama şaşırmıyoruz. insanoğlu-
nun acılı, uzun ve sabırla dolu bekleyişinin masum sah-
neleri bunlar.
1950-70 yılları arasında, Afrikalı yazar ve sanatçılar
sömürgecileri hedef almışlardı; ama, bundan böyle ken-
dilerini inceleyecekler. Gene altmışlı yıllarda, Amerika'-
daki zenci yazarlar, kavga edebiyatının en uç ve ateşli
ürünlerini verdiler. Zenci bilinci ve kültürü, bu dönemi
akkor bir volkan ateşine çevirdi. James Baldvvin, LeRoi
Jones, Chester Himes, Eldrige Cleaver, sözgelimi. Da-
ha sonra bunlara Alex Haley ve Toni Morrison (Nobel
1993) eklendi.
Bu yazarların ürünlerinde, insan haklarının savunul-
ması çerçevesinde ırklar ve cinsiyetler arası ilişkiler ele
alınmaktaydı. "Zencinin cehennemi" durumuna gelen
"beyaz insanın cenneti" suçlanıyor; özellikle Hıristiyan-
lık dünyasının siyah ırka dayattığı körleşme, yalnızlık,
yabancılaşma ve terör kınanıyordu. Daha da önemlisi
bu ırkçı karabasana doğrudan beyazların kendilerinin
bir son vermemesi durumunda, gündeme Baldwin'in
denemelerini topladığı kitabın başlığının geleceği açıktı:
Gelecek Sefer Ateş! (The Fire Next Time, 1963).
Afrika'ya gelince, ekvatorçizgisinin güneyinde, aslın-
da çoktan ateş ve ölüm vardı. Ölesiye son smırlarına
ulaşmış bir kavga vardı. Angola'nın eski başkanının bir
şair olması, elbet rastlantı değil. Şiir ve silah, "ateş çiz-
g7s/"nin savaşçılarında elbette omuz omuza olacaktı.
Güney Afrika edebiyatı da, önce şiirde varlığını kanıtla-
dı.
Erkekler kadar zenci kadın şairler de, isyanı haykırı-
yorlardı. Bu şiirler baskı karşısında, ezilme ve horlanma
önünde, yasaklara ve yasalara kaşı direnen/direnmeyi
savunan birer çığlıktı. "Zenciadam ayağa kalk! I Üç yüz
yıl katlandın, artık yeter! I Bitti artık!" diyordu, Don Mat-
tera. Zenci Hareketi Bilinci'nin soylu militanı.
Bu yazılı edebiyat, özellikle 1974'ten başlayarak, bu
kez tiyatroda kendini göstermeye başladı. Zencilerin
yazdığı.zencilerceoynanantiyatrolardaçoğunluklatop-
lu yaratı ürünü oyunlar çıktı ortaya: Çok geç gibi, ya da
Athol Fugard'ın Sansabır Çiçeklerinden Bir Ders gibi,
Bir Çift Kanat gibi. Son ikisi, ülkemizde, kitap olarak
Adam Yayınları arasında çıkmış, sonra da 'Kenterler'ce
oynanmıştı.
Güney Afrika'da, bu arada, roman da belirli biratılımı
yaşadı. Yakın geçmişe dayandırılan yapıtlar; gerçek ya-
şamöykülerinin, yazgının, direnişle sarsılmaz bir enerji-
nin birbirine karıştığı gerçek romanlar gün ışığına çık-
maya başladı. Birlikteliği, dayanışmayı dile getiren, ba-
şansızlıkları çözümlemeyi amaçlayan ürünler. Pek
çoğu da, Soweto'yu -yüzlerce küçük okullu ölünün öykü-
sünü- anlatan ürünler. O gösterilerde gençler, eğitim ve
dil eşitsizliğine karşı çıkmışlardı. Kendilerinezorla "afri-
kaner" dilinin öğretilmesine karşı gösterilmiş, canlı bir
tepkiydi.
Sovveto'nun körpe ölülerini (1976) 1983'ün "yüz asıl-
mış"ı, 1984'ün toprakta kalan 132genç yaşamı veardın-
dan, Mart 1985'in "on altılar"\ izledi. Oysa, tüm bu yıllar
boyunca, Atlantik-ötesinden haykıran Amerikalı yazar
LeRoi Jones un keskin uyarı çanı durmaksızın çalmak-
taydı: "Günduz onları kurtaramayacak, gece bizim çün-
kü!"
AFSAD'da ayın fotoğrafı
• ANKARA (AA)-Ankara FotoğrafSanatçılan Derneği'nce
(AFSAD)düzenlenen "Ayın Fotoğrafı Yanşması"
sonuçlandı. Seçiciliğini Melih Vurkır'ın yapuğı. serbest konulu
haziran ayı yanşmasında 34 yapıt değcrlendirildi.
Siyah-beyazda Mustafa Ertekin birinci. Burak İlhan ikinci.
Naide Çulfa da üçüncülüğü eldeettiler. Renkli dalda da Tekin
Ertuğ'un yapıtı birinci. Metin Güzeloğlu'nun eseri ikinci.
Cengiz Oğuz Gümrükçü'nün fotoğrafı da üçüncülüğü kazandı.
Bu dalda jüri özel ödülünü Banş Kösealdı. Saydamda ise
binnciliğe Doğanay Sevindik. ikinciliğe Hakan Dündar.
üçüncülüğe Mustafa Ertekin'in eserleri değer bulundu.
Saydam dalında jüri özel ödülü Cengiz Oğuz Gümrükçü'nün
oldu. Sergilenmeye değer bulunan eserlerle dereceyegiren
fotoğraflardan oluşan haziran ayı yanşma sergisi. 25 haziran-9
temmuz tarihleri arasında dernek salonunda görülebilecek.
Emîn Türk Eliçin Vakfı kuruldu
• Kültür Servisi - 27 yıl önce yitirdiğimiz yazar öğretmen Emin
Türk Eliçin adına. eşi Asiye Eliçin'in öncülüğünde. ülkemizin
tanmmış edebiyatçı ve sanatçılannın katılımı ile bir vakıf
kuruldu. Va^ıf, Eliçin"in ölüm yıldönümü olan 16 martta.
toplumumuzun çağdaşlaşmasına katkıda bulunan yazarlara.
düşünürlere ödüller verilmesi, aynca öğrenci ve genç
raştırmacılara burs sağlanmasını amaçlıyor. "Toplum Bilim ve
Tarih", "Felsefe- Bilim", "Siyasal ve Toplumsal Etkinlik".
"Edebiyat ve Sanat" alanlannda \erilmesi düşünülen
ödüllerin ilki, gelecek yılın mart ayında verilecek. 17 haziran
cuma günü saat 17.00 ile 20.00 arası Taksim Sanatevi'nde
ETE V'in kuruluşu nedeniyle. vakfın kurucusu. yazann eşi
Eliçin'in yakm arkadaş vedostlannın yanı sıra vakfın
kuruculannın, sanat ve edebiyatçılann kalılacağı bir tanışma
kokteyli yapılacak.
'Suya Sabuna Dokunduk' Samsun ve
Kayseri'de
•SAMSL'N (Cumhuriyet) - Ercan Yazgan - Bülent Kayabaş
Tiyatrosu "Suya Sabuna Dokunduk" adlı müzikal güldürü ile
Samsun'a gelecek. Kandemir Konduk'un yazdığı, Bülent
Kayabaş'ın yönettiği "Suya Sabuna Dokunduk" 18 Haziran
1994 günü saat 18.30 ve 21,00'de Konak Sinemasf nda
sergilenecek. Topluluk, oyunu aynca 16-17 haziran
tarihlerinde Kayseri Şehir Tiyatrosu'nda sergileyecek.