Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
_' 1 HAZİRAN1994ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
i Istanbul bu hafta bir post-minimalist Türk besteci ile tanıştı: Kamran İnce
Müziğin en güzelzamanı yaşanacak
r EVİN İLYASOĞLU
İstanbul bu hafta bir post-mınimalist Türk bes-
teci ile tanıştr Kamran Incc. Bugünün bestecisi bir
yerde çok şanslı diye düşünüyor ınsan. Öyle ya, yir-
minci yüzyılın şu son yıllannda bugüne dek biriken
her şeyi bir başvuru İcaynağı olarak ele alabiliyor.
Tüm müzik çağlanndaki yöntemleri birer malzerne
olarak değerlendırmeye hakkı var. Zengjn bir bin-
kimden yola çıkıyor. Oysa bir yerde de çok şanssız
doğrusu. Yapılacak her şey yapıldı, müziğin tüm
sınırlan zorlandı, tüm tını denemeleri bittı. Geriye
ne kaldı ki bu bestecıye? Mozart'tan daha dört
dörtlük. Cbopin'den daha duygusal, Stravinski'den
daha ritmık, Cage'den daha elektronık ne kullana-
bilir ki? Eğer bu karamsar görüşe ışıl ışıl bir cevap
bulmak istiyorsanız, Kamran înce'yi (1960) dinle-
yin: "Müziğin en güzel zamanı bundan sonra yaşa-
nacak! Radikal olarak bugüne kadar her şeyin dene-
nip birriğini söyleyebilirsiniz... Oysa müzik sanatı
bugüne dek hiç bö>lesine özgür olmamıştı. Ekoller-
den. akımlardan da kurtulduk. Artık herkes bireysel
deyişi ile yeni bir sentez bulup imzasuıı atıyor. Her
bir yeni >apıt bugün jeni bir sentez peşjnde. Bizün
kuşağuı (1960'lılar) yaptığına sentezcilik diyebilirsi-
niz."
İnce'yi dinlemek tarihi bir olay
Kamran İnce'run '3. Senfoni'sıni dınlıyorum.
Hani yükseklerde, dağ tepelerinde bır rüzgar alıp
götürür sıa! İşte öyle bır duygu. Kocaman senfoni
orkestrasırun genış soluğunu duyuyorsunuz baş-
tan sona dek. Hiç kopmayan bir magnetızm, hiç
kesılmeyen bır senfonık bütünlük. Aynca müziği
kapattıİctan sonra da kulağınızda kalan melodileri
tekrarlamadan duramıyorsunuz. Tıpkı Lizst'in
'Hunlar'ın Sataşı'nı anlatışı gjbi İstanbul'un ku-
• şatılmasını anlatan bır programla yazılmış. Beş
bölmeden, aralıksız oluşan bir yapıt. Kamran
İnce'ye New York'taki Albany Senfoni Orkestrası
ısmarlamış ve ılk seslendirişini de o topluluk
yapmış.
"Bana "Türk konulu bir senfoni bestele de ça-
lalım' dedüer. O sıralarda elinıe Yorgios Francis
adlı bir Bİ7anslının güncesi geçmişti. Bizans'ın ku-
şatılmasını günbegün. önyargısız olarak anlatıyor-
du. Çok ilgilendim. Böylece Fatıh »e Konstantın'in
karşıtlığını, savaşın yüce boyutiannı müziğime ak-
tardım. Bizans ilahilerinden mehter müziğine kadar
pek çok şe> inceledim. Teknik açıdan post-mini-
malist olduğumı sö>le>ebilirsiniz bu senfoninin. Ar-
kada \inelenen motiflerle minimal efektler kullanı-
yonım. Armonik olarak yüzyılın başına dönüş
yaptım. Tonal sononte\i kendi güzelliği için kullan-
maktan yanayım. Ille de fonksiyonel hnerarşiye
bağlı kalmadan, her akorun kendi içindeki çekicili-
ğitıi kullanıyonım. Sonunda mutlaka toniğe dönmek
değil. ama kendi içindeki alunlı yönünden yararlan-
mak tstiyorum." Kamran İnce 1960 yılında Ameri-
kalı bır anne ve Türk bir babadan Amenka'da
dünyaya gelmış. Babası sıyasal bihmlerdeki dokto-
Kamrantnce
rasını bıtınnce, Kamran altı yaşında ıken Türkıye'-
ye gelmişler. îlk müzik eğitimıni Ankara \e İzmir
konservatmarlannda tlhan Baran \c Muammer
Sun'dan almış. Sonradan Amenka\u gıderek
Oberlin Konservatuvan'na ve Eastman Müzik
Okulu'na devam etmiş. Kompozısyon ve piyano
dalındakı eğitımı sırasında Chpristopher Rouse,
David Burge \e Samuel Adler gıbı unjü eğitimcile-
nn öğrencisı olmuş. Roma Büyük Ödülü'nu ka-
zanıp bır yıl Roma'da yaşaması, Kamrana Avru-
pa tanhinin derinlıklennden esın kaynaklan getır-
mış. Örneğın 'Kubbeier' adlı senfonık çalışmasında
Roma'dakı mımannın kubbeleri ile Osmanlı kub-
belen arasında gızemh bır benzerlık düş,ünmüş.
Guggenheim bursu, lili Boulanger Ödülü ve Bro-
oklyn Filarmoni'nin sunduğu Rose ödülü'nu ka-
zanmış. Hemen her yapıt bir kuruluş tarafından
\eya bir orkestra tarafından ısmarlaruyor. Sonra
da seslendirilmesı ıçın b«r başka kuruluş devreye
giriyor. Doğal olarak Amerika'daki bestecilerin
yayın hakkını koruyan şirketlere bağlı. Bu nedenle
Türkıye'de yapıtlannı duymamız iyice zorlaşıyor.
çünkü telıf hakkı koruyan şırketlere paralar öden-
mesı gerek. Bu hafta Cemal Reşit Rey Salonu'nda
Kamran İnee'nin yapıtlanndan oluşan bir konser
dinlemek, gerçekten, genç besteci kuşaklanmız
adına tarihi bir olay bızler için.
Kamran İnce, halen Menfis'te öğretım üyesi.
1980'den ben Amerika'da vaşıyor. Türkiye'ye çok
sık gelip gidiyor. Kız kardeşı Deniz İnce (1965) de
University of Michigan'da bestecilik çalışmalannı
sürdürüyor. Şu sıralarda onun da senfonik bir
yapıtı New York'ta Camegie Hall'de çahnmış.
Kamran'ın eşi, Türk bir psikolog. Türkçesinin çok
düzgün oluşu, Türk kültürüne düşkünlüğü ve gide-
rek daha çok etkilendiğıni söylediği Türk müziği
de evde yaşadıklan Türk ortamından kaynaklanı-
yor. "Ne ilginç, son zamanlarda daha çok Türk mü-
ziği var kafamda. Çocukluğumda hatırlıyonnn, e>de
Beethoven dinlerdjm.. sokağa çıkıp dolrnuşa biırince
Orhan Gencebay... Bunlar sonradan birleşip bir
sentez oluşhınıyor. Saksofonu zurna gibi kullanıvo-
rum. Obua bir yerde 'ney'e dönüşebfliyor mûziğnı-
de." Kubbeler'i dinlerken, Hammer Music'i (Çekiç
Müziği) veya Night Passage't (Gece Geçiti) dinler-
ken, elektronik aygıtlann da devreye gjrmesi yeni
tını arayışını duyuruyor.
"Bugün gelişen teknoiojinin ortasında, zaten
aramızda olan elektronik araçlan kullanmadan ede-
roeyiz. Artık geleneksel orkestranm çalgılan yeni
yazılan müziğe göre yetersiz kalıyor. Akustik çalgı-
İarla syntbesized çalgılan birieştiriyoruz. Ekktrik
gitar, bas gitar klasik senfoni orkestrasaıa girdL
Yeni birses arayışj bunlar." Çağ başındaki deneme-
lere dönüşten söz edınce, ilk fütüristlenn mekanik
aygıtlan geleneksel ile birleştırmelerinin hemen bir
tepki gördüğünü ve Neo-Klasiğe sığınıldığını hatı-
rlatıyorum. Oysa Kamran tnce, kendi kuşağının
denemelerinden o kadar emin ki o dönemde eski
üslup içinde yenıyı aradıklanru, şimdi de yepyeni
bir dil ıle yeni tınıyı bulduklannı savunuyor.
Benim dünyamı yaşatmak istiyonım
"Syntftesizer'uı geleneksel sesler arasma kart-
Iması benim hayal gücümü kamçıbyor."Böylece
müziğınde caz, rock, synthesızer, minimal efektler
ve en önemüsi klasik kalıplar kullanmasını bir seç-
mecilik, eklektik bir derlemecilik olarak kabul et-
miyor. "Özgür bir imza artık bestecinın im/ası. Sizi
benim dün>ama çekiyorum, ama zorlamıyorum.
Bencil değilim. Ama yine de si/e benim dünyamı ya-
şatmak istiyorum. Üstelik yirminci yüzyıMa denen-
miş her şeyi de kullanmıyonız artık. Raslaımallık
dediğimiz, yorumu kontrolsüzce seslendirene bırak-
ma oiayı kalktı. Grafik notalamayı kimse ciddiye
abnıyor. Mutlaka bir kontrol kunıyoruz eserleri-
mizde. Ancak yine de seriaüst bestecilerin rümden
kontrolünü kabul eöniyoruz. Tıpkı Mozart'ın koot-
rolü gibi:"
Şu sıralarda Nevv York'ta ünlü bir caz toplulu-
ğu, Dogs of Desire, Kamran'a bir senfonik beste
ısmarlamış. 15 kişı için yazdığı parcanm adı *Sit
Dog Sit'. Her şeyi; caz, rock, modal melodi, twist
ve klasik kabplan iç içe kullanmış. Arches adlı bir
oda müziği ve bir çello sonatı son çalışmalan. Tari-
hi konulara ilişkin bir de opera planı var kafasında.
Bır yeni esere başlaması önce bir taslak kurmasıyla
oluyor. Psikolojik ortamı ne olacak? önce buna
karar veriyor. Sonra o ortamı nasıl yaratacağını
planhyor. Ve hiçlıkten çıkan kurgu büyük bir coş-
kuyla, sevecenlikle üreyip büyüyor, sonra da kendi
bitiş çizgisini çiziyor.
Geçen yıl İstanbul konserleriyle müzik dünyasına dönen Moğollar'ın 27 yıl sonraki ilk kaseti ay sonunda çıkıyor
'Müziğimizin yeniadıAnadolu rock'
CUMHUR CANBAZOĞLU
Bir yıl önce İstanbul konseriyle mü-
zik dünyasına dönen Moğollar yeni
kasetlerine son rötuşlan vermekle
meşgul. Ay sonunda piyasaya çıkacak
bu çalışma. 27 yıl sonra Moğollar'ın
isteğiyle gercekleşen ilk kaset. Moğol-
lar'ın gündeme gelmesiyle piyasaya
süriilen kasetler uzun yıllar önce ımza-
lanmış kontratlara dayandığından,
gruba ekonomık açıdan fazla bir şey
kazandırmarruş.
Adı daha konulmayan bu ilk kase-
tin prodüksıyonunu grup elemanlap-
ndan Cahit Berkay üstleniyor. MFÖ'-
den Fuat ıle Özkan'ın vokalleriyle
katıldığı dokuz parçalık (üç enstrii-
mental. altı sözlü) kasette Moğollar'ın
. eski repertuvanndan değişik yorumla-
nan "Alagejik Destanı" ve "Düm
Tek" var. Gensi tamamen yeni Mo-
ğollar ama sound geçmişteki gibi.
"Kaset konusunda aceleci davran-
madık. Konserler girdi araya. Müziği-
miz bilgisayarla programlanabilir ol-
madığından konserler duyguyu yakala-
yabilmek için çok önemliydi. Da>ul da
canlı calındı. bas gitar da*"dı\e çalışma-
lannı özetliyor grup.
"Düşünen gençlik
şu andaki pop
müzikle bizim
müziğimiz
arasındaki farkı
anladı. İsteğimiz
son on beş yıldır
unutturulmaya
çalışılan halk
müziğini,
kültürümüzün
çıktığı kır kültürünü
bir sirkülasyonla
entelektüel kültüre
tanıtmak."
Bu kasetin ülkemizde grup müziği ceğıni ıddıa ediyor Moğollar
için bir moral çalışma olacağını, genç- "Düşünen gençlik şu andaki pop mü-
lere sesleneceğini ve unutulmaya yüz zikle bizim müziğimiz arasındaki farkı
tutan halk müziğini gündeme getire- anladı. Moğollar'ın isteğide, son on beş
yıldır unutturulmaya çalışılan halk mü-
ziğini, kültürümüzün çıktığı kır kültü-
rünü bir sirkülasyonla entelektüel kül-
türe tanıtmak. Doğayı ve çevreyi sev-
dirmek açısmdan da halk müziği çok
önemli.".
Grubun uzun ince yolda ilerkyerek
halk müziğini evrensel kılmaya uğ-
raşüğı bir dönemde eski Moğollar'ın
temel direklerinden Murat Ses'in yeni
oluşumu yetersiz bulması müzik dün-
yasmda ilgi uyandırdı.
"önemli olan MoğoDar'ı toparlayıp
soundunu oturtmaktı. Muratia da gö-
rüştük. Avusturya'da Ne« Age tarzı-
nda çaltşmaları var, gelmedi.Zaten
Moğollar kişikre bağlı bir grup değil.
Mesajı önemli. Biz Anadolu rock'ı ileri-
ye taşıyabilmek icin diğer işlerimizi
bırakıp güç birliği yaptık. Murat'm
bunu hedeflememesi de çok doğaT'.
Anadolu rock deyımiru Moğollar
yeni yeni kullanıyor.
25 yıl önce Anadolu pop adıni ver-
dikleri müziklerine şirhdi bu deyimi
yakıştınyorlar.
" Pop müzik bugün çok farklı anlam-
larda kuUamlıyor. Biz Anadolu Pop is-
mini ko\duğumu/da Beatles. Traffıc,
Hendnx'e pop deniyordu. Şûndiki po-
pun da adı Türk hafif müziğiydi. An-
cak pop farklı anlam kazandı. Onun
için müziğimizin yeni adı Anadolu
rock".
Özel eğitimle yetiştirilen genç kemanalar
ÜNER BtRKAN
İstanbul Teknik Cnıversıtesı
Türk Münğı Devlet Konserva-
tuvan Çalgı Egıtim Bölümü Baş-
kanı. değerli dost Prof. Ayhan
Turan'dan bir mektup aldım ge-
çenlerde. İstanbul DSO Filarmo-
ni Derneğı'nce. Atatürk Kültür
Merkezı'nde düzenlenen bir kon-
sen (21 nisan) haber veriyor.
Konserde. 'İTt SolistJeri''run
' ikmd kuşağmı oluşturan. gep-
genç dört kemancı (Didem Savaş,
- Eda Dündar, Gülşah Tütüncü,
Başak Erdem), Mehru Ensan'nin
piyanosu eşlığinde, Vivaldi'nin,
Tartini'nın. Nardini'nın, Bnıch'-
un konçertolannı. sonatlannı
, seslendırmişler.
On üç yıl önce. 1981 'de baş-
lattığı keman eğitım programının
en yeni meyvelerini derlemış olu-
yor böylece Prof. Turan. Büyük
mutluluk bu; aralannda Cihat
Aşkın, Hakan Şensoy, Zeynep
. Ydmaz gibi gerçek değerler bulu-
nan 'flk kuşak' kemancılann ül-
kemizde ve yurtdışında kazandı-
klan başanlara tanık olduktan
sonra. bu ağabeylerine, ablalan-
na ulaşma çabasmda olan yeni
bır kuşağın, daha şimdiden yolu
yanladığını görmek, gerçekten
büyük mutluluk Prof. Turan'ın
uyguladığı 'özel ve hızb keman
eğhimi' yönteminin başansını
tanıthyor bu gelışme. Nedir bu
özel eğiüm yönteminin gjzı? Prof.
İTÜ Solistlcri'nin ikinci kuşağı dört kemancı: Didem Savaş, Eda Dündar, Gülşah Tütüncü ve Başak Erdem'den oluşuyor.
Ayhan Turan, İTÜ Türk Müziği
Devlet Konservatuvan'na alınan
yetenekli öğrencıler üzerinde fız-
yolojik, fiziksel, müzikal çalışma-
lan önce ayn ayrı, sonra bileşik
(compact) biçımde yürütüyor.
Özetle keman çalmanın yalnız
kol ve parmaklann tek tek devi-
nimleriyle değil. bütün vücudun
katıldığı. 'biyomekanik' devınim-
ler bütünüyle başanlabileceğını
düşünüyor. Kcmanı, fızık bılımi-
nın tanımladığı anlamda. bır
'kutu' olarak değerlendiriyor,
sağlıklı. renkli sesler cıkarabıl-
mek için öğrencilerinı çalıştın-
rken, bılınen fiziksel, fızyolojik
kurallann tümünü uyguluyor.
Bu iki yönlü çalışmanın eşgü-
dümlü olarak gerçekleşmesiyle
müzikal yonım da ortaya
çıkıyor. Böylece keman öğrenci-
sı. teknik sorunlann kıskacına
gıımeksLzin. müziğin sanatsal
yönü üzerinde yoğunlaştınyor
kendisıni. Yöntemin başanlı so-
nuçlannın alınması üzerine, bu
çalışmalara baştan beri büyük
destek veren Teknik Üniversite
Rektörlüğü. Prof. Turan'ın ke-
man sınıfına 'özel Eğirint Keman
Biriıra' statüsünü kazandırmış.
'Birim'ın, ıleride 1»tünı'c dönüş-
türülmesi söz konusu. Birimin te-
mel amaçlannı şöylece sırabyor
Prof. Turan:
• Bugüne değin yamız Avnıpa'-
da, Amerika'da, ileri ülkelerde
doğru olarak öğrenildiği bilinen
keman sanatuun, ülkemizde de öğ-
renflebflecegintn tanıtlanması.
- Türk müziğine bih'msel bir
Türk keman metodunun kazan-
dınlması.
- Keman öğrenme sfiresinin lu-
saltılarak öğrencinin kısa yoidan
soüstlik mesleğine yöneltilmesi.
Gülşah, Eda, Başak, Didem...
Tümü de 1976, 77 doğumlu, şirin
kızlanmız. 'Harika çocuk' nite-
minin üzerlerinde yaratabileceği,
o çok iyi bildiğimiz sarsıntılardan
uzak kalarak akılcı. bilime da-
yalı, kuru ve sıkıa olmayan bir
yöntemin rahat, kendıliğinden
gelişen eğitim sürecinden geçiyor,
solist olmaya koşuyorlar. On se-
kiz yaşında bir kemancırun, 6-7
yıllıİc eğitimle o konçertolan so-
natlan seslendirme gücüne e,iş-
mesi gibi bir başannın altına im-
zasını atan Prof. Ayhan Turan'ı
ve öğrencilerini kuiİuyorum.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Tanrı ve BHim
Bu tür kitaplarda genellikle dinlerle bilimler ele alınır,
ama Simavi Yayınlan'nca yayımlanan kitabın adı Tann
ve Bilim...
Üstünde yazar olarak üç kiştnin adı var: Başta Fransız
Akademisi üyesi, felsefe geleneğinin son büyük Hıristi-
yan düşünürü Jean Gurtton; onun altında da fen bilginle-
ri olarak anılan iki kardeş, Grichka Bogdanov ile Igor
Bogdanov.
Oçü oturup bir dizi söyleşi yapmışlar. Bilginler bilim-
lerdeki son gelişmeleri özetlemiş, filozof ise, fizikçilerle
tanrıbilimciler arasındaki "olası bir bağlaşmayı, henüz
karanlık bir yakiaşmayı" sezmeye, sezdirmeye çalış-
mış.
Tartışma Hıristiyan dini, ya da dinler çerçevesinde
sürdürülmediği, doğrudan Tanrının varlığına yönelindi-
ği için de, kitabın adı Tanrı ve Bilim konmuş.
Şöyle diyor Jean Gurtton:
"Ben hep gize doğru baktım: Gerçekliğin kendisinin
gizine. Neden Tanrı var? Bilgiler ufuğunda ilk kez birta-
kım yanıtlar ortaya çıkıyor. Bu yeni ışıltıları daha fazla
gözardı edemeyeceğimiz gibi, neden oldukları bilinç
genişlemelerine de kayıtsız kalamayız. Bundan böyle
önümüzde bir kanıt değil -Tann tanıtlanamaz- dinin
önerdiği kavramların dayanacağı bir destek noktası bu-
lunuyor. Hem de bu bilinmeyen ama açık dünyaya yak-
laşırken, Tann ile bilim arasında gerçek bir diyalog so-
nunda şimdi başlayabilir." {s. 18)
Newton fiziğinin evren görüşü gerçekliğin iki temel
şeyi içerdiğini söyler: Katı hesneler ile boş alan. Orta
boyutlar bölgesinde bu görüş kusursuz işliyor. (s.57)
Ama sonsuz küçükler ile sonsuz büyükler bölgelerine
geçince bu görüşle yanıtlanması olanaksız sorularla
karşılaşıyoruz. Onun için de, gerçekliğin bilinebiliroldu-
ğu, bilimin zamanla her şeyi açıklayacağı inancı, artık
eskisi gibi, kolaylıkla savunulamıyor.
Bogdanov'ların görüşü şöyle:
"Bugün kuvantumlar kuramınm saptadığı o tuhaf ve
devingen stnırlarda fizikçilerin tümü, istisnasız, şu yeni
tür bilinemezciliği deniyorlar: Gerçeklik bilinebilir değil-
dir; üstü kapalıdır ve öyle kalmaya yöneliktir." (s. 13)
Bu iki bilim adamı 21. yüzyıl insanlarının benimsemek
zorunda kalacakları yeni dünya görüşünü "meterea-
lizm" diye adlandırıyorlar.
Jean Guitton ise bunu bir yüreklilik diye alkışlarken
şöyle diyor:
"Gözü kapalı olarak bir metafizik zamanın içine giri-
yoruz. Hiç kimse bunu söylemek yürekliliğini göstermi-
yor: Işin özü söz konusu olunca hep susanz, çünkü bu
dayanılmaz bir şeydir." (s. 15)
Jean Guitton'un bilimlerdeki gelişmelerden tek tanrılı
dinler adına mutluluk duyduğu çok açık...
Felsefenin temel tartışmalarından olan materyalizm
ile idealizm konusunda, son sözü bilimsel bulguların
söylediği herkesçe biliniyor. Gerçi din adamları bilimin
belirleyiciliğini umursamaz görünürler, ama inançlarını
destekleyen bulguları da hiç atlamaztar...
Orta boyutlar bölgesinde materyalizm ağırlıktayken,
sonsuz küçükler ile sonsuz büyükler bölgelerinde idea-
lizmın ağır bastığı görülürse ne olur?
Orta boyutlar bölgesinde yaşamayı sürdüreceğimize
göre, yaşamımız herhalde değişmez, ama kafalarımız-
da, dinsel düşüncelerimizde birtakım değişmeler olur. .
Felsefe geleneğinin son büyük Hıristiyan düşünürü
Jean Guitton buna sevinmeli mi?
Ayrıca, idealizmi sürdürme sorumluluğu da var bu fi-
lozofun (Henri Bergson ölümünden az önce "düşünce"-
sinı dört izleyicisine, Gabriel Marcel, Jacques Maritain,
Vladimir Janklvrtch, Jean Gurtton a bırakmış): Sezgi yi
akla ezdirmemesi gerekir...
Ama, şaşılacak şey, bilim sonsuz küçükler ile sonsuz
büyükler bölgelerinden idealizme göz kırpınca, idealist
bir filozof, "Bilim (yani kuşku, sorgulama, araştırma, de-
ney, akıl) beni destekliyor" diye sevinerek bir kitap boyu
konuşuyor...
Tanrı ve Bilim Fransa'da satış rekorları kırmış. Demek
ki Fransızlar Tanrının varlığına manma konusunda bile
sezgiyle yetınmiyor, bilimlerden destek bekliyorlar.
Felsefe geleneğinin son büyük Hıristiyan düşünürü
Jean Guitton, "Tanrı tanıtlanamaz" dese de, bilimin
desteğini bir yana itememiş...
Bergson bunu onaylamazdı sanınm...
Esbank Geleneksel Resim Yarışması
• Kültür Senisi - Esbank, 1984 yıhndan ben düzenlernekte
olduğu Yunus Emre Resım Yanşması'na bu yıl yeniükler
getirdi. 11. yıbru doldururken yeni bir döneme giren bu
yanşmarun amaa. "vanlan son sanatsal aşamalann en iyi
örneklerini seçerek Türk resim sanatımn bugününü, dünya
üzerinde yaşayan tüm sanatçılanmıza açık bir yanşmayla
sergilemek" olarak belirlendi. Yanşmada daha önceki
yıllardan farklı olarak ölçü. kullanılan malzeme ve teknik
konulardaki kısıtlamalarkaldınldı. Erdağ Aksel, İsmet
Doğan. Haldun Dostoğlu, Fulya Erjdemci, Fanık Malhan,
Nilgün Özayten ve Ayşe Dagjstanlı'dan oluşan secici kurul,
elemelen iki aşamalı olarak yapacak. ö n eleme eserlerin 35
mrn'uk dialanndan yapılacak. seçilen eserlerin orijinalleri
ikinci elemede değerlendirilecek ve ödül kazanan eserler
beÜrienecek. Herbiri75.00O.0OO.-TLtutannda 5başan
ödülünün verileceği yanşmada, son dia teslim tarihi 29
Temmuz 1994. Yanşma ıle ilgih şartname. Esbank Reklam ve
Halkla İüşkiler Müdürlügü (Odakule İş Merkezi K. 12
Tepebaşı. İstanbul) ve tüm Esbank şubelerinden edinilebiür. .
(25172 70)
Zozo Dalmas'ın hayatını konu alan
filmin çekimi tehlikeye girdi
• ATİNA (AA) - Türkiye'de de sinemalarda gösterilen
"Rebetiko" filminin yönetmeni Kostas Ferris'in, Atatürk'ün
takdirettiği sanatçılardan Zozo Dalmas'ın hayatını beyazperde
ve ekrana aktarma çabalan engelleniyor. Dalmas'ın manevi
oğlu olduğunu iddia eden Dimiüios Ivanov adlı koreograf.
birkaç yıl önce ölen sanatçının ününe toz kondurmayacağını ve
Dalmas'ın hayatmın fibn ve TV dizisi yapılmasına izin
veTmeyeceğini söyledi. Ivanov, "Ben Dabnas'ın ününü
korumakla yetkffiyim. Dalmas, ölmeden önce beni maddi ve
manevi mirasının tek varisi yapn. Yunanistan'a bu denli değerh
katkılan olan bir yıldızın ününetoz kondurtmam" dedi.
Ivanov, elinde Dalmas'ın hayatının fılme ve TV'ye
aktanlmasını engelleyecek mahkeme kararlan bulunduğunu
da öne sürdü.
Tiyatro sanatçıları ile televizyonlarm
eğlence merkezlerine çağn
• Kültür Servisi - Bahçelievlcr'in ANAP'lı Belediye Başkanı
mimar Saffet Bulut yaptığı yazılı açıklamada, belediye
başkanlık binasının yanındaki kültür merkezinin tiyatro
oyunlanna ve televizyonlann eğlence merkezi müdürlüklerine
tahsisedilebileceğinı belirterek "Sanata ve sanatçıya
Bahçelievler Beledıyesi olarak sahip çıktığımızı ve ekonomik
koşullanrruz ölçüsünde sahip çıkmayı sürdüreceğimizin de
bilinmesini istiyoruz" dedi. Belediye Başkanı Saffet Bulut, "230
koltuklu kültür merkezinin, özellikle profesyonel tiyatro
şartlanna ve eğlence programlan yapan televizyonlann
şartlanna çok uygun olduğunu" söyledi.