Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8MAYIS1994PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Gönlü sinemadan yana olan Uğur Yücel, yaptıklannı ve kendini sorguluyor
'Med > anın içinde miiyonlarına milyonlar katan biri mi oiacağım? Benim yaşamak istediğim bir dünya var, mutlu değilim, öbür dünyanın içinde yani sinemayla, senaryoyla. buraya gelip arkadaşlar-
la tıngır tıngıryapmakia, müzik çaİmakla mutluolacağımainamyorum mu?Artık birşeyleriseçmemgerekiyor. Karar vermenin zamanı geldi.' (FOTOĞRAFLAR: HATİCETLNCER)
'Nevrotikşehîrentelektüelf mî?
NİLGÜNTOPTAŞ
Uğur YüceTin on parmağında kaç marifet var
dersiniz? Tiyatro oyuncusu. sinema oy uncusu, şov-
men, kabare oyuncusu, taklit ustası. öykü yazan,
senaryo yazan ve de müzisyen. Şimdilik, bir bir or-
taya çıkardığı bu marifetlerinı bıliyoruz. Ama onu
birgün fılm yönetmeni, yapımcısı olarak ya da re-
simlerini sergilerken, hatta kazandığı Camel
Trophy kupasıyla poz verirken görürsek de şaşma-
mamız gerekir. Yavuz Turgul'un yönettiği "Muhsiıı
Bey"de Şener Şen'le bırhkte harika bir oyunculuk
sergıleyen Uğur Yücel, neredeyse bu fılmin ardı-
ndan kayboldu. Birkaç fılmde daha oynayan Yü-
cel, adıru daha sonralan tek başına ya da çeşjtli sa-
natçılarla yaptığı şovlarla duyurdu. Buna kabare
oyunlan, TV programlannda yaptığı taklitler ve
TVdizileri eklendi. Seyirri Uğur Yücel"in yollannı
gözleyedursun o bugünlerde Eski Yeşil'de müzik
yapıyor. Tahsin Ünüvar dörtlüsüyle ve değişik
müzisyenlerin katılımıyla Latın caandan örnekler
sunuyor.
Sinemadan uzaklaşmasını kendince nedenlerle
açıklayan Uğur Yücel de tekrar oynamak için Ya-
vuz Turgul'un fılm çekmesini bekliyor. Belkı yakı-
ndâ bir fılm yapabileceklerini açıklarken yüzünde
beliren mutlu ifadeyi gizieyemeyen Yücel, söyleşi
boyunca bir anlamda kendini, sanatı, bulunduğu
yer ve olması gereken yer konusunda sorguladı.
Film için Yavuz TurguTu bekliyorum
- Muhsin Bey'de unututmaz bir portre çizdiniz.
Türk sineması önemli bir oyuncıı kazaımor derken
siz ortadan kayboldunuz, neden?
Çok kısa bir zaman içerisinde sinemarun her şey-
den önce bir keyif işi olduğunu, bir takım işi ol-
duğunu gördüm. Ben sinemada bu sevgi ortarrunı
çok yoğun bir biçimde Yavuz Turgul'un setinde
yaşadım. Orada gerçekten herşey çok sevgiyle
yapılıyor. Bu beni gerçekten çok etkiledi. Aslında
benim sinema oyuncusu olacağım konusunda
kimsenin umudu yoktu, benim de yoktu. Bizim
dönemimizde, sinemanın sıkça filmler çektiği dö-
nemde daha çok tip oyuncular, grotesk fızikte
oyuncufar aranıyordu. Oysa benim komedyenliğe
dair en ufak bir ip ucu taşımayan bir fizigim var,
jön değilim. Sinemarun benim gibi tipler aradığı
yoktu pek. Tamamen tesadüftü. Zaman içinde ka-
meranın karşısmda işe yarayacak bir oyunculuk
biçimim oldugunu söylediler. ben de inanmaya
başladım. Ama o günden bu yana," Muhsin Bey"-
den sonra istediğim sevgı ortamını bulabilmiş deği-
lim. Sonra ben kendimi hiçbir zaman hiçbir alanda
lanse etmedim. Yani doğru dürüst birşey yaptığı-
mda andı insanlar adımı. Dolayısıyla pazar oluş-
turmadım kendime. Bakın ben ortalardayun, film
çekeceğim' sözünün tam tersini kullandım. Birçok
yönetmen beni Yavuz Turgul'cu olmakla, 'suçUdn
tor' demek istemiyorum çünkü bu herhalde suç de-
ğil, ama kendilerinden uzağa koydular. 'Yavuz
TurguTla çalışacak, başkasıyla çalışamaz, kimseyi
beğenmiyor' gibi lafİardolaştı. sanat barlannda. Ki
bu laflar da çok haksız değildi. Dolayısıyla ben
hala Yavuz Turgufu bekliyorum, o inşallah film
çekecek ben de oynayacağım.
Tamamen seçicilik bu, fazlası değil
-Yıllardır Yesüçam'ın koşullanna karşın filmler
üretfliyor. Bu da sinemava duyulan tutkuyla açı-
klanıyor. Sizinki bu durumda biraz fazla seçicilik ol-
muyor mu?
Tamamen seçicilik oluyor bence fazlası değil...
- Ama bunun bir sonucu olarak hem Türk sine-
masmı, hem de sizi izlemek isteyen seyircileri oyun-
cuiuğunuzdan mahrum bırakıyorsumız..
Ben bunu bir mahrumiyet olarak görmüyorum,
gerçekten seyirciye olan saygımdan dolayı yapıyo-
rum, başka hiçbir şeyden değil. Ben eğer Muhsin
Bey'den sonra 8-10 tane daha fılm çevirseydim
yine Muhsin Bey konuşulacaktı. Ya da onlann ko-
nuştuklan beni ilgilendirmeyecekti. Mesela "Ara-
besk'te oynadım, herkes çok konuştu o filmi beni
deçok beğendiler. Ben ne film olarak beğeniyorum
Arabesk'ı, ne de oyuncu olarak kendimi beğeniyo-
rum fılmin içinde. Ben birilerini biryere çağınyor
değilim. ama ben biryerlere doğru gidiyorum. Bu
gidişin,bu kaçışın, bu seçişin bir tek nedeni var o da
seyırcinin önüne gerçekten inandığım işleri koy-
mak.
- Siz sinemayı seven birisiniz ve şu ya da bu neden-
le sinemadan uzak kahyorsunuz, bu insana acı ve-
rebilir.
Venyor. Sanat acısız olmaz. Yaşamlannı sadece
sinemadan sağlayan arkadaşlar var. burada ben
kendimi şu anlamda şanslı buluyorum: Şovmenlik
yapıyorum. TV programlanna çıkıyorum. kabare-
den farklı kıbyorsa daha önceden çizilmiş birşey
değildir. Ama daha önceden çizilmiş birşey vardı
hayatımda, konservatuvara girdiğim zaman ben
kendimi küçük bir star olarak görüyordum. Yıldız
(Kenter) hocarun derslerinde aslında bir hiç oldu-
ğumu anladım. Konservatuvarda yaşamda bir sa-
natçı olarak estetiğin peşinden koşmam,bunun için
de seçici olmam gerektiğini gördüm. Okul bittikten
sonra artık önünüze gelen her türlü rolü kabul et-
meme gibi bir prensıp oluşmuyor aslında, bir his
oluşuyor. 'ben bunun içinde oimamalıyun' diyorsu-
nuz. Işte bu hayvansal içgüdü dediğım. Nıçinin
belki de cevabı yok belki ama sadece ben böyle ol-
mamalıyım diye düşünüyorsun. Ben çok fazla iç
dünyamla yaşayan biriyim. Metodlann, sistemle-
rin. modellerin adamı değilim. Yani sokağın içinde
yaşayıp soluyarak oynamak istiyorum. Çok be-
T
ürk' filmi yapmak istiyorum. Özenti, üç-beş tane insa-
na göndermeler yapmaktan, uyuz kaşımaktan öteye
gitmeyen filmlerin içinde olmak istemiyorum. Ben aşk
istiyorum filmin içinde, gönül istiyorum. Gönül varsa
ben de vanm. Bunlar kendi kendime sorup , cevap-
ladığım ve artık ilke haline getirmek istediğim yaklaşımlar. Ne
kadar gerçekleştirebileceğimi zaman gösterecek. Kendi şovumda
da, sahne gösterilerimde de mümkün olduğu kadar 'Uğur'u or-
taya koymak.
lerde oynuyorum maddi anlamda böyle bir konfo-
nım var. sinemada önüme gelen her teklifı kabul
etmeme gibi bir konforum var. Ama ben şundan
çok emınım. farklı bir durum olsa ben yıne böyie
seçici davranacaktım. o zaman ne yapacaktım,
dublaj \apacakum. müzisvenlik yapacaktım.
- Daha önceki güldürii oyunculanndan farklı ola-
rak Şener Şen hiç komik değildi ama o> unculuğuy la
inamlmaz bir komikliği \ardı. Özel \aşamında ise
gajet normal biriydi. komik olmaktan korkmuyor-
du. Bunu sizde de gözlemledik..
Benim kendime çizdiğim bir oyunculuk meto-
dum yok. Yani özellikle bu çızgide olmabyım dıye
bir yaklaşımım yok. Sanıyorum bu da yine seçi-
cilikten kaynaklanıyor. Nasıl bır fılm anyorsun,
nasıl bir yönetmen anyorsun ve ortaya ne koymak
istiyorsun. Ben bu sorulann cevabını biliyorum.
Onun için ben hayvani içgüdülerime güveniyo-
rum herşeyden önce. İşimle ilgili bir önsezim ol-
duğuna inanıyorum. Bu sezgılerim beni diğerlerin-
dellidir benim iç dünyam, beni çok üzüyor, çok yo-
ruyor, çok yalruz bırakıyor, zaman zaman antipa-
tik yapıyor.
Sahnedeki acaba gerçek Uğur mu?
- Peki, diyelim ki Yavuz Turgul'la olanağuuz oldu,
çalışıyorsunuz. Ama istediğiniz nedir sinemada so-
nuç olarak?..
Bugün bir İtalyan sineması dendiğinde İtalva"-
yı görüyoruz, Amerikan sineması dendiğinde
Amerika'yı görüyoruz, fspanvol filmi dendiğinde
İspanya'yı görüyoruz. Ama Türk sineması dcdiği-
mizde ne görüyoruz. bu çok önemli. Sinemaya
yaklaşımım böyle. Türk filmi yapılan projelerin
içinde olmak istiyorum.
Bugüne kadar sahneye bir Uğur koydum, acaba
o. gerçek Uğur mu? Yani ben nevrotik bir şehir en-
telektüeli miyim? Gerçekten gündelik hayatımda
böylesine mi yaşıyorum. Herşeyi küçümseyen. ala-
ya alan, şehrinden nefret eden, çevresindeki insan-
lan pek sevmeyen, onlara hep kızgınlıklannı, öfke-
lerini anlatan onlarla matrak geçen bir şehır nevro-
tiği miyim? Yoksa ben Kuzguncuklu, mahalle ara-
lannda kısa pantolonuyla koşmuş, dört beş tane
dinin içinden çıkmış, biraz Ermeni, biraz Rum, bi-
raz Yahudi, biraz Türk Uğur muyum? Yani benim
dünyaya baktığım yer Kuzguncuk'un ara sokak-
lanndan mı olmalı? Yoksa ben Gümüşsuyu'nun
seçilmiş bir evinin, özenle seçilmiş resimlerinin altı-
ndaki herşeye uzaktan bakan entelektüel bir fıgür
müyüm? Ben bugüne kadar sahneye çıkarttığım
Uğur'da, özellikle son yaptığım şovda bu ikinci
söylediğim şeyi daha çok gözledim. Bir yabancılaş-
ma olarak algılıyorum ben bunu, bir samimiyet
olarak görmüyorum. Ben öbürü olmalıyım galiba.
yani mahalle arasındaki Uğur bana daha sahici ge-
liyoren azından. Ötekisı zorlama gelıyor.
Artık birşeyleri seçmem gerekiyor
- İstediğiniz gibi bir sinemaya ulaştnak için ne
yaptyorsunuz, ne yapacaksınız?
Ben bu TV dizisiyle (Aziz Ahmet) ilk defa senar-
yo yazmaya başladım. Yavuz Turgul senaryo yaz-
mamı istedi. Yapmayı istediğim ama çok uzak bul-
duğum bir şey çok yakınıma geldi. En azından
müthiş bir etüd oluyor bu çalışma.Bir de öyküle-
rim var onlan senaryolaştırmak istiyorum. Şimdi
bir an önce perdeye çıkabilecek cinsten öykülere
kafa patlatmak istiyorum.
- Sinema konusunda daha seçici davranabibnek
için değişik şeyler > aptınız. çeşitii sanatçılarla şovlar
yaptını/, kabarelerde oynadınız. TV programlanna
çıktınız. Tüm bunlar size birşeyler kattı mı, yoksa
sizden birşeyler mi götürdü?
Ben katt:ğına inanıyorum. Çünkü benim
yaptığım çalışmalar benzerlerinden farklıydı, bir
seyir niteliği, bir heyecanı vardı. Söylediği sözlerin
altında gerçekten hiciv yatıyordu. Politik ve sosyal
bir hicıv yatıyordu. Çoİc kolay yazılmış. çok kolay
ortaya çıkmış tekstler değildi bunlar. O yüzden si-
nemacı olarak izleyip bana saygı duymuş seyirci-
den de olumsuz tepkiler almadım. Kimse 'ya bu
>aptığın nedir'' demedi. Öte yandan sahne kimliği-
mi sanınm bundan sonraki şovda daha doğru bir
biçimde göreceğiz.
- Sinemayla iüşkinizin hep süreceği göriilüyor, bu
şovlar, kabareler sfirecek mi?
Bu çok kritik bır nokta aslında. Çünkü önce ka-
famda biran önce yapmak istediğim, varmak iste-
diğim noktalar var. Ama eğer doğru bir seçim yap-
mazsam varmak istediğim noktalar elimden kaça-
biliyor. Artık benim birşeyleri seçmem gerekiyor.
Ben, medyanın içinde, piyasanın içinde, milyon-
lanna milyonlar katan ve diziden diziye sıçrayan ve
yılda her televizyona 26 tane dizi veren, yaşamını
böyle sürdüren biri mi olacağım yoksa, "Bir dakika
benim >aşamak istediğim bir dflnya var. Ben bu dün-
yanın içinde mutlu değilim ben öbür düny anın içinde,
yani sinemayla, senaryoyla, buraya gelip arkadaş-
İarla tıngır tingır yapmakia, müzik çalmakla mutlu
olacağıma inanıyorum mu' dıyeceğım. Yalnız diğer
dünyaya geçmek için çok cesur kararlar, 5 nisan
kararlan gibi kararlar almak laam. Ekonomik an-
lamda da büyük bir çalkantıya uğramayı göze al-
mak lazım, bu yürek işi. Ben şimdi o yürekte mi-
yim, değil miyim? Sanki o yürekteymiş gibi gözü-
küyorum ama henüz daha pratiğe dönmüş de de-
ğil, bir tarafım kaçıyor, diğer tarafım kovalıyor.
Ama artık birşeylere karar vermenin zamanı geli-
yor.
- Biraz da müzik uğraşınızdan sözedeüm. Neden
caz?
Çok geniş bir yelpazesi var müzik beğenimin.
Ama müziğe ilk kulak kabartüğım yıllarda klasik
caz tutkunuydum. Sonra daha pop caz'a doğru
kaymalar başladı. Son yıllarda, ülke folklörlerin-
den yola çıkmış caz türü daha çok ilgimi çekiyor.
Hint müzisyenlerini seviyorum. Uzakdoğu sazlan.
daha Latin lezzetler bunlann peşindeyim şimdi.
Carlo Domeniconi ve Amadeus Gitar İkilisi, iki yapıtm dünya prömiyerini gerçekleştiriyor
'Orta Şekerli Gitar' ve 'Akdeniz' konçertosu
Besteci ve gitarist Carlo Domeniconi (küçükkarede) ik Dale Kavanagh ve Thomas Kirchhoff.
Kültflr Servisi- Carlo Domeniconi'nin iki yeni
eserinin dünya prömiveri salı günü yapılacak.
MesaŞirketterTopluluğu'nun25.kuruluşyıldö-
nümü nedeniyle verilen konser. salı ve çarşamba
akşamı saat 20.00'de Hartoiye Askeri Müze Köl-
tür Sitesi Konser Salonu'nda gerçekleşecek. Bes-
teci-gitarist Carlo Domeniconi'nin konserde ses-
lendirilecek çalışmalanndan biri "Orta Şekerli
Gitar Konçertosu". diğen ise "Akdeniz Konçer-
tosu" adını taşıyor. Sanatçının "Akdeniz Kon-
çertosu" adlı eserini konserde Amadeus Gitar
ikilisi seslendirecek. Sanatçı ve ikiliye. İstanbul
Şenfoni Orkestrası sanatçılannın kurduğu
İstanbul Senfonietta şef Erol Erdinç'in yöneti-
mınde eşlik edecek.
Carlo Domeniconi, 1947"de Italya'da, Cese-
na'da doğdu. 13 yaşındayken Carmen Moz-
zani"den gitar dersleri almaya başlayan sanatçı.
dört yıl sonra Pesaro Konservatuan nı bitirip
Berlin'e gitti. Orada Erich Burger'ın denetimin-
de çalışmalannı sürdürerek ikinci bır diploma
aldı. Bır yandan da kompozisyon eğitimi gördü
ve 1969'dan 1992"ye kadar Berlin Sanat Akade-
misi'nde öğretmen olarak görev aldı. Sanatçı.
bir süre Jstanbul Konservatuan"nda da gitar
dersleri vermişti.
Domeniconi. solo enstrümanlar. oda orkest-
ralan ve büyük orkestralar için çeşitii eserler
besteledi. Eserleri arasında gitar ve orkestra için
9 konçerto. gitar ve oda orkestrası için çeşitii
kombinasyonlar ve solo gitar için pek çok kom-
pozisyon bulunuyor. Hint. Türk ve Arap müzik
formlan ve tonal sistemlerine yakınlığı sayesin-
de, eserlerine kendine özgü bir renk katan sa-
natçı. özgün bir stil geliştirdi.
Sanatçının "Akdeniz Konçertosu" adlı eserini
seslendirecek olan Amadeus Gitar İkilisi: Dale
Kavanagh vc Thomas KirchhofTdan oluşuyor.
1991 yılmdan bu yana birlikte çalışan ikili.
mümkün olabilecek en kısa zamanda uluslara-
rası gitar sahnesinde önemli bir isim yaptılar
İkili; oda müziğinin programlan üzerine çalı-
şmalannın yani sıra sık sık büyük orkestralarla
(Münih Oda Orkestrası, Berlin Senfoni Orkest-
rası. Capella Cracaviensis, Macar Filarmoni
Orkestrası gibi) konserlere çıkıyor ve Joaquin
Rodrigo-Madrid, Harald Genzmer-Münih, Ge-
rald Garcia-Oxford ve Casteüıuovo-Tedesco, Jo-
seph Haydn ve Antonio Vivaldi'nin iki gitar ve
orkestra için eserlerini çalıyorlar.
Virtüözlerin, parçalan yorumlarken ortaya
koyduklan, resitallerdeki kıpır kıpır mizaç-
lannı, son derece duyarlı, yaratıcı. yeteneklerini
ve büyük konser salonlannı sıcak ve zengin bir
soundla dolduran muhteşem gitar tonlannı eleş-
tirmenler ve seyirci de onaylıyor. Kayıtlar, rad-
yo ve televizyon yayınlan. Amadeus Gitar tki-
lisfnin üstün kalitesinin belgeleri olarak
karşımıza çıkıyor.
Birçok eseri dünyanın dört bir yanında üstün
icracılar tarafından çalınan Domeniconi'nin
"Bağlama Gitar Konçertosu" ve "koyunbaba"
adlı eserlerinin CD'leri Eylûl Prodüksiyon tara-
fından çıkanlmıştı. "Koyunbaba"da sanatçıya
gıtarda Adil Arslan, sazda Gürer Aykal ve Cum-
hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşlik etmişti.
Bestecinin konserde çalınacak eserlerinin CD'si
ise önümüzdeki günlerde yayımlanacak.
PENALTI
MEMET BAYDUR
Gecçekçi plalım,
İmkanstzı İsteyelim!
Bir mucize gibi, bütün tersliklere rağmen Uluslararası
istanbul Tiyatro Festivali, bir avuç insanın olağanüstü
çabası ve elbette istanbul Sanat ve Kültür Vakfı'nın çağ-
daş tutumu, Kültür Bakanlığı'nın söz verdiği maddi des-
teği yerine getirmesiyle gerçekleşiyor.
Dünyanın her yerinde, bütün büyük kentlerinde ulus-
lararası festivaller, sanat dünyasının dışından destek
alırlar. Adına "sponsor" denilen kimi kuruluşlar, kişiler
festivalin ayrı bölümlerinin parasal harcamalarını yük-
lenirler.
Bu "sponsor"iarkentbelediyesiolabilir, birbanka, bir
diş macunu firması, bir sabun tozu firması olabilir.
Varlıklı ve sanatsever işadamları "sponsor" olabilir.
Söz konusu "uluslararası bir tiyatro festivaiiyse", konuk
edilecek tiyatro kurumlarıyla anlaşmalar çok önceden
yapılır, bütün detaylarda anlaşma sağlanır. Yalnız tiyat-
rolarla değil, sponsor olmayı kabullenmiş kişi ya da ku-
rumlarla da.
Bu yıl belediye seçimlerine denk geldiği için uluslara-
rası Ankara Film Festivali'nden son dakikada desteğini
çeken kurumların yaptığı, ne sanata saygıya sığardı, ne
de kurum olmanın getirdiği sorumluluğa. Aynı rezalet
birkaç ay sonra bu sefer Tansu Çiller'in ekonomik pake-
ti yüzünden Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin
başına geldi. Anlaşmalar geçen yılki dolar kuru üstün-
den yapılmış, yabancı tiyatrolara bu ayın kuru üzerinden
ödeme yapılacak.
Bizim sponsorların büyük bir bölümü, yeni ekonomik
manzara nedeniyle bütün desteklerini geri çektilerfesti-
valden. Verilen sözler tutulmadı. Bunun üstüne festival
çalışanları, Sayın Dikmen Gürün Ucarer ve Zeynep
Oral ve diğerleri, Avrupalı tiyatrocu meslektaşlarıyla
haberleştiler, olup biteni anlattılar. Anlayışlı olup olama-
yacakları soruldu o insanlara. Festivale katılan, katı-
Imayı önceden kabul etmiş tüm tiyatrolardan olumlu
yanıt geldi. Bir dayanışma örneği gösterdiler, bir tanesi
hariç. Şimdi muhakkak görülmesi gereken birçok oyu-
nun İstanbul seyircisine sunulduğu Uluslararası İstan-
bul Tiyatro Festivali, işte böyle uluslararası bir sanatçı
dayanışmasının sonucunda gerçekleşiyor.
Bu dayanışmaya burun kıvırıp sırt çeviren, şu kadar
dolar isterim, bir kuruş aşağı olmaz, yoksa oynamam
diyen tek tiyatro, ünlü devrimci Brechtçi, halkların, kül-
türlerin dayanışmasını savunan Bertiner Ensemble idi.
Onlara ve benzer kafalara rağmen gerçekleşiyor bu gü-
zelim festival. Şimdi bizlere düşen iş, seyirci olarak ka-
tılmak, destek olmak bu festivale. Bütün oyunlan, özel-
likle konuk tiyatroların oyunlarını seyredin; festivalin ve
kentin, içinde yaşayanlara ait oldugunu unutmayın.
•
İstanbul Valiliği ile Emniyet Müdürlüğü, 1 Mayıs Plat-
formu'na gönderdiği yazıyla, kutlamalardan önce. yürü-
yüşlerde kullanılacak afiş ve pankartlardaki yüze yakın
sloganı yasaklamış.
'Yaşasm halkların kardeşliği' diye bir kartona yazıp
yürümek yasak. Başkaya, Ceylan, Beşikçi'ye ozgürlük'
demek de yasak.
Yaşasm 1 Mayıs' da demeyeceksiniz yürürken!
'Yaşasm enternasyonalizm' demek zinhar yasak!
'Halkın iradesine zincir vurulamaz' demek de yasak.
'Kahrolsun sömürgecilik' diye yazıp yürümek de yasak.
Yaşasm bağımsızlık' da.
'Gençlik özgürleşmelidir' demek de yasaklanrmş.
'Evde, işyerinde, sokakta yaşanan şiddete hayır' da
yasak.
Yasaklanan bu sloganların içinde bir tanesi var ki,
unutulur gibi değil: 'Gerçekçi olalım, imkansızı isteye-
lim!'
Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü'nü ciddiye almamız ge-
rekiyor kanımca.
Önümüzdeki yılın 1 Mayıs pankartlarına yasak şeyler
yazılmasın. Ne yazılsın peki? Yasak olmayan şeyler.
"Kahrolsun halkların kardeşliği, yaşasm halkların düş-
manlığı. Başkaya, Ceylan, Beşikçi yetmez; herkesi içeri
tıkın.
Kahrolsun enternasyonalizm, yaşasm milliyetçilik!
Halkın iradesine mutlaka zincir vurulmalıdır. Yaşasm
sömürgecilik, kahrolsun bağımsızlık. Gençlik hiçbir za-
man özgür olmamalıdır. Evde, işte, sokakta yaşanan
şiddet toplumumuzun vazgeçilmez karakteridir, miktarı
arttırılmalıdır."
Yasaklanan sloganları değiştirip tam terslerini söy-
lersek bunlar çıkıyor ortaya.
Gerçekçi olalım, imkansızı isteyelim sloganını değiş-
tirmeye ya da tersinden söylemeye yüreğim elvermedi.
Gerçekçi olmayalım, münasip ofanı isteyelim diyemez
ki insan!
•
Susan Edwards otuzbeş yaşında bir ingiliz kadını. Hır-
sızlık suçundan yargılanıp hüküm giymiş üç yıla. Mancs-
herter'deki Styal Kadın Hapishanesi'ne konmuş. İçeri
girdiğinde hamileymiş. Zaman geçmiş, Bayan Ed-
wards'ın karnındaki bebek büyümüş. Kontrol için gittiği
hastaneden kaçmaya çalışmış, yakalanmış. Derken do-
ğum sancıları çekmeye başlamış ve iki gardiyan eşliğin-
de kelepçeli olarak yine hastaneye götürülmüş. Manc-
hester Wyhenshawe Hastanesi'nin doğum bölümüne
alınmış, birinci kattaki doğum odasına. Doktorlar, hem-
şireler, gardiyanlar ve kelepçeleri ile. Gardiyanlar, ha-
pisane müdürünün talimatı üstüne doğum yaparken bile
Bayan Edwards'ın kelepçelerini çözmeyi reddetmişler.
Dolayısıyla çok acı veren bir doğum gerçekleşmiş. Be-
beğini emzirme zamanı gelmiş, gardiyanlar yine red-
detmişler kelepçeleri çıkarmayı. Bayan Edvvards da bi-
leklerinde kelepçeyle emzirmiş bir günlük kızı Sarah
Louise'i.
Şimdi olay ingiliz parlamentosunda. Ingiltere Içişleri
Bakanı Michael Hovvard özür dilemiş. Kadın Hapisha-
nesi Müdürü, gardiyanların kendilerine verilen emri ge-
reğinden fazla ciddiye aldıklarını söylemiş, o da özür di-
lemiş.
Bebeğin sağlığı yerindeyiş, annesi de temmuz ayında
kavuşacakmış özgürlüğüne. Bu da böyle bir hikaye işte
sevgiliokur.
Paylaşalım istedim.
6. ULUSLARARASI
İSTANBUL TİYATRO
FESTİVALİ'NDE
BUGUN
21.15 Taksim Sahnesi Zun- Dışavunımcu Tiyatro, Polonya
21.15 Ses Tiyatrosu Şu Gogol Delisi- Ortaoyuncular
18.30 Eski Yeşil İçerisi- Tiyatro Grup
6. ULUSLARARASI İSTANBUL
TÎYATRO FESTİVALİ'NDE YARIN
18.30 Ses Tiyatrosu Şu Gogol Delisi- Ortaoyuncular