27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 MAYIS1994 PAZARTESİ 10 DIZIYAZI Askerin ayak sesleriduyulmayabaşhyor Sıkıyönetimin sert bildiri ve önlem- leri. öğrenci gösterilerinin sona erme- sini sağlayamadı. Kıalay'da zaman zaman gösteriler yapıhyor, bunlara artık halk da katılıyordu. O günlerde, 7-8 Mayıs 1960 gecesi. okul nöbetçi amiri evime telefon ede- rek Haıp ÖkuJu'nda vahim olaylar çıktığını söyledi. Öğrenciler, müzake- relerinden sonra grup grup toplana- rak son oiaylan tartışmışîar, ardın- dan gruplar birleşerek iç avlunun kapısını kırmışlardı. Dışanya çıkıp şehre akmak istiyorlardı. Nöbetçi su- baylar da kendilerine engel olama- mışlardı; kınlan kapıdan bahçeye in- mekteydiler. Kapıda bekleyen cipe atlayarak okula hareket ettim. Once "Ya ya ya... şa şa şa... Gençlik gençlik çok ya- şa!" sesleri geliyordu. Cipten inip de aralanna kanşmca, "Ya ya ya... şa şa şa... Paşa paşa çok yaşa!" diye bağır- maya başladılar. Aralannda pijama- hlar da vardı. Demek ki koğuşlanna çıkıp soyunanlar da giyinmeyi bile düşünmeden bu harekete katılmışlar- dı. Ben sessiz durunca, gürültü biraz kesildi. Kısa bir konuşma yaparak sa- kinleşmelerini sağladıktan sonra. "Derhal koğuşlara!" buyruğunu ver- dim. Sessizce yerine getirdiler. O gece suba> arkadaşlanmla birlikte koğuş- lan dolaşarak konuşmalar yaptım. Bu huruç (çıkış) olayı kapandı. Ertesi gün olayın soruşturmasmı yaparken öğrencilerin görüşlerini de öğrendim. "Üniversiteh* kardeşlerimiz coplanır- ken bizim seyirci kalmamız. asker elbi- semizin şerefinde ve yannki subaylık geleceğiınizde bir kara leke olur" di- yorlardı. Sonraki günierde Kara Kuvvetleri Komutaru Orgeneral Cemal Gürsel ve Genelkurmay Lojistik Dairesı Başkanı Cemal Madanoğlu ile görüş- tüm. Madanoğlu, ihtilalin yakın ol- duğunu anlattı. Kendisi, Genelkur- may'da aynı görüşte olan arkadaşlar- la iüşki kuracak. ihtilalin gerekli oldu- ğunu kabul eden ve katılacağını bildi- ren subaylan bana gönderecekti. Böylece görûşüp tanışma, göriiş alış- verişinde bulunma olanağı doğacak- tı. Göndereceği subaylann sol göğüs cepleri üzerinde bir topluiğne buluna- caktı; ben onlan bu volla tanımış ola- caktım, Ertesi gün Sami Küçük ile bir- kaç arkadaş geldi. Görüşme ve iliş- kiler 27 mayıs gününe kadar sürüp gitti... Harp Okulu'nun yühiyüşü Hindistan Başbakanı NehnTnun nkara'ya geleceği 20 mayıs günü, Okulu'nun Kızılay'dan Çan- 'ya kadar karşılıklı ikj sıra oluş- turarak güvenliği sağlaması için emir verildi. Bu, canımı sıktı. Her an olay çıkabilirdi. Ne var kikime başvur- dumsa bu emri değiştirtemedim. Emri Başbakan'ın verdiği söyleniyor- du. Gerçekten de o gün, konuk Başba- kan'ın geçişinden sonra Kıalay'da kanşıklıklar başgöstermiş, sis ve gaz bombalan atılmış. üzücü olaylar çık- mıştı. Sonunda subaylannuz gençlere güçlükle egemen olup toparlayabil- miş ve okula getirmişlerdi. Ancak, onlann gösterilere katılan gençlerle birlikte marşlar söylemesine göz yummak zorunda kalmışlardı. Ertesi gün (21 mayıs cumartesi), beş yüz öğrenci izinli çıktı; geri kalan- lar çok yorgun olduklannı, okulda kalarak dinleneceklerini söylediler. Ben de yorgun olduğum için evime gjttim. Saat 14.00 sıralannda vemek yiyordum ki telefon çaldı. Karşımda- ki Genelkurma> Başkanı Orgeneral Erdettıun'du. "Haberiniz var mı?" dedı. "Sizin okul şimdi Orduevi öniinde toplanmış. Çankaya'ya doğnı >ürüyüşe geçmiş. Bu emri kim verdi?" Hızla yola çıktım. Orduevi önüne geldiğimde. Kızılay'a doğru sessiz sa- kin yürüyen bir askeri topluluk gör- düm. İlk işim. resmi giyimli öğrencile- rimizin sayısını tahrnin etmek oldu. 200-300 kişi yürüyüşe kaülmıştı. An- cak onlarla birlikte yürûyenler de he- saba katıldığında. yürüyüşçülerin sayısı bini buluyordu. Aralannda, si- vil giyimli çok sayıda suba> da vardı. Buna Harp Okulu yürüyüşü değil. su- bay yürüyüşü demek gerekirdi. Cipten atlayarak tam Kızılay'ın dört yol ağzında yürüyüşçülerin önü- YAYINA HüZIRLAYJIN: ALPAY MBACUI Ge enelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun Paşa'yı ziyaretimde, "Muhterem Paşam" dedim, "Durum bildiğinizden çok daha fena. Acaba, başta zatıaliniz olmak üzere, benim getireceğim sekiz on generalle birlikte Başbakan'a gitsek, kendisini istifaya çağırsak, hatta biraz da zorlasak... Acaba durumu kurtaramazmıyız? Ordu olarak seçimleri yeniletemezmiyiz?" Erdelhun, nedense çok üzüldü: "Ben asker doğdum, asker öleceğim'" dedi. Ordudasıcakgünler Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ile j akın ihtilal arkadaşları Gen. Fahri Özdilek ve Gen. Sıtkı l lav köşkün bahcesinde... ne çıktım. Önde bulunan hakim ve haritacılarla öteki sınıflardan subay- lar, beni omuzlanna aldılar. Bir süre öyle yürüdükten sonra. yürüyüşün amacını ve hedefıni sordum. Bir kıs- mı. "Hedef Çankayaî" diye bağırdı- lar. "Hedef istifa!.." diye seslenenler oldu. Biraz geri kalıp Harp Okulu öğ- rencilennın arasma girdim: "Nerej e gidivorsunuz? Sizfkim top- ladı? Nereden emir aldınız?" "İzinli çıktıktan sonra Orduevi öniinde bir kalabalık gördük" dediler. "Sonunda bu kadar kişi toplandı. Su- bay ağabevlerimiz İstiklaJ Marşı söy- lüyorlardı. Her taraftan arkadaşiar toplandılar. biz de katıldık." tuklanan subaylan bemen serbest bı- raktırırun" dedim. Anlaştık. Koraltan'a durumu anlattım. O, olup bitenleri pencereden izlemekle >etinmişti. "Ben hükümetdeğilim" de- di. "Cumfıurbaşkanı'na telefon ede- yün, siz konuşun." Çankaya'yı buldurdu. Telefona çı- kan başyavere, Cumhurbaşkanı'na •"tftldjrilrnek üzere, olup bitenler hak- kında bilgi verdim ve tahlıyenin bek- lendiğini bildirdim. Orduevi önüne geldiğimde, İsmaıl Atak'ın serbest bırakılmış olduğunu ve yann okula gönderilerek öğrencı- lere gösterileceği habenni aldım. Ça- tışma çıkmadan yürüyüşün sona er- ğım haberini almışlardı. Silahhaneyi basarak silahlanacaklannı ve beni al- maya gelenlere karşı koyacaklanru söylüyorlardı. Kendilerini yaüştırma- ya çalıştım. O gün eski generallerden Zihni Toydemir Paşa ziyaretime geldi. Or- dudan aynldıktan sonra Ctevlet De- miryollan Genel Müdürlüğü yapmış, daha soraa DPden milletveküi oî- muştu. "Beni Reisicumhur gönderdi" dedi. "Senden çok şüpheienmiş. Kendisine her ne kadar senin hakkında güven ve- rici şeyler sö> le> enler olmuşsa da inan- mamış. Benim sendenricam,bana du- rumu anlat \e açık şöyle: Bizden misin, Lhtilalin yakın olduğunu anlatan Genelkurmay Lojistik Dairesi Başkanı Cemal Madanoğlu, Genelkurmay'da aynı görüşte olan arkadaşlarla ilişki kuracak, ihtilalin gerekli olduğunu kabul eden ve katılacağını bildiren subaylan bana gönderecekti. Böylece görüşüp tanışma, görüş alışverişinde bulunma olanağı doğacaktı. Göndereceği subaylann sol göğüs cepleri üzerinde bir topluiğne bulunacaktı; ben onlan bu yolla tanımış olacaktım. Yürüyüşün önüne geçerek susma- lannı istedim; konuşacağımı bildir- dim. Ve askerlerin katıldığı kesin so- nuçlu bir harekeün bövle olmaması gerektiğini. bunu ancak genç, sılahsız öğrencilerin yapabileceğini. bu basit gösterinin burada kesilmesinin ilerde- ki bazı olaylar bakımından yararlı olacağını, yoksa Dimyat'a pirince gi- derken evdeki bulgurdan olabileceği- mizi aniatmaya çalıştım. Birkaç su- bav: "Albayımızı >e subaylarımızı rufuk- ladılar. Onlan çıkartacağız" dıyorlar- dı. Değerlı bir arkadaşımın. suvan ve zjrhlı birlik subayı Albay İsmail Atak'ın (sonra general) tutuklandığı- nı biliyordum. Bu sırada topluluk. Meclis Başkanı Refik Koraltan'ın evi önüne kadar ilerlemişti. Subaylara: "Burada yürüyüşü kescrseniz. ben şimdi Meclis Başkanı'na giderek ru- mesi sevindiriciydi. Yoksa, Çan- kaya'dan bir takviye ve Etimesgut'- taki Zırhlı Tuga>'dan birliklerin ha- rekete geçtiği bildirilmişti. O gün Milli Savunma Bakanı Et- hem Menderes okula gelerek durumu öğrenmeye çalıştı. Bunun hem Harp Okulu hem de subay vıirüyüşü oldu- ğunu o da anlamıştı. "Öğrencileri iç avluda toplasanız da kendilcrivle gö- rüşsem nasıl olur?" dedi. "Kendilerine merhaba dediğiniz zaman, bu sinirli öğrencilerden ujgunsuz bir ce»ap ala- bilirsiniz" dedim. "Böyle bir durumu ne siz ne de ben arzu ederiz." Beni hak- lı buldu ve öğrencilerle görüşmekten vazgeçti. Ertesi sabah, okulun çevresi tank- larla sanlmıştı. Öğrenciler iç avluda ve bahçede grup grup toplanıvor, kendi aralannda konuşuyorlardı. Bir ara sınıf mümessilleri geldi. Benim emeklıve avnlacağım ve tutuklanaca- yoksa Halk PartLsi'nden misin? İnan ki boş yere emekli olacaksın. Belki de tutuklanacaksın. Arada bir yanlış an- lama var." Hiçbirpartiyleen küçük birilişkim olmadığmı sövledim."Ama sizinkileri uzun süreden beri uyanyorum" dedim. Harp Okulu'nun yeniden harekete geçip geçmeyeceğini öğrenmek istedi. Okul üzerinde fazla baskı vapılmazsa ve İzmir'e kampa gönderilmezlerse giderek yatışacaklannı. ama benim yerime başka bir komutan gönderilir- se her şeyi göze almış olan bir birlik karşısında kimsenın duruma egemen olamayacağını belirttim. Sonunda paşa ikna oldu ve gitti. Genelkurmay Başkanı Rüştü Er- delhun Paşa'yı da son bir kez uvar- mak istedim. Ziyaretimde. bir süre Harp Okulu olaylanndan söz ettik. Ardından. "Muhterem Paşam" de- dim. "Durum bildiğinizden çok daha fena. Bunun kolay kolay arkası gelmez ve kesjlmez. Acaba, başta zatıaliniz ol- mak üzere, benim gefireceğim sekiz on generalle birlikte Başbakan'a gitsek, kendisini istifaya çağırsak, hatta biraz da zorlasak... Acaba durumu kurtara- maz mıyc? Ordu olarak seçimleri ye- niletemez miyiz?" Erdelhun, nedense çok üzüldü. "Ben asker doğdum, asker ölece- ğim" dedi. "Politikadan anlamam. po- lirikaya karrşmam. Bunu bana başka birisi söylesevdi tutuklardım. Sizden bir daha böyle düşünce ve teklifler işit- mek istemiyorum." Genelkurmay Başkanı, o gün An- kara garnizonu subaylannı toplayıp bir konuşma yaptı. Sokağa dökülen- leri kendi elleriyle öldüreceğinden söz ediyor, subaylan tehdit ediyordu. Hükümele gösteriş niteliğindeki bu konuşmadan sonra, saygınlığını bü- tünüyle yitirmiş oldu. Harp Okulu yürüyüşünün Bayar üzerinde büyük bir etki yaptığmı, bu > üzden kımi komutanlan haşladığını, benim hemen tutuklanıp emekli edil- memi ve Harp Okulu'nun "tenkil" edilmesini (sözlük anlamlan: ömek olacak bir ceza verme; topluca orta- dan kaldırma) istediğini 27 Mayıs'tan sonra öğrenecektik Kamp yerine silahianma Yine o günlerde. Harp Okulu'nun İzmir'e, Menteş Kampı'na gönderil- mesi için emir çıkmıştı. Genelkur- may'daki ilgili subaylann ve Milli Birlikçilerin emrin yaalıp imzalan- masını sabote etmeleri sonucu hare- ketimiz gecikti. Biz, kamp haarlığı yapar göriine- rek hem kendimiz silahlandık hem öğrencileri silahlandırdık. İçişleri Ba- kanlığı'na bağLjandarma devriyeleri- nin geceleri okul içine kadar geldikle- rini öğrenince. hemen okulun güneyi- ne. ağaçlann bittiği noktadan baş- layarak tel örgü çektirdik. Böylece jandarmalann yolu kesildi. Ancak, bir iki gün içinde karar de- ğiştirildi. Ankara dolayındaki Ahlat- Iıbel tepelennde silahsız olarak kamp yapılacağı ve kamp yeri çevresınin tel örgüyle çevrileceği, aileleri Anadolu'- da olanlann da izin verilerek memle- ketlerine gönderileceği bildirildi. Kı- sacası, güneş altında, tel örgü içinde hapsedilecekük. Son hazırlıklar Artık ihıilalin son hazırlıklan, son yoklamalan yapılıyordu. Tam bu sı- rada, Konya'dan Ankara'ya motori- ze bir tabur getirildiğini öğrendik. Ankara'daki kimi birliklerin hareket- siz kalabilecekleri düşünülerek bu ön- leme başvurulmuştu. Milli Birlik Komitesi'nden ve Harp Okuiu subavlanndan kimi arkadaş- lar. "hoş geldiniz" vesilesiyle giderek Motorize Konya Taburu'nu inceledi- ler. Aramızda görüş ve anlayış birliği bulunduğu saptandı. Tabur komuta- nı okula davet olunarak bağlantı sağ- landı. Söz konusu olabilecek bir tehlike de böylece önlendi. Bu bağlantıdan sonra, ilişki kurulmasa bile ordunun kalbinin bizimle birlikte çarptığına bir kez daha inandık. YARIN: Menderes elegecirlllyor GÜLNAR KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 1992 52 Davacı Gülnar Demirözü Kövü"nden Mehmet Ali Bal ve mu- dahil Gülnar Mal Müdürlüğü vekili tarafından davalılar Gülnar ilçe- si Sütlüce Köyünden Mehmet Necati Kılınç ve arkadaşlan a!e\ hıne Şarlak Mahallesi İmanlar mevkiinde bulunan 3093-3094-3095-3096 parsellere ait taşınmazlar hakkında açılan tescil davasının yapılan açık duruşmalan sırasında verilen ara karan gereğınce: Yukanda isnu >azılı bulunan davalı Mehmet Necati Kılınç mıras- çılanndan olan 1950 doğumlu Ajşe Güzin Kılınç'ın tüm aramalara rağmen tebligata yarar açık adresinin temin edilememesı nedenivle. meşruhatlı daveü>e ve müdahillik dilekçesi yenne kaım olmak üzere duruşma günü olan 5.7.1994 tanhinde mahkememızde hazır bulun- manız veya kendinizi bir vekille temsil ettırmenız. gelmediğınız tak- dirde >okluğunuzda karar venleceğ Uan olunur. Basm: 48433 T.C. İSTANBUL 5. ASLh'E HLKUK HÂKtVlLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1993-26 Davacı Haşim Onaran vekili Av. Zekir Set tarafından. Necmettin Onaran'ın gaipliğine karar veriimesı ıstemi ile açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahkememizce verilen 19.4.1994 tarih 1993-26 esas, 1994-148 karar sayılı yargıtay volu açık olmak üzere venlen, İs- tanbul, Beşiktaş, Yıldız Mah. cilt no. 021 04, sayfa no: 53, kütük sıra no: 426'da nüfusa kayıtlı Haşim-Mercivan oğlu. 1947 doğumlu Nec- mettin Onaran'ın gaipliğine ilişkin karann gaibe ve 3. şahıslara, gaze- te marifeti ile ilanen tebliğine karar verilmış olmakla, ışbu ilanın neş- redildiği tarihten itibaren 7 gün sonra ilgililere tebliğ edılmış sayılaca- ğı hususu ilanen tebliğ olunur. Basm:5049 T.C. MUSTAFAKEMALPAŞA KADASTRO MAHKEMESİ DosyaNo: 1990 126Es. 1994 16 Karar Davacı Emiae Şafun tarafından davalılar Refıya > aman. Şöve>de Yaman vs ale>hıne açılan Hisaraltı Kövü 297, 187. 139. 110. 26. 27 parsellerin davacı ve davalılara hisseleri nispeünde adlarına tespıt \e tesciline karar venlmiş ve davalı Hazıne tarafından karar temv ız edıl- miştir. Tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilemeven. Refi>a Ya- man. Şüvevde Yaman'a işbu ilam özeti iie temyiz dılekçesinin tebliği- ne karar venldiginden, gazetede neşredildikten itibaren 15 gün sonra. adı geçenlere tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 48432 İLAN T.C. KARS KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1994'540 Davacı Hazme vekilinin davalılar Şakir İnik ve müşterekleri alev- hine açmış olduğu tespitin iptalı ve tescil davasının yapılan yargıla- ması sonunda verilen karan. davacı Hazıne vekili temyiz etmekle dosya, Yargıta) 17. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na gönderilmiş. Yar- gıtay 17 HukukDairesi'nin21.3.1994gunve 11044 1049 sayılı ilamı ile bozularak iade edilmiş. bozma ilammın davalılardan Emine İtik'e ilanen tebliğine. ilan tarihinden itibaren bozma ılamına karşı diyecek- lennizi duruşmanın atılı bulunduğu 21.7.1994 gününe kadar mahke- memıze bıldirmenız veya duruşmaya gelmeniz, duruşmaya gelmedi- ğınız veya itırazlannızı bildirmediğimzde bozma ılamına uyulmuş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 48445 ÇAYIRLIK KADASTRO HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1987 41 KararNo: 1993 27 Davacılar Otlukbelı ilçesı K.Otlukbelı köyünden Hüsnıye Çetin. Muslafa Özbcv. Dursun Özbey. Zcynel Özbev. Ahmct Özbey ve Şa- hısmaıl Özbev tarafından davalılar Otlukbelı ılçesinden Rıfat Şen ve 24 arkadaşlan aley hinc açmış olduklan te>pıtın iptali ve tescil dav ası- ın vapılan açık yargılaması sonunda: davacılann sübuta ermeyen davalarının reddi ile dav a konusu laşınmazlann tespit ve komisyon karannda olduğu. tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, venlen ka- rann bülün uğrjşlara rağmen davalılar Otlukbeli ilçesinden Fırkat Torun, Yıldız Özsclçuk, Sümer Torun ve Şaheser Hamutcu'ya tebliğ edilememiştır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun hükumlerine göre karann ve termiz dilekcesinin adresleri tespit edilemeyen davalılar Fırkat To- run. Yıldız Özselçuk. Sümer Torun. Şaheser Hamutcu'ya tebliğine. neşır tarihinden itibaren 15 gün ıçerisınde davalılara mahkeme karan ve temv ız dilekcesinin tebliğ edilmiş sayılacağı ilan olunur. Basın: 48361 DİYARBAKIR AŞLİYE1. HUKUK HAKİMLİCİ'NDEN 1986 269 Davacı Belediye Başkanlığı vekili tarafından davalı Abdurrah- man Güler aleyhıne aglmış bulunan tapu iptali ve tescil davasının vapılan açık duruşması sonunda: Dıvarbakır ılı Yenişehir İçofis Tuba Ar»t da ıkamet eden davalı Abdurrahman Güler aramalara rağmen bulunamamış, adresi de tes- pit cdılememiş olduğundan Diyarbakır 1 Asliye Hukuk Mahke- mesı'nce 1986 269. esas 1994 212 karar ve 5 4.1994 tarihli karar ile davalının yokluğunda davanın kabulüne karar verilmiş olduğu karar yerine kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur Basm:48385 POLITTKA VE OTESI MEHMED KEMAL BiPteşme Bir Döştûr.. Yıilar var, sol tökezleyip geriledikçe kimi çevreler bir- leşme istiyorlar. Parti sayısı artıp oylar geriledikçe, bir- leşmeden söz edenler çoğalıyor. Sol birleşsin deniliyor, hiçbir sonuç da alınamıyor. Kendimi bildim bileli 'birle- şelim'dendikçe sol 'bölünmüş', parçaparçaolmuştur. 1946 secimlerini alalım, yıilar sonrası sol, ilk kez seçi- me iki partiyle girmiştir. Solun eti ne, budu ne; birpartiye girecek yerde iki partiye bölünmüştür. Oysa Şefik Hüs- nü Deymer'in Türkiye Köylü ve Işçi Sosyalist Parti'siyle EsatAdirinSosyalistParti'siarasındaprogramvetüzük bakımından hiç fark yoktur. Böyle olduğu halde gene de seçimlere bir parti yerine iki partiyle girilmiştir, sonuç daalınamamıştır. Bu açıkta olanlar. Gelelim bir de gizli solculuğa... Gizli parti içindeki olaylar ve çatışmalar açığa çıktıktan sonra, bilindi ki, Şa- irNâ2im Hikmet le DoktorHikmet'in (Kıvılcımlı)arası en serttutkalın dahi yapıştıramayacağı kadar açıktı. Hangi tutkalı sürsen tutmaz. Şair Hikmet'le Dr. Hikmet bir hapi- saneden ötekine gönderilirken aynı kelepçeyle bağlı olsalar bile konuşmazlarmış. Çişleri gelse bile jandar- maya söyler, ±>irbirlerine söylemezlermiş. Aynı mapu- sanede, aynı koğuşta, aynı ranzada yatarken bile küs- künlük, dozundan hiçbir şey yitirmemiş. Kişisel küsüş- meler ideolojik dargınlıklara dönüşürmüş. Dışarıdan bakanlar, solcular arası ndaki bu kan davasına şaşar ka- lırlarmış. 1952 Tevkifatı'ndan sonra gizli partinin birçok gizlisi ortaya döküldü. Gizli kalması gereken birçok şey açık- landı. Bunlar, açıklayanla açıklamayanın arasını açtı, küsüştüler. Türkiye Gençler Derneği olayından ötürü içeri düş- müştük. Şair Enver Göfcçe'yle Şevki Akşit içerde can ciğer kuzu sarması oldular. Yatılıpçıkıldı. Bu kez Enver'- le Şevki gizli parti işinden ötürü içeri girdiler. Enver Gökçe söylenmeyecek bir şeyi söylemiş, Şevki Akşit de buna çok içerlemişti. Yıllarca dargın durdular, uzun süre konuşmadılar. Bu anlattıklarımdan bir kfsmı, birleşmesi istenen gizli solun gizli kalmış oiaylan... Bugün için kapalı kalsa ne olur, açığa çıksa ne olur? Ama iz bırakır, güveni azaltır. Açık partilerin de gizli kalması gereken olayları vardır. Mapusane önemli bir yerdir. Oraya düşenler kimi za- man bilenirler, çoğu zaman körlenirler. Sır verip, sır aldıkları olur. Zaman gelip de her şey bittikten sonra iş partileşmeye gelince mapusanede biriken tortular za- manla çözülmeye başlar. Şimdi Hamzakoy'da yatanların geriye dönüp bakma- ları gerekir. O güzelim kıyı kentinden neler kalmış, neler süpürülüp gitmiştir! Hatırlananlar var, kimi de unutulup gitmiştir. Kimi de, anılmak bile istenmez. Demirel'in hapisane arkadaşları olduğu gibi, Ecevit'- in de vardır Bütün bu anılarla birlikte partiler kurulur, parti lerçöker. Solu birleştirelim derken solun geçmişine de bakmak. bu geçmişi birleşmenin içine katmak gerekir. Bunları katabiliyor musunuz? Bunların içinden bir bölüğünü çı- karıp atabiliyor musunuz? Solun birleşmesi istenirken üç partiye birden bakıyo- ruz. Bu üç partinin başında olanlann bugünkü durumları nedir? Sol mu payidar olsun, yoksa sol diyerek tepede bulunanlar mı? Tepede olanlar, bir türlü tepeden inmeyi göze alamadıkları sürece sol nasıl bir araya gelsin, na- sıl birleşsin!.. Bu kadrolarla sol, uzun bir süre kendi arasında oyala- nıp duracaktır... Solda birleşme, bütünleşme, kaynaş- ma:' Zehiy hayâli muhal = düşlemesi bile güç!" BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Un çorbası... Boru se- si. 2/ Bir tümceyi oluştu- ran birimlerden her biri... İçyağı. 3/ "Giydikleri af- tâb-ı temmuz İçtikleri i cihan-suz" (Şeyh Ga- lip)... Eski Mısır'da güneş tannsı. 4/ Antiller'de bir ada-devlet. 5/ İlaçlann formüllerini gösteren res- mi kitap. 6/ Rubidyum elementinin simgesi... Ta- but... Ses. 7/ Ermenis- tan'ın başkenti. 8/ Türlü renklerde kareli olan kumaş... Başkırdistan Özerk Cumhuriyeti'- nin başkenti. 9/ Nuh'un ikinci oğ- lu... Tarla, bağ, bahçe gibi yerler- den toplanan üründen artakalan- l a r YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yemenid, ayakkabı tamircisi... Yan memnunluk belirten bir ün- Iem. 2/ Jüpiter gezegenine verilen bir başka ad... Kalıcıhk. 3/ Okun yay kirişine takılan bölümündeki tüy... Çingeneler'i oluşturan üç gruptan birinin üyelerine veri- len ad. 4/ Kıbns'ın Yunanistan ile birleşmesi dileğini belirtmek- te kullanılan sivasal terim. 5/ Yemek... Düşmanlık. 6/ Işık ye- ğinliği ölçüsü birimi. 7/ Bir renk... "Yıllarca dalardım solgun rengine Güneşten — uman gözler yanmasa" (Faruk Nafiz Çamlıbel). 8/ Uluslararası alanda karayoluyla yapılan mal taşı- macılığına ve bu iş için kullanılan kamyona verilen ad... As- ker... Bir nota. 9/ Bjr kişinin ya da bir topluluğun başkalannda bıraktığı izlenim... Ölen kimsenin vücudu. •1 T A P •9 A K O LB, A r3 i L h R A T C ATİLLA COŞKUN UĞUR MUMCU CİNAYETÎ Uğur Mumcu'yu kim ya da kimler öldürdü? Arnaçlanneydi?.. Cinayetin soruşturrnası ne ölçüde ciddi yurütülüyor? Mumcu cinayetinin üzerindeki esrar perdesi kaldınlabilecek ve İcatiller yakalanabilecek mi?.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve ilgili kuruluşlan, bu cinayeti aydınlatmaya gerçekten kararb mı? Atilla Coşkun'un titiz bir araştırma ve inceleme sonucunda hazırladığı bu yapıtı, Uğur Mumcu cinayetini çeşitli boyutlanyla kamuoyunun gündemine getiriyor, oynanan oyunlara dikkat çekiyor. 60.000 TL V 243 05 50 -243 20 23 • foks 244- i göndereraiyonız. Lötfen«kri kadar posta pria göaderMz. Basit bir amcliyatla katarakllan kurtula- bilirtiniı. Y«t«r ki g«<iktirm*yin OAZ MUnuNU KOR « ı l q n . ı C ; ı 2 ı t 2 " ! !C ı:-=-| Siflı P»lıkli«ijı JC212 233 l P21K 231 7J 5e ( o d r k i y U i h l ı n ı j ı |C2I«1 lî» 10 U
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle