Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 MAYIS1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Bu yılki Uluslararası îstanbul Festivali kısa ve öz bir programdan oluşuyor
EVtN tLY4SOĞLU
Göniil isterdi kı 22 yıJdırdoruğa tırmanan İstanbul Festivali altın
günlennden hiçbir şey yitinnesin! Dünyantn ünlü opera ve baleleri
gelsin. Bir büyük senfoni diğerini kovalasın. Önceki yıllardaki gibi
dmleyıciler bilet kuyruklannda sabahlasm. Sponsorlar, festivalin de-
ğerini giderek önemseyjp destek vermek için birbirlenyk yanşsın!
Istanbul'da bir şenlik yaşansın! Ne yaak ki elde olmayan nedenlerle
şimdilik ülkenin her kurumuna koşut olarak festivallerimiz de dur-
gurluk döneminde. Bu yıl İzmir Festivali hiç yapılamıyor. Ankara
Festivali, birçok programı ertelemek zorunda kaldı. Ve İstanbul
Festivali de 22. yılını az ve öz bir programla gerçekleştirecek.
Kimler mi geliyor? Ünlü flütçü
James Galvvay (1939) festivalin
en önemli armağanlanndan biri.
Büyük konser turneleri, plak al-
bümleri ve televizyon program-
lanyla dünyanın dört bir yanında
dinleyicisini avucuna almış, güleç
bir İrlandalı. Nice ödülün. nice
flüt dağarcığının sahibi. 24 haa-
randaki programma Beethoven
ıle başlıyor; Ibert, Saint-Saens,
Debussy gibi Fransız çağdaşlan
iledevamedecek.
• Dünyaca ünlü
İrlandah flütçü
James Galvvay
bu yılki festivalin
en önemli
armağanlanndan
biri... Sanatçıyı
24 haziranda
(1911) tuşlardaki akıcı piyanizmi,
çağımızda Liszt benzeri bir fırtına yaratması, piyanistlerin arasında
efsaneleşmişur. Odessa'da doğan sanatçı, Horomta'i yetiştiren eği-
timci ile çalışmış; böylece eski Rus ekolünün güzel tonunu öğrenmiş.
I922'den sonra Amerika'ya yerleşmiş, Curtis Institute'da öğrenci oî-
muş. Bugün pek çok piyanist tarafindan Doğu ve Batı ekollerinin bir-
leştiğı bir doruk olarak gösterilir Piyanonun eski tadıru arayanlann.
piyano öğrenci ve öğretmenlerinın kaçırmaması gereken bir dınletı
Cherkassky'nin 22 haziran tanhlı konseri.
Kemancı Frank Peter Zimmerman'ı (1965) önceki gelışinde ne ka-
dar beğendiğimizi unutamamışük. Son üç yıldır nasıl ünlendığıni.
büyük plak şırketlerinın ve nice konser organizasyonunun peşinde
koştuğunu yabancı basmdan öğrenıyoruz. Geçen yıl Edinburg, Salz-
burg, Lucem festivallerinde büyük başanlar elde etmiş; Berlin Filar-
22İstanbulJames Galwa> konserde Beethoven, Ibert, Saint-Saens ve Debussy'nin yapıtlarını seslendirecek.
Festivali'ndenelervar,neleryok?moni Orkestrası'nın Haitink yönetimindeki Av-
rupa Konseri'nde solist olan Zimmerman'ın
Londra Royal Albert Salonu'ndaki konseri, tüm
dünyaya canlı olarak aktanlmış. Zımmerman ıle
yaptığımız söyleşiyi anımsıyorum: En büyük yakı-
nması şu kapkara frak giymek zorunluluğu idı.
Oysa yaşıtlan kot pantolonlann özgürlüğünü yaşı-
yor! Zimmerman, piyanist Lonquıch eşliğınde 23
hazirandaki resitalinde Sdıubert'in Parlak Ron-
dosu'nu, Fransız besteci Faure'nın ikı sonatını ve
Amerikalı çağdaş besteci Ives'ın bir sonatını suna-
cak. Aynca İngiliz Oda Orkestrası ıle James Jııdd
yönetiminde 25 haziran günü Mozart'ın K.219
sayıiı konçertosunu çalacak. Kuruluşu 1960'a da-
yanan İngiliz Oda Orkestrası'nı daha önce şef Girf-
fiths'in yönetiminde Istanbul'a konuk etmiştik. Ja-
mes Judd da ikı yıl önce konuğumuz olmuştu.
Çağımızın ünlü gitarcısı, Nareisco Yepes (1927).
geçen yıl rahatsızlığı nedeniyle katılamamıştı festi-
vale. fspanyol sanatçı, Gieseking ve Enescu gibi
müzik tarihinin büyük isimleriyle çalışma fırsatı
bulmuş. Gitar çalma tekniğini ve gıtann çalgı ola-
rak yeni ses olanaklannı araştırmış. 1961'den beri
kendi yaptığj 10 tellı bir gitar kullanmakta. Lav-
lanın tanhteki önemini günümüze aktarmış Yepes.
Rönesans lavtasından. Bach'ın lavta için yaalmış
eserlerinden derlemeler yapıp plağa almış. Hiç çalı-
nmamış. bilınmeyen gitar yapıtlanndan en popüler
olanlara dek tam 40 adet compact disc yapmış. Ve
süreklı yenı planlann. hiç çalınmamışlan araştı-
rmanın peşinde. Yepes, 21 hazirandaki progra-
mında barok çağdan, tspanya'dan ve Güney Ame-
rika'dan bir demet sunacak. Gitar tutkunlanna bir
büyük şölen.
Açılışta Dresden Filarmoni çalacak
Açılışı yapacak olan Dresden FUannoni Orkest-
rası, bu Alman kentının kuşaklar boyunca sürmüş
klasık müzık geleneğını günümüze taşıyan bir or-
kestra. Şef Micbel Plasson yönetimindeki konserle-
nne de çok ünlü iki sanatp solist olacak: Arjantin
doğumlu piyanist Bnıno Gdber ve Wagner opera-
lanndaki başanlanyla ünlü soprano Hildegard
Behrend (1937). !lk program baştan sona Brahms.
Behrend ise VVagner'in VVesendonck Lıedlen'nı \e
Tannhauser'den aryalar soyleyecek. Gerçek bir
Wagner uzmanından Aya İnnı'de VVagner dinle-
mek heyecan vencı bir olay.
Festivalin bir başka tarihsel sopranosu da Victo-
riade Los Angeles (1923). Dünyanın her bir köşe-
sinde sesıni duyuran bu İspanyol sanatçıyı geçen
yıl da coşkuyla alkışlamıştık Bugüne dek 22 ope-
ranın komple plağını yapmış, aynca 40 adet de re-
sital plağı bastırmış. De Los Angetes"in 6 temmuz-
dakı resıtaline şan dünyasında bir o kadar ünlü
Isveçli tenor Nicoiai Gedda da (1925) katılacak. Bu
deneyimlı şancılar birer tarihsel değer olarak, şan
tekniğını ömeklemelen. cümle kurmalanyla dahi
genç müzisyenler için çok ılginç olmalı. Önlardan
öğrenılecek çok şey vardır mullaka.
BBC Senfoni Orkestrası'nın Alman şef Güntber
Herbig (1931) yönetimindeki ikı konsen de 22. fes-
tıvalın parlak olaylan. Karajan ile yakın dokluğu
olan Hcrbıg. 1977-1983 arasında Berlin Senfoni
Orkestrasfnın sanat yönetmenı olmuş. 1984'ten
ben Amenka'da sürdürdüğü yaşamında. New
York Filarmoni. Boston. Chıcago ve San Francıs-
co gıbı belli başlı orkestralan yönetmekte. BBC
Senfoni, Londra müzık yaşamının belkemiğı ola-
rak bilinır. Sir Adrian Bouh tarafindan 1930'da ku-
rulan topluluk. çağımızın en büyük şeflcn ile (Tos-
canini üe bile) yönetilmiş BBC Senfonf nın 8 tem-
muz tarihlı ılk konsenne ünlü çellıst Julian Lloyd
Weber (1951) solist olacak. Weber"den John Leıie-
han eşliğınde 7 temmuz gunü bir de resıtal dınleye-
ceğiz BBC Senfonının 9 temmuzgünkü konsenne
yurtdışmda sesımizi duyuran viyola sanatçımız
Ruşen Güneş solist olacak. Güneş, uzun yıllardır
istanbulTürk
Müzjği
Günleri
Kültür Servisi - II. İstanbul Türk Müziği Günleri,
bugün Harbiye Kültür Sitesi Asken Müze Konser
Salonu'nda başlıyor.
2J mayısa dek süren ve Tarih Vakfı ile birlikte
İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvan Mezun-
lan Demeği'nin düzenlediği etkinlik çerçevesinde,
konserlerin yanı sıra toplantılar da gerçekleştirile-
cek.
25 mayıs carşamba günü saat 18.00'de İstanbuT-
da etkinliklerini sürdüren müzik dernekleri ve ama-
tör topluluklann şef. yönetici ve hocalannın katıla-
cağı toplantının ardından, saat 20.30'da çeşitli der-
neklenn katılımıyla oluşturulacak sembolik "îstan-
bul Dernekler Korosu"nun konseri izlenebilecek.
Şef Alaeddin Yavaşca'nın yöneteceği konsere solist
olarak tnci Çayırlı katılacak.
Folklor Kurumu'ndan halk müziği
Türk Müziği Günleri'nin ikinci gününde saat 20.
30'da şef Hamdi Demirci yönetiminde Beşilctaş
Musiki Demeğj fasıl musikisi, şef Çetin Körükçü
yönetiminde tleri Türk Musikisi Konservatuvan
Derneği Arel dönemi ve modern eserler, şef Hüsnü
Tiryaki yönetimindeki Türk Folklor Kurumu Halk
Müziği Topluluğu da Türk halk müziği ve halk
oyunlanndan örnekler seslendirecek.
İstanbul Türk Müziği Günleri'nin son günü olan
27 mayıs cuma günü ise saat 15.00"te "Türk Musiki-
sinin Tophunsal Boyııtu ve Musiki Dernekleri"
başlıklı bir panel gerçekleştirilecek. Göniil PaçacT-
nın yöneteceği panele. Prof. Dr. Toktamış Ateş,
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, Ydmaz Karakovunlu ve
Prof. Dr. Zafer Toprak kaülacak.
Cuma günü sona eriyor
II. İstanbul Türk Müziği Günleri'nin kapanış
konseri ise cuma günü saat 20.30'da. Şef Yusuf
ömûrlü, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat
Vakfı Musiki Topluluğu'nu yönetecek.
Topluluk, dini musiki örnekleri seslendirecek.
Aynı konserin ikinci yansmda ise İTÜ Türk Musi-
kisi Devlet Konservatuvan Mezunlan Derneği Ko-
rosu, klasik Türk müziği ve halk müziğinden ör-
nekler sunacak.
• Çağımızda Liszt benzeri
bir fırtına yaratan ünlü
piyanist Shura Cherkassy,
Rus ekolünün güzel tonunu
yakalamayı bilen usta bir
yorumcu. Cherkassy, müzik
dünyasında bugün Doğu ile
Batı ekollerini birleştiren bir
'doruk' olarak
nitelendiriliyor... Ünlü
piyanist, festivalin birkaç
'ağır topundan'.
Londra'daki çalışmalannda
BBC Senfoni, Londra Filarmoni
gibi kuruluşlann birinci viyo-
lacısı olarak görev yaptı. 22.
İstanbul Festivali'nde Bartok'un
viyola konçertosunu seslendire-
cek. Bu arada Dresden Filarmo-
ni ile başlayan Dvorak 9. senfoni-
nin ardından BBC Senfoni de
Dvorak'ın 8. senfonisini çalaıak
Dvorak Yılı kutiamalanna ka-
tılmış olacak.
1972'de kurulan Brodsky
Dörtlûsü bir İngiliz topluluğu. 17
hazirandaki dinletilerinde Brid-
ge, Debussy ve Dvorak'tan kuvar-
tetler çalacaklar. Janacek Yavlı
Çalgılar Topluluğu ise Dvorak'ın
ülkesınden geliyor. Önemli fir-
malarla pek çok plak yapmışlar.
28-29 hazirandaki iki programda
Dvorak, Grieg gibi bestecilerin
yanı sıra barok bestecileri de su-
nacaklar. Venedik veya Vhaldi
gibi isimlen başlığına katan top-
luluklar dünyanın her yerinde ol-
duğu gibi ülİcemizde de pek rağ-
bet görür. Üstelik Vivaldi'nin yıl-
larca öğretmenlik yapüğı genç
kızlaryurdundaki ortamı yansıtı-
rcasına zamanın giysileriyleçalan
13 genç kızdan oluşan Le Putte
Veneziane di Vivaldi topluluğu
gelirse! Içinde hem Vivaldi hem
de Venedik oiduğuna göre iyıce
barok, iyice ltalyan ve iyice Vi-
valdi bir dinleti sunulacak (1-2
temmuz).
Londra GabrieU Cfleme ÇaU
gdar Topluluğu bu yıl otuzuncu
yıldönumünu kutluyor. Oldukca
ilginç bir sonoriteye sahip bu top-
luluk özellıkle bakır üflemelıler
ıçın yaalmış eserleri araştınp gü-
nümüze getınyor. Oda müzığin-
de genç bir topluluk da Hollan-
dah \e Japon 6 sanatçıdan oluşan
Schuman Toptulu-
ğu 11 temmuzda
Dvorak ağırlıklı
bir program suna-
cak.
Berlin Scharoun
Topluluğu, 1983 te
Berlin Filarmoni
Orkestrasfnın 8
uyesı tarafindan
kurulmuş. Akustıği ıle ünlü Beriın Filarmoni salonu-
nun miman Hans Scharoun'un adını taşıyor (Müzi-
ğin güzel tınlaması için salon mımansinın ne kadar
önemli olduğunu bir kez daha düşundürüyor böy-
lesi, bir adama.').
Bilkent Uluslararası Akademık Senfoni Orkest-
rası çıçeğı burnunda bir topluiuk. A
Ancak kışın dınletısine tanık olduğumuzda her
biri bırbırinden deneyimlı üyelerden oluştuğu için
sankı yıllardır birlikte çalışıyorlarmış izlenimini
uyandınyor. Gûrer Aykal gıbı değerli bir şefımızın
vönetimınde kemancımız Suna Kan ve çellist
İskenderov'un solistliğındekı Brahms ıkılı konçer-
toyu. Savgun'un çeşitlemelerini ve Dvorak'ın Slav
danslarını kaçırmamak gerek. Üyelerinin çoğunlu-
ğu Azen olsa da şefıyle, solistiyle ve Saygun'u ıle
festivalin en "Tûrk" programı.
'Saraydan Kız Kaçuma' bu yıl yok
Swingle Singers'in ikı programı 197O'lı yıllan'n
nostaljisını çağnstıracak. Tek dans topluluğu olan
Gara Ramona İspanyol Dans Topluluğu, Carl
OrfTun Carmina Burana'sına İspanyol flameako-
su üslubunda rengarenk bir koreografı yapmış.
24-25 haziranın bu görkemh olayı da ilginç.
Folklorik dinletilere ilgi duyanlar da Tomatito
Flamenco Topluluğu'nun 19 hazirandaki açıkhava
gosterisinı izleyebilir.
22. İstanbul Festivali'nde önceki yıllara göre bir
şey daha eksik: Mozart'ın mehter müziğinden esin-
lenerek bestelediği Saraydan Kız Kaçırma Operası
bu yıl oynanmayacak. Ancak önümüzdeki yıl dün-
yaca ünlü sanatçılann hazırlayacağı temsıllerle
tüm sanat merkezlerinde duyunılup yeniden gün-
deme gelecek. Sir Charles Mackerras'ın yönetece-
ği, tskoç Oda Orkestrası'nın ve ünlü Mozart yo-
rumculannm yeralacağı temsıllerin hazırhğı şimdi-
den başlamış. Böylece bu opera için tunstler. rast-
lantıyla değil de bilinçli olarak Istanbul'a gelmış
olacaklar.
Giuseppe Verdi'nin 1874 Mayısı'nda bestelediği
4
Requiem'i izmir Devlet Operası sahneledi...
sahnesi 'Requiem'e yetmedi
ÜNER BtRKAN
Giuseppe Verdi, yazar Alessandro
Manzoni'nin 1873 Mayısı'nda
seksen dokuz yaşında ölmesi üzenne.
bu aa kaybın üzerinde yarattığı de-
rin etkiyi şu sözlerle dile getiriyordu:
"Her şey brtti artık; bu büyük insanla
birlikte, en temiz. en kutsal. en bü-
yük kahramanımız yok okhi..." Ce-
naze töreni için Milano'ya gitmeyi
göze alamadı ünlü opera bestecisi.
yüreğinin dayanamayacağın] dü-
şünüyordu. Cenazeden bir hafta
sonra, Manzoni'nin mezannı ziyaret
etti, sonra da Mılano'nun belediye
başkanına bir önerisini iletti: Man-
zoni için bir ağıt, bir "ölüler duası/
Messa da Requiem" besteleyecek.
yapıtı büyûk yazann ölümünün bi-
rinci yıldönümünde İtalyan halkına
sunacaktı. Önen kabuledildı. "Requ-
iem", 1874 yıünm Mayıs ayında Mi-
lano'nun San Marco Kilisesi'nde ve-
nlen, unutulmaz bir "tören/konser"-
de seslendinldı.
"AMa"dan (1871) üç yıl sonra,
"OteuVdan (1887) on üç yıl önce ya-
ratılan "Requiem''in gerçek anlam-
da bir dınsel yapıt mı, yoksa Verdi'-
nin operalarının bir uzantısı mı oldu-
ğu konusu bugün de tartışıhyor Bu
konuda Verdi'nin ikincı eşı Giusep-
pina Strepponi'nın ünlü bir savun-
ması var. Şöyle diyor Giuseppina:
"İnsanlar, Mozart'ın, Cbenıbini'-
nin ve daha nicelerinin, şu ya da bu
nitelikteki dinsel duygulanndan. an-
latımlanndan söz edip duruyoıiar.
Bana sorarsanız, Verdi çapında bir
sanatçmın, ötekiler gibi değfl. 'Verdi
gibi" yazmasının çok daha ırvgun ol-
duğunu düşünüvorum. Kısaca kendi
duyuşlanna, yonımlanna uyarak...
Oıiun dinsel görüşü ve anlatıraı, el-
bette yaşadığı günlerin damgasını
taşımak. özgün olmak zonında. Bes-
teci falanın ya da filanuı modeline
göre yazmak söz konusu olsaydı
Verdi'yi bir Vlessa bestelemesi için
desteklemeyi hiçbir zaman düşün-
mezdim..."
Verdi'nin bu etkılı. derin düşünce-
li, dramatik yapıtı. mevsimin son
çalışması olarak 14 mayis akşamı
İzmir Devlet Operası'nda seslendiril-
lamlı bir ses yapısının görkemını ver-
mekte cılız kalıy or İzmir Dev let Ope-
rası'nın sahnesi. Bir kasaba tiyatrosu
sahnesi genişlığınde olan opera sah-
nesine altmış üyeli orkestranın. yet-
miş kişılık koronun. dört solistin
tıklım tıklım doldurulduğunu göz
önüne getinniz. ne demek istedığimi
daha iyı değerlendinrsiniz! fzmir'ın.
üçüncü "büyük kent"ımızin (') ope-
• Verdi'nin,
yazar dostu
Alessandro
Manzoni'nin
ölümünden
etkilenerek
bestelediği 'ölüler
duası'nın, gerçek
anlamda dinsel
bir yapıt mı
yoksa sanatçının
operalannın bir
uzantısı mı
olduğu, halâ
tartışma konusu.
di. Orkestrayı konuk yönetmen
Aleksandr Şeinuyl'un. koroyu gene
operanın konuklanndan Aleksey Vi-
nogradski'nin yönettikleri seslendir-
mede, şu solistler görev üstlenmişler-
di: Nurgûn Babürhan/ soprano:
Tanju Nebol/ mezzo soprano; Pekin
Kırgız / tenor, Alpaslan Mater / bas.
Akustik koşullan ne denlı uygun
olursa olsun, "Requiem" gibi an-
rası bu durumda işte, ekonomimizin
bugünkü aaklı durumunda, bundan
başka şey istemeye de yüreğımiz yok
doğrusu...
14 mayıs cumartesi akşamı dinle-
diğim seslendirmenin. iyı bir
hazırlığın ürünü olduğunu belirtmek
isterim. Orkestra da. koro da, solist-
ler deçok önemli bir görev üstlendık-
lerinin bMinci içindeydiler; titizce.
uyanıklıkia yerine getirdiler o görevi.
Solistler arasında aynm gözetmeye
gönlüm razı değil. "Tuba VIirum"da
Alpaslan Mater'ın. "Liber Scriptns'-
'ta mezzo soprano Tanju Nebol'un.
"Ingemisco"da tenor Pekin Kırgız*-
ın, finali oluşturan "Libera Me^de
soprano Nurgün Babûrhan'ın. bu
içli. dokunaklı. yakaran müziği. Ver-
di'nin Manzoni'ye bağlılık duygu-
lannı, yas havasını başanyla yansıttı-
klannı. "Lacrjmosa", "Rex Tre-
mendae" gibi bölümlerde koro ile
çok iyı kaynaştıklanru söylemek, on-
lan ve koroyu kutlama'k görevim.
Requiem*i gelecek mevsım de dinle-
yeceğim. seslendirmede görev almış
olan öteki solistleri de değerlendır-
meye çalışacağım. Geçen haftakı
yazımda. trompetçi Erden Bügen'le
ılgilı son paragraf. başlıkta yer aldığı
halde metne ginnemiş. Bu sa-
natçımız, uzun yıllardır Almanya'da
yaşıyor.
Köln Oda Topluluğu ile birlikte
gerçekleştirdiği bir CD'yi dinledım
geçen günlerde. "KammerensemNe
Cologne/Kuthı" ticari markası altı-
nda piyasaya sunulan, 113-2 katalog
numarasmı taşıyan CD'de Erden
BUgen, G.P. Tdemann'ın sol majör
konçertosunu yorumluyor. Aslmda
böyle bir "trompet koocertosu" yok
Telemann'ın: Erden Bilgen. la major
tonunda ve oboe d'amore için
yazılmış olan konçertoyu. trompet
için yeniden düzenlemiş. Konçerto-
nun. bu içeriğiyle ilk ve tek kaydı bu.
Erden Bılgen'ın. bu yakınlarda Yeni
Zelanda'da Auckland Senfoni Or-
kestrası'nın eşliğınde bir konser ve-
ren bu dünya ölçüsündeki trompetçı-
mizin parlak, göz alıa stılinı, pürüz-
süz, açık seçik anlaümını tanıtan,
gerçekten olağan dışı bir yorum. ne-
fıs bir teknik yapım...
ÜŞÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
TüPk Imgesi
Profesör Bozkurt Gûvenç'in Türk Kimliği adlı yapıtı,
sayfalar 295-321 • Dünyadaki Türk imgeleri (yabancıların
bizi nasıl görüp değerlendirdikleri) sergileniyor.
ltalyan yazınında Türkler ta 5. yüzyıldaki Hun saldırı-
sından kaynaklanan "vahşi, zalim, kaba, akılsız Doğu-
/t/"değerlendirmesinin, kısaca "barbar" nitelemesinin
kalıtçısı olmuşlar. Bu arada Müslümanhkta birleşen
Türk ile Arap imgeleri de birbirine karıştırılmış. Batının
güçlenmesinden sonra ise Türklere yüklenen olumsuz-
luklar güldürü öğelerine dönüşmüş.
Almanların Türk imgeleri daha çeşitli: Haçlı seferleri-
ne katılanların güncelerinde "zalim, barbar, bilgisiz"
diye aşağılanan Türkler, kendilerine tutsak düşenlerin
anılarında, temizlikleri, sadelikleri, erdemleri, savaş be-
cerileriyle övülmüşler; ama Alman tarih yazarlarına
göre "inançsız, acımasız, eli kanlı, kutsal yerlere saygı-
sız" kişiler, Türklerin Avrupa'ya yayılacağı korkusu Al-
manları hep tedirgin etmiş, kafalarında çok ağır nitele-
melerle biçimlenen bir Türk imgesi oluşmuş.
Avusturyalılar da 15-18. yüzyıllararasındakidönemde
aynı kaygılarla, son derece abartılmış bir "Düşman
Türk" imgesi yaratmışlar. Türkler inançsızlığın, putata-
parlığın, zulmün simgesi olarak görülmüş.
Ingilizler ise tehlikeden uzakta, yaşamanın rahatlığıy-
la arada olumlu sözler etmişlerse de Türkleri Hıristiyan-
ların geleneksel düşmanı saymışlar. Kafalarındaki
olumsuz Türk imgesinin izleri yazınlarına yaygın olarak
yansımış.
Fransızlar arasında Türkleri savunan, ya da düşman-
ca değerlendirmeyen yazarlar, düşünce adamları var.
Ama bunlar azınlıkta, pek etkili olamamışlar.
Frenklerin Türk imgesi şöyle:
"İnsanlar arasında Türkler, anlayış bakımından so-
nuncudur. İnançtan ötesıni kavrayamazlar, anlamaya
da çalışmazlar... Ordu, Türk için gerçek (somut) ulustur.
İslam dininin Türkler üzerindeki etkisi iyi sonuç verme-
di. Türkler, Müslüman Asya 'nın Avrupa ya karşı sava-
şan askeri oldu... Muslümanlık, Türk dehasına ters düş-
tü. İslam bu 'Yarı Çinltfer'den 'Acımasız Iranlılar' yarat-
f/."(s.3O8)
Yapılan aşırı yergilere karşı çıkmak geregini duyan
ünlü filozof Vortaire, kadınları baskı altında tuttukları,
güzel sanatlara ilgı göstermedikleri için Türkleri sevme-
dığini söyleyerek şöyle der
"Ancak, iftiradan oyle tiksiniyorum ki, Türklere bile
çamur atılmasına katlanamıyorum." (s. 310)
Türklerle ilgili olumlu anı kitaplarına karşın Fransa'da
Türk imgesinin nasıl bir yaklaşımla biçimlendirildiğini
bu sözler açıkça gösteriyor.
öylesine ki Thvenot şunu vurgulamak zorunluğunu
duymuş:
"Türkler de -bizim gibi- insandır." (s. 311)
Dünyadaki Türk imgesinin Osmanlı imgesinden, hatta
Müslüman imgesinden ayrı olarak düşünülemedıği gö-
rülüyor.
Cumhuriyetle, demokrasiyle, eğitimimizdekı atılım-
larla, sanatlarımızdaki gelişmelerle ulaştığımız nitelik-
leri, başka bir söyleyişle. değişik dünya külturlerinden
etkıler taşıyan yeni yaşam biçimimizin belirlediği çağ-
daş, Türk kişiliğindeki yenilenmeleri, Osmanlı kişiliğine
sığdıramayız. Çağdaş Türk kimliğiyle Osmanlı kimliğ*- •
nin çakıştığı söylenemez. Bir süreklilikten söz etmek bi-
le kolay değil. Arada büyük bir kopma, bir devrım var...
Yaşam biçimimiz, üretim-tüketim ilişkilerımiz öylesi-
ne değişti ki, günümüzde Osmanlı kimliğini, Müslüman
kimliği içinde arayıp canlandırmaya çalışanlar, düşün-
sel bir zorlamanın ötesine geçemiyor, çağdaş yaşam bi-
çiminize birtakım yüzeysel görüntü eklemeleri yapmak-
la oyalanıyorlar.
öte yandan dünyada, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulu-
şundan yetmiş yıl sonra bile, Çağdaş Türk imgesinin
oluşmadığı, yüzyılların ürünü Müslüman Osmanlı imge-
sinin Türk imgesi diye sürüp gittiği de bir gerçek...
Gelecek yazımda gene Bozkurt Güvençin Turk Kim-
liği'nöen Amerikan okul kıtaplarındaki Türk imgelerini
aktaracağım.
'Olaylara çok kaıamsar
yaklaşmamak gerek'
Kültür Servisi - "Tiyatro nerede biter, y aşam nerede başlar?"
diye soruyor Jean Renoir "Le Carosse D'Or" adlı fılmınde. Je-
anne Moreau'nun Martınez süitınin kapısını açarken söylediğı
bu replık oldukça ünlü. Onun ne olabildiğine karar verebilmek
ne kadar da güç ve ıçinden çıkılmaz. O kimı zaman yaşamın ta
kendisi. kimi zamansa sinema. Cannes Film Festivali'nde hiç fıl-
mi gösterilmedi. Ama Moreau tüm fılmlerden parçalar taşıyor
sankı kışıliğınde. O çok ilginhç bir insan. Sanki hayallerde yaratı-
Ian bir kişilik, onun vücudunda, bakışlannda. sesinde can-
lanmış. İnsanlar yıllardır bunu açıklamaya ve anlamaya çalışı-
yorlar. Sinema her zaman büyüsünü koruyor. Moreau ise anla-
maya çahştıkça daha gizemli bir kışılikle perdeye yansıyor.
İşte bu yüzden Jearme Moreau'nun sinema tarirûnde böyle
ayncalıkb bir yeri var. Moreau festival süresince görevlıler ka-
dar çalıştı,
koşturdu.
hazırlıklara
yardım etti.
Festivali çok
ciddiye alan
sanatçı "Bu
gönüllü bir iş.
Amaç, zaman
geçirmekse in-
san çok rahat
davranabilir
ama ben
vaptığım işJe
insanlara me-
saj vermek is-
tJyoranı!" di-
yor. Genç si-
nemanın da
yapmaya
çalıştığı şey
|»yine eskıden
denenmiş yol-
lan deneyerek
başanya ulaş-
mak. Ama yine de bazı genç yönetmenler yeni denemelere giri-
şiyor ve başanlı oluyorlar Jeanne Moreau'ya göre. Bu arada sa-
natçı başarıb bulduğu ve cesaretlendirdiği bazı genç oyuncu-
lann da adını veriyor: Valeria Bruni- Tedeschi, Juditfa Henry,
Sandrine Kimberiain, Cniara Mastroianni, GeraMine Pailhas,
Florence Pernel ve Elsa Zylberstein.
"Ben başlangıçlan severim" dıyor Jeanne Moreau. "Yaşam
miyarlarca başlangıçla doludur. Bunlar insanda nasıl hayranlık
uyandırmaz, insanı nasd şaşırtınaz? Her şey tekrar ediyor ama aslın-
da her şey yeni. Ben DeviDe'in 'Kraliçe Margot'unda rol
aldığımda bu savaştan sonra çekilen ilk renkli fîlmdi. İnsanların
maceraya, mutluluğa, duygusallığa ve neşelenmeye gereksinimi
vardı. Aradan yıllar geçti ve Chereau, çağımıza yansıy an vahşiliği
konu edinen bu romandan yepyeni bir film yarattı. Şimdi çok
daha zalim bir çağda yaşıyoruz. Ama yine de olaylara çok ka-
ramsar yaşklaşmamak gerek. Tünelin ucundaki ışığı görmeye
çalısmalıyız."
Jeanne Moreau