Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 MAYIS1994CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
-•*• • • ^ ^
Yerli ve yabancı topluluklarla Ankara Buluşması ve ODTU Şenliği
AYŞEGÜL YÜKSEL
Ankara, nisanın son günlerinden mayıs ortasına uzanan dö-
nem içindeki birbirini izleyen tiyatro şölenlerine ev sahipliği yaptı.
Devlet Tiyatrolan'nın gelenekselleştirdiği Ankara Butaşması'na
Ankara dışındaki kentlerde bulunan Devlet Tiyatrolan birer
oyunla katılıyordu. Ancak Theater an der Ruhr'un dört ayn oyun
sunduğu Ankara turnesi, Türk-Alman ortak yapımı olan "Bernar-
da Alba'nm Evi" ve Engh'sh Touring Theatre'ın "Çapkının Fendi"
oyunlannın sunuluşu da aynı tarihlere rast gelinçe, başkent, ulus-
Iararası bir tiyatro şenliği atmosferine büründü. Üstelik aynı gün-
lerde yerli ve yabancı topluluklann oyunlanna yer veren ODTÜ
Şenliği de sûrüyordu. Ankara'dakı tiyatro okullannın bu yılki
çalışmalannı sunmaya başlamalanyla "tiyatro"dan göz gözü
görmez oldu...
I-Jer ctkinlığin seyircisi farklıydı. Ankara Buluşması'nı çoğun-
lukla Ankara'nın tiyatro protokolü ve çeşitli kentlerden gelen
genç Devlet Tiyatrosu
sanatçılan, Roberto
Cuflli'nin çalışmalannı
Ankaralı sanatçılar ve
tiyatro öğrencileri,
İngjlizlerin oyununu
üniversitelerin İngiliz-
ce bölümlerinin ele-
manlan ve öğrencileri,
DTCPnin oyununu
birkaç kuşaktan tiyat-
ro böiümü mezunu iz-
liyordu. ODTÜ'nün
gûzelliklerle bezeli ba-
har ortamında da
panlülı bakışb yüzler-
ce genç seyirci. Ne çok
dost, tanıdık, meslek-
taş, öğrenci, sanatcı;
ne çok söyleşi, tartı-
şma, kahkaha... Ti-
yatronun "armdmcı"
niteb'ği, benim gibi tüm oyunlara yetişmeye çalışan birçoklanrun
varlığında kanıtlandı. Ankara Buluşmasf na kaülan oyunlardan
en çok Coşkun Irmak'ın Terentius'tan uyarlayıp yeniden yazdığı
ve Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nun sunduğu "Miletos Güzeli"
beğenildi. Hakan Dündar'ın "hareket ettirilen" çok başanb çevre
tasanmı içinde seyirciyi de oyuna katan, "anakronik" esprilerle
renklendirilmiş, müthiş bır toplu oyunculuğun sergilendiği pınl
pınl bir yapım. Oyunun lokomotifı köle Davos'ta yeni bir yıldız
doğuyor: Bülent E. Yarar... Buluşmada yer alan bir başka yerli
Ankara'da
En çok tartışdan ve en büyük ilgiyi çe-
ken Trabzon DTnin 'Venedik Taciri'.
İngütere'deki tiyatro eğitiminin eeşitliügini ve çok boyuthıluğunu sergiieyen 'Çapknun Fendi1
.
birbiriniizleyen tiyatro şölenleriyapıt, îzmir Devlet Tiyatrosu'nun Fikret Tar-
tan'ın sahne dûzenıyle sunduğu, Sabahattin
Kudret Aksalın "Kahvede Şenlik Var"ı. Aksal-
ın şiirini de duyuran; yalın, temiz bir yapun. An-
cak çok sık sahneleyerek aşındınyoruz bu yapıtı.
Bu yılfculuşmanınağırlıkh yazan Murathan
Mungtfn. Son yıllann başanb genç yonetmeni
Mustafa Avkıran, "Mahmut Ue Yezida" ve "Ta-
riye"yi art arda sahneliyor.
(İstanbul Tiyatro Festıvali'nde" Geyikler ve
Lanetter"in de eklenmesiyle "Mezopotamya Üç-
lemesT olarak yer abyor bu yapım).
'Mahmut Ue Yezida', 'Gizli Otunmı'
Hans Tschiritsch'in başaıılı müzjği, yer yer.
hantallaşan bir koredgrafi, Naz Erayda'nın
-köylü obnayan oyun kişilerini büründürdüğü
garip kıbkiar dışında- özenb' giysi tasanmı, çok
başanh bir "Tüfekliler1
" sahnesi... Avkıran
vannı yoğunu koymuş. Mungan maratonuna.
Niye biraz kısaltıp daha bir hareketlendirmemış
"Mahmut Ue Yerida"yı? Seyirciye de oyuncuya
da yazık. "Üçleme"yı oluşturan oyunlar sırayla
tek tek oynayacaklan yerde ortak bir dramatur-
jide buluşturulamaz mıydı?
Rastlanü mı yoksa "varoiuşculuk" yeniden
moda mı oldu. bılemem. Ancak buluşmada
Sartre'ın "Gizli Oturum"uyla Camus'nün "Sıkı-
yönetim"i buluştu. İstanbul Devlet Tiyatrosu'-
Bursa Devlet Tiyatrosu, Antonio Scanneta'nm " Ateş-
G Sabır" lyla Nenıdaiı bir tiyatro gecesi yaşattı.(sol-
da), İstanbul yapımı 'Gizli Otunını'(üstte) Nurettin
Özkönü'nün çevre tasanmıyla ilgi çekti.
nun sunduğu "GizK Otunım"
Ankara seyircisi için iyi bir se-
çim değildi. çünkü oyunun An-
kara yapınunı yeni izlemiştik.
İstanbul yapımı Nurettin Özkö-
nü'nûn çevre tasanmıyla ilgi
çekti. Konuşmaya ve iletişim
kurmaya dayab bir yapıtta, ya-
bana yönetmenle çalışılması
kanımca pek yararlı olmuyor.
SteUo FTorenza'nın yorumu
yalnızca Estelle'ye (Ayda Ak-
sel) prim veriyordu. Oysa sah-
nedeki "orta böune"de yer al-
ması gereken İnez'dir (Cevza
Şipal). Adana Devlet Tiyatro-
su'nun "Sıkıyönetim" yapımı
ise yönetmen Erhan Gökgücü-
nün oyunu tiyatrolaşürma adı-
na; müzik, dans, çevre, giysi,
ışık tasanmalanyla yaptığı
özenb' işbirliğinin katkısıyla
ayakta duruyordu.
'AteşIiSabırVTroya'
Bursa Devlet Tiyatrosu,
Nusret Şenay'ın sahneledigi
Antonio Scartneta'nın u
Ateşîi
Sabır" ıyla Neruda'lı bir tiyatro
gecesi yaşattı. özenb, ama
yalın, metne son derece bağlı,
dıngin bir tiyatro olayı... Oysa
Işd Kasapoğlu, Trabzon Devlet
Tı>atrosu'nda sahneledigi "Ve-
nedik Taciri"vle Shakespeare'e
duman attınyordu. Buluş-
manın en çok tarüşılan ve en
büyük ilgiyi çeken bu yapımı-
nda sahne devinimi, görsel ve
işitsel çarpıalık ön düzeydeydi.
"Ezenkr"le u
ezUenler"in aynı
"kan emkiliğT paylaştıklan bu
özgür yorumda ortaya aülan
tüm göstergeler birbirini tut-
masa da bu "bayan Shytock"lu
çılgın >apımı hem kızarak hem
de keyıfle ızlediğimi söylemeb-
yim. Oyunun tek sevimli kişisi
olan Launcelot Gobot'da Ün-
sal Coşar yapımın en başanb
oyuncusu. Ne yazık ki Bilkent
Üniversitesi Tiyatro Bölümü'-
nün "Tartüf'üyle Hacettepe
Üniversitesi Devlet Konserva-
tuvan'nm "Kanlı Dü-
ğûn"ünü izleyeme-
dim. DTCF Tiyatro
Böiümü ise Levent
Stıner'in sahneledigi,
müziğini Nedim
Yddız'ın, dans düze-
nini Yasemin Kalaç'ın
yaptığı Robinson Jeffersın "Medea" adb oyu-
nunda. Anadolu kültürüyle Yunan kültürünü
buluşturan; şiirsel, devinimli, görsel zengınliği
olan bir çalışma gerçekleştirmişti. İki kültürü
buluşturan bir başka tiyatro olayını da ODTÜ
Tıyatro ŞenlığYne katılan İBŞT TAL gerçekleş-
tirdi. Ayta-Beklan Algan ve Eroi Keskın ODTÜ
Şenbği'ne çok yaraştılar. Troya İçinde Vurdu-
lar Beni". bir Erol'dan bir Ayla'dan gelen iv-
meyle oyuncunun beyninde başlayıp yüreğin-
den taşan yaratma sürecini, mitolojiden türküye
geçen zengin bir çağnşım alanına yasbyordu.
İngilizJerden 'Çapkının Fendi'
ODTÜ oyunculan ise Peter Turrini'nin "Ve-
rimsizler"inde kapitalist düzen içinde un ufak
olan küçük insanlan anlatarak yıhn Ankara se-
yirdsine tek güncel mesaj veren tiyatro olayını
kotanyorlardı. AbduDah Cabaluz'un başanyla
sahneledigi bu zor oyunda, oyunculuk eksik
kabyordu. Oyun metnine bağb bir tiyatro
yapımındaki İcusursuz oyunculuk örneğini ise
Restorasyon döneminin son yazarlanndan Ge-
orge Fanjuhar'ın "Çapkııun Fendi" oyununda
İngiliz sanatçılar verdiler. İngibzlere özgü hazı-
rcevaplık üstüne kurulu incelikb söyleşimlerle
bezeli bir güldürünün, yazıldığı çağın dekor-giy-
si, sahne trafigi düzeni içinde, o çağa özgü İngibz
oyunculuk biçemine sindirilmiş uzak bakış
açısını yansıtan hareket ve konuşma özelbkleri-
nin bugün de sahnede yansıtılabibşi, İngiltere'-
deki tiyatro eğitiminin içerdiği çeşitlilik ve çok
boyutluluğu gözler önüne seriyor.
Başka şenliklerde yine buluşalım.
Genco Gülan'ın 'Göz-El'
başlıklı mekan düzenlemesi
Kasımpaşa Un Fabrikası'nda Fabrikadamayısayıkuüaması
AHUANTMEN
Son birkaç yıl içinde katıldığı sergi-
ler, bazı yanşmalarda aldığı dereceler
ve "protesto" eylemleriyle (ör. bu yıl
'Yeni EğUimler' sergisi nedeniyle
MSÜnün önünde sergilediği 'alatur-
ka pisuar') dikkat çeken, sanat or-
tamının 'dışmdan'. ama pek 'dışmda'
sayılamayacak genç sanatcı Genco
Güian'ın artık sergileme ya da parti
mekanı olarak kullanılan Kasımpaşa
Sinangil Un Fabrikası'nda yer alan
"Göz-ET başbklı mekan düzenlemesi,
Türk ekonomi tarihiyle gizliden gizb-
ye örtüşen fabrikanın geçmişjne gön-
derme yapıyor.
Gülan'ın mekan düzenlemesinde,
yaklaşık bir yıldır aradığı "mekan",
Kanm Savaşı'ndan sonra kurulduktan
sonra ilk sahipleri Rumlar tarafından
ünlü Süreyya Paşa'ya saülan, Cum-
huriyet döneminde Iş Bankası'na ge-
çen, zarar etmesiyle birbkte bu kez Si-
nangil'e devredilen ve 1980'lerde de
Habç'teki öteki fabrikalarla birlikte
kapaülan Kasımpaşa Un Fabrikası,
çok önemb' kuşkusuz.
Ancak "Göz-H" mekan düzen-
lemesinde, mekandan daha önemb bir
öğe, zaman... Sergjnin mayıs ayına
rastlaması, tamamen bilinçli bir tercih:
Bu ay içinde yer alan tüm bayramlar
-resmi, resmi obnayan ya da dini- bir
arada kutlanıyor. "Fabrika binasınm
' tarihinin, yola çıkdan kavramlarla ör-
tüşmesi bu projeyi olası kıidı" dıyor
Genco Gülan.
Sinangil'deki mekan düzenlemesi-
nin yanı sıra mayıs ayında önce Harbi-
ye Muhsin Ertuğrul, daha sonra Kadı-
köy Haldun Taner tiyatrolanndaki
"Taşmabilir Mekan Düzenlemeleri"nı
sergjleyen Genco Gülan'la konuştuk:
- önce, Kasımpaşa Un Fabrikasf-
ndaki "Göz-FJ" mekan dûzenlemesin-
den başlayalon isterseniz...
Bubır mayıs ayı kutlaması. 1 Mayıs,
19 Mayıs, 27 Mayıs ve Kurban Bay-
ramı. İçinde bulunduğumuz mayıs
ayı, benim işlerimde kullandığım kav-
ramlan kucaklayan bir aydı. Kavram-
lanm hazırdı, zaman hazırdı, mekanı
da bulduktan sonra bu iş ortaya çıktı.
Bu mekan içinde bir şey yapacaksam,
bu mekana ait objeleri kullanmam ge-
reküliği ortaya çıktı. Mekarun hoşuma
giden yerlerine küçük işaretler koya-
rak buralara 'nazan dikkat'i çekmeye
çabştım.
Popüler kültürde nazar anlarrunda
kullanılan el ve göz sembollerini kul-
landım
İnsanlar nazar boncuğunu kötü na-
zardan korunmak için takıyorlar, ben
nazar objesini, belb noktalarda bakışı
yoğunlaştırmak için kullanı>orum.
Bunun için de fotokopi yöntemıni kul-
lanmaya karar verdim. Kavramlar sa-
nata geçınce resmetmeme geleneğin-
den yola çıkarak hazır bulunmuş obje-
ler kullanmam buradan kaynakla-
nıyor. Dolayısıyla fotokopi. bu buldu-
ğum görsel verileri çoğalünak için uy-
gun. Direkt ebmi kullanarak fotoko-
piyle yeni özgünbaskılar ürettim...
Öyle bir şey ki, hiçbir insanın elinın
içindeki çizgiler birbirine benzemez.
dolayısıyla siz eh'nizi fotokopi makine-
sine koyup çektiğinız zaman. o özgün
bır eser zaten olur. Hele bunlan bir de
ıçlenne göz koyarak yaptığınızda,
hem bize ait hem yeterince evrensel
hem de bana ait bir nesnenın ortaya
çıkmasını sağladı. Fabnkaya döner-
sek, bu fabrikanın bu hale gelmesi..
burada >"üzlerce. binlerce insan yaşadı;
işçiler, patronlar, bürokratlar ve bun-
lann hepsı burada bir iz bıraktı. Ben
bunlara nazan dikkaıi çekmek için
buralara el bastığımı gösterirken, bir
de bu insanlan temsil etmeye çabştım.
Burada yaşamış, belkı de yaşayacak
insanlara gönderme yapmak istedim.
-Bugüne dek vaptığınız işiere ya da
etkinüklere baktığımızda, hiçbirinden
'protesto' öğesinin eksik olmadığmı gö-
• 'Resim
eğitiınini
doğrudan
almadım,
dolayısıyla asıl
yapmaya
çalıştığım kültürle
ılgilibirmücadele
vermek...Kültür
alanında tamamen
bireysel bir
mücadele
veriyorum.'
rüyoruz. Faridı bir alandan getmenizi
de göz önünde buhındurursak. salt bu
nedenle sanat yaptığınızı söyleyebibr
miyiz?
Asbnda amacım tamamen her şeyi
protesto etmek değil. Ben içimde bir
enerji hissediyorum, amaam bunu dı-
şavurmak. Ama sözünü ettiğim her
şey bir protestoya dönüştü sonunda...
Sanat benim için bir dışavurum şekli.
Bu işleri yapmamın en önemb nedeni
de. sanatın içinde sonsuz bir özgür-
lüğü banndırması gerektiği düşüncesi.
Ben özgürce ve farklı şeyler yapabil-
mek için uğraşıyorum. Açmaya
çalıştığım her kapı bana zorlamalar
getiriyor. Çünkü kimse benim
yaptığım gibi tekrar içine bakmaya
çalışmamış. Kendi kültürünün do-
nelerini... Bir "siyaset bilimd ta-
rafsızuğryla", bir doktorun hastasma
bakması gibi tarafsız ve naif bir biçim-
de yaklaşıyorum.
- Peki, neden Türkiye'de her alanda
olduğu gibi şimdi de sanarta olur obnaz
herkesin adeta 'denediği' bir yöntemle,
yani mekan düzenkmeleriyle yapt-
yorsunuz bunu?
Ben aslında ağırbkb olarak hazır
bulunmuş objeleri bir araya getirerek
'assamMage'lar yapıyorum. Top-
ladığım, kültüre ait objeleri bir arada
kullanarak ışler çıkartıyorum ve
Türkiye gibi bir ülkede ve İstanbul gibi
bir şehirde "This has been done before"
lafı çok saçma gebyor bana. Çünkü
inanıbnaz bakir, dokunulmamış kav-
ramlar, eşyalar, kültüre ait nesneler
mevcut. Bu hazinede böyle bir laf nasıl
kullanılabilir, inanamıyorum. Ben bu
mekan için bir iş üretmeye karar ver-
dım. Çünkü mekan, benim kavram-
lanmı saran bir mekandı.
ÜŞÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FÜAT
Kişilik-Kimlik-lmge
Profesör Bozfcurt Gûvenç'in Türk Kimliği adlı yapıtı,
sayfalar 291-295: Dünyadaki Türk imgelerine geçmeden
önce "Kişilik-Kimlik-lmge" sözcükleri arasındaki ben-
zerliklerle ayrılıklara değiniliyor.
Kişilik (ya da karakter): Toplumsal bir varlığın (toplu-
mun ya da bireyin) davranışlarını belirleyen iç örgütten-
meler. Toplumlar ya da bireyler bu iç örgütlenmeleriyle
birbirlerine benzer ya da benzemezler.
Kimlik: Bilinçli bir varlığın kendisini nasıl algıladığı,
"Kimim, kimlerdenim, nereden geldim, nereye gidiyo
rum" sorularına yanıtları.
Imge (ya da imaj): Bir varlığı başkalarının nasıl görüp
degerlendirdiği, başkalarının o varlıkla ilgili izlenimleri,
yargıları.
Kişilik-kimlik-imge ilişkilerini de okuyalım: "Kişinin ya
da topiumun kendisini nasıl algıladığı (kimliği), karakte-
rinin (kişiliğinin) birparçasıdır. Kişinin (ya da topiumun)
kişiliği ya da davranışları, dışardan nasıl görülüp algı-
landığını büyük ölçüde belirler. işte bu bağlamda, kişilik
(karakter), kimlik ve imge (imaj) kavramları yakından
ilişkilidir; en azından, birbirinden bağımsız değildir. Ki-
şilik ya da karakterimiz kendimizi nasıl gördüğümüzü,
öte yandan davranışlanmızla kimlik tercihlerimiz çevre-
mizde nasıl görüldüğümüzü (görüntümüzü) etkiler, ama
imgemizi tümüyle belirlemez."
Belirlemez, çünkü değerlendirmeyi yapanlann kişilik-
leri de imgelere yansır. Tıpkı sanat yapıtlarının yorumu-
na sanat al/cılarının katkıda bulunması gibi.
"Bir varlığın imgesi kendi kişiliğiyle onu değerlendi-
ren kişinin bileşkesidir"
Bu söz doğruysa da, imgenin temelinde kişilikle kimli-
ğin yattığı yadsınamaz. Başlangıçta kişilikle kimlik var-
dır, imgemizin ana çizgilerini davranışlarımızla kendi-
miz çizeriz. Ondan sonra da dıştan gelen katkılarla iş
çığrından çıkar.
Bugün dünyada benimsenmesi olanaksız katlanılma-
sı çok güç bir Türk imgesi varsa, bunun Haçlı seferlerine
karşı koyan, yiğittiği en yüce değer bilen savasçı Türk-
menlerden, Avrupa'y yıllarca titreden Osmanlılardan
kalıt olduğunu, amansız bir düşmanlık ortamında serpi-
lip geliştiğini anlamak gerekir.
Değerlendirmeyi yapanlann kötü niyetine öfkelenmek
yerine, hem kişilik, hem de kimlik açılarından başka bir
düzleme geçme çabası vermiş, ayrıca bunu büyük oran-
da da başarmış olan çağdaş Türk insanının neden dış
dünyada bir türlü yeni bir imge yaratamadığını araşbr-
mak gerekir.
insanlann yerleşmiş kanılarından kolay kolay vazgeç-
medikleri bir gerçek, ama o kanıları sürekli besleyen
kaynaklar varsa, bilinçli bir kötüleme kampanyası sür-
dürülüyor demektir.
Bugün dış üJkelere giden aydınlarımızın, kafa işçileri-
mizin, okur yazarlarımızın, cumhuriyetle, demokrasiyle
gelen düşünceleri, duyarlığı benimsemiş vatandaşları-
mızın sık sık karşılaştıkları ortak bir durum var: Konuş-
tukları yabancılar bir yakınlaşma sağlanınca, "Siz hiç
Turk'e benzemiyorsunuz" deyiveriyorlar.
Bozkurt Güvenç, kitabında kendi başından geçen bir
olayı anlatmış, ben de benzerini birkaç kez yaşadım,
başkalarından da dlnledim.
Demek ki günümüzün Türklerini tanısalar kafalarında-
ki tarihten kalma imgelerden kurtulacaklar.
Ama biz onlara hangi yönümüzle görünüyoruz?
Şöyle diyor Bozkurt Güvenç:
"Ulusal/tarihi kimlik dış dünyadaki imgelerden tü-
müyle bağımsız değildir. Toplumlardış imgelerini kendi
davranışlarıyla yarattıklan gibi, kendi köklerini (tarihle-
rini) arar ya da seçerken dış imgelerden etkilenirler."
(s.434)
"Türk gibi güçlü" sözüyle mutlu olmamız, bu sözü ya-
şatmaya özen göstermemiz nasıl açıklanabilir?
Bir işe adam alırken ya da burs vereceğimiz öğrenciyi
sınavdan geçirirken ya da kendimize arkadaş seçerken
kas gücünü mü ölçüyoruz?
Böyle bir yaklaşımımız kesinlikle yok. Bizim toplumu-
muzda da bütün uygar ülkelerde oiduğu gibi, akıllı, zeki,
çalışkan, dürüst insanlara değer veriliyor. Gene de
"Türk gibi güçlü" sözünden hoşlanıyoruz.
Demek ki bir dış imge kimligimizi etkiliyor... «
Bozkurt Güvenç mutlaka okunması, üstünde uzun
uzun düşünülmesi gereken kitabında, dünyadaki Türk
imgelerini de sergılemiş. Gelecek yazımda bazılarını
aktaracağım.
Turistik hediyelik eşya tasanmı
yarışması
• NEVŞEHİR (Cumhuriyet) -Turizm Bakanbğı Döner
Sermaye İşletmelen Merkez Müdürlüğü tarafından ülke
tanıtımında kullanılacak 'Tunstik Hediyebk Eşya Tasanmı"
yanşması düzenlendl. Yanşmada değerlendirme kurulunca
seçilecek tasanmolara seçilen üç tasanmın her biri için 70
milyon lira büyük odül. aynca seçilen üç tasanmın her biri için
de 30 milyon bra başan ödülü venlecek. Yanşmaya kaülmak
için tasanm sahiplerinin 27 Haziran 1994 günü akşamına kadar
Turizm Bakanbğı Döner Sermaye İşletmelen Merkez
Müdürlüp (DOSEM) Gazi Mustafa Kemal Bulvan No: 121
Tandoğan' Ankara adresine başvurmalan gerekiyor.
Warner Bros. ve Amblin
Entertainmenften yeni film
• KültûrServisi -VVarner Bros. Family Entertainment ile
Amblin Entertainment, önümüzdeki günlerde ortaklaşa
gerçekleştirecekleri yeni bir komedifibnininyapımına
başbyorlar. Temel fotoğraf çekimlerine 10 mayısta başlanan
"Little Giants" adh fılmde başrolleri "Ghostbusters-Hayalet
Avcılan", "Little ShopofHorhors-Küçük Korku Dükkanı",
"Honey, I Shrunk The Kids-Eyvah, Çocuklar Küçüldü",
"Parenthood-Çılgın Aile" ve "Honey, I Blevv Up The
Kid-Eyvah, Çocuk Büyüdü" gibi filmlerle tarunan Rick
Moranis ile "Dutch", "VVayne's World-Wayne'nin Dünyası"
ve "Blue Chips" gibi >apımlarla yıldızı parlayan Ed O'Neill
paylaşacaklar. Filmin yönetmenliğini ise "Homevvard Bound:
The IncredibleJourney" adb filmle adını duyuran Duwayne
Dunham gerçekleştirecek.
Aziz Nesin'in mektupları
• KültûrServisi - "Aziz Nesin - Ali Nesin Mektuplaşmalan"
adlı kitap. Düşün Yayınlan arasında çıktı. Düşün Yayınalık
tarafından gerçekleştirilen "Mektuplar Dizisi"nin
ondördüncüsü olarak çıkan ve Ahmet Nesin tarafından yayına
hazırlanan kitap, Aziz Nesin ile oğlu Ali Nesin'in birkaç yıla
uzanan mektuplaşmalannı içeriyor. YazarAzizNesin, kıtapla
ilgili şöyle konuşuyor. "Ab Nesin, kendisiyle
mektuplaşmalannuzın kitaplaşmasını başlangıçta istemedi.
Salt benim ona yazdığım mektuplan yayımlamaya değer
görüyor, ama onun bana yazdıklannı kitapbk değerde
bulmuyordu. Açıkça söylemedi ama, mektuplann
kitaplaşmasını, okurlara kendini olduğundan önemb bir
kişiymiş gibi tanıtma gösterişi diye abyordu. Bunun doğru
obnadığını, ancak karşıbklı mektuplaşmalanmızın bir bütün
olarak birdeğeriolabilecegıni anlattım. Mektupbir
monologdur. Ancakyâhıt âlınırsa diyalog oîurDuriyada
mektup edebiyaü, yazık ki, çoğunlukla monologdur. Bu
monologmektuplann yanıtlan da bulunup diyalog olarak
yayımlanabilseydi, ne güzel olur vemektup edebiyaü ne denli
zenginleşirdi."