05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS1994 CUMARTESİ 10 DIZIYAZI îsyanlarişgalden beter A tatürk. 'Padişaha Karşı Ayaklanma' suçla- masını içeren fetva' ile ilgili gelişmeleri de Söylev'de şöy- le anlatıyor: "Bu fetvadan kuvvet alan iç a\aklanmaJan kısaca bilgini- ze sunayım: 21 Eylül 1919'da, Balıke- Sir'de birinci Anzavıır Ayak- lanması. 16 Şubat 1920'de, yine bu yörede, ikinci Anzavur Ayak- lanması. 13 Nisan 1920'de başlayan Bolu-Düzce AyakJanması. 11 Mayıs 1920'de Üçüncü Anzavur Ayaldanması Sükyman Şefık Paşa ko- nıııtasinda oluştumlan ve 'Halife Ordusu' adını takınan İstatıbul hükümeti birlikleri- nin, saldınsı..." İzninizle burada araya gi- rip Halife Ordusu'ndan kısa- ca söz edelim. Yine Söylev'- den aktaracaâmız bilgilere göre, bu ordu. Düzce-Hen- dek yolunda ayaklananlarla birleşip, Halife'den gelen buyruk doğrultusunda hare- ket ederek bu yöredeki 24'- üncü Tümen'in tüm erlerini ayaıtıp dağıtünr, komutan- lannı da şehit ettirir. Oysa ol- dukça güçlü bir tümen olan bu birlik, ilerleyen Yunan kuvvetlerine karşı kullanıla- caktı!.. Yeniden Söylev'e döner- sek, Atatürk'ün isyancılar dizisini şöyle sürdürdüğünü görürüz: "14 Mayıs 1920'de Yeni Han Ayaklanması, 13 Hazi- ran 1920'de Çapanoğlu Ayaklanması, 29 Temmuz 1920'de Düzce Ayaklanması, 7 Eylül 1920'de İkinci Zile ve Erbaa Ayaklanması, Hazi- ran 1920'de Güney'de Milli Aşireti Ayaklanması, 24 Ağustos 1920'de İkinci Milli Aşireti Ayaklanması, 21 Ha- ziran 1920'de Çopur Musa Ayaklanması, 5 Mayıs 1920'- şmh M E R İ Ç V E L İ D E D E O Ğ L V I,stanbul'daki kukla hükümetin de kışkırtmasıyla Anadolu'daçıkan isyanlarla ilgili olarak Atatürk şöyle diyor: 'Ülkeyi işgal eden düşmanlarla yapılan savaşlardan bizleri daha çok uğraştıran, bu iç isyanlardır.' İşgalci güçlerin ilerlevişi karşısında düzenli bir ordunun kurulması kaçınılmaz hale gelmişti. Bunun üzerine Kuvayı Milliye'den düzenli orduya geçiş içîn hızlı bir süreç başlatıldı. Mustafa Kemal o günlerde komutanlan ile bir arada. de Birinci Konya Ayaklanması..." tsyanlar Yunanlılara yanyor Evet. sayTnakla bitmez tü- kejımez bu başkaldınlar için Atatürk, "Ülkeyi işgal eden düşmanlarla yapı- lan savaşlardan bizleri daha çok uğ- raştıran, bu iç isyanlardır" der. Ger- çekten bu ıç isyanlar ordunun bölün- mesine. yıpranmasma neden oluyor. düşman da bu kargaşadan yararlan- ma fırsaünı hiç kaçırmıyordu. Bun- dan en çok yararlanan da Yunan kuvvetleriydi. Söylev'de belirtildiği gibi, 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu îzmir'e çıküğında. orada 17. Kolordu Komutanı olarak, karargahıyla Na- dir Paşa bulunuyordu. Kuvvet ola- rak, Yarbay Hurrem Bey komutası- nda 56.'ncı Tümen'in iki alayı vardı. Bu kuvvet, özellikle kolordu komu- tarunın buyruğuyla, savaşa sokul- maksızın, onur kıncı davTaraşlar altı- nda, Yunanlılara teslim edilmiştir... Bu karşı koymayış. Yunan güçleri- nin İzmir'i işgalini kolaylaştırdığı gı- bi, Ege'den Anadolu içlerine doğru ilerlemenin yolunu da açmıştır. Yunan ordusunun bu yayılışının nereye dek uzanacağı, nereleri işgal edeceği, İngiltere'nin Karadeniz Ko- mutanı General George F. Milne ta- rafından belirlenen bir sınırla ortaya konur. "Milne Hattı" adı verilen bu karar İstanbul hûkümetine bildirilir. Milne sınınna dek dayanan Yunan kuvvetleri, iç isyanlan fırsat bilerek şimdi bu sının aşmak istemektedir. Bu durumun nasıl geliştiğini Atatürk, Söylev'de aynnülanyîa an- latır: "Sayuı Baylar, yurt içinde yer yer beliren iç ayaklanmaları izlemekte ge- cikmeyen Yunanlılann ilk genel saldı- nsı, gözlerimizi yeniden Batı'ya çevir- tecektir. Yunanülar 22 Haziran 1920'de Mi- len (Milne) Hattı'ndan genel saldmya geçtiler. Kuvvetleri altı tümene yüksel- miş bulunuyordu. Düşmanın kuzey kolu, 30 Haziran 1920'de Balıkesir'e girdi ve süvarileri de 2 Temmuz 1920'- de Mustafakemalpaşa ve Karacabey'e girdi. Bu düşman karşısında bulunan 61 ve 56'ncı rümenlerimiz. L lubat Köprüsü'nü yıkarak Bursa'ya doğru çekildi. Düşman, birliklerimizi izleye- rek Bursa'ya da girdi. Kuvvetlerimiz çok sarsıldı. Eskişehir'e dek çekildi. Bu sa\ aşlar sırasında İngilizler, 25 Ha- ziran 1920'de Mudanya'ya, 2 Temmuz 1920'de de Bandırma'ya birer birlik çı- kardılar. Salihli yönünde doğuya ilerleyen iki Yunan tümeni de 24 haziranda Alaşe- hir'e girdi ve daha sonra ilerleyerek 29 ağustosta Uşak kasabasını aldı. Bu savaşlar sırasında, tümenlerimi- zin subay ve erlerinin çok eksik, kunı birer örgüt durumunda olduklarını ve daha güçlendirilemediklerini, cephane- lerinin de pek kıt olduğunu biliyorsu- nuz.(...) Ne var ki, Vunan sakiırısı ve ulusal cephelerin bozulması Meclis'te büyük bir bunahm yarattı, sert eleştirilere ve sataşmalara yol açtı.(...) Bir yılı aşkın bir sûreden beri Yunan ordusunun dur- madan hazırlandığı. buna karşılık. İs- tanbul hükümetlerinin ordumuzu bo- yuna kötürüm edecek nedenler yarat- makla uğraştığı ve ulusun kendiliğin- den kurabildiği L'lusal Kuvvetler'i yok ettinneye çalıştığı hiç düşünülmüyor- du.(...) Vunan saldırısının olacağı. da- ha önceden belliydi. Eğer, bunu karşı- layacak önlemler alınmamış ise bunun sommluluğu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ve onun hûkümetine yükle- tilemezdi." Meclis'te kimi milletvekillerinin gö- remediği gerçekJeri Mustafa Kemal, yaptığı konuşmayla ortaya koymuş- tur. İstanbul hükümeti, aymazlığı ilk adımlannı daha 15 Mayıs 1919'da at- mıştı. 15 mayıs günü İzmir'e çıkan Yunan kuvvetleri, ilerleyişini sürdürüp 28 mayısta Ödemiş'e > aklaşırken. ilçenin kaymakamı Bekir Sami, İstanbul'a Dahiliye Nazın'na bir telgraf çeker. "Kafi miktarda kuvvet ve imammız vardır. Emrinizj makine başında bekli- yorum" der. îstanbul'dan gelen yanıt. "Talimatı Vali'den alınız" buyruğudur. İmza ye- rine de Dahiliye Nazın Müsteşan Ti- molyon adı vardır. Kuvayı Seyyare olayı Düşmana karşı çıkmak için çırpı- nan Türk kaymakamına, yapması ge- rekeni Kirya Timolyon adındaki bir Rum'un bildirmesine isyan eden genç yönetici. Dahiliye Nazın'na. "Ben Ti- molyon adında bir müsteşar tammıyo- rum, sizin imzamzla emir bekliyorum" diyerek ikinci telgrafını çeker. Bu kez Dahiliye Nazın aynı emri kendi imza- sı ile verir. Direnen Kaymakam, Saray'a mü- racaat ederek, Padişah Vahdettin'c durumu bildirir. Bu telgrafa da Sad- razam Ferit imzasıyla aynı saçma yanıt gelir. Görüldüğü gjbi ay- mazlığın merkezi İstanbul hükümeti- dir. Ama, şimdi Atatürk'ün anlatacağı ve sonu ihanetle biten başkaldınşın merkezi, Batı Cephesi'nin içinde, or- tasındadır. Bununla Çerkez Etem ile kardeşleri Reşit ve Tevfik'in oluşturduğu üçlü- den söz edildiği hemen anlaşılır. Bü- yük Millet Meclisi'nde milletvekili olan Reşit Bey, Etem ile Tevfik'in An- kara bağlantılannı sağlıyordu. Ulusal Kurtuluş'un ilk evrelerinde bu kardeşler, topladıklan kuvvetlerle oluşturduklan "Kuvayi Seyyare", yani "Gezici Güçler" ile iç isyanlan bastırmada yararlı olmuşlardı. Ama düzenli bir ordu kurulması aşaması- na geiindiğinde nasıl hainleştiklerini şimdi Söylev'den, yer yer özetle Ata- türk'ten dinleyelim: "Baylar. düşmana karşı kurulacak kuvvctler konusunda karşıt iki görûş çarpışmaya başlamıştı. Bizim tuttuğu- muz düzenli ordu görüşüne karşıt ola- rak, 'çete' diyebileceğimiz bir tür (mi- lis) örgüt kurma göriişünü de Reşit, Et- hem ve Tevfık kardeşler tutuyordu. 'Kuvayi Seyyare' (Gezici Kuvvetler) adı altında ellerinde bulunan kuvvete dayanarak bu akunın tutunmasını isti- yorlardı. Batı Cephesi'nde orduda, dahası Meclis'te bu akım için yapılan propa- ganda o denli güçlü etkili bir duruma geldi ki, 'Ordudan yararlanılamıyor, dağılsın. Hepimiz Kuvayi Milliye ola- lım' sözleri her yandan kulakları dol- durmaya başladı. Batı Cephesi'nde bir bölgeyi ve bir cepheyi elinde tutan Etem Bey'in birli- ğinin erleri, sanki ordu erlerinden üstün görülmeye başlandı. Dahası, Etem Bey ve kardeşleri de herkes üzerinde bir tür üstünlük kurmaya kalkıştılar. Bunun üzerine ben de girişimlere başladım: Batı Cephesi'ni ikiye ayırdım. önemli kesimleri kapsayan alanı Batı Cephesi diye adlandırarak İsmet Bey 'in komu- tasına verdim. Güney kesimini de Re- fet Paşa'ya bıraktım." Daha sonra Atatürk, İsmet Paşa ile Refet Paşa'ya yeni görevlerini bildinr ve kendilerinden, "çarçabuk düzenli ordu ile büyük bir süvari gücü oluştu- nılmasmı" ister. Böylece düzensiz ör- güt sorunu çözüme bağlanır, başka bir deyişle "Kuvayi Milliye"den "dü- zenli ordu"y a geçilir. Bundan sonraki olaylann gelişimi- ni yine Atatürk'ten dinleyelim: "Baylar, ne var ki, Kuvayi Seyyare'- nin (yani Gezici Ku\\etler'in) Komu- tanı Çerkez Etem ve kardeşleri, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya kar- şıt ve buyruk tanımaz bir dav- ranış içine girdiler. Gezici Kuv- vetler Komutanlığı adı altında birtakım y alan haberleıie düzen- li ordu birliklerini düşmana karşı sürdüler, kendi milis kuvvetlerini cephe gerisinde bıraktılar. Bu kuvvetlerin disiplin altına alı- nması çağrısma Etem Bey şöyle bir yanıt gönderdi: 'Gezici Kuv- vetler, ne bir tümen ne de düzgün bir kuvvet durumuna getirile- mez. (...) Bu serserilerin başına bir subay da konmaz. (...) Çün- kü, subay gördüler mi, Azrail görmüşçesine karşı geliyorlar. Bizim biriiklerimizi, Pehüvan Ağa, Ahmet Onbaşı, Sarı Vleh- met, Topal İsmail gibi adamlar yönetmektedir. (...) Gezici Kuv- vetler'in şimdiye dek olduğu gibi geüşigüzel yönetilmesi zorunlu- dur.' Dahası Gezici Kuvvetler Ko- mutan Vekili Tevfık Bey, Batı Cephesi Komutanı'nı böyle üst olarak tanımayacağını ilan eder, aynca Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'nın bu cephe ko- mutanlığını beceremeyeceğini saygısızca belirtir." Evet, Çerkez Etem ve kardeş- leri daha da ileri giderek şu gö- rüşleri açıklarlar: Çwkez Etem'in istekleri "I- Ankara'da hükümet, amacı gerçekleştirecek durum- da ve güçte değildir. Bu hüküme- te karşı uyuşuk davranmamız doğru obnaz. 2- Silahla karşı koymamızı kötüye yoracakiardır. Ama so- nunda başarıya ulaşırsak herkes bize hak verecektir. 3- Güneybatı Cephesi Komu- tanı Refet Paşa ile aramı/da bir onur üstünlüğü sorunu vardır. Mustafa Kemal Paşa, Refet Bey'in onurunu yeğliyor, bizim- kini ise kırıyor. Ne olursa olsun Refet Bey'i önüme katarak An- kara'ya degin kovalamak iste- rim; ölürsem de bu yolda öleyim. 4- (...) Ankara'daki Meciis'in ne önemi ve ne anlamı vardır?..' Baylar, askerliği çapulculuk sanan, Türk ulusunun büyük Meclis'- ini kendileriyle uğraştıran, kendini bil- mez, saygısız. herhangi bir düşmanın boğaz tokluğuna casusluğunu yapacak kertede olan Çerkez Etem ve kardeşle- rini (...) tepeleyip yola getirerek, dev- rim tarihimizde etkili bir örnek göster- mek zorunlu oldu. Kuvvetlerimiz Kütahya'da bulunan Ethem kuvvetlerini 9 gün boyunca ko- valadı. Hiçbir yerde direnmeyi göze alamayarak soluk soluğa kaçan Et- hem, 'Istanbul'da Yüksek Sadrazamlı- ğa' diye şu teli çekiyordu: (...)" Çerkez Etem'in bu telgrafında ko- nuyla ilgili bölüm şöylcdir: "... Şimdi Millet Medisi'nin kara- nyla saldınya uğramış bulunuyonım. Kuvvetim yalnız savunmaya değil, sal- dınya bile yetecek kertededir. Karşım- da ve yanlarımda Yunanlılar bulundu- ğundan, nasıl bir yol tutulacağı konu- sunda Yunan Komutanlığı ile anlaşma- ya varılmış ise de, yüksek onayınızın da alınmasını her bakımdan gerekli gördüm." Etem ve kardeşlerinin sonunu, Meciis'in bu konudaki farkh iki tutu- munu yine Atatürk'ten öğrenelim: • "Baylar (Etem'i kovalayan) ku>- vetlerimiz, Kütahya'ya giderken ben de Meclis'te kimi nülletvekiuerince sorguya çekilnüş bulunuyordum. Ayakİanan Etem'in üzerine yürüme- mize, ona saldırmamıza, onu kovala- mamıza karşı çıkılıyordu. (...) Birlikk- rimiz 5 Ocak 1921 günü Gediz'i ele ge- çirerek o bölgede toplandılar. Etem ve kardeşleri de kuvvetleriyle birlikte düş- mandan yana geçip kendilerine ya- raşan durumu aldılar. Artık Etem ola- yı kalmamışti. Ordumuzun içinde bu- İunan düşman kovularak gerçek yerine sürülmüştü (...)" Yarın:Yunan saldınsı baslıyor KüHür • Sanat YILIN EN BUYUK FILMI I 993 CANNES 5ENLİĞİ BÜYÜK ÖDÜLÜ I 994 OSCAR ADAYI -'-.! ŞT.-.vjBUL ULUSlARARASl FILM FhSTİVAU ACIUS Fİl// YÖN Chen Ka<ge Bılinmeyen Crünya Çın'ın yarım yüzyıllık macerası içinde bûyuk bir dostluğun, tutkunun nefes kesicı" öykusu "MüiKı> surûkleyıcı bır fılm Dunyanın her yanırKİa Seyîrcîyi buyUİÜyOr " V Canby The New Yo<-(t Tfnes "Muhteyem ve ponltılı bır destan " R Corlm T^^^ 4- HAFTA Sadece BEYOOLU A L K A Z A R ' d a Seonsbr 11Q0-15,15-18.3O-21.45 fel: 245 73 83 SELDABAG Ferhan Şensoy'un FERHANGİ ŞEYLER PAZAR 15.30 CINEMA CAFE-BAR Enfia-syonu deldık P tesı ve Salı gunlcn%40 ındınm 20 (X) - V. 00 MEKSIKA ALEVLER İÇİNDE Yon.Sergeı Mondarchuk 22.0) - 02.00 CJLP KEFES ıfcab btaıaCaı- >*-**- Itoel Klılldl GK1 K'jculfaratıklun Sol Nol9l\Bttoilu 25295 10/11 fc>ek. 1« DEYİŞ A' UgurtaıOlsmfMunKjyaAgıU D 1 km* «ga Babam 115a 2 Pır Sultan OU Dınir \J l Ben Donmezm Yokmdaı 3, Feiek Çartun K.n!sın 3 Karh Dağlar 1 HavssnDeiGonul 4 SosmarBenı 5 Fmtea- & KalplefOkımuş 1 E<fŞaHnBafo^ım 6 Vcd» Mahkemea 6 BenYaraYana Bilgi için: O(2I2) 527 61 28 Kültür Sanat ilanlarınız ıçın 2 9 3 8 9 7 8 (3 hat) 293 89 78 (3 hat) İÇİNDEN DALGA GEÇEN TİYATRO Ferhan Şertsoy Yer Femrfaahfe Marina Pyramid Kar>iH SEYİRCİLİ SEYİR DEFTERİ Denix A$ırı Güldürü Sotı<or>ombc-Perı«mb»-CutT»Q-Cuınuft«ti 21.00 KIRKAMBAR G Corjombo, Pffwmbc Cu Bile» Satıj: F. bahfe Marina U 0216 -346 23 46/1007 Ses 1885 Ortaayuoculor - Beyağlu, W:.O2I2 - 2S1 18 65/66 \faktcoroiTKi vc Çory Moflozolon -| İSTANBUL BELEDIYESI =-J SEHİR TİYATROLARI 10.GENÇLİKGUNLERI (21 Mayıs C.tesı) Harbive M. Ertuorul Sahnesl 12.00: C Chaplın Filmlen (Greal Dıctatör) 15.00: SÖYLEŞİ: Sanat Öldu, Yaşasın Kadın(?) Prof Önay Sörer 19.30: TİYATRO: Sarıyer Hak Eği. Merk. Gençlik Kolu "Leonce ile Lena" KadıkOv Haldun Tanef Sahnesi 19.30: TİYATRO: I T U Teknik Sahne Tıy Topluluğu ETKINLİKLER ÜCRETSIZDIR POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Meralmek mi Doğru?- Yazım sözlüğünde 'mercimek 1 diye yazıyor. Oysa Bosnayardımlarınıseçim içinpartiyegönderen.aracılık eden, para pul işlerinin mutemedi Süleyman Bey adını (ü) ile yazarak 'Mercümek' diyor. "Mercimek mi doğru, mercümek mi?" Elbette sözlüğün söylediği 'mercimek' doğru olmalı. Bizim edebiyatımızda bir mercimek daha var: Mercimek Ahmed İlyasoğlu. Bu yazarı Meydan Laro- usse şöyle anlatıyor: "Farsçadan Türkçeye tercüme etti- ği Kâbusname adlı eserin sahibi." Rahmetli Ataç, bu Kâbusname'yi pek çok sever, sırası geldiğindedilindendüşürmezdi.Ökumayanlaraokuma- larını salık verirdi. "Mercimek Ahmed'in çeviridekullan- dığı dil, Türk edebiyatının gelişimi bakımından önemli- dir. Çevirinin diJi kolây, anlatımı sade ve akıcıdır. Fars- çayı o zaman/n saray dışında konuşulan Türkçesini çok iyi bildiği anlaşılan Mercimek Ahmed XV. yy. ortaların- daki edebi dilin en açık nesir örneğini verir. Secili divan nesrinin doğmaya başladığı bir çağda Mercimek Ah- med'in her türlü özentiden uzak, halkın konuştuğu Türk- çeyle eser çevirmesi, halk dilinin edebi nesir dili olarak benimsenmesi yolunda ilk adım sayılır." Kâbusname'nin çevirmeni halka böyle tanıtılırken Bosna yardımlarının arabulucusu Süleyman Mercümek de kendi dini bütünlüğünü şöyle anlatır. "Ortaokula gıdiyordum. Babamla koyumuzden Ban- dırma'ya koyun götürüyorduk. Yolun ortasında bir ceviz buldum, aldım. Babam hemen 'Bırak onu oğlum, ha- ramdır. Sana ait olmayan her şey haramdır, onun için alma' dedi. Cevizi bıraktırdı. Babam öylesine dürüstbir insandı ki bir tarladan başka bir tarlaya geçerken o tar- lanın toprağı öteki tarlaya geçmesin diye sınırda ayakla- rını siler, bize de sildirirdi. Biz böyle bir ortamda ve kimsenin tek kuruşuna el uzatmayız. Bizim haram inan- cımız vardır. Biz Allah korkusuyla bize ait olmayan bir şeye el uzatmayız." (Hürriyet, 13.6.1994). Kursağına hiç haram lokma girmemiş, bir tarladan ötekine geçerken bulaşan toprakları silen, dini bütün Süleyman Mercümek babasını ve kendini böyle anlatı- yor. Ancak zamanla Bosna için toplanan paraları sakla- mada, repo oynamada sakınca görmüyor. Bir ceviz, bir avuç toprağın yanında rakamlar gittikçe büyüyor. Mil- yarlara, trilyonlara ulaşıyor. Sonra da arandığında para- lar da parti mutemedi de bulunamıyor. Bizim, bu yazıyı yazdığımız dönemde ortada yok. Belki bir yerlerden çı- kar gelir. Bunlar hep şeriat için mi yapılmaktadır? Parti için top- lanan paraları saklamak, kurban derilerinin üstüne yat- mak elbette bir aydınlığa kavuşacaktır. Para toplamayla, her türlü dinsel olaylarla şeriatı bırbirine karıştıranlar bunun hesabını vereceklerdir. Nâzım Hikmet'in büyük şair, inanmış adam' dediği Mehmet Akif, şeriat yolunda atılmış olan yanlış adımlar için şu dörtlüğü söyler: Çalış, dedikçe şeriat çalışmadın durdun Onun hesabına birçok hurafe uydurdun Sonunda bir de tevekkül sokuşturdun araya Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya. Şeriatla, namaz kılmakla, oruç tutmakla, hatta petrolü olmakla bir ülke çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilsey- di, dünyayı çevreleyen Müslüman ülkeler, şimdiye de^ ğin çoktan kalkınmış olurlardı. Bırakın kalkınmayı en gerideler. Durmadan hurateler uyduruyor, gecikmeyi kamçılıyorlar. Din adına hurafeler uydurmak dinsizlik- ten, imansızlıktan da beterdir. islamın uluları bunu. böy- le söylüyorlar. Hurafe uydurmaym!.. Hayırlı bayramlar diyelim de ha- yırlı olsun!.. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Gezmeye çıkan padi- şahın giysilerini ve öteki eşyalannı hazırlamak, korumak ve padişahın kahvesini pişirmekle.gö- revli hizmetlilere verilen ad. 2/ Asya"da bir ır- mak... Boksta vurulan bir \umruk çeşidi. 3/ Bir 6 mal ya da paranın emek j verilmeden sağladığı ge- lir... Köpek. 4/ Genel 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kural. 5/ Yapıt... İplikle- n rin boyanmak istenme- yen bölümlerinin ağaç kabuklan. yapraklar da ya da balmumuyla sanlarak boyaya batınlması yo- luyla uygulanan bir tür boyama tekniği. 6/ Satrançta bir taş... Fut- bolda bir mevki... Güney Afrika Çumhuriyeti'nin plaka işareti. 7/ İşyeri... Ruh. 8/ Eskiden çocuklar okula başlarken yapılan tören. 9/ Kızgın bir demirle vurulan dam- ea... Ahlak. karakter. YLKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Gözün sa>dam tabakası... Şöhret. 2/ Göcebelerin konak ye- ri...Bitkilerdegazalışverişineyarayanaralıklar.3/Dinç,canb... Hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki. 4/ Bir akışkanm ener- jisini dönme hareketine çeviren makine. 5/ İlave... Bir şeyin özünü oluşturan ana öğe. 6/ Endişe verici durum... Adlan sıfat yapan bir yapım eki. 7/ Dışanda kalmış ağaç kökü... Asya'da bir çöl. 8/ Uğraş... Melih Cevdet Anday'ın, Yusuf Kurçenli tara- fından sinemaya da aktanlmış bir romanı. 9/ Hayat arkadaşı... Tanıtlamaya yarar belge. T.C. KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1994 83\esayet Karıal 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce mahcur Halime Ay^e Üçışık \esa>et altına alınmış ve kendisine annesi Faize Üçışık vasi ta- yin edılmış olup. mahcure Halime Ayşe Üçışık'ın ikametgahının Aa- badem Gömeç Sk. Şahin Apt. No: 39 A Blok D: 1 Kadıköy adresi olduğundan dosya yetkisizlikle mahkememize gönderilmiş olmakla, dosyanın vetkı yönünden kabulüne karar verildi. 16.5.1994 Basın: 5885 KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN 1994 lOvesayet Bağdat Çad. No: 156 1 Kadıköy İstanbul adresinde ikamet eden Mehmet Selahattin İnal'ın akıl hastahğı nedeni ile vesayet altına alınmasina \e kendisine aynı adreste ikamet eden kızı Fatma Tuba İnal'ın vasi tayinine karar verildi. 8.3.1994 Basın: 5774 FATİH 4. SULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN 1994/99 Mahkememizden verilen 7.4.1994 tarih ve 1994/99-288 esas ka- rar sayıh 7.4.1994 tarihli ilamı ile Babkesir, Bigadiç. Fethibey Mah. Cilt: 007 01. Sayfa: 11. Kütük: 9"da nüfusa kayıtlı Osman kıa Fatma'dan olma 21.6.1988 doğumlu küçük Fatma Dilek Akdağb'ya Emine Birol \asi tayin edilmiştir. İlan olunur. 7.4.1994 Basın: 5683
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle