Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS1994 CUMARTESİ
10 DIZIYAZI
îsyanlarişgalden beter
A tatürk. 'Padişaha
Karşı Ayaklanma' suçla-
masını içeren fetva' ile ilgili
gelişmeleri de Söylev'de şöy-
le anlatıyor:
"Bu fetvadan kuvvet alan iç
a\aklanmaJan kısaca bilgini-
ze sunayım:
21 Eylül 1919'da, Balıke-
Sir'de birinci Anzavıır Ayak-
lanması.
16 Şubat 1920'de, yine bu
yörede, ikinci Anzavur Ayak-
lanması.
13 Nisan 1920'de başlayan
Bolu-Düzce AyakJanması.
11 Mayıs 1920'de Üçüncü
Anzavur Ayaldanması
Sükyman Şefık Paşa ko-
nıııtasinda oluştumlan ve
'Halife Ordusu' adını takınan
İstatıbul hükümeti birlikleri-
nin, saldınsı..."
İzninizle burada araya gi-
rip Halife Ordusu'ndan kısa-
ca söz edelim. Yine Söylev'-
den aktaracaâmız bilgilere
göre, bu ordu. Düzce-Hen-
dek yolunda ayaklananlarla
birleşip, Halife'den gelen
buyruk doğrultusunda hare-
ket ederek bu yöredeki 24'-
üncü Tümen'in tüm erlerini
ayaıtıp dağıtünr, komutan-
lannı da şehit ettirir. Oysa ol-
dukça güçlü bir tümen olan
bu birlik, ilerleyen Yunan
kuvvetlerine karşı kullanıla-
caktı!..
Yeniden Söylev'e döner-
sek, Atatürk'ün isyancılar
dizisini şöyle sürdürdüğünü
görürüz:
"14 Mayıs 1920'de Yeni
Han Ayaklanması, 13 Hazi-
ran 1920'de Çapanoğlu
Ayaklanması, 29 Temmuz
1920'de Düzce Ayaklanması,
7 Eylül 1920'de İkinci Zile ve
Erbaa Ayaklanması, Hazi-
ran 1920'de Güney'de Milli
Aşireti Ayaklanması, 24
Ağustos 1920'de İkinci Milli
Aşireti Ayaklanması, 21 Ha-
ziran 1920'de Çopur Musa
Ayaklanması, 5 Mayıs 1920'-
şmh
M E R İ Ç V E L İ D E D E O Ğ L V
I,stanbul'daki kukla hükümetin de
kışkırtmasıyla Anadolu'daçıkan isyanlarla
ilgili olarak Atatürk şöyle diyor: 'Ülkeyi
işgal eden düşmanlarla yapılan savaşlardan
bizleri daha çok uğraştıran, bu iç
isyanlardır.'
İşgalci güçlerin ilerlevişi karşısında düzenli bir ordunun kurulması kaçınılmaz hale gelmişti. Bunun üzerine Kuvayı Milliye'den
düzenli orduya geçiş içîn hızlı bir süreç başlatıldı. Mustafa Kemal o günlerde komutanlan ile bir arada.
de Birinci Konya Ayaklanması..."
tsyanlar Yunanlılara yanyor
Evet. sayTnakla bitmez tü-
kejımez bu başkaldınlar için Atatürk,
"Ülkeyi işgal eden düşmanlarla yapı-
lan savaşlardan bizleri daha çok uğ-
raştıran, bu iç isyanlardır" der. Ger-
çekten bu ıç isyanlar ordunun bölün-
mesine. yıpranmasma neden oluyor.
düşman da bu kargaşadan yararlan-
ma fırsaünı hiç kaçırmıyordu. Bun-
dan en çok yararlanan da Yunan
kuvvetleriydi. Söylev'de belirtildiği
gibi, 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu
îzmir'e çıküğında. orada 17. Kolordu
Komutanı olarak, karargahıyla Na-
dir Paşa bulunuyordu. Kuvvet ola-
rak, Yarbay Hurrem Bey komutası-
nda 56.'ncı Tümen'in iki alayı vardı.
Bu kuvvet, özellikle kolordu komu-
tarunın buyruğuyla, savaşa sokul-
maksızın, onur kıncı davTaraşlar altı-
nda, Yunanlılara teslim edilmiştir...
Bu karşı koymayış. Yunan güçleri-
nin İzmir'i işgalini kolaylaştırdığı gı-
bi, Ege'den Anadolu içlerine doğru
ilerlemenin yolunu da açmıştır.
Yunan ordusunun bu yayılışının
nereye dek uzanacağı, nereleri işgal
edeceği, İngiltere'nin Karadeniz Ko-
mutanı General George F. Milne ta-
rafından belirlenen bir sınırla ortaya
konur. "Milne Hattı" adı verilen bu
karar İstanbul hûkümetine bildirilir.
Milne sınınna dek dayanan Yunan
kuvvetleri, iç isyanlan fırsat bilerek
şimdi bu sının aşmak istemektedir.
Bu durumun nasıl geliştiğini
Atatürk, Söylev'de aynnülanyîa an-
latır:
"Sayuı Baylar, yurt içinde yer yer
beliren iç ayaklanmaları izlemekte ge-
cikmeyen Yunanlılann ilk genel saldı-
nsı, gözlerimizi yeniden Batı'ya çevir-
tecektir.
Yunanülar 22 Haziran 1920'de Mi-
len (Milne) Hattı'ndan genel saldmya
geçtiler. Kuvvetleri altı tümene yüksel-
miş bulunuyordu. Düşmanın kuzey
kolu, 30 Haziran 1920'de Balıkesir'e
girdi ve süvarileri de 2 Temmuz 1920'-
de Mustafakemalpaşa ve Karacabey'e
girdi. Bu düşman karşısında bulunan
61 ve 56'ncı rümenlerimiz. L lubat
Köprüsü'nü yıkarak Bursa'ya doğru
çekildi. Düşman, birliklerimizi izleye-
rek Bursa'ya da girdi. Kuvvetlerimiz
çok sarsıldı. Eskişehir'e dek çekildi.
Bu sa\ aşlar sırasında İngilizler, 25 Ha-
ziran 1920'de Mudanya'ya, 2 Temmuz
1920'de de Bandırma'ya birer birlik çı-
kardılar.
Salihli yönünde doğuya ilerleyen iki
Yunan tümeni de 24 haziranda Alaşe-
hir'e girdi ve daha sonra ilerleyerek 29
ağustosta Uşak kasabasını aldı.
Bu savaşlar sırasında, tümenlerimi-
zin subay ve erlerinin çok eksik, kunı
birer örgüt durumunda olduklarını ve
daha güçlendirilemediklerini, cephane-
lerinin de pek kıt olduğunu biliyorsu-
nuz.(...)
Ne var ki, Vunan sakiırısı ve ulusal
cephelerin bozulması Meclis'te büyük
bir bunahm yarattı, sert eleştirilere ve
sataşmalara yol açtı.(...) Bir yılı aşkın
bir sûreden beri Yunan ordusunun dur-
madan hazırlandığı. buna karşılık. İs-
tanbul hükümetlerinin ordumuzu bo-
yuna kötürüm edecek nedenler yarat-
makla uğraştığı ve ulusun kendiliğin-
den kurabildiği L'lusal Kuvvetler'i yok
ettinneye çalıştığı hiç düşünülmüyor-
du.(...) Vunan saldırısının olacağı. da-
ha önceden belliydi. Eğer, bunu karşı-
layacak önlemler alınmamış ise bunun
sommluluğu Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne ve onun hûkümetine yükle-
tilemezdi."
Meclis'te kimi milletvekillerinin gö-
remediği gerçekJeri Mustafa Kemal,
yaptığı konuşmayla ortaya koymuş-
tur. İstanbul hükümeti, aymazlığı ilk
adımlannı daha 15 Mayıs 1919'da at-
mıştı.
15 mayıs günü İzmir'e çıkan Yunan
kuvvetleri, ilerleyişini sürdürüp 28
mayısta Ödemiş'e > aklaşırken. ilçenin
kaymakamı Bekir Sami, İstanbul'a
Dahiliye Nazın'na bir telgraf çeker.
"Kafi miktarda kuvvet ve imammız
vardır. Emrinizj makine başında bekli-
yorum" der.
îstanbul'dan gelen yanıt. "Talimatı
Vali'den alınız" buyruğudur. İmza ye-
rine de Dahiliye Nazın Müsteşan Ti-
molyon adı vardır.
Kuvayı Seyyare olayı
Düşmana karşı çıkmak için çırpı-
nan Türk kaymakamına, yapması ge-
rekeni Kirya Timolyon adındaki bir
Rum'un bildirmesine isyan eden genç
yönetici. Dahiliye Nazın'na. "Ben Ti-
molyon adında bir müsteşar tammıyo-
rum, sizin imzamzla emir bekliyorum"
diyerek ikinci telgrafını çeker. Bu kez
Dahiliye Nazın aynı emri kendi imza-
sı ile verir.
Direnen Kaymakam, Saray'a mü-
racaat ederek, Padişah Vahdettin'c
durumu bildirir. Bu telgrafa da Sad-
razam Ferit imzasıyla aynı saçma
yanıt gelir. Görüldüğü gjbi ay-
mazlığın merkezi İstanbul hükümeti-
dir.
Ama, şimdi Atatürk'ün anlatacağı
ve sonu ihanetle biten başkaldınşın
merkezi, Batı Cephesi'nin içinde, or-
tasındadır.
Bununla Çerkez Etem ile kardeşleri
Reşit ve Tevfik'in oluşturduğu üçlü-
den söz edildiği hemen anlaşılır. Bü-
yük Millet Meclisi'nde milletvekili
olan Reşit Bey, Etem ile Tevfik'in An-
kara bağlantılannı sağlıyordu.
Ulusal Kurtuluş'un ilk evrelerinde
bu kardeşler, topladıklan kuvvetlerle
oluşturduklan "Kuvayi Seyyare",
yani "Gezici Güçler" ile iç isyanlan
bastırmada yararlı olmuşlardı. Ama
düzenli bir ordu kurulması aşaması-
na geiindiğinde nasıl hainleştiklerini
şimdi Söylev'den, yer yer özetle Ata-
türk'ten dinleyelim:
"Baylar. düşmana karşı kurulacak
kuvvctler konusunda karşıt iki görûş
çarpışmaya başlamıştı. Bizim tuttuğu-
muz düzenli ordu görüşüne karşıt ola-
rak, 'çete' diyebileceğimiz bir tür (mi-
lis) örgüt kurma göriişünü de Reşit, Et-
hem ve Tevfık kardeşler tutuyordu.
'Kuvayi Seyyare' (Gezici Kuvvetler)
adı altında ellerinde bulunan kuvvete
dayanarak bu akunın tutunmasını isti-
yorlardı.
Batı Cephesi'nde orduda, dahası
Meclis'te bu akım için yapılan propa-
ganda o denli güçlü etkili bir duruma
geldi ki, 'Ordudan yararlanılamıyor,
dağılsın. Hepimiz Kuvayi Milliye ola-
lım' sözleri her yandan kulakları dol-
durmaya başladı.
Batı Cephesi'nde bir bölgeyi ve bir
cepheyi elinde tutan Etem Bey'in birli-
ğinin erleri, sanki ordu erlerinden üstün
görülmeye başlandı. Dahası, Etem Bey
ve kardeşleri de herkes üzerinde bir tür
üstünlük kurmaya kalkıştılar. Bunun
üzerine ben de girişimlere başladım:
Batı Cephesi'ni ikiye ayırdım. önemli
kesimleri kapsayan alanı Batı Cephesi
diye adlandırarak İsmet Bey 'in komu-
tasına verdim. Güney kesimini de Re-
fet Paşa'ya bıraktım."
Daha sonra Atatürk, İsmet Paşa ile
Refet Paşa'ya yeni görevlerini bildinr
ve kendilerinden, "çarçabuk düzenli
ordu ile büyük bir süvari gücü oluştu-
nılmasmı" ister. Böylece düzensiz ör-
güt sorunu çözüme bağlanır, başka
bir deyişle "Kuvayi Milliye"den "dü-
zenli ordu"y a geçilir.
Bundan sonraki olaylann gelişimi-
ni yine Atatürk'ten dinleyelim:
"Baylar, ne var ki, Kuvayi Seyyare'-
nin (yani Gezici Ku\\etler'in) Komu-
tanı Çerkez Etem ve kardeşleri, Batı
Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya kar-
şıt ve buyruk tanımaz bir dav-
ranış içine girdiler. Gezici Kuv-
vetler Komutanlığı adı altında
birtakım y alan haberleıie düzen-
li ordu birliklerini düşmana karşı
sürdüler, kendi milis kuvvetlerini
cephe gerisinde bıraktılar. Bu
kuvvetlerin disiplin altına alı-
nması çağrısma Etem Bey şöyle
bir yanıt gönderdi: 'Gezici Kuv-
vetler, ne bir tümen ne de düzgün
bir kuvvet durumuna getirile-
mez. (...) Bu serserilerin başına
bir subay da konmaz. (...) Çün-
kü, subay gördüler mi, Azrail
görmüşçesine karşı geliyorlar.
Bizim biriiklerimizi, Pehüvan
Ağa, Ahmet Onbaşı, Sarı Vleh-
met, Topal İsmail gibi adamlar
yönetmektedir. (...) Gezici Kuv-
vetler'in şimdiye dek olduğu gibi
geüşigüzel yönetilmesi zorunlu-
dur.'
Dahası Gezici Kuvvetler Ko-
mutan Vekili Tevfık Bey, Batı
Cephesi Komutanı'nı böyle üst
olarak tanımayacağını ilan eder,
aynca Batı Cephesi Komutanı
İsmet Paşa'nın bu cephe ko-
mutanlığını beceremeyeceğini
saygısızca belirtir."
Evet, Çerkez Etem ve kardeş-
leri daha da ileri giderek şu gö-
rüşleri açıklarlar:
Çwkez Etem'in istekleri
"I- Ankara'da hükümet,
amacı gerçekleştirecek durum-
da ve güçte değildir. Bu hüküme-
te karşı uyuşuk davranmamız
doğru obnaz.
2- Silahla karşı koymamızı
kötüye yoracakiardır. Ama so-
nunda başarıya ulaşırsak herkes
bize hak verecektir.
3- Güneybatı Cephesi Komu-
tanı Refet Paşa ile aramı/da bir
onur üstünlüğü sorunu vardır.
Mustafa Kemal Paşa, Refet
Bey'in onurunu yeğliyor, bizim-
kini ise kırıyor. Ne olursa olsun
Refet Bey'i önüme katarak An-
kara'ya degin kovalamak iste-
rim; ölürsem de bu yolda öleyim.
4- (...) Ankara'daki Meciis'in
ne önemi ve ne anlamı vardır?..'
Baylar, askerliği çapulculuk
sanan, Türk ulusunun büyük Meclis'-
ini kendileriyle uğraştıran, kendini bil-
mez, saygısız. herhangi bir düşmanın
boğaz tokluğuna casusluğunu yapacak
kertede olan Çerkez Etem ve kardeşle-
rini (...) tepeleyip yola getirerek, dev-
rim tarihimizde etkili bir örnek göster-
mek zorunlu oldu.
Kuvvetlerimiz Kütahya'da bulunan
Ethem kuvvetlerini 9 gün boyunca ko-
valadı. Hiçbir yerde direnmeyi göze
alamayarak soluk soluğa kaçan Et-
hem, 'Istanbul'da Yüksek Sadrazamlı-
ğa' diye şu teli çekiyordu: (...)"
Çerkez Etem'in bu telgrafında ko-
nuyla ilgili bölüm şöylcdir:
"... Şimdi Millet Medisi'nin kara-
nyla saldınya uğramış bulunuyonım.
Kuvvetim yalnız savunmaya değil, sal-
dınya bile yetecek kertededir. Karşım-
da ve yanlarımda Yunanlılar bulundu-
ğundan, nasıl bir yol tutulacağı konu-
sunda Yunan Komutanlığı ile anlaşma-
ya varılmış ise de, yüksek onayınızın
da alınmasını her bakımdan gerekli
gördüm."
Etem ve kardeşlerinin sonunu,
Meciis'in bu konudaki farkh iki tutu-
munu yine Atatürk'ten öğrenelim: •
"Baylar (Etem'i kovalayan) ku>-
vetlerimiz, Kütahya'ya giderken ben
de Meclis'te kimi nülletvekiuerince
sorguya çekilnüş bulunuyordum.
Ayakİanan Etem'in üzerine yürüme-
mize, ona saldırmamıza, onu kovala-
mamıza karşı çıkılıyordu. (...) Birlikk-
rimiz 5 Ocak 1921 günü Gediz'i ele ge-
çirerek o bölgede toplandılar. Etem ve
kardeşleri de kuvvetleriyle birlikte düş-
mandan yana geçip kendilerine ya-
raşan durumu aldılar. Artık Etem ola-
yı kalmamışti. Ordumuzun içinde bu-
İunan düşman kovularak gerçek yerine
sürülmüştü (...)"
Yarın:Yunan
saldınsı baslıyor
KüHür • Sanat
YILIN EN BUYUK FILMI
I 993 CANNES 5ENLİĞİ BÜYÜK ÖDÜLÜ
I 994 OSCAR ADAYI
-'-.! ŞT.-.vjBUL ULUSlARARASl FILM FhSTİVAU ACIUS Fİl//
YÖN Chen Ka<ge
Bılinmeyen Crünya Çın'ın yarım yüzyıllık macerası içinde
bûyuk bir dostluğun, tutkunun nefes kesicı" öykusu
"MüiKı> surûkleyıcı bır fılm Dunyanın her yanırKİa
Seyîrcîyi buyUİÜyOr " V Canby The New Yo<-(t Tfnes
"Muhteyem ve ponltılı bır destan " R Corlm T^^^
4- HAFTA Sadece
BEYOOLU A L K A Z A R ' d a
Seonsbr 11Q0-15,15-18.3O-21.45 fel: 245 73 83
SELDABAG
Ferhan Şensoy'un
FERHANGİ
ŞEYLER
PAZAR 15.30
CINEMA
CAFE-BAR
Enfia-syonu deldık
P tesı ve Salı gunlcn%40 ındınm
20 (X) - V. 00
MEKSIKA
ALEVLER İÇİNDE
Yon.Sergeı Mondarchuk
22.0) - 02.00
CJLP KEFES ıfcab btaıaCaı- >*-**- Itoel
Klılldl GK1 K'jculfaratıklun Sol
Nol9l\Bttoilu 25295 10/11
fc>ek. 1«
DEYİŞ
A' UgurtaıOlsmfMunKjyaAgıU D 1 km* «ga Babam 115a
2 Pır Sultan OU Dınir \J l Ben Donmezm Yokmdaı
3, Feiek Çartun K.n!sın 3 Karh Dağlar
1 HavssnDeiGonul 4 SosmarBenı
5 Fmtea- & KalplefOkımuş 1 E<fŞaHnBafo^ım
6 Vcd» Mahkemea 6 BenYaraYana
Bilgi için: O(2I2) 527 61 28
Kültür
Sanat
ilanlarınız ıçın
2 9 3 8 9 7 8
(3 hat)
293 89 78 (3 hat)
İÇİNDEN DALGA GEÇEN TİYATRO
Ferhan Şertsoy
Yer Femrfaahfe Marina Pyramid Kar>iH
SEYİRCİLİ SEYİR DEFTERİ
Denix A$ırı Güldürü
Sotı<or>ombc-Perı«mb»-CutT»Q-Cuınuft«ti 21.00
KIRKAMBAR G
Corjombo, Pffwmbc Cu
Bile» Satıj: F. bahfe Marina U 0216 -346 23 46/1007
Ses 1885 Ortaayuoculor - Beyağlu, W:.O2I2 - 2S1 18 65/66
\faktcoroiTKi vc Çory Moflozolon
-| İSTANBUL BELEDIYESI
=-J SEHİR TİYATROLARI
10.GENÇLİKGUNLERI
(21 Mayıs C.tesı)
Harbive M. Ertuorul Sahnesl
12.00: C Chaplın Filmlen (Greal Dıctatör)
15.00: SÖYLEŞİ: Sanat Öldu, Yaşasın Kadın(?)
Prof Önay Sörer
19.30: TİYATRO: Sarıyer Hak Eği. Merk. Gençlik Kolu
"Leonce ile Lena"
KadıkOv Haldun Tanef Sahnesi
19.30: TİYATRO: I T U Teknik Sahne Tıy Topluluğu
ETKINLİKLER ÜCRETSIZDIR
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Meralmek mi Doğru?-
Yazım sözlüğünde 'mercimek
1
diye yazıyor. Oysa
Bosnayardımlarınıseçim içinpartiyegönderen.aracılık
eden, para pul işlerinin mutemedi Süleyman Bey adını
(ü) ile yazarak 'Mercümek' diyor. "Mercimek mi doğru,
mercümek mi?" Elbette sözlüğün söylediği 'mercimek'
doğru olmalı.
Bizim edebiyatımızda bir mercimek daha var:
Mercimek Ahmed İlyasoğlu. Bu yazarı Meydan Laro-
usse şöyle anlatıyor: "Farsçadan Türkçeye tercüme etti-
ği Kâbusname adlı eserin sahibi."
Rahmetli Ataç, bu Kâbusname'yi pek çok sever, sırası
geldiğindedilindendüşürmezdi.Ökumayanlaraokuma-
larını salık verirdi. "Mercimek Ahmed'in çeviridekullan-
dığı dil, Türk edebiyatının gelişimi bakımından önemli-
dir. Çevirinin diJi kolây, anlatımı sade ve akıcıdır. Fars-
çayı o zaman/n saray dışında konuşulan Türkçesini çok
iyi bildiği anlaşılan Mercimek Ahmed XV. yy. ortaların-
daki edebi dilin en açık nesir örneğini verir. Secili divan
nesrinin doğmaya başladığı bir çağda Mercimek Ah-
med'in her türlü özentiden uzak, halkın konuştuğu Türk-
çeyle eser çevirmesi, halk dilinin edebi nesir dili olarak
benimsenmesi yolunda ilk adım sayılır."
Kâbusname'nin çevirmeni halka böyle tanıtılırken
Bosna yardımlarının arabulucusu Süleyman Mercümek
de kendi dini bütünlüğünü şöyle anlatır.
"Ortaokula gıdiyordum. Babamla koyumuzden Ban-
dırma'ya koyun götürüyorduk. Yolun ortasında bir ceviz
buldum, aldım. Babam hemen 'Bırak onu oğlum, ha-
ramdır. Sana ait olmayan her şey haramdır, onun için
alma' dedi. Cevizi bıraktırdı. Babam öylesine dürüstbir
insandı ki bir tarladan başka bir tarlaya geçerken o tar-
lanın toprağı öteki tarlaya geçmesin diye sınırda ayakla-
rını siler, bize de sildirirdi. Biz böyle bir ortamda ve
kimsenin tek kuruşuna el uzatmayız. Bizim haram inan-
cımız vardır. Biz Allah korkusuyla bize ait olmayan bir
şeye el uzatmayız." (Hürriyet, 13.6.1994).
Kursağına hiç haram lokma girmemiş, bir tarladan
ötekine geçerken bulaşan toprakları silen, dini bütün
Süleyman Mercümek babasını ve kendini böyle anlatı-
yor. Ancak zamanla Bosna için toplanan paraları sakla-
mada, repo oynamada sakınca görmüyor. Bir ceviz, bir
avuç toprağın yanında rakamlar gittikçe büyüyor. Mil-
yarlara, trilyonlara ulaşıyor. Sonra da arandığında para-
lar da parti mutemedi de bulunamıyor. Bizim, bu yazıyı
yazdığımız dönemde ortada yok. Belki bir yerlerden çı-
kar gelir.
Bunlar hep şeriat için mi yapılmaktadır? Parti için top-
lanan paraları saklamak, kurban derilerinin üstüne yat-
mak elbette bir aydınlığa kavuşacaktır. Para toplamayla,
her türlü dinsel olaylarla şeriatı bırbirine karıştıranlar
bunun hesabını vereceklerdir.
Nâzım Hikmet'in büyük şair, inanmış adam' dediği
Mehmet Akif, şeriat yolunda atılmış olan yanlış adımlar
için şu dörtlüğü söyler:
Çalış, dedikçe şeriat çalışmadın durdun
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun
Sonunda bir de tevekkül sokuşturdun araya
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya.
Şeriatla, namaz kılmakla, oruç tutmakla, hatta petrolü
olmakla bir ülke çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilsey-
di, dünyayı çevreleyen Müslüman ülkeler, şimdiye de^
ğin çoktan kalkınmış olurlardı. Bırakın kalkınmayı en
gerideler. Durmadan hurateler uyduruyor, gecikmeyi
kamçılıyorlar. Din adına hurafeler uydurmak dinsizlik-
ten, imansızlıktan da beterdir. islamın uluları bunu. böy-
le söylüyorlar.
Hurafe uydurmaym!.. Hayırlı bayramlar diyelim de ha-
yırlı olsun!..
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Gezmeye çıkan padi-
şahın giysilerini ve öteki
eşyalannı hazırlamak,
korumak ve padişahın
kahvesini pişirmekle.gö-
revli hizmetlilere verilen
ad. 2/ Asya"da bir ır-
mak... Boksta vurulan
bir \umruk çeşidi. 3/ Bir 6
mal ya da paranın emek j
verilmeden sağladığı ge-
lir... Köpek. 4/ Genel
1 2 3 4 5 6 7 8 9
kural. 5/ Yapıt... İplikle- n
rin boyanmak istenme-
yen bölümlerinin ağaç kabuklan.
yapraklar da ya da balmumuyla
sanlarak boyaya batınlması yo-
luyla uygulanan bir tür boyama
tekniği. 6/ Satrançta bir taş... Fut-
bolda bir mevki... Güney Afrika
Çumhuriyeti'nin plaka işareti. 7/
İşyeri... Ruh. 8/ Eskiden çocuklar
okula başlarken yapılan tören. 9/
Kızgın bir demirle vurulan dam-
ea... Ahlak. karakter.
YLKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Gözün sa>dam tabakası... Şöhret. 2/ Göcebelerin konak ye-
ri...Bitkilerdegazalışverişineyarayanaralıklar.3/Dinç,canb...
Hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki. 4/ Bir akışkanm ener-
jisini dönme hareketine çeviren makine. 5/ İlave... Bir şeyin
özünü oluşturan ana öğe. 6/ Endişe verici durum... Adlan sıfat
yapan bir yapım eki. 7/ Dışanda kalmış ağaç kökü... Asya'da
bir çöl. 8/ Uğraş... Melih Cevdet Anday'ın, Yusuf Kurçenli tara-
fından sinemaya da aktanlmış bir romanı. 9/ Hayat arkadaşı...
Tanıtlamaya yarar belge.
T.C.
KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1994 83\esayet
Karıal 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce mahcur Halime Ay^e
Üçışık \esa>et altına alınmış ve kendisine annesi Faize Üçışık vasi ta-
yin edılmış olup. mahcure Halime Ayşe Üçışık'ın ikametgahının Aa-
badem Gömeç Sk. Şahin Apt. No: 39 A Blok D: 1 Kadıköy adresi
olduğundan dosya yetkisizlikle mahkememize gönderilmiş olmakla,
dosyanın vetkı yönünden kabulüne karar verildi. 16.5.1994
Basın: 5885
KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
1994 lOvesayet
Bağdat Çad. No: 156 1 Kadıköy İstanbul adresinde ikamet
eden Mehmet Selahattin İnal'ın akıl hastahğı nedeni ile vesayet altına
alınmasina \e kendisine aynı adreste ikamet eden kızı Fatma Tuba
İnal'ın vasi tayinine karar verildi. 8.3.1994
Basın: 5774
FATİH 4. SULH HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
1994/99
Mahkememizden verilen 7.4.1994 tarih ve 1994/99-288 esas ka-
rar sayıh 7.4.1994 tarihli ilamı ile Babkesir, Bigadiç. Fethibey Mah.
Cilt: 007 01. Sayfa: 11. Kütük: 9"da nüfusa kayıtlı Osman kıa
Fatma'dan olma 21.6.1988 doğumlu küçük Fatma Dilek Akdağb'ya
Emine Birol \asi tayin edilmiştir.
İlan olunur. 7.4.1994 Basın: 5683