Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17MAYIS1994SALI
10 DIZIYAZI
Bengalinsanıromantikolur
V*V izeleri u;
izeleri uzatılmış pa-
saportumuzla erkenden
Madras tren istasyonunda-
yız. Ertesi gün için Kalküta'-
ya bilet alıp bugünü Marina
Beach'ta geçirmek niyetinde-
yiz. Fakat bu tür planlann iş-
lemesi, hem rezervasyonu
hem şansı olmayanlar için
zor. Gişede ilk olumsuzluğu
yaşıyoruz. Ekspres bileti an-
cak bir hafta sonraya var.
Anlamı şu: Bir buçuk günlük
yolu, posta katanyla üç gecc
üç gündüzde alabileceğiz.
Başka çare yok.
Tren üç saat sonra. Hızlıca
bir "ikmaT'in ardından pe-
rondayız. Tren hazır. Kori-
dordaki karşılıklı iki sandal-
yenin altına cantalan. üstüne
gövdelerimizi yerleştiriyoruz.
Haydi bakalım Kalküta biz
geliyoruz.
Vagon dolu. Geceyansına
doğru kondiiktör geliyor.
Istasyondan beri sık stk ken-
dimizi gösterip "Sleeper, dee-
per" diye inlediğimizden bizi
görünce "71-72 ve 20 rupT di-
yor. 20 rupinin lafı mı olur,
hemen. Oturduğumuz iki
sandalyenin sırtlan öne
yatınlıp birleştirilerek bir ya-
tak oluşturuluyor. Onun üs-
tünde ikinci kat zaten hazır,
Bu iş tamam. Ayakkabılan
fora edip yatıyoruz. Tam
karşımızda ikişer çocuklu iki
aile var. Yanlanndaki genç
kızlarla yolculuk yapıyorlar.
Üç gün boyunca komşu-
lanmız onlar. Iyi geceler faslı-
ndan sonra ışıklar ve vantila-
törler sönüyor. Lapis mavisi
gece lambalannın aydınlığı-
nda, üç eyalet geçecek treni-
miz kuzeye doğru yol alıyor.
Gecenin rahat uykusu, sabah
ilk istasyonda treni dolduran
yeni yolcularla sona eriyor.
Vagonun nüfusu, "ördek'ier-
le birlikte iki yüze yakın...
Karşı komşular kendi alanlanna
kimseyi sokmamak için gün boyu sü-
recek mücadelenin ilk aşamasındalar.
Bizim yapabileceğimiz fazla bir şey
yok, zaten koridordayız. Bu arada
vagonun öbür ucundan gelen bir ko-
nuk ağırlıyoruz. Trene binerken ilk
koşturmacada "pardon", "hiç önemü
değü" şeklinde başlayan tanışıklığı-
mız. arük "Hindistan'da nüfus planla-
ması için erkeklerin uygulaması gere-
ken yöntemler"de dolaşıyor.
^
"4*
L'JJJj/İJ
Ö Z C A N Y U B D A L A N
XValküta'daki ilk günümüz kitap
fuannm son günü. Aceleyle
yetişiyoruz. Raflardaki kitaplara şöyle
birgözatıyoruz. "Nerelisiniz" diye
soruyor biri. "Türkiye'den geldik"
diyoruz. İşte o anda kitabevinin
ortasına dünyada yaşanabilecek en
güzel duygulardan biri düşüyor.
"Nacım Hikmat" diyorlar.
rtalık kanşıyor. Raflardan bir
kitap konuyor önümüze. "Nazım
Hikmet'ten Seçmeler. Çeviren
Kamalesh Sun. İlk Basım Eylül
1993-Kalküta." Kamalesh, kalm
çerçeveli gözlükleri veince
gülümsemesiyle kitabm kapagıyla
künyesini okuyor. Bengal diline
İngiİızce'den çevirmiş. "Nacım"
diyor, gerisini gözleri söylüyor.
Kalküta'da çok büyük bir alana kurulmuş kitap fuarını her gün binlerce kişi geziyor. Ressamları,
sergileri, konferansları ve gösterileriy le fuarda tam bir şenlik vaşannor.
Ödüllû öğrenci
Konuğumuz. ülkenin kuzeydoğu
ucundaki Nagaland eyaletinden. Bir
Çinli kadar uçuk benizli ve çekik göz-
lü. Endüştri mühendisliği son sınıfta
okuyor. Ülke düzeyinde yapılan bir
yanşmada projesi birincilik ka-
zanmış, Madras'taki ödül töreninden
dönüyor, okul bittiğinde Amerika'ya
gitmek niyetinde. Gider de. Günün
büyük kasmını Hindistan-Türkiye
arasında gidip gelerek geçiriyoruz.
Tamil Nadu'dan Madras'a çıkana
dek hemen her istasyon meydanında
CTIU flamalan dalgalanıyordu. Sa-
bah geçtiğimiz iki büyük istasyonda
kalabalık gruplar, göğüslerinde ar-
malar. ellerinde bayraklar ve pan-
kartlarda tren bekliyorlardı. Komşu-
lar yakın kentlerden birinde miting
olduğunu tahmin ettiler. Akşam yola
devam ederken mitingden dönen işçi-
ler birer ikişer bizim vagona da düş-
meye başladı. Yaşlı bir kadın yanımı-
za oturdu. Tek keîime Ingilizce bilme-
diği gibi. konuştuğu yerli dili komşu-
lanmız da anlamıyordu. Göğsündeki
el kadar sendika amblemini sürekli
düzeltiyor; sarisinin ucu düştükçe ke-
nara çekip önünü açıyordu. Biz uyu-
maya hazırlanırken bir istasyonda
indi.
üyandığımızda yol arkadaşlanmız
yataklannı toplamış. vagondaki di-
ğeryolculargibi hanl hanldişlerini fı-
rçalıyorlardı. Hintlilerin günlük ya-
şamdan çıkaramayacaklan törenler-
den biri, hiç kuşkusuzdiş fırçalayarak
başlayan sabah tuvaletleri. Trendeki-
ler. oturduklan yerde, koridorda. la-
vabo başında, ayakta ya da uzanarak
diş fırçalıyor. Dışardakiler ise kapı
önlerinde, su birikintilerinin kıyısın-
da. çardak altlannda, ağaç diplerin-
de, her verde ve her koşulda... Hindis-
tan dişlerini fırçalıyor. İçeriden ve dı-
şandan aldığımız bu kadar yoğıın
görsel uvan karşısında biz de hemen
fırçalanmıza davranıyoruz. Sonra sı-
ra saç taramalara, hindistancevizi
yağıyla parlatıp örmelere, sabah is-
tasyonlannda satılan yaseminlerden
örgülere salkımlar düşürmeye. sürme
çekip iki kaşın ortasına nokta kon-
durmaya gelivor
Komşulanmız iki gündürgünde üç
öğün yedikleri safranlı pilav kovasını
koltuğun altından çıkanp kahvaluya
başlıyor. Biz de son kalan peynirimizi
ekmek arası yapıyoruz.
Son etap
Vagonun neredeyse en kıdemlisi
biz kaldık. Çok geçmeden, aktarma
yapacağımız Tata kentine ayak bası-
yoruz. Biletler alındıktan sonra sıra,
istasyonda yalnızca üç dakika duran
trenlerden hangisine bineceğimizi
bulmakta. Kalküta'nın bizi kabul
edebileceği saat smınnı da aşmak üze-
reyiz. Gitmeyip burada mı gecele-
sek... Kara kara düşünürken iki Hint-
li. az önceki anonsla peron numarası-
nın değiştiğini söylüyor. Peşlerine dü-
şüp karşı peronda yanlanna dikili-
yoruz. Hindistan'da yardımlaşma ile
sonuçlanan konuk-yerli ilişkisi kolay-
ca kuruluyor. Vagon kapılanndan
biri önümüzde durduğunda bir iki za-
rif perdeleme hareketiyle önümüzü
açıyorlar. Bizim İstanbul denevimle-
rimiz de işlerini oldukça kolaylaştın-
vor. Bir yer bulup oturuyoruz. Yol
arkadaşlanmız. iki genç mühendis.
Tata'nın çelik fabrikalannda çalışı-
yorlar. Grubun üst düzev yöneticisi
'baba Tata'nın geçen hafta öldüğünü
anlatıyorlar. Fakat esas olarak müzik
ve Kalküta konuşuluyor. Kitap fuan-
nın açık olduğunu onlardan öğreni-
yoruz. Birkaç tiyatro ve galeri adre-
siyle birlikte çok önemli bir nasihat
alıyoruz: "Howrah'a vardığınızda bur-
nunu/u dışarı çıkarmavın, istasyonda
geceleyin. Gün ağardıktan sonra Kal-
küta'ya geçin" diyorlar. Trenin son
durağı Howrah, kentin en yoksul ke-
simi ve özellikle geceleri yabancılar
için pek tekin değil.
Doksan saatin sonunda
İkinci mevki bekleme salonunagir-
mek pek kolay olmuyor. Kapıdaki
"Yalnız giden yokulara aittir" yaasını
göstererek yolumuzu kesen göre\ liye
anlamazlıktan gelerek cebimizdeki
tüm eski ve yeni tren biletlerini göste-
riyoruz. Sonunda arkamızda bekle-
yenler " Yazık yahu, bırak girsinler, tu-
rist bunlar" falan diyorlar. herhaJde
ki. önümüz açılıyor. iki sandalye bu-
luyoruz. Koltuklann üstü. altı, önü
ve arkası uyuklayan yolcularla dolu.
Pencereden Kalküta'nın kirli havası
sokak lambalanyla birlikte sarı san
parlıyor. Uyumaya çalışı\oruz.
Mahabalipuram'ın çekiç seslerinı
arkamızda bıraktığırnız sabahtan.
Kalküta'nın Howrah İstasyonu ikin-
ci sınıf bekleme salonunda u\andığı-
mız sabaha dek. doksan saatı yolda
geçirmişiz. Şimdi. Hindistan'ın ve
Doğu kültürünün gören gözleri Kal-
küta'ya yerleşmekte sıra.
Kalküta'da ilk günümüz ne vazık
ki kitap fuannın da son günü. Fazla
zamanımız yok. Biraz soluklanıp çı-
kıvoruz. Her yıl şubat avında düzen-
lenen fuar, Taksim Meydanı ile gezi-
sinin toplamından büyük. Beşyüzün
üstündedükkandan(stand değil) olu-
şuyor. İngiliz. Alman. Afnka ve Batı
Bengal Yazarlar Birliği pavyonlan en
büyükler arasında. Giriş bir rupi (İki
rupı>e bol zencefilli ve sütlü, nefis
hintcayı içebilirsiniz). İcerisi şenlik
alanı. Genç ressamlar. yerlere kur-
duklan tezgahlarda resim satıyor.
Toplantı salonunda Yazarlar Birliği
ile Gazeteciler Sendikası'nın ortak
paneli başlamak üzcre. Birverel inisi-
yatıfın militanlan. dört köşesinden
luttuklan bayrakla dolaşarak ve sio-
ganlar atarak bağış topluyorlar. Şar-
lo ile Sanjajit Ray'in posterleri altın-
da "ağır top" olduklan belli dört kişi.
hararetle bir şeyler tartışıyor. Kadın
hareketinin köşedeki dükkanı kala-
balık. Hemen girişteki bir kitapçının
tezgahında sergilenen kaset. ilgimizi
çekiyor. Kapak grafiği protest mesaj-
lar taşıvor. İçeridekilerin yardımıyla
sezgimiz doğrulanıyor. Genç bir mü-
zisyenın ikinci kaseti. Alıyoruz. Raf-
lardaki kitaplara şöyle bir göz atıyo-
ruz. ama Bengal dilinin o güzel kalig-
rafisi dışında bıze bir şe> sö> lemiyor-
lar. Çıkmak üzcrevken "Nerelisiniz"
diye soruyor biri. "Türkive'den gel-
dik" diyoruz. İşte o anda kitabevinin
ortasına dünyada yaşanabilecek en
güzel duvgulardan biri düşüyor. "Na-
cım Hikmat" diyorlar. Ortalık kanşı-
yor. Raflardan bir kitap konuyor
önümüze. "Nazım Hikmet'ten Seç-
meler. Çeviren Kamalesh Sun. İlk Ba-
sım Eylül 1993-Kalküta." Kamalesh.
kalın çerçeveli gözlükleri ve ince gü-
lümsemesiyle kıtabın kapağıvla kün-
yesini okuvor. Bengal diline İngiliz-
ce'den çevirmiş. "Nacım" diyor. geri-
sini gÖ7İeri söylüvor. Kalküta'da ilk
saatlcrimiz ve artık biz doğuştan Kal-
kütalıyız.
Kıtabevı kalabalık. kapının önüne
çıkıyoruz. Nazım şiirlerinin Bengalı.
Tiirkçeveİngılizceokunduğu bir "top-
lantı" başlıvor. Madras'tan Kalküta-
ya doksan saatlik volu göze alamayıp
ekspres bekleseymişiz fuann son saat-
lerini. Kamalesh'i ve Batı Bengal ede-
biyatının genç şairlerini kimbilirnere-
de. ne zaman bulurduk.
Yerlere oturuyoruz. Haikamız kü-
çülüp büyüyerek. sigaralar çaylar
arasında, Hindistan'ı Turkiye'yi ve
dünyayı konuşuyoruz. Biz insanlığın
en eski özlemlennden birinı paylaşı-
>oruz. Hala ve inatla "gelecek güzel
günlere" ınanıyoruz. "Bengalliler ro-
mantik olur" dıyor bir ara Kamalesh.
"Anadoiu insanı gibi mi" diye soruyo-
ruz. Sonra İstanbul'u. İzmir'i. Erzu-
rum'u. Diyarbakır'ı anlatıyoruz.
Mıhır'ın Türkiye'deki politik durum
üstüne aynntılı bilgisi var. Özellikle
son on beş yılı çok iyi izlemiş, kimi za-
man bizi şaşırtacak vorumlar yapı-
yor.
Şairler komünü
Güneş batalı çok oldu. Artık çay-
lar, bir onlardan. bir bizden. Önünde
oturduğumuz kitabevi. Kalkütalı şa-
irlerin ortak girişimi. Etkinlikleri yal-
nız fuarla sınırlı değil. Ortak bütçeyle
yürüttükleri yayınevinin vanı sıra, se-
minerler, söyleşiler ve şiir günleri dü-
zenliyorlar. Yüzün üstünde şair. bu
oluşumuniçinde Fuardaneldeedilen
gelir. nakit sorunlannı bir süre için
hafıfletecek. Yapı içindeki şairlerin,
farklı politik çızgileri benimsemiş ol-
malan. ciddi bir engel yaratmıyor.
Sorunlar. etkinliklerin yoğun akışı
içinde çözümlcniyor. Artık fuar ka-
panacak. Kitaplann toplanması ge-
rek. Biz de vorgunluğun bir üst aşa-
masındaki sarhoşluğa geçmek üzere-
yiz. İki gün sonra bir konser var. da-
vetiyelcnmizi veriyorlar. vedalaşı-
yoruz.
SÜRECEK
VEFAT
Süleyman Vasfı ve Fatma Maide'nin
oğlu Hasan, rahmetli Mahzar, Macide
ve Semih'in kardeşleri, Demir ve Çelik'in
babalan, Şemsi ve İlhan'ın
kaympederleri, Emre, Erhan ve Kaan'ın
dedeleri, Prof. Faruk Umar'ın
kayınbiraderi, Füsun ve Metin Umar'ın
dayılan, Nesin Vakfı Yönetim Kurulu
Başkanı, GazetecilerCemiyeti ve
Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi
gazeteci yazar
ŞAHAPBALCIOĞLU
dün son nefesini vermiştir.
AİLESİ
Yekta Güreli'nin sevgili eşi. Salâh Birsel'in ablası.
Nüzhet veÖzdemir Birsel'in halalan. Talat ve Mehmet
Güreli'nin sevgili anneleri
ŞEHBALGÜREIİ'yi
yitzrdik. Cenazesi 17.05.1994 Salı günü Şışli Camii'nde
kılınacak öğle namazını müteakip Feriköy Mezarlığı'nda
defnedüecektir.
Allah rahmet eylesin.
Öğretrnenörgütlenmesininerlerinden, İstanbul Milli
Eğitim ve Atatürk Eğitim Enstitüsüeski md.
yardımalanndan, ilköğretim eski müfettişi, emekli
öğretmen
RIDVANVÜRAL
(1936-....)
ölümsüzleşti.
Dostlanna başsağlığı diliyoruz.
EĞİTtM-İŞ
KADIKÖYŞUBESÎ
BİR EĞİTİMCİYİYİTİRDİK
Rahmclli Bn. İrfanc Ataç ve Bay Ziya'nın kızı Tarlan
Tozun vc Ayten Yenidoğan'ın anneleri. Süleyman Tozun
veZıya Yenidoğan'ın kavmvalideleri. Sinem Tozun. Serim
Tozun ye Çağla Özaslan'ın anncanncleri. Kıymel Tozun.
Bahri Özaslanjn vc Neşc Ataç'ın büvük kayınvalideleri
Güç Malkoç. Öykü Tozun Ezgi Özaslan'ın nineleri. Suna
Baluray. SevınçGönen, İrtan Sönmez. Renan Kayan'ın
leyzeleri, Erdinç Ataç vc Scv im Gündüz'ün halalan
Mccidı>eİlkokulu Müdürlüğü'ndenemekli.
herkesın sevıp saydığı
tam Aıatürkçü
Snkı Dosi'un sevgili ve 57yıllık unutulmazeşi
DÜRDANEDOSPu
kaybettik.
16.05.1994günü cenazesi Zincirlikuyu Asri Mezarlığı'na
defnedilmişıir.Cenaze törenine iştirak edenlere çelenk
gönderenlere teşekkürederiz.
AtLESİ
KALBİNİZt
KONTROL ETTÎRÎN
TÜRK
KALPVAKFI
ü ~ 1» ktayıl C M N o l . Şıpı. İSTAABUL
PAZAP HAMÇ HER OON SAAT »00 20 00 TM 27S 1244/45 F u 2664712
LİSAN
ÇÖZÜM
Bizimlelngilizce
sorununuzu çok kısa
zamanda
çözebilirsiniz.
Lütfen bizi arayın.
Tel:3495938
Bahariye Cad. 62/3
IUJ
YENİ
KEDI
KEP-KEDİ
Harika Boğaz Manzarası
Yeni bir atmosfer
ve eğlence
(Rakı:60.000.-TL)
Arnavutkoy Tel: 263 32 34
ILAN
TC
KADIKÖY İKİNCİŞL LH HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
1993 59vesa\et
Hükümlülüğü nedenı ile vesajet altına alınmış bulunan Hüsnü
Aytckin'e halen Kadıköy Fenerbahçe Iğnp Sokak No: 13 sayılı ad-
resle ıkamet eden eşi Suna Aytekin vası tayın edilmiştır. Keyfiyet ilan
olunur.
Basın. 5605
AJNKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇÎ
YunusEmne,
Şeriata Karşı...
Taşlama ustası Hasan Çelebi, YunusEmre'nin "şeriaf'a
karşı dizelerini Ankara'da, özel radyolardan "RadyoFon"-
da okudu. Hasan Çelebi, bunları Yunus Emre ile ilgili çeşitli
kaynaklardan derlemiştı. Yunus Emre'nin "şeriaf'a karşı
kımi dızeleri şöyle:
"Aşk imandır bıze, gönül cemaat/Dost yüzü kıbledir, da-
imdir salâtJDost yüzün görünce şirk yağmalandı./Onun
çün kapıda kaldı şeriat.
Derildi beşimiz bir vakta geldi/Beş bölük olup da kim kıla
taat.lYarenler der bize şartı bırakman/Şartol kişiyedir eder
hıyanet."
Sözcükler. Salât: Namaz, şırk' Tanrıya ortak koşma, or-
takhk, taat: ibadet, şart: Koşui.
"Yüzümün karasından teberrükler düzerim/Dört kitabm
manasın okudum tahsil ettimJNe hacetkı karayı ak üstüne
yazanm./Yedi mushaf manası bellıdır bir elifte/'B\' dedir-
meym bana ben bu yoldan azarım.lBır elif tahsil eden
münezzehtir alemden/Endişe iklimine nıçin düşüp geze-
rim.
Şeriat oğlanları nasıl yol keser bana?/Hakikat denizinde
dalgıç oldum yüzerim./Yetmiş iki millete, suçum budur, hak
dedim/Korku hıyanettedir, ya ben niçin kızarım?"
Sözcükler. Teberrük (bereketten) uğur saymak, mushaf:
Kitap, Kuran, elif: Arap abecesınde ilk harf, münezzeh (Ne-
zahat'tan) an, temız, "bi": Başlarına kattldığı adların anla-
mına olumsuzluk katar. (Bihaber: Habersiz gibi)
"Din û millet sorar isen aşıklara din ne hacet/Aşık kişi
harab olur, aşık bılmez din diyanet./Aşıklarm gönlü gözü
mâşuk diye gitmiş olurJBaşka surette ne kalır, kim kılacak
züht ü taat./Taatkılan uçmak ıçın, din tutmayan tamu ıçın/O
ikiden fariğ olur, neye benzer bu ışaret?/Soru hisap olmaz
orda, dünya ahiret koyana/Munkır u Nekir ne sorar, terk
olunca cümle murat./Havfu reca gelmez artık, varlık yokluk
bırakana/llm ü amel sığmaz orda, ne terazi var ne sırat."
Sözcükler: Züht ü taat Perhız ile tapınma, uçmak: Cen-
net, tamu: Cehennem, fariğ (Ferağdan, boş), Münkir ü
Nekır Kışı oldükten sonra, gömutlukte, sorguya çeken ıkı
melek, murat: İstekler, tutkular. Havf u reca: Korku-dilek,
sırat: Cennete geçılmek üzerecehennemın üzerınde kurul-
muş pek dar ve zor geçıtir köpru.
"Söylememek harcısı, söylemenin hasıdır/Söylemenin
harcısı, gonüllerin pasıdır./Sözu doğru desene, Kul-il hak
dedi Çalap/Bugün yalan soyleyen yarın utanasıdır./Cümle
yaratılmışa bir göz ile bakmayan/Halka müderris ıse hakı-
katte asıdır./Şer ile hakikatın vasfını diyem sanalŞERİAT
BİR GEMIDİR-HAKIKAT DERYASIDIR /Ne kadar muhkem
ıse tahtaları gemınin/Denız mevc urucağız onu uşadasıdır.
IBundan ıçerı haber, işıt, söyleyim ey yar/Hakikatın kafiri
şerin evlıyasıdır.lSuride olanlann bi nıhayet dünyada/Akıl,
gönül, fehım can, fıkir onun nesidır?"
Sözcükler Kul-ıl hak: "Doğru soyle", Çalap: Tanrı, mü-
derris: Ders veren, mevc Dalga, uşatma: (Türkçe, kırma
parçalama), şuride: Karışık, fehınr Anlamak.
"Hakikat erenlerin şer'ile bilmediler/Hakikat dirliğini h-
ya dirilmediler./Hakikat bir denızdir, şeriattır gemisi/Çok-
lar girdi gemiye denıze dalmadılar.lÇoklar geldi kapıya.
kapıyı tuttu, durur/lçeriye girip de ne vardır bılmediler.l
Şeriat oğlanları bahsedip dava kılan'Hakikat erenleri dava-
ya kalmadılarJDört kitabı şerheden hakikatte asıdirJZira
tefsır okuyup, manasın bılmedıler.I Yunus nefsıni öldür bu
yola geldin İse/Nefsin öldürmeyenler bu demı bulmadılar.
Sözcükler. Şerh: Açma, yayma, tefsir: Açıklama.
"Kâbe vu put ıman benim, çarh urarak donen benimi
Bulut olup göğe ağan, yağmur olup yağan benim.lYaz ya-
ratıp yer dunatan, gönlümüz evı han eden/Hoşnut atadan
anadan, kulluk kadrın kılan benimJYıldırım olup şakıyan,
kakıyıp nefsin dokuyan/Yer karasında börküyen şol ağulu
yılan benimJEtle derı, kemık çatan, cısm eyleyip diri tutanl
Hikmet beşiğınde yatan. kudret sütün emen benim.IBır nı-
ceye verdim emır. devlet ile sürdü ömür/Yanan kömür, kı-
zan demir, örse çekıç salan benimJEmredin bulut oynatan,
yerde bereket kaynatan/Elımde kudret şiniği, halka rızık
veren benim.IGerçek aşık gelsin ben, göstereyim doğru
yeri/Makamdır gönüller şehri. ınlmadan duran benim./
Yere göre bünyad uran, ınlmadan kaim duran,/Denızlere
göl çağıran adım Yunus umman benim."
Yukarıdaki dizeler, nasıl da an Türkçedır. Bunları yayım-
lar, "şeriat oğlanları'na yanıtlannı sıralarken, çeşitli kay-
nakları da kurcaladım. Sıvas'ta 2 Temmuz'da yakılmaktan
kurtulanlardan Lütfi Kaleli ıle Battal Pehlivan ın yapıtlarım
karıştırdım. Battal Pehlivan. Sıvas olaylarında tanıklık yap-
tıktan kısa bir süre sonra yüreğı durmuş, ölmüştü. Onu
sevgıyle anıyorum. 13. yy'da yaşayan Yunus Emre için Sa-
bahatb'n Eyüboğlu şu yorumu getirmış:
"Ben sizi, Yunus Emre'nin Tannlıktan çok, insanlıktan
yana giden yollarına götürdüm. Yunus Emre elbet çağının
dinsel düşüncesi dışına çıkmadı. Bir Islam şaıri ve aydını
olacak, insanlık sevgısını Tanrı sevgisiyle bağdaştıracaktı.
Ama hiçbir donmuş tarikatın, hiçbir kara kaplı kitabm, hıç-
bır dogmanın esıri olmadığı besbelli. Bugün yaşasa elbet
düşüncesi de, şıiri de çağının inançları ile beslenecek ve
en ileri şairimiz ne ıle savaşryorsa. o da onunla savaşacak-
tı. Geriye çevrik çaba değil Yunus'un çabası: karanlıkta
aydınlığa doğru çevrik bakışları. Onun için de eskiliğı yeni-
leşmesıne engel olmuyor, ondan yuzyıllar sonra gelmiş
nice Turk şaırinden çok daha yeni geliyor bize..." (Lütfı Ka-
leli. "Mevlana-Yunus-Hacıbektaş Gerçeğı" s. 192.)
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Andalucia Çingene-
leri'nin miLziği ve dansı.
2/ Giysi... Kimliği belirle-
nemeyen uzay risimlerine
verilen ad. 3/ Mezopo-
tamva'da kurulmuş en
büyük sitelcrden biri...
Eski dilde et. 4/ Hampet-
rolün bitmiş ürünlere
dönüştürüldüğü fabrika.
5/ Dingil... İsvıçre'de bir
kanton. 6/ Yunan rakı-
sı... İzlanda'nın plaka işa-
reti... Su. 7/ Bir soru
sözü... Halk edebhatında u>ağa
verilen ad. 8/ Akdeniz çevresinde
çok yetişen. vapraklan güzel ko-
kulu bir bitki. 9/ Orta Asya'da ya-
şayan bazı Türk boylan arasında.
özellikle Özbekler. Kırgızlar ve
Kazaklar'da vaygın bir fal türü.
YLKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Kocabaş da denilen ötücü bir
kuş. 2/ Yunan halk müağinde kul-
lanılan yaylı çalgı... Asya'nın tro-
pik bölgelerinde yaşayan bir sığır
türü. 3/ Evrensel alıcı olan kan grubu... Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tanm Örgütü'nün simgesi. 4/ Sahip... Yunden dövülerek
yapılan kalın ve kaba kumaş. 5/ Tıp dilinde nedeni bilinmeyen
hastalıklar için kullanılan sözcük. 6/ Helyum elementinin sim-
gesi.... Yilbik, tutank gibi adlar da verilen bir sinir hastahğı. 7/
Güvercine benzer bir kuş... Dar, uzun ve hafif biryanş kayığı.
8/ Trabzon'un bir ilçesi... "îrlanda Cumhuriyet Ordusu". 9/
Bestelenmış her tür şiire Batı'da verilen ad... Bir Halk Düşmanı,
Hortlaklar, Peer Gynt gibi yapıtlanyla ünlü Norveçli oyun ya-
zan.