25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1SMAYIS1994PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER SisÜlkenin iizerine çöken 'sis'gittikçe yoğunlaşıyor. Biryandan savaşekonomisinin yükü, öbür yandan diz boyu cehalet. okullannda biyoloji dersinin seçmeli, din dersinin zoruniu olduğu, "cumhuriyet'in temel harcı olan 'eğitim birliği'nin yok edildiğı 'çağdaş Türkiye'L HÜSNÜA.GÖKSEL ' Sarmış vineâtakım..." G ittikçe yoğunlaşan bir "sis". kurşun gıbi ağır. koyu gn. bozbulanık. kırlı bir "sis" sanyor ülkenın çevrenini (ufuklannı). Bir kör dövüşüdür gidiyor. El yordamı ile vol bulmaya çalışı>or insanlar. kendi ken- dilenne. valnız. güvensiz. umutsuz... Ve 'düzen böyle gidiyor, pireler filleri yutuyor, yedi nüfuslu haneye iiç buçuk tayın yeriyor...' Ülke sorunlannın dağlar gibi üst üs- te yığıldığı bu belirsızlik ortamında Cumhurbaşıkanı, Başbakan. Genel- kurmay Başkanı söz düellosunda. Çok güzel konuşuyorlar doğrusu, kut- luvorum onlan. Araya parti liderleri. bakanlar, politikacılar. işadamlan. inedya' denilen 'hilkat garibesi' de ka- nşıyor. Önüne gelen. bir dernek ya da vakıf kurmuş. Gün geçmıvor ki orda burda paneller, açıkoturumlar düzen- lenip. 'vatan kurtaran aslan' pozunda. asık suratlı bırtakım ınsanlar yan yana oturduklan kürsülerde sakız çiğneme- sinler ertcsı gün gazetclerde resimleri. hiç olmazsa adlan çıkar belki diye. Bunlann bir bölümü profesvonel ko- nuşmacı gibi bir sey. Aman bir yerde konuşma olsun da gideyim diye can atıvorlar. Bir gün "avakkabıcılar der- neğfnde, başka bir gün "bilimsel >a- yınlarıdesteklemevakfı'nda. Laikliğe. îslamivete. Atatürkçülüğe, düşünce özgürlüğüne, 12 Eylül uzantısı olan cunta ana>asasına yeni yeni yorumlar getiriyorlar. Sessiz çoğunluk geçim derdinde. Yoksulluk, işsizlik. pahalılık art arda gelen dalgalar halinde kaplıyor ülkevı. ülkenin bu sessiz kalabalığını ezip ge- çiyor. 'Demokratikleşme paketi'nin bağlan kördüğüm olmuş. Bir türlıi açılamıyor. İskender'in kılıcı mı gere- kiyoracaba? Cumhurbaşkaru da kendisine göre bir vorum getirmiş laikliğe: "Laiklik Allah'uı adının anılmasına mani değil- dir" demiş. Arkasından da "Ben 1%5'te Sakarva'da mcydana çıkıp. "Herkesgöğsünü gere gere ben Müslü- manım diyecektir' dediğim zaman laik- liğe aykın bir iş mi yaptım?" diye sor- muş. Elbet kı hayır. Yaşı "cumhuriye- tin'in yaşını aşan bir kişi olarak; ben Türkive'de hiçbir zaman hiç kimsenın "göğsünü gere gere ben Müslümanun" demesine engel olundueunu arumsa- mı\orum. Sanırım, sorun nütüsunun %99'u Müslüman olan bir ülkede bir kimsenın "Göğsünii gere gere ben Müslümanun" demesi değil. "Göğsünü gere gere ben Müslüman değilim" di\ e- bilmesıdir. Demirel 'si\asi \asaklı" ol- duğu dönemde. Cumhurivet'teyavım- lanan bınazı ıleilgilenmiş. kendısınde olmayan bu yazıvı yazanndan ıstemış- ti. Yazj posta ile gönderildi. Yazının başlığı 'Can-Ekmek-ÖzgürlüV ıdi. Bir süre sonra seçim propagandalan sıra- sında kendisınin 'gölge genel başkan' olarak desteklediği pamnin me>dan mıtinglerinde günîerce "Ezan diyoruz, ekmek diyoruz, hürriyet dijoruz" di\e gürledı. Edirne'den Ardahan'a. günde beş vakit. hoparlörlerle ezan okunan bir ülkede 'ezan divonız' demekle ne demek istendiğini hâlâ anlamış deği- lim. Çiller bilıvordur herhalde ne de- mek istendiğini. Ne de olsa onun öğ- rencisi sayılır. Demirel, Türkiye'nin siyaset sahne- sinde son otuz vıldır birinci derecede rol almış biridir. Bö\lesine uzun sürc devlet idaresinde sorumlu ve yetkilı olan herkes gibi. onun da doğruları ve eğrileri olması doğaldır. Zaman süzge- cinden geçınce bu doğrular ve eğriler verli >erine oîurur ve değer ölçüsü olur. Fakat öyle doğrular. övle hiz- meîler vardır ki buniann değennı an- lamak için zaman süzgeeıne gerek kalmaz. İşie bunlar arasında Demı- rel'in ülkeve. "cumhuriyet'e dolavlı \a da doğrudan üç armağanı \ardır kı bunlar hiç unutulmayacaktır: E>ren, Özal \e Çiller. Sayın Demirel sizın bu ıvıliklerinizi ben de unutmavacağım. Çiller'in. parti genel başkanı seçilip başbakan olmasında. kadın olmasının büvük etkısı görüldü. "Aman bizim de kadın başbakanımız olsun. Batı"> a kar- şı ne güzel bir vitrinî" Evet sonunda bızım de bir kadın başbakanımız oldu ve onun kendine ettiklerini kimse ona etmedi. Bilmem. ama belki biraz koca- sı... Zaman zaman etkinlikler aile boyu oluyormuş da. Başbakan'ın kendisi de vitrinde bir kadın oimanın \aranna inanıyor ol- malı ki. BBC"\e verdığı demeçte şövle konuşmuş: "Türkive'de insanlar bir kadın baş- bakan seçmişlerdir. Bana verilen oy, dcmokrasiye \eriien bir oydur. laikliğe terilen bir ovdur. Batılı dostlarunız bu ülkede laikliğin sürdüğünün farkuıa varmak zorundadır." Ben bu sözleri neresınden düzeltejim bilmem ki! Bir kez. Türkhe'deki insanlar bir kadın başbakan seçmedı. DYP Genel Ku- rulu'ndaki ınsanlar kendilerine bir kadın genel başkan seçti. Ikincisi. laik- liğin bu ülkede varlığı zorla fark edili- \orsa. bu ülkenin başbakanı seçım mevdanlanna "ezan-Kuran' haşkınş- lan ile dalıvor. kameralara Kuran'ı öperken poz vermeye özen gösteriyor- sa. bu ülkede laiklik tartışması sürekli olarak gündemde kalıvorsa. Batılı dostlanmız bu ülkede laikliğin sür- mekte olduğunun farkına varmak zo- runluluğunu nıve duvsunlar kı? Hem. laiklik onlann değıl bızım sorunumuz. Laikliğin bu ülkede sürüp sürmediği- nin farkına varmak bizim için bir zo- runluk. yaşamsal zorunluk. Baş- bakan'ın Genelkurma> Başkanı ile 'demokrasi çerçevesinde anlasmtş ol- malarının' ne anlama geldiğinin farkı- na varmanın da bizim için bir zorun- luk. yaşamsal zomnluk olması gibi. Ağır \üktür demokrasi. Taşıması zordur; erdem rejimidir. ahlak rejimi- dır. Yalan sövlemenın avıp sayılmadı- ğı. kurnazlığın başan aracı olduğu. trafık terbiyesinin bıle bulunmadığı bir ikiimde demokrasi fidanını tuttur- mak çok zor oluyor. Ülkenin üzerine çöken 'sis' gittikçe voğunlaşıvor. Bir \andan savaş eko- nomisinin \ükü. öbür yandan diz bo- >u cehalet. okullannda bijoloji dersi- nin seçmeli, din dersinin zoruniu olduğu. "cumhuriyet'in tcmel harcı olan 'eğitim birliği'nin yok edildiği 'çağdaş Türkiye'!.. Sis gittikçe yoğunlaşıyor. Birçok şe\ ler kayboluyor bu yoğun, bir boz- bulanık sis içinde... Değer ölçüleri kavboluyor. erdem ölçüleri ka>bolu- >or. Saygı. sevgi. hoşgörü kavboluyor. Kişiliğimız tehlikede. Kimiz? Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz0 Bu sorulann Türkiye Büvük Millet Meclisi'nde sivasal çekişmeİerden, ki- şisel çıkar hesaplanndan sıynlarak. ciddi>etle. içtenlikle ele alınıp yanıtla- nnın saptanması dağıtabilir ancak ülkenin üstüne çöken "sıs'ı. Ne mutlu bıze kı vakın tarihimızde. en olumsuz koşullarda vatanı düşman ıstılasından kurtaran. özgürlük savaşı veren. "curnhuri>et"i kuran. örnek alacağımız bir 'İlk Meclis'imiz var. Ülke. parlamentosunu >ine göreve çağınvor ğaliba. PENCERE Benzetme... BİRİKİMLERİNİZİ GÜVENİLİR BİR "EKONOMIST'LE" DEĞERLENDİRİN. RENAULT 21 KEYIFLE YAŞATIYOR, KOLAY KAZANDIRIYOR. Çoğu sözcük gibi 'edebiyat' da değişik anlamlar taşı- yabilir; sözgelimi adamın birisi, içi boş sözlerle lafı uza- tıyor, süslü püslü tümcelerle kafa şişiriyor.. Ne denir: - Edebiyat yapma!.. Özenti hoş bir şey değil; ama, edebiyata özenmeden, kendini zora sokmadan, şiir gibi laf eden insanlar da vardır; kimi zaman bir halk adamı, başına gelen bir olayı anlatırken sanki yazılı bir öyküden satırlar okur. Günlük yaşamda, çoğumuz, eskilerin 'mecazsanaf/'dediğiyön- temi hiç ayrımsamadan kullanırız; konuşmalarımızda sürekli olarak benzetme 'ler yaparız, bunlar 'Divan Ede- biyatı'ndaki 'mazmunlar' gibi kuşaktan kuşağa aktarılıp kullanılır: •Peltegibi adam.. - Hükümet gibi kadın.. - Çarşaf gibi deniz.. 'Divan Edebiyatı'ndaki 'mazmunlar' okullarda öğreti- lir; gerçi bu konu karmaşıktır, bir uzmanlık sorunudur; ama, 'hokka'üan ağza, 'oir'tan kirpiğe, âhû'dangöze ve serw"den boya gönderme yapan Osmanlı şairi de kalıp- laşmış metafor yöntemlerini kullanır. Benzetmenin iki yanı da belirginse, Osmanlıcada bu- na 'teşbih' diyoruz; daha sisli, puslu. belirsiz benzetme yöntemlerine, eskiden /sf/aredenırdi; artıkçoğunlukla, Frenkçesi yeğleniyor; 'metafor' bir yanı saklı tutulan benzetmedir. • Jorge Luis Borges 'metafor'u seven bir Latin Amerika yazarı, Borges ve Ben' adlı kitabmda diyor ki: "Metaforlar bana oldum olası çekici gelmiştir. Bu eği- limim yüzünden de yalın Sakson metaforlanyla karma- şık İskandinav metaforları üzerine bir deneme bile yazmıştım... Metaforlann, kendi başlanna alındıkların- da öyle büyük bir zekâyı gerektirdikleri soylenemez. Gemiye 'deniz aygırı', açık denize de balina yolu' de mek, doğrusu buyük bir becerisayılmasagerek." Ne var ki çok kullanıl- mış bir metaforu yerin- de kullanabilmek de marifettır; ama, kimi za- man bu yolda yazarın yaratıcılığı okuyanı ken- dine bağlamakta çok etkılı olabılir; şiirde me- tafor ise bir başka çeki- cilikgücü... Şilili yazar Antonio Skarmetaf'nın AteşliSa- bır adlı romanında, ünlü ozan Pablo Neruda, edebiyata meraklı genç postacı Mario'ya şiırle- rinden bırini okuyor. Genç postacı kendin- den geçiyor: '- Don Pablo, nasıl söylesem ki!.. Siz şiiri okurken sözcukler bir oraya bir buraya gelip gidiyordu sanki... (...) - Başın döndü de- mek?.. '' - Evet. sizin sozcukle- rinizle sallanan bir gemi gibi duydum kendimi... - Şimdi ne yaptığını bi- lıyor musun Mario? - Ne yaptım?.. - Bir metafor..." Neruda, genç postacı- ya metaforun ne olduğu- nu anlatmaya çabalar; Mario da anlamaya çalı- şır veder ki: "- Yani Don Pablo, siz şuna inanıyorsunuz ki dunya, 'tüm dünya' de- mek istiyorum; ruzgârıy- la, denizleriyle, ağaçla- rıyla. dağlanyla. ateşle- riyle, hayvanlanyla, evleriyle. çölleriyle, yağmurlanyla tum dün- yanın bir şeyin metaforu olduğuna mı inanıyorsu- nuz?" Olabilirmi?.. Genç postacı belki haklı, tüm dünya belki şairin sezinlediği bir şe- yin metaforu... O zaman hangisi ger- çek dünya?.. Renault 2f!er geniş ve ferah iç mekanlannda, eksiksiz bir konforsunuyorlar... Ve Renault 2rierin sunduklan konföra, prestije, genş iç dunyaya ulaşmak kendi kategorilerinde, benzer özelliklere sahıp otomobillerden daha kolay... Üsteük Renauft 2l'ler yakıtta sağladıklan büyük tasarrufla ekonominia de rahaüatıyor, yaşamınızı kolaylaştınyorlar. Aynca Renault 2f!er, Renaultnun güçlü satış sonrası hizmetleriyle, orijınal, garantili, boi yedek parçalanyia, zamanla daha da artan değerteriyle, I yri ûcretsiz RENAULT YARDIM hizmetleriyie başka hiçbir markanın Renault ölçüsunde sunamadıgı avantajlara da sahipler... RENAULT-MAİS Yetkili Satıalanna gelin, Optima, Manager ya da Concorde, dflediğiniz Renault 2fi alıa Hem risk taşımayan, değer arhşı kesm oian yatnmı yaptn, hem de Renault keyfini yaşayn. RENAULT YAŞANACAK OTOMOBILLER R E N A U L T G Ü V E N L E K A Z A N D I R I Y O R Anlamak için yazının başında altını çizdiğimiz benzetmeleri tersine çe- virelim: Ok gibi kirpik' yerine, kirpik gibi ok; servı gibi boy' yerine, boy gibi servi; peltegibi adam yerine. adam gibi pelte, dersek olur mu? . Olmuyor.. Ama halk ağzında çok yinelenen hükümet gibi kadın'\ tersine çevirdiği- miz zaman ortaya çıkan benzetme düşündürücü: Kadın gibi hükümet'e nedersiniz?.. LİSAN ÇÖZÜM Bizimlelngilizce sorununuzu çok kısa zamanda çözebilirsiniz. Lütfenbiziarayın. Tel:3495938 Bahariye Cad. 62/3 d*hı symtılı. ^ ılaılKn all£l BEMAUIT-MAİS'I •nyn nraaıyla f-4 RomanJannız- ve \nsiklopedileriniz yerinizden ahnır. Tel:5540804
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle