08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15MAYIS1994PA2AR CUMHURtYET SAYFA KULTUR 15 GÜNDEMDEKIKONU ANNELERGÜHÜ ONAT KLTLAR O zamanlar Antep'te çarşılar uzun, sokaklar dar ve dolaşık. kilerler dolu, kışlalar boş, ya- şam ağırdı. 1915 yıbnda, kentin müftüsü Kürt asıllı Hacı Osman Efendi'nin. yanan bır evin pencerelerinden atlas yatak örtüle- rine sararak Keder Hanım'İa kıanı kur- tardığıgâvurvurgunugünlerindenbirin- de, bir kız tonınu daha doğdu. Baba Mustafa Efendi, kızının kulağı- na üç kez, tekbirle birlikte adını bağırdı: Asiye! Ben o evi de avlusunu da iyi bilirim. Ortasındaki delikten nedense kükürt kokulu san san bir toz çıkan mermer sütıuı başlıklanndan birine oturup akşamın olmasıru beklediğim o avluyu. Adına "kane" denilen ve evden eve do- laşan akarsuyla dolu mermer havuzun yanında akşam sefalan ve safranlar açar, duvara sanlmış yasemin ağacının kokusu zeytin ve gübre kokusuna kanşırdı. Geienekler bir yazgi gibi kek terzisine diktirilen o ilk mantoyu giydiği giinün mutluluğunu hiç unut- muyor. Sonra gene ağabeyi Nazmn'ın yardımlanyla yeni harfleri öğrendj. Romanlarokumaya başladı. İik oku- duğu romanı hatırlıyor. Eylül; Mehmet Rauf. Sonra başka romanlar. Taşra'da, evlerde, geçmjş zamanın roman okuma 'ritüel'ini çok iyi hatı- rlanm. Tandınn başına çoluk çocuk oturulur, gaz lambası ışığında, biri mo- noton bir sesle ağır ağır okurken öbür- lerisessizdinlerdi. 1932 vılında hukuk fakültesinden giderek yenı adını yazdırdı. Kimbılir beiki de bir kimlik değişimi isteğj. Ama asla bir "maske" değılT "O yıl Elazığ'da bir kıyafet balosu yapıldı. Ağı- rceza reisinin kansı, Muş folkJor giysile- riyle gelmişti. Bana konuk geldi. Ben en sevdiğim kırmızı elbisemi giyip gftmiş- tim. Ne isem o olmayı severim..." Doğduğum ver olan Alanya'yı haü- rlamam. Ama daha sonra gittiğımiz ve çocukluk yıllanmın geçtiği Izrrur. tüm aynntılan ile belleğimde. Dolayısıvla onun İzmir yıllannı da çok iyi hatırlıyorum. Güzel bir parfüm kokusu, birşapkatülüvemutlubiryüz- çocukluğun kentine. Antep'e dönüldü. Zor yıllardır çiftlik yıllan. Boş bir arazide güç koşullarda yapılan kerpiç yana evleri, ahırlar. Susuz, sansıcakta kavrulan tarlalar, saman kokusu ve durmaksızın cırlayan ağustosböcekleri. Meliha Hanım bütiin bu güçlükiere de katlandı kocasıyla birlikte. Çocuklannı büyütüyor. kendi kişisel eğitimini de sürdürüyordu. 1946da çok partili yaşa- mageçildiğinde. Dernokrat Parti'nin ilk kurucuları arasında yer alan kocasına saygı duydu. ama arkasından gitmedi. Ali Rıza Bey. Atatürk'ün oldukça yakın çevresinde bulunmuştu. tshak O evde bir üzüm tanesi gibi büyüdü. Güneş, riizgar ve zamanla olgunlaşa- rak. O devirde çocuklar öyle büyürdü. İlk hatırladığı şeylerden biri. ûst kat- taki büyük odanın ortasında kocaman bir top mermisi. Savaş, zamanın ağır ve kilü tarlasıru kanlı izlerle siirüp duru- yordu. Ama bence gene de içinde bir parça sevinç olmah. Çünkü tüm yıkıma. kan. gözyaşı ve yoksulluğa karşın Antepliler tek başlanna verdikleri savaşın gururu- nu taşıyorlardı. Odanın ortasında pencereleri parça- layıp girmiş bir top mermisi. Kapılar kınk. eşyalar ya kayıp ya parçalanmış. kilerler bomboş, avludaki ağaçlar bile yanmış. Ama gene de evin, sokağın ken- tin havasında bırzaferduygusu. Mahalle mektebinde Ayşe Hoca'dan Kuran, İlmihal. Ahmediye. Muham- mediye öğrenip "hrfzederek" eğitim gördü. Mektep dedikleri şey, yontul- muş havara taşından tek gözlü bir bi- naydı. Yerdehasınn üstüne dizçökmüş çocuklar sallanır dururlardı. İlkokul, o yıllann karanlık anılannı çok fazla de- ğiştirmiyor. Eğitim henûz çok Os- manbydı. Savaşlara. işgallere, isyanlara, kıyı- mlara karşın yaşam, yüzlerce yılın ağır tortusunu taşıyor; geienekler, biryazgı gibi bastınyordu. Değişim başladı Yüzünü bile görmeden evlendirecek- leri adamlar için yataklara, yastık kılı- flanna. mendillere nakışlar işleyerek za- manı umutsuz bahçelere çeviren tüm küçük kızlar gibi o da "taammüd edil- miş" bir yaşama hazırlarurken değişim başladı. Tohum herzaman oiduğu gibi uzak- lardan geldı belkı. Tıpkı riizgarla savru- lan polen tozlan gibi. Ama çiçek ve top- rak hazırdı. Bundan eminim. Eminim, çünkü sırça köşklerinde ya- şayan ahir zaman bilginlerinin söyle- dıklerinin doğru olmadığını bilirim. Anadolu'nun ücra köylerinde, kasa- balannda, kentlerinde çok yaşadım. Oralarda ayaklannı soğuk tandıra sok- muş ısınmaya çalışan küçük kizJann daracık gergeflerine işledikleri büyük dûnyalan tanınm. Bir evden öbürüne geçen sular. acılar veyoksulluklarla bir- likte geleceğin hayallerinı taşır. Ve o ha- yallere ulaşamadı henüz bilginlerimiz. Belki birkaçsanatçı... O kadar. Değişim başladı. Ve on dördünde çar- şafa giren Asiye, on beşinde çarşafı attı. Ağabeyi, İstanbul'dan ona ve ablasına mantoluk kumaş göndermişti. Bir er- AsiyeMeliha (Fetoğraf:FttİZ KUTLAR) yeni mezun. tanıdığı biriyle, akrabası Ali Rıza Bey'le ev lendi ve önce Suruç'a. sonra Kayseri Bünyan'a gitti. Bünyan'a giderken başörtüsünü deçikardı. Şapka gjydi. Bir başka mutluluk. Çünkü An- tep'te iken ağabeyinin fötr şapkasını tepesindeki yanğı düzelterek kafasına geçirir, aynada kendine bakardı. Güzel bir kızdı. Şapkayla kendini daha da be- ğenirdi. Ağabey Nazım. ona hem kızar hem de bu hallerini sevimli bulurdu. Keniin öncülerinden biriydi. İlk balonun dü- zenlenişinde, ilk tiyatronun gelişınde o da görev almıştı. Belediye Başkanı, Dr. Medt Bey ve öbürleri. Asiye, Elanğ'da savcı olan eşiyle bir- likte Halkevi'nin açılışına gitti. Milli Eğitim Bakanlığı klasıkleri ile tanışması o yıla rastlar. Sonra onlan düzenli oku- ma ya çalıştı. En sevdiği yazar ise Bal- zac. Gene o yıl ismini değiştirdi. Meliha oldu. Nüfus idaresine, yargıç karanyla le. Evler. iki üç yıldır ıki üç kez değişti. Ama hepsi de güzeldi. İkinci Karanti- na'da. Güzelyah'da.. İlk kez tramvayia karşılaşıldı. Fuaria ve Medrano Sirki ile. Filmler hiç kaçın- Imazdı. Elhamra. Tayyare ve Yeni Si- nema'da Greta Garbö filmleri izlenirdi. Benım de ilk sinema deneyimim orada. Gene bir Garbo filmi: Ninotcka. Bir Cumhuriyet kadını İkınci Dün\a Savaşı, damgasını "Ek- mek karnesi \erilmiştir"' sözleriyle nüfus kağıtlanna vurmakla kalmadı, aılenin yaşamına da vurdu. Hem inançlı. idea- list ve dürüst bir Cumhuriyet yargıcı, hem de bir çiftçi ailesinin çocuğu olan Ali Rıza Bey, Aniep'tekı çiftlikte tonlar- ça buğday yetiştinlırken burada. İzmir'de patates ekmeği ile yetinmeye ve Mılli Koruma Kanunu'ndan ötürü ko\uşturulan tüccarlann baskısına is- yan edip istifava karar verince, yeniden Rafet ve Öıtıer Asım Bey'ler arkadaş- lanydı. Atatürk'ü çok sever, ama fsmet tnönü'den hoşlanmazdı. Nedeni, büyük bir olasiiıkla 'foprak reformu' idi... Bu nedenle. Yazı köylülerinin. üstlerinde Suriye'den kaçak gelmiş saten yakalı, kuyruklan kesilmiş frak oeketleri, alt- lannda amerikan bezinden beyaz şal- varlarla büyük topluluklar halinde İsla- hiye'ye toprak dağıtımına koştuklan günlerde yapılan 1950 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'neoy vermedi Ali Rıza Be>. Meliha Hanım'sa "Bu senin meselen" dedi kocasına. "Ben toprak reformuna karşı değiü'm. Oyumu Halk Partisi'ne »ereceğinı.." Öyle de yaptı. Kocası da ona saygı gösterdı. "Güzel, çok güzel bir eviilikti" dediği bu birliktelık 1951'de noktalandı. Ko- casının erken ölümüyle Meliha Hanım genç yaşta, beş çocukla yalnız kaldı. Onu o yıllardan hatırlanm. Ayağı- nda kırmızı Antep yemenisi, başında oyalı yazmasıyla, yüzü güneşten ka- rarmış, tarla tapan dolaşır; toprak işle- riyle, mahkemelerle, arazi komşulanyla uğraşırdururdu. Tek başına. Büyük kızı Iiseyi bitirip üniversite yaşına gelince yeni bir sorun çıktı. Kar- deşleri dışında ona pek yardımcı olma fırsatı bulamayan ailenin yaşlı erkek- leri, meclisi topladılar. Kızını tek başına büyük kente göndermenın sakınca- lannı anlatular. Ama o, bağımsız dü- şünceli bir 'cumhuriyet kadını' gibi dav- randı: "Ben çocuklanının üniversite eğirJmi görmesini istiyonım. Siz bundan cekini- vorsantz soyadınızı değişttrebilirsiniz. Ben kızımı üni>ersiteye yoUayacağım.." Yolladı da. Bütün çocuklannı. I959'da İstanbul'a geldi. çocuk- lannın peşinden. Şimdi o uzun yürüyüş günlerini düşünüyorum. Çocuklan sa- bah erkenden even çıkarken onlann ne giydiklerine bakardı. Kalın kazaklar giymişlerse anlardı bir gösteri yürüyü- şüne katılacaklannı, coplann etkisini azaltmak içın üsl üsle giyindiklerini. Çocuklan, genel olarak gençleri her zaman anlayışla karşıladı, sevgiyle ku- cakladı; ama hiçbir zaman düşünceleri- ne katılmadı. Onlan aşın hayalci. ger- çekdışı buluyordu. Görece özgürlükçü 1961 Anayasası'- nı destekledi. Başta Cumhuriyet olmak üzere tüm ilencı yayın organlannı ve yazarlan inanılmaz bır bağlılıkla oku- mayı sürdürdü. Sanaı olaylannı yakı- ndan ı/ledı. Ruhi Su, Genco Erkal, Ti- mur Selçuk, Fazıl Hüsmi Dağlarca yakın dostlan oldu. Seksen yıla yaklaşan ömûr "Klasik Batı müziğini de halk müziği- u de çok severim. İyi konserteri kaçı- rmam. Bu müziği. >ani klasik Batı müzi- ğini ne zaman sevmeye başladığımı ha- tniamıyonıtn. Çok eskiden olmah. Beet- hoven, Mozart en se»diğim besteciler. Operaya da giderim, ama çok zevk aldığımı söyleyemem..." 12 E> lül sonrasında evinin kapılannı, ünlü "Aydınlar Dflekçesi" için toplanan Aziz Nesin ve arkadaşlanna açtı. Onla- ra kendi elleriyle çörekler, kurabiyeler ikram etti. Necla Fertan'a, Gencay Gür- soy'a. Hüsnü Göksel'e. Gündüz Vas- saPa. Yaşı bır parça ılerlemiş olsa da ınanı- Imaz bır gençlik rüzganyla katıldı SHP ılçe toplantılanna. Yaşamını. bilinçli bir 'cumhiıriyet yurttaşı'nın sadelığıyle sür- dürdü. 1993 onun için, ömrünün sayılı acılı yıllanndan biri oldu. Oğlu gibi sevdiği Üğur \lumcu\u ka>bettı. Sıvas olay- lannı yaşadı ve gözlerindeki rahatsızlık nedeniyle gazetesini rahat okuyamaz oldu. 1994'te Refah'ın zaferi için ise şunlan söyiedi: . - "Ben iyi bir Müslümanım. Ama gös- termelik Müslümanlıktan da nefret ede- rinı. Laik bir cumhuriyetçi obnakla Müslüman olmak arasında hiçbir çetişki görmüyonmı. İster Türkçe okunsun ezan, ister Arapca; benim için fark et- mez. tkisini de seıerim. Benim laiklik an- layışım bodur..." Bunlan söylerken yüzü sonsuz birse- vecenlikle aydınlanıyordu. Seksen yıla yaklaşan ömründen kısa, küçük aynntılar sunabildiğjm Asiye Meliha, benım anamdır. Bütün analar gibi olağanüstüdür. Onun yaşamı da bütün analannki gibi büyük bir des- tandır. Bu küçük yazı. 'anneler günü'ndc. tüm analar için. tüm çocuklar adına bir tutam kır çiçeği olarak anamın elini öperken verilmek üzere yazıldı. Ayşegül Aldinç yeni kasetiyle 'mütevazı hedefler' yerine 'moda kurallan' yeğliyor 'Ryasanın kurallan bana göre şekillendi' CLTVIHUR CANBAZOĞLU Türk pop müzik pazannda sesinden çok görii- nüşüyle sivrilen gençlenn yaratüğı hareketliük ye- rini bıkJanlığa bırakırken 'deneyimli seslerin' az ti- rajlı ama kaL'teli çalışmalan ön plana çıkıyor. Bir lokomotif parçarun ardında sıralanan sekiz, dokuz doldurma şarkıyla ârvede yer arayan yeni isimleri iştahla yaratan medya, yine aynı iştahla >-iyip bitiri- yor. Bu toz duman arasında söyleyeceği daha fazla şeyi olanlar ise aradan sıynhp yine aynı silahlarla basanyı yakalıyor. Orneğin bugüne dek kendine "mütevazı hedefler' seçip gönlündeki şarkılan söy lemeye özen gösteren Ayşegül Aldinç. yeni kaseti "Alev Alev"le oyunu "moda kurallara" göre oynuyor. Artık her TV ka- nabnda Aldinç'le karşılaşmak olağan bir durum. Şüphesız, on beş yıldır sanatıyla atbaşı giden 'güzel kadın' imajından yararlanarak geniş kitlelere önce kendini, sonra da kafasının içini tanıtmaya çabab- yor Ayşegül Aldinç. Son dönemde "Aziz Ahmet" adlı TV dizisi ve "Ağnya Dönüş" adlı filmiyle de gündemde olan Aldinç, bundan böyle daha büyük oynayacağını beürtiyor. - Türk pop müzik piyasasında oyunu kuralına göre oynamak ne anlama geliyor? Uzun süre, şarkıcının kalitesi kaset satışlannda- ki başansma göre değerlendirilince bende tam tersi bir saplantı doğdu. Çok satacak ticari parçalar ye- rine daha niteükli ama daha az kitleye seslenen şarkılara yöneldim. Bir yandan kabteyi hedefler- ken diğer yandan piyasanın şartlanna direniyor- dum. Sonra gayet profesyonelce bakışla da kaliteb işler yapılabileceğine inandım; yeter ki seçtiğirjiz in- sanlar doğru olsun. O insanlarla doğru frekansı bulutıca her şey kolaylaşrnaya başladı, piyasanın kurallan da bana göre şekillendi. - Kasetin çalışmalanna girişirken Onno Tunç'la çauşacağımzdan otürii hayli he.vecanlıyduuz. Tunç'- un getirdiği fazlalık neydi, milyonluk tiraj hedefi kaçlarda kaldı? Artık milyonluk kasetler hayal; iki yüz bin satan kaset basanlı sayılıyor. Onno'ya gelince; tabii kali- tesi ve deneyimiyle kasete çok şeyler kattı. Ancak kasetin olumJu yarunı Onno Tunç'la sınırlamak benim sanatsai gebşimime ve diğer arkadaşlann emeklerine saygjsızlık olacaktır. - Söz Onno Tunç'tan açıbnışken kendisinin kasete adını veren Alev Alev adlı bestesh fe ilgili bir soylenti- yi aktarmak gerekiyor. Bu parçanın Seyyal Taner'- in Geu'yonım ve Aylin Li>aneli''nin de Sil Baştan ad- lanvla sesiendirdikleri bir Y unan bestesine çok ben- İnsanın yaşadıkça iyi yapabileceği her şeyi bir arada sunma arzusundan doğuyor bu çaba. Benimki müzik ve sinemayla smırlanmış durumda. Bu çabalan hırs ya da rekabet gibi yönlere çekmek doğru değil bence. zediği iddia ediliyor... Hayır gerçekten bu parçayla hiçbir benzerliği yok 'Alev Alev'in. Belki Ispanyol ezgisi taşıdığı için böyle bir izlenim yaratmış olabilir. Üstelik Gipsy Kings de satın aldı parçayı. Benım müzik kulağım canavar gibidir. benzerbği hemen anlardım yoksa. - Dikkat çeken bir başka ayruıtı da kasette Tank Tarcan'ın fotoğrafının büyükçe kullanılmas). lar- can'a klipte de yer vermeyi düşünüyor musunuz? Plak şirketi böyle bir fotoğrafı koymamızı ıstedi. Tank da hoş çocuk aynca. Fotoğraf açısından ka- sette Tank'a büyük yer aynlmasında sakınca gör- medim. Birlikle seslendirdiğımiz Şimdi İkimiz ön plana çıkmadığı için diğer şarkılann klıplenne önem verdik. - Kasette insanların kulağına hemen yerleşen dörf. beş parça var. Bunlann arasında hangisinin başansı sürprizoldu? Omeğin ben "Hoppa"yı söylemek ıstememiştim. Şimdi "Alev Alev"den sonra o yükselmeye başladı. Bır süre sonra "Yanhşsıır ve "Al Beni" ön plana çıkacak. Pop müzik. bilindiği gibi kolay tüketmek için yapılıvor: bu nedenle şarkılan sırayla kullana- cağım. Buna rağmen yeni kasetin ne zaman çıka- cağinı sormaya başlayanlar var. İki yıldır kasetle yatıp kalkıyorum. çok yoruldum ama temmuzdan itibaren araştımıaya. beste seçmeye girişeceğjz. - Bu kez kaseti kimeemanetedeceksiniz? İki kaset arasını hayli uzak tutan şarkıcüardansınız. Dünyada bu süre bir, bir buçtık yd arasında değişirken stz ne- den iki yılı aşıyorsunuz? Yeni kaset ıçın kafamda bazı ısımler var ama bu pıyasada herkesın eşref saatini yakalamak zor. Kimi tatilde. kiminin başka işi oluyor. Doğru dürüst iş >apabilmek için de ekibi top- layıp uzun süre çalışmak gerekiyor. Bu nedenle be- nim kasetlerim iki buçuk yıllık çalışmalar sonucu bitivor ancak. - Yeni kasetle beraber sürekli TV ekranında gö- rünmeye başladınız. Hatta bu konuda Tansu Çilier'i bile alt ettiğinizle ilgili espriler yapıMı. TeJevizyon nasıl bir silah? Her konserde, her toplantıda insanlann şarkılan benımle birlikte söylediklerini göriiyorum. Bu ka- dar kısa sürede öğrenmelerinde TV'nin büyük payi var herhalde. Insanlanmız okuma tembeli ol- duğundan Türkiye'de televizyon çok çok önemli. Aynca TV her yere girmiş durumda. Bunu 'Taş- lann Sırn" adlı dizinin çekiminde fark ettim ve tüy- lerim ürperdi. Allah'tan cekim yaparken mağara evlerde çalışıyorduk. Mağarada televizyon \ardı; küçük kızlar 'Ayşegül Abîa TV'de fihnin gösterili- yor, beraber seyredeiim mi' dediler. Oturacak yer yok, televizyon var. İrkildim. - Sanat dünyasında Sezen Aksu, ZuhaJ Oleay. Füsun Önal, Nurseli İdiz, Ayşegül Aldinç gibi ünlü isimler birçok sanat dalı arasında gidip geu'yorlar. Siz bu aray ışı nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsanın yaşadıkça iyi yapabileceği her şevi bir arada sunma arzusundan doğuyor bu çaba. Be- nimki müzik ve sinemayla sınırlanmış durumda. Bu çabalan hırs ya da rekabet gibi yönlere çekmek doğru değil bence. -Peki oyun gücünüz nasıl keşfedildi? Önce fiziğimden ötürü beni keşfettiler. sonra in- san malzememin zenginliği dikkat çektı. Küçüklü- ğümden beri sanatın içindeyim ben. bu işler ana- dan doğma oluyor. zorlamayla bir yere vanlmıyor tabii ki. - Sinemaya da değinelim. İstanbul Lluslararası Rlm Festivali'ne katılan \e başrollerinden birini pay- laştığınız "Ağrıya Dönüş" ideolojisiyle kitabından yararlanılan Haluk Şahin'in ana mesajın tersineçev- rildiği iddiasi) la ola\ film haline geldi. Tunca Yön- der'in >önertiği film, eğer gösterime girebilirse, hayli tarttşmaya neden olacak. Siz Ağrıya Dönüş'ü nasıl değerlendiriyorsunuz? Biryıl ara vererek çektiğımiz bir film bu. Sorunlu bir setti; önüne metin geliyor, o yoğun lempoda ne- yin ne olduğunu pek anlamıyorsun. Ancak filmi seyredince rahatsız aynldım salondan. Haluk Şa- hin'e hak veriyorum. tutarsız bir film bence "Ağn- ya Dönüş". - "Aziz Ahmet" adlı dizideki Ceyda rolünüz dik- kat çekti. On ikinci bölümüne ulaşan diziyi herkes sıradan bulsa da izlemeden edemiyor. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? Son derece basit öykü; daha önce de defalarca işlenmiş. Ama senaryoyu yazan Uğur'un (Yücel) oyuncuian iyi seçmiş oünasının. insanlann rolleri- ne iyi asılmalan sonucu bu başan geldı. Şu anda kesinleşmese de yedi bölüm daha çekılmesi plan- lanıvor. PENAL1T MEMET BAYDUR Köylölüğün Anatomisi Sb'ng'i sever misirtiz? Hani şu çok ünlü pop müzik şar- kıcısı. Zamanımızın birçok pop müzisyeni gibi siyasal bilinci gelişmiş, ilerici bir insan. Irk ayrımına karşı, sava- şa karşı konserlerde baş köşededir hep. AIDS hastaları yararına, açlıktan ölen çocuklar yararına verilen konser- lere koşar, para pul istemeden çalar. işçi kökenlidir, yoksul bir ailenin çocuğudur ve artık çok zengindir. Ge- çen yıllarda, uğraşlarına bir yenisi eklendi Sting'in. Bre- zilya'mn yağmur ormanlarında, tropik ormanlarda ya- şayan on sekiz kabileyi korumak. Amazonlar'da yaşa- yan bu insanları korumak, o tropik ormanları korumak demektir. Binlerce hektar orman hızla yok oluyor Brezil- ya'da. Çokuluslu şirketler; kültür, bitki örtüsü, kabile, in- sanlık filan dinlemeden yeryüzünün en büyük yeşilliğini hızla çöle dönüştürüyorlar. Binlerce kilometre uzakta yaşayan insanları da olumsuz etkileyen zincirleme çir- kinlikler yığılıyor dünyanın üstüne. Sting ve sevgi/isi Trudie Slyler, dolar hesabıyla kırk kere milyoner olmalarına rağmen, işi gücü bırakıp, bu Amazon kabileleriyle dostluk kurdular. Aylarca o tropik yağmur ormanlarında yaşadılar. Dünyanın gözü onlara, onlarla birlikte de, ister istemez orada yaşayan insanla- ra çevrildi doğal olarak. Basınıyla, televizyonuyla olup biteni yakından izlemeye başladı herkes. Amazon ormanlarının derinliklerinde yaşayan on se- kiz kabilenin en büyüğü Kayapo kabilesi. Şefleri de dün- ya tatlısı bir Kızılderili: Reis Raoni. Neredeyseçırılçıplak dolaşan, gövdesini süsleyen çeşitli takıların yanı sıra alt dudağın içine takılan yuvarlak bir tahta parçası sayesin- de, bu dudağı, çapı neredeyse on santimetrelik bir daire oluncaya kadar genişletmiş bir insan Reis Raoni. Bütün kabile ve diğer küçük kabilelerin şefleri, savaşçılar, ka- dınlar, çocuklar, hep beraber Sting ile Trudie'nin çevre- sinde birleşiyorlar. Sting ile Trudie, lüks içinde (ne demekse?) yaşaya- caklarına, akıllarını, enerjilerini, paralarını, zamanlannı bu insanları ve onlann yaşadıkları ormanları korumak için harcıyorlar. Çevre kirlenmesi, kanunsuz kuralsız ahlaksız orman katliamı, Kızılderili kültürünün önemi ve korunması üzerine düzenlenen basıntoplantılarıyapılı- yor. Bu toplantılar Amazon nehrinın kıyılarında, tropik ormanın içinde yapılıyor. Amerikalı. Ingiliz, Fransız, Al- man basını, dergiler, televizyon kanalları oralara muha- birlerini göndermek zorunda kalıyorlar. Sting, genç in- sanlann çok sevdiği, önemsediği bir insan Fotoğrafları, söyledikleri gazete tirajlarını arttırıyor Reis Raoni hep Sting'in yanıbaşında, mutlu Ormanı kurîarma kampanyası tutuyor. Yerlilere yar- dım yağmaya başlıyor. Yazılar, röportajlar, söyleşiler, açıkoturumlar... düzenleniyor. Bir de büyük bir stad- yumda büyük bir pop konseri elbette. Bir Yağmur Orma- nı Vakfı kuruyor Sting. Bu büyük paranın iyi yönlendiril- mesi için gerekli. Vakfın parasal gücü büyük boyutlara ulaşıyor. Sonra bir gün.. Sonra bir gün Sting ile Trudie korkutucu bir şeyin farkı- na varıyorlar. Onlar, Amazon ormanını ve orada binler- ce yıldır yaşayan yerlileri emperyalizmin pençesinden kurtarmaya çalışırken, kurtarmaya çalıştıkları yerliler, Avrupadaki büyük mobilya şirketleriyle gizlice anlaş- mışlar bile! Kayapokabilesi, Reis Raoni'nin liderliğinde, kendi elleriyle ormandan kestikleri on beş milyon dolar değerinde binlerce abanoz ağacını Avrupalı mobilyacı- lara satmışlar bile! Bütün bu anlaşmalardan ve satıştan ve ödemelerden Sting'in ve Trudie'nin haberi yok. Bir tarafta Amerika destekli Brezilya şirketlerinin başlatttğı orman yağmasını durdurmaya çalışan, işçi sınıfı kökenli iki ünlü ve zengin insan; öte yanda kurtarmak istedikleri insanların büyük mobilya trösttehyle yaptığı gizli anlaş- malar. Sonuç: Binlerce ağacın, aynı ormanda binlerce yıldır yaşayan insanlar tarafından kesilip satılması. Bu yetmi- yormuş gibi, büyük basın organları Amerika ve Avrupa- daki magazin yayınlarında Yağmur Ormanı Vakfı'nı ve Sting'i üçkâğıtçılıkla suçlamaya başlıyorlar. Sonunda 'abanoz ağacı anlaşması'run Sting'den habersiz, Kaya- po kabilesinin ileri gelenleri ile Avrupalı mobilyacılar arasında yapıldığı anlaşılıyor. Bu seferaynı boyalı basın %ting ile hafitten dalga geçmeye başlıyor. Bir kez daha yoksulları korumak, yardım etmek isteyen bir idealistle; yardım edilmek istenen yoksulların karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Trajikomikbirhikâye. Kimi- leri bu işin sosyo-ekonomik açıklamasına girişebilir. Psiko-antropolojik bazı tezler de ileri sürülebilir ama de- ğişmez bir gerçek kırıntısı var ortada- Kayapo kabilesi bin yıldır içinde yaşadığı ormanı kesip yabancılara satı- yor, Kendi atardamarını kesiyor ve bu işi kendilerine hayatta kalmaları için yardım etmek isteyen iki insanın arkasından dolap-dümen çevirerek yapıyor. Sting ile Trudie bu işeçokkırılmışlar. Yürekleri, düşle- ri kırılmış. Gülünç duruma düşmüşler, alay konusu o\- muşlar ama uğraşlarından vazgeçmemişler. İnsanlara küsebilirsiniz ama bir ormana küsmek insanlığa sığ- maz. Bu iki insanın çabalan sonucu, bugün Amazon or- manlarında isviçre büyüklüğünde bir parçanın yakılıp yıkılması engellendi. Brezilya. Avrupa büyüklüğünde bir memleket oysa. Sting'in Brezilya'da başına gelenler bana Türkiye'yi ve bizim köylümüzü düşündürdü nedense. Amazon or- manlarını; yalnızca büyük mobilya tröstlerinden, çoku- luslu şirketlerden, mafya-politikacı ilişkilerinden kay- naklanan çıkar hesaplarından değil, biraz da ormanın gerçek sahibi olan 'köylüier'den korumak gerekiyor ga- liba. Bu orman biterse, tükenirse, biraz da bu köylüler yüzünden bitip tükenecek. İşin trajikomik tarafı, orman biterse, ormanla birlikte o ormanı satan köylülerin de sonunun gelecek olması. Köylülüğün anatomisi üstüne uzun, derin, dalgın düşündürdü bu olay beni. Naif varsıl müzisyenler, kurnaz köylüler, şirketler, bankalar, ne ararsanız var işin içinde. Türkiye'de her yıl belirli aylar- da çıkan ve kimselerin kılını kıpırdatmayan orman yan- gınlarını düşündüm. Bilinç kirlenmesinin, çevre kirlen- mesinin kaynağı olduğunu düşündüm. O kadar çok dü- şündüm ki, giderek bir hindiye dönüşürken yakaladım kendimi. Oysa Reis Raoni, yakında bir gün, abanoz ağa- cından yontulmuş bir kuklaya dönüşecek. Bunu ben bili- yorum ama o biliyor mu bilmem. A BD 'de Türk sanatmüziği vakfı Kültür Servisi - Altan Ender Güzey"in Amenka da kurdugu "AEG Sema Vakfı"nın etkinlikleri sürüyor. Vakıf, yayımladığı ilk discte Hanende Meral Uğurlu ve saz arkadaşlan eşliğinde Itri. Sadullah Ağa, Tamburi Cemil Bey gibi klasik bestecilerin eserlerini seslendirdi. Türk sanat müziğini otantik yapısıyla korumayı amaçlav an vakıf. Nevv York'taEkim 1993'te Uğurlu ve aynı ekibin İcatıldığı iki konserdüzenledi. Vakfın kasetini yayımladığı konserde sanatçı; İsmail Etede Efendi, 3. Selim, Münir Nurettin Selçuk gibi bestecilerin eserlerini yorumladı. Taş plaklarda kalmış eserleri deyayımlayarak unutulmaktan kurtarmak istediklerini belirten Güzey. ABD'degeliştirilen bir yöntemle taş plaklann önce bir sıvıyla temizlendiğıni. sonra elektronik bır işlemden geçirilerek hemen hemen tüm cıartılann gjderildiğini anlattı. Vakfın hiçbirmaddi amacı olmadığını vurgulayan Güzey. klasik Türk müziğinin icra edilmeyen eserlerini sanat yaşamına katmak ve bilimsel müzik kitaplan yayımlamanın da hedefleri arasında yer aldığını belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle