27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13MAYİS1994CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 12 Martzede erkekle, 12 Eylülzede kadmın yasak ilişkisi: ÇÖZÜLMELER SUÎSGL ÇAPAN Cezmi Ersöz'ün 12 Eylül 1980 sonrasında yakm çevre- sinde yaşanan acılar ve kınk hayatlardan yola çıkarak yaz- dığı bır hikayesınden sinemava uyarlanan ve Yusuf KurçeıüT- ye, geride bıraktığnnız son İs- tanbul Fılm Festivali'nin Ulu- sal Yanşması'nda en iyi yönet- men ödülünü getiren "Çözül- meler", 12 Martzede bir erkekle 12 Eylülzede bir kadının. çevre baskısıyla çıkmaza saplanan ilişkilerinj hikaye ediyor. 'Boynuz kulağı geçer' Erkek, çok bildik, tanıdık bır karakter diyebileceğimiz. kısa- ca 68 kuşağına mensup Uğur (Tarık Akan), 12 Mart darbe- sinden nasibini aldıktan sonra 12 Eyliil'ü de yaşamış. zor da olsa 1980'lerin düzenine ve 'yükselen yeni değerlere' ayak uydurup zamanla elınden yük- lü paralar geçen bır muhasebeci olarak kıyısından-köşesınden hayata sıkı sıkı tutunmuş, aslın- da yazar olmak isteyen bir ay- dın. Başta mislik bır huşu du- yuran ve fılm boyunca leıt mo- tif gibi hikayenin aralanna ser- pıştirilmiş tankat sahnesi de, kardeşiyle pek açık seçik ortaya çıkmayan ilişkisinin de ister is- temez yer alacağı, sürekli yaz- maya çalıştığj romanından, ka- rakteristik bir bölüm. Genç- liğinde düşünceleriyle etkıleyip yönlendirdiği. sonradan ağabe- yini revizyonıstlikle suçlayacak kadar 'boymızun kuJağı geçtiğT, solcu kardeşınin öldürülmesine sebep olduğu içın suçluluk du- yan Uğur'un, uzun süredirevlat acısına garkolmuş annesı ve ba- basıyla da arası açıktır bu ne- denle. Köşeyi dönmüşeski voldaş Aile kapısırun üstüne kapa- aldığı Uğur. kardeşınin ölü- münden onu sorumlu tutan kırgın ve dargın annesi-baba- sınca dışlanrnıştır. Kansından da aynlmak üzeredir, sıkça Te- kel 2000 sigarasını tüttürerek, medyarun ülkenin kültür-sana- tını nasıl yozlaştınp yüzeysel- leştirdiğine ilişkin yarenlik etti- ği eski arkadaşlanyla Sıraselvi- ler-Andon gibi barlardaki rakı tüketimine katkıda bulunur. dünyanın gjdişıne. komüniz- min bitişine ve edebiyattaki ge- lişrrietere yönelik, muhasebeci- den çok bir entelektüele yakı- şan görüşler beyan eder. çalıştı- ğı yerde bir türlü paralan öden- meyenlerden yana tavır koy- masırun karşıbğını dayak yive- rek görür, bır otelde Tnodası geçmiş bohem tarzda' yaşamayı sürdürür, eski arkadaşlannın kanlanna Cakılıp ayartır ve 'özel teşebbûs saflarında' yer alarak köşeyi dönmüş eski yol- daşı, yeni zengın ışadamı Savaş Dincel'in cazip önerisini kabul ederek onun muhasebeciliğini üstlenir. Cumhuriyet'te çalışan, genç- lik arkadaşı, 'eski tüfek' gazete- ci Tıınca Yönder'ın eleştirilerine NursdHdiz Tarık Akfln 'Aslolanhayatür!' i •5 • Savrulup sürüklenirken birbirlerine tutunarak aşkı keşfeden, çevre baskısının ve önyargılann çıkmaza getirdiği bir yasak ilişkinin kahramanlannı Tank Akan'la Nurseli İdiz'in canlandırdığı. Yusuf Kurçenli'nin son fılmi, 12 Eylül filmlerinin yeni bir uzantısı. ÇÖZÜI m e l e r / Yönetmen ve Senaryo: Yısuf Kurçenli/ Kamera: Colin Mounier/ Müzik: Cem fcllz/ Oyuncular: Tarık Akan, Nurseli fdiz, Savaş Dinçel, Tunca Yönder, ÖmerÇolakoğlu, Duygu Ankara, OlgunŞimşek, Kutay Köktiirk, İsmail HakkıŞen, TomrisOğuzalp /1994Türkfıİmi (...) Beyoğlu Lale, Bakırköy Avşar sinemalannda. de açıktır, tavsıyelerıne de... Uğur'un, sıyasal suçtan hüküm gıyip hapse düşmüş başka bir arkadaşının (Ömer Çolakoğlu) kansı NihaJ (Nurseli İdiz) de. fılmin çözülmenin, parçalan- manın eşiğine gelmiş. sakin ve dıngin maskesinin altında. her an boraya dönüşebilecek bü- yük fırtınalara gebe, sorunlu, tedırgin kadın kahramanıdır. Kayınpederi ve kayınvaldesiyle hanım hanımak ve kesinkes bırtakım saatlere-uğraşlara sıkıştınlmış, durgun. ama zor- lu, yıpratıcı bir hayat süren, mutsuz, umarsız Nihal, bir yan- dan her açık ya da kapalı görüş için kocasınm yattığı hapisha- nenin müdavimi kesılıp içerde- kı çocuklannın haklannı sa- vunmak amacıyla aıleler tarafı- ndan kurulmuş derneklerde çalışırken, öte yandan kayınpe- deriyle yemek üstü. ıddialı tavla panilennde zar sallayıp İngılız- ce kurslanna giderek kendisini geliştirmeye çabalıyor. Liseli âşıklar gibi... Baskı döneminin geürdiği or- tak aa ve kahırlarla yakinlaşıp Kuruçeşme parkında liseli âşık- lar gibi buluşarak sevda limaru- nademirleyen UğurveNihal'in bırbirlenne sığınması, çok geç- meden ahlaki değerlerin ve çev- re baskısının duvarlanna çar- parak telef olmaya doğru gidi- yor. Tutuklu aileleri dayanışma derneğı etkınliklerinden ötürü bir ara içeri alınan, aşkı nede- niyle zührevı hastalıklar hasta- nesine bile postalanan, hep bir yerlere yetışmeliyim telaşında- kı, aklıyla duygulan ikı parça olmuş Nihal. bir süre Uğur'la görüşmemeyi denıyorsa da, martı sesleri eşliğındeki. balık ve şaraplı aşk buluşmalanrun yeniden başlaması kaçınılmaz- dır Son tahlilde ahlak kazanır Otelden aynlıp önce gazeteci dostunda bir süre kalarak daha sonra bir ressam atölyesinde Nihal'le beraber olan Uğur, kardeşinin mezannı ziyaret ederken rastladığı annesiyle ba- basının gönlünü almaya, ken- dısını bağışlatmaya uğraşırken, yakında çıkacak olan af haber- lerinın heyecanlandırdığı Nihal de. olanı-biteni kocasına anla- tan bir mektup yazmaya girişir. Nerdeyse tüm geçmişıni bir ba- vula tıkıştınp kendilerini kim- senın rahatsız edip sorgulama- yacağı bir meçhule doğru git- meye hazırlanan Nihal. tam çemberini kınp Uğur'la İstan- bul dışma yollanmaya hazı- rlanırken, gelen bir ha'berle ah- laki seçimini son anda yapıyor, Yeşilköy Havaalanı'nda. Sınanmışköklii dostluklar Sınanmış köklü dostluklar- dan ortak acılara, maddı- manevı baskılardan ahlaki yar- gılara ve her şeye kadir aşka ka- dar, bildik temalan ve tanıdık kahramanlanyla "Çözülmeter" den yayılan titreşimlere ilgısiz kalmak ne mümkün? Ne var ki fılmin anlatımırun ortalama bir düzey tutturmaktan öteyegeçe- medıği. toplumsal-sıyasal çağnşımlarm genelde iki-üç dı- yalogla sınırlı kaldığı, günü- müzün gazete sayfalanna yan- sımış kimi güncel anekdotlarla beslenmiş ilgınç gözlemleriyle renklendirilmiş öykünün (baş- takı polis coplannın çalıştığı Sultanahmet'tekı antisiyonist gösten, patronun emriyle işye- rinde uygulanan, Japon usulü, bırlik-bağlıhk tazeleyıci marş- sabah duası faslı, biraz Zülfİi Livaneli'nin "Sis"ini anıştıran, sürekli geriye dönüşlerle verilen gizemli tankat ayinı sahneleri. vb) yeterince işlenemedıği de söylenebilır. Uğur'un ölen kar- deşiyle ılişkisindeki dramın da belirgın biçimde netlık kazan- madığı fîlmın, 'savrulup sürük- lenirken birbirlerine tutunarak aşkı keşfeden' kahramanlan- nın, genelde dennlemesine ge- liştirilip zenginleştirilemedıği de ıleri sürülebilir. 12 eylül filmlerininseçkin bir uzantısı... Colin Mounier'nın görüntü çalışması, çevre-mekan seçimi ve kullanımı, 12 Eylül sonrasın- da 1980'li yıllardan acı ve kahır çekmiş insan manzaralan üs- tünde odaklanan hikayesi. kuş- kusuz erdemlerinın kusurlannı örtbas ettiği. belirgin bır duyar- lığı, yapış yapış duygusallığa düşmeden yakalamış bu Yusuf Kurçenli fılminin 'artı'lan. Kahramanlannın sevgi arayışı- na yönelmış ıç dünyalanndaki kargaşa ve karmaşayı. pek de- nnlemesine olmasa da, ınce in- ce gözlemlerle, özenli, içtenlıklı ve \alın bir anlatımla aktaran "Çözülmeler", 1980lerin sonla- nnda giderek akıma dönüşen 12 Eylül filmlerinin, yönetmen Kurçenli'nin üsiubuna ve çizgi- sine oturtulmuş, yeni ve izlen- meye değer bır uzanüsı sayıla- bılir. Yakın geçmışimize dam- gasını vurrnuş bir baskı dö- nemının ezip parçalayıp yozlaş- tırdığı ınsan ve çevre manzara- lannı, eski bir solcu-muhasebe- ciyle kocası hapisteki. sorunlu mutsuz bir kadının yasak aşkı çerçevesinde görüntüleyen bu filmdeki oyuncu seçimi de, doğ- rusu tartışmaya açık! "Karart- ma Geceleri"nin yönelmenin- den. "Çözülmeler"dendaha ba- şanlı fılmler bekliyoruz. 70'ine merdiven dayamış John Schlesinger'den sıra işi bir aşk ve casusluk öyküsü... 33 yıl önce. dönemin parlak ABD Başkanı Kennedy'nin. birkaç günlüğüne. resmi bır zi- yaret için 'soğuk savaşın başkenti'ne ayak bastığında. kendisini karşılayan Berlinhİere "Ben de bir tkriinliyim!'" deyişi tanhe geçmişti. Çeşitli aralarla naçizane yaklaşık bir yıla yakın bu kentte yaşadığım için, rahathkla ben de bir Berlinliyim diyebilirim bu hesapça. Hem zaten biz Türklere çok şey ifade etmez mi Berlin öteden beri; 150 bini aşan nüfusu. Kreuzberg'i, fılm festivali ve doğuyla batıyı ayıran duvanyla? Galiplenn uzun süre dörde Berlin'de geçrnişle MaSUIIKThc Innocent) Yönetmen: John Schlesinger / Senaryo: Ian McEwan / Kamera: Dietrich Lohmann / Müzik: Gerald Couriet / Oyuncular: Anthony Hopkins, Isabella Rossellini. Campbell Scott, Hart Bochner, RonaldRitsche/1993 ABD(StandartFilm) Beyoğlu Alkazar- Avrupa sinemasında. ve 6 ilk aşk'la yeniden yüz yüze gelmekbölerek kendi borulannı öttürdükleri savaş son- rası dönemde yıllar yılı. Amerikan. İngiliz. Fransız ve Sovyetler'in kendi bölgelerini kontrol ettiklen ve kıyasıya bır ıstıhbarat ve casusluk et- kinliklerine sahne olagelen Berlin'degeçen "Ma- sum" fılmıne, Berlin sempatımiz nedenıyle biraz geakmış tarafından, ama koşar adım yollandık (Berlin sevgisi deyince, Wim Wenders"ın Berlin üstünde uçuşan meleklenn gözünden bu kenti seyrettirdiği "Arzunun Kanatlan" akla düşüyor kendiliğinden). 1989'un sonlannda ünlü Berlin Duvan'nın yıkıldığı gün başlayan John Schlesinger'ın "The Innocent - Masum"u, uzunca bır geçmişe dönü- şün fılmi. Aynı zamanda geçmişle yüz yüze geli- nen bir hesaplaşmanın. yıllann ötesinde kalmış \ eközlenmiş, eski bir aşkın, romantik.dramatık ve nostaljik fılmi de sayılabilir. Biraz da cinayet ve casusluk serüveni tabii. Hikayenin dekonınu da her ülkenin resmi olarak banşı sürdürdüğü, anlaşmalara sadık kalarak huzuru sağlamaya çalıştığı, ancak birbirlerine duyulan güvensizlik sonucu bütün istihbarat birimlerinın amansızca bir mücadeleye gıriştiği, soğuk savaşın derinden derine tüm hızıyla ve yoğunluğuyla duyum- sandığı, kınk dökük, işgal edilmiş, tedırgin ve karaniık bir Berlin kenti oluştunıyor. Yıkım sonrasında, duvardan kopartılıp par- çalanmış taş parçacıklannın. özellikle Berlinli Türk vatandaşlar eliyle hediyelik eşya gibi al- lanıp pullanıp satılarak nostalji ticaretine dö- nüştüriilmesine de tanık olduğumuz Berlin'e, Sovyetler Bırliği'nde uygulanagelen komünız- min iflasına ve 73 yıllık-Sovyetler'in dağılmasına yol açacak birtakım tanhsel dönüşümlere gebe ve duvann yıkılmak üzere olduğu. o karmaşık günlerde geri dönüyor Leonard (Campbell Scott) filmde. Ve Amerikalılarla çalıştığı, I955'in Berlini'ne yollanıyor anılarında. Çekıngen. sessiz ve bakir Ingiliz istihbaratçı Leonard'ın geçmişine dönü- GOSTERIMDEKI FİLMLERİIU DEGERLEIUDIRILMESI • • Çözülmeler / Yusuf Kurçenli • M. Butterfly / David Cronenberg • Masum / The Innocent / John Schlesınger •k Kadın Istemese de / Man Troubte / Bob Rafelson * * * Jambon Jambon / Jamon Jamon / Bıgas Luna •k-k-k Elveda Carıyem / Bavvang Bieji / Chen Kaıge •k içimızdekı Yabancı / A Stranger Among Us / Sıdney Lumet • Casus ve Çocuk Bezı / Undercover Blues / Herbert Ross * Pelikan Dosyası / The Pelican Brie< / Alan J Pakula •k-k Seks Hakkında Oğrenmek Istedığınız / Everyihing You Aiways Wantedto.../ Woody Allen Bugün gösterime girenler: Kirli Tatıl / Dirty Weekend / Mıchael VVınner, Beethoven 2 / Ivan Reıtman şünü hikaye eden ve uzaktan uzağa yakınlarda seyrettiğimiz "Günden Kalanlar"ı anımsatan "Masum"'da, Anthony Hop- kins'lc yaşlandıkça gitgide an- nesı Ingrid Bergman'a benzeyen Isabella Rossellinı gibi ilgisiz kalınamayacak oyuncular var. Ian McEvvan'ın kendı eserin- den senaryosunu yazdığı. bır aşk ve hıyanet çeşitlemesı niteli- ğindeki "Masum", Leonard'ın gayretkeş Amerikalı Glass'ın (Anthony Hopkms) emrinde çalışıp Sovyetler'in telefonlannı gizlice dınlemesi üstüne gelişen bir entnkava dayanıyor. Sov- yetler'in konuşmalannı kayde- dıp amirlerine ileten Leonard. İngiliz Konsolosluğu'nda çalı- şan Alman kızı Maria'ya (Isa- bella Rossellini) körkütük aşık oluyor ve Maria'nın kollannda hiçtatmadığımut- luluklan yaşıyor. Casusluk gerili- minden cinai bir aşk hikayesine dö- nüşen filmi John Schlesinger imzalamış. 1960'larda İngiliz Free Cinema akımına mensup, TV'den yetışmiş, "A Kind of Loying", "Yalancı Billy", "Dariıjıg" gibi fılmlenyle tanıdığımız, 1926 doğumlu yönetmen John Schlesinger, 1970'lerde kapağı attığı Hollyvvood'da da özeflikle "Geceyarısı Ko\bo- yu", "Vahşi Koşu - Marathon Man", "Yiadam Sousatzka" vb. gibi fılmlenyle başansını sürdür- müştu. 1990 yapımı "Pasifik Tepeleri"nden bu yana ılk kez adına rastladığımız, artık İngilız'den çok Amerikalı bir yönetmen de sayılabılecek Schle- sınger 'ham hum şaralop - el çabukluğu marifet' yöntemıyle ve ünlü oyuncularla tezgahladığı "Masum"da sıradan bir iş çıkarmış. İngiliz Leonard'ı fena halde baştan çıkaran ve uyanık Amerikalı istihbaratçı Glass'ın da gizli- den gızliye sevdalandığı güzel Alman Mana'nın casus olup olmadığı sorusuyla gelişerek. savaş sonrası Berlin dekorunda geçenfilmde.kime ni- yet, kiırle kısmet bır sonuç bekliyor bakır aşık Leonard'ı. Uzun yıllar sonra, fınalde, Amerikalı Glass'la evlenmek durumunda kalıp çoluk ço- cuğa kanşmış dul Maria'sma yeniden kavuşan Leonard'ın öyküsü. çok önemli \e anlamlı değil- se de rahallıkla ızlenen bir Anglo-Amerikan yapımı. Sartre'ı Anmak ATİLLABİRKtYE Bır yazarın, bır düşünürun anma etkınliklerı genellıkle 'yu- varlak' yıllarda, doğumunun ya da ölümünün yuvarlak yıldo- nümlerinde yapılır. Onuncu ölüm yılı gıbı, ellıncı doğum gunü, ölümünün yüzüncü yılı gıbı. O kışının ya dafılozofun düşünce- lerı, yaprtlan gündeme gelır. Yaptıkları, kültüre ve uygarltğa katkıları dıle getirilır, anımsaölır. Yırmıncı yüzyıl felsefesıne (edebıyatına da) damgasını vuran fılozoflardan bırı de kuşku- suz Jean-Paul Sartre'dır İkıncı Dünya Savaşı sonrasında Va- roluşçuluk'dıye tammlanan felsefesiyledünyayı sarsmış, 'bi- rey"\ ve 'aydın'\ felsefı bağlamda sorgulamıştır Bıreysel öz- gürlük, toplumsal özgürlük, yeni aydın, bağlanma, eylem ah- laki vb. kavramlan felsefesının ışığında tanımlamıştır Sartre Türkçede sık sık gündeme gelmiş, bırçok kıtabı yayı- mlanmış, düşünceleri tartışılmıştır Belkı bır süredır, Sartre Türkıye'nin düşünsel, kültürel veyazınsal gündemındeyeral- mamaktadır. Ne var ki, bırçok kıtabının Türkçe basımını da halıhazırda, kıtapçılarda bulmak olanaklıdır. Sartre'ı nıçın gündemdetutmamızın gerekırlığındenönce, teknık bırsoruna değinmek gerekir. Sartre'ın doğum tarıhı 21 Hazıran 1905; ölüm tarıhı ıse 15 Nısan 1980'dır. Yani, Sartre'ı anmak ve bu anma bağlamında gündeme ge- tirmenin 'yuvarlak' tarıhı yoktur. 1994 yılı, ölümünün on dör- düncü yılıdır -ki geçmiştır- ve doğumunun da seksen dordün- cüyılıdır. Kısacasöyiemekgerekirse 1994yılı 'anmak'\çmyu- varlak bir yıl değildir. Ancak 1994 yılı Sartre için bence anı- Iması gereken bir yıldır. Çünkü Sartre'ın Nobel Edebıyat ûdü- lü'nü reddedişinın otuzuncu yılıdır. Sartre'ın Nobel'i 'Birkurum halinegelmemekiçin' reddedi- şi, felsefesinde yöneldiği eylem ahlakının da yasama geçişi- dir. Yalnızca bu tavrı, onun eylem ahlakıyla örtüşmuş; haksızlıkların, sömürünun, savaşın, düşünceye ve ozgürluğe yapılan baskıların karşısında oluvermış, kendı sağlığını hıçe sayarak, aydın olarak gorevterini yerıne getırmeye uğraşmış; tepkisıni dile getırmış ve eyleme donüşturmuştür Kuşkusuz Sartre'ı gündeme getırırken, oncelıkle kıtaplarına yönelmek gerekir Sartre'ı okumak, kımılerıne eskımış gibi gelebılır Ancak bu doğru bır saptama değildir Çünkü Sartre'- ın felsefi ve yazınsal kımlığı hep 'açıktır Nıtekım Rotand Bart- hes'a göre yeniden keşfedılecek bır fılozof, kımılerıne gorey- se 21 yüzyılın Marks'ıdır. Geçen aylarda Yapı Kredı Yayı- nlan'rKJan "Sartre Sartre'ı Anlatıyor" (Çev Turhan llgaz) adlı kıtabı yayımlandı. Bu ınce kıtapta 1975 yılında yapılan daha once küçük bır kısmı bızde de yayımlanmış 'Yazınsal Dene- meler', (Çev: Bertan Onaran, Payel Yay. 1984) olan bir söyte- şi yer alıyor. Ktsaca da olsa onun dünyaya bakışına tanık ol- mak olanaklı. Özdemir İnce Kıtap Ekı nde bu kıtap çevresınde yazdığı yazıda (Cumhurıyet. 28.4 1994) Sartre'ın önemını vur- guluyor ve kıtabı "Sartre'la yeni tanışanlar ve bir kez daha okumak ısteyenler ıçın tam bır giriş kapısı'' olarak betıml lyor Özdemir Ince yazısında, bır başka 'yuvar/afc'yıla dıkkatçe- kerek, 1994ün Henri Lefebvre'ın 1944'teki tanımlamasından yola çıkarak 'Varoluşçuluğun' elhncı yılı olduğunu belirtıyor. (Kuşkusuz bu da bır 'anma' etkınlığı olabılır.) Ancak Sartre felsefesının Varoluşçuluk' diye tanımlan- masında hassas bır nokta var. Belkı de "Sartre'ın Varoluş- çuluğu" dememız daha doğru olur Ya da 'Marksıst Varoluş- çuluk.' Çünkü Sartre 'Varoluşçuluk' tanımını o gun ıçın kabul etmıştır. Seçtıği bır tanım değildir Ancak bır tanım yapmak gerekırse bunu kabul eder Çunkü asıl Marksızmde konak- lamıştır. Kendınden öncekı Varoluşçulardan Kierkegaard, özellikle de Heidegger gıbı fılozofların felsefesınden etkılen- miş, Varoluşçuluğun' ve psıkanalız' yontemının Marksızmın gelışmesıne yardımcı olacağını örte sürmustür Yaşamına ve düşünce evrenıne ılışkın daha kapsamlı bır kıtap da uzun yıllar bırlıkte yaşadığı Simone de Beauvoir ın kaleme aldığı "Veda Torenı ve Jean-Paul Sartre'la Soyleşı- ler"dır. (Varlık Yay. 1983). Bu kıtap da onun evrenıne 'gırış' ıçın başka bır kapıdır Romanları. denemeleri, oyunlan, felsefe ki- taplarıyla Sartre yeniden gündeme gelmelı; aydın kımliği, oluşturmaya çalıştığı 'Marksist Varoluşçuluğu' açımlanmalı ve özellikle de yeni kuşaklara tanıtılmalı. Özcesı, Sartre, bızım her zaman döne döne okuyabıleceğı- mız, hep bır ders' çıkarabıleceğımız bır fılozof. Gelın Sartreı yeniden keşfedelım... Yoldaş Madam Butterfly! 1964. kültür devriminın pat- lak vermesınden hemen önce. Kızıl Çin'in başkenti Pekin'- dekı Fransız Konsolosluğu'nda görevli Rene Gallimard (Jeremv Irons), Madam Butterfly opera- sında seyrettiğı Çınlı dı\a Song Liling - Shi Pei Pun'a (John Lo- ne) sevdalanır ve bütün yaşamı altüst olur bu ölümcül tutkuy- la... Gerçekten yaşanmış bir ola- ya davanan. David Henn Hwang'ın Batı'da ve bızde sah- nelenıp epe> ilgi görmüş oyu- nundan (Jeremy Irons'ın rolü- nü. İngiltere'de Anthony Hop- kins, bizde de Cünejt Türel üst- lenmıştı. anımsadığımız ka- danvla) uyarlanmış "M. Bırt- terf!>" son yıllarda fantastık sı- nemanın cağdaş ustalan ara- sına kanşmış Kanadalı yönet- men David Cronenberg'in son yapıtı. Bu filmde Kanadalı yönet- meni ılgilendıren, son bır yılını İstanbul'da geçiren olayın kah- ramanı Fransız diplomat Ber- nard Boursicot - Rene Galü- mard'ın trajık bir saplantıya dö- nüşerek tüm yaşamını değiş- tıren ölümcül tutkusu. Öteden ben karşı cinsle aşkı yücelten Batıyla. sevişmeyi sanata dö- nüşturegelmış Ooğu kültürü- nün. Amerikan yapımı. antiko- münıst bır melodramda karşı karşıya getirildiğı "M. But- terfl> ", "Olü İkizler - Dead Rin- gers", "Naked Lunch" gibi baş- \apıtlar gerçekleştıren yönet- men Cronenberg'in kendine özgü korku ve fantastik sine- masının, bilinen çızgisiyle ne kadar uyuştuğu bir yana, 20 yıl kadar süren, inişli-çıkışlı. yoğun bir tutkunun egemen olduğu. inanılması güç bır aşkı, köken- len. kültürleri. hayal güçleri ve cinsel fantezileri farklı birçıftin, ınanılmaz. olağanüstü, ama gerçek hikayesini anlatıyor. Fransız diplomaün 'kusursuz kadın'ı bulduğu. kültür devn- minin ürkütücü yobazlığının egemen olduğu. 1960'lann Kızıl Çım'nden, Mayıs 68'in toplum- sal ve siyasal sarsıntılannı aş- maya uğraşan, özgürlük'.er ül- kesi Fransa'ya kadar uzanan, sınır tanımaz bır aşkla tutuldu- ğu Çinlı diva. l960"lann sonun- da Çın adına casusluk yapar- ken Paris'te suçüstü yakalanı- yor. Ve diplomat kahramanı- mız, inişli-çıkışlı. tutkulu bir aşkla bağlandığı. onca yıldır se- viştıği kadının aslında erkek ol- duğunu. duruşmada öğrenıyor. İnanılır gibi değil. Hamıle kalıp dıplomattan bir de çocuk do- ğurduğuna bıle ınandırmıştır operacı John Lone, üstüne üst- lük. Doğulu kadını bü\üleyici ve gizemli bularak sıradışı bır tutku ılişkisine kendıni bütü- nüyle kaptıran Gallimard - Irons. kuşkusuz bu metamor- foz çeşıtlemesi-melodramın ana motoru. "Son İmparator" John Lone da. kadınsılaştınlmış gö- rünüşüyle etkıleyici bir 'özel efekt' gibi bu iticı ve ınanılmaz ö>küyü çekilir kılma>a uğraşı- vor. Doğu-Batı hakkında fılo- zofça laf sıkarak. Yıllarca seviş- tığının kadın değıl. erkek oldu- ğunu anlamayacak kadar değı- şime uğramış Gallimard - Irons'ın aşkını anlayabılmek neyse de. kabul edebilmek doğ- rusu hayli güç. Ve işte "M. But- terfly"ın kusuru, zayıflığı ve ıtı- alığı de bu noktada yoğunlaşı- yor. Cronenberg. fılmin sonunda. Gallimard - Irons'ın hapısha- nede tutuklulara oynadığı, ken- di yaşamını aktaran~sessiz oyu- nu, "hah işte Cronenberg bu" dedırten, bol kanlı bir intihar sahnesıyle noktalıyor, aynayla boğazını kesen Gallimard - Irons'ın dramatik sona. ancak göstenşh \e albenıli bır Holly- wood üstün yapımı böyle Ame- rikanvan bir finalle venlebilir görüşünü doğruluyor. Yıllar öncesinden kahin gibi AIDS'i haberleyen filmler çe- ken. 'beden, nıh, be>in ve cinsd- lik takıntıiı' fılmlenyie özel ha>- ranlar edınen. korku-fantastik ustası Cronenberg'ın bir 'değişi- mi' aktaran bu son fılminden çıkışta duyulan tepki şaşkınlık oluyor. Her ne kadar Madam Butterfly operasından hıç hoş- lanmasam da, Da\id Henry Hvvang'ın oyunundan uyar- lanmış bu son Cronenberg fil- mini ilgıyle seyrettiğimi ıtiraf edeyim. Ne var ki alttan alta ya- yılan iticilik duygusuna. Cro- nenberg'in bu kez 'aşkın kimya- sına' çevrilmış yetkın kamerası ve görsel ustalığı bile engel ola- mıyor, 'soğuk ve aristokrat' Je- rem> Irons hayranlannın yıne de görmeden edemeveceğı "M. Butterfly", son tahlilde David Cronenberg tutkunlannın da es gecemeyeceğı bir fılm yine de.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle