Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13MAYİS1994CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
12 Martzede erkekle, 12 Eylülzede kadmın yasak ilişkisi: ÇÖZÜLMELER
SUÎSGL ÇAPAN
Cezmi Ersöz'ün 12 Eylül
1980 sonrasında yakm çevre-
sinde yaşanan acılar ve kınk
hayatlardan yola çıkarak yaz-
dığı bır hikayesınden sinemava
uyarlanan ve Yusuf KurçeıüT-
ye, geride bıraktığnnız son İs-
tanbul Fılm Festivali'nin Ulu-
sal Yanşması'nda en iyi yönet-
men ödülünü getiren "Çözül-
meler", 12 Martzede bir erkekle
12 Eylülzede bir kadının. çevre
baskısıyla çıkmaza saplanan
ilişkilerinj hikaye ediyor.
'Boynuz kulağı geçer'
Erkek, çok bildik, tanıdık bır
karakter diyebileceğimiz. kısa-
ca 68 kuşağına mensup Uğur
(Tarık Akan), 12 Mart darbe-
sinden nasibini aldıktan sonra
12 Eyliil'ü de yaşamış. zor da
olsa 1980'lerin düzenine ve
'yükselen yeni değerlere' ayak
uydurup zamanla elınden yük-
lü paralar geçen bır muhasebeci
olarak kıyısından-köşesınden
hayata sıkı sıkı tutunmuş, aslın-
da yazar olmak isteyen bir ay-
dın. Başta mislik bır huşu du-
yuran ve fılm boyunca leıt mo-
tif gibi hikayenin aralanna ser-
pıştirilmiş tankat sahnesi de,
kardeşiyle pek açık seçik ortaya
çıkmayan ilişkisinin de ister is-
temez yer alacağı, sürekli yaz-
maya çalıştığj romanından, ka-
rakteristik bir bölüm. Genç-
liğinde düşünceleriyle etkıleyip
yönlendirdiği. sonradan ağabe-
yini revizyonıstlikle suçlayacak
kadar 'boymızun kuJağı geçtiğT,
solcu kardeşınin öldürülmesine
sebep olduğu içın suçluluk du-
yan Uğur'un, uzun süredirevlat
acısına garkolmuş annesı ve ba-
basıyla da arası açıktır bu ne-
denle.
Köşeyi dönmüşeski voldaş
Aile kapısırun üstüne kapa-
aldığı Uğur. kardeşınin ölü-
münden onu sorumlu tutan
kırgın ve dargın annesi-baba-
sınca dışlanrnıştır. Kansından
da aynlmak üzeredir, sıkça Te-
kel 2000 sigarasını tüttürerek,
medyarun ülkenin kültür-sana-
tını nasıl yozlaştınp yüzeysel-
leştirdiğine ilişkin yarenlik etti-
ği eski arkadaşlanyla Sıraselvi-
ler-Andon gibi barlardaki rakı
tüketimine katkıda bulunur.
dünyanın gjdişıne. komüniz-
min bitişine ve edebiyattaki ge-
lişrrietere yönelik, muhasebeci-
den çok bir entelektüele yakı-
şan görüşler beyan eder. çalıştı-
ğı yerde bir türlü paralan öden-
meyenlerden yana tavır koy-
masırun karşıbğını dayak yive-
rek görür, bır otelde Tnodası
geçmiş bohem tarzda' yaşamayı
sürdürür, eski arkadaşlannın
kanlanna Cakılıp ayartır ve
'özel teşebbûs saflarında' yer
alarak köşeyi dönmüş eski yol-
daşı, yeni zengın ışadamı Savaş
Dincel'in cazip önerisini kabul
ederek onun muhasebeciliğini
üstlenir.
Cumhuriyet'te çalışan, genç-
lik arkadaşı, 'eski tüfek' gazete-
ci Tıınca Yönder'ın eleştirilerine
NursdHdiz Tarık Akfln
'Aslolanhayatür!'
i
•5
• Savrulup
sürüklenirken
birbirlerine
tutunarak aşkı
keşfeden, çevre
baskısının ve
önyargılann
çıkmaza getirdiği
bir yasak ilişkinin
kahramanlannı
Tank Akan'la
Nurseli İdiz'in
canlandırdığı.
Yusuf Kurçenli'nin
son fılmi, 12 Eylül
filmlerinin yeni bir
uzantısı.
ÇÖZÜI m e l e r / Yönetmen ve Senaryo: Yısuf Kurçenli/ Kamera: Colin
Mounier/ Müzik: Cem fcllz/ Oyuncular: Tarık Akan, Nurseli fdiz, Savaş
Dinçel, Tunca Yönder, ÖmerÇolakoğlu, Duygu Ankara, OlgunŞimşek,
Kutay Köktiirk, İsmail HakkıŞen, TomrisOğuzalp /1994Türkfıİmi (...)
Beyoğlu Lale, Bakırköy Avşar sinemalannda.
de açıktır, tavsıyelerıne de...
Uğur'un, sıyasal suçtan hüküm
gıyip hapse düşmüş başka bir
arkadaşının (Ömer Çolakoğlu)
kansı NihaJ (Nurseli İdiz) de.
fılmin çözülmenin, parçalan-
manın eşiğine gelmiş. sakin ve
dıngin maskesinin altında. her
an boraya dönüşebilecek bü-
yük fırtınalara gebe, sorunlu,
tedırgin kadın kahramanıdır.
Kayınpederi ve kayınvaldesiyle
hanım hanımak ve kesinkes
bırtakım saatlere-uğraşlara
sıkıştınlmış, durgun. ama zor-
lu, yıpratıcı bir hayat süren,
mutsuz, umarsız Nihal, bir yan-
dan her açık ya da kapalı görüş
için kocasınm yattığı hapisha-
nenin müdavimi kesılıp içerde-
kı çocuklannın haklannı sa-
vunmak amacıyla aıleler tarafı-
ndan kurulmuş derneklerde
çalışırken, öte yandan kayınpe-
deriyle yemek üstü. ıddialı tavla
panilennde zar sallayıp İngılız-
ce kurslanna giderek kendisini
geliştirmeye çabalıyor.
Liseli âşıklar gibi...
Baskı döneminin geürdiği or-
tak aa ve kahırlarla yakinlaşıp
Kuruçeşme parkında liseli âşık-
lar gibi buluşarak sevda limaru-
nademirleyen UğurveNihal'in
bırbirlenne sığınması, çok geç-
meden ahlaki değerlerin ve çev-
re baskısının duvarlanna çar-
parak telef olmaya doğru gidi-
yor.
Tutuklu aileleri dayanışma
derneğı etkınliklerinden ötürü
bir ara içeri alınan, aşkı nede-
niyle zührevı hastalıklar hasta-
nesine bile postalanan, hep bir
yerlere yetışmeliyim telaşında-
kı, aklıyla duygulan ikı parça
olmuş Nihal. bir süre Uğur'la
görüşmemeyi denıyorsa da,
martı sesleri eşliğındeki. balık
ve şaraplı aşk buluşmalanrun
yeniden başlaması kaçınılmaz-
dır
Son tahlilde ahlak kazanır
Otelden aynlıp önce gazeteci
dostunda bir süre kalarak daha
sonra bir ressam atölyesinde
Nihal'le beraber olan Uğur,
kardeşinin mezannı ziyaret
ederken rastladığı annesiyle ba-
basının gönlünü almaya, ken-
dısını bağışlatmaya uğraşırken,
yakında çıkacak olan af haber-
lerinın heyecanlandırdığı Nihal
de. olanı-biteni kocasına anla-
tan bir mektup yazmaya girişir.
Nerdeyse tüm geçmişıni bir ba-
vula tıkıştınp kendilerini kim-
senın rahatsız edip sorgulama-
yacağı bir meçhule doğru git-
meye hazırlanan Nihal. tam
çemberini kınp Uğur'la İstan-
bul dışma yollanmaya hazı-
rlanırken, gelen bir ha'berle ah-
laki seçimini son anda yapıyor,
Yeşilköy Havaalanı'nda.
Sınanmışköklii dostluklar
Sınanmış köklü dostluklar-
dan ortak acılara, maddı-
manevı baskılardan ahlaki yar-
gılara ve her şeye kadir aşka ka-
dar, bildik temalan ve tanıdık
kahramanlanyla "Çözülmeter"
den yayılan titreşimlere ilgısiz
kalmak ne mümkün? Ne var ki
fılmin anlatımırun ortalama bir
düzey tutturmaktan öteyegeçe-
medıği. toplumsal-sıyasal
çağnşımlarm genelde iki-üç dı-
yalogla sınırlı kaldığı, günü-
müzün gazete sayfalanna yan-
sımış kimi güncel anekdotlarla
beslenmiş ilgınç gözlemleriyle
renklendirilmiş öykünün (baş-
takı polis coplannın çalıştığı
Sultanahmet'tekı antisiyonist
gösten, patronun emriyle işye-
rinde uygulanan, Japon usulü,
bırlik-bağlıhk tazeleyıci marş-
sabah duası faslı, biraz Zülfİi
Livaneli'nin "Sis"ini anıştıran,
sürekli geriye dönüşlerle verilen
gizemli tankat ayinı sahneleri.
vb) yeterince işlenemedıği de
söylenebilır. Uğur'un ölen kar-
deşiyle ılişkisindeki dramın da
belirgın biçimde netlık kazan-
madığı fîlmın, 'savrulup sürük-
lenirken birbirlerine tutunarak
aşkı keşfeden' kahramanlan-
nın, genelde dennlemesine ge-
liştirilip zenginleştirilemedıği de
ıleri sürülebilir.
12 eylül filmlerininseçkin
bir uzantısı...
Colin Mounier'nın görüntü
çalışması, çevre-mekan seçimi
ve kullanımı, 12 Eylül sonrasın-
da 1980'li yıllardan acı ve kahır
çekmiş insan manzaralan üs-
tünde odaklanan hikayesi. kuş-
kusuz erdemlerinın kusurlannı
örtbas ettiği. belirgin bır duyar-
lığı, yapış yapış duygusallığa
düşmeden yakalamış bu Yusuf
Kurçenli fılminin 'artı'lan.
Kahramanlannın sevgi arayışı-
na yönelmış ıç dünyalanndaki
kargaşa ve karmaşayı. pek de-
nnlemesine olmasa da, ınce in-
ce gözlemlerle, özenli, içtenlıklı
ve \alın bir anlatımla aktaran
"Çözülmeler", 1980lerin sonla-
nnda giderek akıma dönüşen
12 Eylül filmlerinin, yönetmen
Kurçenli'nin üsiubuna ve çizgi-
sine oturtulmuş, yeni ve izlen-
meye değer bır uzanüsı sayıla-
bılir. Yakın geçmışimize dam-
gasını vurrnuş bir baskı dö-
nemının ezip parçalayıp yozlaş-
tırdığı ınsan ve çevre manzara-
lannı, eski bir solcu-muhasebe-
ciyle kocası hapisteki. sorunlu
mutsuz bir kadının yasak aşkı
çerçevesinde görüntüleyen bu
filmdeki oyuncu seçimi de, doğ-
rusu tartışmaya açık! "Karart-
ma Geceleri"nin yönelmenin-
den. "Çözülmeler"dendaha ba-
şanlı fılmler bekliyoruz.
70'ine merdiven dayamış John Schlesinger'den sıra işi bir aşk ve casusluk öyküsü...
33 yıl önce. dönemin parlak ABD Başkanı
Kennedy'nin. birkaç günlüğüne. resmi bır zi-
yaret için 'soğuk savaşın başkenti'ne ayak
bastığında. kendisini karşılayan Berlinhİere
"Ben de bir tkriinliyim!'" deyişi tanhe geçmişti.
Çeşitli aralarla naçizane yaklaşık bir yıla yakın
bu kentte yaşadığım için, rahathkla ben de bir
Berlinliyim diyebilirim bu hesapça.
Hem zaten biz Türklere çok şey ifade etmez
mi Berlin öteden beri; 150 bini aşan nüfusu.
Kreuzberg'i, fılm festivali ve doğuyla batıyı
ayıran duvanyla? Galiplenn uzun süre dörde
Berlin'de
geçrnişle
MaSUIIKThc
Innocent) Yönetmen:
John Schlesinger /
Senaryo: Ian McEwan
/ Kamera: Dietrich
Lohmann / Müzik:
Gerald Couriet /
Oyuncular: Anthony
Hopkins, Isabella
Rossellini. Campbell
Scott, Hart Bochner,
RonaldRitsche/1993
ABD(StandartFilm)
Beyoğlu Alkazar-
Avrupa sinemasında.
ve
6
ilk aşk'la yeniden yüz yüze gelmekbölerek kendi borulannı öttürdükleri savaş son-
rası dönemde yıllar yılı. Amerikan. İngiliz.
Fransız ve Sovyetler'in kendi bölgelerini kontrol
ettiklen ve kıyasıya bır ıstıhbarat ve casusluk et-
kinliklerine sahne olagelen Berlin'degeçen "Ma-
sum" fılmıne, Berlin sempatımiz nedenıyle biraz
geakmış tarafından, ama koşar adım yollandık
(Berlin sevgisi deyince, Wim Wenders"ın Berlin
üstünde uçuşan meleklenn gözünden bu kenti
seyrettirdiği "Arzunun Kanatlan" akla düşüyor
kendiliğinden).
1989'un sonlannda ünlü Berlin Duvan'nın
yıkıldığı gün başlayan John Schlesinger'ın "The
Innocent - Masum"u, uzunca bır geçmişe dönü-
şün fılmi. Aynı zamanda geçmişle yüz yüze geli-
nen bir hesaplaşmanın. yıllann ötesinde kalmış
\ eközlenmiş, eski bir aşkın, romantik.dramatık
ve nostaljik fılmi de sayılabilir. Biraz da cinayet
ve casusluk serüveni tabii. Hikayenin dekonınu
da her ülkenin resmi olarak banşı sürdürdüğü,
anlaşmalara sadık kalarak huzuru sağlamaya
çalıştığı, ancak birbirlerine duyulan güvensizlik
sonucu bütün istihbarat birimlerinın amansızca
bir mücadeleye gıriştiği, soğuk savaşın derinden
derine tüm hızıyla ve yoğunluğuyla duyum-
sandığı, kınk dökük, işgal edilmiş, tedırgin ve
karaniık bir Berlin kenti oluştunıyor.
Yıkım sonrasında, duvardan kopartılıp par-
çalanmış taş parçacıklannın. özellikle Berlinli
Türk vatandaşlar eliyle hediyelik eşya gibi al-
lanıp pullanıp satılarak nostalji ticaretine dö-
nüştüriilmesine de tanık olduğumuz Berlin'e,
Sovyetler Bırliği'nde uygulanagelen komünız-
min iflasına ve 73 yıllık-Sovyetler'in dağılmasına
yol açacak birtakım tanhsel dönüşümlere gebe
ve duvann yıkılmak üzere olduğu. o karmaşık
günlerde geri dönüyor Leonard (Campbell
Scott) filmde.
Ve Amerikalılarla çalıştığı, I955'in Berlini'ne
yollanıyor anılarında. Çekıngen. sessiz ve bakir
Ingiliz istihbaratçı Leonard'ın geçmişine dönü-
GOSTERIMDEKI FİLMLERİIU DEGERLEIUDIRILMESI
• • Çözülmeler / Yusuf Kurçenli
• M. Butterfly / David Cronenberg
• Masum / The Innocent / John Schlesınger
•k Kadın Istemese de / Man Troubte / Bob Rafelson
* * * Jambon Jambon / Jamon Jamon / Bıgas Luna
•k-k-k Elveda Carıyem / Bavvang Bieji / Chen Kaıge
•k içimızdekı Yabancı / A Stranger Among Us / Sıdney Lumet
• Casus ve Çocuk Bezı / Undercover Blues / Herbert Ross
* Pelikan Dosyası / The Pelican Brie< / Alan J Pakula
•k-k Seks Hakkında Oğrenmek Istedığınız / Everyihing You Aiways Wantedto.../ Woody Allen
Bugün gösterime girenler: Kirli Tatıl / Dirty Weekend / Mıchael VVınner,
Beethoven 2 / Ivan Reıtman
şünü hikaye eden ve uzaktan
uzağa yakınlarda seyrettiğimiz
"Günden Kalanlar"ı anımsatan
"Masum"'da, Anthony Hop-
kins'lc yaşlandıkça gitgide an-
nesı Ingrid Bergman'a benzeyen
Isabella Rossellinı gibi ilgisiz
kalınamayacak oyuncular var.
Ian McEvvan'ın kendı eserin-
den senaryosunu yazdığı. bır
aşk ve hıyanet çeşitlemesı niteli-
ğindeki "Masum", Leonard'ın
gayretkeş Amerikalı Glass'ın
(Anthony Hopkms) emrinde
çalışıp Sovyetler'in telefonlannı
gizlice dınlemesi üstüne gelişen
bir entnkava dayanıyor. Sov-
yetler'in konuşmalannı kayde-
dıp amirlerine ileten Leonard.
İngiliz Konsolosluğu'nda çalı-
şan Alman kızı Maria'ya (Isa-
bella Rossellini) körkütük aşık
oluyor ve Maria'nın kollannda
hiçtatmadığımut-
luluklan yaşıyor.
Casusluk gerili-
minden cinai bir
aşk hikayesine dö-
nüşen filmi John
Schlesinger imzalamış. 1960'larda İngiliz Free
Cinema akımına mensup, TV'den yetışmiş, "A
Kind of Loying", "Yalancı Billy", "Dariıjıg" gibi
fılmlenyle tanıdığımız, 1926 doğumlu yönetmen
John Schlesinger, 1970'lerde kapağı attığı
Hollyvvood'da da özeflikle "Geceyarısı Ko\bo-
yu", "Vahşi Koşu - Marathon Man", "Yiadam
Sousatzka" vb. gibi fılmlenyle başansını sürdür-
müştu.
1990 yapımı "Pasifik Tepeleri"nden bu yana
ılk kez adına rastladığımız, artık İngilız'den çok
Amerikalı bir yönetmen de sayılabılecek Schle-
sınger 'ham hum şaralop - el çabukluğu marifet'
yöntemıyle ve ünlü oyuncularla tezgahladığı
"Masum"da sıradan bir iş çıkarmış.
İngiliz Leonard'ı fena halde baştan çıkaran ve
uyanık Amerikalı istihbaratçı Glass'ın da gizli-
den gızliye sevdalandığı güzel Alman Mana'nın
casus olup olmadığı sorusuyla gelişerek. savaş
sonrası Berlin dekorunda geçenfilmde.kime ni-
yet, kiırle kısmet bır sonuç bekliyor bakır aşık
Leonard'ı. Uzun yıllar sonra, fınalde, Amerikalı
Glass'la evlenmek durumunda kalıp çoluk ço-
cuğa kanşmış dul Maria'sma yeniden kavuşan
Leonard'ın öyküsü. çok önemli \e anlamlı değil-
se de rahallıkla ızlenen bir Anglo-Amerikan
yapımı.
Sartre'ı Anmak
ATİLLABİRKtYE
Bır yazarın, bır düşünürun anma etkınliklerı genellıkle 'yu-
varlak' yıllarda, doğumunun ya da ölümünün yuvarlak yıldo-
nümlerinde yapılır. Onuncu ölüm yılı gıbı, ellıncı doğum gunü,
ölümünün yüzüncü yılı gıbı. O kışının ya dafılozofun düşünce-
lerı, yaprtlan gündeme gelır. Yaptıkları, kültüre ve uygarltğa
katkıları dıle getirilır, anımsaölır. Yırmıncı yüzyıl felsefesıne
(edebıyatına da) damgasını vuran fılozoflardan bırı de kuşku-
suz Jean-Paul Sartre'dır İkıncı Dünya Savaşı sonrasında Va-
roluşçuluk'dıye tammlanan felsefesiyledünyayı sarsmış, 'bi-
rey"\ ve 'aydın'\ felsefı bağlamda sorgulamıştır Bıreysel öz-
gürlük, toplumsal özgürlük, yeni aydın, bağlanma, eylem ah-
laki vb. kavramlan felsefesının ışığında tanımlamıştır
Sartre Türkçede sık sık gündeme gelmiş, bırçok kıtabı yayı-
mlanmış, düşünceleri tartışılmıştır Belkı bır süredır, Sartre
Türkıye'nin düşünsel, kültürel veyazınsal gündemındeyeral-
mamaktadır. Ne var ki, bırçok kıtabının Türkçe basımını da
halıhazırda, kıtapçılarda bulmak olanaklıdır. Sartre'ı nıçın
gündemdetutmamızın gerekırlığındenönce, teknık bırsoruna
değinmek gerekir. Sartre'ın doğum tarıhı 21 Hazıran 1905;
ölüm tarıhı ıse 15 Nısan 1980'dır.
Yani, Sartre'ı anmak ve bu anma bağlamında gündeme ge-
tirmenin 'yuvarlak' tarıhı yoktur. 1994 yılı, ölümünün on dör-
düncü yılıdır -ki geçmiştır- ve doğumunun da seksen dordün-
cüyılıdır. Kısacasöyiemekgerekirse 1994yılı 'anmak'\çmyu-
varlak bir yıl değildir. Ancak 1994 yılı Sartre için bence anı-
Iması gereken bir yıldır. Çünkü Sartre'ın Nobel Edebıyat ûdü-
lü'nü reddedişinın otuzuncu yılıdır.
Sartre'ın Nobel'i 'Birkurum halinegelmemekiçin' reddedi-
şi, felsefesinde yöneldiği eylem ahlakının da yasama geçişi-
dir. Yalnızca bu tavrı, onun eylem ahlakıyla örtüşmuş;
haksızlıkların, sömürünun, savaşın, düşünceye ve ozgürluğe
yapılan baskıların karşısında oluvermış, kendı sağlığını hıçe
sayarak, aydın olarak gorevterini yerıne getırmeye uğraşmış;
tepkisıni dile getırmış ve eyleme donüşturmuştür
Kuşkusuz Sartre'ı gündeme getırırken, oncelıkle kıtaplarına
yönelmek gerekir Sartre'ı okumak, kımılerıne eskımış gibi
gelebılır Ancak bu doğru bır saptama değildir Çünkü Sartre'-
ın felsefi ve yazınsal kımlığı hep 'açıktır Nıtekım Rotand Bart-
hes'a göre yeniden keşfedılecek bır fılozof, kımılerıne gorey-
se 21 yüzyılın Marks'ıdır. Geçen aylarda Yapı Kredı Yayı-
nlan'rKJan "Sartre Sartre'ı Anlatıyor" (Çev Turhan llgaz) adlı
kıtabı yayımlandı. Bu ınce kıtapta 1975 yılında yapılan daha
once küçük bır kısmı bızde de yayımlanmış 'Yazınsal Dene-
meler', (Çev: Bertan Onaran, Payel Yay. 1984) olan bir söyte-
şi yer alıyor. Ktsaca da olsa onun dünyaya bakışına tanık ol-
mak olanaklı. Özdemir İnce Kıtap Ekı nde bu kıtap çevresınde
yazdığı yazıda (Cumhurıyet. 28.4 1994) Sartre'ın önemını vur-
guluyor ve kıtabı "Sartre'la yeni tanışanlar ve bir kez daha
okumak ısteyenler ıçın tam bır giriş kapısı'' olarak betıml lyor
Özdemir Ince yazısında, bır başka 'yuvar/afc'yıla dıkkatçe-
kerek, 1994ün Henri Lefebvre'ın 1944'teki tanımlamasından
yola çıkarak 'Varoluşçuluğun' elhncı yılı olduğunu belirtıyor.
(Kuşkusuz bu da bır 'anma' etkınlığı olabılır.)
Ancak Sartre felsefesının Varoluşçuluk' diye tanımlan-
masında hassas bır nokta var. Belkı de "Sartre'ın Varoluş-
çuluğu" dememız daha doğru olur Ya da 'Marksıst Varoluş-
çuluk.' Çünkü Sartre 'Varoluşçuluk' tanımını o gun ıçın kabul
etmıştır. Seçtıği bır tanım değildir Ancak bır tanım yapmak
gerekırse bunu kabul eder Çunkü asıl Marksızmde konak-
lamıştır. Kendınden öncekı Varoluşçulardan Kierkegaard,
özellikle de Heidegger gıbı fılozofların felsefesınden etkılen-
miş, Varoluşçuluğun' ve psıkanalız' yontemının Marksızmın
gelışmesıne yardımcı olacağını örte sürmustür
Yaşamına ve düşünce evrenıne ılışkın daha kapsamlı bır
kıtap da uzun yıllar bırlıkte yaşadığı Simone de Beauvoir ın
kaleme aldığı "Veda Torenı ve Jean-Paul Sartre'la Soyleşı-
ler"dır. (Varlık Yay. 1983). Bu kıtap da onun evrenıne 'gırış' ıçın
başka bır kapıdır Romanları. denemeleri, oyunlan, felsefe ki-
taplarıyla Sartre yeniden gündeme gelmelı; aydın kımliği,
oluşturmaya çalıştığı 'Marksist Varoluşçuluğu' açımlanmalı
ve özellikle de yeni kuşaklara tanıtılmalı.
Özcesı, Sartre, bızım her zaman döne döne okuyabıleceğı-
mız, hep bır ders' çıkarabıleceğımız bır fılozof. Gelın Sartreı
yeniden keşfedelım...
Yoldaş Madam
Butterfly!
1964. kültür devriminın pat-
lak vermesınden hemen önce.
Kızıl Çin'in başkenti Pekin'-
dekı Fransız Konsolosluğu'nda
görevli Rene Gallimard (Jeremv
Irons), Madam Butterfly opera-
sında seyrettiğı Çınlı dı\a Song
Liling - Shi Pei Pun'a (John Lo-
ne) sevdalanır ve bütün yaşamı
altüst olur bu ölümcül tutkuy-
la...
Gerçekten yaşanmış bir ola-
ya davanan. David Henn
Hwang'ın Batı'da ve bızde sah-
nelenıp epe> ilgi görmüş oyu-
nundan (Jeremy Irons'ın rolü-
nü. İngiltere'de Anthony Hop-
kins, bizde de Cünejt Türel üst-
lenmıştı. anımsadığımız ka-
danvla) uyarlanmış "M. Bırt-
terf!>" son yıllarda fantastık sı-
nemanın cağdaş ustalan ara-
sına kanşmış Kanadalı yönet-
men David Cronenberg'in son
yapıtı.
Bu filmde Kanadalı yönet-
meni ılgilendıren, son bır yılını
İstanbul'da geçiren olayın kah-
ramanı Fransız diplomat Ber-
nard Boursicot - Rene Galü-
mard'ın trajık bir saplantıya dö-
nüşerek tüm yaşamını değiş-
tıren ölümcül tutkusu. Öteden
ben karşı cinsle aşkı yücelten
Batıyla. sevişmeyi sanata dö-
nüşturegelmış Ooğu kültürü-
nün. Amerikan yapımı. antiko-
münıst bır melodramda karşı
karşıya getirildiğı "M. But-
terfl> ", "Olü İkizler - Dead Rin-
gers", "Naked Lunch" gibi baş-
\apıtlar gerçekleştıren yönet-
men Cronenberg'in kendine
özgü korku ve fantastik sine-
masının, bilinen çızgisiyle ne
kadar uyuştuğu bir yana, 20 yıl
kadar süren, inişli-çıkışlı. yoğun
bir tutkunun egemen olduğu.
inanılması güç bır aşkı, köken-
len. kültürleri. hayal güçleri ve
cinsel fantezileri farklı birçıftin,
ınanılmaz. olağanüstü, ama
gerçek hikayesini anlatıyor.
Fransız diplomaün 'kusursuz
kadın'ı bulduğu. kültür devn-
minin ürkütücü yobazlığının
egemen olduğu. 1960'lann Kızıl
Çım'nden, Mayıs 68'in toplum-
sal ve siyasal sarsıntılannı aş-
maya uğraşan, özgürlük'.er ül-
kesi Fransa'ya kadar uzanan,
sınır tanımaz bır aşkla tutuldu-
ğu Çinlı diva. l960"lann sonun-
da Çın adına casusluk yapar-
ken Paris'te suçüstü yakalanı-
yor. Ve diplomat kahramanı-
mız, inişli-çıkışlı. tutkulu bir
aşkla bağlandığı. onca yıldır se-
viştıği kadının aslında erkek ol-
duğunu. duruşmada öğrenıyor.
İnanılır gibi değil. Hamıle kalıp
dıplomattan bir de çocuk do-
ğurduğuna bıle ınandırmıştır
operacı John Lone, üstüne üst-
lük. Doğulu kadını bü\üleyici
ve gizemli bularak sıradışı bır
tutku ılişkisine kendıni bütü-
nüyle kaptıran Gallimard -
Irons. kuşkusuz bu metamor-
foz çeşıtlemesi-melodramın ana
motoru. "Son İmparator" John
Lone da. kadınsılaştınlmış gö-
rünüşüyle etkıleyici bir 'özel
efekt' gibi bu iticı ve ınanılmaz
ö>küyü çekilir kılma>a uğraşı-
vor. Doğu-Batı hakkında fılo-
zofça laf sıkarak. Yıllarca seviş-
tığının kadın değıl. erkek oldu-
ğunu anlamayacak kadar değı-
şime uğramış Gallimard -
Irons'ın aşkını anlayabılmek
neyse de. kabul edebilmek doğ-
rusu hayli güç. Ve işte "M. But-
terfly"ın kusuru, zayıflığı ve ıtı-
alığı de bu noktada yoğunlaşı-
yor.
Cronenberg. fılmin sonunda.
Gallimard - Irons'ın hapısha-
nede tutuklulara oynadığı, ken-
di yaşamını aktaran~sessiz oyu-
nu, "hah işte Cronenberg bu"
dedırten, bol kanlı bir intihar
sahnesıyle noktalıyor, aynayla
boğazını kesen Gallimard -
Irons'ın dramatik sona. ancak
göstenşh \e albenıli bır Holly-
wood üstün yapımı böyle Ame-
rikanvan bir finalle venlebilir
görüşünü doğruluyor.
Yıllar öncesinden kahin gibi
AIDS'i haberleyen filmler çe-
ken. 'beden, nıh, be>in ve cinsd-
lik takıntıiı' fılmlenyie özel ha>-
ranlar edınen. korku-fantastik
ustası Cronenberg'ın bir 'değişi-
mi' aktaran bu son fılminden
çıkışta duyulan tepki şaşkınlık
oluyor. Her ne kadar Madam
Butterfly operasından hıç hoş-
lanmasam da, Da\id Henry
Hvvang'ın oyunundan uyar-
lanmış bu son Cronenberg fil-
mini ilgıyle seyrettiğimi ıtiraf
edeyim. Ne var ki alttan alta ya-
yılan iticilik duygusuna. Cro-
nenberg'in bu kez 'aşkın kimya-
sına' çevrilmış yetkın kamerası
ve görsel ustalığı bile engel ola-
mıyor, 'soğuk ve aristokrat' Je-
rem> Irons hayranlannın yıne
de görmeden edemeveceğı "M.
Butterfly", son tahlilde David
Cronenberg tutkunlannın da es
gecemeyeceğı bir fılm yine de.