23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6MART1994PAZAR 10 PAZAR KONUKLARI Kadm,SUNUŞ: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadınlar, bütün dünyadaya örgütlüya da bireyselolarak bu günükutlayacaklar. Türkiye'deise Cumhuriyet'in kuruluşundanyaklaşık 71 yılsonra kadınlar kendi bnhıiiAtaüya borçhıdurumlarının ne olacağını tam kestiremiyorlar. Laikliği içlerine sindirmiş, demokrasiyiyaşam biçimi olarak benimsemiş kadınlarımız din devleti ve şeriat isteklerinin tırmandırılması karşısında tepkili bir topluluk olarak kendi haklarını savunma ve koruma durumundalar. Bu hafta sayfamıza Istanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Yekta Kara ile sade vatandaş Elçim Gülemer 7 kohuk ettik. Söyleşi Leyla Tavşanoğlu Konuklar Yekta Kara Devlet Opera ve Balesi Müdürü Elçim Gülemer SadeVatandaş Hkçözülmesi gereken, eğitim şsorunudur W İnsanlar bunca yıl okuyacaklar, sonra da mutfakta oturup patates, soğan soyacaklar. Bu iş o kadar ucuz değil. Türk kadını aklını başına alsm. ilafetin kaidırtiışının 70. yıldönümü doldu. Hila- fetin kaldınlmasının 70. yıldönümünde Türkiye'- de gittikçe tırmanan İslami harekeü nasıl karşıhyorsunuz? GÜLEMER - Size güzel bir çalı- şmadan baa şeyler okumak istiyo- rum. •'Osmanlı İmparâtorluğu çok za- man sonra dini liderliği aldı. Daha önce böyle bir dini lider olma sev- dasında değildi. Her ne kadar daha evvel, yani Hülafa-i Raşidin rütbe- sinden sonra büyük din kavgalan olmuşsa da ve halıfelığin elde edil- mesi aynı zamanda siyasi iktidann elde edilmesini ifade etmişse de Os- manlı İmparatorluğu'nda böyle bir şey görülmemiştir. "Hatta çok tuhaftır ki Türkiye'- de laiklik Osmanlı İmparatorluğu'- yla başlar. Ilk laik kanunu. laık de- diğimiz zaman şeriattan aynlan. şer'i hükümlerle aı olan kanunu. biz ilk olarak Fatih Sultan Meh- met"te görüyoruz. Fatih Sultan Mehmet, Türkiye bakımından yalnız İstanbul'u fethetmiş olması dolayısıyla değil. bu kanunu ve di- ğer baa hususlan getirdiği için önemlidir. "Bu kanun son- radan Örf-i Osma- ni diye adlandınlır. Çünkü Osmaniı imparâtorluğu ne- reye gittiyse. ordu- su nereye gittiyse kanunu da oraya götürdü ve uygu- ladı. Sonralan çıkan kanunlar. hatta Kanuni Sul- tan Süleyman'ın kanununun bile Fatih Sultan Meh- met'in kanunun ge- liştirilmiş şeklidir. Fatih'in kanun- namesinde bir hü- küm vardır. Bu da dinlerle ılgılidir. İslam ceza huku- ku'na göre suçlar ikiye aynlır". Birisi Allah'ın hakkına tecavüzü ifade eden suçlar. bunlara Hu- kukullah deniyor. Diğeri kulun hak- lanna tecavüzü ifa- den eden suçlar. Ferdin haklanna tecavüz eden suç- larda fert faille. yani suçu işleyenle pazarlık edebilir. Kısas isteyebileceği -gibi kısas yeri- ne geçen bir para ödenmesine de razı olabilir: mesele biter. Onlara mutlaka o cezayı uygulamak şart değildi. Ama Allah'ın hakkına te- cavüzü ifade eden suçlarda yapa- cak hiçbir şey yoktur. Orada Ku- ran'da yer alan cezanın uygulan- ması şarttır. Buna da Haddi Şeri denir. Yani haddini bildirmek, ce- zasını bildirmek anlamında kul- lanılı. Haddi Şeri üzerinde en ufak bir değişiklik olmaz. Haddi Şeriler- den bir tanesi zina suçuna verilen cezadır ki o da yine İsrail oğullan- ndan gelme "recm' cezasıdır. Recm- de erkeğe bir şey olmaz. Ama kadın dinen de aklen de dûn bir ya- ratıktır. Kadın boğazına kadar kuma gömülür. Başına taş atılmek suretiyîe öldüriilür. Buna 'recm' denir. Kuran'da vardır. Ama Fa- tih'in kanunnamesini açarsanız 'recm' yoktur. Zaniyeye onun yeri- ne dayak cezası uygulanır. Hatta ne kadar değnek biçilmişse onun yeri- ne o kadar tutarda akçe verirse bu para cezası uygulanır. "Bu kanun şeriattan tamamıyla aynlmıştır. Fatih'in ikinci bir ka- nunnamesi daha vardır. Bu da faiz kararnamesidir. Fatih, faizin nasıl alınacağını, ne kadar alınacağını tayin etmiştir. bundan fazlasının alınmamasını emretmiş, fazla alını- rsa bunu suç saymıştır." Demek ki Fatih döneminden iti- baren Osmanlı İmparâtorluğu \e Türkiye Cumhuriyeti'nde bütün dünyada olduğu gibi faiz diye bir vaka var. Fatih zihniyeti devam ettirilmiş olsaydı zaten bu hilafet Osmanlı İmparatorluğu'na gelmcyecckti. Ne zaman ki Yavuz Mısır seferini yaptı biz hilafete merak sardık. Atatürk, cumhuriyetin ilanıyla bir- likte her zamanki olgunluğuyla bekledi; hilafeti kaldırmadı. Ama biz yine bu din işini hazmedememiş bir toplum olarak korkunç salta- nattarla halifeyi destekledik. Hali- feyi destekleyince ne olacak? Biraz sonra bütün verilen emekler boşa gidecek, halifelikle birlikte öbür ta- raf yine başımıza gelecek. Onun için benim hilafetin kaldınlması- ndan yana hiçbir şikayetim yok. Çünkü ben şeriata aykın. laikliğe çok meraklı bir kadınım. Çünkü biz Osmanlf dan önce Orta Asya"- da kadının ne kadar değerli bir ya- ratık olduğunu orada görüyoruz. Şimdi 'veled-i zina\dık Suudi Arabistan gibi bir toplum- da kadının hiçbir yeri yok. Bir oy dahi kullanamıyor. Her türlü ka- nundan dışlanmış. Böyle bir kadının yctişürdiğı kadınlardan doğan çocuklar işte... Önümüzde bir Arap toplumu var. Arap toplu- munu küçümsemiyorum. Ama eği- tilmiş anneler elinde yetişen başka toplumlarla kıyaslıyorum. belki burada bizim konumuz annelerin eğitilmesi. Onlann da eğitilmesi için bu şeriat, hilafet denilen şeyler- den vaz geçilmesi gerek. Şeriattan hiçbir hayır gelmediği ortada. Bu- gün insanlar nefes alabılıyorlarsa ta bizleri kesecekler. Ama benim, hukuk sistemimizde anlayamadığım bir şey var. En ba- sit bir derneğe girerken bile insan- lan iyi hal kağıdı için savcılıklara sevk ediyorlar. Ama İstanbul gibi bir şehri idare edecek olan insanı bir haftalık bir cezası bile olsa nasıl başa getirmeyi düşünüyorlar? Ben bunu anlamıyorum. Bu ne biçim bir adli mekanizmadır ki bir türlü bu adamı buradan ihraç edemedi? - Çağdaş bir Türk kaduu olarak bugünkü durumu nasıl değerlendiri- yorsunuz? GÜLEMER - Bugünkü durum- lan ben haddim olmayarak sekiz sene önce gördüm. Ben olacaklan görüp sıkıntı geçirirken herkes benimle çok eğlendi. O gülenler bu- gün ağlar duruma geldiler. Ata- türkçü bir aileden gelrrüş bir insan olarak büyük üzüntü içindeyim. Pazartesi günü Taksim'de yapı- lan mitingi televizyonda seyrettim. Gençlik dahil mikrofonda konu- şan şu insanlar öncelikle şu "laik" sözcüğünü telaffuz etmeyi bir öğ- renseler. Orıaokul ve liselerdeki bü- tün Türkçe öğretmenleri Abdülhak Hamit öğretmenden önce öğrenci- lere her derste şu "laık" sözcüğü ELÇİM GÜLEMER 1945, İstanbul doğumlu. Orta öğrenimini Erenköy Kız Lisesi ve AnkaraKız Lisesi'nde yaptı. İngiltere 'ye giderek yabancı dilöğrenimi gördü. Yediyıl süreyle Türkiye İş Bankası nda çalıştı. 1973 yılındaevlendi. w Sıkmabaş kızlanmıza bakın. Bugün üniversiteye geliyor. Her tarafı, tepeden tırnağa kapalı. Ben üniversitede öğretim üyesi, ya da yönetici olsam öyle bir mahluku okula almam. Erkek midir, kız mıdır, o çarşafın altında silah mı vardır, meçhul. Ben gerçek Atatürkçü bir öğrenci olsam o mahlukla aynı sınıfa girmem. biz bunu Atatürk'e borçluyuz. O beyin buyurduğu gibi veled-i zina olduğunu da kabul etsek Ata- türk olmasaydı o zaman hepimiz toplumca veled-i zina olacaktık. Çünkü memleketten bir düşman ordusu geçecekti. Çok yakın tarih- te gördük. Bosna'da Sırplar'dan ımal edilme bir alay çocuk var. Onun için Atatürk'ün yaptığı en büyük hayır bu hilafetin kaldın- lması oldu. - Bizim RP'liler ve tarikatçılar di- yorlar ki: "Biz kadına değer veriyo- ruz- Ama kadın örtünsün." Bu arada bacağını, göğsünü açan mankenler RP bünycsine girebih'yorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? GÜLEMER - Bu parti zaten sü- rekli bir çelişki içinde. Mezarcı çok zeki bir insan. Aynca ona hürme- tim var. Hiç kendini gizlemedi. Çok açık oynadı. Onun için kendisini tebrik ederim. Ondan beter fıkre sahip olan o partideki yığınla insan şu anda kendilerini Atatürk'ün ar- kasına soktular. Mezarcı ise kendi- ni iyi ki gizlemedi. Çünkü bugünkü ortamda şu insanlar biraz uyana- bildi. Bu millet yıllarca uyana- mamıştı. Bu tehlikeyi görmemek için de çok direndi. Yalnız, bunu söyleyen partinin belediye başkanı olduğu yerler var. Ramazanda değil, herhangi bir za- manda normal kıyafette bir kadın oralara gitmeye teşebbüs etmiş mi- dir? Hatta ramazan dışında akşam üzeri oralarda bakkaldan bir şişe rakı aJmak istediniz mi? Kendini gizlemeyen birisi de Tayyip Erdoğan. O çocukcağız da açık oynadı. "Ben sarhoş hakimle- rin kararına uymam" diyor. Adam hakluŞeriatçı. Zaten iktidara gcldi- ği zaman>adli vakayı ortadan kaldı- racak, gül gibi şcriatı getirecck. Eli- ni kesecck, gözünü oyacak, en baş- nasıl telaffuz edebilir onu öğretsin- ler. Çok rica ediyorum. Hatta tele- vizyonda konuşan bazı spikerlerin de bu dersi almalan lazım. - Sizce RP'nin Müslümanhğında içtenJik payı nedhr? GÜLEMER - Ben RP'nin İsla- miyete gerçekten inandığını gör- sem derhal onlann istediği kılığa gi- receğim. Ve kurucusu Erbakan'a gidcceğim, clini öpeceğim, idealle- rine saygı göstereceğim. Yeter ki doğru konuşsun. Ama ben bun- lann hepsinın o kisveye bürünüp. özellikle de cahil toplumu kandırdıklannı o kadar iyi biliyo- rum ki. Bu adam bu ideolojiye canı yürekten inanmış olsa. her türlü ve- çibesini olduğu gibi yerine getirse. İslamiyeti reforme edeceğim, dese başta ben onlara katılacağım. Ama artık beni bu kılıkta kabul ederler mi, etmezler mi. onu bilmem. - RP'liler, tarikatlar ve diğer bağ- naz düıciler Kuran'ın emhrlerinden yola çıkarak "Kadın örtünmeti" di- yor lar. Sizce neden kadının başınt örtmesinde bu kadar tsrarblar? Başörtülüler çok mu namushı? GÜLEMER - Onlara göre kadının saçının görünmesi büyük günah. Bunu İsrail toplumunda da görüyoruz. Bu üç dinin hepsinin Arabistan yanmadasından çıkışı çok ilginç. Aynı bölgede bu üç din_ birbirini izleyerek ortaya çıkınca doğaldır ki bir etkileşim olmuş. İş sadece saçı örtmekle kalmıyor. Göz görünmeyecek, bacak görün- meyecek, kol görünmeyecek. Tepe- den tırnağa örtülü olacaksm. Peki, soruyorum. Bu tepeden tı- rnağa örtünenler çok namuslu da biz başı açık, normal kıyafette ge- zenler çok mu namussuzuz? Bu ka- dar çok hanım buna uyduğuna göre demck ki bu insanlann kendi- lerine bir güvensizlikleri var. Mut- laka bir kompleksleri var ki bu ka- dar örtünüyorlar. Kabe'nin or- tasında. "Bizim partiye oy verrnez- seniz cennete gidemezsiniz" diyen insanlar belki bu kadınlara da "Başınızı örtmezseniz kesinlikle cennete gidemezsiniz" buyurmuş- lardır. - Bu çevrelerin savunduklan söyle bir görüş de var: "Kadın örtünecek ki karşısındaki erkeği tahrik etme- yecek." Sizce bu nasıl bir anlayıs? GÜLEMER - Kadın kepenek de giyse o tür erkek cinsel tacizini ya- par. Çünkü o. neresine ne şekilde bakacağını buluyor. Oysa bizim çevremizdeki erkekler bakmıyorlar bile. Çünkü ihtiyaç duymuyorlar. Oysa bir insanın kafası gelişmezse başka duygulan gelişiyor. Bu da genelde cinsel duygular oluyor. Adam alıyor dört kan. beş kan. Benim anlayışıma göre her şey pay- laşılır. ama eş asla paylaşılmaz. Bu- radaki zihniyet beni çok itiyor. Bu- günkü ekonomik koşullarda bir ta- nesinin hakkını versin de geri ka- lanlar küsur kalsın. Diyorlar ki: "Allah insana nzkını verir." Hayır. Allah insana akıl vermiş. Durduğu yerde nzk vermez. - Peki, Dünya Kadınlar Günü'- nün kutlan- masının arifesin- de neler ditiyor- sunuz? GÜLEMER - Öncelikle bir anne olarak eği- tim sistemimizin düzeltilmesini is- tiyorum. O ka- dar korkunç bir eğitim sistemi- miz var ki. Bu- nun içinde 12 yıldır oğlum ne- deniyle bilfıil bulunuyorum. Her gelen hükü- metle. her gelen milli eğitim ba- kanıyla eğitim sistemimiz yaz- boz tahtasına döndü. Önce ço- cuklanmızı ye- tiştirelim. On- dan sonra 21. yüzyıl olimpiyat- lanna hazır- lanalım. Anne yetiştiriyoruz. çocuk vetiştiri- yoruz. Önce on- lann kafalannı normal bir hale sokalım. Her 10 Kasım'da gidip çelenk koyarak, Atatürk'ü anarak hiçbir şey hallolmaz. Atatürk bize önler. yollar açmış. En başta halledilmesi gereken konu da eğitim. Bir ülkede eğitimsız bir şey olmaz. Yıllardır da bunu görüyoruz zaten. Fikrim şu: Bir kere fevkalade bir eğitim sistemi uygulanacak. Ondan sonra Atatürk anıtlannı ziyaretler terk edilecek. Anıtkabir'i zaten tür- beye döndürdük. Ovsa Atatürk'ün bize bıraktığı yazılı fikırleri var. Okullarda tavuğun kursağını, annın gözünü okutmayı bıraksı- nlar da biraz daha Atatürk'ün dü- şüncelerini öğretmeye ağırlık ver- sinler. Sıkmabaş kızlanmıza bakın. Bu- gün üniversiteye geliyor. Her tarafı, tepeden tırnağa kapalı. Ben üniver- sitede öğretim üyesi ya da yönetici olsam öyle bir mahluku okula al- mam. Erkek midir, kız mıdır. o çar» şafın altında silah mı vardır, meç- hul. Ben gerçek Atatürkçü bir öğ- renci olsam o mahlukla aynı sınıfa girmem. Belki dersin orta yerinde çarşafın altından silahını çıkanp ortalığı tarayacak. Ne bileyim? Ben bu kadar can güvenliği olmayan yerde derse girmem. İşte, Türk kadını aklını başına toplasın. Kon- ken oynayanlar bundan vazgeçsin, Atatürk'ü okusun. Mitinglerde çok dikkat çekici bir slogan atıyorlar. "Tansu mutfağa", diye bağınyorlar. Demek özlerinde kadının yeri mutfak. Kadın patlı- can, domates soyacak. Refahlılara göre Türk kadınının fonksiyonu bu olacak. Yani insanlar bunca yıl okuyacaklar, kucak dolusu paraya mal olacaklar. Sonra da mutfakta oturup patates, soğan soyacaklar. Bu iş o kadar ucuz değil. Kendileri- ne gelsinler. Türk kadını da bir an önce aklını başına alsın. YEKTA KARA İstanbul doğumlu. Müziğe 5 yaşında İstanbul Belediye Konservatuvarı piyano bölümünde basladı. Alman Lisesi'ni bitirdikten sonra Münih Devlet Müzik Akademisi opera-şan bölümüne girdi ve oradan mezun oldu. Ankara Devlet Opera ve Balesi nde solist sanatçı ve dramaturg olarak çalıştı. Yurtiçi ve dışındapek çok konser verdi, festivallere katıldı. Halen İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Genel Sanat Yönetmenliği 'nin yani sıra MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi İstanbul Devlet Konservatuvarı 'nda da öğretim üyesi. Ortünmek namus ölçütü olamaz T ürkiye'de bugünkü ortam belli. 8 Mart'ta Ama bizim demokrasimiz daha çok çocuk. Yeni yeni Dünya Kadınlar Günü kutlanıyor. Bir Türk kadını olarak böyle bir ortamda Kadınlar Gü- nü nün kutlanmasının sizcv ne anlanu var? KARA - Benim için çok büyük anlamı var. Özellikle de kutlanması gerektiğine inanıyo- rum. Türkiye'nin gündeminde son günlerde çok önemli olaylar var. Özellikle Mezarcı'nın söyledikleri, tutumu. ona gelen tepkiler... Türk kadınının bugünkü konumu- na ulaşmasında Atatürk'ün çok büyük payı olduğuna inanıyorum. Ülkemizde cumhuriyet, demokrasi. laiklik kavramlan adeta Atatürk'le özdeş olur. Tabii bunlar sayesinde 1926 Medeni Kanunu çıkmış. kadınlarımız ayaklanıyor. Üç adım atıyor, hop düşüyor. Böyle böyle büyüyecek. gelişecek ve yerleşecek. Ben buna yürekten inanıyorum. Pek çok totaliter rejim projeleri de demokratik yollar- la iktidara gelmıştir. Bunu Mussolmi. Hitler örneklenn- de gördük. Ama bu kaçınılmaz. Demokrasiyi benimse- memiz. güçlendirmemiz gerekiyor. Ama o arada zor- luklanmız elbette olacak. - RP'nin bu demokraside yeri nedir? KARA - Şeriat düzeni, İslam devleti deniyor. Bunlaı savunuluyor. Ama insan haklanna saygıh olmadığı, c bizden değil, yabancı. dendiği svjrece d'emokrasinin ge- lişmesi mümkün değil. RP'nin ya da tarikatlann hiçbirböylesine haklara kavuşmuş ve böylesine ışlevsel ol- muşlar. Gerçek anlamda demokrasiye ulaşabilmek için hoşgörüleri yok. 2^aten söyledikleriyle çelişkiye düşü- de bu ilkeler doğrultusunda mesafe katedilmesi gerekti- yorlar. Diyorlar ki: "Can. mal. nesil güvenhfi". Ama ğıne inanıyorum. bu, ırkçılığa kadar gider. Bir de bu son olaylarda çok ilginç bir şey oldu> Dev- letten çok toplum olaya el koydu. Cumhunyete. de- 'Refah^tan dÜŞ alemi mokrasiye. laikliğe giden yolun mutlaka Atatürk'ten geçtiği bilinci öylesine yerleşmiş ki bu olaylara tepki Refah. ınsanlara bir düş evreni, adeta bir ütopya su- devletten çok toplumdan geldi. Demek ki devlet yıkılsa nuyor. Çünkü Refah. iktidarda hiç olmadığı için yı- dahı bunun değişmesi mümkün olmayacak. Öncelikle pranmamış. Onun için de anlattıkça anlatıyor. Söyle- dikleri gerçekleştirilmesi mümkün olmayan şeyler. Ama söyledikleri bir takım insanlann hoşuna gidiyor olabilir. Demokrasi gereği onlann bunlan söyleme hakkı var. Tabii insanlar da bu sözlerden farklı biçimde etkileni- yorlar. - RP'liler kadınlara son derece saygıh olduklannı be- yan ederlerken miting alanlannda sempatizanlan "Kadınlar mutfa- ğa " diye slogan atıyor. Aynca Ku- ran'ın emhrlerinden yola çıkarak bugünkü konumuna »Türk kadınının bu gerçek ortaya çıktı. Ben bugün bir Türk kadın sanatçı. opera sanatçısı ve yöneticisi isem Atatürk'e çok şeyler borçlu>um. Ata- türk olmasaydı en azından bugün opera. tiyatro ve bale sanatlan ülkemizde icra edilemeyecekti ve dolayısıyla bu alanlarda üretımde bulunan kişiler olmayacaktı. Bugün ülkemizde her kim olur- sa olsun. bu kişiler hangı mes- lekle uğraşıflarsa uğraşsınlar Atatürk'e çok şey borçlular. Çünkü çağdaş uygarlık düzeyi- ne ulaşılmasını sağlıyor. Bu. bizim burada yaptığımız işle çok yakından ilintili. Bunun dışında toplumsal durağanlığı devin- genbğe dönüştürüyor. - Bütün bu gerçeklere karşın üstelik hilafetin kaldınlısuun 70. yıldönümü günlerinde şeriat, din devleti bayraktarlığı yapılıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? KARA - Orada kavram kar- gaşası var. Bence çok alt düzey- de demagoji yapılıyor \e bazı gerçekler saptınlıyor. Laik dev- let-din devleti karşıtlığı ortaya konuyor ve Batı'dan örnekler getiriliyor. Deniyor ki: Fransa ve Türkiye laik. ama ulaşmasında Atatürk'ün çok büyük payı olduğuna inanıyorum. Ülkemizde cumhuriyet, demokrasi, laiklik kavramlan adeta Atatürk'le özdeş olur.# kadının tslamiyete göre mutlaka örtünmesi gerektiğini sarunuyor- lar. Sizce kadın gerçekten örtün- meti midir? KARA - Azınlıkta olsalar dahi onlann bu toplumda var olmalan için demokrasi gereği koşullann hazırlanması gerekiyor. Bu yapı- lmadığı zaman zaten demokrasi uygulanmıyor. Yani daha ilk adı- mda anlaşamıyoruz. Diyelim ki çizgi dışı yaşamak is- teyen bireyler var. Bu çok ufak bir azınlık olabilir. Hiç önemli değil. Ama demokrasi gereği onlann fi- ziksel ve psikolojik konforunu sağlamakla vükümlü. Diyelim ki RP gerçekten iktidara geldi. Demokrasi gereğince bu Norv'eç, Belçika, Danımarka, Hollanda, İtalyadindev- sö>lediklerim onun birinci görevi. Demek istediğim leti. Bu sayılanlar ne kadar uygar. gelişmiş ülkeler değil mi? Burada bir bütünün küçük bir parçasını ahp onun üzerine kendi varsayımlannızı inşa edemezsiniz. Onu o bütünselhği içinde ele ahp değerlendirmek gerekiyor. O ülkeler din devleti deniyor: Ama o ülkelerin vatan- daşlannın kimlik kartlannda dinleri belirtilmiyor. Bi- zim ise resmi dinimiz var. Siz ate olabilirsiniz. Ama kim- lik kartınızda resmi bir dininiz vardır. Bir örnek vereyim. Şili laik bir devlet. Şili'de ölen laik bir kışi laık mezarlıkta gömülür. Ama adam Katolikse vasiyeti üzerine Katoliklerin özel mezarlığına defnedilir. Bizdeki çelişkıyi çok net ortaya koymak lazım. Sözü- kendisi istiyorsa başını örtsün. Ama benim elimden de başımı örtmeme özgürlüğümü alamaz. O zaman de- mokrasi olmaz. O zaman zaten neyi tartışıyoruz? Sa- vunduklan demokrat İslam devleti. Ama ne kadar de- mokrat? Olmuyor. Daha ilk adımda tökez'iyoruz. İnandıncı degiller. Sonra. kadın neden saçını örtsün? Kadın ancak saçını örtmekle mi namuslu olabilir? Ben bunu kendi özel alanıma çekmek istiyorum. Biz opera-bale sanatı icra ediyoruz. İktidara geldiklerinde bütün bu sanat dallan- na demek ki çizgi çekilecek. Zaten, "Biz iktidara gelir- sek kendi kültür merkezlerimizi oluşturacağız" diyor- nü ettiğimiz uygar toplumlann özelliklerinden en önem- lar. 1994"te operanın 400. yılı kutlanıyor. Opera ve bale lisi bireyin secme hakkı olmasıdır. Dahası, bunlar insanlık tarihinin bize kültür miraslandır. Bizim görevi- azınlıklann ya da çizgi dışı yaşayanlann var olabildiği. kabul gördüğü toplumlardır. Aslında orada toplum dünyevileşmiştır. Kilisenin de dünyevileştiği bir top- lumdur. Ve o toplumda bireyin özgürlüklerine olabildi- ğince güvence verilmektedir. Bu din devletlerinde son- suz denebılecek ölçüde hoşgörü var. Toplum. din devle- ti olmasına karşın öylesine dünyevileşmiş ki hiçbir yasak tanımıyor. - Türkiye bu yönde nasıl? KARA - Evet. Türkiye büyük mesafe katetti, büyük gelişmeler oldu. Geçmışimizdeki çok karanlık sayfalan inkar edemeyiz. Yani totaliter rejim,yansımalan olan otoriter rejim dönemleri geçirdik. Kaç darbe atlattık. Bu da artık tartışılmıyor. Nedense artık ikinci planda kaldı. Demokrasi zor bir oyjındur; belli gruplan bunun dışında bırakamazsınız. Tabii RP de bu demokrasi oyu- nuna katılacaktır. Çünkü bunun adı demokrasidir. miz de bu ülkede yaşayan herkesin bu mirastan kendine düşen payı alması için gerekli ortamı yaratmaktadır. Bizde opera ve balenin çok özel bir durumu var. Türki- ye dünyada bu konudaki tek örneği oluşturuyor. Batı'- da 400 yıldır geleneği olan bir sanat. Biz bunu 50 yıl önce almışız. Atatürk'ün sayesinde olmuş bu da. Hiçbir altyapı, birikim olmaksızın bunu sıfırdan var etmiş. Bu- gün bu noktaya gelmiş. Ve 350 yıllık farka karşın bugün opera Türkiye'de Batı'daki örnekleriyle kesin boy ölçü- şebilecek nitelikte üretimde bulunuyor. Biz bu noktadayken, "Hayır, başınızı örtün" dene- cek. Daha ilk adım atıldığında karşımızda yüksek du- varlarla karşılaşıyoruz. Anlayış, hoşgörü ortamı karşılıklı yaratılır. Yasaklar hep birlikte yıkılır. Ama, "Hayır, sız bana uyacaksınız" dediğiniz an bıi insanı to- taliter rejime götürür. O anlamda çok tehlikeli bir gi- diş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle