05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6ŞUBAT1994PAZAR CUMHURİYET SAYFA GENÇLIK - EGITIM TV'fJeşiddet unsuriı • GAZİANTEP(AA)- Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesı Psikiyatri Anabilim Dah Başkanı Doç.Dr. Süheyla Ünal, televizyonlarda yayımlanan şiddet içerikli filmlerin, çocuklarda saldırganlık durtüsü yaratüğını söyledi. Doç.Dr. Ünal, insanın içgüdülerle doğduğunu belirterek "Toplumsallaşma süreci içinde bu içgüdüler, uygun yollardan kendisini ifade etme vedoyum sağlama olanağı bulur. bir anlamda evcilleşır'' dedi. Şiddet ve saldırganlık içgüdülerinin, bireyin varlığıru sürdûrmesi için gerekli olmakla birlikte toplum yaşamında sırurlandınlması zorunluluğu bulunduğuna dikkati çeken Doç.Dr. Ünal, "Medyada, özellikle televizyonlarda yayımlanan şiddet ıçeren filmler, çocuğun dünyasında farklı anlamlar bulmakta, şiddete olumlu değer atfedilmektedir. Sorun çözme yöntemi ve güç edinmeyolu olarak şiddetle saldırganlığn empoze edildiği bu programJar aracılığıyla çocuk, saldırgan tutum ve davranışlara yönelebilmektedir." Vakıf yurtJamna sınavla öğrenci • ANKARA (AA) - Vakıflar Genel Müdürlügu'ne bağlı 60 orta öğrenim yurduna sınavla öğrenci alınacağı bildirildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre 1 şubatta başlayan sınav kayıtlan, 31 martta sona erecek. Sınav ise 55 il merkezınde 28-29 mayıs günleri yapılacak. Vakıflar yurtlanndan yararianmak isteyen öğrencilerin 14yaşını geçmemiş olmalan ve ailelerinin orta öğrenim yaptıramayacak kadar fakir olduğunu belgelemeleri gerekiyor. UNICEF'ten çocuklara destek • ANKARA (ANKA)- Türk hükümetiyle UNICEF tarafından Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması konulannda ortaklaşa yürüf ülen programlar, bugün Ankara'da başla>acak ıki gûnlük toplantıda değerlendirilecek. UNlCEF'in şimdiye kadar altı programa toplam 14.3 mılyon dolar destek sağladığı bildirildi. Şekerbank'tan universiteye destek •ANKARA (ANKA)- Sekerbank. KKTC'de bulunan Uluslararası Doğu Akdeniz Üniversitesfne destek sağlamak amacıyla. üniversitenın tanıtım afış ve kataloglannı şubelerde sergiliyor. Şekerbank'tan yapılan yazılı açıklamada, Uluslararası Doğu Akdeniz Ünnersitesf nin afış ve kataloglannın şubelerde sergilenmesi ile ünıversitenin Türk öğrencilere tanıtılmasının amaçlandığı bildirildi. KTÜ'ye4yeni bölüm •TRABZON(AA)- Karadenız Teknik Üniversitesi bünyesinde4 yenı böliim daha açılacak. RektörProf.Dr.Aydın Dumanoğlu. AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sürmene Deniz Bilımleri Fakültesi'ne bağlı olarak açılacak bölümlerle, özellikle vöre halkına yönelik eğıtıme ağırlık vereceklerini ifade ederek, şunlan söyledi: "Bu bölümler, Deniz Mühendisliği, Üretim Teknolojisi, Gemı İnşaatı Mühendisliği iieGüverte bölümleridir. Ülkemızde bu alanda büyük ihtıyaç duyulan ınsanlan yetiştirecek bölümlere. gelecek öğretım yılından itibaren öğrenci ahnacak." Ahıskalı öğrencilere • ERZURUM(AA)- Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Araştırma ve Yardımlaşma Vakfı'nca, Atatürk Üniversitesi'nde öğrenimlerini sürdüren Ahıskalı öğrencilere karşılıksız burs verilecek. Ali Sırn Kuşkay, AA muhabirine yaptığı açıklamada. Atatürk Üniversitesi'nde okuyan 9 Ahıskalı öğrenciye ayda 500'er bin lıra karşılıksız öğrenim bursu verileceğini bildirdi. Ucretsiz,konforlu, maceraya açıkulaşımyöntemi otostop!Gençlerin, vazgeçilmezulaşımyöntemidir otostop. Evden okula, okuldansinemaya, kafeye, gidilecekheryere en kolay ve bedava ulaşmanınyolu. Riski de olacak elbette... Y BEHZATŞAHtN ok yok, bu yol böyle bitmez. Ne- redeyse nefes bile alınamayacak. Üzerine abanan diğer yolcular da cabası. Oysa şu geçen otomobil... İçinde de sadece sürücü var, dört koltuk boş. Aynı yöne gıden dört kışı daha alabılir. İyi fıkir! Tıklım tıkhm İETT otobü- sündeki yolculardan kimbilir kacı bunlan düşünüyordur. Oysa. gerçekten ıyi fikir. İyi ol- maya iyi de bunu ancak gençler yapabilir. Riskleri de yok değil. Riskler, deneyimle en aza ındi- rilebilir. Getırisi de bedava, ra- hat bir yolculuk, yeni insanlar tanıma falan filan. Evet evet, otostoptan söz ediyoruz. Hani şu Boğaziçi Köprüsü girişinde öğrencilenn, avuçlannı kapatıp baş parmaklanyla yanlamasına Erbakan selamı verir gibi yap- tıklan ışaretle başlanan, ıyi ni- yetli ve paylaşmacı yalnız sürü- cülerin de bunlan otomobilleri- ne alıp yollannın ortak olduğu yere kadar götürdükleri eylem- den. Otostopun ekonomiye katkısı gibi daha bir sürii büyük laflar da edilebilir. Boşverin, bırakın bu sıkıcı konulan da hep birlikte otostopçu gençler- den "gerçek otostop öyküleri" dınleyelim. Başlıyor.. Çıgiık çığhğa yolculuk Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetımi Bö- lümü öğrencisi İpek Kuthığ'un son beş yıldır kullandığj ulaşun şekb otostop. İpek, parasını başka şeylere harcamak ıçın otostopu seçtiğini söylüyor. Haksız da sayılmaz. Neden mi? Okulu Tarabya'da, evi Eren- köy'de, arkadaşlanyla buluştu- ğu kafe Beyoğlu'nda. Bu kadar yere ulaşmanın maliyetinı bir düşünün. Bir de rahat ulaşım is- teği girince ışin ıçine, otostop tek çare Anılar mı? Ohoo, İpek'te otostop anılanndan bol ne var. Anlatırken attığı kahka- halan buraya yazamıyoruz, lahmin edin. Oysa anlattı- klannı yaşarken az korkmamış. Gelin bunlan İpek'ten dinleye- lim: "Çok üginç kisikrle karşıla- şıyoruz. Ünlülert yöneticiler, öğ- retim üyeleri. Iş teklifleri de aldık, başka tekliflerde de bu- lunanlar oldu tabii. Güvenli ol- sun diye en az iki kişi otostop ce- kiyoruz. Arabaya binince önce isimler sonıluyor. Tipini beğe- nirsek doğru, beğenmezsek yanlış isim söylüyoruz. Güren vermeyen tiplere de Tuzla'ya fi- lan gideceğimizi söyleyip savuş- turuyonız. Bir keresinde sabaha karşı 03.00-04.00 gibi bardan çıktık. Para yok, ev karşıda. Otostop çekilecek. İki adam Mantık ve Diyalektik Semineri Aydın Çubukçu Bugün, saat 11.30 ve 15.00"de Evrensel Kültür Merkezı, Beyoğlu , saati7.0O'de '«vızyon Fuarı, , TUYAP tetanbul Sergi Sarayı/Tepebaşı Seyh Bedrettin Destam Boğaziçi Üniversitesi Mezunundan ingilizce ders. Tel: (0 216) 302 44 59 dan Kadir Otostop, daha çok da üniversiteli gençlerin ulaşımlannda sık sık kullandıkları bir yöntem. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAK) aldı. Baktık şoför sarhoş. Beşik- taş'ta inmek istedik, indirmedi- ler. Şoför bir y andan araba kul- lanıyor, bir y andan arkaya dö- nüp birimle konuşmaya çahşı- yor. Biz çığlık çığhğa. Ziver- bey'e geldik, indirmeye niyetleri yok. "Sizi İzmıt'e götüreceğız' dediler. Yanındaki adam "İndi- relim' demeye başladı, şoför de- vam ediyor. Kapıları açıp bağı- rmaya başladık. Ara sokakta bizi bıraktılar. Ağlaya ağlaya yürümeye başladık. Birden sekiz poüs otosu etrafımızı çevirdi. Biri ihbar etmiş. Bizi karakola gö- türmek istediler. Şikayetçi olma- dığunızı söy ledik. İşin yoksa kara- kolda uğraş. Ney- se, bizi eve gönder- dikr.Bak.budail- ginç. Bir gün yine iki kişi aldı bizi. Sürücü, yanında oturanın enişte- siymiş. Bir ara elini bacaklarıma uzattı. Ben de tersledim. Kaynı da 'Ne yapıyorsun?' diye çıkıştı. İkisi kavgaya tutuştu. Biz de arabadan inip tüydük. Bir keresinde de Doimabah- çe'den Beşiktaşa gitmek için otostop çektik. Biz farkında de- ğUiz, iki araç durmuş. 'Ben ala- cağım. Yok ben alacağım' kav- gasına tutuştular. Beşiktaş'a yü- rüyerek gitmek zorunda kaklık." İpek'ın otostop öykülerinde hep kötü anılar yok. "Zaten boş gJdiyorunT' diye alıp evlerine kadar götüren taksi şoförlen, ınerken "Siz öğrencisiniz, pa- ranız yoktur" diyerek harçlık vermeye çalışan sürücüler. rast- lanlı sonucu on gün ûst üste kendılennı okula bırakan ban- ka müdürü... Ha> allah, az daha unutuyorduk. Bir keresin- de de bindıklen Mercedes'tekı yaşlı sürücüyle ilgili anılan. Mercedes'e daha önce bınen biri transseksüel, biri fahişe iki otostopçudan korkan sürücü. Otostop öykülerinde hep kötü anılar yok. "Zaten boş gidiyorum" diye eve kadar götüren taksi şoförlen, "Siz öğrencisiniz, paranız yoktur" diye harçlık vermeye çalışan sürücüler... Ipek'le arkadaşını da araca ala- rak bunlardan kurtulmaya çalışmış. "Araca bindikten son- ra durumu anladık. Aman, ne açık saçık konuşuyorlar. Sev- gililerimizi soruyorİar. Onlarla- ne yapıyormuşuz. Neyse, biz önce indik de kurtulduk. Sürücü ne yaptı acabaT" Hakan Ya>aş da tstanbul Üniversitesi Avalar kampu- sünde jeoloji mühendisliği öğ- rencisi. Uzun saçh. Gitarlanyla bındiklen bir otomobilin sürü- cüsünün ncası üzenne otoban boyunca verdiklen konseri unutamıyor "Geçen yıl da iki tip, iki arkadaşımla beni aracına aldı. "Koçum, okuyor musu- nuz' diye sordu. Bizden evet yanıtını alınca. 'Ben de okuyo- rum' diye böbürlendi. Dışandan lise bitirnıe sınav larına giriyor- muş. Sonra başladılar otostopçu anıları anlatmaya. 'Geçen bir kızaldım, bırelattımbacaklan- na...' filan diye konuşuyorlar. Sonra da lafı, Bunlar da kıza ben/iyor'a getirdiler. Baktık oiacak gibi değil, indik. Başka bir araca otostop çektik, adam 'Ça- buk atlayın. takip edılıyorum' dedi. Başladı süratle git- meye. Beşiktaş'ta (ers yola gîrdi, araç-" lara çarpa çarpa' ilerliyor. İndikten sonra uğursuzluk bende diye. arka- daşlar beıumle otostop çekme- meye karar verdi." Gökhan Bükmüş de araba- sına bındığı yaşlıca bir adamın yolu uzatmasına ve anlamlı bakışlanna bir anlam vereme- miş. "Adama biraz sert çıktım da ana yola tekrar çıkh" diyor İÜ Elektrik Elektronik Mü- hendisliği öğrencisi Şeyma Öz- can da İzmır Çeşme'de çektikle- ri otostopta kendilerinı alan Porche'li gençlerin ısrarlı Bod- rum'a gıtme tekliflerini gen çe- vırdıklen için yol ortasında nasıl bırakıldıklannı anlatıyor. Arkalanndan el ışaretı yapmı- şlar da kızgınlıklan azalmış. Ya bındiklen bir araçtakilerin ıssız orman yoluna sapması... Yü- rekleri ağızlanna gelmiş. Me- ğerse kestırme yolmuş orası. İÜ Iktısat Fakültesı öğrencisi Özlem Mazmanoğlu da sürücü- lenn tavırlannın eğıtımlı olup olmamasn la değerlendınleme- yeceğıni sö\lüyor. "İki arkadaş bindiğimiz otomobilin üni\ersite mezunu sürucüsü. yol boyunca bize çıkma teklifinde bulundu. Oysa ben, eğitinüi insanların otostop çekenlere daha iyi da\- ranacaklarını düşünüyordum." Özlem. surücülenn kendilerinı tanımak için soru üstüne soru sormasma da anlam vcreme- digıni S^% lüyor: "Öyle ya, ben sadece bir yer- den bir yere ulaşmak için otomo- billerine biniyonım. Btni tanısa- lar ne olacak? Birazdan inece- ğim." îçiniz kararmasın, olumsuz örnekleri özellikle sıraladık. otostopçu gençlenn öykülerin- de olumlu ömeklenn sayısı çok daha fazla. Otostopçulara baş- ka anlamlar vükleven. onlann deyımıvlc bazı "magandalara" onlann mesajlannı ıletmek için' "Hiç Öyle düsündüğünüz gibi değil. Ben. sadece ulaşunımı sağ- lamak için otostop çekiyorum." Aracınızda boş yer varsa otostopçu gençleri abr mısı- nız?.. • Türkiye'ninilk hastane okulu açıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye'nin ilk has- tane okulu Hacettepe Üni- versitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi'nde önceki gün Milli Eğitim Bakanı Nevzat Ayaz tarafından açıldı. Ayaz, açılış töreninde yap- tığı konuşmada "hastane okulu" uygulamasının gide- rek yaygınlaştınlacağmı söy- ledi. Okul çağında bulunan bütün çocuklann eğitimıni hedeflediklerini bildiren Ayaz, dünyada 6-18 yaş gru- bu çocuklann yüzde İ'inin hastalıklan ncdcnıyle okula gıdemediğini anlattı. Ayaz, Türkiye'de de bu dunımda yaklaşık 200 bin çocuk bu- lunduğuna ışaret etti. Hastane ilkokullannın yaygınlaştınlmasından sonra aynı amaçla ortaokul ve lise- ler de açılacağını kaydeden Ayaz, Sağlık Bakanı Kazım DİDÇ ile imzalayacaklan bir protokolle hastane okullan uygulamasının yaygınlaştın- lacağını söyledi. Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr YükselBozerdeüniversi- te hastanelerine yılda 2 bin 500 dolayında çocuğun yattığını bildirdi. Açılan has- tane okulu ile çocuklann dö- nem kaybetmeden ya da sınıfta kalmadan tedavi edi- lebildiklenni belirten Prof. Dr. Bozer, "biriestirilmiş sınrf" olarak eğitim verecek bu okulda aynı anda 14 çocu- ğun ders görebileceğini kay- detti. Prof. Dr. Bozer, eğiüm hızmetlerinin yatak başında da yürütüleceğıni söyledi. Avrupa ülkelerinde yıllar- dır uygulanan hastane okul- lannda, tedavi gördüğü için okula 'gidemeyen çocuklar eğitiliyor. Çocuklara, gerek hastane içindekı sınıfta ge- rekse yataklan başında veri- len "telafi eğitjıni" ile sınıfta kalmalan veya devre kaybet- melen önleniyor. Hastane okulundan yarar- lanmak için herhangj bir süre koşulu aranmıyor. Hastane- de 2 gün kalan çocuklar bile isterlerse derslere katılabili- yorlar. • Çıraklık eğitimi yatılı, kalfalar sigortalı oluyor ANKARA (ANKA) - Bü- yük çoğunluğu, küçük yerle- şim birimlerinden gelen çırak öğrenalerin bannma sorun- lannın -çözülmesı amaayla çıraklık egıtımi yaülı halege- tirilecek. Milli Eğitım Bakanlığı'- ndan edinilen bilgiye göre hazırlanmakta olan yenı ya- sayla bakanlık bünyesinde çıraklık eğitimi görmekte olan öğrencilerin bannma sorunlannın çözülmesi. sağlıklı bannmalannın sağ- lanması ve eğitim merkezıne yakın yerlerde bannmalan amacıyla çıraklık eğitimi yatılı hale getınlecek. Top- lam 274 jnçrkçz^ç Jaaliyet gösteren çıcaklık eğitiminin yatılı halegetırilmesi çalışma- İan çerçevesinde eğitim mer- kezlehne yakın yerlere öğrencilerin kalması için pansiyonlar açılarak bir çeşit çırak yurtlan oluşturulacak. HaarJanmakta olan yeni ya- sa çerçevesinde aynca kalfa- lann Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sigortalanması da yeralıyor. Daha önce calıştıklan işye- ri tarafından sıgortalanan kalfalar birtakım sorunlann çıkması nedenı\le Milli Eği- tim Bakanlığı tarafından si- gortalanacak. • YAVUZ AYDAR STÜDYO FM'İN 2000. PROGRAMINIKUTLADI 78'lerinahematifyapımmda16yıl AZMtKARAVELİ Bızet'in Arllesıenne süıtıyle başlayan Stüdyo FM'ı özellikle rock müzığine ilgı'du- yanlar çok yakından tanıyorlar. Çarşamba ve cuma günleri yayımlanan Stüdyo FM. ge- çen hafta 2000. programını kutladı. Bu kut- lamanın başmiman ise 16 yıldan ben prog- ramın yapımcıhğını ve sunuculuğunu üstle- nen Yavuz Aydar. TRTye 1967 yılında giren Aydar. bugün TRT-3"ün çoksesli müzikler müdürlüğünü yapı>or. 1978 yıbnda Şebnem Savaşçı ile sunmaya başladıklan Stüdyo FM programı, FM ba'ndında tek ıstasyonun yayın yaptığı yıllarda gençler için alternatıf bir yapım olma özellığmi taşıyordu. Savaşçı ve Aydar"- ın mükemmel uyumlan sonucunda Stüdyo FM, ikıbnin ortak yapımı olarak anılmaya başlandı. Programın çizgilerini rock, blues, caz, pop-caz olarak daha ilk günden çizen "68 kuşağmın direnen temsilcisi'" Aydar, daha sonralan new age gibi türlere de prog- ramlannda yer verdi. Disco. rap gibi akımla- ra karşı bugüne kadar mücadele gösteren Stüdyo FM, çizgisinden ödün vermeden 2000. programa ulaştı. Aydar. tam bir Rolling Stones fanatiği. Kesinlıkle laf söyletmiyor Stones'a. Pink Floyd, Led Zeppellin, Deep Purple diğer vazgeçemeyeceği gözdeleri. En hayıflandığı nokta teknolojinin geç gebşmesi ya da bu roek ustalannın erken müzik piyasasına çı- kmalan. "Bugünkü teknoloji 60-70'lerde ol- saydı her şey çok daha mükemmel olurdu. Yazık, çok yazık oldu" diyor Radyoyla ilk taıuşmanız nasıl gerçeklesti? AYDAR - Üniversıtede okurken devam zorunluluğu yoktu. Hem cahşıp hem p>ara kazanmak istedim. O >ıllarda Ankara Rad- yosu'nun müdürü olan Suna Kan'ın eşı Fa- ruk Güvenç'i saygıyla anmak ıstıyorum. Kendısı amcamın mahalle arkadaşıydı ve ısrarlı baskılanm sonucunda kendısiyle tanışük. Zaten orta sondan itibaren aşın bir pop müzik dinleyicisiydim. 1960'larda Beat- les k^sırgasmı öpkı Londra'daki gibi ya- şadık. Stüdyo FM nasıl doğdu? AYDAR - Stüd>o FM'i askerden geldik- ten sonra yapmaya karar verdim. O zamana kadar radyoda canlı yayın yapılmazdı. Stüd- yo FM, canlı ilk müzik programı olma fizel- liğini taşı>ordu. Aydar ve Savaşçı, bugüne dek yıllık izjnleri dışmda tiim programları birlikte sunmuşlar. (TARIK TINAZAY) da ister istemez etkılendi. 80 sonrası dönemde sizi tat- min eden hiçbir gnıp olmadı mı? AYDAR - Bir tek özgün mü- zik olarak Dire Straits çıktı Onun dışındakiler öncekılenn taklitlennden ıbaretttı. Programlarınızda sunucu Şebnem Sa>aşçı'yla çok iyi 4>ir uyum sergiliyorsunıız... " AYDAR-E\et Beraberlıği- mız çok öncelere gıdi\or aslı- nda. Benım daha önce yaptığım bm programın 500"- ünü Şebnem seslendırmıştı. Istediğimiz çizgıde. çok parlak bir sesi vardı. Iki kışının canlı yayına katılmasının daha akıa olacağından hareketle yola gktık. İlk programınızda neler his- setmiştiniz? AYDAR - Tabıi çok heye- canlanmıştık. Dizlerimin bir- birine çarptığını çok iyi hatırlı- yorum. Daha sonra alıştık ta- bıı Ağıriıklı olarak gençlerin çalıştığı özel rady olar hakkında neler düşünüyorsunuz? AYDAR - Yenı radyolan kendımize rakip olarak gör- müyoruz. ABD ya da Batılı ülkelerde ızin almadan dene- Sizi canlı yayına yönelten etken neydi? AYDAR - Rock "her gün yeni bir albümün çıktığı. hızlı bir değişim geçiren. sabun köpü- ğü gibi bir müzik. Aktüel olana yetişebilmek için canlı yayın yapmak bir zorunluluktu. Böylece 3-4 saat önce çıkmış bir albümü ak- şamki programa yetıştırebilecektik. İlk programı da 3 Eylül 1978 tanhmde gerçek- leştırdik. İlk programınızda programın çizgisini net bir şekilde çizmiştiniz. Bu çizgiyi bugün de sürdürdüğünüzü düşünüyor musunuz? AYDAR - Evet, bugün de sürdürmeye çalışıyoruz. Neydı bu çizgi? Rock, caz. pop- caz, blues çalacaktık. Ancak kabul etmemiz gerekir kı 80 sonrası yaşanan kalitedüşüklü- ğünden Stüdyo FM de nasıbını aldı. 70-76 döncminde yaşanan rockun altın cağı yerini rap gıbı -müzik diyemeyeceğim- soundlara bıraktı. Bu yozlaşmadan bızim programımız tımsiz yayın yapmak mümkün değıldir. Belli bir denetim mekanizması kesinlıkle gereki- yor. Telıf haklan da çok önemlı bir konu Sa- natçılar, yapıtlan radyolardan serbestçe yayı- mlansın diye mi beste yapıyorlar? Yay ınların kalitesinin bir değerlendirmesûıi yapar mısınız? AYDAR - Çoğunun müzikalitesi çok dü- şük. Korkunç boyutlarda Türkçe bozukluğu yaşanıyor. Genç program yapımcılarına neler öne- receksiniz? AYDAR - Önceİikle şunu belirtmek isti- yonım: program yapımcılığının okulu yok. Kjşılerin bızzat bu ışe gonül vermelen gereki- yor. Sonra zaman çok önemlı İş dışında sü- rekli dınleyip yeni yapıtlan takıp etmek önemli. Dinleyeceksınız ki iyi ile kötüyü ayırt edebılesınız. • GEJSTÇ Kemal Gökhan G Dinin pratik savaşçısı "\'eyi merak ediyorsun" diye sordu bana. Nasıl anlatmaİı? İnsanlar değjşiyor- du. Bu son derece anlaşılır bir şeydi. Her- kesin değışmek ya da değişmemek özgür- lüğü vardı Acaba diye sürdürdüm düşün- meyi. Acaba, gerçekten değişmemek hakkına karşı voğun bir saldın değil mivdı yaşadığımız? Eskı zevkleri özleyen muha- fazakardevrimcilerden olmak... Bütün bir kavram çorbası. Hem devrimcı olacak hem de muhafazakar. "Hepsini anlırorıını da" dedim. "dıni tercih etmış olnumı unla- makia güçliik çekiyorum." Güzel ve uzun parmaklannı birbirine geçirdi. Yüzünde artık tam olarak aynştıramavacağım bir ışık. Gülümsedı. "Bir tercih değil. senin ım- ladığıngibi. Düşünmesigüç. biliyonımama, benim için öylesıne açık ki... Ben gerçeğian- ladım. Dinin ekmekgibi, sugibi, kaçaınaya- cağını bir korku değil, kaçındma: bir ihti- vaç olduğunu... Bilıyorsun"dçdi... Eski ıki arkadaştan biri sanki yüzyıllar öncesinde bir yerde durmuş, diğeri ise çok uzaklara gitmiş gibi seslenerek konuşuyordu. Oysa, geriye doğru >ürümek diye bir şey de vardı diy mi? Hani şu belediye otobüslenndcn antrenmanlı olduğumuz... "Bilivorsun, ben okıırna alışkanlığımı kayhetmedim. Din la- rilu, teorik vapttları kısa sürede hatmeuim. Aşağı yukarı aynı siyasal bilinçle, aynı dev- rimci inançla bu bakışı savunduğumu gör- mek beni ayakta tutuyor. Şövle de düşü- nebilirsin. Bu adama siyasi pratik gerekliv- di. Omuz yaşıyamazdı. Ve o da öyle yaptı. Si\ ası pratiği, dönüştürücü, sistemi ortadan kaldırtnayı amaçlavan pratiği seçti." Be- nim cevap vermem, soru sormam ya da ki- nayeli bir saptama yapmam hiç gerekmi- yordu. Ne soracağımı. neyi eleştireceğimi çok ıyi biliyordu. Bana susmak düşüyor- du. Dinlemek ve ıkna olmamak... ' Sınıf savaşımını nereye gömdün, din ne kadar de- mokratiktir, sen ki neredeyse anarşizmin te- orisini yapan adam. nasıl oldu da. hem de bilinmeyen bir güce kul olmayı, onun sa- vaşçısı- olmayı kabullendin?.. Bu sorularm da cevabmı verebiltrim sana... Ama bir tek şevin hesabmı veremem Bu ne kadar be- nim'.". O kadar çok düşündüm ki... Ne farkı var söyler nüsın bana? Bir adım önce de ce- nuıattik biz... Şimdi de cemaatiz. Bir adım önce de ortak söylemin. asgari nıüşterekle- rin özneyi kucaklamayan soğııkluğumı evet- çivdik... Şimdi de öyle\ iz. Ama.asılönemlı- sı. hurada kaybedenin ben değil. sen olduğu gerçeği... Sos\alistler kaybettı. Hiç ianiları kalmanuii mrna.Hele bizimkigıbi ülkelerde bir daha ayakları üzenne basamamacası- na... Ben. tartışmayı. sıvasi değişim yarat- ma ısteğimi. güçlü inançlarımı buna tercih ettim. Kaybetmenin ağır \almzlığına... Ve sorunun cevabmı bulduğuın yerde orası oldu işte: Ben hiçbir zaman hen olmamıstım!" Buldum sandığı şey benım için çok büyük malıyeti olan bir yalnızhktan başka neydi ki? Günün binnde aşın sağcı bir örgütün tetikçisi olarak benı karşında bulursan şaşırma dedığini duyar gi^ıydim. Daha çok pratik... Daha etkilı. daha sıcak... Ne için değil, neyi yaptığı ile ılgılenivordu. Pratikten geçmışte de sıkıntı duvmanın kıvancını hangi borsada satabilirim? SERİMİZPt 3U6ÜN 'ALT1MIZDA! YAfUNSA EPEMİZDE!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle