Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
tmtiyaz sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı Özgen Acar •Gencl
Yayın Koordınatörü. Hikmet Çetinkaya • Genel
Yayın Daruşmaru- Orhan Erinç •Yaaışlen
Müdürleri: Ibrahim YıMız. Dinç Tayanç(Sorumlu)
• Haber Merkea Müdiirü: İpek Çalışiar
• Görsel Yönetmen. Ali Acar • Dış Haberlcr: Ergun
Balcı 9 Ekonomı: Abdurrahman Yıldınm 0 İstıhba-
rat: Yalçın Çakır • Yurt Haberlen: Mehmet Saraç
• Makaleler Sami Karaören • Spor Abdülkadir
Yücelman • Du/ehme: Abdullah Yazıcı
Ankara Temsılcisı Mustafa Balba> • HaberMuduru Doğan Akın Atatürk Bul-
van No:125, Kat: 4. Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 (7 Hat). Telex- 42344, Fa\.
4195027 »Izmir Temsılcisı Serdar Kızık, H Zıya Blv 1352 S 2 3 Tel 441 1220
Telex: 52359. Fax. 4419117 •Adana Temsılcisı. Çetin Yiğenoglu İnonüCd II9S.
No. 1 Kat: I. Tel. 3522550-3522601-3522492. Telex: 62155, Fax: 3522570
MuesseseMüduru Eıul Erkut •Koordınatör
Ahmet Konıkan • Muhasebe B-T*ent Yenrr
• idarc: Hüsevin Gıirer •Işletme önderÇetik
• Bilgı-lşjem Nail lnal •Bılgısayar Sıstem:
Mûriivet Çiler • Reklam Reha Işıtman
^»j«nl«jm«B»s»ll:YenıGunHdber ^]ansı BdMn\c'l d\ıncıhk \Ş
Tû'rlocjjfıCdd 39 4ICdğ<iloğlu?43?4İM PK 246 İitanbuITel (0 212)5120505(20hdtlTele\ 22246. Fjx (0 212)5138595
6ŞUBAT1994 İmsak:5.36 Güneş: 7.03 Öğle: 12.25 1kındrl5 07 Akşam: 17.33 Yatsı: 18.55
SUNUŞ
1883-1962 tarihkri arasında yaşayan
Fransız bilim adamı Louis Massignon
tüm yaşamını Hallac'a adadı.
M
ezheplerin oluşumunda bir
yandan sosyo - ekonomik fak-
törler, öte yandan dinbilimd
ve filozoflann yorumlan
önemli roller oynamaktadır.
Anadolu Aleviliğinde de sosyal, eko-
nomik ve tarihsel koşullar dinin algılan-
ması ve uygulamada maddi faktör olarak
bellietkiler ortaya koymuştur. Anlamsal-
düşünsel faktör ise Hallac-ı Mansur'a da-
yanan bir İslam yorumudur.
Anadolu Aleviliğu İslam düşüncesi içe-
risinde özgün bir yer tutmaktadır. IX. ve
özellikle X. yüzyıllarda yoğun bir bicim-
de, genelde kendi istekleriyle Müslüman-
lığı seçen Türk boylan eski dinlerinin ahş-
kanlık ve törelerinin etkisi altında >eni
dinlerine yeni renkler katmışlardır.
Türklerin Orta Asva'dan sonra ilk va-
tanlan Maveraünnehir
<
dir. Daha sonra
Anadolu'ya geçmışlerdir. Maveraünne-
hir'e gelmeden önce Türkler Manikheen,
Mazdeist (Zerdüşt dininin bir kolu) ve
Hint dinleri kültürlerinın etkisi altınday-
dılar. Maveraünnehir'e geçiş sürecinde
bir bölümü Hıristiyan olmuştur. Çok
tannlı dinler dönemindekı rahiplere "şa-
man" dendiğinde. bu dönemle ilgıli ola-
rak Türklerin "şamanist" olduğu söyle-
nir.
UygurTürkleri. VIII. yüzyılda Manik-
heen olmuş ve 450 yıl bu inanca bağlı kal-
mışlardır. Bu dini benimseyen Alp Kutluk
ÇarmıhagerilenMüslüman
KüJüg Bilge'ye. "Mani'nin Ruhu" adı ve-
rilmiştir. Bilindiği gibi Manikheizm İ.S.
III. yüzyılda Mardin doğumlu Mani ve
Manes adında bir bilgenin ortaya attığı
dindir. Amacı Hınstiyankkla Zerdüştlük
arasında bir bağdaşım sağlamaktır. Ne
hikmetse Orta Asya'cı tarihçilerimiz bu
konuya pek değinmezler. Onlara göre
Türkler. Göktann Kültürü içinde mone-
teizme (tektanncılık) yakın bir inanç sür-
dürmekteydiler. Bu nedenle kolayca
Müslüman
olmuşlardır.
Başka bir de-
yışle. onlar
zaten
lk
teslim
olmuştu",
"başlangıctan beri Hakk dinine mensuptu-
lar". Ovsa Göktann-Yertann. Karanlı-
klar-Aydınlıklar ikilemi Mazdeist Ahııra-
mazda-Ahriman ve Manikheen İsa-Şey-
tan ikilemlerinden gelmekteydı.
İşte bu inanç içindeki Türkler Müslü-
manlaşırken Mazdeist, Manikheen ve
Hıristiyan geleneklerden bir bölümünü
yeni dinlerine aktarmışlardır. Bu aktar-
ma özde bir değişiklik yaratmamış. sade-
ce biçımsel öğeleri etkilemiştir. Onlar
Hakk-Muhammed-Ali üçlemi içinde İs-
lam'ı algılamiş. dının özüne sadık kalmış-
tır. Eski dinlerine bağlı yaşam tarzlan da
yeni dınde zenginlik motıfı olarak varlığı-
nı sürdürmüştür. Halk kitleleri içinde bu
tür Müslümanlık Anadolu'ya kadar gel-
miş ve burada Müslümanlığı kabul eden
uluslar, İslam'ı bu yorumla tanımışlardır.
Anadolu uluslan da değişik yeni motifler-
le klasik yorum dışındaki bu eğilimi zen-
ginleştirmişlerdir.
Türk yöneticiler Selçuklular, Osmanlı-
lar ise İslam'ın Arap örf ve adetlerine da-
yalı Sünni yorumunu yeğlemişlerdir.
Tuğnıl ve Çağn Beyler XI. yüzyılda Ab-
basi halifesinin hizmetine girdiklerinde ve
daha sonra yönetimi ele aldıklannda
Emevı-Abbasi geleneğine bağlı teokratik
bir düzeni sürdürmüşlerdir. Gördüklen
ve bildikleri bu olduğu kadar, biçim ağır-
lıklı yorumlar saltanatın sürdürülmesine
elverişli ortam sağlamaktaydı. Sünni yo-
rumların hepsinin tutucu olduğunu iddia
etmiyoruz, ama sıyasal ıktidarlannelınde
tutucu ve biçimci bir konuma geldiğı kuş-
ku götürmemektedir.
Anlamsal-düşünsel öykünün kökenın-
de ise, Hallac-ı Mansur yatmaktadır. İ.S.
856-922 (Hıcn 244-309) "tanhlen arasında
yaşayan Müslüman-Arap düşün adamı
Hallac-ı Mansur, Anadolu Aleviliği felse-
fesini bir hayli etkilemıştir. Bugün dahi
Bektaşı dergâhına girişte "Dar-ı Mansur"
denilen bir tören yapılmaktadır ki, bura-
da Hallacın ıdamma alegorik olarak yer
verilmektedır.
Hallac, inanmış bir Müslümandır. İs-
lam'ın tüm koşullannı yerine getirmekte-
dir. Ancak bunlann öze iniş bağlamında-
kı araçlardan ibaret bulunduğunu söyle-
mektedir. Örneğin abdest almak ruh te-
mizliğiiçindir.Namazdarükûvesecde.ev-
renin \e insanın, yani Allah'ın güzelliği
karşısında
hayranlık
duyma duy-
gusunun ifa-
desidir. Hac
farzdır ama,
önemli olan gönül haccıdır. Bir ınsan,
kendinı dünyanın "hayından huyundan
soyutlayıp" iyılik ve güzelliği gerçekleştı-
riyor, fakırlere yardım ediyorsa Kabe
haccı yapan kadar Allah indinde makbul
kişidir. Hallac'daki vahdet-i vücud, pan-
teizm (Tann-doğa iç içeliği) gerek Ana-
dolu kültleriyle. gerekse Eski Türk inanç-
lanyla paralellik ıçindedir.
Hallac zaten ömrünün önemli bir bölü-
münü seyahatlere avırmış ve uzun süre
Maveraünnehir'de bulunmuştur. Oğulla-
nndan bınnı Nışabur'a yerleştırerek bu
misyonu sürdürmesını istemiştir.
Hallac'ın izınde gıden en önemli düşü-
nür Hoca Ahmet Yesevi'dir. Yesevi'nin
tilmizleri ise Horasan Erenleri'dir. Bilin-
diği gibi Horasan Erenleri Anadolu'ya
geçerek buradaki halklan Müslümanlaş-
tırma faaliyetlerini üstlenmişlerdir. Baba
tshak ve Baba İlyas'ın Ahmet Yese\i gele-
neğını sürdürdükleri bilinmektedir ki,
bunlar da Hacı Bektaş Veli'nin düşünsel
pirleridir.
Görülüyor ki Bektaşi-Alevi geleneği-
nin kurucusu Hacı Bektaş Veli dinsel yo-
rum olarak Hallac'a bağlıdır.
Hallac-ı Mansur'u bu nedenle Anado-
lu Alevileri ve son dönemlerde din olgu-
suna merak saran Türk aydını iyi tanıma-
lıdır. Ne yazık ki Hallac, Türk gelenekle-
rine sadece söylencesel kişiliğiyle girmiş-
tir. Aslında yüzeysel yaklaşımlar. simge-
sel bağlılıklar, özellikle "köşeyi dönme"
felsefesini benimsedıkten sonra bu ülke
insanının yeğlediği yoldur. Kimse felsefe-
ye. dinin özsel açıklamalanna ıtibar gös-
termemektedir.
Hallac'la ilgili en ciddi araştırmayı bir
Fransız bılim adamı gerçekleştirmiştir.
1883-1962 tarihleri arasında yaşayan Lo-
uis Massignon tüm yaşamını Hallac'a
adamıştır. Dört cilt halinde yayımladığı
"La Passion de Hallaj-MartyT Mystique
de L'Islam / HaUac'ın Tutkusu-İslam'ın
Mistik Şehidi" adlı kıtap Hallac araştır-
malannda temel kaynaktır. Biz de genel-
de bu kaynaktan yol alarak çalışmamızı
gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
'Enel Hak' dedi; hakbr sözü; Haksöyledi
nel hak, ben Tannyım, anlamına geldiği
kadar, 'Ben hakikatinY de demektir. Hakikat ise
Allah'ın 99 sıfatından biridir. Allah'ın sıfatlanndan
birini kabullenmek Sünni Müslümanlar açısmdan
olanaksızdır. Bu tür bir yaklaşım onlar için
zındıklıktır; insan hakikatin yalnızca bir parçasıdır.
Anadolu
ve
Hallae-ı
Mansur
Prof. Dr. Niyazi Öktem
Kallac'çı doktrin 'vahdet-i vücud' temelini
ortaya koyar. Bu anlayışa göre Allah ve kâinat bir
bütündür. Panteizm denilen bu yaklaşımda,
yaratan-yaratılan ikilemi yoktur. Hal böyle olunca,
Tanrf yla insan bütünleşince eşitlikçi, özgürlükçü bir
felsefe ortaya çıkmaktadır.
T•" a n
arihte din ve felsefede deği-
şik düşünceler yayan birçok büyük ınsan
kendi dönemlerinde horlanmışlar. baskı-
ya maruz kalnuşlar ve çoğu kez de idam
edilmışlerdir. Resmi ideolojı veya teoloji
onlarla ilgili tüm dokümanlan genelde
yok etmiştir.
Aynı yazgı Hüseyin Ibn Mansur Bin Hal-
lac için de söz konusudur. O. ancak 922
(Hicri 309) tarihındeki idamından yüz yıl
sonra İslam âleminde tarihsellik kazana-
bilmiştir. 1046 yılında vezir Ali Ibn Müsli-
ma, Hallac'ın idam edildiği yerden geçilir-
ken oranın "kutsanmtş bir yer" olduğunu
söyleyerek, unutturulma sürecini kesmiş-
tir. Vezirin ölümünden sonra onun yakın
dostu olan Ebubekir bin Tahabit Kâtib,
"Bağdat Tarihi" adh yapıtında Hallac'a
yer ayırma cesaretini göstermıştir.
Ancak Hallac'la ilgili menkıbeler halk
arasında dolaşmaktaydı. Aynca bılimsel
çev relerde de ondan söz edilmekte. anek-
dotlar anlatılmaktaydı. Daha sonra Şi-
razlı tbn Bakûye adında birdin adamı (H.
350-428) Hallac hakkında uzun bir ınce-
leme yapmıştır. Ona göre Hallac "iyi baş-
lamış" fakat "kötü bitimüştir". İbn
Bakûye, Hallac'ın oğlu Hamd'in babası
hakkında yazmış olduğu bilgileri yorum-
layarak okuyucuya aktarmıştır.
Hallac'ın düşünceleri zamanla Bağdat
dışına taşmmıştır. 941 (H. 330) yılında
Türkistan'da Faris Dinavari, derslerinde
onun görüşlerine yer verir; 941'de Şiraz'-
da Hallac'ı anlatır. Aynı yıllarda Basra ve
Halep'te Hallac'ın görüşleri dile getirilir
ve eleştiriler de yapılır. Yüzyılın sonuna
doğnı da İslam âleminin değişik yörelerin-
de yoğun bir şekilde Hallac tartışması
yapılmaktadır. Tutucu kanat. Hallac'ın
düşüncelerini tam anlamıyla aforoz et-
mıştır.
Yukanda sözünü ettiğimiz Ali İbn El
Muslima'nın Hallac'ın itibannı geri getir-
mesinden sonra aynı vezir. manevi otori-
teyi Abbasiler'de bırakmak ka>dıyla
dünyevi iktidan Selçuklu Türklenne tes-
lim eder. Bu dönemden sonra Hallac,
Bağdat'a geri gelmiştir.
Bağdat'ta Nizamülmülk'ün inisiyatifıy-
le, öldürüldüğü yerde anısına sembolik
bir kabir yapurılır. Kabrin yapımında \e
Hallac düşüncesinin yayılmasında yar-
dıma olan Ali İbn El Müslima ailesinin
büyük katkılan olur.
XII. yüzyılda Şeyh Cma\i tarafından.
Hallac felsefesini işİeyen Adeviye tarikatı
kurulmuştur. Bu tarikatın Kürt mensup-
lan Laliş'te "Hallac Makamı" admda bir
yer kurup, buraya masif bakırdan kutsal
kuş tasviri yapmışlardır. Aynı dönemler-
de muhtemelen Eınir Gökbüri'nin emriy le
Musul'da bir "Hallac Makamı" yaptınl-
mıştır. 1164 yılında ünlü İranlı şair Ferid
Attar, Hallac'ı "kutsallığın en üst maka-
mı" olarak tanımlamıştır.
XII. yüzyılda Türkistanlı ünlü ozan
Ahmet Yesevi, Doğu Türkçesi'yle yazılan
"Drvan Hikmef'nde Hallac'ı hak ettiği
yere getirmiştir. Bu, Hallac'ın Türkçe'ye
ilk kez girişidir.
Ahmet Yesevi'nin Hallac aktanmı.
Bektaşiliğin önemli dayanaklan haline
gelir.
XIII. yüzyılda Hallac artık fıkren tam
anlamıyla İslamâlemindeyayılmıştı. Mev-
lana, Mesnevisi'nde haksız yere idam edi-
len Hallac'a ilişkin rüya gördüğünü söy-
ler. Hallac'la ilgili olarak Endülüs'ten
Türkistan'a değişik düşünür ve ozanlar
eserler vermeye başlarlar.
Hambeli kanada mensup
bazı din adamı düşünürler de
Hallac'a karşı olan Sünni tavn
sürdürürler. İbni Teymiye
bunlann başında gelir. Onlar
Hallac ve Muhiddini Arabi"-
deki tekçi (morust) vahdet-i
vücud ilkesının aksini savunan
görüşleri temellendiren grup-
tur. Bilindiği gibi İbnı Teymi-
ye, Suudi Arabıstan İslam Va-
habi yorumunda temel daya-
naktır.
XIV. ve XV. yüzyıl da yo-
ğun Hallac tartışmalanyla ge-
çer. Türk şairlerinden Ahmedi,
Hallac üzerine bir risale yazar.
XV. yüzyılda en önemli olay,
Hurufi tarikatına mensup
ünlü Türk şairi Nesüni'nin "Di-
van"ı ve onun hazin sonudur.
Birçoklanna göre Nesimi,
Hallac'ın yeniden doğuşudur.
Hallac XVI. yüzyılda Bene-
gal'e kadar ulaşır. Nusret Şah
tarafından İslamlaştınlan Be-
negal'de hemen "Hallac'çı"
bir tarikat kurulur.
1531 yılında şair Lami, Ka-
nuni Sultan Sülejınan'a bir gül
kasidesi sunar. Kasidede Hal-
lac'la karşılaştırmalar yapılır.
1535'te Bağdat'ın fethinde
Hallac'ın türbesinin krokisi
çıkanhr.
XVI. ve XVIII. yüzyıllarda
Hallac felsefesinden giden bir-
çok tarikat ortaya çıkar ve
bunlar itibar görür. Ancak
gene de karşı güç ve gruplann
bir bölümü bu görüşleri
zındıklıkla suçlamaya devam
eder. İstanbul'da bu yüzyılda
Hallac'çı düşünceye mensup
Feyzi Mustafa Çelebi, Halveti
Naili, Şair Mustafa Efendi,
Antakyalı Miinif Mustafa
Efendi, Bursalı Ismail Hakkı,
Ragıp Paşa, Damatzade Mual-
la Murat (Kazasker) isimlerini
saymak mümkündür.
XIX. yüzyılda Osmanlı
dünyasında Hallac önemli bir
yer tutmuştur. Ahmet Rüştü
Karaağaçcı. Şair Miiridi. Ket-
huzade Arif Efendi, Yenişehirli
Avni gibi isimleri Hallac'çı ola-
rak görmekteyiz. Bu yüzyılda
Hallac'çı Niyazi-i Mısri'nin
etkileri bir hayli yaygjndır.
XX. yüzyılda Hallac-ı Man-
sur'la ilgili bir polemik Şehza-
debaşı'nda bir sokağa onun
adının verilmesiyie başlar. (*)
Daha sonra Nurettin Topcu
felsefı olarak "ihtilal" kav-
ramını Hallac'ın düşünceleri
üzerine kurar. 1944 yılında da
Salih Zeki Aktay, Hallac üze-
rine bir tiyatro eseri yazar.
1976 yılında Yaşar Nuri Öz-
türk Hallac'ın eseri Tavvasin'-
le ilgili bir inceleme gerçekleş-
tirmiştir.
XX. yüzyılda Hallac'dan en
fazla etkilenen düşünür. ünlü
Hint Müslümanı Muhammed
tkbal'dir. İkbal. İslam perso-
nalist felsefesini "Enel Hak"
anlayışına dayandırmaktadır.
•k Bu sokağın adı daha sonra Cavit Or-
han Tötengil olmuştur. Bunun üzerine İs-
tanbul'daki hallac esnafı ıtiraz etmiştir.
İki büyük düşün adamının adlannın aynı
sokakta tarihsel süreç içerisinde ayn ayn
dönemlerde yer alması ilginçtir.
YAŞAMI'. Hüseyin İbn Mansur Hallac
244(Miladı856)yılındaBeyza'nınTûryö-
resinde doğmuştur. Beyza, Basra bölgesi-
Tarih boyunca yenilikçi duşünürlerin ortak yazgısı, yaşadıkları dönemde hor-
lanmak, baskı görmek ve çoğu kez idam olmuştur. Hallac-ı Mansur'la Cavit
Orhan Tütengil de bu yazgıyı paylaşan iki büyük düşün adamıdır. Ve tarih
1057 yıl arayla öldürüien bu iki iasanı aynı sokakta buluşturmuştur. Şehzade-
başı'ndaki bir sokağa 2O.yy. başlarında Hallac-ı Mansur adı verilmiş, daha
sonra bu sokağın adı 'Cavit Orhan Tütengil' olarak değiştirilmiştir.
allac, Hicri 270-272 tarihleri arasında Mekke'ye gider.
Burada caminin iç avlusunda 1 yıl kaldığı ve zorunlu ihtiyaçlannı
karşılama dışında yerinden kımıldamadığı rivayet olunur. Her gün iki
yudum su içip, bir ekmek kabuğunu kemirerek yaşadığı söylenir.
Hallac, saflaşmak suretiyle Allah'a ulaşılabileceğinin bilincindedir.
nin kuzey doğusunda bulunan Hora-
san'a. Şiraz'a gidip Türklere karşı sava-
şan askerlenn konaklama bölgesiydi. Bu-
rada yaşayan insanlar Yemen'in koru-
ması altındaydı. Bu nedenle Hallac'a Ye-
menli dendiği olmuştur; oysa büyükba-
bası. Mazdeist olan (Zerdüşt dini) bir
İranhydı.
Hallac olan babasıyla birlikte H.
253-262 tarihleri arasında o yörelerdeki
dokuma merkezlerini dolaşan Hüseyin'in
ailesi gene o bölge y akınlannda olan Vâsit
kentıne yerleşir. •
Beyza (veya Bâyda) Abbasi halifeliğine
bağlıydı, fakat İran dili ve Mazdeist kül-
tür tüm yöreyeegemendi. Stratejik konu-
mu ve gecit bölgesı olması nedenıv le. Ab-
basiler belli bir zaman sürecinde kentı
Araplaştırdılar. Kentte İran asıllılar ka-
dar Türk ve Kürtler de yaşamaktaydı.
Bunlann hepsı Müslüman ol-
muştu. fakat Mazdeist köken-
lıydıler. Hallac-ı Mansur'un
Araplaşma nedenivle çocuk-
luğunda Farsça bılmediğı n-
vayet edilmektedir.
Yörede Sünnilık egemendi.
Hallac. genç y aşlannda Sünnı-
lığın değişik dallanna mensup
olanlarla, hâlâ Mazdeist ka-
lanlarla ve bazı Şiılerle de ılişkı
kurmuştur. Yakın arkadaşı
Musa, Şııdır: Khurrazade bin
Finız ise Mazdeisttir.
Hallac'ın Vâsıt'te yetiştiği
anlaşılmaktadır. "Gönüller
Hallacı" sıfatının ona veril-
mesı bu kentte olmuştur. Bu
kente gelıp yerleşmesiyle ilgili
tarih tartışmaüdır. Kımine
göre H. 249. kimine göre daha
sonra ve bazılanna göre ise H.
258'dir.
Hallac'ın genç yaşta K.u-
ran'ı hıfzettiği anlaşılmak-
tadır. Arapça'y a hâkim olduğu
ve sayısız hadis ezberlediği de
bilinmektedir. Genç yaşta iba-
det biçimlerine de hâkim olan
düşünür, yöresel ve Arap dün-
yasında bilinen öykü, menkı-
be \e söylencelere de \ akıftı.
Vâsit kenti. çoğunluğun
Arap olduğu. İran ve Türk
asıllılann da bulunduğu hâlâ
Emevi destekçisı koyu Ham-
beli-Sünni bir yerdi.
Kentin merkezindeki cami-
yi ve ona bağlı okulu H. 203
yılında İmam Hambel'in ho-
cası Silhi kurmuştu. Okula
dönemin âlımleri gelirdi; Silhi
de ders vermekteydi. Hambeli
ağırlıklı bu hocaîarla birlikte.
akılcı ve av din İslam âlimleri de
Vâsit kentındeetkiliolabilmek-
teydiler. Bunun dışında Şiiler
de kentte mevcuttu. Hallac'ın
Şiilerden sihır öğrendiği iddia-
lanvardır Hallac'ın ilk mürit-
len arasında o bölgedeki Hı-
ristiyan kökenliler gelmektev-
dı. Bölge gecit yeri olduğun-
dan. Basra ve Tustar'dan ge-
lenlerden heretık (sapkın) akı-
mlan da öğrendi.
Hallac. tutucu Hambeli-
Sünnı bir yerde. kozmopolit
ortamın etkileriyle ilk dinsel
formasyonunu almış bulun-
maktaydı.
Hallac iki yıl Vâsit'te kaldı-
ktan sonra. Tustar'a geçer ve
burada Sahl'in öğrencisi olur.
Bu bir tilmizlik değildi. çünkü
kendisı henüz sûfı giy imine bü-
rünmemiştir. Ancak nvayetle-
re göre miştik oluşum süreci
başlamıştı. İki yıl da Tustar'da
kalan Hallac ani olarak Bas-
ra'va geçer. O dönemde kentte
meydana gelen kargaşa. baş-
kaldıran Kürtlerin yönetimi
geçici olarak ele geçirmeleri bu
yer deaştiımenin nedeni ola-
bilir.
H. 262 yılında HaUac Bas-
ra'ya gelir ve birkaç ay sonra
evlenır. Hallac burada sûfıliği
acıkça kabul eden ve kervancılıkla uğra-
şan Amr Mekki'nin yanına yerleşir. Inzi-
vaya çekilmemekle birlikte. artık oda sûfı
olmuştur. Bu arada kentin ıleri gelen-
lerinden Abû Yakup Akta'nın kızıyla ev-
lenir. Akta kızını, Hallac'ın dürüstlüğü.
doğruluğu ve ınancına olan bağlılığı ne-
deniyle verir. Bu evliliği, her nedense Amr
Mekki pek istemez ve Hallac. Bağdat'a
gidip Cüneyt-i Bağdadi'ye durumu anla-
tır. O sabretmesini söyler. Böylelikle Cü-
neyt'le aralannda bir dostluk başlar ve
mektuplaşma suretiyle düşünce alışvenşı
yapılır. Hallac Basra'da ailesi birlikte 10
yıl kalır. daha sonra ailesini önce Tustar'a
(272-281). sonra da Bağdat'a yerleştirir.
Hallac. Basra'dayken iki kez hacca git-
miştir.
Hallac'ın tam adı Abû Abdullah El Hü-
seyin bin Mansur bin Mahamma El Bey-
davi El Hallac'dır
Beydavi adı Beyda'da dogmasından
gehnektedır. Babasınm adı Mansur,
Mazdeist olan büyükbabasının adı da
Mahamma'dır
Babasının yün hallacı olması gibi o da
yüreklen temizleyip saflaştırmaktaydı.
Aynca yürekleri okumasını bildiği de ri-
vayet olunmaktadır. Başka bir deyişle
karşısındaki insanın kalbini okuduğu,
yönelimini bildiği söylenmektedir.
Hallac H. 270-272 tarihleri arasında
Mekke've gider. Burada caminin iç avlu-
sunda bir yıl kaldığı ve zorunlu ihtiyaçla-
nnı karşılama dışında yerinden kımılda-
madığı mayet olunur. Her gün iki yu-
dum su icıp. bir ekmek kabuğunu ke-
mirerek yaşadığı söylenir. Ne yağmur ne
de güneş onu etkilemektedir. İçgözleme
dayalı mistik ilim arayışlan içinde olan
Hallac, saflaşmak suretiyle Allah'a ulaşı-
labileceğinin bilincindedir.
Mekkelilerce lanetlendi
Mekke'deki yaşamıyla ilgili anlatılan
menkıbelerde daha o dönemde kendisini
tannlaştırdığı hususundaki sözlen gün-
deme getirilir. Kendisinin de Kuran gibi
bir eser yazabileceğini söylediği rivayet
olunur. Bunun üzerine Mekke ileri gelen-
lerinden bazılan onu lanetlemiştir.
Hallac'ın ICudüs'e gıdıp paskalya gece-
sinde Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği yerde-
ki kiliseyi zıyaret ettiği de söylenmekte-
dir. Bu ziyaretinde sönük mumlan par-
mağından çıkan mucizevi bir ateşle
yaktığı da rivayet olunmaktadır.
Hallac'ın Enel Hak sözcüğünü nerede
ve nasıl sarf ettiği hususunda değişik riva-
yetler vardır. Bilindiği gibi Enel Hak.
"Ben Tannyım" anlamına geldiği kadar
"Ben Hakikatim" de demektir. İdamının
temel gerekçesi kuşkusuz bu sözcüktür.
"Enel Hak" sözü Arap âleminden ziya-
de İran. Türk. Hint ve Malezya düşünür-
leri arasında yayılmıştır. Benzer bir yak-
laşım daha önce Yunan filozoflan ve bazı
Hıristiyanlarda da mevcuttu. "Hakikat",
bilindiği gibi Allah'ın 99 sıfatından biri-
dir.
Allah'ın sıfatlanndan birini kabullen-
mek. Sünni Müslümanlar açısından ola-
naksızdır. Bu tür bir yaklaşım onlara
göre abartmadır. İnsan sadece hakikaıin
bir parçasıdır: tümü olamaz. lümünü al-
gılayamaz.
Bazı Sünni tasavvuf erbabına göre, bu
tür bir yaklaşım dinbilimi açısından
mümkündür: ancak sosyolojik bağlam
içinde tehlikelidir. İmam-ı Gazali ve Fah-
rettin Razi bu tür yorumu yeğlemiştir.
Muhiddin-i Arabi ise bunun mümkün
olduğunu söylemiştir. Tekçi (monist) \a-
roluş anlayışı içinde Allah'tan başka ha-
kikatin olamayacağını, tüm evrenin Al-
lah olduğunu belirterek Muhiddin-i Ara-
bi. Hallac'ı doğrulamıştır. Ona göre
Tann kendini evren olarak dışlaştırmış-
tır. Ev renin bütünsel olarak bilincine var-
mak Hakikat'in içinde erimek, O'nunla
özdeşleşmek demektir. Arabi'ye göre bu
olguyu peygamberler içinde sadece Hz.
Muhammed bilmekteydi. ancak açıkla-
mamıştı. Hallac. bu tür bir açıklama yap-
makla erken davranmıştı.
YARIN: Seyahatierl