19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 12 CUMHURİYET 18ŞUBAT1994CUMA DUNYADAN i Saraybosna vaaüereinanmıyor•Tanklann ve öteki ağır silah- lann geri çekilmesini, büyük bir komedi olarak gören Saraybos- naJıJar için Brüksel'de alınan 'tarihsel karar' hiçbir anlam taşımıyor. Manfred Wörner, NATO'nun çarşamba günii Brüksel'de aldığı "tarihsel karan" açık- ladıktan sonra, gazeteciler. Saraybos- nahlararasmda ıvımserbir havanrn "esti- ğini gözleyip". bu "tarihsel olay"dan hoş- nut kalındığı haberlerini geçtiler. Dünyava hiç de mutlu, iyimser olma- dığımızı nasıl anlatabiliriz? Aksine, yine hıçbir şeyin yapılmayacağını bildiğimiz- den. olabildiğince karamsanz. Sırbıstan Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç ve Bosna'daki Sırplann önden Radovan Karadziç. saldınlannı güçlendirmek için budurumdan yararlanacaklar. İşin aslı. dünyanın dört bir yanından gelen iyi gazetecilerin. tıpkı küçük çocuk- lar gibi heyecanla Saraybosna'ya üşüş- melerini görmek beni düş kınklığına uğ- rattı. İşlerini ciddiye alan bu ınsanlara kı- zamayız. Ne var kı, Saraybosna artık kimseye inanmıyor. Saraybosna artık ister tarih- sel olsun ister olmasın. alınan kararlara tepki gösteremiyor. Saraybosna içten, iyi niyetli olsalar bile vaatlere de kayıtsız. Saraybosna, yaşayabileceklennin en kö- tüsünii yaşadı. görebileceklerinin en kö- tüsünü gördü. Sonuçlar yeterince açık. Altı yedi ay öncesine kadar, Saraybosna'da mesafe- ler daha uzundu. çünkü yolda herkes du- rup birbirine hal hatır sorar, birbirini se- lamlardı. Şimdiyse yollar kısaldı, herkes koşar adım yürûyor. Kimsenin kimseye soracak bir şeyi kalmadı. Tanıdık yüzler de azaldı. Bir yıl önce, tanıdık birinin ölüm haberine almadığınız giin geç- miyordu. Ölüm Saraybosna'd^ artık ha- ber değil. Saraybosnalılar. Brüksel'dekı sözde tarihsel karann. yine yalan olduğunu dü- şünüyor. İşte bu yüzden ne mutlu, ne ivimseriz. Saraybosnalılar bu tanklan ve öteki ağır silahlan geri çekme hikayesıni büyük bir komedi olarak görüyor. Ö>lc ya, 20 kilometrelik bir mesafe. uzun men- zilli füzeler için ne anlam taşır ki? Oysa, bizim elimizdeki 20 tüfeğjn alınması, kur- şunlan parça parça bir araya getirmeye çalışan Bosna-Hersek ordusu için her şey demektir. Saraybosnaiılann ne düşündüğüm açık açık söyleyeyim: Kentin üstünde^ dağlardan geri çekilmek Karadziç için postu kurtarmak anlamına geliyor. Si- lahlan geri çekmek, gözünü kırpmadan silahını çocuklara doğrultan bir anlayışı değiştırebilir mi? Noel'den önce takma bacak için hastaneye yatan bir çocukla tanıştığımda her şey anlamını yitirdi. Noel Baba'nın bacağını geri getireceğine inanıyordu. Ne dersiniz, Noel Baba bacağmı geri getirdi mi? Biz Saraybosnalıiar. kimsenin oynayamayacagı plastik mankenleriz. Tıpkı Karadziç'in dediği gibı. Belki bun- lan Saraybosna dışında yaşayanlara an- latmak zordur. Sinirlerimiz kayboldu. Gülümsüyorsak. bu aptallann gülümse- mesidir. Çünkü gerçek bir kahkahayı unuttuk. Siyaset ve strateji adına kendi da- yandığı temelleri bile savunmaktan aciz olan bir dünyadan ne bekleyebiliriz ki? Kilometreler artık bize yardım edemez. Kurşun yağmurlan bile anlamsızlaştı bı- zim için. Aptalca bile olsa gülümsemeyı unut- mamak >ine de iyi. Dünyadaki önemli kişilikler. bu 'tarihsel kararlar" bacakla- nmızı cekip alıyor diye mutsuz olduğu- muzu sanmasın. Plastik mankenlerin bile tarihe saygısı vardır. Zlatko Dizdareviç Time Busya Altın yumurtlayan tavuk: Votka R usya'da votka endüstrisi yıilardır. devlet gelirinin yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuvordu. Bakanlar kürulunun karanyla votkadan alınan verginin arttınlması, votka fıyatlannı yükseltti ve halk daha ucuz içkilere yö- neldi. Votkaya olan talebın bir anda düş- mesi birçok fabrikanın kapanmasma ne- den oldu. Zamlardan önce 9 milyon nüfuslu Moskov a'da her gün 1 milyon şişe votka satıldığı, bugünse satışlann yanya indiği göz önüne—alındığında. zamlann etki- sinin tahmınlerin üzennde olduğu anla- şıyor. Votka satışlanndaki düşüşün Rus- ya'ya 1 trilyon rubleye mal olduğu ve pa- zann v üzde 80 küçüldüğü belirtiliyor. Bu inanılmaz kaybm mimarlanysa 19 Kasım 1993"te 1185 sayılı karara imza atan Boris Fiodorov ve Yegor Gaydar. Her ikisi de bu karar sonrasında hükü- metten aynldı. Hükümet karan votka- dan dolaylı yolla alınan verginin yüzde 85'ten yüzde 90'a çıkanlmasını öngörii- yordu. Yüzde 5'lik birzam küçük gözük- mekle beraber votka üretıcilerini hayli sarstı. Üreticiler de serbest piyasa koşul- lanna göre normal sayılamayacak bir zam yaptı: Yüzde 40.Yüzlerce votka fab- rikası ya üretimlcrini düşürdü >a da ka- pandı. Votka üreticileri arasındakı en güçlü fabrikalardan bıri olan Knstall fabrikası bin işçisinin 700'ünü zorunlu izne çıkardı. Yoksul votka tüketicilcri daha ucuz ve sağlık için oldukça tehlikeli alkollü ürünlere >öncldi. Bu yöncli^ her vıl gerçekleşen viizlcrce zehirlenme va- kası ve ölüm olayı sayısını arttırdı. Le Figaro Karadziç belki 'öldürûlenlerin' plastik mankenler olduğunu söylerken haküdır. Saraybosnalı çocukların ne oyunlan oyun, ne oyuncakları oyuncak. Bosna'dakisavaşta Osmanlıparmağı £İK$cto İJork <Eime$ 6 00 yıllık bir geçmişe sahip olan ve Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle tarih sahnesin- den silinen Osmanlı İmparatorluğu halen Ortadoğu. Afrika ve Güney- doğu Avrupa'nın önemli bir bölü- münü etkilemeye devam ediyor. Körfez Savaşı sırasında siyaset bi- limcileri. çatışmanın nedenini Orta- doğu"da bulunan Osmanlı toprak- lannın önceleri İngıliz ve Fransızlar. daha sonralan dünyanın önde gelen güçlerinin ihtilaflı paylaşımına da- yandınyordu. Fransız tarihçi Bertrand Şayle'ye göre, aynı şekilde Osmanlı İmpara- torluğu'nun Bosna'da yaşanan sa- vaşta parmağı var. Bosna"daki sa- vaşa katılanlann tutumlannın ar- kasında Osmanh İmparatorluğu'- nun etkisi bulunuyor. Osmanlı im- paratorluğu üzerine çeşitli kitaplar yazan Seyle'ye göre Baülı yetkilile- rin kayıtsız kalmasının nedeni Bosna'daki Sırplann ateşkes anlaş- malanndan dönmesi. Sayle'nin edindiği izlenimlere gö- re Bosnalı Müslüman ve Hırvatlar birbirlerine karşı olduğu kadar. Bir- leşmiş Milletler ve Avrupa Birliği arabuluculanna karşı da verdikleri sözleri tutmada başanlı olamadı. Sayle, 22 aydır süren savaşın ne- denini tümüyîe Osmanlı İmparator- luğu tarafından yaratılan kanunsuz ve ezici durumlara bağlıyor. 1389 Kosova Savaşfnda Osmanlılar ta- rafından bozguna uğratılan Sırplar, ulusal yenilgılerini hiçbir zaman ka- bullenemedı. Sayle'ye göre Sırplar için ülkeleri- nin parçalanması tarihsel bir olay olmaktan çok taze bir anı: "Sırplar, Bosnalıları da kendi uluslarından ka- bul ettikleri için, Bosnalıların bağım- sızlıklarını Uan etmesi Sırbtstan hal- kını tehdit ediyor/" Sayle. Sırbistan ve Bosna-Her- sek'te Osmanlılann tarihin en uzun askeri işgalini gerçekleştirdiğini vur- guluyor. Sırplar bu işgale gerilla sa- vaşıyla karşılık verdi. İki taraf da teslim olmadı. Bosnalı Müslümanlar Osmanlı- lann egemenliği altında Islam dini- ne geçen Sırplann torunlan. Os- manlılar yüzünden veminle Hıristi- yanlığı reddeden Sırplara, etmeyen- lerden daha iyi davranıldığj günü- müzde de hatırlanan bir gerçek. Hı- rvatlar, acımasız tarih okulunda unutamayacaklan dersler aldılar. Hırvatistan uzun yıllar boyunca Os- manlı İmparatorluğu ve Hıristiyan Avrupa arasında askeri sınır görevi gördü. Savaş ve kan davası bölgenin aynlmaz bir parçası haline geldi. 19. yüzyılda Sırbistan'ın bağım- sızlığını elde etmesinden sonra bile kanlı sahneler süreklı yaşandı. Nazi işgali sırasında Sırbistan ve öteki Yugoslav topraklan ardı arkası ke- silmeyen gerilla savaşlanna sahne oldu. Sayle. İkincı Dünya Savaşı sı- rasında Yugoslavya'da yaklaşık 2.5 milyon insanın hayatını kaybettiği- m tahmin ediyor. Her iki tarafa miras kalan nefret, Tito yönetimi sırasında toprak altı- na gömüldü. Ancak toprak altına gömülen nefret hiçbir zaman unu- tulmadı. Beraard D. Kaplan Balladuv: 'Fvansadoğruyolda' Fransa'nın ulusal ve uluslararası sorunlannı değerlendiren Başbakan Balladur'a göre, ekonomik durgunluğu atiatan Fransa, Bosna'da daüstüne düşeni yapmaya hazır Fransa Başbakanı Edouard Balladur bir özel televizyon ka- nahnın programına katılarak halkın endişelerini gidermeye çalıştı. Fransa'nın gündemindeki ulusal ve uluslararası boyuttaki birçok konuy- la ve sorunla ilgili görüşlerini belirten Balladur, politikasını değiştirmeve- ceğini tekraretti. Bosna, tüm Avrupa'nın olduğu kadar Fransa'nın da gündeminde de birinci sırada yer alıyor. Balladur. bölgede en çok askere (2 bin) sahip olan Fransa'nın üzerine düşen görevi yerine getireceğini beîirtirken, çok önemli bir mesaj verdi: "Ültimatom- da belirtilen tarih bir gün bile ertelen- meyecek." Balladur, ültimatomun Fransa'nın diplomatik girişimleriyle verildiğine dikkat çektikten sonra. Sırplann ağır silahlan bırakmama- lan halinde alınan kararlann kesin- likle uygulanacağını ve Fransız as- kerlerinin güvenlikte olmalan için her şeyin yapılacağını belirtti. Ko- nuşmasındaki bir başka önemli nok- ta da. bölgedeki çatışmalann sona er- dirilememesi durumunda Fransa"- nın, 5, lOyada 15 yıl boyunca insanı yardım yapmaya devam etmeyece- ğıydi. Son günlerde balıkçılann isyanıyla büyüyen olaylardan dolayı eleştirile- re hedef olan Balladur, hükümetin anlaşmazlığı gıdermek için görüş- melere başladığını belirtti. Somnun dış kaynakh olduğuna dikkat çeken Balladur, balıkçılann şiddete başvur- masını kesinlikle kabul etmediğini belirtti: "Zor durumlarda devlet, >a- tandaşlarını korumak >e savunmak zorundadır. Ama bazı sımrlar vardır Balladur. balıkçılara ödün vermekle suçlanmıştı. ki. bunlar aşılmamalıdır. Balıkçılann tekrar çalışmaya başlamasını ve şid- detin sona ermesini isti.vorum. Zor durumda olan herkese kapnn açık. Ama devleti temsil ettiğim için bazı koşullann yerine geririlmesı gerekli." Mart 1993'te Fransızlann behrli bir politikaya oy verdiğini ve bu po- lıtıkayı değiştirmeye hiç niyeti olma- dığını belirten Balladur. Fransa'nın doğru \olda olduğunu söyledi: "Dur- gunluk döneminden çıkıldı. Büyüme hızı eksiden artıya çe\rüdi. İşsizlik artmaya devam ediyor ama, hızı yan yanya azaldL Sosyal güvenlik ve emeklilik güvence altına alındı. Bütçe açığı azaldı. İstihdam ağustos 1993'- ten ocak 1994'e kadarki zaman için- de yüzde 50 arttı. Bunlar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Büyüme de- vam ederse, işsizlik oranı düşecek." Abnan önlemlerin uvgulandığını veolumlu sonuçlar verdiğini söyleyen Balladur, örnek olarak Fransız oto- mobil sektöründeki krizin atla- tılmasını gösterdi. Alınan önlemlerin, bütün sorunlan çözmediğinin bilin- cinde olduğunu ama engellerin aşıla- cağına inandığını belirten Balladur. konuşmasında evsizlere de yer vere- rek. birçok kuruluş ve uluslararası ör- gütle bu sorunun çözümü için ortak- laşa bir çalışma içinde olduklan be- lirtti. Gelecek kış için şimdiden 20 bin kişinin kalabileceği bir yapının ger- çekleştirilmesi için çalışmalara baş- landığını da sözlerine ekledi. Fransa'nın geleceğinin parlak ol- ması için halkın değişimi kabul et- mesi gerektiğini ve bu değişim saye- sinde birçok sorunun çözülebileceğini söyleyen Balladur. yaşanan ekono- mik krizden dersler alınması gerek- tiğini ve zor durumda bulunan şirket- lerin piyasaya uyum sağlamak zorun- da olduğunu belirtti. Balladur. kendisinin ve hüküme- tinin "uyuşturucu" olarak tanımlan- masına "EmekliJeri kurtardık, sosyal güvenliği garanti altına aldık, adalet sisteminde değişiklikler yaptık, yeni birçok düzenleme vapılması için bir proje oluşturduk" diyerek karşılık verdi. Her şeyin mükemmel ol- madığını ve her işte başanlı olma- dığını kabul eden Balladur sorumlu- ğun kendisine ait olduğunu açık bir şekilde söyledi. îki yıl içinde reform- lann daha iyi sonuç vereceğini söyler- ken de gelecek seçimlere, şimdiden, hazır olduğunu ortaya koydu. Le Figaro ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Gençter, Kadınbp veSİgçimler Istanbul'da kar tipı, Bolu Dağı'nda yoğun sis, ama yollar güzel. Yeşilin beyazadönüştüğünü izliyorum doğada. Sonra başkent ışıklarına kavuşuyorum. Yenıden karar verdım ben Ankarahyım. En uzun yılları Ankarada yaşadım, çağdaş bir başkent oluşturma çabalarını mutlu ve umutlu izledım yıllar boyunca. Siyasal olayları, çalkantıları, değişim ve dönüşüm- leri yakından yaşadım. Nabzını dinledim, soluğunu yüreğim- de hissettim. Siyasal yaşamın gerılımini sanat olaylarında aştım her zaman. Konserde, sergıde, tiyatroda, operada ye- niden yeşerdi yaşama sevincım. Belki birsaat, kısa bir süre, gecemizi bölen, uykumuzu kaçıran olaylar sona ermiyor, ama taze bir soluk. O olaylar karşısındaki davranışımıza, gö- reyimize daha güçlü dönüyoruz sonra. istanbul'dan dönüşte soluğu CSO salonunda aldım. Dışar- da kar tıpi, ama tüm dostlar burada. Benden hesap soruyor, neden geçen konserde yoktun, Requiern'ı dinlemen gerekir- di. Konser arasında da belli konular, bellı sorular. Neler olu- yor ülkemizde, daha neler olacak. yerel seçımler genel se- çimlere dönüşecek mi, Tansu Çiller gider mi, Demirel onu yer mı, yerse siner mı? Başkentin nabzı istanbul'dan başka atıyor doğrusu! Tüm olaylar doğrudan yaşandığı için belki de. Gençler geliyor yanıma. - Yazılarınızda bir konuyu vurgulamanız gerekıyor, diyor- lar. Kimi kişiler, seçimlerde oy kullanmayarak protestolarını belirtmekten söz ediyor. Aılemızde, çevremızde çok duyuyo- ruz böyle sözler. Kullanılmayan oylarla oluşacak tabloyu dûşünmüyorlar, tehlikeli bir egilim bu. Büyüklerinin tehlikeli eğiliminden söz ediyor gençler! Gençlerle konuşmaktan hoşlanırım her zaman. Gözlemleri, yorumlan, eleştırileri, önerıleriyle etkiler benı. Düşleri ve umutlarıyla yüreklenirım. Konser arası da onların müzığini dinledim. Ankara'ya dönmenın sevıncını duydum derinden. Çevremde toplanan genç kızlar ve delıkanlılarla karakışta baharı yaşadım ılk başkent gecesınde. SHP'li başkan adayı Korel Göymen'e başarılar diliyorum. Benim oyum ondan yana. Nedenlerı hayli geriye gıdiyor. 1970lı yıllarda tanıdım onu. Yıllarla güzelleşen dostluğumuz var. Belli bir yaştan sonra kolay gelişmiyor dostluklar; belli nedenlerı var, ortak bir bakış, ortak bir çarpıntı, ortak tjtre- şimler ıstiyor Başta Murat Karayalçın, Timur Erkman, baş- kentin yerel yoneticilerine de bu nedenle sevgiyle baktım ben. Korel Göymen'in başkanlıgına da bu nedenle umutla bakıyorum. Kımi dostlarım tepki gösteriyor, SHP'de uğradık- ları düş kırıklığını oylarıyla belirtmekten söz ediyor. Pekı sonuç? O uyarıdan kimler yararlanacak, ekranda eskı şarkı- lan söyleyen adaylar mı, ne olduğu bir türlü açıklanmayan adıl düzen sözculerı mı? SHP'ye yönelik eleştirilerim var el- bet. Partı ıçı kanatların çatışması, bıreysel güç, bıreysel kamuoyu oluşturma çabaları uçmayı unutturuyorkimi partili- lere. Unutkanlığın faturası da hayli ağır oluyor. Bir fikir işçisi, Atatürk kuşağından kadın olarak o faturayı ödeyenlerden biri de benım kuşkusuz. Umutla bekledığımız tasarılar hala askı- da! Ama gündeme gelmesını de oylarımız sağlayacak değil mi? Hükümet kanadında ya da muhalefette oyları azalan de- ğil, artan bir SHP gerekıyor. Her zaman vurguladığım gıbı sosyal demokratların birlıkteliğı de çok önemli bu aşamada. Tabandan gelen uyarıyı iyi değerlendirmek gerekiyor. De- ğerlendırmeyenlerin duş kırıklığına uğramaları kaçınılmaz. Korku dağları aşıyor, ama sorunları aşmak için akılcı yol se- çilemıyor, duygusallık ağır basıyor. Elbet hepımız biraz duygusalız, ama bellı gerçeklerden kaynaklanıyor duygusallığımız. Benim anakent başkanlıgına bakışım da duygusal kuşkusuz. Ankarayı çağdaş bir baş- kent yapmayı öngörenlerın çabalarını yakından gördüm, o çabalara karşı tepkılerı yakından yaşadım, çarpık kentleş- meyle çirkınleşen yüzunu hüzünle, tepkiyle seyrettim uzun yıllar. Spnra sevgiyle, coşkuyla çalışan yerel yöneticilerı ız- ledim umutla. Ankara'nın altyapısını oluştururken kentlılerın yaşamını güzelleştırmeye de özen gösterdıler. Bu köşede çok söz ettim o güzel çabalardan. Kuşkusuz yine edeceğım. Başkentlilenn oylarıyla o çabaların süreceğıne ınanıyorum. Sevgiyle, coşkuyla, ıçten söylenen bir başkent şarkısı yarım kalamaz. Konser salonunda konuştuğum gençler kaç yaşında, ben kaçyaşındayım, yılları bırkaçkezkatlayabilirim, amaözlemi- miz eşduzeyde. Dinmeyen özlemler eskımiyor değil mi? SHP'nın gençler ve kadınlarla birlikte oluşturacağı politika- larla özlemımız dinecek bence. Ulkemızde büyük bir kadın birikimi var, ama kadınlar polıtıkanın dışında siyasal kuruluş- larda. SHP bir ölçüde aştı bu dışlamayı. Yönetıci kadroların- da da yer aldı kadınlar. Şimdi daha yoğun bir ışbırliğı var, ülkemizdekı kadın bınkımıni değerlendırecek eylem başlı- yor. Siyasal tablo ortada. Atatürkçulüğü kimseye bırakma- yan partilerin, dahası ben Atatürk devrımlerinın ürünüyüm diyen kadın Başbakan Çiller'ın geldığı çıkmaz ortada, odun politıkalarının çaprazları ortada. Bu gerçekler karşısında ka- dınların da polıtikadakı yerını, yöntemını kanıtlaması, ortaya çıkması gerekirdeğil mı? Karanlığı veaydınlığı ayırması, se- çimı doğru yapması gerekir. Bence yapacaklar, bıçak kemık- ten öteye gıtmez değil mı? Bir kentin, bir ılçenin. giderek tüm ülkenın sorunlarına çö- züm polıtikalarına gençlerin katılımına da umutla bakıyorum ben. Umudum çevremdekı gençlerden kaynaklanıyor. Yaşa- dıklarımızdan, doğru ya da yanlış ınançlan uğruna ölüme gidenlerden, dallarında açmadan solan çiçeklerden. Düşle gerçek karıştı, düş kırıklığı da yaşandı, ama o düş kırıklığı da olumlu bir bırıkim değil mı? Nüfusumuzun buyük oranı genç- lerden oluşuyor. gelecek yüzyıla onlarla ulaşacak ülkernız; yolları uzun, solukları güçlü, tazebeyınlenndeçıkarhesapla- rı oluşmamış henüz, ödün vermeyı bilmiyorlar; odünsüz bir yaşamın güzelliğini. evrensel değerlerı yeterı kadar tanıyor- larsa güzel bir yürüyüş gerçekleşır. Başkentten başlayarak tum Anadolu, dağlar, bayırlar boy- le bir yüruyuş bekliyor. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA: 1/ Çoğunlukla döşemelik olarak kullanılan keten ve ipek kanşımı bir tür kumaş. 2/ Belirteç olarak kullanılan eylem sovlu sözcük... Muşmulava benzer bir yemiş. 3/ Sır... Bir yapıda ağaçlann ya da taşlann birbirine bağ- 6 lanmasında kullanılan j dirsekli kenet. 4/ Ünsüzle biten bir sözcüğün, ün- 8 lüyle başlayan bir sözcü- g ğe bağlanarak okunma- sı... fslamhktan önce Kâbe'de duran üç puttan biri. 5/ Yapağı ya da keçi kılının dokunmadan. yal- nızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş... Japon lirik dramı. 6/ Bir çalgı... Nohut büyüklüğün- deki yemişi bahar olarak kullanı- lan bir ağaç. 7/ Tann'nın varlığını ve İslam dininin doğruluğunu konu edinen bilim... Bir hayvan. 8/ Şah Ismail'in şiirlerinde kullandığı mahlas. 9/ Pamuk kozası... Yos- ma YTJKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Açık pokere verilen ad. 2/ Has- talıkh. sakat... Boş. 3/ Eti lezzetli bir babk... Söz, lakırdı. 4/ Yiyecek bulamayan, yoksul kimse... Ölüm. 5/ Mısır unuyla ya- pılan vağlı bir yemek. 6/ İlhan Berk'in bir şiir kitabı... Yan memnunluk belirten bir ünlem... "Hayır"anlamında kullanılan söz. 7/ Yumurta biçiminde olan... Din işlerini devlet işlerine ka- nştırmayan. 8/ Eskiden kimi devlet dairelerine verilen ad. 9/ Yalnız atomlannın kitleleri yönünden birbirinden farklı olan aynı kimyasal element... Bir gıda maddesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle