Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
12
CUMHURİYET 18ŞUBAT1994CUMA
DUNYADAN
i
Saraybosna vaaüereinanmıyor•Tanklann ve öteki ağır silah-
lann geri çekilmesini, büyük bir
komedi olarak gören Saraybos-
naJıJar için Brüksel'de alınan
'tarihsel karar' hiçbir anlam
taşımıyor.
Manfred Wörner, NATO'nun
çarşamba günii Brüksel'de
aldığı "tarihsel karan" açık-
ladıktan sonra, gazeteciler. Saraybos-
nahlararasmda ıvımserbir havanrn "esti-
ğini gözleyip". bu "tarihsel olay"dan hoş-
nut kalındığı haberlerini geçtiler.
Dünyava hiç de mutlu, iyimser olma-
dığımızı nasıl anlatabiliriz? Aksine, yine
hıçbir şeyin yapılmayacağını bildiğimiz-
den. olabildiğince karamsanz. Sırbıstan
Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç ve
Bosna'daki Sırplann önden Radovan
Karadziç. saldınlannı güçlendirmek için
budurumdan yararlanacaklar.
İşin aslı. dünyanın dört bir yanından
gelen iyi gazetecilerin. tıpkı küçük çocuk-
lar gibi heyecanla Saraybosna'ya üşüş-
melerini görmek beni düş kınklığına uğ-
rattı. İşlerini ciddiye alan bu ınsanlara kı-
zamayız.
Ne var kı, Saraybosna artık kimseye
inanmıyor. Saraybosna artık ister tarih-
sel olsun ister olmasın. alınan kararlara
tepki gösteremiyor. Saraybosna içten, iyi
niyetli olsalar bile vaatlere de kayıtsız.
Saraybosna, yaşayabileceklennin en kö-
tüsünii yaşadı. görebileceklerinin en kö-
tüsünü gördü.
Sonuçlar yeterince açık. Altı yedi ay
öncesine kadar, Saraybosna'da mesafe-
ler daha uzundu. çünkü yolda herkes du-
rup birbirine hal hatır sorar, birbirini se-
lamlardı. Şimdiyse yollar kısaldı, herkes
koşar adım yürûyor. Kimsenin kimseye
soracak bir şeyi kalmadı. Tanıdık yüzler
de azaldı. Bir yıl önce, tanıdık birinin
ölüm haberine almadığınız giin geç-
miyordu. Ölüm Saraybosna'd^ artık ha-
ber değil.
Saraybosnalılar. Brüksel'dekı sözde
tarihsel karann. yine yalan olduğunu dü-
şünüyor. İşte bu yüzden ne mutlu, ne
ivimseriz. Saraybosnalılar bu tanklan ve
öteki ağır silahlan geri çekme hikayesıni
büyük bir komedi olarak görüyor. Ö>lc
ya, 20 kilometrelik bir mesafe. uzun men-
zilli füzeler için ne anlam taşır ki? Oysa,
bizim elimizdeki 20 tüfeğjn alınması, kur-
şunlan parça parça bir araya getirmeye
çalışan Bosna-Hersek ordusu için her şey
demektir.
Saraybosnaiılann ne düşündüğüm
açık açık söyleyeyim: Kentin üstünde^
dağlardan geri çekilmek Karadziç için
postu kurtarmak anlamına geliyor. Si-
lahlan geri çekmek, gözünü kırpmadan
silahını çocuklara doğrultan bir anlayışı
değiştırebilir mi? Noel'den önce takma
bacak için hastaneye yatan bir çocukla
tanıştığımda her şey anlamını yitirdi.
Noel Baba'nın bacağını geri getireceğine
inanıyordu.
Ne dersiniz, Noel Baba bacağmı geri
getirdi mi? Biz Saraybosnalıiar. kimsenin
oynayamayacagı plastik mankenleriz.
Tıpkı Karadziç'in dediği gibı. Belki bun-
lan Saraybosna dışında yaşayanlara an-
latmak zordur. Sinirlerimiz kayboldu.
Gülümsüyorsak. bu aptallann gülümse-
mesidir. Çünkü gerçek bir kahkahayı
unuttuk.
Siyaset ve strateji adına kendi da-
yandığı temelleri bile savunmaktan aciz
olan bir dünyadan ne bekleyebiliriz ki?
Kilometreler artık bize yardım edemez.
Kurşun yağmurlan bile anlamsızlaştı bı-
zim için.
Aptalca bile olsa gülümsemeyı unut-
mamak >ine de iyi. Dünyadaki önemli
kişilikler. bu 'tarihsel kararlar" bacakla-
nmızı cekip alıyor diye mutsuz olduğu-
muzu sanmasın. Plastik mankenlerin bile
tarihe saygısı vardır.
Zlatko Dizdareviç
Time
Busya
Altın
yumurtlayan
tavuk: Votka
R
usya'da votka endüstrisi yıilardır.
devlet gelirinin yaklaşık yüzde
10'unu oluşturuvordu. Bakanlar
kürulunun karanyla votkadan alınan
verginin arttınlması, votka fıyatlannı
yükseltti ve halk daha ucuz içkilere yö-
neldi. Votkaya olan talebın bir anda düş-
mesi birçok fabrikanın kapanmasma ne-
den oldu.
Zamlardan önce 9 milyon nüfuslu
Moskov a'da her gün 1 milyon şişe votka
satıldığı, bugünse satışlann yanya indiği
göz önüne—alındığında. zamlann etki-
sinin tahmınlerin üzennde olduğu anla-
şıyor. Votka satışlanndaki düşüşün Rus-
ya'ya 1 trilyon rubleye mal olduğu ve pa-
zann v üzde 80 küçüldüğü belirtiliyor.
Bu inanılmaz kaybm mimarlanysa 19
Kasım 1993"te 1185 sayılı karara imza
atan Boris Fiodorov ve Yegor Gaydar.
Her ikisi de bu karar sonrasında hükü-
metten aynldı. Hükümet karan votka-
dan dolaylı yolla alınan verginin yüzde
85'ten yüzde 90'a çıkanlmasını öngörii-
yordu. Yüzde 5'lik birzam küçük gözük-
mekle beraber votka üretıcilerini hayli
sarstı. Üreticiler de serbest piyasa koşul-
lanna göre normal sayılamayacak bir
zam yaptı: Yüzde 40.Yüzlerce votka fab-
rikası ya üretimlcrini düşürdü >a da ka-
pandı. Votka üreticileri arasındakı en
güçlü fabrikalardan bıri olan Knstall
fabrikası bin işçisinin 700'ünü zorunlu
izne çıkardı. Yoksul votka tüketicilcri
daha ucuz ve sağlık için oldukça tehlikeli
alkollü ürünlere >öncldi. Bu yöncli^ her
vıl gerçekleşen viizlcrce zehirlenme va-
kası ve ölüm olayı sayısını arttırdı.
Le Figaro
Karadziç belki 'öldürûlenlerin' plastik mankenler olduğunu söylerken haküdır. Saraybosnalı çocukların ne oyunlan oyun, ne oyuncakları oyuncak.
Bosna'dakisavaşta Osmanlıparmağı
£İK$cto İJork <Eime$
6
00 yıllık bir geçmişe sahip olan
ve Birinci Dünya Savaşı'nın
sona ermesiyle tarih sahnesin-
den silinen Osmanlı İmparatorluğu
halen Ortadoğu. Afrika ve Güney-
doğu Avrupa'nın önemli bir bölü-
münü etkilemeye devam ediyor.
Körfez Savaşı sırasında siyaset bi-
limcileri. çatışmanın nedenini Orta-
doğu"da bulunan Osmanlı toprak-
lannın önceleri İngıliz ve Fransızlar.
daha sonralan dünyanın önde gelen
güçlerinin ihtilaflı paylaşımına da-
yandınyordu.
Fransız tarihçi Bertrand Şayle'ye
göre, aynı şekilde Osmanlı İmpara-
torluğu'nun Bosna'da yaşanan sa-
vaşta parmağı var. Bosna"daki sa-
vaşa katılanlann tutumlannın ar-
kasında Osmanh İmparatorluğu'-
nun etkisi bulunuyor. Osmanlı im-
paratorluğu üzerine çeşitli kitaplar
yazan Seyle'ye göre Baülı yetkilile-
rin kayıtsız kalmasının nedeni
Bosna'daki Sırplann ateşkes anlaş-
malanndan dönmesi.
Sayle'nin edindiği izlenimlere gö-
re Bosnalı Müslüman ve Hırvatlar
birbirlerine karşı olduğu kadar. Bir-
leşmiş Milletler ve Avrupa Birliği
arabuluculanna karşı da verdikleri
sözleri tutmada başanlı olamadı.
Sayle, 22 aydır süren savaşın ne-
denini tümüyîe Osmanlı İmparator-
luğu tarafından yaratılan kanunsuz
ve ezici durumlara bağlıyor. 1389
Kosova Savaşfnda Osmanlılar ta-
rafından bozguna uğratılan Sırplar,
ulusal yenilgılerini hiçbir zaman ka-
bullenemedı.
Sayle'ye göre Sırplar için ülkeleri-
nin parçalanması tarihsel bir olay
olmaktan çok taze bir anı: "Sırplar,
Bosnalıları da kendi uluslarından ka-
bul ettikleri için, Bosnalıların bağım-
sızlıklarını Uan etmesi Sırbtstan hal-
kını tehdit ediyor/"
Sayle. Sırbistan ve Bosna-Her-
sek'te Osmanlılann tarihin en uzun
askeri işgalini gerçekleştirdiğini vur-
guluyor. Sırplar bu işgale gerilla sa-
vaşıyla karşılık verdi. İki taraf da
teslim olmadı.
Bosnalı Müslümanlar Osmanlı-
lann egemenliği altında Islam dini-
ne geçen Sırplann torunlan. Os-
manlılar yüzünden veminle Hıristi-
yanlığı reddeden Sırplara, etmeyen-
lerden daha iyi davranıldığj günü-
müzde de hatırlanan bir gerçek. Hı-
rvatlar, acımasız tarih okulunda
unutamayacaklan dersler aldılar.
Hırvatistan uzun yıllar boyunca Os-
manlı İmparatorluğu ve Hıristiyan
Avrupa arasında askeri sınır görevi
gördü. Savaş ve kan davası bölgenin
aynlmaz bir parçası haline geldi.
19. yüzyılda Sırbistan'ın bağım-
sızlığını elde etmesinden sonra bile
kanlı sahneler süreklı yaşandı. Nazi
işgali sırasında Sırbistan ve öteki
Yugoslav topraklan ardı arkası ke-
silmeyen gerilla savaşlanna sahne
oldu. Sayle. İkincı Dünya Savaşı sı-
rasında Yugoslavya'da yaklaşık 2.5
milyon insanın hayatını kaybettiği-
m tahmin ediyor.
Her iki tarafa miras kalan nefret,
Tito yönetimi sırasında toprak altı-
na gömüldü. Ancak toprak altına
gömülen nefret hiçbir zaman unu-
tulmadı.
Beraard D. Kaplan
Balladuv: 'Fvansadoğruyolda'
Fransa'nın ulusal ve uluslararası sorunlannı değerlendiren Başbakan Balladur'a göre,
ekonomik durgunluğu atiatan Fransa, Bosna'da daüstüne düşeni yapmaya hazır
Fransa Başbakanı Edouard
Balladur bir özel televizyon ka-
nahnın programına katılarak
halkın endişelerini gidermeye çalıştı.
Fransa'nın gündemindeki ulusal ve
uluslararası boyuttaki birçok konuy-
la ve sorunla ilgili görüşlerini belirten
Balladur, politikasını değiştirmeve-
ceğini tekraretti.
Bosna, tüm Avrupa'nın olduğu
kadar Fransa'nın da gündeminde de
birinci sırada yer alıyor. Balladur.
bölgede en çok askere (2 bin) sahip
olan Fransa'nın üzerine düşen görevi
yerine getireceğini beîirtirken, çok
önemli bir mesaj verdi: "Ültimatom-
da belirtilen tarih bir gün bile ertelen-
meyecek." Balladur, ültimatomun
Fransa'nın diplomatik girişimleriyle
verildiğine dikkat çektikten sonra.
Sırplann ağır silahlan bırakmama-
lan halinde alınan kararlann kesin-
likle uygulanacağını ve Fransız as-
kerlerinin güvenlikte olmalan için
her şeyin yapılacağını belirtti. Ko-
nuşmasındaki bir başka önemli nok-
ta da. bölgedeki çatışmalann sona er-
dirilememesi durumunda Fransa"-
nın, 5, lOyada 15 yıl boyunca insanı
yardım yapmaya devam etmeyece-
ğıydi.
Son günlerde balıkçılann isyanıyla
büyüyen olaylardan dolayı eleştirile-
re hedef olan Balladur, hükümetin
anlaşmazlığı gıdermek için görüş-
melere başladığını belirtti. Somnun
dış kaynakh olduğuna dikkat çeken
Balladur, balıkçılann şiddete başvur-
masını kesinlikle kabul etmediğini
belirtti: "Zor durumlarda devlet, >a-
tandaşlarını korumak >e savunmak
zorundadır. Ama bazı sımrlar vardır
Balladur. balıkçılara ödün vermekle suçlanmıştı.
ki. bunlar aşılmamalıdır. Balıkçılann
tekrar çalışmaya başlamasını ve şid-
detin sona ermesini isti.vorum. Zor
durumda olan herkese kapnn açık.
Ama devleti temsil ettiğim için bazı
koşullann yerine geririlmesı gerekli."
Mart 1993'te Fransızlann behrli
bir politikaya oy verdiğini ve bu po-
lıtıkayı değiştirmeye hiç niyeti olma-
dığını belirten Balladur. Fransa'nın
doğru \olda olduğunu söyledi: "Dur-
gunluk döneminden çıkıldı. Büyüme
hızı eksiden artıya çe\rüdi. İşsizlik
artmaya devam ediyor ama, hızı yan
yanya azaldL Sosyal güvenlik ve
emeklilik güvence altına alındı. Bütçe
açığı azaldı. İstihdam ağustos 1993'-
ten ocak 1994'e kadarki zaman için-
de yüzde 50 arttı. Bunlar doğru yolda
olduğumuzu gösteriyor. Büyüme de-
vam ederse, işsizlik oranı düşecek."
Abnan önlemlerin uvgulandığını
veolumlu sonuçlar verdiğini söyleyen
Balladur, örnek olarak Fransız oto-
mobil sektöründeki krizin atla-
tılmasını gösterdi. Alınan önlemlerin,
bütün sorunlan çözmediğinin bilin-
cinde olduğunu ama engellerin aşıla-
cağına inandığını belirten Balladur.
konuşmasında evsizlere de yer vere-
rek. birçok kuruluş ve uluslararası ör-
gütle bu sorunun çözümü için ortak-
laşa bir çalışma içinde olduklan be-
lirtti. Gelecek kış için şimdiden 20 bin
kişinin kalabileceği bir yapının ger-
çekleştirilmesi için çalışmalara baş-
landığını da sözlerine ekledi.
Fransa'nın geleceğinin parlak ol-
ması için halkın değişimi kabul et-
mesi gerektiğini ve bu değişim saye-
sinde birçok sorunun çözülebileceğini
söyleyen Balladur. yaşanan ekono-
mik krizden dersler alınması gerek-
tiğini ve zor durumda bulunan şirket-
lerin piyasaya uyum sağlamak zorun-
da olduğunu belirtti.
Balladur. kendisinin ve hüküme-
tinin "uyuşturucu" olarak tanımlan-
masına "EmekliJeri kurtardık, sosyal
güvenliği garanti altına aldık, adalet
sisteminde değişiklikler yaptık, yeni
birçok düzenleme vapılması için bir
proje oluşturduk" diyerek karşılık
verdi. Her şeyin mükemmel ol-
madığını ve her işte başanlı olma-
dığını kabul eden Balladur sorumlu-
ğun kendisine ait olduğunu açık bir
şekilde söyledi. îki yıl içinde reform-
lann daha iyi sonuç vereceğini söyler-
ken de gelecek seçimlere, şimdiden,
hazır olduğunu ortaya koydu.
Le Figaro
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Gençter, Kadınbp
veSİgçimler
Istanbul'da kar tipı, Bolu Dağı'nda yoğun sis, ama yollar
güzel. Yeşilin beyazadönüştüğünü izliyorum doğada. Sonra
başkent ışıklarına kavuşuyorum. Yenıden karar verdım ben
Ankarahyım. En uzun yılları Ankarada yaşadım, çağdaş bir
başkent oluşturma çabalarını mutlu ve umutlu izledım yıllar
boyunca. Siyasal olayları, çalkantıları, değişim ve dönüşüm-
leri yakından yaşadım. Nabzını dinledim, soluğunu yüreğim-
de hissettim. Siyasal yaşamın gerılımini sanat olaylarında
aştım her zaman. Konserde, sergıde, tiyatroda, operada ye-
niden yeşerdi yaşama sevincım. Belki birsaat, kısa bir süre,
gecemizi bölen, uykumuzu kaçıran olaylar sona ermiyor,
ama taze bir soluk. O olaylar karşısındaki davranışımıza, gö-
reyimize daha güçlü dönüyoruz sonra.
istanbul'dan dönüşte soluğu CSO salonunda aldım. Dışar-
da kar tıpi, ama tüm dostlar burada. Benden hesap soruyor,
neden geçen konserde yoktun, Requiern'ı dinlemen gerekir-
di. Konser arasında da belli konular, bellı sorular. Neler olu-
yor ülkemizde, daha neler olacak. yerel seçımler genel se-
çimlere dönüşecek mi, Tansu Çiller gider mi, Demirel onu
yer mı, yerse siner mı? Başkentin nabzı istanbul'dan başka
atıyor doğrusu! Tüm olaylar doğrudan yaşandığı için belki
de. Gençler geliyor yanıma.
- Yazılarınızda bir konuyu vurgulamanız gerekıyor, diyor-
lar. Kimi kişiler, seçimlerde oy kullanmayarak protestolarını
belirtmekten söz ediyor. Aılemızde, çevremızde çok duyuyo-
ruz böyle sözler. Kullanılmayan oylarla oluşacak tabloyu
dûşünmüyorlar, tehlikeli bir egilim bu.
Büyüklerinin tehlikeli eğiliminden söz ediyor gençler!
Gençlerle konuşmaktan hoşlanırım her zaman. Gözlemleri,
yorumlan, eleştırileri, önerıleriyle etkiler benı. Düşleri ve
umutlarıyla yüreklenirım. Konser arası da onların müzığini
dinledim. Ankara'ya dönmenın sevıncını duydum derinden.
Çevremde toplanan genç kızlar ve delıkanlılarla karakışta
baharı yaşadım ılk başkent gecesınde.
SHP'li başkan adayı Korel Göymen'e başarılar diliyorum.
Benim oyum ondan yana. Nedenlerı hayli geriye gıdiyor.
1970lı yıllarda tanıdım onu. Yıllarla güzelleşen dostluğumuz
var. Belli bir yaştan sonra kolay gelişmiyor dostluklar; belli
nedenlerı var, ortak bir bakış, ortak bir çarpıntı, ortak tjtre-
şimler ıstiyor Başta Murat Karayalçın, Timur Erkman, baş-
kentin yerel yoneticilerine de bu nedenle sevgiyle baktım
ben. Korel Göymen'in başkanlıgına da bu nedenle umutla
bakıyorum. Kımi dostlarım tepki gösteriyor, SHP'de uğradık-
ları düş kırıklığını oylarıyla belirtmekten söz ediyor. Pekı
sonuç? O uyarıdan kimler yararlanacak, ekranda eskı şarkı-
lan söyleyen adaylar mı, ne olduğu bir türlü açıklanmayan
adıl düzen sözculerı mı? SHP'ye yönelik eleştirilerim var el-
bet. Partı ıçı kanatların çatışması, bıreysel güç, bıreysel
kamuoyu oluşturma çabaları uçmayı unutturuyorkimi partili-
lere. Unutkanlığın faturası da hayli ağır oluyor. Bir fikir işçisi,
Atatürk kuşağından kadın olarak o faturayı ödeyenlerden biri
de benım kuşkusuz. Umutla bekledığımız tasarılar hala askı-
da! Ama gündeme gelmesını de oylarımız sağlayacak değil
mi? Hükümet kanadında ya da muhalefette oyları azalan de-
ğil, artan bir SHP gerekıyor. Her zaman vurguladığım gıbı
sosyal demokratların birlıkteliğı de çok önemli bu aşamada.
Tabandan gelen uyarıyı iyi değerlendirmek gerekiyor. De-
ğerlendırmeyenlerin duş kırıklığına uğramaları kaçınılmaz.
Korku dağları aşıyor, ama sorunları aşmak için akılcı yol se-
çilemıyor, duygusallık ağır basıyor.
Elbet hepımız biraz duygusalız, ama bellı gerçeklerden
kaynaklanıyor duygusallığımız. Benim anakent başkanlıgına
bakışım da duygusal kuşkusuz. Ankarayı çağdaş bir baş-
kent yapmayı öngörenlerın çabalarını yakından gördüm, o
çabalara karşı tepkılerı yakından yaşadım, çarpık kentleş-
meyle çirkınleşen yüzunu hüzünle, tepkiyle seyrettim uzun
yıllar. Spnra sevgiyle, coşkuyla çalışan yerel yöneticilerı ız-
ledim umutla. Ankara'nın altyapısını oluştururken kentlılerın
yaşamını güzelleştırmeye de özen gösterdıler. Bu köşede
çok söz ettim o güzel çabalardan. Kuşkusuz yine edeceğım.
Başkentlilenn oylarıyla o çabaların süreceğıne ınanıyorum.
Sevgiyle, coşkuyla, ıçten söylenen bir başkent şarkısı yarım
kalamaz.
Konser salonunda konuştuğum gençler kaç yaşında, ben
kaçyaşındayım, yılları bırkaçkezkatlayabilirim, amaözlemi-
miz eşduzeyde. Dinmeyen özlemler eskımiyor değil mi?
SHP'nın gençler ve kadınlarla birlikte oluşturacağı politika-
larla özlemımız dinecek bence. Ulkemızde büyük bir kadın
birikimi var, ama kadınlar polıtıkanın dışında siyasal kuruluş-
larda. SHP bir ölçüde aştı bu dışlamayı. Yönetıci kadroların-
da da yer aldı kadınlar. Şimdi daha yoğun bir ışbırliğı var,
ülkemizdekı kadın bınkımıni değerlendırecek eylem başlı-
yor. Siyasal tablo ortada. Atatürkçulüğü kimseye bırakma-
yan partilerin, dahası ben Atatürk devrımlerinın ürünüyüm
diyen kadın Başbakan Çiller'ın geldığı çıkmaz ortada, odun
politıkalarının çaprazları ortada. Bu gerçekler karşısında ka-
dınların da polıtikadakı yerını, yöntemını kanıtlaması, ortaya
çıkması gerekirdeğil mı? Karanlığı veaydınlığı ayırması, se-
çimı doğru yapması gerekir. Bence yapacaklar, bıçak kemık-
ten öteye gıtmez değil mı?
Bir kentin, bir ılçenin. giderek tüm ülkenın sorunlarına çö-
züm polıtikalarına gençlerin katılımına da umutla bakıyorum
ben. Umudum çevremdekı gençlerden kaynaklanıyor. Yaşa-
dıklarımızdan, doğru ya da yanlış ınançlan uğruna ölüme
gidenlerden, dallarında açmadan solan çiçeklerden. Düşle
gerçek karıştı, düş kırıklığı da yaşandı, ama o düş kırıklığı da
olumlu bir bırıkim değil mı? Nüfusumuzun buyük oranı genç-
lerden oluşuyor. gelecek yüzyıla onlarla ulaşacak ülkernız;
yolları uzun, solukları güçlü, tazebeyınlenndeçıkarhesapla-
rı oluşmamış henüz, ödün vermeyı bilmiyorlar; odünsüz bir
yaşamın güzelliğini. evrensel değerlerı yeterı kadar tanıyor-
larsa güzel bir yürüyüş gerçekleşır.
Başkentten başlayarak tum Anadolu, dağlar, bayırlar boy-
le bir yüruyuş bekliyor.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Çoğunlukla döşemelik
olarak kullanılan keten
ve ipek kanşımı bir tür
kumaş. 2/ Belirteç olarak
kullanılan eylem sovlu
sözcük... Muşmulava
benzer bir yemiş. 3/ Sır...
Bir yapıda ağaçlann ya
da taşlann birbirine bağ- 6
lanmasında kullanılan j
dirsekli kenet. 4/ Ünsüzle
biten bir sözcüğün, ün- 8
lüyle başlayan bir sözcü- g
ğe bağlanarak okunma-
sı... fslamhktan önce Kâbe'de
duran üç puttan biri. 5/ Yapağı ya
da keçi kılının dokunmadan. yal-
nızca dövülmesiyle elde edilen
kaba kumaş... Japon lirik dramı.
6/ Bir çalgı... Nohut büyüklüğün-
deki yemişi bahar olarak kullanı-
lan bir ağaç. 7/ Tann'nın varlığını
ve İslam dininin doğruluğunu konu
edinen bilim... Bir hayvan. 8/ Şah
Ismail'in şiirlerinde kullandığı
mahlas. 9/ Pamuk kozası... Yos-
ma
YTJKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Açık pokere verilen ad. 2/ Has-
talıkh. sakat... Boş. 3/ Eti lezzetli bir babk... Söz, lakırdı. 4/
Yiyecek bulamayan, yoksul kimse... Ölüm. 5/ Mısır unuyla ya-
pılan vağlı bir yemek. 6/ İlhan Berk'in bir şiir kitabı... Yan
memnunluk belirten bir ünlem... "Hayır"anlamında kullanılan
söz. 7/ Yumurta biçiminde olan... Din işlerini devlet işlerine ka-
nştırmayan. 8/ Eskiden kimi devlet dairelerine verilen ad. 9/
Yalnız atomlannın kitleleri yönünden birbirinden farklı olan
aynı kimyasal element... Bir gıda maddesi.