02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 1994 CUMA 12 DIZIYAZI Acıbiryüdönümü1994yılı, II. Dünya Savaşı 'nın ba$lamasımn 55. yildönümü. 1994 yılına kadar, yaşlı âiinyamız çok, pek çok savaf gördü ne yazık ki. Ama II. Dünya Savaşı. bunlann en acımasızlanndan, en korkunçlarmdan biriydi hiç knşkusıc. Bu savaş. bugünkü adı Gdansk olan Danzig kentine. 1 Eylül 1939'da saldıran Hitler tarafindan, Polonya da başlatılmıştı. Ve Polonya, bu savaştan en biiyük zarar gören ülkelerin başında gelivordu, çünkü orada çok sayıda Yahudi yaşıvordu ve Hitler. bütün Polonyalıları ortadan kaldıraruk, orava Almanları veHeştirmek istiyordu. içinde. işkencenin. acının bininin birpaıv oldıtğu, insanın yaşamının ve onunmun ise beşpanı etmediği, büyük savaşın simgesi haline gelen. adı dilleıv destan Auschwitz Toplama Kampı da. bu ülkede kıırulmıtştu. Öyle iğrenç bir verdi ki bıırası. SS'lerin kinnleri tamfından hile. 'anus mundi' (dünyanm kıçı) olarak nitelenmişti. Polonya halkı, elbette ki boyıın eğmedi bu vazgıva, ayaklandı, başkaldıniı. direndi. I Ağustos 1994, bu direnişin en somııt örneği olan Varşova Ayaklanması 'nın 50. vıldöniimüydü. Buyıl. aynı zamamia. bu direnife çok öfkelenen Hitler 'in. Varşova halhnın yüzde 85 'ini öldürtüp. Chopin in kentini kıyasıva bonıbalatanık. onıı bir anlamda haritadan silmesinin de 50. yıldönümüydü. Buyazıda, işte hu Polonya'da kısa birgezinti vapacağız. Önce Varşova ya uğrayacağız. Sonnı, eski başkent. görkemli Krakov'a. Sonrada. bir zamanlar kimselerin gitmek istemediği Auschuitz 'e. Bir zamanlar Varşova'nın en canlı \erlerinden biri olan İJç Haç Meydanı, savaşta harap olmuştu. Prag'dan kalkan gece treni 'Evde misafir demek, evde Tann demektir' diyen ülkeye gidiyor îlk izlenim: Düşkınklığı... ç ek Cumhuriye- ti'nin, Paris'i anım- satan başkenti Prag'dan, gece tre- niyle gideceğiz Po- lonya'nın başkenti Varşova'ya. Prag Gan'nda treni beklerken, elimde kalan son Çek kronlanyla bir kahve içiyorum ayaküstü. Gerçekten mı çok gü- zel bir kahve bu, yoksa çok yo- rulmuşum da bana mı öyle gel- di bılemiyorum. Ama tadı da- magımda kaldı. Işte şimdi biie anımsıyorum onu. Tren kalabalık olur, bütün ge- ce asakta kalmayalım diye re- zervasyon yaptırmıştık. ama öy- le değil, oldukça boş. Sekiz ki- şilik kompartımana üç kişi yayı- lıp oturuyoruz. Varşova treni, her akşam, tam dokuzu on altı geçe kalkıyor Prag'dan. Dışarıda gece. Önce Prag ge- cesi, Çek gecesi. Sonra, geceya- nsından sonra. Polonya gecesi gelecek. Eşimin aldığı notlara bakıyorum: Karanlıkta, iki bu- çuğa doğru girmişız Polonya'ya. Pasaport ve gümrük kontrolü için, o saatte gelmişler görevli- ler. Yanımızda hangi türden, ne kadar döviz bulunduğunu yaz- mamızı istiyorlar verdikleri bir kâğıda. Aynı kâğıdın arkasında, 'ülkede kaldığımız süre içinde, 'bunun ne kadarını bozdurduğu- muzu vazacağımız bır yer var. POLONYA^ 4 ^ « Tarihe bir yolculuk G T Ü Ü R H M A E N R 1 ./Yentler yalnızca düşlerden, öyküleri bilinmeyen kuru binalardan, caddelerden, sokaklardan oluşmaz. Nesnel gerçekler vardır, gerçek tarih vardır, sonradan müthiş bir şiirselliğe, acı ya da tatlı bir düşe dönüşse de, o kentte gerçekten olmuş, gerçekten yaşanmış olaylar vardır. Bir kent, bunlan bilmeden bilinemez, o kentte yaşamadan öğrenilemez. Bu, Varşova için de geçerli. bir başlangıç Genç. güleryüzlü, sanşin, In- gilizce konuşan polis, oturuyor yanımıza \e nerelere gideceğı- mizi. ne kadar kalacağımızı, ne amaçla eeldiğimızi soruyor ve yazıyor.lstatistik için olmalı. Ya daeskıbiralışkanlık. Anlaşılan. ikisinın kanşımı bır şey. çünkü. çıkışta. Italya sınınnda kartlan topladılar. ama bozdurduğumuz döviz mıktarını yazmadığımız halde. hıçbır şey demediler hiç- bırimize. Bu ışlemler, gece sohbetleri, Polonya'yı bir an önce tanımak için pencereden bakmalar, biraz uyku. derken. ışte sabah. işte Varşo\a. Saat: 7.20 Bu gar o kadar bü>ük değil. Hem bu nedenle. hem de vakit henüz erken ol- duğu için, çok kalabalık. çok hareketli değil. Biraz soğukça. Dogrusu ya. hayli tedirginiz aslında. Eşime bakarsanız. bu tedirginlik daha çok mınicik arabalanyla lstanbul'a tı- carete ğelen Polonyalılardan kaynakla- nıyor. Pekı ama, daha somutlarSak. neden? Belki doğru belki yanlış. şöyje düşü- nüyoruz: Bu ınsanlar yoksul. Öyleyse, para kazanmak için. kannlannı doyur- mak, dolar, mark elde edebilmek ıçın her şeyi yapabilirler. Turistleri rahatsız edebilirler, dolandırabılirler, çarpabi- lirler. Burası bir zamanlar komünistol- duğu için, buranın insanlan herhalde turiste de pek alışkın değiller. Otelleri. restoranları doğru dürüst olmayabilır. Hem lyi hizmet vermeyebilirler, hem de çok para, çok döviz isteyebılirler. Komünizmin çökmesinden sonra halk. ekonomik bir boşluğa düşmüş, bunun sonucunda da, ahlaksal bir çöküntüye uğramış olabilir. Belki de yeteri kadar yiyecek yoktur Varşova'nın "Kral Yolu" olarak da bilinen ünlii Krakovvskie Przedmiescie BuKan'ndan bir görünrü. Bu fotoğraf, Konrad Brandel ad- lı bir fotoğrafçı tarafindan, kendi gcliştirdigi "photorevolver" adiı bir teknikle 1880'lerde çekilmiş. ülkede. ekmek karneyledır, aç kalabı- lınz. Döviz bozdururken aldatılabili- riz. Garda, eşyalarımızı bırakmak için emanetı ararken böyle düşünüyoruz. Gerçek böyle mi değil mi, henüz bılmi- yoruz. Ama şunu biliyoruz: Birkaç yıl ön- ce, komünizmin > ıkılmasından sonra. Romanya'yı ve Bulganstan'ı görmüş- tük. Oralaröyleydı. turistleriçincehen- nemdi. Polislerin. askerlerin gözleri bir paket Marlboro'daydı. Dolar Allah'tı o ülkede. Sofya'ya gırmek zaten yasak- tı. Bükreş'te ise. gü\en içinde olmadı- ğını her an hissedıyordu insan. Öyleyse. Varşova da farklı olmayabı- lırdı. Ancak. hemen söyleyeyım. yanıl- mıştık. Polonya'da bu türtedirgınlıkler yaşamadık. Bir Batı Avrupa ülkesinde- ki bolluk yoktu elbette, ama yokluk da yoktu. Ne sokaklarda. ne otellerde. ne de başka yerlerde. hiç kimse hiçbir bi- çimde rahatsız etmedi bizi. Yine de. gerek Polonyalılann kendı- lerinin bastırdıklan broşürlerde. gerek- se satın aldığım daha başka kitaplarda, Varşova'da. garçevresınde geceleri faz- la dolanılmaması, cüzdanlara dikkat edilmesi, arabalann olur olmaz yerlere park edilmemesi. içlerinde herhangi bir eşya bırakılmaması gerektiği yazılıy- dı. Ama öte yandan, bır de şu vardı: Prag'ın, bir zamanlar Sovyet tanklan- nın çiğnediği. geniş mi geniş, cıvıl cı- vıl Wenceslas Meydanı'ndaki Polonya tunzm bürosundan aldığım broşürün ilk safyasının ilk cümlesi. bir Polonya atasözüydü ve şöyleydi: "Evde misafir demek, evde Tann demektir." Ters bir turizm bürou: OPMS Batı Avrupa kentlerındeki garlann hemen hepsinde tunzm bürolan vardır. Oralardan haritalar. broşürler alabilir- sıniz. gereklı bilgıleri alabilirsiniz. en önemlisı de. kesenize göre bir otel re- zervasyonu yaptırabilirsiniz ve yıne ay- nı bürodan verdikleri bilgilerle. değil taksiyle. otobüsle. tramvayla, metroyla ya da kimi zaman, yürüyerek, otelını- zi. elinızle koymuş gibı bulabilirsinız. Polonya'da böyle bir olanak >ok. Gardan dışan çıkmak, tanımadığınız kentte başmızın çaresine bakmak zo- rundasınız Yine de. içindekı bankonun üzenn- de birtakım hantalann. broşürlerin bu- lunduğunu gördüğüm bır büroya gın- yorum. Ingilizcesi son derece yetersız. ama son derece iyi niyetli bir kız, otel rezervasyonu yaptırmak ıstediğimi söyleyince, biliyor musunuz ne diyor bana: "Varşova Ayaklanması üyesi mi- siniz? Onun için mi geldiniz?" Bu ayaklanmadan az sonra söz ede- ceğim? Ama şimdilık. ölesıye şaşırma- mak elde değil bu soru karşısında. "Havır" diyorum. "O zaman" diyor. "Size Orbis yar- duncı olabilir ancak. 160 numaralı oto- büse bineceksiniz,şehir merkezine gide- ceksiniz." Orbis, Polonya'nın en büyük tunzm örgütü. Bütün ülkede bürolan ve otel- leri var. Komünistdönemden kalma bır devlet kuruluşu. Çok kötü karşılanıyoruz orada. Çok ıyı tngilizce konuşan görevli, en ufak bir konukseverlik, şuncacık güler yüz göstermeden, yüzümüze değil. omzu- muzun üzerinden ileriye. dışanya baka- rak konuşuyor. Önerdiği oteli pahah bulunca da, hemen topluyor önündekı kâğıtlan ve aynı asık suratla. "Canınız isterse, gidin o zaman kendiniz bulun" diyor. Çok kötü oluyoruz. İçımız ka- ranyor Pışman oluyoruz geldı- ğimize bu ülkeye. Bu ülkede ka- lınmaz. yaşanmaz diye düşünü- yoruz: hemen geri dönme>ı dü- şünüyoruz Terslenmiş olmar.ın tatsızlığı biryana "Acaba" diyo- ruz. "burada turistin kendi başı- na otel arayıp bulması olanaksız mı? Mutlaka Orbis'e mi başvur- makgerekivor?"Adamın konuş- masından. tehdidinden sankı böyle bir sonuç çıkıyor. Ama değil. Yine yanılmışız. Sonrakı günlerde sık sık gıde- ceğımız Zamkovvy Meyda- nı'ndaki başka bir turizm büro- sundan. uygun bir otel buluyo- ruz. Fıyatı, Orbis'ın önerdiği otelın fıyatının hemen hemen üçte biri ve fena da değil. Gece volculuğu vaptık, garlarda. tu- nzm bürolannda süründük. Yor- gunuz. Ve hava. Varşova'nın epeyce kuzeyde olmasına kar- ^ın. neredeyse bızim güney kentlerimızdeki kadar sıcak. Bır ögle uvkusu iyi gelecek Düştep ve gerçekler İnsan bır kenti görmeden ön- ce düşlüyor. onu düşlerinde var ediyor.düşlerindekuruyohdü?- • lerinde bıçımliyor. O düşler ol- • masa. insanın içinde bır ıstekde olmaz bir kentı görmek için. Başkalannı bılmem ama, oto- büsler, trenler. vapurlar değil. asıl onlar. o düşler beni kentten kente götüren. Ne var ki. bilinemıyor, hangi etkenlerdir bu düşlen yöneten. O. şaşılası bır giz. Yalnız, şu ke- sin. Kimı zaman. belki de çoğu kez. böyle düşlerde var edılen. düşlerde kurulan, düşlerde bı- çımlenen kentler. gerçeklerden. şu ya da bu vönde. haylı farklı olabilıyor. Ya düşlediğınden da- ha fazlasını buluyor insan ya da düş kınklığına uğruyor. Varşova ikıncı türden oldu be- nim için. Onu daha başka dü- şünmüştüm. Nasıl mı? Ne bile- yım. daha görkemli bınalar san- kı. taş kaplı caddeler fılan. Daha fazla somutlayamıvorum. Ama daha farklı oldugu kesin. Bu izlenimımı. satın aldığım rehber kıtap da bir bakıma doğruluyor Varşo- va dan söz eden safyalannın ta başında Bu kenti çevreleyen suratsız. gn bına- ları. Stalin dönemınden kalma haşin mahallelen görünce. insanın başka bır yerde olmayı ısteyeceğını yazıyor ki. e\et. gerçekten de övle. Ama kentler yalnızca düşlerden. boş. keyfi düşlerden, öyküleri bilinmeyen kuru binalardan. caddelerden. sokak- lardan oluşmaz. Nesnel gerçekler var- dır. gerçek tanh vardır. sonradan müt- hiş bır şiirselliğe. acı ya da tatlı bır dü- şe dönüşse de. o kentte gerçekten ol- muş. gerçekten vaşanmış olaylar vardır. Bir kent. bunlan bilmeden bilinemez. Ve bunlann birçoğu da, o kente gıtme- den. o kentı gezmeden, o kentte yaşa- madan öğrenilemez. öğrenılemiyor. Bu. Varşova ıçın de geçerli. Yarın: Başkaldınlar kenti Varşova İLAN T.Ç DEVELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı:1993 276 Davacı Sevim Nurlu vekih Av Ahmet Yıldınm tarafindan İrfan Nurlu aleyhine açılan nafaka davasının ara karan gereğince: Davalının aramalara rağmen adresinde bulunmadığı anlaşıldığın- dan. mahkememızdeki duruşma günü olan 09 02.1995 günü saat 09 00"da mahkememizde haar bulunması. dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Bastn: 53753 T.C. İLAN BEYOĞLU 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1994/285 Mahkememızın 1.12.1994 tarıhli karanyla Bafra ılçesı, lkızpınar köyü, cilt 067/02, sayfa, kütük 48'de nüfusa kayıtlı Sami ve Nevın oğlu 29.3.1986 doğumlu Kerem Gültekin'e aynı hanede nüfusa kayıytlı Osman ve Fatma kızı 18.9.1950 doğumlu Nevim Gültekın vasi olarak tayin edilmiştir. flan olunur. 27.12.1994. Basuı: 14640 ERZURUM İŞ MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 191 191 KararNo: 194'124 Davacısı Kamıl Cengız vekıli avukat Adem Dumlu tarafindan davalılar S.S. Kurumu ve Alı Özbek aleyhine açılan hizmet tespıtı davasından dolayı venlen karar gereğince: Davalılardan Alı Özbek'e dava dilekçesi gazete ıle ilanen tebliğ edılmış olduğundan mahkeme karannın da gazete ıle ilanen teblığı gerektığınden, Davanın kabulü ile davacı KamilCengız'ın davalı Ali Özbek'e aıt ışyerınde 27.09.1965 - 01.09.1967 tanhlerı arasında asgan ücretle çalıştığının TESBİTİNE, karar venl- mış olup, Davalı Ali Özbek'ın işbu ilanın yayın tarihinden itibaren 8 gün içinde temyız etmesi, aksi takdirde hükmün kesinleşeceğı hususu 10.5.1994 tarıhh ve ayn\ sayılı karann yenne kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 22.12.1994. Basın: 53745 SATILIK MaslakGazeteciler Yapı Kooperatifi teslime hazır 100 m2 manzaralı köşe daire. 3 milyar 09.00-16.30 arası 512 05 05 19.00-21.00 arası 5907067 D o s t l a r ı n ı z a Hediyeniz P a n d o r a H e d i y e Ç e k i BUYUKPARMAKKAPI SOK NO 3 8EYOĞLU I S T A N B U L TEL (0 212) 245 16 67 FAKS 245 42 28 «0D£M 293 24 1 4 ANKARA.. ANKA... MÜŞERREF HEKtMOĞLU Gürültü ve Müzik Sevgili ozanımız Cahit Srtkı Tarancı "yaş otuz beş ömrün yansı eder" diyor şiirinde. Ben de yarı ömrümü başkentte geçirdim, kuşkusuz uzun bir zaman dilimi; ne- ler gördüm, neleryaşadım, kaç seçim, kaçparti, kaçhü- kümet. Kimler geldi, kimler geçti siyasal sahneden. Ki- mileri geldi ve gitti, adını sanını da anımsamıyorum şim- di. Kimilerini sevgiyle, saygıyla anıyor, arıyorum, boşluk- ları derinleşiyor giderek. 1960'larda kimler vardı paria- mentoda, neler konuşulurdu, 1970'lerde neleroldu, ya 1980'lerde? Siyasal sözlük nasıl tersine döndü, o ters- lik düzelecek derken tarihi yeniden yazmayı deniyor ki- mi politikcılar 1990'larda. Demokrasiye geçiş sürecin- den söz ederken, gerileme dönemi yaşıyoruz yeniden. Tekseslilik eğilimi tırmanıyor, tehlikeli boyutlara vanyor her dalda. Madımak olayı nerden nereye geldi bakın! Acaba kim getirdi? Belki hepimiz, kimimiz bilerek, kimi- miz bilmeyerek, kimimiz siyasal çıkariar uğruna ödün- lervererek, kimimiz demokratıkhaklar, özgürlüklerdoğ- rultusunda hoşgörüyle bakarak bu ortama geldik. Bu- radan nereye gideceğimizi kestirmek kolay değil doğ- rusu. Başkent partilerinde değişik dallardan bir mozaik olu- şur her zaman. Örneğin Paris'e OECD'ye ya da Mos- kova'ya atanan yeni büyükelçi onuruna bir veda yeme- ğinde, bir konserde, Pembe Köşk'te bir konferansta es- ki ve yeni politikacılardan, bilim adamlarından, iş adam- lanndan, sanatçılardan oluşan karmada bir düşünce mozaiği de oluşur, ilginç tartışmalarla ortak yoruma da varılır kimi zaman. Bir süredir Ismet Paşa'nın ünlü sö- zü çok tekrarlanıyor başkent çevrelerinde: No com- ment, yorum yok! Örnegin SHP Genel Başkanı Sayın Karayalçın'ın davranışlanna ne yorum yapılabilir? Dı- şişleri Bakanlığı'nda yaşanan olaylara ne yorum yapıla- bilir? Dış politika sorunlarının çok önemli, yoğun oldu- ğu bir dönemde bakanlıkta birçok koltuğun boş kalma- sına ne yorum yapılabilir? Kimi diplomatlar yurtdışı gö- reve gitmek için bekliyor, yurtdışından gelenler de hiç- bir görev almadan bekliyor koridoriarda! Bu bekleyişin faturası düşünülmüyor hiç, bu faturayı nasıl ödeyece- ğimiz de düşünülmüyor! Dışişleri Bakanlığı'nda müste- şarsız, genel müdürsüz birdönem anımsamıyorum. Dün akşam, yerine genel müdür atanmayan bir diplomatı- mıza espri yaptı bir arkadaşımız. Murat Karayalçın ve- kâlet eder, dedi. Belki de eder, ama SHP Genel Başkanı'nın yüklendi- ği görevleri başarmasından da kuşku duyuyor başkent- liler. Yorgunluğu, gerginliği nedeniyle çelişkilerden ka- çınamadığını belirtiyorlar. Hikmet Çetin'i Dışişleri Ba- kanlığı'ndan uzaklaştırıp profesör Soysal'ı getirerek na- sıl bir politika uyguladığını merak ediyorlar. Parti içi mu- halefeti kırmak çabası daha geniş bir cepheye yol aç- madı mı diye soruyoıiar. Son kurultay da kanıtlıyor, Sa- yın Karayalçın'ın genel başkan seçildiği kurultayın alkı- şı ve coşkusu çok gerilerde artık. Umutlar çabuk soldu, coşkunun yerini düş kınklığı aldı galiba. Ben de Sayın Karayalçın'ı sevgiyle, umutla hayli savundum, destek- ledim ama şimdi şaşkınım doğrusu. Umut veren, iyim- serlik duyuran, sevecen anakent başkanı nerden nere- ye geldi ve nereye gitmek istiyor? Sosyal demokrat bir partinin hükümette görev alması, koalisyon ortaklığı se- vlhdirici bir blay elbet. DYP'nin kuracağı bir hükümette SHP'den başka partiler kanat olsaydı belli olaylar nasıl gefışirdi kimbilir... Ancak yaşayarak biliyoruz: Geçmişyıl- larda da gördük bu gerçeğı. Hükümet olmak başka, ik- tidar olmak başka. Vaktiyle CHP de hükümetler kurdu, ama iktidar olabildi mi? Parti olduğunu da kanıtlayama- dı bence. Demokratik hak ve özgüriüklerin yaşama geç- mesi özlemini duyan birtoplumda, sosyal ve ekonomik sorunlar da tırmanıyor, ama sol partiler inişe geçiyor. Bu inişe iyi bir tanı gerekir bence, o tanı doğruttusunda po- litikalar oluşturmak. O politika oluşmazsa iktidarda ya da muhalefette sesı de soluğu da duyulmuyor partinin. Dahası, bireysel ıktidarayöneliyorpolitikacılar. Çokses- lilikten hoşlanmıyor, teksesliliği yeğliyorlar. • • • Pembe Köşk'te güzel bir konuşma yaptı Aydın Gün. Siyasal iktidar ve sanat ikilemi. Yaşamını çoksesli mü- ziğe adayan bir sanat adamına yaraşır, özlü, kapsamlı bir konuşma. inönü Vakfı bastınp dağıtmalı bence. Ön- ce müziği tanımlı/or sanatçımız. Müziğin ne olduğunu, seslerin uyumunu, uyumsuzluğun müzik değil gürültü oluşturduğunu. Konu müzik ama, ülkemizde yaşanan tüm olayları yansıtıyor. Teksesli davranışları, sanataters bakışları, çağdışı yaklaşımlan da sergiliyor. Konuşmadan sonra CSO salonunda aldım soluğu. Hüseyin Sermet'i dinledim. Son yıllarda adı en çokdu- yulan piyanistlerden biri müzik dünyasında. Sizin de dınlemenizi isterdim. Ayrıca Gürer Aykal ile kucaklaş- masını görmenizi. Gerginliği, bunalımı sanat olaylanyla aşarım her za- man. O konser yeni bir soluk verdi bana. Yeni yıla o so- lukla giriyor, siyasal sahnede iyi bir orkestra diliyorum. Değişik çalgıların sesini duyuran, solistler ve yöneticiy- le bütünleşen bir orkestra. Gürültü geride kalır, güzel bir bir müzik dinleriz o zaman. O müziği dinlemek umuduy- layeni yılı kutluyor, tüm okurlanmagüzellikler diliyorum. BULMACA 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/ Kabuklarından reçel şapılan ve esans çıkan- lan turunçgillerden bir mevve. 2/ Bır el aracı... Duygusal konulan işle- yen şiir türü. 3/ Gök cı- simlenni gözleme... Bır renk. 4/Biİ2İçlik tasla- yan kimse.^S/ 1887'de Polonvalı doktor Za- menhof tarafindan orta- >a atılan yapma dil. 6/ Kenar süsü... Açı birimi radyanın simgesi. 7/ Doğu Anadolu'da bir dağ ve geçit... Eskiden muhabere ve ırtibat hızmetlerinde kullanıl- mış hızlı ve hafif gemi. 8/Üzüm taşımaya yarar tahta kap. 9/ Bir çifte küreklı küçük patalya... Cey- lan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Edebiyatta bir konu ile işlenişi arasındaki aşın uyumsuzluğa da- yanan. cıddi bir edebı ya da sanat- sal bıçımin komık öykünmesı. 2/ Yunan abecesınde bir harf... Finlandiya'nın resmi adı. 3/ Tor- tu... Yunan mıtolojisinde kır tannsı. 4/ Olgunlaştığında kendili- ğinden çatlayarak açilmayan tek tohumlu kuru meyve... Cıva- nın simgesi. 5/ Tapınaklarda üzerinde kurban kesilen. günlük yakılan ya da dinsel tören yapılan taş masa... Çıplak. yoksun. 61 Bir nota... Böceklerin yumurtadan çıktıktan sonra krizalit ya da ergin karakterlerini kazanmadan önceki evresi. II Elbise, masa örtüsü. peçete yapımında kullanılan ınce pamuk muslin. 8/ Ok... Sayfa çevresine çekilen çizgi. 9/ Geniş kollu sabahhk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle