Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 1994 CUMA
12 DIZIYAZI
Acıbiryüdönümü1994yılı, II. Dünya Savaşı 'nın ba$lamasımn
55. yildönümü. 1994 yılına kadar, yaşlı
âiinyamız çok, pek çok savaf gördü ne yazık
ki. Ama II. Dünya Savaşı. bunlann en
acımasızlanndan, en korkunçlarmdan biriydi
hiç knşkusıc. Bu savaş. bugünkü adı Gdansk
olan Danzig kentine. 1 Eylül 1939'da
saldıran Hitler tarafindan, Polonya da
başlatılmıştı. Ve Polonya, bu savaştan en
biiyük zarar gören ülkelerin başında
gelivordu, çünkü orada çok sayıda Yahudi
yaşıvordu ve Hitler. bütün Polonyalıları
ortadan kaldıraruk, orava Almanları
veHeştirmek istiyordu. içinde. işkencenin.
acının bininin birpaıv oldıtğu, insanın
yaşamının ve onunmun ise beşpanı
etmediği, büyük savaşın simgesi haline gelen.
adı dilleıv destan Auschwitz Toplama Kampı
da. bu ülkede kıırulmıtştu. Öyle iğrenç bir
verdi ki bıırası. SS'lerin kinnleri tamfından
hile. 'anus mundi' (dünyanm kıçı) olarak
nitelenmişti.
Polonya halkı, elbette ki boyıın eğmedi bu
vazgıva, ayaklandı, başkaldıniı. direndi. I
Ağustos 1994, bu direnişin en somııt örneği
olan Varşova Ayaklanması 'nın 50.
vıldöniimüydü. Buyıl. aynı zamamia. bu
direnife çok öfkelenen Hitler 'in. Varşova
halhnın yüzde 85 'ini öldürtüp. Chopin in
kentini kıyasıva bonıbalatanık. onıı bir
anlamda haritadan silmesinin de 50.
yıldönümüydü. Buyazıda, işte hu Polonya'da
kısa birgezinti vapacağız. Önce Varşova ya
uğrayacağız. Sonnı, eski başkent. görkemli
Krakov'a. Sonrada. bir zamanlar kimselerin
gitmek istemediği Auschuitz 'e. Bir zamanlar Varşova'nın en canlı \erlerinden biri olan İJç Haç Meydanı, savaşta harap olmuştu.
Prag'dan kalkan gece treni 'Evde misafir demek, evde Tann demektir' diyen ülkeye gidiyor
îlk izlenim: Düşkınklığı...
ç
ek Cumhuriye-
ti'nin, Paris'i anım-
satan başkenti
Prag'dan, gece tre-
niyle gideceğiz Po-
lonya'nın başkenti
Varşova'ya. Prag Gan'nda treni
beklerken, elimde kalan son Çek
kronlanyla bir kahve içiyorum
ayaküstü. Gerçekten mı çok gü-
zel bir kahve bu, yoksa çok yo-
rulmuşum da bana mı öyle gel-
di bılemiyorum. Ama tadı da-
magımda kaldı. Işte şimdi biie
anımsıyorum onu.
Tren kalabalık olur, bütün ge-
ce asakta kalmayalım diye re-
zervasyon yaptırmıştık. ama öy-
le değil, oldukça boş. Sekiz ki-
şilik kompartımana üç kişi yayı-
lıp oturuyoruz. Varşova treni, her
akşam, tam dokuzu on altı geçe
kalkıyor Prag'dan.
Dışarıda gece. Önce Prag ge-
cesi, Çek gecesi. Sonra, geceya-
nsından sonra. Polonya gecesi
gelecek. Eşimin aldığı notlara
bakıyorum: Karanlıkta, iki bu-
çuğa doğru girmişız Polonya'ya.
Pasaport ve gümrük kontrolü
için, o saatte gelmişler görevli-
ler. Yanımızda hangi türden, ne
kadar döviz bulunduğunu yaz-
mamızı istiyorlar verdikleri bir
kâğıda. Aynı kâğıdın arkasında,
'ülkede kaldığımız süre içinde,
'bunun ne kadarını bozdurduğu-
muzu vazacağımız bır yer var.
POLONYA^ 4 ^ « Tarihe bir yolculuk
G
T
Ü
Ü
R H
M
A
E
N
R 1
./Yentler yalnızca düşlerden, öyküleri
bilinmeyen kuru binalardan, caddelerden,
sokaklardan oluşmaz. Nesnel gerçekler
vardır, gerçek tarih vardır, sonradan müthiş
bir şiirselliğe, acı ya da tatlı bir düşe dönüşse
de, o kentte gerçekten olmuş, gerçekten
yaşanmış olaylar vardır. Bir kent, bunlan
bilmeden bilinemez, o kentte yaşamadan
öğrenilemez. Bu, Varşova için de geçerli.
bir başlangıç
Genç. güleryüzlü, sanşin, In-
gilizce konuşan polis, oturuyor
yanımıza \e nerelere gideceğı-
mizi. ne kadar kalacağımızı, ne
amaçla eeldiğimızi soruyor ve
yazıyor.lstatistik için olmalı. Ya
daeskıbiralışkanlık. Anlaşılan.
ikisinın kanşımı bır şey. çünkü.
çıkışta. Italya sınınnda kartlan
topladılar. ama bozdurduğumuz
döviz mıktarını yazmadığımız
halde. hıçbır şey demediler hiç-
bırimize.
Bu ışlemler, gece sohbetleri,
Polonya'yı bir an önce tanımak
için pencereden bakmalar, biraz
uyku. derken. ışte sabah. işte
Varşo\a. Saat: 7.20
Bu gar o kadar bü>ük değil. Hem bu
nedenle. hem de vakit henüz erken ol-
duğu için, çok kalabalık. çok hareketli
değil. Biraz soğukça.
Dogrusu ya. hayli tedirginiz aslında.
Eşime bakarsanız. bu tedirginlik daha
çok mınicik arabalanyla lstanbul'a tı-
carete ğelen Polonyalılardan kaynakla-
nıyor.
Pekı ama, daha somutlarSak. neden?
Belki doğru belki yanlış. şöyje düşü-
nüyoruz: Bu ınsanlar yoksul. Öyleyse,
para kazanmak için. kannlannı doyur-
mak, dolar, mark elde edebilmek ıçın
her şeyi yapabilirler. Turistleri rahatsız
edebilirler, dolandırabılirler, çarpabi-
lirler. Burası bir zamanlar komünistol-
duğu için, buranın insanlan herhalde
turiste de pek alışkın değiller. Otelleri.
restoranları doğru dürüst olmayabilır.
Hem lyi hizmet vermeyebilirler, hem
de çok para, çok döviz isteyebılirler.
Komünizmin çökmesinden sonra halk.
ekonomik bir boşluğa düşmüş, bunun
sonucunda da, ahlaksal bir çöküntüye
uğramış olabilir.
Belki de yeteri kadar yiyecek yoktur
Varşova'nın "Kral Yolu" olarak da bilinen ünlii Krakovvskie Przedmiescie BuKan'ndan bir görünrü. Bu fotoğraf, Konrad Brandel ad-
lı bir fotoğrafçı tarafindan, kendi gcliştirdigi "photorevolver" adiı bir teknikle 1880'lerde çekilmiş.
ülkede. ekmek karneyledır, aç kalabı-
lınz. Döviz bozdururken aldatılabili-
riz.
Garda, eşyalarımızı bırakmak için
emanetı ararken böyle düşünüyoruz.
Gerçek böyle mi değil mi, henüz bılmi-
yoruz.
Ama şunu biliyoruz: Birkaç yıl ön-
ce, komünizmin > ıkılmasından sonra.
Romanya'yı ve Bulganstan'ı görmüş-
tük. Oralaröyleydı. turistleriçincehen-
nemdi. Polislerin. askerlerin gözleri bir
paket Marlboro'daydı. Dolar Allah'tı o
ülkede. Sofya'ya gırmek zaten yasak-
tı. Bükreş'te ise. gü\en içinde olmadı-
ğını her an hissedıyordu insan.
Öyleyse. Varşova da farklı olmayabı-
lırdı. Ancak. hemen söyleyeyım. yanıl-
mıştık. Polonya'da bu türtedirgınlıkler
yaşamadık. Bir Batı Avrupa ülkesinde-
ki bolluk yoktu elbette, ama yokluk da
yoktu. Ne sokaklarda. ne otellerde. ne
de başka yerlerde. hiç kimse hiçbir bi-
çimde rahatsız etmedi bizi.
Yine de. gerek Polonyalılann kendı-
lerinin bastırdıklan broşürlerde. gerek-
se satın aldığım daha başka kitaplarda,
Varşova'da. garçevresınde geceleri faz-
la dolanılmaması, cüzdanlara dikkat
edilmesi, arabalann olur olmaz yerlere
park edilmemesi. içlerinde herhangi bir
eşya bırakılmaması gerektiği yazılıy-
dı. Ama öte yandan, bır de şu vardı:
Prag'ın, bir zamanlar Sovyet tanklan-
nın çiğnediği. geniş mi geniş, cıvıl cı-
vıl Wenceslas Meydanı'ndaki Polonya
tunzm bürosundan aldığım broşürün
ilk safyasının ilk cümlesi. bir Polonya
atasözüydü ve şöyleydi: "Evde misafir
demek, evde Tann demektir."
Ters bir turizm bürou: OPMS
Batı Avrupa kentlerındeki garlann
hemen hepsinde tunzm bürolan vardır.
Oralardan haritalar. broşürler alabilir-
sıniz. gereklı bilgıleri alabilirsiniz. en
önemlisı de. kesenize göre bir otel re-
zervasyonu yaptırabilirsiniz ve yıne ay-
nı bürodan verdikleri bilgilerle. değil
taksiyle. otobüsle. tramvayla, metroyla
ya da kimi zaman, yürüyerek, otelını-
zi. elinızle koymuş gibı bulabilirsinız.
Polonya'da böyle bir olanak >ok.
Gardan dışan çıkmak, tanımadığınız
kentte başmızın çaresine bakmak zo-
rundasınız
Yine de. içindekı bankonun üzenn-
de birtakım hantalann. broşürlerin bu-
lunduğunu gördüğüm bır büroya gın-
yorum. Ingilizcesi son derece yetersız.
ama son derece iyi niyetli bir kız, otel
rezervasyonu yaptırmak ıstediğimi
söyleyince, biliyor musunuz ne diyor
bana: "Varşova Ayaklanması üyesi mi-
siniz? Onun için mi geldiniz?"
Bu ayaklanmadan az sonra söz ede-
ceğim? Ama şimdilık. ölesıye şaşırma-
mak elde değil bu soru karşısında.
"Havır" diyorum.
"O zaman" diyor. "Size Orbis yar-
duncı olabilir ancak. 160 numaralı oto-
büse bineceksiniz,şehir merkezine gide-
ceksiniz."
Orbis, Polonya'nın en büyük tunzm
örgütü. Bütün ülkede bürolan ve otel-
leri var. Komünistdönemden kalma bır
devlet kuruluşu.
Çok kötü karşılanıyoruz orada. Çok
ıyı tngilizce konuşan görevli, en ufak
bir konukseverlik, şuncacık güler yüz
göstermeden, yüzümüze değil. omzu-
muzun üzerinden ileriye. dışanya baka-
rak konuşuyor. Önerdiği oteli pahah
bulunca da, hemen topluyor önündekı
kâğıtlan ve aynı asık suratla.
"Canınız isterse, gidin o zaman
kendiniz bulun" diyor.
Çok kötü oluyoruz. İçımız ka-
ranyor Pışman oluyoruz geldı-
ğimize bu ülkeye. Bu ülkede ka-
lınmaz. yaşanmaz diye düşünü-
yoruz: hemen geri dönme>ı dü-
şünüyoruz Terslenmiş olmar.ın
tatsızlığı biryana "Acaba" diyo-
ruz. "burada turistin kendi başı-
na otel arayıp bulması olanaksız
mı? Mutlaka Orbis'e mi başvur-
makgerekivor?"Adamın konuş-
masından. tehdidinden sankı
böyle bir sonuç çıkıyor.
Ama değil. Yine yanılmışız.
Sonrakı günlerde sık sık gıde-
ceğımız Zamkovvy Meyda-
nı'ndaki başka bir turizm büro-
sundan. uygun bir otel buluyo-
ruz. Fıyatı, Orbis'ın önerdiği
otelın fıyatının hemen hemen
üçte biri ve fena da değil. Gece
volculuğu vaptık, garlarda. tu-
nzm bürolannda süründük. Yor-
gunuz. Ve hava. Varşova'nın
epeyce kuzeyde olmasına kar-
^ın. neredeyse bızim güney
kentlerimızdeki kadar sıcak.
Bır ögle uvkusu iyi gelecek
Düştep ve gerçekler
İnsan bır kenti görmeden ön-
ce düşlüyor. onu düşlerinde var
ediyor.düşlerindekuruyohdü?- •
lerinde bıçımliyor. O düşler ol-
• masa. insanın içinde bır ıstekde
olmaz bir kentı görmek için.
Başkalannı bılmem ama, oto-
büsler, trenler. vapurlar değil.
asıl onlar. o düşler beni kentten
kente götüren.
Ne var ki. bilinemıyor, hangi
etkenlerdir bu düşlen yöneten.
O. şaşılası bır giz. Yalnız, şu ke-
sin. Kimı zaman. belki de çoğu
kez. böyle düşlerde var edılen.
düşlerde kurulan, düşlerde bı-
çımlenen kentler. gerçeklerden.
şu ya da bu vönde. haylı farklı
olabilıyor. Ya düşlediğınden da-
ha fazlasını buluyor insan ya da
düş kınklığına uğruyor.
Varşova ikıncı türden oldu be-
nim için. Onu daha başka dü-
şünmüştüm. Nasıl mı? Ne bile-
yım. daha görkemli bınalar san-
kı. taş kaplı caddeler fılan. Daha fazla
somutlayamıvorum. Ama daha farklı
oldugu kesin.
Bu izlenimımı. satın aldığım rehber
kıtap da bir bakıma doğruluyor Varşo-
va dan söz eden safyalannın ta başında
Bu kenti çevreleyen suratsız. gn bına-
ları. Stalin dönemınden kalma haşin
mahallelen görünce. insanın başka bır
yerde olmayı ısteyeceğını yazıyor ki.
e\et. gerçekten de övle.
Ama kentler yalnızca düşlerden. boş.
keyfi düşlerden, öyküleri bilinmeyen
kuru binalardan. caddelerden. sokak-
lardan oluşmaz. Nesnel gerçekler var-
dır. gerçek tanh vardır. sonradan müt-
hiş bır şiirselliğe. acı ya da tatlı bır dü-
şe dönüşse de. o kentte gerçekten ol-
muş. gerçekten vaşanmış olaylar vardır.
Bir kent. bunlan bilmeden bilinemez.
Ve bunlann birçoğu da, o kente gıtme-
den. o kentı gezmeden, o kentte yaşa-
madan öğrenilemez. öğrenılemiyor.
Bu. Varşova ıçın de geçerli.
Yarın: Başkaldınlar kenti
Varşova
İLAN
T.Ç
DEVELİ ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı:1993 276
Davacı Sevim Nurlu vekih Av Ahmet Yıldınm tarafindan İrfan
Nurlu aleyhine açılan nafaka davasının ara karan gereğince:
Davalının aramalara rağmen adresinde bulunmadığı anlaşıldığın-
dan. mahkememızdeki duruşma günü olan 09 02.1995 günü saat 09
00"da mahkememizde haar bulunması. dava dilekçesi yerine kaim
olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Bastn: 53753
T.C.
İLAN
BEYOĞLU 2. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1994/285
Mahkememızın 1.12.1994 tarıhli karanyla Bafra ılçesı,
lkızpınar köyü, cilt 067/02, sayfa, kütük 48'de nüfusa kayıtlı
Sami ve Nevın oğlu 29.3.1986 doğumlu Kerem Gültekin'e
aynı hanede nüfusa kayıytlı Osman ve Fatma kızı 18.9.1950
doğumlu Nevim Gültekın vasi olarak tayin edilmiştir.
flan olunur. 27.12.1994.
Basuı: 14640
ERZURUM İŞ MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 191 191
KararNo: 194'124
Davacısı Kamıl Cengız vekıli avukat Adem Dumlu
tarafindan davalılar S.S. Kurumu ve Alı Özbek aleyhine açılan
hizmet tespıtı davasından dolayı venlen karar gereğince:
Davalılardan Alı Özbek'e dava dilekçesi gazete ıle ilanen
tebliğ edılmış olduğundan mahkeme karannın da gazete ıle
ilanen teblığı gerektığınden,
Davanın kabulü ile davacı KamilCengız'ın davalı Ali
Özbek'e aıt ışyerınde 27.09.1965 - 01.09.1967 tanhlerı
arasında asgan ücretle çalıştığının TESBİTİNE, karar venl-
mış olup,
Davalı Ali Özbek'ın işbu ilanın yayın tarihinden itibaren 8
gün içinde temyız etmesi, aksi takdirde hükmün kesinleşeceğı
hususu 10.5.1994 tarıhh ve ayn\ sayılı karann yenne kaım
olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 22.12.1994.
Basın: 53745
SATILIK
MaslakGazeteciler Yapı Kooperatifi teslime
hazır 100 m2
manzaralı köşe daire. 3 milyar
09.00-16.30 arası 512 05 05
19.00-21.00 arası 5907067
D o s t l a r ı n ı z a
Hediyeniz
P a n d o r a
H e d i y e Ç e k i
BUYUKPARMAKKAPI SOK NO 3
8EYOĞLU I S T A N B U L
TEL (0 212) 245 16 67
FAKS 245 42 28
«0D£M 293 24 1 4
ANKARA.. ANKA...
MÜŞERREF HEKtMOĞLU
Gürültü ve Müzik
Sevgili ozanımız Cahit Srtkı Tarancı "yaş otuz beş
ömrün yansı eder" diyor şiirinde. Ben de yarı ömrümü
başkentte geçirdim, kuşkusuz uzun bir zaman dilimi; ne-
ler gördüm, neleryaşadım, kaç seçim, kaçparti, kaçhü-
kümet. Kimler geldi, kimler geçti siyasal sahneden. Ki-
mileri geldi ve gitti, adını sanını da anımsamıyorum şim-
di. Kimilerini sevgiyle, saygıyla anıyor, arıyorum, boşluk-
ları derinleşiyor giderek. 1960'larda kimler vardı paria-
mentoda, neler konuşulurdu, 1970'lerde neleroldu, ya
1980'lerde? Siyasal sözlük nasıl tersine döndü, o ters-
lik düzelecek derken tarihi yeniden yazmayı deniyor ki-
mi politikcılar 1990'larda. Demokrasiye geçiş sürecin-
den söz ederken, gerileme dönemi yaşıyoruz yeniden.
Tekseslilik eğilimi tırmanıyor, tehlikeli boyutlara vanyor
her dalda. Madımak olayı nerden nereye geldi bakın!
Acaba kim getirdi? Belki hepimiz, kimimiz bilerek, kimi-
miz bilmeyerek, kimimiz siyasal çıkariar uğruna ödün-
lervererek, kimimiz demokratıkhaklar, özgürlüklerdoğ-
rultusunda hoşgörüyle bakarak bu ortama geldik. Bu-
radan nereye gideceğimizi kestirmek kolay değil doğ-
rusu.
Başkent partilerinde değişik dallardan bir mozaik olu-
şur her zaman. Örneğin Paris'e OECD'ye ya da Mos-
kova'ya atanan yeni büyükelçi onuruna bir veda yeme-
ğinde, bir konserde, Pembe Köşk'te bir konferansta es-
ki ve yeni politikacılardan, bilim adamlarından, iş adam-
lanndan, sanatçılardan oluşan karmada bir düşünce
mozaiği de oluşur, ilginç tartışmalarla ortak yoruma da
varılır kimi zaman. Bir süredir Ismet Paşa'nın ünlü sö-
zü çok tekrarlanıyor başkent çevrelerinde: No com-
ment, yorum yok! Örnegin SHP Genel Başkanı Sayın
Karayalçın'ın davranışlanna ne yorum yapılabilir? Dı-
şişleri Bakanlığı'nda yaşanan olaylara ne yorum yapıla-
bilir? Dış politika sorunlarının çok önemli, yoğun oldu-
ğu bir dönemde bakanlıkta birçok koltuğun boş kalma-
sına ne yorum yapılabilir? Kimi diplomatlar yurtdışı gö-
reve gitmek için bekliyor, yurtdışından gelenler de hiç-
bir görev almadan bekliyor koridoriarda! Bu bekleyişin
faturası düşünülmüyor hiç, bu faturayı nasıl ödeyece-
ğimiz de düşünülmüyor! Dışişleri Bakanlığı'nda müste-
şarsız, genel müdürsüz birdönem anımsamıyorum. Dün
akşam, yerine genel müdür atanmayan bir diplomatı-
mıza espri yaptı bir arkadaşımız. Murat Karayalçın ve-
kâlet eder, dedi.
Belki de eder, ama SHP Genel Başkanı'nın yüklendi-
ği görevleri başarmasından da kuşku duyuyor başkent-
liler. Yorgunluğu, gerginliği nedeniyle çelişkilerden ka-
çınamadığını belirtiyorlar. Hikmet Çetin'i Dışişleri Ba-
kanlığı'ndan uzaklaştırıp profesör Soysal'ı getirerek na-
sıl bir politika uyguladığını merak ediyorlar. Parti içi mu-
halefeti kırmak çabası daha geniş bir cepheye yol aç-
madı mı diye soruyoıiar. Son kurultay da kanıtlıyor, Sa-
yın Karayalçın'ın genel başkan seçildiği kurultayın alkı-
şı ve coşkusu çok gerilerde artık. Umutlar çabuk soldu,
coşkunun yerini düş kınklığı aldı galiba. Ben de Sayın
Karayalçın'ı sevgiyle, umutla hayli savundum, destek-
ledim ama şimdi şaşkınım doğrusu. Umut veren, iyim-
serlik duyuran, sevecen anakent başkanı nerden nere-
ye geldi ve nereye gitmek istiyor? Sosyal demokrat bir
partinin hükümette görev alması, koalisyon ortaklığı se-
vlhdirici bir blay elbet. DYP'nin kuracağı bir hükümette
SHP'den başka partiler kanat olsaydı belli olaylar nasıl
gefışirdi kimbilir... Ancak yaşayarak biliyoruz: Geçmişyıl-
larda da gördük bu gerçeğı. Hükümet olmak başka, ik-
tidar olmak başka. Vaktiyle CHP de hükümetler kurdu,
ama iktidar olabildi mi? Parti olduğunu da kanıtlayama-
dı bence. Demokratik hak ve özgüriüklerin yaşama geç-
mesi özlemini duyan birtoplumda, sosyal ve ekonomik
sorunlar da tırmanıyor, ama sol partiler inişe geçiyor. Bu
inişe iyi bir tanı gerekir bence, o tanı doğruttusunda po-
litikalar oluşturmak. O politika oluşmazsa iktidarda ya
da muhalefette sesı de soluğu da duyulmuyor partinin.
Dahası, bireysel ıktidarayöneliyorpolitikacılar. Çokses-
lilikten hoşlanmıyor, teksesliliği yeğliyorlar.
• • •
Pembe Köşk'te güzel bir konuşma yaptı Aydın Gün.
Siyasal iktidar ve sanat ikilemi. Yaşamını çoksesli mü-
ziğe adayan bir sanat adamına yaraşır, özlü, kapsamlı
bir konuşma. inönü Vakfı bastınp dağıtmalı bence. Ön-
ce müziği tanımlı/or sanatçımız. Müziğin ne olduğunu,
seslerin uyumunu, uyumsuzluğun müzik değil gürültü
oluşturduğunu. Konu müzik ama, ülkemizde yaşanan
tüm olayları yansıtıyor. Teksesli davranışları, sanataters
bakışları, çağdışı yaklaşımlan da sergiliyor.
Konuşmadan sonra CSO salonunda aldım soluğu.
Hüseyin Sermet'i dinledim. Son yıllarda adı en çokdu-
yulan piyanistlerden biri müzik dünyasında. Sizin de
dınlemenizi isterdim. Ayrıca Gürer Aykal ile kucaklaş-
masını görmenizi.
Gerginliği, bunalımı sanat olaylanyla aşarım her za-
man. O konser yeni bir soluk verdi bana. Yeni yıla o so-
lukla giriyor, siyasal sahnede iyi bir orkestra diliyorum.
Değişik çalgıların sesini duyuran, solistler ve yöneticiy-
le bütünleşen bir orkestra. Gürültü geride kalır, güzel bir
bir müzik dinleriz o zaman. O müziği dinlemek umuduy-
layeni yılı kutluyor, tüm okurlanmagüzellikler diliyorum.
BULMACA
1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA:
1/ Kabuklarından reçel
şapılan ve esans çıkan-
lan turunçgillerden bir
mevve. 2/ Bır el aracı...
Duygusal konulan işle-
yen şiir türü. 3/ Gök cı-
simlenni gözleme... Bır
renk. 4/Biİ2İçlik tasla-
yan kimse.^S/ 1887'de
Polonvalı doktor Za-
menhof tarafindan orta-
>a atılan yapma dil. 6/
Kenar süsü... Açı birimi
radyanın simgesi. 7/
Doğu Anadolu'da bir
dağ ve geçit... Eskiden muhabere
ve ırtibat hızmetlerinde kullanıl-
mış hızlı ve hafif gemi. 8/Üzüm
taşımaya yarar tahta kap. 9/ Bir
çifte küreklı küçük patalya... Cey-
lan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Edebiyatta bir konu ile işlenişi
arasındaki aşın uyumsuzluğa da-
yanan. cıddi bir edebı ya da sanat-
sal bıçımin komık öykünmesı. 2/
Yunan abecesınde bir harf... Finlandiya'nın resmi adı. 3/ Tor-
tu... Yunan mıtolojisinde kır tannsı. 4/ Olgunlaştığında kendili-
ğinden çatlayarak açilmayan tek tohumlu kuru meyve... Cıva-
nın simgesi. 5/ Tapınaklarda üzerinde kurban kesilen. günlük
yakılan ya da dinsel tören yapılan taş masa... Çıplak. yoksun.
61 Bir nota... Böceklerin yumurtadan çıktıktan sonra krizalit ya
da ergin karakterlerini kazanmadan önceki evresi. II Elbise,
masa örtüsü. peçete yapımında kullanılan ınce pamuk muslin.
8/ Ok... Sayfa çevresine çekilen çizgi. 9/ Geniş kollu sabahhk.