Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 1994 CUMARTESİ
12 DİZt-YAZI
^? Q
Prof. Dr.
Ergün Aybars
KURTULUŞ SAVAŞ» (1920-1923) VE CUMHURIYET'tN ILK YILLARI (1923-1927)
Devrim karşıtları birleşiyorOrtamın gıderek yumuşaması
ve bakılacak önemli dava kal-
maması üzerine, İstanbul tstik-
lâl Mahkemesi. Meclis Başkan-
lığı'na bir aylık çalışma cetveli
gönderdi. Bakacak dava kalma-
dığı ıçin tstiklâl Mahkemesi'nin
elindeki son davayı sonuçlandır-
dıktan sonra görevine son veril-
mesini istedi. 20 Ocak 1924'te
konu Meclis'te görüşüldü. Baş-
bakar. tsmet Paşa hükümeti de
Istiklâl Mahkemesi'nin çalışma-
sına gerek duymadığını bildirdi.
Meclis'in oybirliği ile aldıgı ka-
rarla. tstiklâl Mahkemesi'nin
elindekı'suikast maznunları
hakkuıdaki davanın' sonuçlan-
dığı tanhten geçerli olmak üze-
re görevine son verildi. (1)
10 Arahk 1923'ten 5 Şubat
1924'e kadar çalışan îstiklâl
Mahkemesi, vatana ihanet ve su-
ikast suçu ıle toplam 17 kışıyı
yargıladı.
Ortamın giderek yumuşadığt.
Türk tüccannın Batı ile doğru-
dan ilişkiler kurmaya ve milli ti-
caretin yabancı sömürüsünden
kurtanlmaya çalışıldığı bir sıra-
da İstanbul basını ile arasındaki
soğukluğu kapatmak ıçin Mus-
tafa Kemal, Izmirgezisindenya-
ilafetin kaldınlışı.
Ulusal Savaş'ın lider
kadrosunun
arasındaki üişkilerde
de bardağı taşıran
danıla oldu. Kâzım
Karabekir, Rauf Bey
ve AIi Fuat Paşa'nın
önderliğinde
Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası
kuruJdu. 'Fırka, efkâr
ve itikad-ı diniyeye
hürmetkârdır'
maddesine tüzüğünde
yer veren bu yeni parti,
karşı devrimcilerin
umudu oldu.
Mustafa Kemal önderliğindeki Halk Partisi anti empervalist bir ekonomik politika oluştururken. Terakkiper\er Parti'nin dışa ba-
ğınılı bir \ol izlemesi ve en önemlisi. kitleleri vanına çekerek, devrimin kendisini ortadan kaldırması endişesi duvuluyordu.
Her yenüeşmeniıı sorunu: îrtica
rarlanarak gazetecilerin oraya
çagnlmasını sağladı. 5.2.1924
tanhındekı görüşmede Mustafa
Kemal, gazetecılere hedeflennı
açıklayarak mutabakat sağladı.
Yumuşama ortamının güçlen-
mesini sağlamak amacıyla. İs-
tanbul Istiklâl Mahkemesi'nce
mahkûm edilmiş olanlann
affedilmesi konusu güncellik ka-
zandı. TBMM Başkanlığı'na
başvuracağını söyleyen Lütfi
Fikri Bey, Meclis Başkanlığı'na
birdilekçeyolladı. Istiklâl Mah-
kemesi'ne verilişinin kanunlara
ve adalete aykın, asıl suçlunun
yazıişleri müdürü olduğu halde
kendisinin cezalandınlmasının
haksız olduğunu ve mahkeme-
nın kendisini, savunmasını ya-
pamadığı birsuçtan mahkûm et-
tiğıni ve bu sebeple karann da
oybirliği ile alınmamış olduğu-
nu ileri sürerek; hakkındaki ka-
rarın kaldınlarak adaletin yerine
getırilmesini istedi. Dilekçe, Ha-
lisTurgutBey'in 11 Şubat 1924
günü Meclis Başkanlığı'na ver-
diği önergesı ile gündeme alındı
bul Barosu İkinci Başkanı Sadettin Bey de Mec-
lis Başkanlığı'na başvurarak. Baro adına Lütfi
Fikri Bey'ın affını istedi. 13 şubatta Kütahya me-
busu Recep Be>. verdiği önerge ile İstanbul tstik-
lâl Mahkemesi'nce çeşitli_ cezalara çarptınlmış
olan Lütfi Fikn Bey. Hafiz İbrahim Ethem Bey ve
Osman Kâhya'nın aflannı istedi. Konu gündeme
öncelikle alındı. MustafaFevzi Bey, daha İstanbul
tstiklâl Mahkemesi geri dönmeden Meclis'in af
konusunda gösterdiği büyüklükten söz ederek:
savaş yıllan ıçinde. tstiklâl Mahkemeleri'nce
mahkûm edilmiş olanlann da affını önerdı. Mec-
lis'in bu görüşe yatkın oluşu belirgin bir durum-
daydı. Hacim Muhiddln ve Mazhar Müfıt Beyle-
rin. bunu sakıncalı bulmalan ve birçok hainin
affedileceğini ileri sürmeleri üzenne bu görüşten
vazgeçildi. Sonuçta, tstiklâl Mahkemesi'nce çe-
şitli cezalara çarptınlmış olan, İstanbul Barosu
Reisi Lütfi Fikri Bey, Hafız ibrahim Efendi ve Ali
Osman Kâhya, mahkûmiyetlerinin bütün hukuki
sonuçlannı kapsamak üzere afTedildiler. (2)
tzmir'de ulaşılmış olan uzlaşma çok sürmedi.
Hiiseyin Cahit Bey, Istanbul'a döndükten sonra.
hilafetin kaldınlması dolayısıyla şiddetli bir sal-
dırıya başladı. tzmir'de kabul edilmiş olan pren-
sipleri çiğnedi. Istanbul tstiklâl Mahkemesi'nin
yumuşak davranması, mahkûm edilenlerin Mec-
lis'çe af edilmeleri, muhaliflere cesaret. güven ve
güç veımişti.
Irtıca. Türk tanhinin. herılerleme döne-
mınde en önemli sorunu olmuştur Bu ne-
denle kısaca değinmekte yarar \ar. Osman-
lı de\ letının bılıme vc sanata düşkünlüğüy-
le bilınen padişahlanndan Fatih Sultan
Mehmet, kendı döneminın koşullanna gö-
re. eğıtım ve öğretim konusuna büyük
önem veımişti. Son derece lyi nıyetle ku-
mlmuş olan medreseler. zamanla işlevıni
yitirdi ve yozlaştılar. Softalar, derslerine
çalışmak yerine, ok, yay, hatta dığer harp
aletlen ile köyleri basmaya ve kimi kötü
olaylar meydana getirmeye başladılar.
16. yüzyılın ikinci yansından itibaren,
özellikle 1575'te başlayan 'Suhte İsyanla-
n' ile Osmanlı'nın dırlık ve düzeninin bo-
zuluşu da artık önü alınmaz bıçimde baş-
lıyordu. Bu nedenle. bu zümre içın, "softa
eşkıyası' deyimı kullanılmıştır. Bu zümre-
nin toplum üzerinde bıraktığı izlenımin son
derecede kötü oluşu yüzünden. günümüz
Türkçesinde 'softa' sözcüğü. körükörüne
birdava> a bağlanıp ayak dıreyen kimse an-
lamında kullanılır..
Kadızade'nin haramlan
IV. Murat devnnde. Kadızade Mehmet
Efendi, şenat hükümlennı kendı anlayışı-
na göre yorumlayarak. kısa sürede çevre-
sine tutucu taraftarlar toplamıştı. Bu kışı-
ler, kısa süre ıçinde önemli bir güç duru-
muna geldiler ve şeriat kurallannı engel-
lediklerini düşündükleri kımı tarikatlara ve
özellikle de sufilere karşı terör estırdiler.
Kadızade Mehmet Efendi. Birgivi Mehmet
Efendi'nın 'Tarikat-ı Muhammediye' adlı
>apıtından etkilenmışti ve bu yapıtın ıçer-
dıği kurallann savunuculuğunu yapmak-
taydı. Söz konusu yapıtta, güncel yaşam
içındeki bireylem ve düşünce, Islamınka-
tı kurallanna göre değerlendiriliyor. sıra-
dan eylemler. 'haram' kav ramı ıçinde dü-
şünülüyordu. Önemli yasaklar getirmiş
olan Padişah IV Murat. Kadızade'nin fi-
• Osmanlı tarihi
incelendiğinde her yeni
harekete ve düşünceye karşı,
mutlaka bir geri hareket ve
düşünce geliştirildiği görülür.
Atatürk, "Her ilerici ve yenilikçi
gelişmeye karşı çıkan kuvvet
irticadır" der. Yakın tarihimiz,
bunun en canlı kanıtıdır.
kirlerinden ve etkisinden yararlanmayı pek
iyı bıliyordu. Nıtekim Kadızade, tütünün
ve kahvenın haram olduğunu ileri sörerek,
bu yasaklama eyleminde padişaha destek
olmuştu. Öyle ki, tütün ve kahvenin Allah
tarafından yasaklanmadığını söyleyenlere
karşı. padişah hükmüne karşı gelenlerin
katlıamlannm gerektiğmi söyleyecek ka-
dar ileri gitmişti. Yenilikçi her düşünceye
ve eylemc karşıydılar. Köprülü Mehmet
Paşa'nın sadrazam olmasmdan sonra da
eylemlerini sürdürdüler. Padişaha gidıp
tüm bidatlann kaldınlmasını, camilerdeki
birden fazla minarelerin yıkılmasını iste-
diler. Artık eylem, silahlı ayaklanma boyut-
lanna ulaşmıştı. Başta Kadjzade Mehmet
Efendi"nin izinden giden Üstüvani Meh-
met Efendi olmak üzere, önde gelenleri.
Köprülü tarafından Kıbns'a sürüldüler.
Matbaaya direnenler kimler?
Matbaanın gecikerek de olsa Osmanlı
toplumuna girişi, önemli birrefomdur. Pa-
ris'te uzun süre kalan Yirmisekiz Mehmet
Çelebi'nin yanında bulunan oğlu Sait, Av-
rupa'da görüp tanıdığı matbaanın Osman-
lı Devleti'nde açılması için yoğun çaba
harcamış: İbrahim Müteferrika'nın yardı-
mını görmüştü. III. Ahmet'ten, matbaanın
açılmasına izin veren ferman alınmıştı. Ye-
niliklere düşman olan ılmıye sınıfı ile hat-
tatlann dırenmesiyle karşılaşıldı. Bu tepki
yüzünden, dönemin şeyhülislamından da
fetva almak gerekmıştı Bu ömek hıç kuş-
kusuz. yenılik düşmanlannın gücünü ve
etkisini göstermek açısından çok önemlı-
dır. Nitekım bir süre sonra, bırdönemı ka-
patan Patroııa Halil İsyam'na destek ve-
renlerarasında, matbaaya karşı gelenlen de
görmekteyız.
Dığer önemli bir örnek de Nizam-ı Ce-
dit Hareketi'ne karşı başlatılan Kabakçı
Mustafa İsyanı'dır. Bu gencı ayaklanma.
sonuçta III. Selim'in hayatına mal oldu.
Son örnek; 31 Mart
Osmanlı tarihinde tanıf ©funan en canlı
ve en son gericilık olayı ise 3! Mart Ola-
yı'dır. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra. tt-
tihat ve Terakkı'ye karşı, bazı fırkalar ve
derneklerkurulmuştu. Bunlardan bınsi de
yenilik ve Batı düşmant olan 'İHihadH Mu-
hammedi' Derneğı ıdı. Bu dernek sahiple-
ri, derneklerini kendilennin değil. Allah'ın
kurduğunu, Hz. Muhammet'ın de derneğin
başkanı olduğunu ileri sürüyorlardı. Bu
propaganda, ordu ıçinde de yapılıvordu.
Sonuçta, 13 Nisan 1909'da (31 mart). İs-
tanbul'da başlayan ve başka yerlere de ya-
yılma eğilımi gösteren irtica hareketi 11
gün sürdü. Devlet erkânından pek çok ki-
şi öldürüldü. gazete binalan taşlanıp yağ-
malandı. Bu ayaklanmanın bastınlması
için seferberlik ılan edıldi. Selanık'te bu-
lunan 3. Ordu, MahmutŞevketPaşakomu-
tasında. Istanbul'a yürüdü. Bu ordunun
Kurmay Başkanı Mustafa KemaJ'dı (Ata-
türk). Bu ordu, ayaklanmayı pek kanlı bi-
çimde bastırdı. Avaklananlara sempati du-
>an II. Abdülhamit tahttan indirilerek Se-
İanik'e gönderildi. Görülüyor ki. her yeni
harekete ve düşünceye karşı. mutlaka bir
gen hareket ve düşünce geliştinlmektedır
Atatürk, "Her ilerici ve yenilikçi gelişmeye
karşı çıkan kuvvet irtkadır" der. Yakın ta-
rihimiz. bunun en canlı kanıtıdtr.
Ali Fuat Cebesoy anılannda,
Fethi Bey hükümetinin devamı-
nı "mutedillerin müfritlere
(ılımlılann aşıncılara) galebe et-
mesi" sonucuna bağlıyor. Halk
Partısi'ni programı olmayan ve
midecilerin egemen olduğu bir
kuruluş olarak niteliyor, değer-
li kişilerin çok az olduğunu ile-
ri sürüyordu. (3) Ona göre ılım-
lılar dediği kendı gruplan, aşı-
ncılar ise devrim fikrinde bir-
leşmiş olanlardı. İkinci düşün-
cenin kaynağı ve lideri Mustafa
Kemal idi. Bunlar arasına fır-
satçılar sızmış olabilirdi, fakat
bu, Türk devriminin eylemıni
kötülemek için gerekçe olamaz-
dı.
Mustafa Kemal ile eski arka-
daşlan arasında belırlenen gö-
rüş aynlığı, kişisel dargınlıkla-
nn da etkisi ile daha da büyü-
müştü. Bazılan, kendilennin de
milli savaşta, en az onun kadar
etkin olduğunu, kimisi sonra-
dan katılan kıdemsızler -özel-
likle tsmet Paşa- uğruna feda
edildıklerini düşünüyor. kımısı
de Mustafa Kemal'ın diktatör-
lük kuracağı korkusu ıçinde bu-
T
A. erakkiperver Parti
içinde yer alan veya
bundan yararianan
gruplar arasında,
devrime başlangıçtan
beri karşı koyan ve
uygulanan yöntemi
beğenmeyenler,
devrimin eski İttihat ve
Terakki Partisi'nin
Uıyası yoiuyia
yürütülmesini
isteyenler, meşruti bir
saltanat yanlısı olanlar
ve muhalefet partisini,
Kürt bağımsızlığını
sağlamak için
basamak yapmaya
çalışanlar vardı.
. Bu arada tstan- Cumhunyet dönemi tstiklâl Mahkemeleri için-
de çok az yeri olan İstanbul Istiklâl Mahkeme-
sının görev i bitmiş. hilafetin kaldınlması için or-
tam hazırlanmıştı.
Terakkiperver Frka
Hilafetin kaldınlışı, Ulusal Savaş'ın lider kad-
rosunun arasındaki ilişkilerde de bardağı taşıran
damla oldu. Kâzım Karabeldr'in genel başkan,
Rauf Bey'in yardımcısı ve Ali Fuat Paşa'nın ge-
nel sekreter olduğu Refet Paşa, Dr. Adnan (Hali-
de Edip' in eşi) üye olduklan Terakkiperver Cum-
huriyet Fırkası kuruldu.
"Fırka,efkâr ve ıtikach diniyeje hünnetkârdır"
maddesine tüzüğünde yer veren bu yeni firka, kar-
şı devrimcı hareketin, ittihatçılann umudu oldu.
Yeni parti buna ek olarak, "~çok önemli olarak
miUetten yetki ahnmadıkça yeni inkılaplar yapıl-
mayacağı. yapılmış olanlann i\ice yeıieştiriîeceği
ve Teşkilat-ı Esasiye'de değişiklik yapüma>acağı-
nı" da belirtiyordu. Saltanatın kaldınlışına, cum-
huriyetin ılanına. hilafetin kaldırılışına karşı çı-
kanlann büyük çoğunluğunun ulusal savaşta
Amenkan mandacısı olduklan da dikkat çekiyor-
du.
Atatürk'ün İsmet ve Fevzi Paşa'yı yanına alma-
sı da aynca bu hızipleşmeyı etkilemişti. Yeni par-
tinin adına "Cumhuriyet" kelimesinı koyması,
cumhuriyete karşı çıkanlann bu tavnnı samimi-
yetsizlikle eleştiren Atatürk'ü şaşırtmıştı. Cum-
huriyet sözcüğünü bundan sonra kullanan H.P.
(yeni adıyla Cumhuriyet Halk Partisi), anti em-
peryalist ekonomik bir politika oluştururken, Te-
rakkiperver Parti'nin dışa bağımlı bir ekonomik
politika oluşturması endişesi ve en önemlisi, bü-
tün kitleleri yanına çekerek, devrimin kendisini
ortadan kaldırması endişesi duyuluyordu. Ata-
türk arkadaşlanndan parti kurmamalannı. Türk
devriminin amacına ulaşmasına kadar sabretme-
lerini ıstemişti. Olaylar rekabetten devrim-karşı
devrim çatışmasına yönelıyordu.
tsmet Pa^a hükümeti. giderek artan bir biçim-
de muhalefetin saldınsına hedef oldu. Her şeyden
sorumiu tutulması ve yıpratılmak ıstenmesi kar-
şısında, istemiş olduğu sıkıyönetimın parti gru-
bunda reddedilmesıni gerekçe göstererek 22 Ka-
sım 1924'te istifa etti. Yerine 27 kasımda Fethi Bey
hükümeti kuruldu.
Fethi Bey'in ılımlı programi
Yeni hükümetin kurulması Terakkiperver Par-
ti'nin başansı olarak görülüyordu. Cünkü, Fethi
Bey karakteri gereği yumuşaktı ve hazırladığı
program da devrimci amaca yönelık olmayan bır
programdı. Oysa Türkıye'nın, Mustafa Kemal'in
düşündüğü çağdaş medeniyet sevıyesıne erişme-
ye yönelik inkılapçı atılımlan gerçekleştirecek
bir hükümete ihtiyacı vardı. Türkiye'nin mesele-
leri olağan hükümetlerle değil, inkılapçı bir kad-
rodan oluşan hükümetle çözülebılirdi.
lunuyorlardı. (4)
Bütün bu etkenler ve gelişme-
ler sonucu kurulan Terakkiper-
ver Cumhuriyet Partisi içinde
yer alan veya bundan yararianan
gruplan şu şekilde belirleyebili-
nz:(5)
"a) Devrimin gerçekleştiril-
mesinde başlangıçtan beri karşı
koyan ve uygulanan \ öntemi be-
ğenmeyea, daha ileri gidilmesine
karşı ve > apüanı çaresiz kabulle-
nen Rauf Bey \e arkadaşlan.
b) İnkılabın eski İttihat ve Te-
rakki Partisi'nin ihyası yoluvla
yürütülmesini isteyen Ismail
Canbolat ve arkadaşlan.
c) Cumhuri\ete karşı olup
meşruti bir saltanat yanlısı olan
Lütfü Fikri Bey ve arkadaşlan.
d) Muhalefet partisini, Kürt
bağımsızlığını sağlamak için ba-
samak vapmaya çalışanlar.
e) Muhalefeti yalnız kişisel nü-
fuz ve kudretleri çin destekleyen-
ler."
Bu gruplardan özellikle sal-
tanat yanlılanyla. Kürt bağım-
sızlığı amacını güdenler, karşı
inkılabın gücünü oluşturuyorlardı. Bundan başka.
milli savaş aleyhinde çalışmış olup. Lozan Ant-
laşması'na bağlı olarak çıkanlan genel aftan >a-
rarlanmamalan için af dışında bırakılan "150 ki-
şiT Hazıran 1924'ten sonra yurtdışınaçıkanlmış-
lardı. Bunlanndabirkısmıyurtdışındayıkıcı ça-
lışmalarda bulunuyorlardı. (6)
Buraya kadar. Türkiye'dekı genel gelişmeleri ve
bu arada Hilafet meselesinin çözümlenmesı içın
kurulan İstanbul tstiklâl Mahkemesi'ni gördük.
Fakat Cumhuriyet dönemi İstiklâl Mahkemeleri
denince ilk akla gelen, Şark ve Ankara tstiklâl
Mahkemeleri olur. Bu mahkemelerin kurulması-
nı hazırlayan iki önemli sebep vardır: Birincisi gö-
rünmeyen uzak sebep; ülkenın genel durumu ve
Türk inkılabının gerçekleşmesi için karşı çıkan,
tüm unsurlann yok edilmesi zorunluluğu idi. Ikin-
cisi: Yakın sebep ve İstiklâl Mahkemeleri'nin ku-
ruluş gerekçesi olan Şeyh Sait Ayaklanması'dır.
(1) TBMM ZC 5. s. 514-515 (30 Ocak 1924)
Düstur, c. 5, s. 269 Karar. 69 (2) TBMMZC. c.
6. s. 10, 14-18. Düstur, c. 5, s. 291. Kanıın \o-
412 (13 2 1924) Yalman c. 3. s. 94-98. (3) Cebe-
soy. s. 115-123. (4) Behçet Cemal. Şeyh Sait /<,-
vam, İstanbul. 1955. s.9. (5) Behçet Cemal.
a.g.e.,s.I0. (6) TBMMZCC8.S.781, 1156. 1260.
Yarın: Şeyh Sait isyanı
Biricik
ANUŞKA'M,
Ben de sana doyamadım.
KRAÜÇE'N
Rahmetli AbduIIah Özgiinay'ın eşi,
çok sevgili
HATİCETEYZE
Hakk'ayürümüştür.
Tüm kemâli ile mekânırun cennet olmasını
diliyorum.
İZZE1TİNDOĞAN
BÜNYAN KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1992.832
Davacı Hazine vekilı Av. Betül Özkan tarafından davab Ismail
Tannverdi aleyhine mahkememize açılan kadastro tespiüne itiraz
davasırun >apılan duruşmasında verilen ara karan gereşnce:
Davalı mırascılanndan Rahime ve Ayşe Tannverdi. tüm aramala-
ra rağmen tebligata varar açık adresleri tespıt edılemedığinden adı
geçenlere dava dilekçesi \ e duruşma günü teblığ edılememiştır
Mahkememizde yargılaması devam eden Samağır Köyü Berdilik
mevkiinde 106 ada. 202 parsel sayıh taşınmaza ilişkin ıbraz etmek ıs-
tedikleri belgeleri. duruşmamn bırakıldığı 6.1.1995 günü mahkeme-
mize ibraz etmelen ya da kendılenni bir vekılle temsil ettirmeleri. aksı
halde davanın jokluklannda devam edeceğı \e karar verileceği husu-
su dava dilekçesi yenne kaim olmak üzere ılanen teblığ olunur
POLÎTİKA VE OTESÎ
MEHMED KEMAL
Yerini Buldular...
Bu gidişle SHP'ye bakan dayanmayacak. Şimdi Möm-
taz Soysal'ın yerine ingılizce bılen biri aranıyormuş. Mec-
lis albümüne bakıp seçenler varsa da, çok ünlü olanlan
istemiyorlarmış... El altında Erdal Inönü, Hikmet Çetin,
Abdülkadir Ateş, Onur Kumbaracıbaşı gibi adaylar
var... Denge sağlayacak olanları istiyorlarmış.
"Ercan Karakaş..."
"Almanca biliyor."
"llla Ingilizce mi olacak?"
"öyle isteniyor."
Elde Meclis albümü var, birini gösteriyorlar.
"ingilizce bilen Adana Milletvekili Muhammet Kay-
mak var. Üstelik Arapça da biliyor."
"Dursun."
"Kürtçe-lngilizce bilen olurmu?"
Adalet Partisi tek başına iktidara geldikten sonra kla-
sik bakanlann dışında birini aradılar. Bir türlü bulamıyor-
lardı. Şöyle kerliferli biri olmalıydı. Sonunda buldular: Ih-
san Sabri Çağlayangil!.. Gerçekten de hem göz doldu-
ruyordu, hem yer. Parti kurmayları:
"Olur," dediler. "Hangi dilleri biliyor?"
"Fransızca, Ingilizce.."
"Başka!.."
"Birde Rusça..."
"Rusça mı?"
"Evet."
Soranlar da dınleyenler de şaşaladılar.
"Nerede öğrenmiş?"
Efendim Emniyet Genel Müdürlüğü'nde çalışırken Rus
masasına bakıyormuş. Rusları öyle uzaktan ızlemek yet-
mez, yakından izleyeyim demiş, kendi kendine Rusça
öğrenmiş. Konu açıldı mı, "Herkes Nâzım Hikmet'/n şi-
irierini Türkçe bilir, ben Rusçasını bılirim" dermiş.
Bursa valisiyken üstatla, bir sofrada bulundum, Rusça
şiirleri ben de dinledim, tanığıyım.
Kaleci Cihat Arman bizim okula (Ankara Erkek Lisesi)
nereden geldi bilmiyorum ama, şöhretin basamaklannı bi-
zim okulda tırmandı. Uzun boylu, atletik yapılı, yakışıklıy-
dı. Ankara Lısesi'nde okuyanlar Gençlerbirliği'nde top
koştururlardı. Cihat da öyle oynadı. Gençlerin kalecisiy-
di, okul takımın/n da santrforuydu. O yıllarda en önde or-
tada oynayanlara santrfor (merkez muhacim) denirdi.
Şimdi bu türlü oyun kurmalar yok.
Kaleci Cihat'a neden kaleci oynamadığını sorduğum-
da verdiği yanıt çok ustacaydı. Tanınmış futbolcular ön-
de oynarken,
"Gol atarlar, gol yemezler" derdi.
Sporda o yıllarda ıkı adam dikkati çekerdi: Biri kaleci
Cihat, öteki cimnastik hocası Senaî Bey. Senaî Bey'in ak-
lı, fikri spordaydı. Cimnastik günleri geldi mi bizleri öldü-
resiye koştururdu. Cimnastıkten sonra öteki derslerde
bizde can kalmazdı. Yakışıklı hocamızın bir erkek güzeli
olmasına karşın kadında, kızda gözü yoktu. Neyse günün
birinde yakışıklı hocamız okulun sarışın edebiyat öğret-
meniyle evlendı. Fakat gerdeğe girdiği gece onu okulun
tuvaletinde beynine bir kurşun sıkmış ölü buldular. Gü-
nahı söyleyenın boynuna, erkekliği gevşekmiş derierdi.
Aradan yıllar geçti, kaleci Cihat da, ben de yer değiş-
tirdik. Kaleci Cihat Gençlerbirliği, Fenerbahçe, Milli Takım,
dergiler, gazeteler dolaştı, durdu. Artık Babıâli'ye gelmiş-
ti. Elinde küçük bir ilkokul çantası yokuştan ıner çtkardı.
Aranan kaleci Cihat'ın yerini başkası almıştı.
Kaleci Cihat'ın yerine birini buldular, ama adı benziyor-
du.
Günün iki dizesi olsun.
"Onlarki verirlâfile dünyaya nizamat.
Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde."
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAGA:
1/ Bır bankanın ehnde
bulundurduğu. ödeme sı
rası henüz gelmemış se-
netlen bir başka bankaya
ıskonta ettırmesi. 2/"'Ne
yanar kimse bana âteş-i
dılden —- Ne açar kim-
se kapım bâd-ı sâbâdan
gayn"(Fuzuli)... Gelinın
çeyizi. 3/ Yazlıkta ya da
kent dışında bahçeli ve
güzel ev... Bır burç adı.
4/Yankı. . Çekırdekli pa-
muk 5/ Atı tımar etmek-
te kullanılan kıldan kese.
6/ Bir renk... Çalışma. emek... tlkel
benlık. II Hayvanın bır vanındaki
yük... Sevinçli, neşeli. 8/Madde nin.
bir kımyasal tepkımeye gırebi len
en küçük parçası... Yerleşmiş ilke
ya da yasaya u>gun durum. 91
Franz Kafka'nın bir romanı.
YUKARIDAN AŞAĞI\ A:
1/ Futbolda, sırtı kaleye dönük
oyuncunun ayaklannı yerden ke se-
rek vole vuruşu yapmak içın sıçra-
ması. 2/ Kimi olaylar. dertler yüzünden güçsüz, yılgın, çekingen
duruma düşmüş kimse... Dar ve kalınca tahta. 3/ Kısa kır şiiri...
Uğur. iyı talıh. 4/ Su taşkını... Notada durak ışareti... Eylemleri
olumsuz yapmakta kullanılan ek. 5/ Su kıyılannda yaşayan gö-
çebe bır kuş. 6/ Ateş... tnce kabuklu bir erik cınsı II Espri... Ti-
caret mallannı saklamak ıçın nhtımda yapılan büyük depo. 8/Tek-
nelerle suyun dıbinde sürüklenerek çekılen genış ağızlı balık ağı...
Radyumun simgesi. 9/ Denız ticaretinde. masrafı çıktıktan sonra
kazancın sermaye ve tayfa arasında bölüştürülmesı.
BİREDEBİYATVESANATOLAYI
VOLTAİRE
Kandid
iyımserlik
Server TANİLÜ nin
Türkçesi
Turhan SELÇUK un
resimleriyle
Ç I K T I !
cem
V a n ı
Kûçûkpamnakkapı
ipdcSokoğıNail
80060 Tabim-ist.
Tel. 243 05 50 - 243 20 23 • Fab: 244 15 33