09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 1994 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI 109 ülkeden 3000'e yakın katıhmcı Havana'da tam bir kültür harmanı oluşturdu Küba'dadayanışmaşenliğiHavana kentinin "Miramar*1 adı veri- len batı kesiminde, deniz kenannda inşa edilen "Kari Marks" adındaki moderrı kongre binasındayız. 3000 kişilik bu bü- yük salonun girişinde, devrimden sonra yapılan önemli toplantılara ait anı plaket- leri göze çarpıyor. Bir önemli toplantı da o hafta sonuna dek sürmek üzere 24 Kasım 1994 günü, saat lO.OO'da başlı- yor: "Küba Halkıyla Dayanışma I. Dün- ya BuluşmasL* Ya da Küba'mn resmi dıli olan lspanyolcaadı\la*EncventroMun- dial de Soüdarkiad Con Cuba..." 108 ülkeden 2500'ü aşkın katıhmcı, Kübalı izleyenlerle birlikte salonu dol- durmuşlar. Kocaman sahnenin perdesi kapalı ve balkonlardan, duvarlardan dün- yanm hemen her kıtasında etkinlik gös- teren "özgürlükten yana" siyasi parti ve gruplann bayraklan, sloganlan asılmış. Ozellikle Che'nin posterleriyle birlikte, coşkulu ve çok renkli bir ortam salona egemen. Katılımcılar arasında en renkli olanlar ise hiç kuşkusuz Hindistan. Vietnam, Güney Afrika gibi ülkelerden "kendiyö- resel gjysileriyle" toplantıya katılan As- yalı ve Afrikalı Küba dostlan. Gerçi. La- tin Amerikalılar ve ozellikle Meksika, Arjantin, Uruguay gibi Küba halkının "kadim dostlan" olan komşu uluslardan katılımcılar da yine giysileriyle aynı çok renkli ortamı şenlendiriyorlar ama Kü- ba televizyonu muhabirleri, yine de As- yalılarla röportaj yapmayı tercih ediyor- lar. Bunda, belki de onca "ulaşun zorlu- ğuna" karşın yine de Küba'yla dayanış- maya koşup gelmelerinin büyük payı ol- sa gerek. Çünkü örneğin Hindistan grubu, Ha- vana'ya ulaşabilmek için önce Mosko- va'ya, oradan Londra'ya. sonra Kana- da'nın Torontokentine ve ancak Meksi- ka üzerinden Küba'ya varmışlar. Doğru- su bizim yolculuğumuz da o kadar değil- se bile. yine de kolay bir parkur değildi. Pazar sabahı KLM havayollan ile önce Amsterdam'a uçmuş. orada uçak degiş- tirerek yine KLM ile 10 saatte okyanu- su geçip Hollanda'nın antil adalannda- ki sömürge adası Curacao'ya inmıştik. Son etabımız ise Antiller Havayollanna ait bir başka uçakla oradan Havana'ya 3 saatte geçmek olmuştu. Yani, bekleme- lerle birlikte yaklaşık 20 saatlik bir yol- culuk. . Temsilciler meclisi Karl Marks salonunun yumuşak kol- tuklanndabiryandan yorgunluk atarken, öbür yandan herkes gibi az sonra kalk- ması beklenen büyük perdenin arkasın- da kimlerin oldugunu merak edîyaruz. Derken coşkulu kalabalıktan bir alkış kopuyor ve yükselen perdenin ardında- ki sahnede, yaklaşık 150 kişilik bir grup, salondaki 3000 kişiyi ayakta alkışlaya- rak selamlıyor. En ön sırada ve ortada ünlü askeri giysisiyle Fidel. Her iki ya- nında hükümet üyeleri ve kongreyi dü- zenleyen toplumsal örgütlerin başkanla- n. Arka sıralarda toplumsal örgütlerin başkanlan. En arka sıralarda ise yine kongreye katılan gruplann hemen her ülkeden heyet başkanlan. Yani, bir anlamda Dayanışma Buluş- masfnın temsilciler meclisi sahnede ve büyük bir "tüvan" oluşturmuşlar. Diğer katılımcılar ise salondalar ve Brezilyalı devrimci kadının başlattığı sloganı, tem- polu alkışlar eşliğinde atıyorlar: "FKW amigo, los puebles esta'n conti- •Dünyanın hemen her kıtasından Havana'ya gelen Küba dostlan, bir hafta boyunca ABD ambargosuna karşı bu inançh ülkeyi nasıl destekleyeceklerini tartıştılar. Sonunda Fidel kürsüye çıktı ve Küba'nın esenliğinin aynı anda insanlığın sorunu oldugunu vurgulayarak sözü noktaladr. 'Biz buradayız ve sizlerin de özgürlüğü için inançlanmızdan ödün vermeyeceğiz!..' YUZYILIN DİRENİŞÇİSİ Geçmişten Bugüne Küba Gerçeği OKTAY EKİNCİ Dayanışma Konferansı sahnede >aklaşık 150 kişinin yer aldığı temsilciler meclisi)le birlikte çalıştı. Ln önde Fidel \e iki yanında hükümet üyeleri çahşmalar sırasında. (Fotoğraflar: OKTAY EKİNCİ) Yani. "Fidel arkadaş, halklar seıünle biriiktedir." Fidel ve diğer Kübalı yetkililer ise bu slogana yine alkışlanyla teşekkür edi- yorlar. Küba'yla Dayanışma Konferansını. kısa adı ICAP olan "Halklarta Dostluk Enstitiisü" önderliğinde. Küba Kadınlar Federasyonu. tşçi Sendikalan Merkez Örgütü. Mimarlar ve Inşaat Mühendis- leri Birlıgi. Devrimin Korunması Komi- teleri, YazarlarSendikası, ÜniversiteÖğ- rencileri Federasyonu gibi 20'ye yakın toplumsal demokratik kuruluş birlikte düzenlemiş. Katılan ülkelerin temsilcilen, büyük bir çoğunlukla zaten "hükümetdışında- ki çevrelerden" geldiğınden. kongreyi de Küba hükümeti değil. yine hükümet dı- şı kurumların organize etmiş olmalan önemli bir "anhrabiriiği" yaratıyor. Ni- tekim kongrenin genel görünüşü de res- mi bir havadan uzak. benzetme uygunsa bir "festjva!" izlenimi veriyor. Küba ve Latin Amerika müzigi eşliginde. zaman zaman coşkulu alkışlar ve hatta samba ri- timleriyle dalgalanan. uluslararası birda- yanışma festivali... llk günkü açılış ko- nuşmalan içersinde Küba Ulusal Halk Meclisi Başkanı Ricardo Alarcon'un açıkladığı gerçekler. doğrusu hem çok çarpıcı, hem de biraz düşündürücüydü. Daha 1928yılında "Uksosyaüstdergi- yi" yayımladıklarını anlatan Alarcon. o yıllarda bile Küba'daki sosyalizmin sa- dece yine Küba'ya has özgün koşullan olması gerektiğini savunduklannı söy- ledi. Bugünhermahallede'*DevTİnıiSa- vunma Komiteleri"nin bulunduğunu ve yönetimın her aşamasında "halkın ör- gütlü katılımının" sağlandığını vurgula- yan meclis başkanı, ozellikle "demokra- tikleşme" konusunda da sadece ABD'den degil, birçok ülkeden \e hatta eski sosyalist ülkelerden de daha ileri düzeyde olduklannı söylüyordu. Ne var ki bunca kazanıma rağmen ABD ambargosunun yarattığı olanaksız- lıklar ve temel ihtiyaç mallanndaki sı- kıntı nedeniyle ortaya çıkan toplumsal sorunlar, Küba Devrimi için güçlü bir uluslararası dayanışmayı da artık zorun- lu kılıyordu. Kongreyi düzenleyen ICAP Başkanı Sergio Corrieri'nin konuşması ise daha çok "halkın düşüncelerini aktarmakla" güler yüzlü başkanı. gerçekten Havana sokakîarında karşılaştıgımız, tanıştığı- mız, konuştuğumuz zenci ya da beyaz hemen tüm Kübalılar gibi son derece dost ve cana yakın bir insandı. Melez ol- duğu hemen anlaşılan Sergio. hafta için- de hükümetin verdiği resepsiyonda da neredeyse yüzlerce katılımcıyla bı'rkaç cümle de olsa konuşup, hal hatır sorma- yı ihmal etmedi. Dayanışma toplantısında yine Küba kanadından yoğun ilgi toplayan diger bir sevimli kişi ise 38 yaşındaki genç Dışiş- leri Bakanı Roberto Robaina idi. Kimi basın temsilcilerinin "Küba'nın geleeektekiGorbaçov'u" di yerek özel bir misyon yükledikleri Roberto, aslında bu yoruma haklılık kazandıran farklı ve "li- beraT bir görünüm de sergüiyordu. Fidel'in neredeyse "yanm yüzyıkhr" degiştirmedigi askeri üniformasının ya- nında Roberto" nun "her gün bir başka renge dönüşen" kollan katlanmış spor ceketi, acaba Küba'nın politikasında da bazı degişikliklerin olacağına dair bir işaret miydi? Ne var ki genç Dışişleri Bakam'nın ikinci gün merakla beklenen konuşma- M. spor ve ^ık gıysısınden ve "Avrupalı gibi" da\ranışlanndan edinilen ızlenim- leri pek taşımıyor. bu "farklı politikacı*" da ABD ambargosuna karşı en radikal sözleri söyleyerek. dev rimin kazanımla- nndan ödün verilemeyeceğini vurgulu- yordu. Kimi gazetecıler, bu konuşmayı "Fıderinetkisi altında" şeklınde yorunv ladılar. Kımilerıne göre ise Roberto yi- ne de geleceğin liberalleşme politikası- nın en güçlüîider adamıydı. Dayanışma Konferansı sürerken. hafta içindeki bir akşam, konferansa katılan Küba dostla- n ile "Küba halkını tanıştırma" şöleni düzenlendi. Havana'nın hemen dışında. Castrodö- neminde kurulan bir tür toplu konut ma- hailesinde "Devrimi Koruma Komitefe- ri" tarafından düzenlenen bu etkinlıkte. 2500 konuk ortalama 20's.erh. 3U'arlı grüplara ayrılarak. nıahalledeki aileler- le gece yansına kadar birlikte oldular. Kübalılar bu agırlama için en zarif giysilerini giymışler. en lezız pasta ve çöreklerini yapmışlar ve elbette "en ne- şeli" parçalan içeren kasetlerinı >ıne bu gece dans etmek üzere seçmişlerdı. Ta- nışmalardan sonra miizik ve sohbet baş- ladıgında. tüm mahalle sankı düğün ye- rine dönüştü. Hele ronlar içılıp. gençle- rin hareketli sambalan da dev reve girin- ee, dayanişmanın dostluğa dönü^mesi pek uzun sürmedi. Fidel'in konuşması Küba'yla Davanışma Dünya Buluş- ması. 25 Kasım 1994 Cuma günü "kong- rekararlannıırilanedilınesi ve Fidel'in bütün biröğleden sonrayı. kapsayan 3.5 saatlik kapama konuşmasıv la sona erdi. llk gün yoğun istekler üzenne ancak " ^ bir kaç cümle söyleyen ve "Bizyillardır -Blttİ- konuşuyonız, şimdi sıra sizlertk ve artık ben dinleyeceğim" diyerek sözü 109 ül- keden gelen Küba dostlanna bırakan Fi- del, gerçekten 5 gün boyunca tartışma- lan dikkatle izlemiş, sonunda "genel bir değerlendirme" yapmaya karar vermiş- ti. Havana'dan yazdığım ve Cumhuri- yet'te yayımlanan haberde ayrıntılan da yer alan bu tarihi konuşmada Fidel ozel- likle üç başlık üzerinde durdu. Birincisi, elbette ABD ambargosuyla ilgiliydı ve ABD'nin bu tutumu artık, "siyasi bir savasa" dönüşmüştü. Çünkü Küba halkının yaşayabilmesi için en te- mel gereksinmelerin bile adaya girmesi engelleniyor, böylece yüzlerce yıldır sö- mürgeciliğe karşı direnen bir halk, u ye- ni dünya düzeninin'" en güçlü egemeni tarafından artık, "yaşamamaya" mah- kûm ediliyordu. Fidel'in altını çizdiği ikinci başlık, Küba yabancı sermaye yatınmlanna açı- lırken. bunun temel koşulunun "bağım- sızlığından ve çalışanlann iktidanndan ödün veriimeyeceği'" şeklindeki kararlı- lıgıydı. 67 yaşındaki liderkonuşmastnın bu bölümünü "Asla kapitalist olmayaca- ğu" sözleriyle bitirirken. aslında yine "ABD'ye meydan okuvan bir kahra- man" portresi sergılıyordu. Castro'nun üzerinde durduğu üçüncü konu ise Küba'nın bu tarihsel direnişin- de "yalnız bırakılmamasr ve dünyada- ki tüm özgürlükten yana çevrelerin. yi- ne Küba'nın sadece kendi esenliği için değil. bütün insanlığın haklan ve "ev- rensel demokrasi" için bu savaşımı sür- dürdügünün bilıncı içersinde dav ranma- lanydı. Nitekim, aynı gün ICAP Başka- nı Sergio Corrieri tarafından okunup. 3000 kişinin alkışlanyla "oybirligiyV kabul ve ilan edilen kongre bildirisi de Fidel'in altını çizdigı bu üçüncü konuya agırlık veriyor. "1995 yılının Küba'yla dayanışma için bütün dünyada etkinÜk- lerle\eeylenüerle\aşanmasr önensi hiç tartışmasız benım!>eniyordu . Batista kolay unututaıuyop Havana'da kaldığımız 8 gün süresin- ce. ozellikle halkın yaşam tarzı. gelenek- leri. kültürleri ve "ABD ambargosunun yaratögolumsuz koşullar" ile bu koşul- lann ortaya çıkardığ yine "olumsuz ge- lişmekr" üzenne oldukça ilgınç ve çar- pıcı gözlemlerimiz oldu. Bunlarla ilgili izlenımlerimi de önümüzdeki haftalarda Cumhuriyet'in pazar eki olan dergide ozellikle "Havana kentini" anlatırken yer vereceğım. Şimdilik bu diziyi bitirirken şu kada- nnı söylemeliyim ki böylesine insanlık dışı bir ambargo Küba yerine bir başka ülke halkına uygulansaydı, şu "insan haklan şampiyonu" kesilen yenı dünya düzeninin sözde liberal devlerince "bek- lenen sonuç" belki de çoktan alınırdı. Ama. dizinin başında da belirttigim gi- bi, okuma ve kültür düzeyi bakımından diğer 3. Dünya ülkelerine hiç benzeme- yen ve bu konuda Avrupa'ya bile fark atan bu ülkenin insanlan. ambargonun "gerçek nedenini" çok iyı biliyorlar. Bunun için de parasızhktan ve yok- luktan kaynaklanan kimi "onur kıncı" davranışlarda bulunanları varsa bile. "daha 36 yü önceki" Batista döneminin yaşantısını unutmadan. bu "halkdüşma- nı" diktatörün ve onu destekleyen ABD'nin elinden Küba'yı ve kendileri- ni kurtaran Fidel'e olan güvenlerini ve baâhlıklannı sürdürüvorlar... Asya'nın Asyahlaşması ve Türldye -3- MEHMETÖĞÜTÇÜ PARİS- Alvin Toffler gibi gelecek bilimcileri de. 21. yüzyılın "As- ya Pasifik ^'üzyüı" olacağının altını çizerek. hayali bir senaryoda, ABD ile Japonya'nın evlenmelerini ve "Jamerika" adı altında yeni birteksüpergüç doğurmalannı telkinetmektedir. Bunlanndünyaeko- nomisine hükmedecek yeni para birimleri için önerilen isım ise " Yen- do". Bu tür egzersizler, Batı'nın Asya'yı tek başına bırakmama ve oradaki ekonomik yatınma ortak olma kaygısından kaynaklanmak- tadır. ABD'nin Asya'ya yönelik açılımlannı Avrupa Birliği'nin geç de olsa benzeri üst düzey diyalog ve işbirliği girişimleri izlemiştir. ABD'nin Avrupa'dan koparak tüm dikkatini Asya-Pasifik'e yönelt- tiğinden şikâyet eden Avrupalılar da bu dinamik bölgede varhklan- nı hissettirmek için vargüçleriyle çalışmaktadırlar. Bilimsel araştırmalar. Asyalı ögrencilerin okulda Batılı arkadaş- lannakıyasladahabaşanlı olduklannı gösteriyor. Motivasyonu yük- sek çocuklara bilimsel gerçeklerin yani sıra Asya değerleri de öğre- tiliyor. Birçok ülkede Konfiçyüs öğretileri okul kitabı olarak kulla- nılıyor. Bütünüyle farklı özellikleri bağdaştıran yeni bir "Asya Me- dtniyeti"nin doğuşundan sözediliyor. Sadece Konfiçyüzmi değil Ta- oizmi ve Mahayana Budizminin geleneklerinı de yaşamın her ala- nında uygulanıayı hedefleyen bir uygarlık. Huntington'un meşhur "MedeniyetierÇaüşmasr tezi sadece biz- de bilinen Islamiyet-Htristiyanlık çatışmasını tahlil etmiyordu. O. Çın'in çevresinde oluşmakta olan Konfiçyüs medeniyetinin Batı ile kaçınılmaz bir çatışmaya doğru hızla yol aldığını. özellıkle de Dogu Asya'daki "L'yananEjderha"nın Batı için ciddi birtehdit oluşturmak- ta oldugunu da ileri sürüyordu. Asya ile Batı arasındaki ilişkiler Marko Polo'dan bu yana çoğu za- man sömürgecilik. savaş ve şüphe ile yoğrularak bugünlere gelmiş. yakın dönemde ise ticaret savaşlan. teknolojik casusluk ve insan hak- lan ihlali suçlamalan ile daha da gerginleşmıştır. Hem Batı'nın hem de Asya'nın ortak çıkanna hizmet edecek şekilde çatışma ortamın- dan kaçınıp sağlam temellere dayalı işbirliğine geçilmesi konusun- da tam bir görüş birliği olduğu söylenebilir. Zira dünya barışı ve refahı için Asya ile Batı'nın birbirini daha iyi anlamalan ve ortaklaşa çalışmalan zorunludur. Güçler dengesinin ge- reğı de belli Asyalı ülkelenn belli Batılı ülkelerle ittifakını zorunlu kılmaktadır. Öte yandan. Asya'nın patronunun kimolacağı konusun- da Çin, Hindistan ve Japonya arasında da sessiz bir rekabet sürmek- tedir. Sık sık Türkiye için biçilen Asya ile Batı arasındaki geleneksel "köprü" rolü belki de bu bağlamda son derece anlamlı olabilir. Coğ- rafi ve tarihi nedenlerle hem Batı hem de Asya medeniyetlerini top- lumsal. kültüre! ve d\ni dokusunda bağdaştırdığı iddiasındaki bir ül- keyiz. Orta Asya ile yakınlığımız da işimize geldiği ölçüde Asya denkleminde yer almamızı zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle. halen büyük ölçüde dışımızda gelişmekte olan As- ya'nın Asyalılaşması sürecini yakından izlememizde, dersler çıka- np gerektiğinde olumlu yönlerinden yararlanmamızda, 2000"li yıl- lardaki rekabet gücümüzün inşasında ve Batı ile ilişkilerimizde her iki yani iyi anlayan etkm bir ortak olarak Asyalılık kartını da kullan- mamızda yarar yok mu? Uzak görüşlü vizyona galiba en fazla ihti- yaç duyduğumuz alanlardan birisi Asya-Pasifik. GALERI • ATÖLYE 293 8 9 78 (3HAT) EN GÜZEL YILBAŞI HEDİYESİ (OPERA) S A N A T C A l E «IS I REMZİ İREN Doğu Anadolu Klllmlerf Reslm Serglsl 2i Auhk 94 l4Ouk'9S Kıncıyf Kcntp Sok. No I Sigt* Apı Tel 'OZU 2499ZOZ GALERİ ODA AYTEN YETİŞ DOĞU Resim Sergisi 9-30 Aralık 1994 Hustev|eredc Cad 102/B (Fınn Sk ) Teşvikıyt Tel 259 11 08 ÇOKSUN 20 Arahk 1994- 4 Ocak 1995 İSTANBUL DEVLET GÜZEL SANATLAR GALERİSİ Attas Sineması Üstû Beyoğlu Tel: 2*3 X 53 Galeri Atölye ılanlarınız için. 293 89 78 (3 hat) '95 14 Arahk - 7 Ocak yeni yılınız kutlu olsun fahr el nisa zeid bedri rahmi eyüboğlu zühtu muridoglu orhan peker burhan uygur kadir akorak ayni arbaş nijad devrim ergin inan komet utku varlık yunus tonkuş julide resim, heykel ve özgün baskı sergisi ADTİSAN ŞakayıkSok 54;i Nişanlaşı Tel: 0212 247 90 81 ADNAN ÇOKERMinimaller ve Varyasyonlar Sergi 21 OCAK 1995 tarıhıne kadar uzatılrnıştır GALERİB r.Sc* No 2 lTeşv*jye, '.stamJ Tel !K2i2)227 03e3'Pıar-f>azaıMilıvi;l«9uıı>ı.ı»l9i»nsjaMr. Mevhibe Inönü'nün torunu GÜLSÜN BİLGEHAN yazdı. Büyük boy reslmli 3. Hamura basılı 300.000 Llra 1. Hamura basılı, bez ciltii 500.000 Lira BUTUN KİTAPÇILARDA BILGI YAYlNEVt M«¥urı^t Cafldss- No 4€ A Yemş©^ 06420 ANKARA T* -0-3'2)43i 8ı 2Z-«4 12 7ı-43449ge^4344999 0 312ı « ı "5fi KlTABÇVt DA6IT1U O-312ı ' W *• 0 a212t522 52C |O 2121 527 4- ı u 3«36C ISTANBUL (Î5 ARALIK 1994 I OCAK 1995) 28 12 I994ÇARSAMBA NEW WAVE GECESI 29 2 ' 99* PERŞEMBE 22 30 KAÇAN KEÇİ-caz , .<l> PllET IPODOCT L (CANL' MUZIK IÇINDB1 30 12.! 994 OJMA RADIO DAYS-new wave HIŞ m c ı KBOOOTLîCANL.MuaKIÇNDtR1 31 12.1994 CUMARTESI YILBAŞI PARTİSİ KUSIK MÛZIK-valsler 18.30-20.00 KACAN KEÇI<az & tango 20.30-22.30 1994ten95'e 22.30-01.00 TIBET AĞIRTAN-rock'n&roll 01.00-02.00 amş BILETV sooooo TL (ILX Taksim'dcn SırascMkfr girincr A)man HKUnrsi ne nckMdcn soldaki. Astuı Yaujı sk. Tel : 249 48 39 51 Fax : 254 32 36 5APRH0™ İKİ CANU MÜZİK GRUBU yemek+lımıtsiz ıçkı Rez: 245 06 68 / 69 Bekar Sok No:M Beyoglu Sürücü belgemı. SSK kartımı ka>bettim. Hükümsüzdüv. tRE\f YILDIZ ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Bosnalı Sürgünün Anlattıklan: (8) Çengiçler, Çankırı'dan Gitmişler.I ••• Bosnalı sürgün Muhammed Çengiç'le konuşmamızın sonuna yaklaşıyorduk. Sorularımla onu oldukça yormuş- tum. Deniz Emrullah çevirmen, sorulan, yanıtları çeviri- yor. Muhammed Çengiç'in eşi Canana Çengiç çay geti- riyor: - Bu da Boşnak böreği diyor. Kızartma değil, fınnda... Muhammed Çengiç'e sordum: - Izzetbegoviç in bir kitabt varmış, Atatürk'le ilgili bazı sözleri varmış... - Ben o kitabı okumadım. Fakat, "Niye Latin alfabesi? Türkiye'ye Arap harflerini alabilirdi" gibi şeyler varmış. Ki- tap Istanbul'da var, sağlayabilirim. O kitap yüzünden, \z- zetbegoviç içeriye atılmıştı. - Neden? - Kitabın adı bile "Islam Deklarasyonu" idi. - Kaç yılında yazdı bunu? - 1983 yılında girdi, demek ki, birkaç yıl önce oldu. - Sizden de söz ediyorlar mı zaman zaman? - Geçenlerde, Haciç'/n imam mı komutan mı olduğu tar- tışmalan sırasında, Refah Partili Şevket Kazan, benden söz etmiş. "Bulgarlar geldiğinde onu iyi karşılamışlar, be- ni onun gibi karşılamamışlar." Işte, güya beni onlar gez- dirmiş filan. Oysa, Meclis'te konuşmamı Sayın Hüsamet- tin Cindoruk sağladı. O dönemde, en gerçekçi olarak Bosna'nın durumunu rahmetli Adnan Kahvecigörmüştü. Siyasal açıdan en çok yardım etmek isteyenlerden biriydi Kahveci. (Deniz Emrullah anlattı: "Bizpazartesigörüşecek- tik, Muhammed Bey, evine kahvaltıya çağırmıştı, cuma akşamı da trafik kazasında öldü.. "dedi.) - Imam-komutan Haciç'le ilgili ne biliyorsunuz? - Ben kendisini şahsen tanınm. Gerçekten imam! Fakat, savaşın başladığı ilk günlerde orduya katıldı, Tuzla yakın- lannda. İki oğlu var, kendisiyle birlikte orduda savaşıyor- lar. Son zamanlarda daha çok lojistikte çalışıyor. Birkaç kez kendisiniZagrep'te, Türkiye'de gördüm. - Onun daha çok Refah'ın yardımlarını aldığı söyleniyor. - Zaten bir tek Refah Partisi'yle çalışıyor. Bosna'ya ilk yardım götüren Refah Partisi'dir, kendisigötürüyordu. ön- ce, şimdi Başbakan olan Sladziç'/n kardeşi Refah Parti- si'yle çalışmaya başladı. Kendisi Istanbul'da Bosna-Her- sek'in başkonsolosuydu. Onun gelişiyle, beni biraz çekti- ler. Çünkü ben, Başbakan Yardımcısı görevindeyken Tür- kiye'ye geldim, Türk hükümetinin yetkililenyle bir tek ben ilişki kurabilihm demiştim. O zaman en çok Erdal Inö- nü'yle görüştüm birkaç kez. - Erdal Bey nasıl bir izlenim bıraktı? - O dönem Türkiye, Bosna sorununa fazla girmedi. Şim- di deböyle. Düşünüyorum; onlarzannediyorlardı ki, "Biz- den isteneni verelim, bu yeterlidir." Çünkü ben Türk hükü- metinden ne istediysem, Türk hükümeti bana sağladı, ver- di. Ben şöyle düşünüyonım: Bosna-Hersek'le siyasal açı- dan birbağyok. Bosna'dan da bir istekgelmediğı için, her- halde sırf maddı yardım yapıyohar. örneğin, savaş başla- madan önce ben altı bakanla birlikte Türkiye'ye geldim. Tüm bakanlar, Türk meslektaşlarıyla yaptıklan görvşme- lerden son derece mutlu aynldılar. Başanlı geçmişti top- lantıları. Bizim heyetimizde hem Sırp, hem Hırvat, hem Müslüman bakan vardı. Bakanlann üçü Müslüman, ikisi Sırp, bih Hırvat'tı. Bu, savaşın başlamasından birkaç gün önceydi. Mart başlarındaydı. Nisanda savaş başladı. 8os- na-Hersek 'e döndüğümüzde, tüm bakanlar çok mutlu ay- rılmışlardı Türkiye'den. Çünkü, ne istedilerse Türk hükü- meti kabul etti. Ancak savaş başladığı için gerçekleştirile- medi. Müslüman bakanlardan Beksiç şöyle dedi: "Türk- ler bizi ya çok seviyorlar, ya da bizim yok olacağımızı sez- diler, tüm isteklerimizi yerine getiriyorlar!" (Kahkahalar) - Tam hangi tarihteydi? - Türkiye'ye 18 Mart'ta geldik, 13 gün kaldık. Savaş da 4Nisan 1992 'de başladı. - Bursa'ya gitmiştim, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin kuruluş yılına. Bursalı aydınlarla konuşurken söylediler, Bursa'da bir yakınınız varmış Leyla llova... - Evet doğnıdur, Onun babası Çengiçlerdendi. Bos- na'daki soyadlan Çengiç'ti. Buraya gelince llova soyadı- nı aldılar. (Muhammed Çengiç'in anlattıklarını Deniz Emrullah şöy- le çeviriyor: "Ellehnde bir ferman var, en eski fermanlar- dan biri, padişah fermanı. Türkiye'den Bosna'ya gittikle- rinde verilmiş ferman. Ailede 40 paşa var Çengiçlerden. Bosna'daki Müslümanlar Osmanlı'ya karşı savaşıyohar- mış. Son Çengiç ise Osmanlılann yanında savaşmış. Çen- giçler'in Bosna'da 20'nin üzerindekulesi varmış. Çengiç, 'cenk yapan, savaşçı' demek. Çengiçler Çankın'dan git- mişler Bosna'ya. Çankırılı anlamına 'Çengırtı' demişler, sonradan Çengiç admı almışlar. Çengiçler'in soyu Akko- yunlulardan geliyormuş. Yavuz Sultan Selim, kızlanndan birini Akkoyunlulara verir, 1550 yılında da onları Bosna'ya gönderir.") Sordum: - Türkiye'de ne kadar Boşnak var? - Şu anda en çok Bosnak Istanbul'da. Trakya bölgesin- de, Burhaniye, ızmir, Adapazarı (en çok orada, Adapaza- n'nın yarısından çoğu Boşnak...) - Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz? - Bence sürekli olarak Bosna ile ilgili biraz fazlaca yazıl- malı. Sadece savaş dolayıstyla değil. Parlamentoda Bos- na ile ilgili kurul oluşturuldu ya, beni çağınrlarsa konuşu- rum. Şu anda Türkiye'de Bosna konusunu en iyi bilen ki- şilerden biriyim. Çünkü SDA Partisi'nin kunjcusuyum. Bu- raya Türkiye'ye gelmeden önce, tüm olaylann, tüm top- lantılann içindeydim... BULMACA SOLDA1N SAĞA: 1/ Yan yana bağlanmış iki küçük davuldan oluşan ve ozellikle La- tin Amerika müziğinde kullanılan vurmalı çal- gı... Soyundan gelinen kimse. 2/ Yüce... Os- manlı ordusunda asker- lik göreNİni bitirdikten sonra yedeğe aynlan er. 3/ Kutsal olduğu için dokunulmaması gere- ken şey... Bulaşıcı. 4/ Hindu tıp bilimi. 5/Dış ticarette, iki ülke arasın- da yapılan alışverişin karşıhklı olarak malla ödenmesi. 6/ Ateş... Utanç duyma... Uçurum. II Be- denin yaşama gücü... Çin'in ünlü lideri. 8/ Dinlenmek için çalışma- ya ara verme... Briçte bir roberi oluşturan iki bölümden her biri. 9/ Yat limanı... Tantal elementinin simgesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Oyun için gerekli sahne eşyası. 2/ Önemli tarihsel olgu... Çarlık zamanında Rus parlamentosu- na verilen ad. 3/ Kadifemsi bir görünüş kazandınlmış sığır de- risi... "- - - görmeyin toprağı/Toprakta neler yatur" (Pir Sultan Abdal). 4/ lzmir'in bir ilçesi... Adlan sıfat yapmakta kullanılan bir yapım eki. 5/ Müstahkem yer... Bankacılıkta bir hesaptan başka hesaba para aktanlması. 6/ "Her kim ki olursa bu sırra mazhar Dünyaya bırakır ölmez bir - - -'" (Âşık Veysel). II Ar- goda külhanbeyi tavırh kimse. 8/Arnavutluk'un başkenti... Bil- gisiz, kültürsüz kimse. 9/ Gösteriş. caka... Narçiçegi renginde bir süs taşı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle