25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 1994 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Kadına karşı haksızlıklar ve kadın haklan "Kadın haklan" "insan haklan" olarak algılanmalı ve genel demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak kavranmalıdır. lyi bilinsin ki demokrasinin, laikliğin ve sosyal devletin bulunmadığı bir ülkede "kadın haklan" da olamaz. PROF. DR RONA SEROZAN K adının 1934 Aralı- ğı'nda siyasal seçme ve seçilme haklanna ka- vuşturulmasının üstün- den altmış yıl geçmiş. Bu yıldönümü kadın haklannın panoramasını çizmek için el- verişli bir fırsat oluşrursa gerek. Bugün, ülkemizde, gözlemlenn ve istatistiklerin belirgin hale getirdiği acı gerçek şu: Kadın, ekonomik yaşamda erkekten daha fazla sömüriilür. Kadı- nın eşdeğerdeki emeğinin ortalama iic- reti erkeğinkinden çok daha düşiiktür. İş bulma şansı açısmdan da erkekten el- verişsiz konumdadır kadın. İşsizlik ora- nı kadınlarda çok daha yüksektir. Kiil- türel alanda da erkeğin gerisinde bırak- ürılmıştır kadınlar. Onlann okuyup yazma ve okul bitirme olanaklan, er- kekJerin olanaklannın çok gerisindedir. Kadının siyasal yaşamda da yoktur et- kinliği; Meclis'teki ağırlığı hemen he- men sıfıra düşmüştür. Siyasal partiler- de kadın kolu kurmak bile yasaktır. Ço- cukluğunu doya doya yaşama, kiiçiik vaşta gönülsüz başgöz edilmeme, ser- bestçe gezip eğlenme ve toplumda saygı görme gibi nimetlerden de yoksundur kadınlanmızgenelde. Hortanıp aşağıla- nan, ekonomik baskıya, cinsel tacize ve şiddete maruz bırakılan kadınlanmtan yüzde otuzu da eşinden dayak yer. Ahlaksal değer yargılan alanına ge- lince: Bu alandaki görünümün daha ay- dmlık olduğu sanılmasın. Öyle ki hani neredeyse. "kadınlık" kişiyi aşagıla- manın, "erkeklik" ise kişiyi pohpohla- manın simgesi olmuştur. Bu arada, Jca- dınlar, medyada ve reklamlarda, düpe- düz "dnsel meta" derekesine düşürül- müşlerdir. Onlann onurlan argoda ve sövgüde de sanki eksiltmeye çıkanl- mıştır. Erkeğin gözünde "dnsel meta" derekesine düşürülmediği durumda bı- le. kadın gitgide etkinlikleri artan ma- lum çevrelerin gözünde, kafese kapatı- lacak ve peçeyle örtülecek "şeytan" sa- yılır. Öte yandan. çifte ölçütlü (standartlı) bir ahlak ve hukuk anlayışı, kadının cın- sel yaşamını kaskatı yasaklarla cende- reye sokarken erkeğin cinse! yaşamına hoşgörünün kapılannı ardına kadar açar. Evlılik dışı kaçamaklar, 'kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası' sayılır. Bu iki yûzlü anlayışın hukuka yansı- ması ilginçtir: Kadının zina suçunu iş- lemiş sayılması için aranan koşullar. er- keğin aynı suçu işlemiş sayılması için aranan koşullann çok altında kalır. İf- feti eksik' sayılan kadına 'namusu ek- sik' erkeğin tecavüzünün pek yakın bir geçmişe kadar nasıl hoşgörüldüğü ko- lay kolay hatırdan çıkacak gibi değıldir. Bu eşitsizliğin asıl acıklı ve çarpıcı yanı. faturasının. olup bitenin dışında kalan evlilik dışı çocuklara çıkartılma- sıdır. Şöyle ki evlilik dışı çocuk. baba- sına kolay kolay hukuken bağlanıpona mirasçı olamaz. Erkeğin babalıgının soruşturulmasını büsbütün yasaklayan anlayışın uzantısıdırbu. Evlilik dışı ilişkilerle bırlikte evlilik dışı çocuklan da dışlayıpaşağılayan bu dûzenlemelenn tümünün altında mül- kiyet ve miras hesaplan yatar. Erkeğin elinde toplanmış olan malvarlığı. ya- bancıbiraileyekaçmasındiyeöngörül- müştür bu kurallar. Kadının, evlilik yaşamında yasa ge- reğıkatlandığıeşitsizliklerdeazdeğil- dir. Kadın, evlilik yaşamının her ala- nında kocasına bağımlıdır. O. evlilik birliğini dogru dürüst. kay ıtsız koşulsuz temsil edemez bile Velayetin yürütül- mesinde de eşit söz hakkına sahip sa- yılmaz ana. Evlilik birliğindeki parasal eşitsiz- liklere gelince: Yasal rejımi oluşturan "mal aynlığı" rejiminde, sırf kadının eve göz kulak olması sayesinde kocanın dı- şanda kazandıklarının tümü kocanın mülkü olur. Böylesine haksız bir mal rejiminde, saçını süpürge eden kadının elinde. kalsa kalsa, incik boncuk kalır Erkek yaranna zaten adamakıllı kolay- laştınlmış olan boşanma yolundan ka- dın kapı dışan edildiğinde bütün mal mülk kocanın olur. Ev lilığın boşanmay- la değil de ölümle çözülmcsındc de dul kadının durumu yürekler acısıdır. O. yıllar boyu içınde oturduğu konut ve eşyası üstünde "intıfa hakkına'. bırakı- nız intifa hakkını. bir 'taksını ımtiya- zı'na bile sahip sayılmaz: düpedüz ^o- kağa atılır. Ev lılık dışı yaşam beraberliğinde de farklı değildır kadının konumu. Değer- bilir bir erkeğin kendi yaranna yaptıgı kazandırmaları bekleyen yaptınm. ge- nelde'ahlakaaykınlıktanötürühüküm- süzlük'rür. Hiç değilse. şirkettasfiyesı, tazminat ve haksız zenginleşme kural- lan eliyle, kadının boşa çıkanlmış olan güveninin korunması, onun düşkırık- lıklannın onanlması ise hiç akla geti- rilmez. Kadınlara karşı bütün bu haksızlık- lan hiç değilse katlanılır birölçüye in- dirme konusunda iyi niyetli çabalaryok değildir. Ne var ki dayanaksız önyargı- lar. metafızik saplantılar ve antidemok- ratik gericilik akımlan. kadının bu ikin- ci sınıf insan konumunu değiştirip iyi- leştırme yolundaki çabalan süreklı ola- rak boşa çıkartmaktadırlar. Öyle anlaşılıyor ki henüz doğru dü- rüst sanayileşememiş, demokratik dev- rim sürecini de tamamlayamamış olan toplumumuzda. sanayi kapitalizmi ön- cesi feodal kalıntıların kadın haklan- nın yaşama geçirilmesi çabalarına kar- şı direnişi bir türlükınlmamaktadır. Güçsüzlüğü cinsiyete bağlamak, yoksullugu kalıtımsal saymak kadar bilimdışıdır. Biraztarih kitabı vean.sik- lopedi kanştıran bılir: Toplumsal geliş- menin ilk evrelerinde topluma egemen olan kadındır. İlk aile türü de anaerkıl- dir. Doğuştan. erkeği üstün ve kadını ge- rı. bu ılişkiyı deöncesızvesonrasız sa- yan "cinsiyetçı" anlayış. belırlı ırkları yaradılıştan üstün sayan "ırkçf anlayış- tan daha az tehlikeli bir 'faşistoid sap- ma" sayılamaz. ARADA BtR MUHSİNE HELÎMOĞLU YAVUZ 'Arada Bir" Yazının başlığını görünce, köşenin adı yanlışlıkla iki kez yazılmış diye düşündünüz sanınm. Hayır, bir yanlışlık yok. "Arada Bir" artık, yalnızca bu köşenin adı değil, aynı zaman- da bir kıtabın da adı. "Cumhuhyet"t&n ve bu köşeden do- ğan bir kitabın adı... Bu kitabın ilginç bir önsöz öyküsü var Bu kitapta yer alan yazılarımın çogunlugunu, Cumhuriyet Gazetesi'nin "Arada Bir" sütununda yeralan yazılanm okiş- turmaktadır. 15 Eylül 1992 tarihinde, Cumhuriyet'te yayımlanan ilk ya- zımla yazma işini coşkuyla sürdüreceğimi ve sonunda da böyle bir kıtap çıkaracağımı düşünmemiştim. Yayıncım, bu yazılarımı bir kitapta toplamayı önerince "neden olmasın" dedim ve hemen sevgıli güzel insan Aziz Nestn'i tetefonla arayarak, bu kitabıma bir önsöz yazmasını rica ettim, ne ka- dar dolu bir insan olduğunu bildiğim için de "hayır" deme hakkının her zaman saklı olduğunu ekledim. O bana, "evet- hayır" dışında, hiç beklemediğim başka bir şeysöyleyerek, "Elbette yazanm ama, zamana ihtiyacım var; çünkü ikigün sonra ameliyat olacağım" dedi. O anda yüreğimin bir yer- lerinde yoğun bir acı duydum ve "Lütfen-ternen iyıleş ve istediğın zaman yaz olur mu" dedim. Yanrtı yine her zaman- ki gibi düpedüz ve açıktı: "Çabuk iyiieşmeyi ben de istiyo- rum." Ben, Aziz Nesin kadar düşündüğünü eğip bükmeden, bir şeylerin ardına saklamadan, düpedüz söyleyebilen bir insan daha görmedim sanıyorum. O, bir şeye "evet" diyor- sa, o gerçekten evet demektir. Sonra, ameliyatını ve iyileşmesini elim yüreğimde izle- dım. Iyileşti diye tam seviniyordum ki, zaten zayrf olan gör- me duyusunun ameliyattan sonra çok daha azaldığı habe- ri geldi ve ardından da ondan, beni son derece hüzünlen- diren Çatalca'dan yazdığı, 19 Ağustos 1994 tarihli şu mek- tubu aldım: "Sevgili Muhsine, yeni kıtabına önsöz yazmayı ne denli istediğimi sana anlatamam. Ama, bunu yapamayacağım. Son ameliyatımdan sonra, gözlerim büsbütün görmez ol- du. Yazık ki, bundan sonra öyle sanıyorum hiç yazıp oku- yamayacağım. Gözlerim görmüyor. Kitabına önsöz yazmak benim için onur olacaktı. Ama yazamıyorum, lütfen bağışla. Sevgilerfe." Sevgili Aziz Nesin, "Lütfen bağışla" diyorsun, ben seni na- sıl bağışlanm... Çünkü sen milyonlarca "bakar görmez"\n ve yine milyonlarca "konuşur söylemez"in bulunduğu bir ül- kede, onlann adına pek çok şeyi gören kocaman bir göz, yazan ve söyleyen bir yiğit kalemsin. Bu saatten sonra, bu gözün görmemeye ve bu kalemin yazmamaya hakkı yok ki. Görememenden, hüzünden de öte kaygı duyuyorum, ama senin her şeyi bakmadan da görebilecek olan aydınlık bir bilince ve yüreğe sahip olduğunu bilmek, bu kaygımı bir öl- çüde de olsa azalttyor. Sevgili Aziz Nesin, Bu kitabı sana adı- yorum ve bundan da büyük bir onur duyuyorum... Fuarda: 13. IstanbulTİJYAP Kitap Fuan'nı gördükten son- ra, Yapı Kredi Yayınlan'nın, "Cumhuriyet-Kitap"a verdiği reklam metnindeki "umudu" olabilir buldum. Bu metinde şöyle deniyor"Çofc büyük bir düşmanla, cehaletle savaşı- yoruz. Ve silahımız sadece kitap. Don Kişot bu kez kazana- cak." Geçen ay basından ve yayından da izlemişsinizdir: Fuann ilk günü, içeride görkemli bir kalabalık, dışanda ise içeri gir- mek için bekleyen uzun upuzun bir insan kuyruğu vardı. Edebiyatçılar Demeği'nin düzenlediği imza günüm ilk gün olduğu için, bu açılış coşkusunu, herkes gibi ben de ıçim- de duyarak yaşadım. Mahmut Makal'la birlikte ötekı stand- lan dolaşmaya başladığımızda, bölmeler arasında akan, gü- zelim insan selinin içine kanşmaktan, büyük keyif duyduk. Sevgili Aziz Nesin, "Bana adadığın son kitabın için, sana te- şekkür yazmakta geciktim, kusura bakma, hemen yazaca- ğım "deyince; yazma, yorulma, senin varfığın zaten benim için, bu ülke için kocaman ve çok değerii bir teşekkürdür dedim. Kitap fuanna olan bu büyük ilgiyi görünce, olmazlan olur gösteren ve insanlan şaşırtarak ilgi çekmeyi amaçlayan, bir Güneydoğu Anadolu masalının tekerlemesi aklıma geldi: "Ben zalım devi bir küçük oğlancıktan kaçar gördüm, ker- tenkeleyi gökte uçar gördüm, nice yiğıdi ecel elinde naçar gördüm, yılanı deveyi havuduyla yutargördüm, birpadişa- hı kul elini öper gördüm, bir nazlı ceylanı bir sırtlanı teper gördüm.' Işte böyle... Bendeyüzlerceokuru, kitap fuanna akar gör- düm. Galiba "Don Kişot bu kez kazanacak..." Muhsine Helimoğlu Yavuz, Arada Bir, Doruk Yay., Ank. 1994 DANS ? MÜZİK T EĞLENCE O G R E N C I GÜNLERİNDE ÇÇsJ uJ'hmnO/ljmııklan " MÜZİK ve SOHBET İCİCE " 16 ARALKCUMA I 5 0 Fatih ERKOÇ 23 AJIAIIK CUMA 15 °° 16 6OCAKCÜMA 1S°° 16 Soner ARICA Haftanın Konulilan g^nit"n7Hİ£ tezsrvasyon zpruTuudm Lutfen516 69 8Q'den hoîkia ıtışloleT depanmanmı araytmz r^-T. SAMHAOKAY HAKAN ÖZMAYA fs *Jc 25 Bev«ît 34490 Ista^bJ TURKEY ^cre '50 212 S16 69 80 (201>nes> {90)212-516 69 99 Tet«x 22993 TPHi FlVAn- '5000 LIRA V . )i VOCK ZJZk HAYDARPAŞA GİRİŞGÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ Gümrüğümüzce 31.10.1994 günlü 4889 sayılı yazımızla Abdullah Yılmaz'dan istenılen 12.7OO.OOO.-TL"nin ve buna ısabet eden 1.3 19X5 tanhındcn ıtıbaren hcsaplanacak % 30 yasal faizin 382 000- TL tutanndaki karar harcının. 824.600.-TL avukathk ücrclının vc 301.000-TL mahkcme masrafının tahsılıyle ılgıli tebhgat adres değı »ıkligı ile teblığ edilememıştır Tebligat yerine kaım olmak üzere 7201 sayılı tebligat kanununun 28-29. maddelerı gereğince ilanen teblığ }lunur. BISIB: 47871 Her okuruna BEDAVA AHMET KAYA'mn "Şarkttarım Dağtara" KASETINIVERIYOR Bir ülkenin kadını, ancak o ülkenin tüm insanlan; sözün özü. iijçileri ve me- murlan, öğrencileri ve öğreticilen. sa- natçılan ve edebiyatçılan. muhalifleri ve azınlıkları kadar özgür olabilir. Ka- dınlann haklan, elvenşsiz konumdaki tüm toplumsal katmanlann haklanyla etiletırnakgibi içıçegeçmiştır. Bune- denledir ki kadınlann eşitlik ve özgür- !ük kazanma uğruna savaşımlan, ken- dilerıyle birlikte. haksızlığa uğramış tüm toplum kesimlerinin demokratik- leşme ve özgürleşme savaşımıyla elbir- liği içinde yürütülmelidır Sözün özü, kadın, kendi haklan için mücadele ederken, demokratik. laik ve sosyal devlet için dc mücadele etmelidır. O halde. "kadın haklarT "insan haklan" olarak algılanmalı ve genel demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak kav- ranmalıdır. Öte yandan erkekler de kadınlann demokratik haklanna kavuşmalan için mücadele etmelidir ki kadınlarla birlik- te kendileri de özgurfeşebilsinler. Kadı- nın özgür olmadığı verde erkeğin öz- güıiüğünden söz edilemez. Bu gerçeği algılayabılmek ıçın mutlaka elverişsiz konumda bir evlilik dışı erkek çocuk olmak da gerekmez. Özgürlüğün birey- sel değil. toplumsal bir değer olduğu- nu, kişinin ancak hemcinslenyle birlik- te "toplum içinde" özgür olabıleceğini kavramak yeter. Köleyi zincire vurma özgürlüğünün aslında kendi köleliği- nin dik âlâsı olduğunu kavrayan "efen- di" kadar bile mı bilinçlı değildir günümüz erkeği? Ne yazık ki kadınsız demokrasi olamayacağı konusunda er- kekler de eğıtılmeye muhtaç gözük- mektedirler. TARTIŞMA Ortak . amaçlar edinmeliyizedeniyet. insanlann bir arada yaşaması ile gelişmişur vegelişmeye devam etmektedir. Ancak bu gelişme. toplumu meydana gctiren kişilerin niteliğine ve örgütlenmesine göre değışiklik göstermektedir. Eğitim sevıyesi yüksek ve örgütlenmesini arttırmış toplumlann gelişmesi daha hızlı olmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki dernek sayısının diğer ülkelerdekinden fazla olması. bugörüşü kuvvetlendı rmek tedir. fnsanlar. toplum içindeki fonksiyonlannı geliştirirken yani niteliklerini iyileştirirken diğer insanlarla ortak amaçlar çerçevesinde bir araya gelip uyumlubirçalışma sergileyebilmelidir. Çünkü her insanın bireyse) olarak giicü ve etkınliği örgütlü topluluğa göre çok zayıftır. Bu durumu. "Bir elin nesi var. iki elin sesi \ ar" özdeyişi çok güzel açıklamaktadır. Bu nedenle insanlar, çağdaş bilim ışığmda toplumun ihtiyaçlan doğrultusunda bir araya gelip güzel amaçlar edınmelidir. Bu amaç, çevrenin güzelleştirilmesi, fakir ve başanlı çocuklara eğitim olanağı vs olarak seçilebilir. Bu yolda ortaklaşa çalışarak parlak sonuçlaralınabilir. Her bir insanın toplum içinde kendine özgü bir işlevi vardır. Bir insanın etkinlik alanı sadece kendi işleri ile sınırlı kalmamalıdır. Ama kendi işlerini de asla ihmal etmedcn ortaklaşa olarak belirlenen amaçuğrundaçalışmalıdır. Bu çalışmalardan hoşnutluk duymalıdır. Angarya gibi görmemelidır. Karşılıksız vermeye hazır olmalıdır. Ortak işin takipçisi olurken kendisi de işin bir ucundan tutmayı görev bilmelidir. Ancak bu durumda işlenn aksaması halinde eleştiride bulunmaya y üzü olur. Bu felsefe ileçalışıhrsa, dernek çalışması gibi ortak çalışmalarda iyi sonuçlar alınabilir ve toplumun gelişmesine az da olsa bir ivme kazandınlmışolur. Doç. Dr. İbrahim Koç YTÜ İnşaat Fak. Jeo. ve Fot. Böl. Yeni yıla dostlarımızla birlikte giriyoruz t PmHtml Imtmnbvt tl &rgQlû Kmtkıl*rrylm Gecemize Sanatçı Dostlanmız Kattlocaktif. Ver Eysan Oteh BoNo Saionu Karaköy Iskele Karşısı- Kadıköy Saot 20 00-04 00 Tanh 31 12. 94 C tesı Fıks Menü + Içkitef DaNI 500 000 IL G • n I ? 8I I g I Tel (212) 251 79 14-249 74 86 (212)252 21 56-252 2199 Geniş bilgi bu haftaki 'da LİSANÇÖZÜM Bizimle Ingilizce sorununuzu çok kısa zamanda çözebilirsiniz. Lütfen bizi arayın. Tel: 34959 38 BahariyeCd.62/3 PExNCERE Allah'ı Kula Pazarlamak.. islamda "ruhban" sınıfı yoktur; aklı fikri yerinde her "yetişkin erkek" imamlık yapabilir... "Kadın" imam olamaz. Peki imam-hatip okullarında dirsek çürüten yüz bini aşkın kız öğrencinin işi ne?.. Onlar imam olmak için imam okuluna gitmiyorlar ki!.. Siyasetteşeriatsavaşımcısı, üniversitelerdetürban mü- cahidi olmak için yetiştiriliyorlar... YaAllah... Ya settar... İmamlık islamda bir ayrıcalık değilken, Türkiye'de devlet memurluğuna dönüştü; ama, imam var, imam var; kimi nur yüzlü, güleç, hoşgörülü, alçakgönüllü, hoş- sohbet, iyilik meleği; kimi çatıkkaş, asık surat, insana tepeden bakan, küçük dağları yarattığını sanan, Tanrı'- nın yeryüzündeki davavekilliğine soyunmuş, profesyo- nel politikacıya dönüşmüş, Müslümanlığı siyaset borsa- sında kullanan, ekonomi piyasasında hisse senedi sayan sözde imam... Ne demiş atalarımız: İmam hapşırırsa... Cemaataksırır!.. Ülkemizde imamlığı Hıristiyanlıktaki ruhban sınıfına dönüştüren politikacı üşütür... • Dini, siyasete ve ticarete alet edenden kork!.. Kimin sözü bu?. Sağduyunun... Veaklın!.. Her sabah islamı siyasete ve ticarete alet edenlerin yeni bir marifeti ortaya çıkıyor; bunlar Müslümanlığı Al- lah'a ibadet için değil, siyasal iktidar koltuğuna oturmak ve kasalarını doldurmak için kullanıyorlar . Tövbe tövbe yarabbi, Allah'ı kula pazarlayarak cebini dövizle dolduran kişinin Müslümanlıkla ne ilişkisi olabi- lir?.. Siyasal parti kurup bir gözü koltuğa, öteki gözü paraya kaydığı için şaşılaşan herif-i naşerif, islamdan nasipsiz üçkağıtçı değil mi!.. "Bul karayı, aiparayı" diye uluslararası piyasada is- kambil açan nabekâr, fakir fukara Müslümanlardan Al- lah, Peygamber, Cebrail ve Azrail adına toparladığı Bosna'ya yardım paralarını ne yapmış?.. Şeytan alıp gotürmüş... Satamadan getırecek mi?.. • Refah Partisi siyasal iktidar koltuğuna oturmak için Müslümanlığı tepe tepe kullanıyor!.. Bu arada Refahın lideri fJecmettin Erbakan ın kamuoyundan gızlediği köşklerı, çıftliklerı, köyleri, köylüleri ve 150 kilo altını or- taya çıkarken; partinın Bosna için topladığı yardım para- larını ne yaptığı bir soru işareti.. Refah Partisi ortaya üniformalı bir adam çıkardı vede- di ki: - /şte Bosnalı Komutan Albay Adem Hacfç!.. - Memnunolduk.. Refah: - Bosna için toplanan yardım paralarını biz Albay Adem Haciç'e verdik... -Yaaa?.. Ama, sonradan ortaya çıktı ki Adem Haciç, komutan ve albay değil, ımammış... Nedense Refahçfnın lafı birbirini tutmuyor, Mercü- mek dediğı kuru fasulye çıkıyor, albay dediğı imam çıkı- yor, her sözün altından çapanoğlu çıkıyor; ama, parala- rın nereyegıttiğı ortaya çıkmiyjbJu. ; Xı5 F ' ^ Ş î Nedemiştik' . " . . ^. . • ' ». Dini siyasete ve ticarete alet edenden korkulur!.. Siyaset koltuk.. Ticaret para.. Din ise ıman işi, vıcdan sorunu değil mi!.. Haşa huzurdan ve tövbe estağfurullah, Allah'ı politika- da kullanarak poposunu koltuğa oturtmak için tezgâh kuran kişi, şeytanla işbirliği yapıyor demektir!.. Tanrı'yı kula pazarlayıp paraları cebellezi eden politikacı, Müs- lümanlığın komisyonculuğunu yapmıyor mu? islamda faiz haram; ama, Müslümanlığın komisyon- culuğucaiz mi?.. SELİN MİNE Hoş geldin bebek Yaşama sırası sende Gözlerinden, Gözlerinden öperim. Bir umudum sende, Anlıyor musun? 01 Aralık1994-LONDRA D O K U N D U L A bu ateş hepımizi yakar. AYSE GUNAYSU, BERİl EYU80GLU, ERGÜL CETİN ESRA KOC. FETHİYE CETİN. FILİZ KARAKUŞ, FİLİZ KOÇAll FÜSUN OZLEN, GONUL MORGUL. LUTFİYE ATE$ NADİRE MATER, NİMET TANRIKUtU, NURAN AGAN, OKSAN PELİTÖZÜ SEMRA SOMERSAN, SİBEL YUCEL, SONAT ZELYUT YELDA SANATSEVER HALKIMIZA, Halen Aksaray Horhor Antikacılar Çarşısı'nda faaliyetlerini sürdüren Horhor Sanat Galerisi'nin tüm çalışmaları durdurulmuştur. Horhor Sanat Galerisi 1995 yılının ilk yarısından rtibaren Tünel'deki Ekşinoz Kültür Merkezi'nde faaliyetlerini sürdürecektir. Sanatseverlere duyurulur. Horhor Sanat Galerisi Sahibi ve Kurucusu ATİLLA EKŞİNOZLUGİL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle