Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1994 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Müftüler nikâh memuru olursa...
Nikâh kıyma işleminin müftülere verilmesi önerisinin
gerisinde yatan temel görüş, yani nikâhın dinsel nitelik
taşıdığı savı doğru değildir. Gerçekten, evlilik ve onu doğuran
nikâh kıyma işlemi, Islam açısından da dinsel nitelikte değil,
dünyasal niteliktedir.
Prof. Dr. NECİP BİLGE
G
azete haberlerine göre,
Istanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Tay-
yip Erdoğan, Türki-
ye'de evlenecek çiftle-
rin resmi ve dini olarak
iki kez nikâh kıydırmak zorunda kal-
dıkiannı söyleyerek, %99'u Müslüman
olan ülkemizde bu görevin sadece müf-
tülere verilmesini önermektedir. Gerek-
çesi açıkça belirtilmemiş olmasına kar-
şın, bu önen. nikâhın dinsei bir işiem ot-
duğu ve bu nedenle de din adamlann-
ca kıyılması gerektiği görüşüne dayan-
maktadır. Nitekim bundan löyılkadar
önce de, Sayın Erdoğan'ın görüşünde
olan birkaç milletvekilinin TBMM'ye
sunduğu bır kanun teklifinde, böyle bir
gerekçe açıkça belirtilmişti. Bu teklif
dolayısıyla o zaman yazmış olduğum
bir makalede (Milliyet 28.7.1978) bu
görüşü eleştirmiş ve önerinin kanun-
laşması durumunda, eski kapitülasyon-
lann hortlaması gibi tehlikeli sonuçlar
doğacağına işaret etmiştim. O yazıda
yer alan görüşümü yinelemekte yarar
görüyorum:
tsbma göre nikâh: Nikâh kıyma iş-
leminin müftülere verilmesi önerisinin
gerisinde yatan temel görüş, yani nikâ-
hın dinsel nitelik taşıdığı savı doğru de-
ğildir. Gerçekten, evlilik ve onu doğu-
ran nikâh kıyma işlemi, Islam açısından
da dinsel nitelikte değıl, dünyasal nite-
liktedir. Kur'an-ı Kerim \e hadislerde,
evlenmenin sadece tanıklar huzurunda
yapılması gereği dışında, bu ışlemin
kimler tarafından yapılacağı konusun-
da bir hüküm bulunmamaktadır. O hal-
de bu sorunun çözümü için başka kay-
naklara başvurulması gerekir. Biz de
öyle yapalım:
a) Fıkıh bilgini ve tarihçi A.Cevdet
Paşa'nm başkanlığındaki bir kurulca
hazırlanarak kanunlaştınlmış ve 50 yıl-
dan fazla yürürlükte kalmış olan Mecrf-
le-i Ahkâmı Adliye (kısaca: Mecel-
le)'nin l. maddesının gerekçesine gö-
re, Fıkhın âhirete Uişkin hususlan İba-
detlerdir; dünyaya Uişkin konulan ise
Münakehât, Muameiât ve Ukubât(Nı-
kâhlar, Muameleler ve Cezalar)'dır. Gö-
rüldüğü gibi fıkıhta nikâh, dünyasal iş-
lemlerarasındasayılmaktadır. Oyleyse,
bu işlemin din adarm tarafından ya da
onun huzurunda yapılmasına gerek
yoktur. Kaldı ki ibadet olan namazı bi-
le herhangi bir kimse kıldırabilir.
b) Bilimsel kitaplardaki açıklamalar
da böyledir: Gerçekten, pek çok yapıt-
ta, fıkıh açısından nikâhın dinsel değil.
dünyasal bir işlem olduğu, sadece ta-
nıklar huzurunda taraflarca yapılacak
beyanla tamam olacağı, işlerin yapıl-
ması sırasında bir din adamının bulun-
masına gerek olmadığı (zaten Islamda
din adamı sınıfı yoktur) belırtilmekte-
dir. Osmanlı devleti döneminde nikâh-
ta imamın ya da din adamı sıfatını taşı-
yan birisinin bulunması. onun sağlığı-
nın vazgeçilmez koşulu olmasından do-
layı değil. sadece dua etmek içindi. Bu
duayı da herhangi bır kimse yapabilır-
di. Zaten dua da sağlık koşulu sayıla-
maz.
Medeni nikâh: Medeni Kanun'un
yürürlüğe girdiği 1926 yılından beri
resmi (medeni) nikâh, kent ve beldeler-
de belediye görevlileri tarafından, köy-
lerde de muhtarlarca ikı tanık huzurun-
da yapılır. Böyle yapılmasının nedeni,
evliliğe resmiyet ve açıklık kazandır-
mak ve ileride çıkabılecek anlaşmazlık-
lan önlemektir. Bu sivil tören dışında,
istenırse dinsel tören yapılmasına da
kanun izin vermektedır. Ancak hemen
belirtelim ki, resmi evlenme belgesi
gösterilmeden dinsel tören yapılamaz.
ıstanbul Belediye Başkanı'nın sandığı-
nın aksine, nikâh için ıki ayn tören ya-
pılması sadece Türkiye'yeözgü bir du-
rum değildir.
Bugün Almanya, Fransa, Italya. Bel-
çika, Hollanda, fsviçre gibi birçok Ba-
tı devletlerinde de medeni nikâh yapıl-
dıktan sonra, isteğe bağlı olarak dinsel
tören de yapılmaktadır. Sadece V'ati-
kan'da dinsel nikâh töreniyle yetinil-
mektedir ki, orası da Türkiye"ye örnek
olamaz.
Ağır sorunlar doğar: "Nikâh müftü-
ler tarafından kıyıhrsa ne olur?" soru-
su akla gelebilır. Bilındığı üzere müf-
tüler, Diyanet Işleri Başkanlığı'na bağ-
lı din görevlileridir. Onlara, nikâh kıyıl-
ması gibı hukuksal bir işlemde yetkı
verilmesi, 1937'den beri anayasalan-
mızın temel ilkesi olan laikliğe aykın
düşrükten başka, Müslüman olmayan
yurttaşlanmızın ve Türkiye'de yerleş-
miş yabancılann, nikâhlarının, kendı
dinsel inançlanna göre kendi din adam-
lan tarafından kıyılnıasını istemelerine
yol açar. Çünkü Lozan Antiaşnıası. yur-
dumuzdakı dinsel azınlıklara böyle bir
hakkı tanımaktaydı. Gerçekten, Lozan
müzakereleri sırasında. Türkiye'de din-
sel hukuk yürürlükteydi ve onlara böy-
le birayrıcalığı tanımak zorunluluğun-
da kalınmıştı. Fakat bu durum. memle-
kette hukuk birlığini bozuyor ve sorun-
lara yol açıyordu.
Buna son vermek ve bağımsız her
devlette olduğu gıbı, ülkemizde hukuk
veyargı birlığini sağlamak için (*). la-
ik temellere dayanan bir hukuk düzenı
kurmak gerekıyordu. İşte bu nedenle-
dir kı, 1926'dan ıtibaren hukuk. ceza ve
tıcaret alanlannda çağdaş, laik nitelik-
te kanunlar kabul edılerek hukuk biıii-
ği sağlandı ve böylece laık hukuk dü-
zeninin benimsenmesınden ötürü, azın-
lıklarda. Lozan Antlaşması'nın kendı-
lenne tanıdığı ayncalıklardan vazgeç-
tiler.
Sonuç: Geçmişten ders almalı- Laik
dev let düzenınden, başlangıçta ufak te-
fek gibi görünen ve bu nedenle önem-
siz sayılabilen ödünler vermenin, so-
nuçta topluma pahalıya mal olacağının
bılinmesi gerekir. Zira Osmanlı devle-
tının çökmesinde büyük rolü olan ka-
pıtülasyonlar da, vaktiyle padişahlann
önemsiz saydıklan ufak tefek ödün ya
da lütuflardan doğmuş ve sonradan ül-
kenin başına bela kesılmiştir. Bu bela-
>a ancak, imparatorluğunun idam fer-
manı olan Sevr batağında kurtulmak
için. ulusumuzun kan, tervegözyaşla-
nyla kazandığı ICurtuluş Savaşı'ndan
sonra imzalanan Lozan Antlaşmasf yla
son venlebılmıştır.
Böyle bir bela ile tekrar karşılaşma-
mak için Atatürk ve arkadaşlan laik
devlet ve laik hukuk düzeninı kurmuş-
lardır. Bunun Islama da aykırı hıçbir
yani yoktur. Istanbul Belediye Başkanı
bunlan belki bilmeyebılir, ama öğren-
mesi gerekir. Bunun yolu, başkamn ve
onun gibi düşünenlenn, durumu bir bi-
lene sorrnalandır. Bizegüvenmiyorlar-
sa, dıllerinden düşürmediklerı Kur'an-
ı Kerim'i anlayarak okusunlar ve ibret
alsınlar. Gerçekten. o kutsal kitapta,
"•BUenterle biimeyenlerhiç bir olur mu?
Ancak akıl sahipleri ibret alırlar" deni I-
mektedır
(*)Kapitülasyonlar, hukuk aynlığın-
dan başka, azınlıklarveyabancılar için
ayncalıklı yargı yerlerıni de beraberin-
de getıriyordu.
Kaya Köyü'ne Doğanbey'den Uyan
Prof. Dr. CEVAT ERDER ODTÜMimarlık Fak. Restorasvon Anabilim Dalı
E
ger 'koruma', yerleşmelerin tarihi kı-
şiliğinın, maddı ve manevi nitelikle-
rinin korunması ise; korumanın yapı-
larla, yeşil ve açık alanlar arasındakı
ilişkının, bütüniüğün. yol, boşluk ve
parsellerle tanımlanmış zamanla
oluşmuş yerleşme düzenıne, yerleşme yennın çev-
resindekı dogal yapı arasındakı ilişkiye, biitünü
oluşturan görsel ifadeye, iç ve dış mekân ilışkısıne,
ölçeğe, boyutlara, yapılış tekniğine, stiline, malze-
me, renk ve süslemelerine kadar bir bütün oluştur-
duğuna ınanıyorsanız, tarihi yerleşmelerde her şey-
den önce orada oturacak olanlann kaygılarının
önemsenmesi gerektiğine inanıyorsanız; komşula-
nn birbirlenne saygıyla yaklaşması gerektiğine, ta-
rihi yerleşmelerin korunmasının ihtımamla. sistem-
li bir yaklaşımla ve tutarlı bir disiplinle yapılabile-
ceğine inanıyorsanız, Kaya Köyü'nü korumayı
amaçlayanlann herhangi bir girişimde bulunmadan
önce Söke yakınlannda Atburgaz'a bağlı eski Do-
ğanbey köyüne gitmelerini öneririm. Gerçekten bu-
rada ders alınacak bır köy oluşmaktadır.
, Doganbeylilerkendılerinetahsis edilmişyeni ye-
BUGUN 20.00
re yerleştiklennde terk ettiklen köy, Kaya Köyü'ne
benzer özellıklerle bezenmış bır yerleşme yeriydi.
Her göreni hayran bırakan, bütünleşmış nefıs bır do-
ğa ve mimarlık örneği sunmaktaydı. Bu hayranlık,
köyü ilk görenler arasında heyecan dolu bır sahıp-
lenme. oraya aıt olma duygusunu kamçılıyordu. Za-
manla btırayı korumak ve yaşanır bir bütün olarak
savunmak isteyenlerin geliş gıdişı artıyordu. Köyü
korumayı isteyenler arasında Kemal Tannseven'ı
anmadan geçmek güç. Nitekim Tannseven, büyük
bir gayretle burayı en iyi koruyacağını umduğu ay-
dın kişiler arasında tanıtma çabalanna gırişti ve on-
lara da her türlü yardımı esirgemedi. Nitekim bu ça-
lışmalan başanlı da oldu. Ülkemizde kültürümüze,
bılime uğraş vermiş, hatta yönlendirmiş kışilerden;
ünıversıte öğretim üyelennden, hatta görsel eğitim
verenlerden oluşan bir küme, burada evler ve yer-
leraldılar. Umut saçtılar. Ancak gerçekleşenler umut
sınınnı aştılar. Pek azı dışında, yeni yapılanmanın
korumada öngörülen, hatta uluslararası koruma ıl-
kelennde tartışılmasına bile gerek duyulmadan ka-
bul edıien tüzüklerin giriş kısmında yer alan (1) gı-
rişte özetlediğimiz niteliklerin hiçbın dikkate alın-
madan gerçekleştınlmış olduğu görülmektedir. Ya-
ni köyün kışılığı yıtınlmıştır.
Doğanbey, dönüşü olmayan bır yeniden yapılaş-
ma sürecıne girmiş bulunmaktadır. İç mekânlarda
oluşan yapılaşmalara burada yer vermeye dahı ge-
rek yok. Küçük mekânlardan oluşan evler satın altn-
makta, ikisı üçü yıkılarak büyük mekân veren ev-
ler, köye hıç de özgün olmayan bir bahçe ve avlu ol-
gusu sokulmaktadır. Bunun sağlanması için de ge-
ne birkaç ev satın alınarak bunlar yıkılarak bu ge-
reksınım (!) gıderılmektedir. Yollar gene başka bır
konu. Otomobıllerın evlere kadar ulaşımı herhalde
insan için en büyük sorun gıbı gözüküyor. Bunlar
için de haylı güçlü çözümler getırilıyor. Yollar açı-
lıyor, dar olanlar genışletiliyor. Meydan şeklınde
boş bırakılmış alanlar ise satın alınarak görkemli ev-
lerle dolduruluyor. Buralannı ulaşım ve başka ge-
reksınimler için kullanmış evierin varlığı ve oralar-
da oturmayı amaçlayan kişilerin yaşam olanakları
düşünülmeden yollar kapatılıyor. köyün kendıne öz-
gü verleşim dokusu allak bullak edılıyor.
Olçeklere saygılı yaklaşım yitırılmiş. köye hıç
uymayan yükseklikler, çeşitlı pencereler. -rakı ıç-
mek için yapılmış olduğu söylenen- çıkıntılar ve
balkonlarla köye özgü ölçek elden çıkmış. Insanla-
n bırbırıne yakınlaştıran evler arasındakı ılışkıler.
ev ler arası soluk alma, görüntü olanağı sağlama gi-
bi özellıkler bu yeni gelen ölçekle ve komşu saygın-
lığı ıle bırlıkte yıtınlmektedır. Köye özgü olmayan
birmımarı vebırsüriJmımanelemanlar, mımandi-
ye köye sokulmuş, köyün en önemlı özgünlüğü olan
sadelığine. mımari özellıkler bütünlüğüne, büyük
lekelerle garipsenecek yepyenı damgalar vurulmuş-
tur. İnsan 'burada ne korundu acaba' diye sorgulu-
yor doğrusu. Belkı malzeme denebilir. Çünkü 'uy-
du da oktıTkanısıyla evierin duvarlan taştan yapıl-
maktadır. Malzeme belki taş, ama bıraz yakından
bakıldığında eski taş duvarlarda kullanılan teknik bır
başka teknik. Hiç olmazsa bu teknik devam ettırıl-
seydı diye hayıflanmamak elde değıl. İnsan ısteme-
yerek, 'keşke buoluşum başkayerdeolsaydı' diyor.
Kısacası, Türkıye'nın kültür ve bılimıne katkıla-
n olan sanatçı, öğretim üyelerı ve hatta bunlara yön
verenler diyeceğımiz kışılenn de aralannda olduğu.
büyük güçlüklerle kazanılan paralann yatınldığı,
büyük bır iyi niyetın de eksık olmadığını izledığı-
miz yeni yapılaşma Doğanbey'ı "restoras>on" ko-
nusunda ilgınç bır gözlem ve araştınma laboratuva-
n halıne getirmiştir. Kaya Köyü'nü sevenler. lütfen
bu laboratuvardan yararlanın. Alınacak çok ders
var.
(1) ICOMOS, Charte Internatıonale pour la
Sauvegarde des Villes Historiques. Washıngton D.C.,
1987.
BU AKŞAM
ŞAHANE CUMARTESİ'DE
ŞENLİKVAR.
PENCERE
ŞAHANE CUMARTESİ'de bu akşam yine şarkı, türkü, eğlence, şenlik var. Yarışmalı bölümde Grup
Vitamin, Nuray Hafiftaş ile Burçin Orhon'a karşı kıyasıya mücadele ediyof. Programın sunucuları
Süheyl ve Behzat Uygur kardeşler, Jülyet'le birlikte yine herkesi gülmekten kınp geçiriyor. Nefis bir
cumartesi akşamı geçirmek istiyorsanız, ŞAHANE OJMARTESİ'yi mutlaka izleyin. KANAL D
jktidar
Jktidarsızlık..
Avrupa Parlamentosu, gümrük birliğine girmek iste-
yen Türkiye'ye "dur hele"dedi.
Bir gazetenin başlığında şu tümce yer ahyordu:
"Gümrük birliği DEP'e takıldı." Yargı/anan DEP millet-
vekilleri Kürt kökenlidir; buna AB üyesi Yunanistan'ın
Türkiye için Veto'sunu da ekleyince, neye takıldığımız
ortaya çıkar.
Ancak öfkeye gerek yok!..
"Demokrasiye hayır, AB'ye evet"kurnazlığını benim-
semiş siyasal iktidarımız deve mi, kuş mu?
Yoksa devekuşu mu?..
Şaşkın bu iktidar.
Iktidar değil..
iktidarsızltk.
AB (Avrupa Birliği) bizi gümrük birliğine nasıl ala-
cak?.. Çok ağır koşullarla: AB'ye üye olmadan gümrükte
kapılarımızı açacağız..
Davul bizim boynumuzda olacak..
Tokmak onların elinde.
Onlar ortak..
Bizpazar!..
Peki, bu gümrük birliği bizden ne götürecek, bize ne
getirecek?.. lyicearaştırdıkmı?..Somutçalışmalaryete-
rince yapıldı mı?.. Yoksa Avrupa'nın dışında kalma kor-
kusu ve telaşı her şeye baskın mı çıktı?..
Bilinçli, akıllı, serinkanlı, sağduyulu bir yönetim orta-
mında mıyız?..
Hayır..
Bu konuda gerçekçj bir fikre doğru dönük durmak iste-
yenler, arkadaşımız özgen Acar'm gazetemizde yayım-
lanan yazılarına bir göz atmalıdırlar.
Gümrük birliğine girerse, Türkiye'nin başı göğe er-
mez; girmezse, Türkiye'nin sonu gelmez.
•
Tansu Çiller'le özel çevresi, Avrupa Gümrük Birl/ği'-
ne girmek için can atıyor...
Çokgüzel!..
Bu hedefe yönelmiş bir başbakan, dış dünyayı biraz
tanısaydı, gümrük birliğinin kapısında bekleyen bir Tür-
kiye'de DEP'e cihat ilan eder miydi?.. Tansu Çiller yum-
ruğunu sıkıp Meclis'te haykırmadı mı:
' DEP 7 parlamentodan atacağız!.."
Yaka paça Meclis'ten atılan DEP'lileri polis kapıda
bekliyordu, çarpıcı bir film çekildi, televizyonlar Kürt kö-
kenli milletvekillerinin kargatulumba nasıl içeri atıJdıkla-
rını bütün dünyaya gösterdiler.
Bir bankadan kredi almak istiyorsan, müdürün oğlunu
dövdükten sonra adamla görüşmeye gitmek, akıllıca bir
tutum sayılmaz. Bakkaldan veresiye alışveriş yapıyor-
san, karısına sokakta laf atma!.. Mahkemede davan var-
sa, yargıcın baldızı konusunda ileri geri konuşmak tutar-
lı bir davranış değildir. Avrupa Birliğine girmek istiyor-
san, kendi ülkende insan haklarını çiğneyip milletvekil-
lerini içeri tıkmak akıl kârı sayılmaz...
"Hayatın kanunu" bu!..
Medya, Çiller için övgüler yağdırıyor; ama Tansu Ha-
nım'ın "hayatın kanunu" ile pek bir alışverişi yok. Bir
yandan Avrupa Gümrük Birliği'ne girmek için can atıyor,
öte yandan tam bu işin arifesinde an kovanına çomak
sokup dünyayı ayağa kaldırıyor.
Pekı, şımdı ne olacak?..
Türkiye için dünyanın sonu gelmedi. Uzun süreli bir
yaklaşımın ufkunda iyimser olabiliriz; bugün dağıtılmış,
parçalanmış, bastırılmış görünen güçlerimiz azımsana-
cak gibi değildir, geleceğe umutla bakabiliriz.
Amagüncelde, hortlamış gibi görünen 'mütarekekad-
roları' ortalıkta ter ter tepiniyorlar..
Bu da geçer.
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Ankara Temsilciliği
İlhanilhan Kitabevi
İMZAGÜNÜ
17 Aralık Cumartesi (Bugün) 14.30-18.00
İLHAN SELÇUK
l Imza Gûnü Armaganırruz— -
j >-Fotografıyla tlhan Selçuk
>Yaşamı, kitaplan
>tlhan Selçuk için (Hıfn Veldet Velidedeoğlu, Oktay Ak-
bal, Vecihi Tünuroğlu, Muzaffer İDıan Erdost, Şükran
Kurdakul, Şakir Balkı ve Bedrettin Şimfek ln yazılann-
dan parçalar),
•llhan Selçuk'un üç yazısı: "Sol Yayınlan" (1967), "Şem-
dinb Davası" (1988), "Adımıza Ad Katanlar" ([llhan Er-
dost] 1989)
l Ruşe Kagıda Birleşlk "Oçyaprak"ta •
İlhanilhaıı Kitabevi
Bayındır Sokak 23/6 Yenişehir Ankara Tel: 433 14 22 Fax: 432 56 86
DAĞLARCA EĞİTİM VAKFI'NDAN
DUYURU
Kuruluşunu gerçekleştirmekte olan vakfımız, birinci girişimini
1994'te uygulamak istemektedir.
1- KONU: "Atatürk'ü Türkçe'mle seviyorum", Bütün ilkokul
öğrencılerine açık yazı yanşması.
2- KATILIM: Bütün ilkokul öğrencileri, yukanda belirtilen konuyu
30 sözcük içınde ışleyebılecekler, yazılarını ya ayn ayn ya okullan
aracılığıyla gönderebıleceklerdır.
3- DEĞERLENDİRME: Önseçimden geçebilen yazılar, ünlü
yazarlarca oluşturulan BÜYÜK SEÇİCİLER KURULU'na sunula-
cak, bu degeriendırme sonucu, 25 (yirmi beş) ögrencrye birer mily-
on lira ile Başan Belgesi verılecektır.
4- SÜRE: Yazılar 23 Nısan 1995'te gönderilecek, kazananlar 29
Mayıs 1995'te birtörenle duyurulacaktır.
5- "Atatürk'ü Türkçe'mle seviyorum", ilkokullara açık yazı
yanşmasını yönetme çalışmalan Istanbul'da yayımlanan Tüı* Dili
Dergisi'nce (P.K. 118 Kadıköy-lstanbul) yürütülecektir.
DAĞLARCA EĞİTİM VAKFI