Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
»17 ARALIK 1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
\tlhan Berk, yeryüzünü cehennem edenyazmak eyleminden kurtulmak ve 'mutlu olmak' için resimyapıyor
'Erotizm öliiıııciü aşktn*'"PELİN ÖZER
"Yazmak mutsuzluktur,
mutlu insan vazmaz. Bu
yeryüzün ü olduğu gibi gör-
meme engel olan ve bana bu
yeryüzünü cehennem eden
bu yazmak eyleminden
kurtûlduğum, mutlu oldu-
ğum bir tek şey var: Resim
yapmak."
Ilhan Berk'e göre yaz-
ma cehennemınin diğer
ucunda resim yapmak du-
rur. O, 'çılguı gibi resim ya-
pan' biryazar- şairdır. Cen-
net ve cehennem, mutluluk
ve mutsuzluk her zaman
kardeş olmuştur belkı de
onun evreninde. Ancak res-
sam Ilhan Berk. biraz gizli
kalmış, biraz koruma altına
alınmış gibidir. Oysa o. yıl-
• lardır bulduğu her türlü kâğıt üzerine 'düşsel dün-
yası'nı yansıtmaktan geri durmaz. Bir şiinnde di-
> le getirdiği gibi göğün kara kaletnle resmini yap-
I maya çalışır belki de. Ressam sözününün kendi-
'• sini hep ürküttüğünü söyler Ilhan Berk. Resımle-
; ri iyi ise, ressam •olmadığı için 'iyi'dir ona göre.
• ^ g ^ ^ ^ Ve yalnızca resim yap-
• ._ . , mak kendini mutlu etti-
; Resim yaparken g i j ç ı n resim y a p a r Re
_
; korkunç s e v m ç s j m Onun açılmayacak,
; duyanm. Yeniden açılmaması gereken giz-
I dünyaya gelmİŞ •• bir alanıdır, 'çok ken-
J gibi bulurum dineözgü,çok ondan'dır.
î kendımı. O sure
içinde de
bitiririm. Gözüm
tutarsa kalır,
tutmazsa
yırtanm.'
Ve resmi üzerine konuş-
maktan özenle kaçınır.
Bugüne dek beş kişi-
sel sergi açan, resımleri-
. , nı en son on yıl önce Ga-
, I t u t m a z s a leri Nev'de sergileyen ll-
• v ı r t a n m . ' "an Berk'in 'çıplak ka-
dınlar'ı ve dört Istanbul
resmı, Milli Reasürans
j Sanat Galerisi'nde ay sonuna dek sergileniyor.
; Ilhan Berk ile 'çıplak kadınlar'ı, o kadınlann
» kâğıtlar üzerinde ve sonrasındaki serüvenleri ve
» resim uğraşı üzerine konuştuk:
' - Ressam İlhan Berk olarak erotizminasıl tanım-
! larsınız?
j Erotizmı ölümcül aşk diye tanımlamak isterim.
» Medyanın kımi sözcükleri, ka\ramlan bulanık-
• laştırmak. karartmak, kirletmekte üstüne yokrur.
• Şimdilerde onu karartmak, kirletmek için uğraşı-
î yor. Erotizmi bulandırmak yaşamı bulandırmak,
! karartmaktır. Bataille, "Ölüme degin yasamın
', onanması" dererotızm ıçın. Erotizm ınsanın ıçın-
; de büyük bir alanı kaplar. En karanlık, en kapalı
| alandır bu.
• O denlı de yaşamla dolu, o denli yaşamın ken-
| disı. Insanın dogasmın en çok gereksim, yaşam
! duydugu alanı, varlığın süreksizlığine. devinim-
' sizliğine, baskısına karşı süreklibk. devinim sava-
• şı. Ölümcül tutkunun rutkusu. Rimbaud'nun söz-
î lerini de anımsayalim: "Kadının sonsuz kölelik
! zinciri kırüdıgında, kadın kendi gücüyle ve kendi
; için yaşadığjnda, bugüne değin iğrenç olan erkek,
I ona hakkını geri verdiğinde, kadın da şair olacak-
; dr. Kadın da bilinmczi bulacaktır. Onun düşünce
• evrenleri BLanıkilerden değişik mi? Tuhaf şeyler
' bulacaktır kadın; sonsuz,
, derin, iğrendirici nefis-
' şeyler._" Evet, nefis şey-
;
ler.
- Abidin Dino, "Ilhan
ı Berk'in Resimleri Üzeri-
! ne Bir Çalışma Varsayı-
', mı" başuklı yazısında
[ "Biliyorki resim birtak-
haux da bundan ürk-
müştür. sıkılmıştır hiç
kuşkusuz. Ben şunu
söyleyegelmişimdir:
Resımlerim iyi ise ( ki
ben onlann resim oldu-
ğunu bilivorum, başka
b i l m e m ben, türlüsünüdedüşünemem), ressam olmadığım için
Öğrenmek de '
v
'd'
r
- Böyle düşünmemin nedenlerı var elbet.
Ressam kendini resme vermış, onun için yaşayan.
Hem resmi
mürekkebi \e pelikan
kullanıvorsunuz. Mal-
zemenizle kurduğunuz
iletişimden ve resim
yapma seriiveninizden
söz eder misiniz?
Hıçbir zaman resim
yapayım diye oturmadım. Önümde her zaman kâ-
ğıtlar olmuştur. Daha doğrusu yürümeyen şiirler.
Aynmına varmadan onlar uzerinde elim gider ge-
le kendiliklerinden düşer-
ler kâğıtlara. Boya da öy-
le. Hiçbir, boyanın, ışığın
yerini merak etmedim.
Onümde ne varsa onu kul-
lanırım. Rastlantısal. Tut-
mazsa (ki bunu hep yaşa-
dım), yırtanm.
Duygular, tutkular, ço-
ğundaölümcül tutkular tu-
tarelimden. (ölümcül söz-
cüğünden o kadar korkma-
yalım, yaşamak da o kadar
büyük, yenı bir şey değil-
dir). Kivranırım. sevmek
gibi bir şey. ( Sevmek de
ölümcüldür.)
Çıplakların dışavurum-
culuğunu ben bilmem.
Ama resimsel bir şey söy-
lemem istenirse, benı yal-
nız ve yalnız deformasyon
ilgilendirmiştir. ( Defor-
masyon, gerçekten daha gerçek de ondan belkı )
- Sizin kadınlannız dansediyor, deviniyor, sevi-
şiyor, uçuyor... Bir düzleme tutunamıvorlar. Çcr-
çevelere.galerileresıgmayan "'göksel kadınlar"ını-
n nasıl tanımlıvorsunuz?
•^••1 Her şey kendiliğindcn
Tam bir çıplakllk oluyor: Çıplaklaroradan
. . . .. •.„ .. .. oraya koşuyor. uçuyor,
içinde SUrdunirum yürüyor, uzan.yorlar. Bir
İŞİmİ. Hep düşsel araya gelmeleri. dagıl-
İmgeler gelir malan, kollan, bacakları
öylece de giderler! havadadaırelerçizmele-
./ . ı u n, hep, hep bılmeden.
Kisaca onlan ben, düşünmeden. bırer birer
hayaletler, düşler gelip yerlerini alıyor. Bir
diye tanimlanm. d e
bakıyorum ki bir hal-
k a
-
b ı r d u n
>
a k u r m u
$lar,
o d ü n y a ı ç m d e k o ş u y o r .
lar.taklaatıyorlar.
Bütün bunlarbılgimin
Jışında oluyor. Ben resmi bilmem derken de bu-
nu demek istiyorum. Bildiğim, biriktirdigim bir
şeyler varsa, onlan da dışladığımdan. resimle yal-
nız kalınm. Tam bir çıplakllk içinde sürdürürüm
ışimi. Hep düşsel imgeler gelir, öylece de gider-
ler.Kısaca onlan ben, hayaletler. düşler diye tanim-
lanm. Varla yok arası varllklar. isterseniz idealar
da diyebilirsiniz. İdealar şairlerin sevgili kullan-
dır. Vazgeçcmedikleridir. Bagışlansın bu bızlere!
- Kadınlannız 'karşı çıkıvor". O kadınlar; cin-
selliklerinin bilincinde . cinsellikkrini sınırsız bir
biçimde vaşavan kadınlar... Serüvenleri kâğıt uze-
rinde bitrniyor gibi. Tabiolardan çıktıktan sonra da
serüvenleri sürüyor mu?
Resmin dışında (içinde de) serüv enlerini sürdü-
rüp sürdürmediklennı ben de çoğu zaman sizın gı-
bı merak ertım; etmedim diyemem. Ama onlann
yaşamlanna kanşamam artık. Onlan yeterince ta-
nıdığımı zaten söyleyemem. Gcldiler. gıttilcr. Gel-
meleri gibi gitmeleri de benı sev indirmiştir. Hem
uzaylılar onlar, kendi ya-
saları var uzayın. Bunu
bılmek yeter.
- Resimlerinize sınırsız
özgüriük tanıdığınız gö-
rülüyor. Anlık varatımı-
nıza rümüvle sadık kab-
y
varla yok arası
varllklar.
yor musunuz? Bir resmi
'Ben zaten
yalnız kadınlan
yaptım, bir
onlan
biliyorum, bir
onlar beni
sevindiriyor.
Bu da yetiyor
bana.'
lStemem. rıer şeyi o n u n ^ışmda bir dünyanın varlıgını tanımayandır. lir, çiziktiririm. Beni ilgilendirirse de boyanm. Ya
İçgüdüye, Benim böyle bir kaygım yok. Resim benim dün-
sezgiye, y
a r r ı
değil. Dünyayı görmeme de engel değil. Re-
da gerçekten yazacak bir şey olmadığı, okumak
da benı ilgilendirmıyorsa, gene aynmına varma-
sim yapmak beni mutlu ediyor. Hepsi bu. Yazmak dan koca bir karton alır, çizer boyanm.lit sanatı değil, ç.plaklı- kendiligindenliğe
s
'
m
y
a
P
m a k be
™ mutlu ediyor. Hepsı bu. Yazmak
6ın eörüntüsü ile ilgili u,^v.~Z u » . , 1 , ise mutsuzluktur. Kendini mutlu sayan gerçek ya-ğın görüntüsü ile ilgili
, değil, duygusu ile ilgi-
' li'sözkrini yazmış. Re-
simlerinizde duygulannı
dışavurmaya özen göste-
ren figürier göze çarpıyor_
Resim üstüne değil ama resmım üstüne konuş-
mak istemediğimı hep söyledim, yineleyeyim.
Ama niçin? Bunu biraz açmak lazım. Ressam sö-
zü beni ürkütmüştür hep. Hugo, Black. D. H. Law-
rence, Henrv Miöer, E. E. Cummings. Henri Mk-
Her şey zax ya z maz. Benim mutlu olduğum bir tek şey
bir çirplda Oİur, var: Resim yapmak. Miüer resim yapmaya 'yeni-
Oİursa elbet.
d e n
a ş * ounak* diyor. Andre Mairaux da yazar-
lann mutsuz, ressamlann mutlu olduğunu söyler.
-Malzemeyepek "düşkün"oimayanbirressam-
sınız. Bulduğunuz her türlü kâğıt Üzerine resim
yaptığını/ söylenivor. Kitap kapaklan, kese kağıt-
ları, zarflar... Hatta size hedive edllen bazı özel ka-
ğıtian " fazla güzel" bulduğunuz için reddettiğiniz
söylenivor. Size sürekli sürpriz yapabilecek çini
Yeniden dünyaya gelmiş gibi olurum
Resim yaparken korkunç sevinç duyanm. Ye-
niden dünyaya gelrruş gvbi bulurum kendimi. O
süre içinde de bitiririm. Gözüm tutarsa kalır, tut-
mazsa yırtanm. Resmin karşısına bütün kanılan-
mı atıp çıkannm. Ne yaptıgımı bilmedıgim gibi,
rıasıl bir yolculuk izleyeceğimı de bilmem. Çizgi
beni alır götürür. Ona, bır ona bırakınm kendimi.
Elimın alıp götürdüğü yeri denetlemem, düzelt-
mem, bırakınm. Bütün o çıplaklar (figürier) böy-
bitirdikten sonra degiş-
tirdiğiniz oluyor mu?
Elimden resim bitmiş
çıkar, ama kalıp kalma-
yacagına gene onlar ka-
rar verir. Tamam dedi-
gim bir resim bir süre sonra baktıgımda olmamış-
tır, düzeltmeye kalkmam. yırtanm. Ben onunla
yaşamışımdır. aynı yaşamaya yeniden girmem.
- Kadınlar resim dünyanızı kapsıyor gibi. Ancak
sergide Istanbul resimlerinizdeveralıvor. İstanbul
resimlerinizde anahtar sözcük 'kaos' olabilir mi?
Istanbul üzerine dört resim yaptım. kaosu çiz-
dim. Kaosu çizmeyi denedim. Manzara beni ilgi-
lendirmiyor. Ya da manzaraya kaos olarak bakı-
yorum. Oyle görüyorum. Ölü doğaya. nesnelere
büyük rutkum var, ama onlara nedense uzanamı-
yorum. Hem resim benim açılmayacak. açılma-
ması gereken gizli bir alanım: Çok bana özgü. çok
benim. Her şeyimi ortaya dökmüşüm gıbı. üzgün
olduğumu gizleyemeyecegim.
Borusan Oda
Orkestrası CRR'de
Kültür S«rvisi - Borusan
Oda Orkestrası. sezonu 21
aralık akşamı Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda
vereceği konserle açıyor.
Prof Saim Akçü
yönetimindeki orkestra,
konserde Bach, VTvakll,
Rossini, Stankovich ve
Grieg'in yapıtlannı
seslendırecek.
Borusan Oda
Orkestr^sf nın CRR'deki
ilk konserine solist olarak
Ukraynalı flütçü Prof. Oteg
Kudriashov katılıyor.
Türkiye'de ılk kez
seslendirilecek olan 'Oda
Senfonisi' nedeniyle
Borusan tarafından
ülkemize davet edilen
Ukraynalı besteci
Stankovfch'e de konser
sonrası bir plaket
venlecek.
On altı üyesi bulunan
Borusan Oda Orkestrası
geçen yıl Prof. Saim Akçıl
tarafından yabancı
sanatçılann da katılımıyla,
Akçıl'ın sürekli şefliğinde
oluşturuldu.
Mehmet Ozet'ten
'Karmaşık Duygular'
Kültür Servisi- Mehmet
Özefin "Karmaşık
Duygular" başlıklı resim
sergısi lOocak tarihine
dek Exclusive Sanat
Merkezi'nde görülebilir.
Maımara Üniveersitesi
Atatürk Eğitim
Fakültesi'ndn mezun
olduktan sonra ABD
Nebraska Üniversitesi
Güzel Sanatlar
Akademisi'nde yüksek
lisans yapan Özet, Prof.
Shıled ile aynı atelyeyi
paylaştı. Henry Art
Gallery'de düzenlenen bir
sergide "Bir de Bızden"
adlı yapıtı ile ödül aldı.
Yurt dışı ve yurt içinde 12
kişisel sergi açan sanatçı
1 OO'den fazla karma
sergiye katıldı. Eserleri
yurt içi ve yurt dışında
özel koleksiyonlarda
bulunan sanatçı doçent
olarak Maımara
Üniversitesi Atatürk
Eğitim Fakültesi Plastik
Sanatlar Bölümü'nde
çalışıyor.
Mehmet Özet'in
resimleri kendine özgü.
soyut expresyonist
figürleri, sağlam
kompozisyonlan. çağdaş
yorumu ile renkte, formda
ve çızgide coşkuyu,
sevinci, heyecan ve
dınamizmi içeriyor.
Dd şair ve ild keııtiıı bulusması
Kültür Servisi - Ikisi de geçen
y üzyılın sonunda doğdu. Yahya Ke-
maL 2 Aralık 18S4*te; Pessöa, 13
Haziran 1888"de. Akıllan erdiği an-
da kendi lerini enyıp giden değerle-
rin, çözülen ilişkilerin ortasında
buldular. Gerçi Pessoa. Av rupa kı-
tasının en batı ucunda. Yahya Ke-
mal ise en doğu ucunda yaşıyordu,
ama çektikleri acı aynıydr. Kendi-
lenni 'borçlu' hissettikleri kültür.
Portekiz kültürü \e Osmanlı kültü-
rü. yirminci yüzyılın başında Avru-
pa'yı sarsan altüst oluş karşısında
dagılmaktaydı.
Ikisi de hiç evlenmedi
Her iki şair de bu parçalanmaya
benzer bir cevap buldular: Röne-
sans (her aniamda). Lizbon ve Is-
tanbul. Portekiz ve Osmanlı kültür-
lennin somutlaştığı şehirlerdı \e
Fernando Pessoa. Lizbon'a; Yahya
Kemal de lstanbul'a âşıktı. Ömür-
lerinı sevgili şehırlerinde tamamla-
dılar.
Pessoa 30 Kasım 1935'te; Yahya
Kemal ise 1 Kasım 1958'de öldü.
Pessoa, Yahya Kemal'in doğum gü-
nü olan 2 aralıkta toprağa venldı.
Ikisi de hiç evlenmedi.
Ikisi de hayatlannın büyük kıs-
mını pansıyon ve otellerde geçırdi.
İkisı deMallarmeı. Edgar Allan
Poe'yu sevdi. Ve ikisi de. hayatla-
nnın son döneminde, rubailer yaz-
dı, Ömer Hayyam'la haşır neşir ol-
du. Onlann gördüğü *rüya\ Doğu
ile Batı'yı çoktan birleştirmişti bi-
le!
Lızbon"da. bugünlerde ilginç bir
buluşma gerçekleşiyor: Vahya Ke-
mal ve Fernando Pessoa... Bu iki
şair ve yaşadıklan şehirler üzenne
Pessoa 30 Kasım 1935'te; Yahya Kemal ise
1 Kasım 1958'de öldü. Pessoa, Yahya Kemal'in
doğum günü olan 2 aralıkta toprağa verildi.
İkisi de hiç evlenmedi.
düzenlenen etkınlikler Lizbon Be-
lediye Sarayı'nda dün başladı. 31
aralığa dek sürecek bu etkinlikler.
izleyenlere bu iki şehri ve iki önem-
li şairi daha yakından tanıma fırsa-
tı verecek.
"İki Şehir İki Şair Yahya Kemal-
Fernando Pessoa" başlıkİı etkinlik-
ler Yapı Kredi Bankası'nın katkıla-
nyla gerçekleşmiş. Yahya Kemal'e
ve Fernando Pessoa'ya ait fotoğraf,
karikatür, sair belgeler; Ara Gü-
ler'in Istanbul fotoğrafları. LuisPa-
vao'nun Lizbon fotoğraflan ve Mu-
sa AlbükrekMn Istanbul ve Lizbon
desenleri de bu etkinlikler kapsa-
mında sergilenecek.
Etkinlikler kapsamında Teresa
Rita Lopes ve Doğan Htdan birer
konuşma yapacaklar. FatmaArrun-
kal'ın yönetmenliğinde gerçekle-
şen serginin mekân tasanmı Behiç
Ak'a ait. Leyla Ozalp bir film çek-
miş. Turgut Çe\iker ise doküm-
mantasyonu gerçekleştirmiş.
Lizbon Büyükşehir Belediyesi,
Fernando Pessao Evi, Portekiz Bü-
yükelçiligi, Prof. Dr. Jose de Sousa
e Brito (Portekiz Anayasa Mahke-
mesi yargıcı), T.C. Dışişleri Bakan-
lığı. Lizbon Büyükelçiliği. Sam
Levyş, Prof. Dr. Bozkurt Güvenç.
Büyükelçi Murat Ersavcı ve Yapı
Kredi Bankası A.Ş. Gnl. Md. Yrd.
Hasan Ersel'ın katkılanyla gerçek-
leşiyor.
Herkesin ilk
bakışta görebileceği
bir güzellik
Sergi yötK'tmem Fatmıı Aıtım-
kal. 'Ikı Şehır Ikı Şair' sergismı
neden JiizenlctlıUcrmı fiı tözler-
le açıkjıvor:
GildeCarvalno. Poriekizli bir
şair Ömriimle Istanbııl u gönııe-
miş. Gene ömıiinde Tiirkivc'ye
gelmemiş olan Partekızh bır res-
sanun ıvsımlermı tanıftığı vuzısı-
na 'SafTürk Resmi'(;<//;» vcnmş:
o yazısında Yahya Kemal/;; de
adı geçiyor. Birantolojidegözüııe
ilifip se\işmif Gıl de Canulho.
leyieklen de «rmw \fegerse Fer-
nando Pessım. kendinesııngeola-
rak. bir vakitler kara le\leğı sc\-
memiş mi! 'Buluş kendiliğinden
oiacakşe\ değil. Arkasında behe-
mahal bir masal lazım' dıyor Ah-
met Hamdi Tanpınar ı enekadar
haklı. Tanpınar, Yahya Kemal'in
esenni. tıpkı Joao Gaspar Simo-
es'/n Fernando Pessoa nm esen-
ni yaplığı gibi. derinlemesine iıı-
celemiş olan yazardır. Isle Yahya
Kemal ile Fernando Pessoa vı bıı-
lııştıtntn 'IkiŞehir/lkiŞair'.vtvg/-
i7 de bu masaldan doğdu. En ba-
sından ben masaldadevler. kuslar.
lyıperiler vardı. Kötüpehve rasl-
lamadık. Belki de kötiipenleı: bi-
zını masalımızda bırbırinı ızleven
mııeızeleresmırleııipgre\egitmis-
lerdır. Hazıronlar ısı bırakmısken
biz. ılk hakısta göze görünmeyen
Türkiyv ile ılk bakıstagözegönin-
ıneyen Portekiz i bırlestııip orta-
ya herkesin ılk bakısta da görebi-
leceğı bır guzellık <, ıkanıhm dı-
DUSUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Sanatçının Yeri...
Son günlerde sinema sanatçıları ile bir milletvekili ara-
sındaki tartışma, birçok kişiyi, ister istemez, sanatçı ile
devlet arasındaki ilişkiler konusunda yeniden düşünmeye
zorladı.
Bireylerin yaşamını başka bireylerin denetlemesini doğ-
ru bulmayanlar, her zaman devletçilikten yanadırlar. Dev-
let, halkı sömüren sınıflann, çıkar gruplarının baskı aracı
durumundayken bile, sömürülenler adına devlete karşı sa-
vaşım verenlere sorun, size devletçilikten yana oldukları-
nı söyleyeceklerdir.
Belli bır devletle, yani bir yönetici güçle devletçiliği ka-
nştırmamak gerekir. Devletçilikten yanaysak, devletle iyi
ilişkiler içinde olmamız doğaldır, diye düşünemeyız...
Hele ış sanat konularına gelince büsbütün karışır. Sanat-
çının dinmek bilmeyen karşıtlığına son verebilecek birtop-
lumsal düzen olamaz. Böyle bir toplumsal düzen ilerleme-
nin, gehşmenin durması anlamına gelir.
Sanatçı, her zaman insandan, insanlardan, halktan ya-
na bır duyarlığı yansıtacak, her toplumsal düzende karşı
çıkılacak bır şeyler bulacaktır.
Hele birıleri onu susturmaya kalkarsa, bütün ıpler kopar,
etkın ya da edilgin savaş hemen başlar. Ya aydınlık söz-
lerle cezaevlerıne doğru ılerlenır, ya da saçmanın, anlam-
sızın karanlık köşelerinde ölmeye yatılır.
Sanatçı bağlandığı dünya görüşünü savunan bır devlet-
le bile uyum içinde olamaz. Çünkü o ayrıntıların insanıdır,
aynntılarda yaşar, ayrıntılarda düşünür, hiçbir dünya görü-
şünün ulaşamayacağı derinliklerde dolaşır. Bağlanmadan
söz etse de bu kendini bütünüyle bırakma anlamına gel-
mez. Kaşla göz arasında, bir de bakarsanız, insanın, in-
sanların, halkın, başka bir söyleyişle yaşamın ardına takı-
lıp düşüncelerin, inançlann önüne geçıvermış...
Yıllar önce, 27 Mayıs sonrasında, M.Sunullah Ansoy'la
tartışmamızı anımsıyorum. (Forum, 1 Şubat 1961, Düşün-
ceye Saygı, ss. 172-176.) O zaman da devlet kapısını aşın-
dıran sanatçılar olmuştu.
12 Mart sonrasında ise yanlış anlaşılabilecek bir yazısı
yüzünden Ergin Günçe'yle benzer bir tartışmaya girişmış-
tık. Devletı denetımlerine almış olanlardan anlayış bekli-
yor gıbiydi. (Yeni Dergı, Haziran 1973, Eleştin Sonımlulu-
ğu.ss. 161-163.) "Görülüyor ki, bu şaırimiz de dilekçesi-
ni kime vereceğini bılemeyen aydınlardan..." dememe ba-
yağı öfkelenmişti Ergin Günçe.
Devletçilikten yana olmakla devlete dılekçe vermeyı ka-
rıştırmamak gerekiyor. Sanatçı, bu ışı hiç yapmaması ge-
reken kışıdır. Böyle şeylerle uğraşan bir sanatçının, sanat-
çıhğından kuşkuya düşülebılır.
"Bizim aramızda, sinema camiasında devletin kapısını
aşındıran çok sayıda dilencı olduğuna ben de katılıyo-
rum" diyor Halit Refiğ.
Şu sözler de Uğur Yücel'ın:
"Devlet adamıyla sanatçı karşı karşıya gelıyorsa, orta-
da bir sakatlık var demektir. Bence sanatçılar devletle olan
ilişkilerini bir an önce kessinler ve bunun daha yılık bir ıliş-
ki haline gelmesını engellesınler. "(Cumhuriyet, 9 Aralık
1994).
Bir devlet görevlisinin karşısına çıkıp yardım ıstemek,
sonra da günü gelince o yardımı nasıl kullandığının hesa-
bını vermek, bir sanatçı için dayanılmaz bir işkence olsa
gerek.
Böyle bir özveri kimseden beklenmemeh...
Türk halkı sinema sanatçılarını ayakta tutamıyorsa. ül-
kemizde bu sanatın yapılması gerekmiyor demektir. llle ge-
rekiyorsa çaresını aramak, sanatçılara değil, devlete du-
şer. Devlet sanatçıların arkasında koşar, dağılmalarını. baş-
ka alanlara kaymalarını önlemeye çalışır.
Sinema sanatçıları seçkin ınsanlardır, eğıtımli, bilgili, ye-
teneklidirler. Onlan sınemaya çeken, sınemada tutan, bu
işi sevmeleri. bu alanda ilgi görmeleridir.
öte yandan. devletler için en geçerli ölçütün -yüzeyde-
ki olayları, sporu filan bırakın bir yana- sanatlardakı başa-
rı olduğunu, önce çok iyi anlamak, sonra da hiç unutma-
mak gerekir. Sanatçılarını yetıştiremeyen, yaşatamayan.
sanatların gelişeceği ortamları hazırlayamayan devletlerın
uygar dünyada kendilerine bir yer edinebilmelerı olanak-
sızdır.
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nun özerkliği için
imza kampanyası (22)
HüKaŞirin. GünerBulşen. Aj-
şimTüregün. Pelin Öcal. Melih
Hırçın. Güzıde Arslan. Güm-
rah Paran. Nesrin Bay ındır. Se-
vil Ergün. Tülin Yamanel. Safi-
>e Ersöz. Sevilav Eroğlu. Fe>iz
Toker. Nezahat Kah>a. IlkerVe-
şilmen. Ebru Ermı. Veda Uvgur.
Kerime Tüfekçi. Se> han Temiz,
Emsal Gezen. Mehtap Birel.
HanifeÖzcan. HalukErdem. Il-
han Demircı. Behire Demircioğ-
lu. Cem Hürel. Altan İkiz. Zev-
nep Ekener. Neş'e Peşteli. Le-
vent Karakösc. Leman Dedeoğ-
lu. Tülay Ördek. Mu/affer Ok-
tuy. Fıliz Özyalçın. Mehmet
Ipek. Birsen N'azar. Güla> Öz-
söz. Göııül Gezer. Şükrii tekeş.
Zehra Aktaş. Figen Akso>. Sel-
ma Izci. Bengü Shepard. Gök-
çen Başkan. Handan Cingi.
Candan Başat. Giilgün Okan.
Çigdem Artu. Güler Hill. Fatoş
Erim. \leral Gündüz. Nılgün
Cebeçiler. CahitCan. Adıl tzci.
İpek Izci. Karen Moore. Hanze
Değer. Aylın Azmioğlu. Başar
Viünir. Selçuk Karaçam. Beria
İ'naltuna. Bülend Ünaltuna.
ElifTartar. Edith Campbell. Sı-
dıka Dermancı. Necmiye Bağ-
nm, Şaziment Tunç. Ebru Sez-
giner. Hande Alaz. Gamze Alaz.
Turgut Beşkök. Serhat Aligil.
BatuTarman. Nurşen Çakıroğ-
lu, Semih Ersoy. Sevgi Sengel.
Sibel Çankaya. Çağatay Güre-
sin, Kazım Aksoy. Hüseyin Su-
na, Hürya Ercan. Gökhan Er-
can. Cem Midilli, Salih Salyam.
Eda Toprak. Özlem Bayır, Şa-
dan Rahat. Çağlar Çelikbilek.
llke Bavraktar. Oğuz Turan. A>-
fer Kaygun. lsmail Akduman,
Kerim Bağnacık, Deniz Kadaş.
Zeynep V'ığcı, Ayhan Yılınaz,
Deniz Konrapa. Çetın Soylu.
Alpa> Biber. Ann Alagün, Ha-
san Subaşı. Şennur Şenay. Da-
vidHayon. E.Funda Doğan, Bu-
rak Akgiin, Şenay Özel. Ayda
Abel. Ayşe Hayon, Aslıhan Al-
giil, Semra Temız. Baki Uzun.
Yusuf Güner, Seliha Ozgan. La-
le Ayık, Cengiz Karakoç. Suna
Pehlivan. MeralSerter. Sungur
Eker. Bartu Özalp. Nihal Inal.
Nursel Avdıner. Sermin Doğan-
türk. N'ılmazÖğüt. Şule Şentar-
lı. Banu Kılıçturgav. Renan
Türksever. ZKnetKa>a. Şengül
Çimen. Menem Ckısan. Mak-
sude Çakır. Müze»en Anıl. Ke-
rem Özbakır, Nurten Yıldırım.
Gülizar Şimşek. Hüseyin V'anar.
Sev inı Demir. MctinGünavdın.
Türkan Ardol. Remzi \İeriç.
Yasemin Özgüç. Rami Abalı.
Kamuran Menç. Ibrahim Me-
riç. Sevmç Menç.Ze>nelÖzba-
kır. Mustafa Koç. V'atan Hacı-
efendioglu. Mübin Özsever. Fa-
n\ Altan. Nezihi Sel. Ümit \ar-
kın. Handan San. M.Kemal Yar-
kın. Üstün Baharoğlu. Senem
Gülşen. Mustafa Demtrkanlı.
Anna Tura>. Netıce Aşçıoğlu.
Ziihre Aşçıoğlu. Y.Perihaıı Al-
tay. Emel Göktürk. Birgül So-
mel. A\şe Körbevli. Pelin Çiv i.
Gönül Karahanoğ}u. Ümit Şat.
Lmine Bilgin. İnci Erdem. Nu-
ran Demircioglu. Tansu Aksoy,
Margaret Halıcıoğlu. Nüket
Eren. MineTaseıoghı. Tülav Zo-
roğlu. Süln.man Göker. Ergun
Ince. ZiyaÖzerman. Ercan Es-
geç. A.Tunca> İçözü. R.Nıır İçö-
zü. A.Ayşen Özerman. F.Pervin
Ince. A.Ayten Soma>. R.Nükte
Çakır. Tülay Suner. Özlem
Akarca, Minu Akalın, Nergiz
Kaplan. Cihan Öztürk. Murat
Akbulut, Özhan Gülay. Erhan
Tekyıldız. Çağata> Dede. Timu-
çin Durmuş. SalhaGülmez. Ba-
nu Alaftan. Ahu Engin. Ebru
Duran, Gökhan Ka>a. Ünüşan
Kuloğlu. Ahmet Burak ElçL
Halide Öztürk. Çicek Kılıc. Es-
ra Küçük, Nurhan Kiiçük. Ra-
na Özler. Emre Vural. Can Öz-
dirikman, Arzu Yılmaz, Sait
Han Bakşı. EdipTorun, Cüneyt
Doğankuş, Kerem Kekeç,
A.Kadir lljgaz. Sevinç Ererem.
Mehmet Öcalan. Kora> Ötüş.
Burak Usanmaz. OzgürTuncer,
Hande Soner.
SÜRECEK
İ