Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM 1994 PAZAR
8 HABERLERIN DEVAMI
Çiller'in pembe düşleri
• Baştarafı 1. Sayfada
sı durumunda 2000 yılına kadar
kapatıIacakve2001 yılına kadar
5.8 dolar faiz tasarrufu sağlaya-
cak.
Başbakanlık'ın açıklamasın-
da, KtT'lerin satışında, "bütçe-
ye yük olanlar, gelecek yıllarda
büyük yatınm gerektirenler, re-
kabet koşullannda çauşanlar, gü-
venlik açısmdan stratejik önem
taşımayanlara" öncelik verile-
ceği belirtilirken siyasi müdaha-
leler, eski teknoloji kullanımı ve
aşın istihdam nedenleriyle
KıT'lerin artık kaynak yaratma-
yıp tüketir duruma geldiği vur-
gulandı.
Yurttaşlann daha iyi eğitim ve
sağiık hizmetlerinden yoksun
kalmalannın gerekçesi olarak
tt
KİT açıklan" gösterilen açık-
lamada, özelleştirme sonucu,
enflasyon oranlannın düşmesı-
nin de beklendiği kaydedildi.
AçıkJamada, "5 Nisan Karar-
lan'yla uygulanmakta olan ted-
birlere Ua\e olarak. özeUeştirme
programının tavbsiz uvgulan-
ması halinde, enflasyonun 1995
yılında 8 puan, 19% yüında 12
puan daha düşük gerçekJeşmesi
beklenmektedir" denildi.
Özelleştirme ile kamu açıkla-
n azaltılarak, "daha zengin ve
mutlu birTürkiye" hedefıne ula-
şılacağına değinilen açıklamada.
özelleşririlecek kuruluşlarda ve-
rimlilik artışı sağlanarak, elde
edilecek gelirle kamu hizmetle-
rinin arttınlacağı bildirildi. Baş-
bakanlık, özelleştirme uygula-
malannda temel amaçlannın ve-
rimlilik arayışı, giderlerin azal-
tılması, mülkiyetin tabanayayıl-
ması olduğunu kayderti.
Başbakan Tansu Çiller, dün
akşam televizyonlardan yayım-
lanan "Ulusa Sesleniş" konuş-
masında, Özelleştirme Yasası'nı
"reform" olarak niteleyerek,
"Üzülerek söylüyorum, Meclis'te
yalnız bırakıîarak kanunu geçir-
dik. Ülkedeki güç,el degiştirmek-
tedir. Güç. devletten çıkıp halka
geçmektedir" dedi.
Çağdaş seçmen kütükleri
Çiller, hükümetin vaatlerinj
anlatırken Dogu ve Güneydoğu
Anadolu'da 5-6 yıldan beri kapa-
lı olan okul ve yollann açıldığı-
nı, yanm kalan yatınmlann ta-
mamlandığını, spor sahalannın
doldurulduğunu savunarak "Ge-
leceğe daha güvenle bakan bir
toplum yaratıyoruz" dedi Yurt-
taşlardan istediği fedakârlığı
"boşa çıkarmayacağı" sözünü
veren Başbakan, Avrupa Birliği
ve gûmriik birliğine doğru gidil-
diğini ve Türkiye'nin önüne
"çağdaş bir devir açıldıgını" kay-
dederek "Gümrük birliği için ge-
rekli bütün yasalan çıkarmak zo-
rundayız. Aksi takdirde tarih bi-
zi afletmez"* dıye konuştu. Çiller,
•'ara seçimin neden yapılamaya-
cağuu" anlatırken TBMM'de gö-
rüşülen bütçe yasa tasansını
anımsatarak, "Ülkeyibtitçesizb*-
rakmam" sözü verdi. Iklim ko-
şuUannın seçimeeivermediğini,
seçmen kütüklerinin de "çağdaş
hak getirilmesi gerektiğini" be-
lirten Çiller, "Seçim,demokra$i-
nin biçimsel göstergesidir, ama
demokrasinin asıl göstergesi so-
runiann hallidir" görüşünü dile
getırdı. Çiller. "Ben \erdigim
sözleri tutanm. Beraber olursak
hedeflere vannz. Destek verdi-
niz, şiikran doluyum, iyi bir baş-
langıç yaptık. Ozelles,tirmeyleye-
ni bir dönemin kapısı açıldı. Ge-
lin bu kapıdan beraber girelim.
Başardınız, başardık" dedi.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Düğmeye basınca dünyayı ayağını-
za getirebilen bir yayın organına ta-
bii ki sadece iyi ya da kötü yanıyla
bakılamaz. Her ikisi de olacak. Tele-
vizyon bir 'verici' ise izleyen kişi de
'alıcı'.
Türkiye'de pek çok konuda oldu-
ğu gibi televizyon programı yapımcı-
lığında da işin kolayına, bir bakıma
'montaj' yönüne kaçılıyor. Yabancı
diziler, Türkçe seslendirilip izleyici-
nin önüne getiriliyorlar.
Bu diziler, dogal olarak çekildikleri
ülkenin aile yapısını, kültürünü içeri-
yor. Bir araştırmaya göre, televiz-
yonlardaki dizi, film ve diğer prog-
ramların, ancak yüzde 20-25'inde
Türkiye'deki kültür ve aile yapısı yer
alıyor. Yüzde 50 kadarı Amerikan ti-
pi aile olmak üzere kalanı Batı'daki
aile yapısını yansıtıyor.
Yerli yapımların çogu söze dayalı,
daha az harcama gerektiren cins-
ten.
Kitap kanallan
Hafla ıçinde, gün içindeki siyasi
gelişmelerin geceye de sarkması
sonucu aksamları ya büroda ya da
evdeydim. Iki akşam, (gerçekten iz-
lenebilecek programlara da inat) te-
levizyonu açmadım. Televizyon de-
yimiyle 'zapping' yapabilecegim 20
kadar kitabı sehpanın üzerine koyup
kanştırdım.
En az televizyon kanallan kadar
zevkliydi.
Kitaplar Arasında Zapping...
Cemal Süreya'nın '99 Yüz' başlı-
ğı altında toplanan portrelerindeki
tanımlamaları, sözünü ettiği kişinin
özelliklerini televizyondan daha canlı
önünüze getiriyor.
Uğur Mumcu'yu anlatıyor:
"Tarihin sorgu yargıcı. Bu söz ne-
reden aklımda kalmış? Zola büyük
romancı olarak öyleyse, Mumcu da
gazeteci olarak öyle... Okunaklı, or-
ta boylu, dev adam."
Van Gogh'un, kardeşi Teo'ya
Mektuplar'möa ressamın resimleri
yazıya dökülüyor:
"Sevdiğimiz herkesin, her şeyin,
anısı olduğu gibi duruyor ve yaşa-
mımızın akşamında yeniden uyanı-
yor... Evet anılar ölmüş değil, yalnız-
ca uykuda. Ve bunlardan bir hazine
topariamak hiç de kötü değil...
Insan her şeyi açık seçik anımsa-
yabilse ne iyi olur; ama işte uzun bir
yolun görünümü gibi uzaklaştıkça
her şey küçülüyor, bir çeşit sise bü-
rünüyor..."
llhan Başgöz'ün Anadolu'nun
dört bir yanından derlediği 'Türk 6/7-
meceleri'Anadolu kültürünün, ya-
şam biçiminin bir yansıması aynı za-
manda:
Dağı var, taşı yok/köyü var, adamı
yok/ırmağı var, suyu yok (harita).
Bir küpe bitmez küpe, bin sene
kalsa çürümez küpe(is\m).
Dürüm dürüm bazlamaç, yerim
yerim karnım aç (kitap).
Istanbul'da bir seyir gördüm, şekli
benzer minareye/Hakanla akran ol-
muş derya girmiş araya/kabil değil
kenarın taşları, insanın aklını alır
gözyaşlan/ gece ay, gündüz yıldız,
bir hakan, bir o kız (Kızkulesi).
Kenneth Blanchard ve Spencer
Johnson'un yazdığı, 'Bir Dakikalık
Yönetici' kitabına başlarken kendi
kendime "Bu iş bir dakikada olur
mu" diye sormuştum, ama okuyun-
ca anladım ki bir dakikaya sığabile-
cek çok şey var. Kitaptan iki cümle:
"En iyi harcadığım dakika, insana
yatınm yaptığım dakikadır."
"Herkes muhtemelen başanlı bir
kişidir. Bazılan başansızlık giysilerine
bürünürler. Görünüşlerın sizı aldat-
masına izin vermeyin."
Krişnamurti, Dogulu bılgeler ara-
sında ilk sıralarda yer alan bir kişi.
7ç Özgürlük'te, 'yaşam ırmağt'ru ta-
nımlarken şöyle diyor:
"Insanlar, hızla akan yaşamın kıyı-
sında kendilerine küçük bir havuz
kazarlar. İşte o havuzda kokuşur, o
havuzda ölüp giderler. İşte biz bu
durgunluktan gelen kokuşmuşluğa,
böyle bir yozlaşmaya varoluş adını
venyoruz...
Yaşam ırmağına gelince, hiç dur-
madan akar. Oylesine hızlı akar, öy-
lesıne derinlikleri, oylesine olağa-
nüstü bir canlılığı ve güzelliği vardır
ki anlatmaya söz yetmez..."
Adını en çok sevdiğım kitap, 'Sırt
Çantamda Coğrafyalar'da Nadir
Paksoy, 'gezmeyi' anlatıyor:
"Ruhum/yüreğim/duygulanm/hep
yolculuklarda/hep sırt çantaların-
da/arayışlann tanyerinde miyim/ka-
çışlann günbatımmda mı/belki her
ikisi de/ama ben/ne ruhumu ne de
yüreğimi sorguluyorum/sadece ve
sadece/ufkun ardını arzuluyo-
rum/tutku atımı gökkuşağına mah-
muzluyorum/bu ilkbaharda yine
coşkulanacağım/ekvator limanında/
meridyen şılebine/coğrafyalar taşı-
yacağım."
Ne dersiniz, sizce de kitaplar, tele-
vizyon kanallarından daha zengin
değil mi? Üstelik televizyonun karşı-
sında edılgensiniz. Her şey, bir raylı
üzerinde aralıksız, aynı hızla geçip
gidiyor. Ama kitaplarda, fren, vites,
direksiyon her şey sizin elinizde. Du-
run, hızlanın, yavaşlayın, geri dönün,
sağa sapın, sola sapın, mola verin...
Önceki hafta, Van Havaalanı'nda
karla kaplı pistin açılmasını bekler-
ken yanıma aldığım üç kitabı ara ara
okudum.
iki gün dişlerımi fırçalayamayınca
kendimi kötü hissetmiş, gülmekten
utanır hale gelmiştım. Ama bir kitap-
tan öbürüne geçtikçe kendimi çok
sağlıklı hissettim.
Kitap ıçin söylenmiş pek çok gü-
zel söz var. Acaba, "Dişimiz ıçin fır-
ça ne ise beynimiz için de kitap
odur" diyebilir miyiz?
Durun... Hemen kitaplığınıza koş-
mayın, söyleyeceklerim bitmemişti...
KİT arsalarma hücum başladı
ABD ambargosuna karşı uluslararası dayanışma toplantısı sürüyor
Küba sadece alkış îstemiyor
I Baştarafı 1. Sayfada
mi yetkisi $on yasa mefninde
Yiiksek Denetleme Kurulu'na
devredifmiştir. Başvurulduğu
takdirde, Anayasa IVlahkemesi
bu hükmü mutlaka iptal edecek-
tir. Bu iptailer ise, biiv ük olasılık-
la sendikalann mahkemeleregit-
mesi voluyla olacaktır. Mahke-
melerden Anayasa Mahkeme-
si'ne çok sa>ida iptal başvurusu
olmasını beklemek vanlış ol-
maz."
Aynı çe\reler. özelleştirme
kapsamındaki "de\ kuruluşlar"
için yerli sermayenin fazla istek-
li görünmediğini savunarak şöy-
le dediler:
"Dolayısıyla KtT'lerin taliple-
rinin daha dyade \abancı ser-
mayeden çıkması beklenir. ama
orada da diinya konjonktürü
Türkiye'nin bu firsatı kaçırdığı-
nı gösteriyor. Sonuç olarak ka-
muo>u bu >asa nedeniyle abar-
tılı beklentilere sokulmuştur,
beklenenlerin çok azı gerçek-
leşebilecektir."
ATYARISLARI ;
1. KOŞU: F: Extras (4), P: Kazak Dancer (2), PP: Selçukhan I
İ KOŞU: F. Elzem (5), P: Sharleen (2), PP. Shınıng Gırl (3).
3. KOŞU: F: Kalender 2 (7), P: Döne 1 (6), PP: Sangül 3 (1), S:
Yiğithan 1 (3).
4. KOŞU: F: Yurdabak (4), P: Melik 1 (3), PP: Yolcu (7), S: Ev-
ren 1 (6).
5. KOŞU: F: fnşallah (4), P: Nort. Smger (6), PP: Çerenimo (1),
S:Alp(3).
6. KOŞU: F: Nimoş 2 (3), P: Beybaba (1). PP: Şahin 116(2), S:
Boğaziçi 1 (8), SS: Uğur 56 (7).
7. KOŞU: F: Arathan (4), P: Erkanım (1), PP: Şara (10), S: Kara-
can 1 (3).
GününlkUisi:7.Koşu:l/4
TabeljBabis: 3.1.2.8.7.
OTORİTELERİN GÖRÜŞLERİ
BurtıanDalgıc
TujtutSala
GüneyAtuna
îrtenözsu
5-2 7-6-1-3
146-7
-M-7-2
3-4*7
'4*7"
4*1-3
6-1-4
3-1
3-2-1-8
3-2-1
4-1
4-1
TaylanAtmaca , 2-5 | 6-4-3-7 | 4-6-7 | 6-1 ] 3 | 144-5
ALTILIGANYAN
5
2
7
6
1
3
4
3
4
6
1
3
1. AYAK: îstanbuTdan hazır gelen ve bilinen kalitesi ile Elzem ile
pazartesi sabahı yapügı 1000/1.03.-400/26.5 R işiyle Sharleen, ku-
ponlarda bulunmalı. Bir süre istirahat ettirilen ve 1400/1.34.7-
1000/1.05.7-400/26 R işi göz dolduran Ocean Going'i sürprizde
öneririz.
2. AYAK: Sürprize müsait bir koşu. Kalender ve bekleme yap-
ması halinde Döne I, öncelikle göz önüne ahnmalı. Son yanşını
yinelerse Sangül 3 ile uzun mesafeyi seven Yiğithan I, daha sonraki
ihtimaller.
3. AYAK: Uyum sağladığı mesafesinde koşan ve yanş hazırlığı
olan 1200/1.29-1000,1.12.2-400/29.5 işi gös dolduran Yurdabak,
ilk şansa sahip. Geçen yanşını ölçü almadığımız Melik I'in de ka-
zanma şansı vardır.
4. AYAK: Bu yanşı için nemli pistte yapügı 1000/1.02.9-400/24.7
işiyle fnsallah, kazanacak güçte. Kum pistin etkili ismi Nort. Singer
ile kilodan etkilenmezse Cerenimo, daha sonra düşünülebilir.
5. AYAK: Mesafeden etkilenmezse Nimoş 2, birinciliğin en ya-
kın adayı. Son başanh koşulan ile Beybaba ve Şahin 116 ile müsait
kilolu Boğaziçi 1, göz önüne alınabilecek isimler.
6. AYAK: Çarşamba sabahı yaptığı 1200/1.31-1000/1.15.3-400'
29.6 işi göz dolduran Arathan ve ağır kilodan etkilenmezse Erka-
nım, ilk şansa sahipler. Kenterlerinde önemli gelişmelerini gördü-
ğümüz Şara'yı sürprizde öneririz.
OKTAY EKİNCİ
HAVANA - Sovyetler Birliği'nin da-
ğılmasından sonra tek kutuplu yeni dün-
ya düzeninde 'tek başına' kalan Küba.
salt kendi geleceğini değil, aynı anda
'sosyalizmin onurunu' da kurtarabilmek
için uluslararası bir dayanışma konferan-
sına ev sahipliği yapıyor.
108 ülkeden 2500 kadar katılımcıyla
gerçekleşen 'Küba ile Dayanışma Dünya
Buluşması' adlı konferans. daha ilk gü-
nünden ıtibaren 'ABDambargosuna kar-
şı bir eyiem birliği' forumuna dönüşürken
konferansın toplandığı Kari.\Iarx'ın adı-
nı taşıyan 3000 kişjlik modern kongre
sarayı da hiç kuşkusuz 20. yüzyıl tarihi-
ne geçecek önemde ve belki de en coş-
kulu dört-beş gününü yaşıyor.
Toplantıdaki coşku, başta Fidel Cast-
ro olmak üzere, hemen tüm Küba yöne-
tıcilerinin 'özgürlük, eşitlik ve ulusal ba-
ğunsızbk' ilkelerinden ödün \ermeden
Batı Yanmküre'deki bu 'ilk ve tek' sos-
yalist ülkeyi koruyacaklanna daır inanç-
lı söylemlerinden kaynaklanıyor.
Konferansın tarihsel önemini
ise 30 yılı aşkındır süren ABD
ambargosunun, özellikle son yıl-
lardaki 'Sovyet desteğinin yitiril-
mesryle' yaratmaya başladığı yı-
kıcı ve acımasız sonuçlanna kar-
şı Küba halkının neredeyse 'des-
tanlaşan' dayanma gücü ve dire-
nişi belirliyor.
Çünkü hemen herkes şunu çok
iyi biliyor ki eğer bu kararlılık
böylesine evrensel bir nitelik ta-
• 108 ülkeden 2500 katılımcıyla başlayan Küba'yla dayanışma konferansı, Havana'da Karl
Manc'ın adını taşıyan kongre ve tiyatro salonuna 1970'li yıllardan bu yana belki de en duygusal
tarihi günlerini yaşatıyor...
neredeyse ortak bir 'kıta kimliği' içındey-
dıler. Yanı bu uluslararası konferans, da-
ha katılımcılannm görüntüsüyle bile, o
koyu renk elbiseli, kravatlı, Bond çanta-
lı ve ciddi görünümlü temsilcilerle yapı-
lan diğer dünya toplantılanna hemen hiç
benzemiyordu.
llan edilen basjangıç saatine doğru ka-
tılımcılar. salondaki yerlerini alıp çok
geçmeden büyük sahnenin perdesi kalk-
maya başlayınca da yine diğer uluslara-
rası toplantılannkine benzemeyen birgö-
rüntü; alkışlar ve duygulu bağınşlar al-
tında salona egemen oldu.
108 ülkenin kafile başkanlan, Fidel
Castro ve diğer Küba devlet yetkilileriy-
le birlikte sahnede ve ayaktaydılar. Kon-
feransa Türkiye'den katılan grubun baş-
kanı olarak Esenyurt Belediye Başkanı
GürbüzÇapan'ın da aralarında yeraldı-
ğı bu 'temsilciler meclisi". salonu doldu-
ran 2500 kişiyle bırliktedakikalarca 'Kü-
ba ile Dayanışma Dünya Buluşması'n ı \ e
elberte bu buluşmanın kahramanı Küba
halkını alkışladılar. Yaklaşık 20 kişilık
kızlı. erkekli bir koronun 'dayanışma şar-
kılan'nı söylemesinden sonra da konfe-
ransın konuşma ve tartışma programına
geçıldi.
Birincı günün en önemli konuşmasını,
Küba Ulusal Halk Meclisi Başkanı Ri-
cardo Alarcon yaptı. Özellikle 'demok-
rasi kst\ ramı' üzerinde durmayı tercih et-
ti. Çünkü ABD, artık gerçekten bir 'in-
san haklan ihiali'düzeyine tıımanan am-
bargo uygulamasını, "Küba'da demok-
rasiye geçilmediği' savına dayandınyor-
du. Ricardo Alarcon ise bu sav ın ne den-
li içtensiz \-e dayanıksız ofduğunu anla-
tırken şunlan söyledi:
"Bizde iste>en herkes aday olabiliyor ve
seçiiebilmek için de kendisini tanıtıp hal-
^mıasa Kaıııan cıger uiKeıercıen
kişi \egruplann da gelecege dö-
nük untut vc bekleıttileı i betki<
bu kadar güçlü olmavacaktı...
21 Kasım 1994 Pazartesi günü
başlayan konferaîısrn açıTışından
önce kongre sarayının önü ve fu-
ayesi her yönüyle bir 'dünya bu-
luşması' görünümündeydı.
Bazı Batı Avrupa ülkelen ile
Balkanlar'daki eski sosyalist ül-
kelerin dışında hemen tüm kıta-
lardan katılımcılar. bu büyük ran-
devuya en özenlı gıysileriyle gel-
mişlerdi.
Özellikle Afrika ve Asya ül-
keleri halklannı temsil edenlerin.
konferansa kendi 'yöreselgiysile-
ri'y le katılmalan. görsel bir şölen
yaratmasının ötesinde 'ulusal
kimliğin' ne denli önemli \e bir
'uygaruk kültürü' olduğunu da
sanki sergiliyordu. Latin Ameri-
kalı hemen tüm delegeler ise za-
ten 'renkli ve rahat' gıysilenyle
kı. Küba'nın ve halkın çıkarlannı konı-
yabileceğine inandırması yerhor. Bunun
için de hiçbir ada> para harcamıyor, bü-
yük reklamlar yaptirmıyor. ABD'de ise
hiç kinıse miKonlarca dolar harcamadan
ada>- oiamaz ve seçilemez. O denli büyük
vepahalı seçim kampamalanna rağmen.
Üstelik son seçimlerde Küba'daki katılım
oranı, ABD'den çok daha yiiksek oldu.
Bizde o> kullanmak zorunlu olmadığı
halde™"'
Ricardo Alarcon'un, ABD'nin tutu-
munun aslında 'demokrasi sevdasından'
değil, Küba'nın ulusal onurunu ve elbet-
te sosyaiizmi sa\ unmasındaki kararlılığı-
na duyduğu tepkiden kaynaklandığını da
anlatması, kuşkusuz son derece gerçek-
çiydi.
Çünkü, örneğin Küba hükümeti, ken-
di iç siyasi yapısını ve bağımsızlıgını ko-
ruyarak yabancı sermayeye kapılan aç-
ma kararı almasına rağmen,
ABD hükümeti. buna bile en-
gel oluyor. Küba'da yatınm ya-
pacak firmalara, Amerika'nın
artık müşteri olmayacağını ilan
edebiliyordu.
Karl Marx Salonu'ndaki da-
yanışma konferansı. yoğun is-
tekler üzenne Castro'nun prog-
ram dışı kısa bir konuşma yap-
masınınardındankatılımcıülke
delegasyonlarının sıra>la söz
allD göriislerini aktarmalanvla
Sevgili Orhan Veliy
"ne su bedava ne de hava"
tSTANBUL(AA)-Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri, çevrenin
özellikle de soluduğumuz havanın kirienmesine dikkat çekmek için Polonezköy'de
depoladıklan birer nefeslik havayı poşetlere doldurarak, biner liradan halka sattılar. Sevtap
Okyay, YeJda Dogaa, Osman Güler, Kenan ÇBeker ve Engin Bozkurt adlanndaki gençler,
Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Vakfı'nm işbirliği ile sanat ve tasanm dersi için
hazırladıklan. "Bir nefesiik hava" adlı proje ile "'Kirülik devam ederse bundan 5-10 sene sonra,
hava da su gibi paravla satılmaya başlanacak" mesajını vermek istediklerini söylediler.
Haarladıklan projeyi İSMAR Bakırköy Şubesi'nde tanıtan öğrenciler, çevTe kirliliğini
önlemek için şu önerilerde bulundular "Nüfus artışı durdurulmab; temiz. ucuz ve yenilenebihr
enerji kaynaklan devreye sokulmah: her rürtü tehlikeli ahk denefim altına abnmaü; yeni j-eşil
alanlar için seferberlik başlatılmalı; çevre bilincine tüm insanlar sahip olmaİL"
OLAYLARIN
ARDINDAKİ
GERÇEK
• Baştarafı l. Sayfada
nü yansıtıyor. Bu nedenle
SHP'nin işi daha da zordur.
Tasarının uzlaşıldığı biçimde
Meclis'ten geçmemesi,
SHP'yi kamuoyunun suçla-
malan ile karşı karşıya bıra-
kacaktır. SHP ise buna da-
yanacak güç ve yapıda de-
ğildir. Bu nedenle de hükü-
met ortaklığını bırakmanın
dışında bir çözüme ulaşması
olanaksızdır.
3- Özelleştirme Yasası
çıkmıştır ama uygulanması
için önünde 'ince uzun bir
yol' vardır. Bu yolda ilerler-
ken izlenecek 'yok pahasına
sat-sav' yöntemi, işçi-me-
mur eylemlerinin daha da
yoğunlaşmasına yol açacak-
tır. DYP, eleştıri ve uyarılara
kulak asmazsa, sosyal duru-
mun ağırlaşmasına neden
olacaktır. Gözlemciler de bu
kaygıyı dile getirmektedir.
4- Ara seçımin, tarih ne
olursa olsun en azından bu
yıl ıçinde yapılması olasılığı
her geçen gün daha da za-
yıflamaktadır. Meclis çoğun-
luğu, içınde bulunulan ko-
şullarda ara seçime sıcak
bakamıyor.
'Bundan sonra ne olacak'
sorusunun yanıtı öncelikle
hükümetin dayanma gücüne
bağımlıdır. Hükümetin, özel-
likle de SHP kanadının da-
yanma gücü pek kalmamışa
benzemektedir.
Ara seçimin kaderı de mu-
halefet partilerının anayasa-
nın 78"ınci maddesini ışletip
işletmemelerıne bağlı du-
rumdadır. Boş olan 22 san-
dalye, ara seçime zorunlu
olarak gidilmesi için yeterli
değildir. Ancak muhalefet
partileri, bir mılletvekilinın is-
tifasıyla ara seçimi zorunlu
duruma getırmekte kararlı
olduklarını açıklamışlardır.
78'inci madde muhalefetin
elinde etkili bir silahtır.
5- Bu tablo ortasında mil-
letvekilleri, kendi emeklilikle-
ri konusunda ayrıcalıklı bir
yasa çıkmasına parmak kal-
dırarak TBMM'yi yaralamak-
ta birbırleri ile adeta yarış-
mışlardır. Sayın Cindo-
ruk'un TBMM'nin korunma-
sı konusundakı çağrıları sı-
rasında yaşanan bu uygula-
ma dikkat çekicrdir.
Böyle bir ortamda, ara se-
çım yapılsa da yapılmasa da
bir erken seçimin ufukta
göründüğünü söylemek
kehanet sayılamaz.
• • •
Türk
parfümü
de\am etti.
Castro kısa konuşmasında.
*bu toplahnda artık dün\a halk-
larının konuşması gerektiğini'.
k k d İ İ i
ş g
kfndıİTİnin vete-
rince \e çok şey söylemiş ol-
duklannı vurguladı. Gerçekten
de Küba ve Küba halkı, artık
kendilerinı ve yaptıklannı an-
latmak değil. böylesine önemli
bir tarihsel dönemde, 'yalnız
kalmamak' ihtiyacı içindeydi-
ler.
Nitekim konferansın ikinci
günü konuklara 'hoşgeldiniz'
demek için konuşmaya başla-
yan Kübalı öğrenci çocuğun
birden gözyaşlannı dökmesi de
Castro "yu haklı çıkaran duygu-
lu anlann yaşanmasma neden
oldu.
Küba halkıjla dayanışma
konferansı. çeşitli konularda
komisyon çalışmalanyla hafta
sonuna dek sürecek.
\ Baştarafı 1. Sayfada.
Komîsyonculuk tehlikesi
Taksim'deki Tedavi ve Araştırma Merkezimize,
sorumluluk alabilecek, bilgisayarkullanan, insanlan
seven
sekreter
atoruyor. Tecrübe ve İngilizce tercih nedenidir.
27.11.1994 Pazar günü, 212 257 64 59 no'lu telefondan
randevu ahnması rica olunur.
TAKSİMTEDAVİ VE ARAŞTIRMA
MERKEZİ
YOLKESEN
IRMAK
HıfzıV.Velidedeoğlu
• 50.000 (KDVicrade)
BİZİMKÖY
Mahmut Makal
Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad.
39-41 Cağaloğlu-İstanbul
ööemeli gönderflmez
• TMMOB Başkanı Yavuz
sermayedarlar ve bürokratlar.
yapmak istiyor. Özelleştirme
tüm varlıklan hedef alıyor.'
IŞIK KAINSU
ANKARA - Türk Mühendis ve Mı-
marOdalan Birliği (TMMOB) Başka-
nı Yavuz Önen. sermayedar \e bürok-
ratlann, özelleştirme ıçin yabancılara
komisyonculuk yapacaklannı söyledi.
Özelleştirme Yasası'nın, kamunun
elindekı tüm varlıklan hedef aldığına
dikkat çeken Önen, çalışan kesımlerin.
bu gmşime karşı dıreneceğinı savundu.
Türkiye'de KlT'leri satın alacak bir
sermaye bırikımi olmadığını daha ön-
ce karnuoyuna açıkladıklannı ifade
eden Önen, sermayedarlann, böyle bir
nıyetleri olmadığını dile getırdiklennı
anımsatarak, KlT'lenn kapılannın. ya-
bancı sermayeye açılmak istendiğine
değindı. Önen. Özelleştirme Yasası"nın
yürürlüğe gırmesıyle birlikte gelişecek
olayları şöyle değerlendırdı:
"Serma>edariar ya da bazı bürok-
ratlar, özelleştirmede, yabancılara ko-
misyonculuk yapacaklar. Yani, tesisle-
rin devrinde yerli bir zemin oluştura-
caklar. onlara yardımcı bürolar olacak
ve belli ölçüde komisyon alacaklar. On-
lann bektentisi buydu zaten. Bu komis-
Önen: 'Özelleştirmede
yabancılara komisyonculuk
Yasası, kamunun elindeki
yonlar, herhalde yiiksek olacaknr. Şu
anda, sermayedarlar ve bürokratlar,
komisyonculuğa soyunmuş bir heyet
oiarakdunıyorlar. Bunun parlamento
kanadı da >ar. Özeüeştirmenin üzerine
giden siyasi gruplar da bundan pay al-
maya çalışacak. Böyle bir ortaklık bu.
Aynca, bu yasa kamuoyunca tam anla-
sılamadı henüz.Çok kapsamlı. Biz, şim-
diye dfğin yalnız tesislerin kapadlma-
sı, satılması gibi konularia ilgilendik.
Oysa, yasa. kamunun elindeki tüm var-
lığı hedef alıyor. Burada, yalnız sanayi
tesiskri yok. Her türtü doğal ve tarihi
çevre. araziler var. Hatta özel idareler
ve yerel yönetimler de kapsam içinde."
Bu kadar genış bir alana yönelık bir
uygulamanın. "Devr
rimyaptık''diye nı-
telenemeyeceğıni kaydeden Önen. bir
yasayla ışlerin bir çırpıda değiştırile-
meyeceğıne ışaret etti. Önen, şöylede-
vam etti:
"Bu, bir ideolojik yaklaşım. Hiçbir
gerçek veriye dayanmıyor. Tamamen
tepeden bir yaklaşım. Başbakan. Tür-
kiye devletinin sosyalist olmadığını bi-
liyor aslında, fakat özellikle kullanıyor
'Sosyalızm bım'sözünü. 'Dünyada
sosyalızm çöktü; Türkiye'de de bizım
yaptıgımız, sosyalizmin son kalesıni
tasfiye etmektır' demek suretiyle, ka-
muoyunda bir destek sağiamaya çalışı-
yor. Vapbğı ise. bu ideolojik yaklaşıma
destek sağiamaya çalışıyor. Biz, kamu-
nun bütünüyle üretim alanından silin-
mesine karşıyız. Bu, son derece yanlış.
Türkiye'nin gelenekleşmiş, orurmuş bir
karnıa ekonomik sistemi var \e sosyal
dev let ilkesi önemli idi Türkiye'de. Hep
gözetilirdi. En azından anayasalarda
gözetilirdi. Fakat şimdi onu da tümüy-
le bertaraf etmek istiyorlar. Bu da, sa-
nınm. özeHeştiıme sonrası. başansız-
bklarının en temel nedeni olacak.''
Sosyal devletın Avrupa'da yeniden
hedeflenen biramaç olduğunu belırten
TMMOB Başkanı, eski sosyalist ülke-
lerde özelleştirme programlannın yü-
rürlüğe sokulduğunu, ancak başansız-
lıkia sonuçlandığını bıldırdi ve şöyle
konuştu:
"Avrupa sermayesi bile yetmedi on-
lann yapılannı geri çevirmeye. Bir sü-
re sonra,birçokeski sosyalistülkede. ör-
neğin Macaristan'da, Polonya'da. Ro-
manya'da. eski komünist partiler, adla-
n değişik bile olsa. özelleştirmedeki ba-
şansıziıklar nedeniyle güçlerini arttır-
maya başladılar. Türkiye'de, 70 yıldır
oturmuş olan sistemi bir çırpıda değiş-
tirmek, bir yasayla mümkün değüdir."
DemirePden
hızlı onay
• Özelleştirme Yasası'nı onaylayan
Cumhurbaşkanı. "mevcut mevzuatın düzenli
hale getirildiğini" belirterek Başbakan'ın
"Reform yaptık" sözlerini de yanıtlamış oldu.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı
Süleyman Demird, Özeîleştırme \asasrnı onaylarken
Başbakan Tansu ÇiUer'in, "Reform yapük" sözlerine
yanıt \erdı. Cumhurbaşkanlığrnın açıklamasında. ya-
sa ile "mevcut mevzuatın düzenli hale getirildiği'' belir-
tildı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezı'nden dün yapılan
açıklamada Demırel'ın. 4046 sayılı yasayı inceleyip
onayladığı belirtılerek yasa ile özelleştirme kapsamına
alınacak kuruluşlann belirlendıği ve özelleştirme ala-
nına ılışkin ilkelenn saptandığı vurgulandı. Açıklama-
da. yasa konusunda şu bılgiler verildi:
"Ozellestirme L ygulamalannın Düzenlenmesi ve Ba-
zı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Deği-
şiklik \apılmasına Dair 4046 Sayılı Kanun ile 28.5.1986
tarihli ve3291 sayılı Kamu tktisadi Teşebbüslerinin Ozel-
le^tirilmesi Hakkındaki Kanun ve özeüeştirme alanını
düzenleyen diğer mevzuat toplu hale getirilmektedir.
Kanun ile sadece özelleştirme işleviy le yetkili yeni bir
Özelleştirme tdaresi Başkanlığı da kuruimaktadır. Sa-
yın Cumhurbaşkanıınız taranndan onaylanan bu kanun
İle yetki kanunlan ve yetki kanunlanna tstinaden çıka-
nlımş olan kanunlann Anayasa Mahkemesi kararlarry-
la iptal edilmesinden ötürii ortaya çıkan bazı yasal boş-
luklar da doldurulmuş bulunmaktadır."
tirilerini şöyle aktardı:
"Ben maİsahibi değilim. Sade-
ce nakliye işini üstlendim. Ür-
dün'den bir TIR dolusu rende-
lenmiş hindistancevizi ile par-
fumleri aldık, Zaho'ya gidecek-
tik. ama Cilvegözü'nde takılıp
kaldık... Neymiş? Parfüm am-
bargoyu delermiş. Halbuki ben
bütün evraka baktım: parfüm.
yasaklar listesinde filan yok.
Hern alkollii içkiye bir şey demi-
yorlar da parfüm neden yasak
oluyor?"
Suriye'den geçerken 1200 do-
lar 'ayakbastı' parası ödediğini.
na\lun için Ürdün'den sadece
bin dolar aldığım söyleyen TIR
sahibi. sözlerini ijöyle sürdürdü:
"Şimdi bana deniyor Id, Al
kardeşım bu TlR'ı, Ürdün'e ge-
ri götür". O zaman ne olacak.bi-
liyor musunuz? Suriye'ye gjrer-
ken ödediğim 1200dolardan baş-
ka, bir de dönüşte ayakbastı pa-
rası ödeyeceğiın. Lrdüniü nıal sa-
hibi ise 'Ben senınle malımı Za-
ho'ya götür diye anlaşmıştım.
navlunumu geri isterim" diyetut-
turacak. Peki bu dunımda bizim
verdiğimiz paralar ne olacak?"
TlR'ın sahıbı. "Keşkemalları
içki diye deklare etseydim, bü-
rokrasiye takılmazdık" diye ha-
yıfianarak yetkililerden medet
umuyor:
"Ne var yani şu TIR'ı bıraksa-
lar. Hem size bir şey söy leyey im
mi? Bir kadın parfüm sürmedi-
ği zaman, affedersiniz, kocası sit-
tin sene dokunmak bile istemez.
Parfüm de hayati bir malzemedir
yani... Bıraksınlar şunu da kur-
tulalun."
BEN
ATATÜRKÇÜ
DEĞİLİM
Nadir Nadi
12. Bası 50.000 (KDV ıçinde)
Çağdaş Yayoüan Türkocağı Cad.
39-41 Cağaloğlu-İstanbul
ödemeü gönderilmez