30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM 1994 PAZAR 8 HABERLERIN DEVAMI Çiller'in pembe düşleri • Baştarafı 1. Sayfada sı durumunda 2000 yılına kadar kapatıIacakve2001 yılına kadar 5.8 dolar faiz tasarrufu sağlaya- cak. Başbakanlık'ın açıklamasın- da, KtT'lerin satışında, "bütçe- ye yük olanlar, gelecek yıllarda büyük yatınm gerektirenler, re- kabet koşullannda çauşanlar, gü- venlik açısmdan stratejik önem taşımayanlara" öncelik verile- ceği belirtilirken siyasi müdaha- leler, eski teknoloji kullanımı ve aşın istihdam nedenleriyle KıT'lerin artık kaynak yaratma- yıp tüketir duruma geldiği vur- gulandı. Yurttaşlann daha iyi eğitim ve sağiık hizmetlerinden yoksun kalmalannın gerekçesi olarak tt KİT açıklan" gösterilen açık- lamada, özelleştirme sonucu, enflasyon oranlannın düşmesı- nin de beklendiği kaydedildi. AçıkJamada, "5 Nisan Karar- lan'yla uygulanmakta olan ted- birlere Ua\e olarak. özeUeştirme programının tavbsiz uvgulan- ması halinde, enflasyonun 1995 yılında 8 puan, 19% yüında 12 puan daha düşük gerçekJeşmesi beklenmektedir" denildi. Özelleştirme ile kamu açıkla- n azaltılarak, "daha zengin ve mutlu birTürkiye" hedefıne ula- şılacağına değinilen açıklamada. özelleşririlecek kuruluşlarda ve- rimlilik artışı sağlanarak, elde edilecek gelirle kamu hizmetle- rinin arttınlacağı bildirildi. Baş- bakanlık, özelleştirme uygula- malannda temel amaçlannın ve- rimlilik arayışı, giderlerin azal- tılması, mülkiyetin tabanayayıl- ması olduğunu kayderti. Başbakan Tansu Çiller, dün akşam televizyonlardan yayım- lanan "Ulusa Sesleniş" konuş- masında, Özelleştirme Yasası'nı "reform" olarak niteleyerek, "Üzülerek söylüyorum, Meclis'te yalnız bırakıîarak kanunu geçir- dik. Ülkedeki güç,el degiştirmek- tedir. Güç. devletten çıkıp halka geçmektedir" dedi. Çağdaş seçmen kütükleri Çiller, hükümetin vaatlerinj anlatırken Dogu ve Güneydoğu Anadolu'da 5-6 yıldan beri kapa- lı olan okul ve yollann açıldığı- nı, yanm kalan yatınmlann ta- mamlandığını, spor sahalannın doldurulduğunu savunarak "Ge- leceğe daha güvenle bakan bir toplum yaratıyoruz" dedi Yurt- taşlardan istediği fedakârlığı "boşa çıkarmayacağı" sözünü veren Başbakan, Avrupa Birliği ve gûmriik birliğine doğru gidil- diğini ve Türkiye'nin önüne "çağdaş bir devir açıldıgını" kay- dederek "Gümrük birliği için ge- rekli bütün yasalan çıkarmak zo- rundayız. Aksi takdirde tarih bi- zi afletmez"* dıye konuştu. Çiller, •'ara seçimin neden yapılamaya- cağuu" anlatırken TBMM'de gö- rüşülen bütçe yasa tasansını anımsatarak, "Ülkeyibtitçesizb*- rakmam" sözü verdi. Iklim ko- şuUannın seçimeeivermediğini, seçmen kütüklerinin de "çağdaş hak getirilmesi gerektiğini" be- lirten Çiller, "Seçim,demokra$i- nin biçimsel göstergesidir, ama demokrasinin asıl göstergesi so- runiann hallidir" görüşünü dile getırdı. Çiller. "Ben \erdigim sözleri tutanm. Beraber olursak hedeflere vannz. Destek verdi- niz, şiikran doluyum, iyi bir baş- langıç yaptık. Ozelles,tirmeyleye- ni bir dönemin kapısı açıldı. Ge- lin bu kapıdan beraber girelim. Başardınız, başardık" dedi. G U N D E M MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Düğmeye basınca dünyayı ayağını- za getirebilen bir yayın organına ta- bii ki sadece iyi ya da kötü yanıyla bakılamaz. Her ikisi de olacak. Tele- vizyon bir 'verici' ise izleyen kişi de 'alıcı'. Türkiye'de pek çok konuda oldu- ğu gibi televizyon programı yapımcı- lığında da işin kolayına, bir bakıma 'montaj' yönüne kaçılıyor. Yabancı diziler, Türkçe seslendirilip izleyici- nin önüne getiriliyorlar. Bu diziler, dogal olarak çekildikleri ülkenin aile yapısını, kültürünü içeri- yor. Bir araştırmaya göre, televiz- yonlardaki dizi, film ve diğer prog- ramların, ancak yüzde 20-25'inde Türkiye'deki kültür ve aile yapısı yer alıyor. Yüzde 50 kadarı Amerikan ti- pi aile olmak üzere kalanı Batı'daki aile yapısını yansıtıyor. Yerli yapımların çogu söze dayalı, daha az harcama gerektiren cins- ten. Kitap kanallan Hafla ıçinde, gün içindeki siyasi gelişmelerin geceye de sarkması sonucu aksamları ya büroda ya da evdeydim. Iki akşam, (gerçekten iz- lenebilecek programlara da inat) te- levizyonu açmadım. Televizyon de- yimiyle 'zapping' yapabilecegim 20 kadar kitabı sehpanın üzerine koyup kanştırdım. En az televizyon kanallan kadar zevkliydi. Kitaplar Arasında Zapping... Cemal Süreya'nın '99 Yüz' başlı- ğı altında toplanan portrelerindeki tanımlamaları, sözünü ettiği kişinin özelliklerini televizyondan daha canlı önünüze getiriyor. Uğur Mumcu'yu anlatıyor: "Tarihin sorgu yargıcı. Bu söz ne- reden aklımda kalmış? Zola büyük romancı olarak öyleyse, Mumcu da gazeteci olarak öyle... Okunaklı, or- ta boylu, dev adam." Van Gogh'un, kardeşi Teo'ya Mektuplar'möa ressamın resimleri yazıya dökülüyor: "Sevdiğimiz herkesin, her şeyin, anısı olduğu gibi duruyor ve yaşa- mımızın akşamında yeniden uyanı- yor... Evet anılar ölmüş değil, yalnız- ca uykuda. Ve bunlardan bir hazine topariamak hiç de kötü değil... Insan her şeyi açık seçik anımsa- yabilse ne iyi olur; ama işte uzun bir yolun görünümü gibi uzaklaştıkça her şey küçülüyor, bir çeşit sise bü- rünüyor..." llhan Başgöz'ün Anadolu'nun dört bir yanından derlediği 'Türk 6/7- meceleri'Anadolu kültürünün, ya- şam biçiminin bir yansıması aynı za- manda: Dağı var, taşı yok/köyü var, adamı yok/ırmağı var, suyu yok (harita). Bir küpe bitmez küpe, bin sene kalsa çürümez küpe(is\m). Dürüm dürüm bazlamaç, yerim yerim karnım aç (kitap). Istanbul'da bir seyir gördüm, şekli benzer minareye/Hakanla akran ol- muş derya girmiş araya/kabil değil kenarın taşları, insanın aklını alır gözyaşlan/ gece ay, gündüz yıldız, bir hakan, bir o kız (Kızkulesi). Kenneth Blanchard ve Spencer Johnson'un yazdığı, 'Bir Dakikalık Yönetici' kitabına başlarken kendi kendime "Bu iş bir dakikada olur mu" diye sormuştum, ama okuyun- ca anladım ki bir dakikaya sığabile- cek çok şey var. Kitaptan iki cümle: "En iyi harcadığım dakika, insana yatınm yaptığım dakikadır." "Herkes muhtemelen başanlı bir kişidir. Bazılan başansızlık giysilerine bürünürler. Görünüşlerın sizı aldat- masına izin vermeyin." Krişnamurti, Dogulu bılgeler ara- sında ilk sıralarda yer alan bir kişi. 7ç Özgürlük'te, 'yaşam ırmağt'ru ta- nımlarken şöyle diyor: "Insanlar, hızla akan yaşamın kıyı- sında kendilerine küçük bir havuz kazarlar. İşte o havuzda kokuşur, o havuzda ölüp giderler. İşte biz bu durgunluktan gelen kokuşmuşluğa, böyle bir yozlaşmaya varoluş adını venyoruz... Yaşam ırmağına gelince, hiç dur- madan akar. Oylesine hızlı akar, öy- lesıne derinlikleri, oylesine olağa- nüstü bir canlılığı ve güzelliği vardır ki anlatmaya söz yetmez..." Adını en çok sevdiğım kitap, 'Sırt Çantamda Coğrafyalar'da Nadir Paksoy, 'gezmeyi' anlatıyor: "Ruhum/yüreğim/duygulanm/hep yolculuklarda/hep sırt çantaların- da/arayışlann tanyerinde miyim/ka- çışlann günbatımmda mı/belki her ikisi de/ama ben/ne ruhumu ne de yüreğimi sorguluyorum/sadece ve sadece/ufkun ardını arzuluyo- rum/tutku atımı gökkuşağına mah- muzluyorum/bu ilkbaharda yine coşkulanacağım/ekvator limanında/ meridyen şılebine/coğrafyalar taşı- yacağım." Ne dersiniz, sizce de kitaplar, tele- vizyon kanallarından daha zengin değil mi? Üstelik televizyonun karşı- sında edılgensiniz. Her şey, bir raylı üzerinde aralıksız, aynı hızla geçip gidiyor. Ama kitaplarda, fren, vites, direksiyon her şey sizin elinizde. Du- run, hızlanın, yavaşlayın, geri dönün, sağa sapın, sola sapın, mola verin... Önceki hafta, Van Havaalanı'nda karla kaplı pistin açılmasını bekler- ken yanıma aldığım üç kitabı ara ara okudum. iki gün dişlerımi fırçalayamayınca kendimi kötü hissetmiş, gülmekten utanır hale gelmiştım. Ama bir kitap- tan öbürüne geçtikçe kendimi çok sağlıklı hissettim. Kitap ıçin söylenmiş pek çok gü- zel söz var. Acaba, "Dişimiz ıçin fır- ça ne ise beynimiz için de kitap odur" diyebilir miyiz? Durun... Hemen kitaplığınıza koş- mayın, söyleyeceklerim bitmemişti... KİT arsalarma hücum başladı ABD ambargosuna karşı uluslararası dayanışma toplantısı sürüyor Küba sadece alkış îstemiyor I Baştarafı 1. Sayfada mi yetkisi $on yasa mefninde Yiiksek Denetleme Kurulu'na devredifmiştir. Başvurulduğu takdirde, Anayasa IVlahkemesi bu hükmü mutlaka iptal edecek- tir. Bu iptailer ise, biiv ük olasılık- la sendikalann mahkemeleregit- mesi voluyla olacaktır. Mahke- melerden Anayasa Mahkeme- si'ne çok sa>ida iptal başvurusu olmasını beklemek vanlış ol- maz." Aynı çe\reler. özelleştirme kapsamındaki "de\ kuruluşlar" için yerli sermayenin fazla istek- li görünmediğini savunarak şöy- le dediler: "Dolayısıyla KtT'lerin taliple- rinin daha dyade \abancı ser- mayeden çıkması beklenir. ama orada da diinya konjonktürü Türkiye'nin bu firsatı kaçırdığı- nı gösteriyor. Sonuç olarak ka- muo>u bu >asa nedeniyle abar- tılı beklentilere sokulmuştur, beklenenlerin çok azı gerçek- leşebilecektir." ATYARISLARI ; 1. KOŞU: F: Extras (4), P: Kazak Dancer (2), PP: Selçukhan I İ KOŞU: F. Elzem (5), P: Sharleen (2), PP. Shınıng Gırl (3). 3. KOŞU: F: Kalender 2 (7), P: Döne 1 (6), PP: Sangül 3 (1), S: Yiğithan 1 (3). 4. KOŞU: F: Yurdabak (4), P: Melik 1 (3), PP: Yolcu (7), S: Ev- ren 1 (6). 5. KOŞU: F: fnşallah (4), P: Nort. Smger (6), PP: Çerenimo (1), S:Alp(3). 6. KOŞU: F: Nimoş 2 (3), P: Beybaba (1). PP: Şahin 116(2), S: Boğaziçi 1 (8), SS: Uğur 56 (7). 7. KOŞU: F: Arathan (4), P: Erkanım (1), PP: Şara (10), S: Kara- can 1 (3). GününlkUisi:7.Koşu:l/4 TabeljBabis: 3.1.2.8.7. OTORİTELERİN GÖRÜŞLERİ BurtıanDalgıc TujtutSala GüneyAtuna îrtenözsu 5-2 7-6-1-3 146-7 -M-7-2 3-4*7 '4*7" 4*1-3 6-1-4 3-1 3-2-1-8 3-2-1 4-1 4-1 TaylanAtmaca , 2-5 | 6-4-3-7 | 4-6-7 | 6-1 ] 3 | 144-5 ALTILIGANYAN 5 2 7 6 1 3 4 3 4 6 1 3 1. AYAK: îstanbuTdan hazır gelen ve bilinen kalitesi ile Elzem ile pazartesi sabahı yapügı 1000/1.03.-400/26.5 R işiyle Sharleen, ku- ponlarda bulunmalı. Bir süre istirahat ettirilen ve 1400/1.34.7- 1000/1.05.7-400/26 R işi göz dolduran Ocean Going'i sürprizde öneririz. 2. AYAK: Sürprize müsait bir koşu. Kalender ve bekleme yap- ması halinde Döne I, öncelikle göz önüne ahnmalı. Son yanşını yinelerse Sangül 3 ile uzun mesafeyi seven Yiğithan I, daha sonraki ihtimaller. 3. AYAK: Uyum sağladığı mesafesinde koşan ve yanş hazırlığı olan 1200/1.29-1000,1.12.2-400/29.5 işi gös dolduran Yurdabak, ilk şansa sahip. Geçen yanşını ölçü almadığımız Melik I'in de ka- zanma şansı vardır. 4. AYAK: Bu yanşı için nemli pistte yapügı 1000/1.02.9-400/24.7 işiyle fnsallah, kazanacak güçte. Kum pistin etkili ismi Nort. Singer ile kilodan etkilenmezse Cerenimo, daha sonra düşünülebilir. 5. AYAK: Mesafeden etkilenmezse Nimoş 2, birinciliğin en ya- kın adayı. Son başanh koşulan ile Beybaba ve Şahin 116 ile müsait kilolu Boğaziçi 1, göz önüne alınabilecek isimler. 6. AYAK: Çarşamba sabahı yaptığı 1200/1.31-1000/1.15.3-400' 29.6 işi göz dolduran Arathan ve ağır kilodan etkilenmezse Erka- nım, ilk şansa sahipler. Kenterlerinde önemli gelişmelerini gördü- ğümüz Şara'yı sürprizde öneririz. OKTAY EKİNCİ HAVANA - Sovyetler Birliği'nin da- ğılmasından sonra tek kutuplu yeni dün- ya düzeninde 'tek başına' kalan Küba. salt kendi geleceğini değil, aynı anda 'sosyalizmin onurunu' da kurtarabilmek için uluslararası bir dayanışma konferan- sına ev sahipliği yapıyor. 108 ülkeden 2500 kadar katılımcıyla gerçekleşen 'Küba ile Dayanışma Dünya Buluşması' adlı konferans. daha ilk gü- nünden ıtibaren 'ABDambargosuna kar- şı bir eyiem birliği' forumuna dönüşürken konferansın toplandığı Kari.\Iarx'ın adı- nı taşıyan 3000 kişjlik modern kongre sarayı da hiç kuşkusuz 20. yüzyıl tarihi- ne geçecek önemde ve belki de en coş- kulu dört-beş gününü yaşıyor. Toplantıdaki coşku, başta Fidel Cast- ro olmak üzere, hemen tüm Küba yöne- tıcilerinin 'özgürlük, eşitlik ve ulusal ba- ğunsızbk' ilkelerinden ödün \ermeden Batı Yanmküre'deki bu 'ilk ve tek' sos- yalist ülkeyi koruyacaklanna daır inanç- lı söylemlerinden kaynaklanıyor. Konferansın tarihsel önemini ise 30 yılı aşkındır süren ABD ambargosunun, özellikle son yıl- lardaki 'Sovyet desteğinin yitiril- mesryle' yaratmaya başladığı yı- kıcı ve acımasız sonuçlanna kar- şı Küba halkının neredeyse 'des- tanlaşan' dayanma gücü ve dire- nişi belirliyor. Çünkü hemen herkes şunu çok iyi biliyor ki eğer bu kararlılık böylesine evrensel bir nitelik ta- • 108 ülkeden 2500 katılımcıyla başlayan Küba'yla dayanışma konferansı, Havana'da Karl Manc'ın adını taşıyan kongre ve tiyatro salonuna 1970'li yıllardan bu yana belki de en duygusal tarihi günlerini yaşatıyor... neredeyse ortak bir 'kıta kimliği' içındey- dıler. Yanı bu uluslararası konferans, da- ha katılımcılannm görüntüsüyle bile, o koyu renk elbiseli, kravatlı, Bond çanta- lı ve ciddi görünümlü temsilcilerle yapı- lan diğer dünya toplantılanna hemen hiç benzemiyordu. llan edilen basjangıç saatine doğru ka- tılımcılar. salondaki yerlerini alıp çok geçmeden büyük sahnenin perdesi kalk- maya başlayınca da yine diğer uluslara- rası toplantılannkine benzemeyen birgö- rüntü; alkışlar ve duygulu bağınşlar al- tında salona egemen oldu. 108 ülkenin kafile başkanlan, Fidel Castro ve diğer Küba devlet yetkilileriy- le birlikte sahnede ve ayaktaydılar. Kon- feransa Türkiye'den katılan grubun baş- kanı olarak Esenyurt Belediye Başkanı GürbüzÇapan'ın da aralarında yeraldı- ğı bu 'temsilciler meclisi". salonu doldu- ran 2500 kişiyle bırliktedakikalarca 'Kü- ba ile Dayanışma Dünya Buluşması'n ı \ e elberte bu buluşmanın kahramanı Küba halkını alkışladılar. Yaklaşık 20 kişilık kızlı. erkekli bir koronun 'dayanışma şar- kılan'nı söylemesinden sonra da konfe- ransın konuşma ve tartışma programına geçıldi. Birincı günün en önemli konuşmasını, Küba Ulusal Halk Meclisi Başkanı Ri- cardo Alarcon yaptı. Özellikle 'demok- rasi kst\ ramı' üzerinde durmayı tercih et- ti. Çünkü ABD, artık gerçekten bir 'in- san haklan ihiali'düzeyine tıımanan am- bargo uygulamasını, "Küba'da demok- rasiye geçilmediği' savına dayandınyor- du. Ricardo Alarcon ise bu sav ın ne den- li içtensiz \-e dayanıksız ofduğunu anla- tırken şunlan söyledi: "Bizde iste>en herkes aday olabiliyor ve seçiiebilmek için de kendisini tanıtıp hal- ^mıasa Kaıııan cıger uiKeıercıen kişi \egruplann da gelecege dö- nük untut vc bekleıttileı i betki< bu kadar güçlü olmavacaktı... 21 Kasım 1994 Pazartesi günü başlayan konferaîısrn açıTışından önce kongre sarayının önü ve fu- ayesi her yönüyle bir 'dünya bu- luşması' görünümündeydı. Bazı Batı Avrupa ülkelen ile Balkanlar'daki eski sosyalist ül- kelerin dışında hemen tüm kıta- lardan katılımcılar. bu büyük ran- devuya en özenlı gıysileriyle gel- mişlerdi. Özellikle Afrika ve Asya ül- keleri halklannı temsil edenlerin. konferansa kendi 'yöreselgiysile- ri'y le katılmalan. görsel bir şölen yaratmasının ötesinde 'ulusal kimliğin' ne denli önemli \e bir 'uygaruk kültürü' olduğunu da sanki sergiliyordu. Latin Ameri- kalı hemen tüm delegeler ise za- ten 'renkli ve rahat' gıysilenyle kı. Küba'nın ve halkın çıkarlannı konı- yabileceğine inandırması yerhor. Bunun için de hiçbir ada> para harcamıyor, bü- yük reklamlar yaptirmıyor. ABD'de ise hiç kinıse miKonlarca dolar harcamadan ada>- oiamaz ve seçilemez. O denli büyük vepahalı seçim kampamalanna rağmen. Üstelik son seçimlerde Küba'daki katılım oranı, ABD'den çok daha yiiksek oldu. Bizde o> kullanmak zorunlu olmadığı halde™"' Ricardo Alarcon'un, ABD'nin tutu- munun aslında 'demokrasi sevdasından' değil, Küba'nın ulusal onurunu ve elbet- te sosyaiizmi sa\ unmasındaki kararlılığı- na duyduğu tepkiden kaynaklandığını da anlatması, kuşkusuz son derece gerçek- çiydi. Çünkü, örneğin Küba hükümeti, ken- di iç siyasi yapısını ve bağımsızlıgını ko- ruyarak yabancı sermayeye kapılan aç- ma kararı almasına rağmen, ABD hükümeti. buna bile en- gel oluyor. Küba'da yatınm ya- pacak firmalara, Amerika'nın artık müşteri olmayacağını ilan edebiliyordu. Karl Marx Salonu'ndaki da- yanışma konferansı. yoğun is- tekler üzenne Castro'nun prog- ram dışı kısa bir konuşma yap- masınınardındankatılımcıülke delegasyonlarının sıra>la söz allD göriislerini aktarmalanvla Sevgili Orhan Veliy "ne su bedava ne de hava" tSTANBUL(AA)-Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri, çevrenin özellikle de soluduğumuz havanın kirienmesine dikkat çekmek için Polonezköy'de depoladıklan birer nefeslik havayı poşetlere doldurarak, biner liradan halka sattılar. Sevtap Okyay, YeJda Dogaa, Osman Güler, Kenan ÇBeker ve Engin Bozkurt adlanndaki gençler, Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Vakfı'nm işbirliği ile sanat ve tasanm dersi için hazırladıklan. "Bir nefesiik hava" adlı proje ile "'Kirülik devam ederse bundan 5-10 sene sonra, hava da su gibi paravla satılmaya başlanacak" mesajını vermek istediklerini söylediler. Haarladıklan projeyi İSMAR Bakırköy Şubesi'nde tanıtan öğrenciler, çevTe kirliliğini önlemek için şu önerilerde bulundular "Nüfus artışı durdurulmab; temiz. ucuz ve yenilenebihr enerji kaynaklan devreye sokulmah: her rürtü tehlikeli ahk denefim altına abnmaü; yeni j-eşil alanlar için seferberlik başlatılmalı; çevre bilincine tüm insanlar sahip olmaİL" OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK • Baştarafı l. Sayfada nü yansıtıyor. Bu nedenle SHP'nin işi daha da zordur. Tasarının uzlaşıldığı biçimde Meclis'ten geçmemesi, SHP'yi kamuoyunun suçla- malan ile karşı karşıya bıra- kacaktır. SHP ise buna da- yanacak güç ve yapıda de- ğildir. Bu nedenle de hükü- met ortaklığını bırakmanın dışında bir çözüme ulaşması olanaksızdır. 3- Özelleştirme Yasası çıkmıştır ama uygulanması için önünde 'ince uzun bir yol' vardır. Bu yolda ilerler- ken izlenecek 'yok pahasına sat-sav' yöntemi, işçi-me- mur eylemlerinin daha da yoğunlaşmasına yol açacak- tır. DYP, eleştıri ve uyarılara kulak asmazsa, sosyal duru- mun ağırlaşmasına neden olacaktır. Gözlemciler de bu kaygıyı dile getirmektedir. 4- Ara seçımin, tarih ne olursa olsun en azından bu yıl ıçinde yapılması olasılığı her geçen gün daha da za- yıflamaktadır. Meclis çoğun- luğu, içınde bulunulan ko- şullarda ara seçime sıcak bakamıyor. 'Bundan sonra ne olacak' sorusunun yanıtı öncelikle hükümetin dayanma gücüne bağımlıdır. Hükümetin, özel- likle de SHP kanadının da- yanma gücü pek kalmamışa benzemektedir. Ara seçimin kaderı de mu- halefet partilerının anayasa- nın 78"ınci maddesini ışletip işletmemelerıne bağlı du- rumdadır. Boş olan 22 san- dalye, ara seçime zorunlu olarak gidilmesi için yeterli değildir. Ancak muhalefet partileri, bir mılletvekilinın is- tifasıyla ara seçimi zorunlu duruma getırmekte kararlı olduklarını açıklamışlardır. 78'inci madde muhalefetin elinde etkili bir silahtır. 5- Bu tablo ortasında mil- letvekilleri, kendi emeklilikle- ri konusunda ayrıcalıklı bir yasa çıkmasına parmak kal- dırarak TBMM'yi yaralamak- ta birbırleri ile adeta yarış- mışlardır. Sayın Cindo- ruk'un TBMM'nin korunma- sı konusundakı çağrıları sı- rasında yaşanan bu uygula- ma dikkat çekicrdir. Böyle bir ortamda, ara se- çım yapılsa da yapılmasa da bir erken seçimin ufukta göründüğünü söylemek kehanet sayılamaz. • • • Türk parfümü de\am etti. Castro kısa konuşmasında. *bu toplahnda artık dün\a halk- larının konuşması gerektiğini'. k k d İ İ i ş g kfndıİTİnin vete- rince \e çok şey söylemiş ol- duklannı vurguladı. Gerçekten de Küba ve Küba halkı, artık kendilerinı ve yaptıklannı an- latmak değil. böylesine önemli bir tarihsel dönemde, 'yalnız kalmamak' ihtiyacı içindeydi- ler. Nitekim konferansın ikinci günü konuklara 'hoşgeldiniz' demek için konuşmaya başla- yan Kübalı öğrenci çocuğun birden gözyaşlannı dökmesi de Castro "yu haklı çıkaran duygu- lu anlann yaşanmasma neden oldu. Küba halkıjla dayanışma konferansı. çeşitli konularda komisyon çalışmalanyla hafta sonuna dek sürecek. \ Baştarafı 1. Sayfada. Komîsyonculuk tehlikesi Taksim'deki Tedavi ve Araştırma Merkezimize, sorumluluk alabilecek, bilgisayarkullanan, insanlan seven sekreter atoruyor. Tecrübe ve İngilizce tercih nedenidir. 27.11.1994 Pazar günü, 212 257 64 59 no'lu telefondan randevu ahnması rica olunur. TAKSİMTEDAVİ VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YOLKESEN IRMAK HıfzıV.Velidedeoğlu • 50.000 (KDVicrade) BİZİMKÖY Mahmut Makal Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul ööemeli gönderflmez • TMMOB Başkanı Yavuz sermayedarlar ve bürokratlar. yapmak istiyor. Özelleştirme tüm varlıklan hedef alıyor.' IŞIK KAINSU ANKARA - Türk Mühendis ve Mı- marOdalan Birliği (TMMOB) Başka- nı Yavuz Önen. sermayedar \e bürok- ratlann, özelleştirme ıçin yabancılara komisyonculuk yapacaklannı söyledi. Özelleştirme Yasası'nın, kamunun elindekı tüm varlıklan hedef aldığına dikkat çeken Önen, çalışan kesımlerin. bu gmşime karşı dıreneceğinı savundu. Türkiye'de KlT'leri satın alacak bir sermaye bırikımi olmadığını daha ön- ce karnuoyuna açıkladıklannı ifade eden Önen, sermayedarlann, böyle bir nıyetleri olmadığını dile getırdiklennı anımsatarak, KlT'lenn kapılannın. ya- bancı sermayeye açılmak istendiğine değindı. Önen. Özelleştirme Yasası"nın yürürlüğe gırmesıyle birlikte gelişecek olayları şöyle değerlendırdı: "Serma>edariar ya da bazı bürok- ratlar, özelleştirmede, yabancılara ko- misyonculuk yapacaklar. Yani, tesisle- rin devrinde yerli bir zemin oluştura- caklar. onlara yardımcı bürolar olacak ve belli ölçüde komisyon alacaklar. On- lann bektentisi buydu zaten. Bu komis- Önen: 'Özelleştirmede yabancılara komisyonculuk Yasası, kamunun elindeki yonlar, herhalde yiiksek olacaknr. Şu anda, sermayedarlar ve bürokratlar, komisyonculuğa soyunmuş bir heyet oiarakdunıyorlar. Bunun parlamento kanadı da >ar. Özeüeştirmenin üzerine giden siyasi gruplar da bundan pay al- maya çalışacak. Böyle bir ortaklık bu. Aynca, bu yasa kamuoyunca tam anla- sılamadı henüz.Çok kapsamlı. Biz, şim- diye dfğin yalnız tesislerin kapadlma- sı, satılması gibi konularia ilgilendik. Oysa, yasa. kamunun elindeki tüm var- lığı hedef alıyor. Burada, yalnız sanayi tesiskri yok. Her türtü doğal ve tarihi çevre. araziler var. Hatta özel idareler ve yerel yönetimler de kapsam içinde." Bu kadar genış bir alana yönelık bir uygulamanın. "Devr rimyaptık''diye nı- telenemeyeceğıni kaydeden Önen. bir yasayla ışlerin bir çırpıda değiştırile- meyeceğıne ışaret etti. Önen, şöylede- vam etti: "Bu, bir ideolojik yaklaşım. Hiçbir gerçek veriye dayanmıyor. Tamamen tepeden bir yaklaşım. Başbakan. Tür- kiye devletinin sosyalist olmadığını bi- liyor aslında, fakat özellikle kullanıyor 'Sosyalızm bım'sözünü. 'Dünyada sosyalızm çöktü; Türkiye'de de bizım yaptıgımız, sosyalizmin son kalesıni tasfiye etmektır' demek suretiyle, ka- muoyunda bir destek sağiamaya çalışı- yor. Vapbğı ise. bu ideolojik yaklaşıma destek sağiamaya çalışıyor. Biz, kamu- nun bütünüyle üretim alanından silin- mesine karşıyız. Bu, son derece yanlış. Türkiye'nin gelenekleşmiş, orurmuş bir karnıa ekonomik sistemi var \e sosyal dev let ilkesi önemli idi Türkiye'de. Hep gözetilirdi. En azından anayasalarda gözetilirdi. Fakat şimdi onu da tümüy- le bertaraf etmek istiyorlar. Bu da, sa- nınm. özeHeştiıme sonrası. başansız- bklarının en temel nedeni olacak.'' Sosyal devletın Avrupa'da yeniden hedeflenen biramaç olduğunu belırten TMMOB Başkanı, eski sosyalist ülke- lerde özelleştirme programlannın yü- rürlüğe sokulduğunu, ancak başansız- lıkia sonuçlandığını bıldırdi ve şöyle konuştu: "Avrupa sermayesi bile yetmedi on- lann yapılannı geri çevirmeye. Bir sü- re sonra,birçokeski sosyalistülkede. ör- neğin Macaristan'da, Polonya'da. Ro- manya'da. eski komünist partiler, adla- n değişik bile olsa. özelleştirmedeki ba- şansıziıklar nedeniyle güçlerini arttır- maya başladılar. Türkiye'de, 70 yıldır oturmuş olan sistemi bir çırpıda değiş- tirmek, bir yasayla mümkün değüdir." DemirePden hızlı onay • Özelleştirme Yasası'nı onaylayan Cumhurbaşkanı. "mevcut mevzuatın düzenli hale getirildiğini" belirterek Başbakan'ın "Reform yaptık" sözlerini de yanıtlamış oldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Süleyman Demird, Özeîleştırme \asasrnı onaylarken Başbakan Tansu ÇiUer'in, "Reform yapük" sözlerine yanıt \erdı. Cumhurbaşkanlığrnın açıklamasında. ya- sa ile "mevcut mevzuatın düzenli hale getirildiği'' belir- tildı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezı'nden dün yapılan açıklamada Demırel'ın. 4046 sayılı yasayı inceleyip onayladığı belirtılerek yasa ile özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşlann belirlendıği ve özelleştirme ala- nına ılışkin ilkelenn saptandığı vurgulandı. Açıklama- da. yasa konusunda şu bılgiler verildi: "Ozellestirme L ygulamalannın Düzenlenmesi ve Ba- zı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Deği- şiklik \apılmasına Dair 4046 Sayılı Kanun ile 28.5.1986 tarihli ve3291 sayılı Kamu tktisadi Teşebbüslerinin Ozel- le^tirilmesi Hakkındaki Kanun ve özeüeştirme alanını düzenleyen diğer mevzuat toplu hale getirilmektedir. Kanun ile sadece özelleştirme işleviy le yetkili yeni bir Özelleştirme tdaresi Başkanlığı da kuruimaktadır. Sa- yın Cumhurbaşkanıınız taranndan onaylanan bu kanun İle yetki kanunlan ve yetki kanunlanna tstinaden çıka- nlımş olan kanunlann Anayasa Mahkemesi kararlarry- la iptal edilmesinden ötürii ortaya çıkan bazı yasal boş- luklar da doldurulmuş bulunmaktadır." tirilerini şöyle aktardı: "Ben maİsahibi değilim. Sade- ce nakliye işini üstlendim. Ür- dün'den bir TIR dolusu rende- lenmiş hindistancevizi ile par- fumleri aldık, Zaho'ya gidecek- tik. ama Cilvegözü'nde takılıp kaldık... Neymiş? Parfüm am- bargoyu delermiş. Halbuki ben bütün evraka baktım: parfüm. yasaklar listesinde filan yok. Hern alkollii içkiye bir şey demi- yorlar da parfüm neden yasak oluyor?" Suriye'den geçerken 1200 do- lar 'ayakbastı' parası ödediğini. na\lun için Ürdün'den sadece bin dolar aldığım söyleyen TIR sahibi. sözlerini ijöyle sürdürdü: "Şimdi bana deniyor Id, Al kardeşım bu TlR'ı, Ürdün'e ge- ri götür". O zaman ne olacak.bi- liyor musunuz? Suriye'ye gjrer- ken ödediğim 1200dolardan baş- ka, bir de dönüşte ayakbastı pa- rası ödeyeceğiın. Lrdüniü nıal sa- hibi ise 'Ben senınle malımı Za- ho'ya götür diye anlaşmıştım. navlunumu geri isterim" diyetut- turacak. Peki bu dunımda bizim verdiğimiz paralar ne olacak?" TlR'ın sahıbı. "Keşkemalları içki diye deklare etseydim, bü- rokrasiye takılmazdık" diye ha- yıfianarak yetkililerden medet umuyor: "Ne var yani şu TIR'ı bıraksa- lar. Hem size bir şey söy leyey im mi? Bir kadın parfüm sürmedi- ği zaman, affedersiniz, kocası sit- tin sene dokunmak bile istemez. Parfüm de hayati bir malzemedir yani... Bıraksınlar şunu da kur- tulalun." BEN ATATÜRKÇÜ DEĞİLİM Nadir Nadi 12. Bası 50.000 (KDV ıçinde) Çağdaş Yayoüan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul ödemeü gönderilmez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle