Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
21 KASIM 1994 PAZARTESİ
12 DM-YAZI
Gelişmeninçağımızdakiöncüsüsosyaldemokrasiydi
Oosyal demokrasinin gerilemesi ve
krize girmesi düşünsel alanda ilginç
bir seri gelişmeye de 'tesadüf etti':
; Gelişme ve Aydınlanma düşüncesi
hem postmodernizm olarak ifade
edilen bir perspektifle hem de dini
düşünce tarafından şiddetli bir karşı
saldm altma ahnmaya başlandı.
Aydınlanma'ya yapılan saldın,
gerçekte sosyal demokrasinin düşünsel
ve tarihsel köklerinin saldın altına
alınmasıydı.
17. yüzyıl sonlannda Fransa'da, ilk kez emek/çalışma ile doğnıdan ilişkisi olan, gerçeklik vb. kavramlara büvük önem \eren bir
sınıf, bûrjuva sınıfi, iktidara gelmeye hazırlanıvordu. Ba\ rağında ise eşitlik, öıgürlük ve dayanışma sloganlan vardı. Ancak iktidar
siirecinde, busınıfdadeğişecekti.
Aydırüanmaya 'yenisağ' saldın
lı980'ler boyunca giderek eko-
nomik özelleştirme, serbest-
leştirme. sendikalann etkile-
rinin kınlmasına, ücretlerin
düşürülmesıne çabalamak,
özel sektörle ilişkileri geliş-
lirmek ve ekonomik liberalizmı daha
•fazla benimsemek şeklinde özetlenebı-
lecek olan evrimleşme, FDrtekiz, lspan-
yol, Yunanlı, Italyan SD partılerinde de
gözlendı. Bu partıler 1990'lann başın-
da patlak veren malı skandallar dalga-
sından da etkilendiler \ e hızla ciddi sar-
sıntılargeçirdıler Bugün SDpartiler ile
muhafazakâr partiler arasındaki fark-
lar, özellikle ekonomik programlar, an-
ti-sendikal yasalar. güvenlik güçlerinin
etki ve yetkilerinin artrınlması, ilticacı
ve göçmen \asalan. millrvetçilik ve hat-
ta yolsuzluklardan ctkilenmek gibi ko-
nularda muhafazakârlar lehine iyice
azaklı.
• . Busözkonusu gelişme çızgişiblrh'-
.derlik kuşağına ya da bir partiye ait bir
özellik olsaydı, bir ülke özelınde ve bel-
ki de lıderlerin, kadrolann, tutarsızlığı,
yanılması hatta ihaneti ile açık-
lanabilirdi. Ancak, ne yazık kı
bu lüksten yoksunuz. Şimdi ar-
tık "kritik" bir aşamaya ulaşmış
olan "hastaük" sosyal ve tarih-
sel gelişmelerle açıklanmayı ge-
rektirecek kadar yaygın, üstelik
çok uzun bir dönemi kapsıyor.
Vartric ile yokhık arasmda
Bu noktada, geçıcı olmak kay-
dı ile,iki tespit yapmak mümkün.
Ya sosyal demokrasi zaman için-
de, dünyanın degişıriesine uygun
olarak o kadar değışmıştır ki ar-
Hk biı suhyal demokrat harckct—
ten bahsetmek mümkün ve hat-
Ja gerekli değildir^Ya da SD, za-
man içinde kerîdîne yâbâncîia-
şarak evrimleşmiş ve sonunda
özgüllüğiinü kaybetmiştir. Bir
sosyal demokrat hareket ve par-
ti hâlâ gerekli olmakla beraber, şu
anda kendılenne destek aradık-
lan kesımler açısından kendile-
rinden beklenen işlevleri yerine
giterecek durumda olmadıklan
da bir gerçektir. Kısacası bunlar
gerçek anlamda sosyal demokrat
partıler değillerdir.
Bu iki tespit "sosyal demokra-
sinin" knzi denen olguyu açıkla-
maya başlamak için önemli ipuç-
lan vermektedir bize. Unutma-
mak gerekır kı bir organizmanın
krizinden bahsetmek. onun bir
değişme sürecinde, variık ve yok-
luk durumlan arasında kararsız
bir dengeye ulaşmtş olduğunu ve
bu durumda uzun bir zaman ka-
lamayacağını da söylemektir.
Kriz içinde olan toplumsal bir
organızma'kurum olduğu için.
buna müdahale etmek ve denge-
yı bılinçli olarak değiştirmek ve yeni bir
istikrar ve gelişme aşamasına geçmek
de mümkündür. Bu müdahale eğer ge-
rekli ise başan şansı öncelıkle bugün-
kü krizin içindeki dinamiklerin ve ge-
lişmeyi engelleyici etkenlerin kavran-
masında yatmaktadır.
Sosyal demorasinin gerilemesi ve
krize girmesi düşünsel alanda (sanat,
edebiyat ve felsefe alanında) ilginç bir
seri gelişmeye de 'tesadüf etti': Geliş-
me ve Aydınlanma düşüncesi hem post-
modernizm olarak ifade edilen bir pers-
pektifle hem de dini düşünce tarafından
şiddetli bir karşı saldın altına ahnmaya
başlandı. Bu üç olgunun aynı zaman di-
limine denk düşmesi ise hiç de rastlan-
tı değildi. Aydınlanma, gelişme fikirle-
rinin saldınya uğraması, gerçekte sos-
yal demokrasinin düşünsel ve tarihsel
köklerinin saldın altına alınmasıydı.
Sosyal demokrasinin dejenere olarak
nihayet nasıl krize girdiğini tartışma-
dan önce tarihsel önemini vurgulamak
istiyonım. Amacım bugün insanlık kül-
türünün karşı karşıya olduğu bir tehli-
keye işaret etmek.
Sosyal demokrasinin 1960'lann so-
nundan itibaren giderek gerilemesi ve
1980'lerde knze gnmesi madalyonun
bir yüzü. Madalyonun öbür yüzünde ise
'yenisağ'ın, 'ekonomik liberalizm'in ya
da daha popüler adıyla Reaganomiks
ve Thatcherizm'in yükselişi var. Bu
yükseliş sırasında, adeta tarihin teker-
leği geri dönmeye başladı. Serbest pı-
yasa ekonomisinin. üretme ve ticaret
yapma özgürlüğünün, toplumun değil
bireyin çıkarlarının öne alınmasının,
özgürleştirici olduğu gerekçeleri ile ış-
çi sınıfının \e yoksullann ekonomik.
demokratik haklanna şiddetle saldınf-
dı. Avrupa ve Amenka'da gittikçe artan
ve kronik bir hale gelen işsizlik, fakir-
leşme, sosyal haklann gerilemesi. ve-
rem. yetersiz ya da kötü beslenme gibi
yakın zamana kadar kökü kazınıldığı
düşünülen illetler. yoksul kesımlenn
arasında tekrar diriimeye başladı, Aynı
ortamda ırkçılığın giderek artması, fa-
şist partilerin güçlenmesi, doğa üstü
güçlerden medet ummanın, fala, büyü-
ye. dine ilgınin artması. yeni sağın dü-
şünürlerinin 'toplum' fikrini reddede-
rek yerine bencıl bireyin mücadele dür-
tüsünü koymalannın adeta bir gerçek-
leşmesi olarak toplum yaşamının hızla
çökmesı geldi... Bunlar sosyal demok-
rasinin krızine paralel olarak oluşan
manzaranın en temel özellikleriydi.
ise eşitlik, özgüıiük ve dayanışma slo-
ganlan vardı.Çalışma yolu (insan eme-
ği) ile dünyanın değiştirilebileceğinin,
bizzat kendi pratiğinin sonucu olarak,
fena halde farkında olan bu sınıfın dü-
şünürlerinin, 'kadından doğmuş', 'Uk
günahın ürünü' olduğu için insanın, ek-
sik (imparfait-defectueux) dolayısıyla
kendi kendini yönetemeyecegini, bu
yüzden de yüce bir aklın rehberliğine
ihtiyacı olduğu fikri>le olduğu kadar
bu •yüce aklın temsilcisi' olan kilise ve
Mfadesi'olan kral ve anstokrasi ile cid-
di sorunlan vardı. iktidara yürüyen bur-
juva sınıfi kendi çıkarlanm topfumabir
ulus-sınıf olarak dayatabilmesi ve ge-
nelleştirebilmesi için mücadeleyi dü-
şünsel alanda da kazanmalıydı. Aydın-
lanma hareketi bu savaşı sürdürdü ve
kazandı.
Ancak eşitlik gerçekleştiğinde, bu
toplumsal zenginliklerden farklı farklı
pay alanlann eşjtsuliğinin yasaJaşması
olarak kendintgösterdi. Payanışma ye-
rine, meta sermaye sahiplennın kıyası-
ya rekabeti/devletlenn yeni pazarlar
fikrini eleştirerek başladı. Aydınlanma,
Tann"nın. yüce aklın varlığını veya
yokluğunu sorgûlamaya gerek duyma-
dan.eleştirisine "Bizesunulanmetinle-
rin v e fikirlerin gerçekten Tann'nın ke-
lamı olduğunun kanıtı nedir?" diyerek
başladı ve "Kendisinden başka kanıtı
olmayan bir belge>i neden kabul ede-
yim" diyerek bitirdi.
Dine yönelik eleştiri ise üç eksende
ilerledi esas olarak. Birincisi: Aydın-
lanma, kilisenın Tann'ya ilişkin ileri
sürdüğü kavramlann ve ifadelerin as-
lında insan yaşamının yansımalan ol-
duğunu gösterdı, hem de feodal insan
yaşamının. Tann. baba idi; yani ailenin
mutlak başı, Tann en büyük üreticiydi,
dünyayı yaratmıştı ve Tann en büyük
feodaldi, hiyerarşinin en tepesinde bu-
lunuyordu (Mon Seigneur/MyLord!).
Böylece tüm polıtık yapıyı idare ediyor,
olumluyordu Din demek kı var olan
, tooluniun bir tasviriydi aslında.
Tkînci eleştiri ıseaçıkça ışlevselci bir
eleştiriydi: -Dini kabul etmek kiminişi-
ne yanyor?". Cevap: "Şu anda çürii-
anlamak ve değiştirmek için bir varsa-
y ım olarak Tann 'ya ise (Tann olsun ya
da olrruısın) gerek şoktur (Pascal).
Sosyal demokrasi sahnede
Metafiziğın eleştirisi ve pozitıvizm.
feodal topluma ve dini düşünceye yö-
neltildiklerinde son derecede güçlü si-
lahlar ıken, aynı zamanda Aydınlanma
hareketının tıkanmasınada yol açan fel-
sefi konumlanmalardı. Aydınlanma ılk
bakışta edinılen bilgının yeterli olma-
dığını. ıkıncı veeleştırel bırbakışın.gö-
rünenın arkasındakinın gerçeği daha
eksiksız olarak bıze vereceğını söyleye-
rek işe başlamıştı. Şımdi ise duyulan-
mızın bize ulaştırdığı vüze> biçimleri
dünyasının tek dünya olduğunu soylü-
yor (Böylece "Bilincimızden bağımsız
birnesnel gerçeklik \armıdır?' sorusu-
nu da 'Bunun bılgisıni elde edemeyiz'
diyerek geçiştiriyordu 1). Buradan öte-
ye bir bilgi aramanın, yani görünenın
arkaMndâlonin ne oldûŞunu araştıtmak
imkânsız ve gereksizdi. Bu yüzey bi-
çimleri dünyası, ücretler fı>atlar ve kâr
dünyası, meta sahıplerinin eşit-
liği (sermaye sahibi ile işçinin
kanunlar önünde eşit göründü-
ğü) dünyasıydı. Bu düşünsel çer-
çeve içinde. bu dünyaya komuta
eden ahlaksal ve hukuksal ku-
rumlann, 'yaşamın en temel fa-
alnetiolan üretim'le olan ilişki-
si gündeme gelemiyordu. Bir
•Aydınlanma teması ile
iktidara gelen burjuvazi,
insanın en temel
faaliyeti olan
emek/çalışma ile ahlak,
eşitlik, özgürlük
arasındaki İlişkiyi îsrarla ilişki, üretim ilişkileri ve içinde
görmezden geliyordu. p f *&&%*,baskl
har a
u
n l l k t a
Art lr h kalıyordu. Oyleyse vme bir av-
ArtlK yeni oir dmlatma eylemi gerekı>ordu
aydınlanma hareketıne burada.
gerek vardı. Işıebu
noktada tarih sahnesine
sosyal demokrasinin
çıktığını ve işçi sınıfının
toplumsaTgelîşrheyi
üstlendiğini görüyoruz.
—"Aklj u>guıı olanın bir gün—
gerçek olabileceği" Avdınlanma
-faarekeünın en önemli ıddıala-
Artık yeni bir avdınlanma gerekiyordu.
Sosyal demokrâsiyi saldın altınaalan için savaşma eğilimi hakım oldu. Öz-
gürlük. sermaye binkimi sürecinin ge-'yeni sağ'ın görüşlerinin 1MF \e Dün-
ya Bankası'nın. 'dünya ekonomisinin
rekabetine açma', 'yeniden yapılandır-
ma' programlan aracılığı ile az gelışmiş
ülkelere taşınması da felaketin boyutla-
nnı 1980'ler boyunca büyüttü ve
1980'lerin sonunda Afrika kıtasındakı
açlık, iç savaş vb. yıkımlara yol açma-
ya başladı.
'Aydinfanma'nm tıkanması
'Aydınlanma' akımının metafor ola-
rak ışığı seçmesi raslantı değil. Aydın-
lanma, 'karanlık'dolayısıylagörünmez
kavranamaz olana ışık tutarak anlaşıhr
hale getırmeyi, gizli olanı ortaya çıkar-
mayı. gerçeğe ulaşmayı amaçlıyordu.
Bu metafor ise insan aklını temsil edi-
yordu. Server Tanilli'nin Engels'ten ak-
tardığı gibi " Din, doğa anlayışı, toplum,
devlet örgütü, her şev, en acunasız bir
eleştiriniD konusu oldu; her şey aklın
mahkemesi önünde kendini savunmak
zorunda kaldı ya da mahkûm oldu"
(Cum: 19 09>94; sf 4).
O tarihlerde Fransa'da yeni bir smıf.
ilk kez emek/çalışma ile doğnıdan iliş-
kisi olan, pratik faaliyet ve gerçeklik
gibi kavramlara büyük önem veren ay-
nı zamanda gerçekliğin var olan ifade
biçimleri tarafından da gelişmesi en-
gellenen bir sınıf, burjuvasınıfi, iktida-
ra gelmeye hazırlanıyordu. Bayrağında
reksinımlerine uyma özgürlüğü olarak
gerçekleşti. Aydınlanma teması ile ik-
tidara gelen sınıf. eşitlik özgürlük ve
dayanışma fikri ile toplumda en yüksek
ahlakın temsilcisi olduğunu iddia eden
sınıf, insanın en temel faaliyeti olan
emek/çalışma ile ahlak, eşitlik, özgür-
lük arasındaki ilişkiyi ısrarla görmez-
den geliyordu.
Belli ki burada yeni bir aydınlanma
hareketine gerek vardı. Gelişme fikri
artık yeni bir anlam kazanmak üzerey-
di. Aydınlanma hareketınin bu tıkan-
ması açılmaya başladığında tarih sah-
nesine de sosyal demokrasinin çıktığı-
nı ve yeni bir sınıfın toplumsal gelişme-
yi üstlendiğini, eşitlik, özgürlük ve da-
yanışma fikrini bayrağına yazarak,
bunlara yeni anlamlarkazandırarak, in-
sanlık adına ahlaki üstünlüğü de yük-
lenme iddiasında olduğunu görüyoruz.
Bu sınıf işçi sınıfıydı.
Aklın eJeftirisininzalepi
Dikey politik kontrole, değişim ve
dolaşımdan ziyade üretilene el koyma-
ya dayanan toplumun temel çimentosu
dogmatık (dine dayalı, yoruma kapalı)
bir devlet ve toplum teorisiydı. Aydın-
lanma hareketi bununla hesaplaşmayâ
önce yüce aklın ifadelerinin (Tann'nın
kelamının) bize yön vermesi gerektiği
•Sosyal demokrasinin
1960'lann sonundan
itibaren giderek
gerilemesi ve 1980'lerde
krize girmesi
madalyonun bir yüzü.
Madalyonun öbür
yüzünde ise 'yeni
sağ'ın, 'ekonomik
liberalizm'in ya da daha
popüler adıyla
Reaganomiks ve
Thatcherizm'in
yükselişi var. Bu
yükseliş sırasında, adeta
tarihin tekerleği geri
dönmeye başladı.
müşveherkesin nefretiniçeken bir top-
lumun ve sınıflar ittifakının (kilise ve sa-
rav)"; Üçüncü eleştiri ise ahlaksal bir
eleştinydi. \
Ne kilise, ne de kral kendi verdıkle-
ri vaazlara uyuyorlardı, kendi "kutsal"
yasalannı kendileri ıhlâl ediyorlardı.
Bu ahlak ve yasalar demek kı geçerli
değildi \e de bu sınıflar iddia ertiklen
gibi ahlaki üstünlüğü temsil etmiyorlar-
dı.
tnsanın 'ilk günahın ürünü olduğu'
bu yüzden de eksik (ımparfait-defectu-
eux) olduğu ve aklının ermeyeceği id-
diasına karşı ise verilen cevap insanın
bu eksikliklerinin doğuştan değil, top-
lumsalolduğu, vani kötülüklerin kayna-
ğının toplum olduğu şeklindeydi (örne-
ğin, bkz:Rousseau). Oyleyse bu toplum
bilınçli bırşekılde(akıl yoluıle)değiş-
tirilerek insanın kötülükleri ortadan
kaldınlabilirdi.
Tüm bu eleştirileri toplayan ve siste-
matik hale getirecek olan ise metafizik
Ulüzyonlanneleştirisiydi. Bueleştinye
göre insanın elde ettıği bilgiler duyum-
lannadayanır. Duyumlann ötesinde bir
şey var mı, yok mu (yani Tann var mı
yok mu?) sorusu metafizikle ilgili bir
sorudur ve cevabı yoktur ve bununla
uğraşmamak gerekir(Kant). Duyumla-
nmızın bize verdiği bilgiler ve deney ile
bunlann doğrulanması, gerçekliği bize
vermeye yeterlidir (Compte). Dünyayı
nndan bin. belkı de politik an-
lamda en önemli iddiasıydı. Ka-
"pitatisr topluıııuıı içinde. eşirttk
özgürlük ve kardeşlık fıkırleri-
ne. ahenkli toplum iddiasına uy-
mayan olaylar(krizler) gelişme-
ye ve birtaraftan zengınlikler ve
satılamayan mallarbirikirken dı-
ğer tarafta fakirliklerin, tüketım
gereksinimi olan insanlann bi-
rikmesi artık gözlerden saklana-
maz hale gelince, aklın neşteri-
ni kullanmaya kalkan düşünürle-
ri tatsız bir sürpriz bekliyordu.
Toplum sadece akla u>gun ol-
mak ilkesine göre değişmiyor-
du, gelişmiyordu.
Eşitlik. özgürlük ve dayanış-
mayı bayrağına yazan toplum.
buna ınanan yoksul kesimlerin
büyük çoğunluğunun demokra-
si v e eşitlik ısteğini dehşetle kar-
şı ladı. Demokrasinin elde edil-
mesi çabası verini demokrasi is-
tevenlerin nasıl kontrol edilebi-
leceği sorununa bıraktı (Bkz: A.
Tocqueville'ın yazılan). August
Comte işçi sınıfın gelışmesinın ve bu-
nun topluma entegrasyonunun 'modern
zamanlann en önemli sorunu' olduğu-
nu düşünecek, Chartist harekete sem-
pati duyan J.S. Mills dahi vürütmenin
işçilerin eline geçmesı fıknnden dehşe-
te kapılacaktı. Yeni bir sınıf, eşitlik öz-
gürlük ve dayanışma sloganlannı bay-
raklanna yazarak toplumda ahlaki üs-
tünlük kurmaya başlıyordu.
Kısacası, 'Aydınlanma hareketi' top-
lumdaki hegemonık konumlann, sınıf
çıkarlannın, yerleşik kurumlann ve ah-
lakın sınırlanna dayanmış ve bunlan
aşamamıştı. Bu noktada yeni bir sınıf,
işçi sınıfının eşitlik-özgüıiük isteği ileye-
ni bir aydınlanma çabası (gerçeği anla-
ma ve değiştirme) birleşiyor ve sosyal
demokrasi hareketi ortaya çıkıyordu.
(1) İlginçtır, aydınlanma geleneğinin
en son eleştinsi. postmodernistperspek-
tifin, en önemli bileşeni dilteorisi'dir. Bu
dilteorisi. sembol (dil) ile ifade edilen (dış
dünya) arasındaki ilişkiyi reddeder. An-
lamı, dış dünya ile olan ilişkide degilsem-
bollerin kendiaralanndaki ilişkilerdegn-
riir (ll n 'ya pa d 'hors text- metnin dışın-
da bir şey voktur). Bu inancın 'Önce ke-
lam vardı' deyişine ne kadaryakın oldıt-
ğuna da dikkat etmekte yarar var.
Yarın: Sosyal demokrasinin
doğuşu
POLITIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Söylev'e Göre Savaş...
Postadan kocaman bir paket çıktı. Böylesi paketler her
zaman çıkar. Tam, açalım bakalım derken, arkadaşlar,
"Aman dikkat!" dediler. "Güvenlik amirine gösterelim,
güvenlik amiri gördü mü?"
"Görmedi."
Güvenlik amiri geldi, çakısını çıkardı, biroradan, bir bu-
radan vurdu, paket yırtıldı, korku bitti.
Bir zamanlar, bombalı posta paketleri dönemini yaşa-
madık mı? Postadan bir paket çıktı mı, ardından da bom-
ba korkusu gelirdi. Bu paketler sağdan olsun, soldan ol-
sun nice canlara kıymışlardı.
Pakete baktık.
Ankara'dan "Kurtuluş Yayınlan"ndan geliyordu. Kadim
dostum Baki Kurtuluş göndermişti. Baki'yle elli yıh aş-
kın dosttuk. Hiçbir dış katkıya gerek kalmadan "Kurtuluş
Yayınlan"r\\ kurmuştu. Basımcıhğa kendi giicüyle birçok
yenilikler getirmişti. içinden mektubu çıktı:
"... Üç yeni yayınımı gönderiyorum. Bunlardan 'Tarih-
sel Olaylarla Söylev' yeni basımını yaptığım bir kitap...
Kurtuluş Büyük Atlas, birkaç yıldır çalışmalannı sürdür-
düğüm ve basırnı yeni biten bir atlas... Bu atlasın özelli-
ği, bütünüyle Türkiye'de yapılmış olması. Yenı haritala-
nn çizimi, adlann dizimi ve yerleştirilmesi, renk aynmla-
n, basımı benim imkanlanmla yapıldı. 'Kartpostal Kitabı'
genel başlığı altında sunduğum altı kitap da yeni bir di-
zi..."
Atatürk Haftası içindeyiz. Herkes buna bir katkıda bu-
iunurken Baki Kurtuluş da Söylev'ı (Nutuk) yeni bir yön-
temle ele almış. Atatürk'ü 19 Mayıs 1919'dan başlaya-
rak bir öykünün içine sokmuş. Burada hem tarihçi konu-
şuyor, Söylev'in diliyle hem Atatürk konuşuyor. "19 Ma-
yıs 1919yılında Samsun'a çıktım." Atatürk, arkadaşlarıy-
la (misyonuyla) Samsun'a çıkar. Nutuk'unda, Atatürk'ün
de dramı başlar. Bir böbrek ağnsından ötürü Havsa'da ka-
lır. Örgütlenmeye burada başlar. Erzurum'da Karabekir
Paşa'yı. Ankara'da AN Fuat Paşa'y' arar. Örgüt bu pa-
şalarla kurulacaktır. "Gizli konuk"tan söz edilir. "Gizli ko-
nuk", Rauf Bey'dir. Amasya Genelgesi, bu toplantıda ha-
zırlanır.
Istanbul, Amasya Genelgesi'nden kuşkuya düşer, ama
bu kuşku sırasında Sıvas, Erzurum ulusal kongrelerinın
temellerı atılır. içişleri Bakanı Ali Kemal'in kokuyu alma-
sı bu sıraya rastlar. Baş edemeyeceklerini anlayınca Is-
tanbul'a geri çağırırlar.
Nutuk, her şeyin ipucunu veriyor.
Bir ayaklanmalar dönemi vardır ki, birbirini izler: Afyon,
Konya, Yozgat... Yenihan, Boğazlıyan... Suphi Paşa'y'a
aralarında şöyle bir konuşma geçer:
"Paşam, niçin Halife Ordusu Komutanhğı'nı kabul e*-
tiniz?"
"Size yenilmek için."
"Çok eskiden tanıdığım paşa, çok hazırcevaptı."
Isyanları bastırmadan ötürü Çerkez Ethem ve kardeş-
lerinin yıldızı parlar. En parlak yıldız Ethem'dır. Ankara va-
lisi yüzünden araları açılır. Ethem, kaba ve küstahtır. Bir
isyan bastırmadan dönerken şöyle der:
"Ankara 'ya dönüşümde Meclıs önünde asacağım."
Bu kaba kuvvet karşısında Ismet Paşa, "Ne yapaca-
ğız" diye sorar. Aldığı yanıt akılcıdır:
"Biz harp okulunda okuduk, kurmay subaylanz. Elbet-
te bu bilgilerimiz bir işe yarayacaktır."
Anlaşmazlığı çözümlemek üzere Eskişehir'de buluşu-
lacaktı. İsmet Paşa cephededir, Ethem gelmez. Ötekiler
neyapılacağını bilmezler. Istasyonun karşısındaki kahve-
de sabah kahvaltısı yapılır. Hesap ödeneceği zaman el-
lerini ceplerine atanlar, boş çıkartar. Atatürk, kişisel hesap-
larını tutan Mazhar Müfit'e işaret eder:
"Vali Bey, ödeyiniz."
Ethem'le düşman bir olmaktan çıkar, sayısızlaşır. Bir
Kurtuluş Savaşı cephe komutanının cebi delik, inancı dik-
tir.
Savaş kaç cephede birden, kimlerle olmuştur. Bugün
de o geçmiş günlere benzemıyor mu?
BULMACA
4
8
SOLDAN SAĞA:
1/ Iri muşmula. 2/ Bir ışı 1
yenne getirme... Yelkenli
gemiigrcte uzerTne dort 2
köşe yelken açmak ve işa- o
4£Ukaldınnak için diriğe
yatay olarak bağlanan
gönder. 3/ Aşk... Çin. Vi-
etnam. Malezya'da >eti-
şen ve lifleri dokumacı-
hkta kullanılan değerli
bir bitki. 4/ ABD'nin bir
eyaleli. 5/ Yapmacıkh
davranış... Bir nota...
Helyum elementinin sim-
gesi. 6/ Telli bahkçıl... Akım şidde-
Ti birimi kiloamperin simgesı. 7/
Dilin anlatım doğallığı, kolay
okunma ve anlaşılma özelliği. 8/
Müzikte "yapıt" anlarrunda kulla-
nılan "opus" sözcüğünün kısa \a-
zılışı... Gölgede kalan van... Bir
nota. 9/ Kumarda ortaya sürülen
para... Şua.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ İçkili kahve, küçük lokanta...
Kemiklerin >uvarlak ucu. 2/ Zey-
bek... Afrika'da yaşayan. bacaklan beyaz çizgili bir ha\"van. 3/
Aptal, sersem. budala. 4/ Vilayet... Arap harflerinın en çok kul-
lanılan el yazısı biçimi. 5/ Sahip... Bağışlama... Bakınn simgesi.
6/ Hidrojen ve karbondan oluşan. bitüm adı da \erilen doğal
bileşiklerin ortak adı. 7/ Asya'da bir ülke... Bir renk. 8/ Erzirv
can'ın bir ilçesi... Hararet. 9/ Nikelin simgesi... Atın bir tür hızlı
yürüvüşü.
T.C.
TERME ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1992 328
Davacı Hazine-i Malive vekili tarafından davalılar Türkıye
Halk Bankası ve Mustafa Beder ale>hıne alacağa itiraz davasında
davalı Mustafa Beder'in tüm aramalara vearaştırmalara rağmen ad-
resi bilinmedığınden bahısle tebliğ edılememiş ve ılan sureti ile gerekli
teblıgat vapılmıştır. Bu nedenle karann davalı Mustafa Beder'e ilan
yolu ile > apılmasma karar verilmiş olduğundan iş bu ilarun neşir tari-
hinden itibaren 15 gün ıçersinde davalı Mustafa Beder'in bahse konu
mahkeme karannı temyız edebileceği, aksi takdirde karann kesinleş-
miş sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur.
Basın: 52596
ILAN
SEYDİŞEHİR ASLİYE HUKUK (İŞ)
MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
Sa>ı: 1993 297
Davacı SSK Genel Müdürlüğü vekilince Şükrü Özcan vs. aley-
hıne açılan rücuen tazrrunat davasının yapılan yargılaması sırasında;
Tüm araştırmalara rağmen adresi saptanamayan davalı Şükrü
Özcan'a dava dilekçesinin ilan yolu ile yapılmasına karar verilmiş
olup: adı geçen davalı Şükrü Özcan'ın, duruşma günü olan 16.12.
1994 günü saat 9"da mahkememİEde hazır olması. veya kendisını bir
vekil ile temsil ettırmesi. aksi takdirde yargılamanın yokluğunda gö-
rülüp karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur.
Basm: 52580