01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 KASIM 1994 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Başbakan'a açık mektup Toplum.umu.zda gruplaşmalar, hizipleşmeler olmakta, düriistlük, degeriai yitirmiş gözükmekte ve demokratik davranmaya özen gösterme endişesi, yerini açıkgözlülüğe bırakmaktadır, Prof. Dr. ŞARMAN GENÇAY İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü onlann bilgi ve deneyimlerinden yarar- lanılması kaçınılmazdır. Genelde dev- letin bılimle. dolayısı ıle üniversiteler- le ilişkisi, bildiğiniz gibi, gereklidir ve önemlidir. Sağlıklılığın ölçüsû de ülke bilim toplumunun, yüksek bilimsel ni- telik ve uzmanlık değerleriyle devlet ve hükümete, gerektiği anda doğru, gün- cel ve geçerli bilgileri sağlaması ve olaylara ileri görüşlülükleriyle yorum- lar getirmeleri, ülke yaranna isabetli kararlara yardımcı olmalandır. Ancak, bizim toplumumuzda nitelik düşüklüğü, etik yitirilmesi, bilimse) yönden evrensel düzeydeki geri kalışı- mız da bir gerçektir ve uzun zamandır üzerinde konuşulan ve yazılan bir ko- nudur. Bu konuda azımsanamayacak, kanımca da haklı bir kötümserlik mev- cuttur. Neyazıktırki, bir yerlere gelme- nin ölçütü, bilimsel değerya da uzman- lık düzeyi degildir. Yukanda sözünü et- tiğim gruplaşmalar ve ele geçirme gay- retleri, bu toplumda da olmaktadir. Ka- bıliyetinin tavanına kafasını küt küt vu- rup aşağıya düşmesi. en azından oldu- ğu yerde kalması gereken kişilerin, ro- ket hızı ile üst katlara tırmanabildiği bir ortam oluşmuştur. Ankara'dan ilgili yerlere gelen danış- man ve uzman istemleri, zaman zaman oralan ele geçirmiş kişilerce sonuçlan- dınlmakta ve uzmanlık düzeyi yetersiz ya da yaşamında doğru dürüst tek ça- lışma yapmadan akademik unvan almış kişiler. devlet ve hükümet yetkilileri- S ayın Başbakanım, ülkemiz- de zaman zaman pek çogu- muzu üzen bazı olumsuz- luklann nedenı, kanımca demokrasinin tam anlamı ıle yaşam biçimi olamamış, başka bir deyişle. demokrası kültürü- nün yetennce gelışmemiş. dolayısıyla kamuoyunun gerekli şeffaflığı sağlaya- cak zorlamayı yapacak güce erişeme- miş olmasından kaynaklanmaktadır. Toplumumuzda gruplaşmalar. hizipleş- meler olmakta, düriistlük. değerini yi- tirmiş gözükmekte \e demokratik dav- ranmaya özen gösterme endişesi. yeri- ni açıkgözlülüğe bırakmaktadır. Böyle bir ortamda, davranjşlar yasalara uy- gun da olsa ahlaka uygun olma ya da iyi niyetli olma endişes.ini taşımayabi- lirler. Gruplaşarak birtakım işlere ve yerlere el koymalar. adam kayırmalar vahim boyutlara ulaşabilir. Nitekım, son günlerde toplumumuzu rahatsız eden ve maddi menfaat sağlamak için yapılan usulsüzlük şıkayetlerinin üze- rine gideceginiz, bunlara göz yumma- yacağınız konusunda sözler vermekte- siniz. Ben, dikkatınizi bilim toplumumuza çekmek istiyorum Bilim ve teknoloji- nin öneminin yadsınarnayacağı günü- müzde, de\let dairelerinin ve hükümet üyelerinin çeşitli uzmanlarlaçalışmaya gereksinmesi olmaktadır. Bu nedenle güvenilir ve değennı ıspatlamış danış- manlar topluluğunun oluşturulması ve nin bılimle temasını sağlamakla göre\ - li kılınabilmektedirler. Bilim ve tekno- lojinin ülke yaşamında böylesine önemli olduğu günümüzde takdir eder- siniz ki bu durum çok endişe \ericidir. Yakın bir zamanda Atom Enerjisi Komisyonu'nun yeni üyelerinı sapta- dınız. llgilı yasa maddesinde, komıs- yon (2690 sayılı yasanın 6 (a) madde- si) "Milli Savunma, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanliklarından bi- rer ii>e ile nükJeer alanda eğitirn. öğre- tiıtı ve araştırma \apan dört öğretim üyesinden oJuşur" ifadesi yer almakta ve bu kişilerin başbakan tarafından se- çilerek görevlendirileceği belirtılmek- tedir. Anlaşılan, nükleer enerji uzman- lık dalınız olmadığından. gü\enilir il- gililerden görüş almak gereğini duy- muşsunuzdur. Bu kişi ya da kişiler, si- ze nükleer enerji konusunda en yetkilı adlan ıletmekle görevlıdırler. Bu göre- vi, güvendiklen adlan sıze bildirmek- le yenne getırebılır ya da bu kişılerı saptamak içın seçtıkleri biryöntemi uy- gulayabilirler. Herhalde yapılmaması gereken; bir entrika çev ırerek eş. dost. arkadaş adını size sunmaktır. Bu, sade- ce birtakım kişilerin hakkını yemekten ve görevi kötüye kullanmaktan öte. sı- ze karşı da saygısızca bir aldatmaca olur kanısındayım. Şimdi size. Atom Enerji Komisyonu üyelerini saptamanızda yardımcı ola- cak adaylann seçimi ıçin, ılgililerin ts- tanbul Teknik Ünıversitesi"ne gönder- miş olduğu yazıda yeralan ıfadeyı bil- dirmek istiyorum. Yukanda sözü edilen ilgili yasa maddesı. yazılmış ve altına da aynen şu tümce eklenmıştır: "Bu nedenle, kurumumu/da görev- lendirilecek olan komisyon üveliği için üniversiteniz temsilcisi iki uineticinin kısa özgeçmişleri Ue birlikte başkanlığı- mıza gönderilmesini saygı ile arzede- rim." (Türkive Atom Enerjısı Kuru- mu'nun kopyasını 24.10.1994 tarihin- de elde ettiğım ve 26.9 1994 tarihinde rektörlüğümüze ulaşmış olan 3289 sa- yılı yazısı.) Ne var ki, yasa. nükleer alanda eği- tim. öğretim ve araştırma vapan öğre- tim üyesi sözünü ederken. temsilcılerin vönetıcı olması gerektığını vurgulayan hayret verici kısıtlama nereden çıkmış- tır? Durum açıktır: Rektörlüğümüze gelen bu yazının Nükleer Enerji Enstı- tüsü'ne ha\ale edıleceğı bılınmektedır. Yazıdakı yönetki kısıtlaması nedeniyle on iki öğretim üvesının bulunduğu ens- tıtümüzde. vönetim kurulu, enstıtü mü- dürü ve bir yardımcısını seçecek, doğal olarak müdür, daha üst yönetıci oldu- ğundan, üni\ersıtemiz temsilcisi olarak sıze tavsiye edilecektir. Böylece, sıze Ankara'da Atom Enerji Komisyonu üveleri seçimi konusunda yardımcı olan ılgılinın ıstedıği kışi göreve atan- mış olacaktır. Yönetici sözünün eklen- mesindeki kötü nıyet budur. Sayın Başbakanım, size güvenilirol- ması gereken bu kişiler. hepimizi körya da bizleri çok saf mı sanmaktadırlar? Örneğini verdiğım vazı. herhalde bir başbakana danışmanlık sağlama konu- sunda yazılmış \e o başbakanın ülke- sindeki öğretim üjelenni budala yeri- ne koyabilen eşi görülmemiş bir yazı- dır. Aslında bu gibi kişiler zaten ku\- vetlidirler \e davanışma içerisindedir- ler, böylesine bir entnkaya gerek kal- madan da ıstedıklerini seçtirebilirler. Anlaşılan. zaman zaman bu tür hatalar- la yüzlerindekı maskeyı düşürmekte- dırler. Eğer, gerçekten değerli kişilerin seçılmesıni sağlamak üzereufak \e ma- sum bıroyun yaptıklannı söylerlerse. o zaman bizım bu konuda söyleyeceği- mızçok şey olacaktır. Zaten. bu tür oyunlann sonuçlarını bizler gayet i>ı görmekteyiz. Sıze de bir örnekle açıklayayım: Ülkemiz ve Çın, nükleer konulara aynı zamanda, 1957 \ ılında el atmışlardır. Bugün ara- mızdaki fark korkunçtur. Bu farkın ta- mamı. emın olunuz bızlerin yetersizlı- ğinden değil, fakat entrikalar çevirmek- te usta olanlanmızın yüksek yeteneği ve meydanı boş bulmalanndan ilen gel- mektedir. Nükleer konular ise enerji üretımın- den tarıma kadar çok çeşıtlı alanlarda uygulaması olup evrensel düzeyde ya- pılan bilimsel çalışmalar içerisinde önemli bir orana sahiptırler. Aynca, ül- kemizde bu tür olaylar sadece nükleer konular gibi, görecelı olarak önemını belki de fazla bulmadığınız konuların alanlan ıle sınırlı olmayıp yaygındır. Kişılerde, kendılerine verilen görevle- ri sankı bir padışah bağışıymış gibi. sa- dece kendı yararları ıçin kullanmak meylı egemen olmaya başlamıştır. Gö- re\ lılerin ülke \e toplum yarannı gözet- me erdemine sahip kişiler olması zo- runludur. Durumu, olaym bizleri rencide eden boyutu nedenı ıle olduğu kadar. Türki- ye'nın nükleer enerji üretımını benım- sediğı bu günlerde. nükleer enerjiyi bu sütunlarda savunmuş bir kımse olarak da dıkkatinıze sunmak ıstedım. Görül- düğü gıbı. toplumsal sorunumuz sade- ce kırli ellerin temizlenmesi degildir Konuşmalannızda sık sık sözünü etti- ğiniz: saygın Türkıye içın, onu bu he- defe taşımakta çok önemli katkılannı bekledığımız nıtelikli elemanlann. sağ- lam değer yargılarına sahıp olmaları sorunumuz da vardır. Durumu saygılanmla bılgılerinize sunanm. ARADABIR Prof. BAHRİ SAVCI Mustafa Kemal Ekseninde Bugünkü somutluklar karşısında, 'cumhuriyetım'izin, insana ferahlık vermeyecek bir durumda olduğu, kuşku- suz... Ama, yine de, bir tarıhsel süreç var ki, onun içinde, cumhuriyet, derinden akan bir gelişim çizgisi izlemekte- dir. Bunu anlamak için, Osmanlfnın, neden ve hangi bo- yutlarda çöktüğünü bilmek gerekir. Osmanlı için bugün, çok kötü tanımlamalarda bulunu- labilir, ama bir değişmez nitelik olarak şu değerlendirme Osmanlı'nın aktifindeki yerini korur: Osmanlı, kendine özgü bir örgütlenme ekseni üzerinde, çağın uygarlık ve teknolojisinin ön saflarında yer alan bir özgün düzeyin sa- hibidir. Yoksa "bir aşiretten bir devlet" çıkmazdı. Ne var ki; sonunda çöktü! v Neden? Kendini yenileyen dünyaya uzak ve ters düş- tüğü için., Batı'daki sosyal katmanlaralanındaki gelişim- den ırak düştüğü için, aydınlık çağının ışıklarını alamadı- ğı ve bunu, toplumun ruhuna sindiremediği için... Evet, Osmanlı, toprak düzenini yenileşen dünyadaki üslup ve düzeye ulaştıramadı! Feodal yapı örgüsü için- de kaldı. Kentleşmeyi, onun burjuva katmanını geliştire- medi; burjuvanın, ticaret yollarına egemen olmak çaba- larına yabancı kaldı. Osmanlı, bundan dolayı, tarihinde görülen ve çağına göre başarıh da olan; fakat Doğu'nun semavi değerleriy- le Batılılığın müspet değerleri arasında bir kırma halinde kalıp, tümsel bir bütünlük kazanamamış olan Osmanlı ıs- lahatlarına karşın, Birinci Dünya Savaşı sonunda çök- müştür. Çöküş, kesindir, salttır, tamamdır ve ülke, ya- bancı devletlerin nüfuz bölgelerl olarak par: (Tuhaftır, bugün de "Siz, büyük devletlerin manyetiğin- de ve ketiâtesktdfftsefyapfvefufKfnuzufFSsfijpfan de yaşayınız" diyen dostlarımız vardır. Dahası, bugün bile "Türkiye, kırsal toplum ve tarım te- melinde bir ekonomi ülkesi olarak kalmalıdır"<i'\yer\ müt- tefiklerimiz vardır. Türkiye ekonomisini, Amerikacı yön- temlere bağlamak isteyen prensler yönetimi uygulama- sını isteyenler vardır. işte çöküş, siyasal-ekonomik-maddesel-düşünsel-kül- türel yaşamımızın bütün evrelerini kapsayan bir boyut içinde olmuştur. Mustafa Kemal zihniyeti, kurtuluşu, Osmanlıyı canlan- dırmada değil, yeni-çağdaş (asri) bir Türkiye kurmada görmüştür: Osmanlı'nın, ihya edilmezlik içinde çöküşü, tarihin verisidir. Onu, bu küçültülmüşlüğü, özellikle, bu ar- kaikleşmişliği içinde yaşatmak olanaksızdır. Bu, ınmağı tersine akıtmaktır. Bu bilimsel saptamaya göre kurtuluş, Osmanlı'yı çö- kerten öğelerin arıtlandığı bir Türkiye, bir Türk ulusu ya- ratmakta idi. (Mustafa Kemal'in, Osmanlı'yı ihya için Vah- dettin'in ilhamı ve buyruğu ile Anadolu'yageçtiği masa- lının yersizliği ne kadar açık, değil mi?) Bunun için, yapılması gerekenleri, önceden bir bir sap- tamak ve bilmek, ilkelere bağlamak, vicdanda bir giz (sır) olarak saklamak, yeri ve zamanı gelince de, ussal-bilim- sel bir algının buyurduğu içerikleri ve dozlanyla eyleme geçmekten başka bir yol yoktu. Mustafa Kemal ve onun ebedi cumhuriyeti 71 yıldır bu yolu izliyor. Yarınlar da, bu yolda bulunmaktadır: Sürekli devrim-evrim-gelişim yoludur, bu... Usla ve bilimle aydın- lanma yoludur, bu... Asri bir "heyeti içtimaiye" olmanın yoludur bu... İşte, 1919 ve ötesinde başlayan bu aydınlanmanın ışı- ğında ve şimdiki ortamda boy atacak sosyo-politik ya- şamı, insan hakları-çoğulcu birörgü içinde siyasal katıl- ma-sorumluluk yüklenme-ekonomik yaran tabana yay- ma-herkesin de, kendi yetenek ve sosyo küitürel özel- liklerine göre içinde bulunduğu "farklılığrn; koruma ve geliştirme ekseni üzerine dayatmak... Bunlar, maddesel-moral-arkaiklikten uzakgeleneksel- entelektüel, yani her yönden bağımsız ve ancak bilimin kılavuzluğunda bir sistem oluştururlar. Bu, demokrasinin ta kendisidir. 71 yılın ve ötesinin de kılavuzu ve aydınlatıcısıdır. OKURLARDAN Kaldınmlara bırakılan otomobiller S izhiçcadde ortasında faaliyet gösterenbirmağaza gördünüzmü? Arabalanngeçtiğı bir bulvarda duran çöp bidonlan gördünüz mü? Böyle durumlara miisaade edildiğini gördünüz mü? Peki, siz hiç kaldınmda duran bir otomobil gördünüz mü? Umut ediyorum bu otomobiller bir gün o kaldınmlardan kaldınlacaktır. Nasılcaddeninortasınabirev vapamazsanız. kaydırak koyup çocuk bahçesi >apamazsanız. kaldınma da otomobil koyamazsınız. Kaldınmlara otomobil kovarak yavalann hakkını çığnevenlere yetkilı makamlar izin vermeyecekler. Yavalarda bunu >etkili makamlara verilecekbirtelefon numarasına bildirerek otomobilleri oraya bırakanlara para cezası kesilmesini sağlav acaklar ve bu süreç çok otomatik ışleyecek. RamizGiray Ankara BUGUN 21.30 PENCERE Niyaz ile Piyaz... Eskiden Anadolu'da iyi bir insanı belirtmek için en et- kili söz neydi?.. Üç dört sözcük yeterdi: - Namazında niyazında bir adam... Yalnız 'adam'mı?..Kadındavardı kikendisinidinedi- yanete adamış, bu dünyanın aldatıcı yaşamını dışlamış, kanatsız meleğe dönüşmüş, başına örttüğü tülbentin beyazlığında günlük yoğurdu süzsen, ekşimez!.. Namaz kılacakları zaman evde bir telaş başlardı: - Kız seccadeyi koştur... - Çocuklar gurültü etmeyin... Neo?.. Büyük Hanım ya da bey namaz kılacak diye ev mescit havasına bürünürdü. • Nerde o eski namazlar?.. Önce ezan sandık ezanına benzedi, sonra namaz se- çim namazına dönüştü; politikacı oy avcılığına çıkarken dindar kesiliyordu, Müslümanlık gösteriş dini miydi?.. "Ibadetde mahfi, kabahatde"diyen atalarımızın zama- nında çok partili rejim geçerli olmadığından kimse Müs- lümanlığını siyasete peşkeş çekmeyi düşünmezdi. Anadolu'da "namazında niyazında adam", yerini, Erba- kan tipinde açıkgöz politikacıya bırakıyordu; din iman, Islam Müslüman 2000e yaklaşan Türkiye'de gırtlağına dek politikaya batırıldı; "patlıcansız bir bardak su" gibi politikasız Müslümanlık mumla aranmaya başlandı; va- az, nutuk; namaz, eylem; niyaz, piyaz olmuştu... Ve sonunda Tans Hanım da politıka nedeniyle namaz kılmazmı!.. • Medya, Tans Hanım'ın namazını alladı pulladı, ka- muoyuna postaladı; aklı başında kişiler dudak büktüler, azımsadılar, acıdılar, hayıflandılar: - Ne hallere düştükL. Kimileri de etkilenmişlerdir; Tans Hanım öteden beri işini biliyor; kürsüyeçıkınca haykırıyor: "Bir elimde Kuran.. Öteki elimde bayrak.. Kulağımdaezan.." Maşallahı var Tans Hanım'ın, on parmağında on mari- fet "Çamaşıryıkarım, Bez dokurum, Şarkı daokurum..." Kuran, ezan, bayrak, namaz niyaz, ABD'de villa milla, otel motel, şirket mırket, Türkiye'de kaynağı kuşkulu servet... Sonra kaçınlıp ödenmeyen vergiler, karışık mal hesabıyla bir eli Kara Murat'ta, öteki eli Başbuğ Tür- keş'te dini bütün Müslüman havasıyla namaz niyaz.. Vallahi pes!. MArkası 6. Sayfada BU SPOR PROGRAMINDA, GORMEDIKLERINIZI GORECEK, DUYMADIKLARINIZI DUYACAKSINIZ. İLAN T.C. ESKİŞEHÎR ASLtYE 4. HUKUK MAHKEMESİ EsasNo.1994 138 KararNo: 1994 711 Davacı Neziha Öztuna tarafından davalı Halit Öztuna aleyhine açılan tedbir nafakası davasının yargılaması sonunda; Davanın kısmen kabulü ile 14.2.1994 tarihınden ıü'baren aylık 1. 200.000.-TL. tedbir nafakasının her ay davalıdan alınarak davacıya verilmesine. fazlaya ılişkin istemin reddine, 590 000.-TL. yargı giden- nın davalıdan abnarak davacıya verilmesine ve 56.400 -TL. artık har- cın davabdan aJınmasına karar verilmıştir. İlan olunur. Basın: 52485 ŞANSALBUYÜKA FERR\N TEZCAN CAN TANRIYAR i _ • OĞL'Z TONGMR AKIN SEL ORR\N ŞENGURBUZ AYBAHS HÜNALP GL"NTEKIN ONAY TELEVOLE'de, her pazartesi, maçlar, soyunma odalan, tribünler, sporcular, taraftarlar, özel röportajlarla ve özel görüntülerle ekranlarınıza geliyor. Kanal D Spor Servisi, TELEVOLE'de de en farklıyı, en çarpıcıyı, en ilginci yakalıyor. K A N A KANAL D R U
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle