27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 KASIM 1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 10 sanatçı, 1960'lardan günümüze dek Alman fotoğrafmı betimliyor MEHMETBAYHAN tstanbul'da tüm ışıklann sön- Jüğü bulutsuz bir gece yakalaya- bilirseniz (belki büyük deprem- den sonra!), yukanlarda (belkide aşagılarda) ne kadar çok yıldız olduguna şaşarak öylece kalaka- lırsmız. Sonra (şairi saygı ile ana- rak) toprağa oturur ve sırtınızı yaslaısımz. Bugüne kadar nasıl olup da fark edemediğinize ve yeryüzünün küçükJüklerine takı- lıp kalmış olmanıza yanarak ışın demeti içinde bir parçacık olup o genişlik içine savrulmayı dûşler- siniz. Bu duygulan çağnştıran iki dev gökyûzü fotoğrafı karşılıyor sergide. Sonra gene büyük bo- yutlarda yeryüzü küçüklükleri ile sürüyor. Masalara oturmuş in- sanlar. izleyenlere yer gösterir gi- bidir. Eşya yüklü gurbetçi işçi arabalannda size de yer vardır. Büyük yapılann geniş mekanla- nnda ufacık kalmış ınsanlann arasından geçip gitmek için dav- ranabilirsiniz. Evlerinin bahçe- sinde toplanmış bir aile sizi kar- şılamaktadır. Daha sonra olağan boyuta iner fotoğraflar: Endüst- ri ve madencilik dünyasının iş- levlerine uygun olarak biçimlen- miş yapılan, mimarsız mimarlık ürünleri, soğutma ve havalandır- ma kuleleri, su ve gaz depolan, sılolar, kentsel mekanlarda nes- neler ve evler, bahçeler ve tarla- lardan aynntılar. Fotoğraf önemli bir gıalzemedir Farklı yapılann iç mekanlan- nın biçimlenişindeki sıradanlık ve benzeşirlik. Kültürel ve eko- nomik tarihin kendiliğınden oluşmuş yapısal bicimleri. Ister ruhunuzu da alıp götüren o uzak- lıklardan insanın gelişimini ve zayıflıklannı yansıtan yeryüzü aynntılanna dönmeye çabalayın. ister yeryüzündeki bıkkınlığınız- dan kurtulup o uzakhklara doğ- ru ışınlanmaya hazırlanın Alman Kültür Merkezi'nin hazırladığı ve 1850'den bu yana Alman fotoğrafmı yansıtan 12 UzakhLive Yakmbl Fotoğraf: ANDREAS GURSKY parçalık dizinin bir halkası olan sergi. Yıldız Teknik Üni\'ersite- si Sanat Merkezi'nde izlenmek- te. Bcrnd (1931) ve Hilla Bec- her'in(1934) 1960sonrasındaki çalışmalan, benzer anlayışı sür- düren sekiz öğrencisinin fotoğ- raflan ile bütünlenmekte. Bec- her'ler, birzaman diliminin ürü- nü olan ve işlevleri kestiri lebilen yapılan bilinçli olarak görüntü- lemişter. Sanattan kopmayan belgesel araştırmada fotoğraf önemli bir malzemedir. Biçim- lerin belgelenerek bir dizge oluş- turulması, karşılaştırmayt ola- naklı kılar. Bu fotograflar mi- marlık. işleve bağlı kendiliğin- den biçimleniş ve kültür-endüst- ri tarihi açısından zengin içerik ile yüklüdür. Amaç, yapılan ko- rumak değil, özelliklerini vurgu- lamaktır ki, artık kullanılmayan ve hızla yok olan bu yapılar için bir zamanlar işlevleri ve bicim- leri ile öncü idiler. 1920'lerden başlayarak yeni akımlan yaratan ünlü mimarlann da ilgisini çek- mişlerdi. Estetiklerini, herhangi bir mimarlık yorumu ve estetik endişesi olmadan biçimlendiril- miş olmalan verir. Işlevsel ge- reklilik, malzeme olanaklan ve iklim koşullan, biçimi kendili- ğinden gelıştirir. Böylece oluşan bıçım. ışlevın karşılanması ve es- tetik açısından doğrudur. Bu an- layış, yeni düşüncelerin ve mi- marlık akımlarının kaynağını oluşturur. Becherler, 1976'da Düssel- dorf Sanat Akademisi 'nde görev alırlar. Orada öğrencileri, onlar- dan esinlenerek yaptiklan çalış- malarla benzeranlayışı sürdürür- ler. Ögrencilerine, konulannı bir düşünce yapısı içinde ısrarla iz- lemelerini, insanın geliştirdiği fi- ziki bıçimlenmenin kültür tarihi boyutunu ve ilgilerini çekecek konuyu kendilerinin arayıp bul- ması gerektiğini aktanrlar. Sergi- de ürünleri olan diğer sekiz fo- toğrafçı; Candida Höfer, Axel Hütte, Thomaz Struth, Andreas Gursky, Petra VVunderüch, Tho- mas RufT, Simone Nievveg, Jörg Sasse, belirgin bir önerme getir- meden toplumsal gerçeklerle il- gilenirler ve çok boyutlu araştır- malar için fotografik belgeler derlerler. Belgesel yaklaşımda fotoğra- fın vazgeçilmez olanaklannı vurgulayarak endüstri-ekonomi ve kültürün harmanlandığı geli- şime ve sadece geçmişe değil, geleceğe karşı da sorumluluk ta- şıyarak becerilerini düşünceleri ile bütünleştirirler. Benzer anla- > ışı 1900 öncesi ve sonrası Eu- gene Atget'nin Paris fotoğrafla- nnda, 1930'larda ABD'de Wd- ker Evans ve 1936'da başlayan Life dergisi çevresindeki fotoğ- rafçılarda. çağdaşlardan Lee Fri- edlander ve diğerlerinde görü- rüz. Osmanlı döneminde her şe- yi bilmek amacı ile 2. Abdülha- mid'in cektirdiği fotograflar (bü- tün resmi yapılar, fabrikalar, köprüler, limanlar, her sınıftan insantbuanlamdaeneskibelge- lerimiz sayılabilir. Cumhuriyet döneminde butür belgesel çalış- ma ne yazık ki hemen hiç yapıl- mamıştır. Yıldız Kenter, 'En çokyardıma layıkgörüldüysek, hiç kimseden özür dileyecek değilim' dedi. 'Başarının değil, paranın peşinden koşuluyor'Kültür Servisi - Kültür Bakanlığf nm özel tiyatrolann projelerine verdiği destek, bu yıl da tartışmalara yol açtı. Bakanlık, ilk kez destek verdiği projeleri açıklamadan, ödeneğin miktannı belirtti. Bunun üzerine Ankara'daki sekız özel tiyatro, önce bakanltğın önüne siyah çelenk koyarak durumu protesto etti. Desteğin 'tstanbul dükalığı'nca paylaşıldığinı savunarak iki günlük açlık grevine başlayan tiyatro temsileılen, Bakan Timurçin Savaş'tan durumlannın yeniden gözden geçirileceği sözünü alınca eylemlerine son verdiler. -Özel tiyatrolann projelerine verilen toplam 16 '.milyar 120 milyon liradan "En çok payı kim ve ' neden aldı" tartışması başladı. Destekİenmesi •;uygun görülen ve 13 milyar 500 milyon lira ^ verilen 44 profesyonel tiyatrodan Kent IÇ^nculan. "Lütfen Kıomla Evknir misiniz?" »ah.ı projeyle en çok miktan (1 milyar) almıştı. Bir gazetede Yıldız Kenter'ın bu paranın tiyatronun birçok açığıni kapatmaya yardımci olacağını belırterek "Depomu/ patlamıştı. Onun tamirini yapbrmakta kuUanabiliriz. Tiyatronun masrafı çok ağır. Bu paranın bize büyük katkısı olacaktır" dedıği savlandı. Bunun üzenne Tiyatro Oyunculan Demegi (TODER) temsilcisi Ahmet Gülhan. yardımın dağıtılmasında projelere bakıldığını belirterek "Eğer tiyatrolara verilen parayi proje kapsamı dışında kullanmaya kalkariarsa geri alınz. Kenter Tiyatrosu, verilen 1 milyan kalorifer kazanı yapmak için kullanacağını açıklamış. Tiyatroya verilen para başka işlere kullanılmaz r diyerek tartışmaya katıldı. Yıldız Kenter de 35 yıldır, 'tiyatrodan kazandıklannı bep tiyatroya harcadıklarTnı \urgulayarak "Kent O\ıınculan,en başanlı topluluk seçildiyse en çok yarduna la\ık göriiklüyse -ki bu da bir ödüldür- bunun için hiç kimseden özür dileyecek değilim" dedi. Yıldız Kenter, zamanın az, işinin çok olduğunu, bu saçmalıklarla uğraşmak istemediğini. ancak sessiz de kalamayacağmı belirtti: " 'Kenterler'in tiyatrosu var. Onlara vardım gerekmez.' Tiyatrocu dosdaruı -hepsi degüse de- çoğunun kanısı bu. Bu tiyatro. anadan babadan kalmadı. De\let yardımıvla da yapılmadı. Olağanüstü bir çabavia yıllarca her gün iki oyun oynayarak. yülarca süren Anadolu turnelerine çıkarak, bir yaşam harcanarak gerçekleştirildL Bugünün çok zor koşullannda. a\nı gay retle ayakta duruyor. 35 yıldır. Tiyatrodan kazandığını hep tiyarrov'a harcayarak. Bürün bunlar göz önüne alındığında. aradaki, üzerinde kıvametler koparılan bu >üz milyon liralık fark aslında komik kalnor. Bu tiyatro İstanbul'un en temi/. en bakımlı, en seyirciye layık tiyatrolarından biri, hatta birincisidir. Bu kalite beda>adan oluşmuNor." Yıldız Kenter, Kent Oyunculan'nın son yıllarda ardı ardına Kültür Bakanlığı'nın 'En fyî Tiyatro Topluluğu ve En İyi Oyuncu" dallannda üç ödülünü aldığını vurgulayarak, arka arkaya alınan ödüllerc karşılık, 'kimsenin gıkı çıkmadıgım' \e kutlamadığını belirterek. "Peşinden koşulan başan değil anlaşılan, yalnızca para" dedi. Kenter, genç bır gazeteci hanımın telefonda sorduklannı yanıtlarken. bir tiyatro binasının ne zorluklarla ayakta tutulabildiğini. geçen yıl Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nun, bu yıl da Atatürk Kültür Merkezi'nin durumunu anlatmasına karşın, ertesi gün hanımın gazetedeki yorumunun "Kenterler'in kazanı patladığı için: 1 mihar" olduğunu söyledı. Medyaya ve medyanın bu hanımına şaşmadığını belirten Kenter, Ahmet Gülhan'ın -eger söylediyse- "Kazan tamir ettirecekse paray ı geri ahnz" demesini 'çok ilginç' olarak degerlendirdi. ;Uluslararası Stockholm Film Fcstivali'nde 30 ülkeden 113 filııı gösleriliyor BUAŞAMADA SÜKRAN KURDAKUL WuslaraP3SiPB\l:1995 Hoşgörü Yih Bu yıl, 6-12 kasım günleri Prag'da toplanan Uluslarara- sı PEN Kongresi'ne, gene! sekreterimiz Suat Karantay'la birlikte ben de katıldım. Önce ögrenebildiğim kadarıyla genel izlenimimi yazmak istiyorum. Tekrann kalıplaşma sınırlanna çok yaklaştığı bir toplan- mabu. Bir delegenin bana Türkçe olarak söylediği gibi, yazar- lann Birleşmiş Milletler Örgütü. Tekrar, kongrelerde alman kimi kararlann yaşama geç- memesinden kaynaklanıyor. Kalıplaşma, özellikle kimi Batı ülkelerini temsil eden de- legelerin politik önyargılarından. Prof. Tank Zafer Tunaya'nın Türkiye'de Siyasal Parti- ler kitabının ilk basımını (1. bas. 1952) eleştirdiğim zaman beni şöyle yanıtladığını hiç unutmuyorum. "Fransız kadını bütün güzelliğini verir. Ama ne kadar güzelse..." Batılı dostlanm alınmasınlar, PEN de öyle... Dilimizde, genellikle başvurduğumuz bir deyim var, bi- lirsiniz. Yasak savmak... Şimdi, Attila llhan'ın bir kitabının adını anmak geliyor içimden. Hangi Batı?.. Ülkemizde çok tartışılan bir konu bu. Silah fabrikatörlerinin etki alanındaki hükümetlerin göz göre göre savaş kışkırtıcılığı yaptığı Batı mı? Emperyal amaçları yeni yöntemlerle sürdürmeyi uygar- lık saymamızı isteyen Batı mı? Biz Türkiyeli edebiyat adamları, nice zamandır aynmın- dayız bunun. Sabahattin Eyuboğlu der ki: "Baudelaire'i çıldırtan Fransız emperyalizmidir." Sanatın, egemen güçlere boyun eğmeyeceğı bir dünya istiyoruz. Hangi düzeyde olursa olsun, sanatçının da. Okurlarım arasında anımsayanlar çıkar sanıyorum. Kruşçef, yanında ilk Sovyet kozmonotu Gagarin, so- yut bir resimle karşılaştığı sergide, beğeni yoksunluğuna kapılıp "Böyle resirnlere, devlet kesesinden birkuruş ver- dirtmem " diye görevini aştığı zaman, Ataç dergisinde şöy- le yazmıştım: "Sanatçt, sanki kendisi kurumlann gücünü taşımıyormuş gibi, kurumlar arasında seçim yapmakzorunda bırakılıyor. Tröstya da devlet. Açıkçası mâli komitelerte partı komite- leri arasmda seçim yapma özgüriüğü. Herşey her tühü tutsaklığa boyun eğmemekle başlar. "(1 Şubat1964). Sermayenin beynimizin sınıriannı zorladığı günümüzde de özgürlüğümüz açısından kendimizi sorgulamamız ge- rektiği bir dünyada yaşamak zorunda olduğumuzu yadsı- yabilir miyiz? Prag Kongresi'nce -UNESCO doğrultusunda- Hoşgörü Yılı olarak ilan edildi 1995. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Ha- vel, hoşgörü ve hoşgörüsüzlük temasını işledi açış konuş- masında. Özellikle ulusal, ırksal, dinsel, toplumsal ve po- litik hoşgörüsüzlük üzerinde durarak Bosna'daki insanlık dışı olaylara degindi. Birçok ülkenin kendilerini tehlikede hissetmedikleri için, Bosna vahşetine uzaktan baktığını belirterek şöyle sordu Havel: "Eğer demokratik dünya, bugün olduğu gibi, ilgisJz ksü~ mayı sürdürûrse durum ne olacak." Havel'in böylesine kan kokan bir dünyanın yazarlanna düşen görev konusundaki önerilerini Suat Karantay ar- kadaşım şöyle çevirdi bana: "Yazarların ve aydınlann rolü çok önemli. Çünkü onla- nn meslekleri gereği vahşeti, adaletsizliği, ırkçılığı daha de- rinlemesıne algılamalan, sorumluluk duymalan ve bunu tepkiye dönüştütmeleri gerekiyor. Bunun için ellerinde iki silah var. Birincisi edebiyat. Bugüne kadar, edebiyat adamlan zaten bu işlevlerini sürdürdüler. Ancak, öteki silahlannı kullanmıyorlar. Bu si- lahlar, aydınlann birer vatandaş olarak politikadan uzak kal- mamalandır. Oysa biz yazarlar, politikadan uzak kalmama- yı bağımsızlığımıza gölge düşürecek bır etken olarak dü- şunuyoruz. nanıyoruz kı, yazann görevı yalnızca yazmak- tır. entin TarantiiMi GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Uluslararası Stockholm Film Festivaü, cuma günü başladı. 11 -20 kasım arasın- da Stockholm"deki 4 sinemada, 30 ülkeden 113 uzun film gösterile- • cek. Buyılfestival.Cannes'daAl- tm Pahniye alan, Quentin Taran- tino'nun filmi Pulp Fiction ile açıldı. Beşinci kez gerçekleşen festıvalın bır özelliği; fılm dünya- smda sesini pek duyurmayan ül- kelerden, çoğu genç yönetmenle- rin çalışmalanna yer vermesi. Bir başka özelliği ise ABD'nin dev fılm endüstrisının dışında kalan dar bütçeli fılmlere de şans tanı- ması. Festivalin onur konuğu Quentin Tarantino. Tarantino geçen yıl bu- rada Rezervuar Köpekleriadlı fil- miyle en iyi yönetmen seçilmişti. FS> yılın repertuvannda, Taranti- b. 'nun en beğendiği 10 fılm de yer alıyor Amerikalı yönetmenin, yeni fılmi Pulp Fiction ile bir yıl önceki başansını sürdüıme olası- lığı yüksek. Uluslararası Stock- holm Fılm Festivali'nde, Orson WeQes'in bitiremeden bırakmak zorunda kaldığı fılm de gösterile- cek. Ünlü Yurttaş Cane'nin yapı- mında bir yıl sonra çekılen, ama ancak 1980'li yıllarda bulunan ya- nm çalışma "Irt An Tnıe" adıyla repertuvarda yer alıyor. Amerikan sinemasının düşük bütçeli filmle- * rinden biri, daha gösterim başla- madan tlgi çekiyor: C. M. TaDdng- ton'un fılmınin adı, Love& A.45. Filmin konusunu, elinde silah ola- rak ABD'yi boydan boya geçen genç ve güzel bir kızın serüvenle- ri oluşturuyor. Başroldeki Starlene adlı kızı, Renee Zeflvveger canlan- dınyor. İlgiyle beklenen bir başka fılm v-e Rus yönetmen Sokurav'un imzasını t .şıyor. Whispering Pages. lsveçli Hdeaa Lindbiad ise sınema- severlere şu fıhnleri salık veriyor: Jefery Levey'nin SFVV'sı. Giuseppe Tonrato- re'nin Una Pura FormaHa'sı ve Venedik Film Festivali'nin binncısi Beforethe Ra- in. SFW, multi-medyalı günümüz toplu- • Geçen yıl 'Rezervuar Köpekleri"adh filmiyle en iyi yönetmen seçilen Quentin Tarantino'nun, yeni filmi Pulp Fiction ile bir yıl önceki başansını sürdürme olasılığı yüksek. Yönetmen Quentin Tarantino(üstte sağda), 'Pulp Fiction da Bruce VVüüs ve Maria de Mederios (üstte solda), Tım Roth ile Samuel LJackson (yanda) munda bir rehine olayının nasıl medya- da heyecanh bir TV dizısi gibi yansıtıl- dığını gösteriyor. Una Pura Formalita. bir cinayetin çözümünü kara mizah ola- rak işliyor. Italyan-Fransız ortak yapımı olan filmin ilginç yanlanndan biri, baş- rolü Roman Poianski ile Gerard Depar- dieu'nunpaylaşması. MOchoManchevs- Id'nin 1994 yapımı filmınde: Makedon- yalı genç \e içine kapanık bir keşiş, Londralı bir fotoğraf redaktörü ve bir sa- vaş fotogTafçısı. başlamak uzere olan bir ıç savaş ortamında buluşuyor. 5. Ulusla- rarası Stockholm Film Festivali'nde, Avustrarya'dan iki filmin lskandinavya gaiası da yapılıyor. Bunlardan Alkinos Tsilimidos'un yapıtı Everynight- Every- night, insanlık dışı koşullann sürdüğü bir hapishanede yaşama savaşı \eren bir mahkumun gerçek öyküsünü işliyor. Ge- offrey\Vright'ın MetalSkinadlı fılmin- de ise ergenlik çağındaki bir gencin oto- mobil mezarlığında kurduğu geniş dün- ya izleniyor. Film festivalınde erotik bi- rikimin yoğun olduğu filmler de var. Monıka Treut ve Clara Law'ın filminde tele-seks dünyasından görüntüler yer alıyor. 1994 yapı- mı fılm; ABD, Almanya ve Çin ortak yapımı. Diğer birerotik fılm de Isveç'ten: "Lust"(Şeh\et). Ja- me WaIIin'in filmi, baştan sona, ateşli bir aşkm öyküsü. Kadın baş- rolünde, ts\eçli şarkıcı Cia Berg oynuyor. Cia Berg'ın bir "video cfip" i şu sıralar MTV aracılığıy- la dünyaya gösterilmekte. Stockholm'lü fılmseverlerin il- giyle izleyecekleri birbaşka çalış- ma, Rus-Fransız ortak yapımı The YearofDog;yönetmeni Sem- yon Aranovich. Uzun bir mah- kumluktan sonra özgürlüğüne ka- vuşan Sergej. kendisinden biraz yaşlı Vera ile tanışıyor. Issız bir yerde başbaşa yaşayarak mutlu olacaklannı umuyorlar. Ne var ki... Berlin'de gümüş ayı kazandı. lsveç'in çalışkan yönetmenlerine Gunnar Hdbtröm'ün fılmi Zorn ise ünlü ressamın yaşantısını per- deyegetiriyor. Erotik resimleriy- le ünlü AndersZom'u başanlı bir şekilde yansıtan Gunnar Hellst- rom, uzun süredir Los Angeles'ta yaşıyor, eşi ise "V'arolmanın Da- yanıhnaz Hafıfliği'" filmiyle ünle- nen, daha sonra Robert Red- lörd'la "Havana"da başrolleri paylaşan Lena Otin. Festival repertuvannın sorum- lusu Petter Mattson, kendi favo- rilerini söylüyor: Fransız fılmi Faut pas rire du bonheur (Guillaume Nkrloux), Love&A.45 ve EverynighU. Everynight Ancak Pulp Ficti- on'un "AHm Arpa"yı kazanması- na şaşırmayacağını da beliniyor. Stockholm Film Festivali'nde, bu yıl şubat ayında AIDS'ten ölen ıngiliz yönetmen Derek Jarman, çeşitli çalışmalan göstenlerek anılıyor. Festivalde aynca, yeni yetenekleri özen- dirmek için burs verilmesi geleneği sür- dürülüyor. Kısabir videoçalışmasını ve proje önensini gönderenlerden bir kişi- ye; Kodak'tan 1 km ham film, Film Tek- nik'te bedava film banyosu ve 16 mm bir "vtrdanya oiçeğınue öryullvnTilyk zorun- dayız. Burada birörnek üzerinde duracağım: Susan Son- tag'/n Saraybosna'da 'Godo'yu Beklerken'/ oynama yü- rekliliği.." Nazım Hikmet'ten Yaşar Kemal'e, Sabahattin Eyu- boğlu'ndan bizim ve sonraki kaç edebiyat kuşağının gün- deminde tuttuğu bu sorunu, şimdi cumhurbaşkanı olan bir oyun yazanndan duymak, doğrusu umutlandırıyor insanı. 1995'in Hoşgörü Yılı ilan edilmesi duyarlığını anlıyorum. Ama hoşgörüsüzlük karşısında sesimizi yükselterek. Bunlardan birinin adı üstünde: Erotique. kamerayı 1 hafta ücretsiz olarak kullan- Uç kadın yönetmenin, Lizzie Borden, m a hakkında oluşan burs venlecek. "Kömüpden sonra Zonguldak" • Kültür Servisi - İFSAK üyesi tbrahim Akyürek ve Zonguldak kömür havzası üzerine araştırmalar yapan Saffet Can'ın fotoğraflanndan oluşan "Kömürden Sonra Zonguldak" başlıklı sergi 15 kasım - 1 aralık tanhleri arasında Kadıköy'de Göçerler Fotoğraf Kulübü'nde açılacak. 30 siyah - beyaz fotoğraftan oluşan sergi, son iki yıl içinde kapatılan Dilaver, Çaydamar, Kıreçlik kömür ocaklanndan ve terk edilmiş yerleşim alanlanndan görsel kesitler sunuyor. Sergi geçen ay Zonguldak'ta Tekel Güzel SanatlarGalerisi'nde. tstanbul'da Aksaray Yapı Sanatevi'nde açılmıştı. (41444 74) Toulouse-Lautrec tablosuna 5 milyon öolar • NEW YORK (AA) - Avant-garde sanatın öncülerinden sayılan Fransız ressam Henri de Toulouse-Lautrec'in bir tablosu yaklaşık 5 milyon dolara (180 milyar TL) satıldı. Christie's de dün düzenlenen müzayede de "Danseuse ajustant son maillot" adlı tablo. açık arttırmanın sonunda 4.787.500 dolara alıcı buldu. Adana Devlet Tiyatrosu 13 yaşında • .\DANA (AA) - Adana Devlet Tiyatrosu (ART), 46 oyun sığdırdığı 12 yılı geride bıraktı. Adana Devlet Tiyatrosu Müdürü Mustafa Kurt, yaptığı açıklamada, 11 Kasım 1982 tarihınde perdelerini açan tiyatronun, çevre illere de turneler düzenleyerek çok sayıda yerli ve yabancı oyun sahnelediğini söyledi. Başlangıçta, yüzde 40-50 dolayında olan doluluk oranının, özellikle son 4-5 yıldan bu yana yüzde 70'in altına düşmediğini ifade eddi. MES/Tdan sanata destek • Kültür Servisi - Flüt sanatçısı Şefika Kutluer 17-18 kasım tarihlerinde Ankara Türk Ocağı binasında resital verecek. MESA Mesken Sanayii'nin 25. yıldönümü nedemyle düzenlenen konserle birlikte Tuğrul Selçukun da sergısı açılacak. Şefika Kutlucr'in 17 kasım gecesi, protokole venlecek olan resitalinin CD'si eşzamanlı olarak tüm dünya müzık piyasalannda satışa sunulacak. Büyük bir 25. yıl kutlama resepsiyonunun venleceği bu gece, aynı zamanda Tuğrul Selçuk'un bir yıldır hazırlamakta olduğu "Yaratılmış Zamanın Düşü ve Gerçeği..." adlı heykel sergisinin de açılışı yapılacak. Sergi, 18-28 kasım tanhleri arasında Resim Heykel Müzesi'nde izlenebilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle