07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4EKİM1994SALI 14 KULTUR EDINBURGHIZLENIMLERI - 3 Üç klasik, üç yönetmen ve üç yorum DtKMEN GÜRÜN UÇARER Konu tiyatro, ama çok kısa olarak iki sergiye değinmek istiyorum: Bu yıl festival sergileri arasında en çok sözü edilenlerden biri, Ulusal Galeri'de yer alan "Monet'den Matisse'e" adh sergi. Ulusal Portre Galerisi ise "Osmanlı Imparatoriuğu'ndan Göriintüler" adh ilginç bir sergiye ev sahıpliği yapıyor. Pek çok yağhboya tablo ve giderek us- taca çekilmiş fotoğraflar, Osmanlı ya- şamından kesitler sunuyor. Eserler, çeşitli müzelerden ve özel koleksıyon- lardan derlenmiş. Kent Sanat Mer- kezi'nde de "Anadolu'da Kadın" adh bir başka sergi yer ahyor. Tarih önce- sinden Osmanlı Imparatorluğu'na ka- dar uzanan bir çalışma. "Keşke" di- yorum kendi kendime. "Bu olanaktan bir şekilde yararlanıp Türkiye'den en azından bir konuşmacı çağırmak için zemin hazırlansaydı. Hatta küçfik bir semner ortamı yaratılabilseydi..." Bir şeyler herhalde yapılabilirdi... Değer- lendirihnesi gereken fırsatlan neden yeterince degerlendiremiyoruz acaba. gibi bir soru kimbiür kaçına kez gelip geçiyor akümdan ve Peter Stein'ın Rus Akademi (Ordu) Tiyatrosu sa- natçılanyla sahnelediği "Oresteia''yı izlemek ûzere Murrayfıeld Spor (Buz pateni sahası) Salonu'na doğru yöneli- yorum. Spor salonunda 'Oresteia' Murrayfıeld'ın, tiyatro izlemek için pek iç açıcı bir yer olduğunu söylemek zor. Koskocaman bir alan ve gri kapı- lanyla karşımızda Argos Sarayı yük- seliyor. Ellerinde fenerler. sırtlannda koyu renk paltolar ve başlannda fötr şapkalanyla 12 kişilik bir erkekler ko- rosu, önlerindeki uzun masaya doğru ilerlemekte. Belh ki hepsi de yorgun, bezgjn ve ürkek. Kbnuşuyorlar... Hep bir ağızdan, tek tek, küçük gnıplar ha- linde, ama sürekli alçak sesle. Sanki bastınlmışhğın, korkakhğın yaşandığı bir meclisteyiz. Zaman zaman Clyte- menestra'nın önünde çıkardıklan an- lamsız seslerle toplantı masasından uzaklaşarak halkın (izleyicinin) arası- na kanşıyorlar, ama az sonra sıra ha- linde yine aynı noktaya dönüş yapı- yorlar... Peter Stein'ın "Oresteia"sının aksine Stephane Braunschvveig'ın "Bir Kış Masalı" yorumunda izleyici, trajedinin komediyle yoğruluşunu yumuşak geçişlerle izleme olanağı buldu. Beyaz pelerini, sapsan saçlan ve heybeth vûcuduyla bir vagon üstünde sarayın önüne kadar gelen Agamem- non ve onun arkasında beyaz bir örtü alünda duran Kassandra ise karanhk sahnenin ışığa kavuştuğu tek an olu- yor. Siyah giysileri içinde aah ve hırsh bir Clytemenestra ile beyazlar içinde mağrur bir Agamemnon'un karşı karşıya gelişleri. çarpıcı bir resim ola- rak kahyor akıllarda. Krahn ayaklan altına döşenen kırmızı ve bordo giysi- ler ise dökülen ve dökülecek kanlann sembolü olarak belirleniyor. Koro ise bu karşılaşmadan tedirgindir. şaş- kındır. Kassandra'yı dehşet içinde dinlerler. Atılması gereken adımı bil- mektedirler, ama bunu yapacak cesa- retten yoksundurlar. Kassandra, giy- silerini ûzerinden çıkanp ölüme gider- ken de sağa sola kaçışmakla yetinecek ve içeriden yükselecek çığhk seslerini bekleyeceklerdir. En gfiçlû, en çarpıcı bölûm Oyunun belki de en güçlü, en çarpıcı bölümüdür "Agamemnon." Bu bölü- mün sonunda, sarayın kapılan ardına kadar açıhr ve öne çıkan platform ûze- rinde Agamemnon ve Kassadra'nın cesetleri görûlür. Ortahk bir kan gölü- ne dönmüştür (cesetlerin arasından geçen şeffaf bir plastik borudan sürek- li kan akmaktadır yerlere). Clyte- menestra ehnde kıhç, intikamını almış ohnanın çılgınlığını ve acısmı yaşa- maktadır... Ölülerin bir kenara çekile- rek yerlerin koro tarafından paspas- lanması ise oyun içinde anlamh bir oyundur. Ikinci bölûmde erkekler ko- rosunun yerini, siyahlara bürünmüş kadmlar ahr. Agamemnon'un mezan çevresinde Elektra ve kadınlann yeri yumruklayarak yaptıklan müzik, ir- kilticidir. Inatçıdırlar. Orestes'in duygulannı sürekli kamçılarlar. İyi bir konuşmaa olan Clytemenestra ile Orestes'in yûz yüze geldikleri sahnede, ananın sevgiyle korkuyla memelerini açarak oğlunu etkilemeye çahşması çarpıcıdır. Clyte- menestra acımasız bir yönetici. aah bir ana, tutkulu bir kadın ve ihtirash bir aşık olarak yaşamınm sonuna gel- miştir. Bu bölümün bitiminde de aynı olay tekrarlanacaktır; sarayın kapılan açıkr, platform öne çıkar. Bu kez kan gölünün ortasında yatan, Clyteme- nestra ve Aegisthus'tur. Ehnde kılıç ayakta duran ise, adalet adına cinayet işleyen Orestes'tir. Yerdeki kanlar yine erkekler korosu tarafından temiz- lenir... Kalın çizgilerle farklı tûrler Üçüncü bölümde ise Orestes'in ce- zalandınbnasmı isteyen çılgın kadı- nlarla yüz yüzedir izleyici. Abartıh makyajlanyla "Macbeth"in cadılan- ndan pek de farkh değıldir bu yaratı- klar. izleyicinin dikkati, temponun düşüklüğü nedeniyle yavaş yavaş dağıkrken Argos Sarayı'nın kapılan 15 dakikahk bir dekor değişimiyle (ve alkışlar arasında) yerini bir mahkeme Festivalin iddialı yapıtlanndan biri de "Anthony ve Kleopatra' idi. Berliner Ensemble'ın Edinburgh çıkarması. Bazı eleştirmenler, Zadek'in yorumunu etkileyid bulurken diğerleri "Doğu ile Batı'nın birleşmesi, Berliner Ensemble'ı yok etmiş" demekte. Topluluğun yok olrnanın eşiğinde dolaştığı, uzun süredir tartışma konusu belki, ama yine de Berliner Ensemble adı, King's Tiyatrosu'nu doldurmaya yetiyordu. ti \ v - ^ •, salonuna bırakır! Peter Stein, bu bölümde, yargı me- kanizmasını eleştirirken biçimsel ola- rak sanki çok uç noktalarda dolaşır. Gökten elinde bir lirle inen ve ortalar- da adeta bale yaparak koşuşan cılız bir Apollo. yapılı saçlar ve lame elbisesiy- le yine yukanlardan kayarak gelen ve TV sunuculannı anımsatan bir Athe- na, briyantinli saçlan geriye doğru ta- ranmış yargıçlar grubu... Üçüncü bölümün sonunda Athe- na'nın emriyle kadınlann ağızlannın. burunlannın, vücutlannın yargıçlar tarafından sanlması, yani susturulma- lan ve mahkeme salonunun altındaki dehhze tıkılmalan. yukandakiler ne derse onlann da bu söylenenlere onay vermek zorunda bırakılmalan ve de oyunun böyle bir resim önünde "son- suz banş" sözleriyle noktalanması ta- bü ki ironik ve parlak bir zeka ürünü, ama yine de üçüncü bölümde güldürü öğesini bu denli zorlamanın, hatta uç- manın ve olayı bu denli uzatmanın an- lamı var mıydı Si>e sormadan edemi- yorinsan... Farkh türler bu denli kalın çizgilerle bütünleştirildiğinde, galiba seyircide ''Antony ve Kleopatra"(ustte), salon ışıklan yanık olarak ve hiç ara verilmeden oynanıyor. Bu 4 saat süresince Peter Zadek, belki olaylara biraz fazlaca tepeden bakan Shakespeare'in sı- caklığını taşımayan bir yorumla Batı ile Doğu, Roma ile Mısır arasındaki çatışmayı değil, ama farklılıklan vurgular. beklenen etki uyanmayabiliyor. Stein'ın "Oresteia"sının aksine Stephane Bratınschvveig'ın "Bir Kış Masalı" vorumunda izleyici, trajedi- nin komediyle yoğruluşunu yumuşak geçişlerle izleme olanağı buldu. Fran- sızlann övünç kaynağı Braunschvveig, geçen yıldan beri CDN'nin (Centre Dramatique National - Orleans) başı- nda olan 30 yaşında bir yönetmen. CDN'de yapüğı her çahşma, uluslara- rası ününü perçinlemiş. "Ajax", "Viş- ne Bahçesi". "Dr. Faustus", "Amphitr- yon", "Ma>i Sakal*', (opera) ve "Bir Kış Masalı." Aşk ve kıskançhk. "Bir Kış Masalı'- 'nda trajedinin tohumlannı atan güçlü duygular. "Othello"yu anımsatan öy- künün başlangıcında sürekii çeüo ça- lan bir genç kız, sahneyi kaplayan kırmızı kadife örtü ve sadece oyuncu- lan aydınlatan ışık huzmeleri, Leon- tes'in işleyeceği trajik hatanın haberci- leridir. Leontes, ağdah oyuncuJuğuyla kuşkulannı dile getirirken sanki Raci- ne'den bir tirat okumaktadır, ama iz- leyiciyi sıkmayan. aksine olaym içine çeken bir ustakktır sergilenen. Leon- tes'in kansı Hermione'yi açıkça suç- ladığı, "kompto" diye haykırdığı an sahneyi kapsayan platform, dikeye yakın bir açıyla yükselir. Oyunun birinci bölümü artık bu di- key zemin üzerinde oynanacakur. Le- ontes'in manüğındaki çarpıkhğm sim- gesidir sanki bu eğrilik. Kırmızı kadife örtü kayarak yok olur ve beyaz zemin üzerinde şimdi tek başma bir Hermıo- ne ve siyahlar içinde bir Leontes ile Mamillus'un oluşturduğu tablo var- dır. Braunschvveig, çarpıa resimlerle iz- leyiciyi yakalayan bir yönetmen. Her- mione'nin yargılanışı da bu bağlamda yine etkileyici bir resimdir. fkinci bö- lümde ise gökyüzündeki bulutlar, düş- sel bir dünyanın habercileridir ve bu kez sahne baştan aşağı çiçeklerin, ağaçlann donattığı bir örtüyle kaph- dır. Pastoral bir dünyayı. tabiat içinde yeşeren bir aşkı. Giorgio Barberio Cor- serti \e Braıutschweig ıkılısının düşgu- cüdür izleyiciye taşıyan. Kış, yerini bahara bırakmıştır ve bu güzel atmosferde Shakespeare'in gül- dürü kahramanlan yerlerini ahr... Ya Hermione ve Leontes? 16 yıldan sonra Hermione yaşama dönecek ve ha- tasını anlayan. onun azabıyla yaşayan Leontes'in ehni tutacakür. Mamillus'- un sahnenin bir köşesinde asıh duran elbiseleri ve çalmaya devam eden çello ise çekilen acılann simgesidir. Mutlu bir son mudur Hermione ile Leontes'- in el ele tutuşmalan? Hayır... 'Bir Kış Masalı' çekiciydi Braunschweig'a göre bu acı verici birleşme. trajik bir yanılsamadır ve in- san, yaşam ile ölüm arasındaki o has- sas ve anlamsız noktayı işte burada ya- kalar... Müziğin, renklerin, çizgilerin yorumu güçlendirdiği, oldukça ağır ilerleyen, ama bir o kadar da çekici bir yapıt, Braunschweig'ın "Bir K«ş Ma- salı." Geçen yıl Peter Stein'ın "Jöl Sezar"- ında sahne üzerinde bir fırtına gibi esi- yordu. Gert Voss tarafından yorumla- nan Mark Anthony. Bu yıl Gert Voss, yine Edinburgh'da ve yine Mark Ant- hony! Bu kez Kleopatra'nın yanıbaşı- nda eski günlerin dinamizmıni yitirmiş bir eski asker. Shakespeare. "Anthony ve Kleopatra", Berliner Ensemble, Pe- ter Zadek, Gert Voss ve Eva Mattes. Berliner Ensemble Festivalin iddialı yapıtlanndan biri de "Anthony ve Kleopatra" idi. Berli- ner Ensemble'ın Edinburgh çıkar- ması. Bazı eleştirmenler, Zadek'in yorumunu etkileyici bulurken diğer- leri "Doğu ile Bah'nın birleşmesi, Berli- ner Ensemble'ı yok etmiş" demekte. Topluluğun yok olmanın eşiğinde do- laştığı. uzun süredir tartışma konusu belki, ama yine de Berliner Ensemble adı, King's Tiyatrosu'nu doldurmaya yetiyordu Peter Zadek, 1992'de Berli- ner Ensemble'ın başına gelen 5 yönet- menden biri (Heiner Müller, Peter Pa- titzsch. Fritz Maıtjuardt. Matthias LanghofTbu ekipten aynlmış). 1946'- dan beri thatro ile içli dışlı olan ve Schiller'den Shakespeare'e, Ibsen'e. Wedekind'e dek çok geniş bir repertu- vara yönelen Zadek, ilk kez 1993'te bir Bredıt yorumlamış; "Evet Diyen, Hayır Diyen." "Antony ve Kleopatra", salon ışıklan yanık olarak ve hiç ara veril- meden oynanıyor (tam dört saat). Bu 4 saat süresince Zadek, belki olaylara biraz fazlaca tepeden bakan Shakes- peare'in sıcakhğını taşımayan bir yo- rumla Batı ile Doğu. Roma ile Mısır arasındaki çatışmayı değil, ama farklıhklan vurgular. Antony, başı- nda kefiyesi, sırtında entarisi ile sa- vaşçı niteliğini yitirmiş, çöl ikliminin büyüsüne kapılmış bir eski kahraman olarak çıkar karşımıza. Ilgüıç araştırmalara yönelik Kaderci, duyulanyla yaşayan Sex- tus Pompeius'un savaş tamtamlanna gülerek bakan bir fılozof. Var oluşu- nun anlamını Kleopatra ve Mısır'da bulan. ritmi yavaşlamış bir Romah. Tabii bu titreşimler, Gert Voss'un usta oyun tekniğinde yakalanıyor. Hatta oyunun bitiminde "Neden, niçin, nasıl" sorulannı yanıtlamaya çahşır- ken belirleniyor. Eva Mattes ise sine- ma dünyasma Fassbinder'le girmiş ve tiyatroda pek çok önemli yapımda Za- dek ile çahşmış bir sanatçı. Elizabeth Taylor'ın Kleopatra'smı düşleyenler için Eva Mattes'in yahnayak. püfür püfür ve hayli zevksiz gjysiler içinde salınarak dolaşan ve istediğinde An- tony'e popo atan Kleopatra'sı hayli şaşırtıa. Yine aynı derecede şaşırtıa olan, sa- ray halkının taşıdığı alaca bulaca giy- siler. Kimi morlar içinde, kimi kırmı- zılar, kimi de maviler... Kimi fesli, kimi sanklı, kimi türbanh... Çöl or- tasında (dekor; Roma veya Mısır, sa- dece san panolardan oluşuyor) bir ga- rip renk cümbüşü... Roma Imparator- luğu'nun, dolaynsıyla Batı dünyasının temsilcileri ise askeri giysilen içinde so- ğuk, disiplinü ve acımasız çıkıyorlar izleyicirun karşısına. Genelde donuk, köşeli, seyirciden uzak bir yorum. Böylesi bir yorumda tek sıcakhk; tut- kudan, büyüden hayli uzak bir An- tony-Kleopatra ilişkisi. Uç ünlü yönetmen ve üç farkh, tartışmaya zemin haarlayan yorum. Üçü de ilginç araştırmalara yönehniş özgün çahşmalar. Biri diğerinden da- ha az ya da daha çok etkileyici, hiç önemli değil. Önemli olan; üçünün de (hatta ayn bir yazıda söz ettiğim Ro- bert Le Page'ı da katarsak dördünün de) tiyatro sanatmın büyüsünü bir kez daha kanıtlayan yapıtlar ohnalan. Son 10 yılın en büyük mûzikai • NEW YORK (AA) - Son 10 yüın en görkemli müzikali olarak adlandınlan "Shovv Boat" önceki gece Broadvvay'de ilk kez seyirci karşısına çıktı. Amerikan gazete ve televizyonlannda yaz başından bu yana reklamı yapılan mûzikalin açılış galasına. BM Genel Kurul toplantılanna katılmak üzere New York'ta bulunan Monako Prensi Albert ve İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres de katıldı. Shovv Boat'ta, 73 sanatçı rol ahyor, 500 kostüm kullanıhyor ve 50 kereden fazla sahne değıştiriliyor. Orkestrada da en büyük Broadway orkestralanndan yüzde 25 daha fazla olmak üzere 31 müzisyen yer ahyor. 1 Sanat fuarrArt • Kültür Servisi - 4. İstanbul Sanat Fuan, ABD'de yayımlanan ve uluslararası ölçekte sanat fuarlannın haberlerine yer veren Art Fair dergisinde yer aldı. Sonbahar sayısında, Paris-FIAC, Köln-Art Cologne, Düsseldorf-Art Multiple gibi önemli sanat fuarlannın haberleriyle birlikte, İstanbul Sanat Fuan'nıntia tanıtımını yapan dergi, bu organizasyonun "Asya ve Doğu Avrupa ülkelerinde gelişen çağdaş sanat ürünlerinin izlenebileceği bir platform oluşturma sürecinde olduğunu" belirtti. Kürtiirel tamşma için degişim programı: • Kültür Servisi - Türk ve Alman gençleri arasındaki iletişimi arttırmak, önyargjlan yıkmak amacıyla üç yıldır iki ülke arasında bir değişim programı uygulayan Bosporus Gesellschaft'ın 8. toplantısı bugün Istanbul'da başhyor. 3-13 ekim tarihleri arasında yapılacak toplanünın seminer konusu " Avrupa'da Çevre Pohtikalan" (Environmental Pohcies In Europe). Seminere 8 Ahnan, 9 Türk öğrenci hazırladıklan konuşmalarla katılacak ve konuyla ilgili görüş ahşverişinde bulunacaklar. Grup üyeleri 7-12 ekim arası Pamukkale'de yaşanan çevre sonınlannı bizzat inceleyerek bu konuda da doğrudan bilgi ve görüş sahibi olacaklar. Gelecek toplantı ise Bonn'da. Bu kez konu "Modern Toplumlarda Folklor" (Folklore In Modern Socieües), konuk ise Türk öğrencileri olacak. (252 65 41) Hayditiyatpoya' • Kültür Servisi - Zeytinburnu Belediyesi ilçede tiyatro çahşması yapılabilecek, oyun sahnelenebilecek yer olmaması nedeniyle doğan açığı kapatmak üzere "Tiyatrolara bedava bilet; ücretsiz servis projesi"ni uygulamaya koydu. Ayda iki servis yapılarak gerçekleştirilecek olan uygulamaya; Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda sahnelenen "Istanbul'un Gözleri Mahmur" adh oyunla başladı. Yapılan acıklamaya göre, "Her ay iki tiyatroya en az 200 kişi götürülecek. 15 ekimde Lüküs Hayat'adahalktan lOOkişinin katıhnası sağlanacak. Bu çahşma, tiyatro mevsimi bitinceye kadar sürecek. Daha sonra özel tiyatrolara da aynı uygulama yapılacak. (55812 92) Bflsak5.Karta Bredıt Geceleri •Kültür Servisi - Ekim ayında istanbul Bilsak 5. Kat'ta piyanoda Dieter Moritz, kontrbasta Wartin Lilüch ve Sema Moritz 7,8,14 ve 15 ekim akşamlan Brecht Şarkılan ve Yiğdiş Müziği'nden örnekler sunacaklar. Programı anlatımı ve şiirleriyle Tuncel Kurtiz süsleyecek. (293 37 74) Eskişehir Tiyatora Kumpanyası Kültür Servisi - Anadolu Üniver- sitesi Devlet Konservatuvan Tiyat- ro Oyunculuğu Bölümü mezunlan, dört yıUık bir eğitim sürecinden son- ra, Eskişehir'de bir tiyatro kurdu: Eskişehir Tiyatora Kumpanyası. Eğitim süreci içinde sergiledikleri oyunlara gerek üniversite çevresinin jjerekse Eskişehir halkının gösterdi- ği ilgi, bir tiyatro topluluğu kurma düşüncesini güçlendirmiş. "'Artık ti- yatroya, öğrenci gösterileriyk dojTi- nılamayacak bir talep vardı" görü- şüyle yerleşik bir özel tiyatro kur- muşlar. - Günüımizde büyük kentlerde bile tiyatro izleyicisi hıija azalırken. özel tiyatrolar perde açmazken, sizier Es- kişehir'de tiyatronuzu yaşatma şansınızı nasıl görüyorsunuz? Bu noktada büyük bir kentte ol- mamayı bir avantaj olarak değer- lendiriyoruz. Büyük kentlerde tek- noloji ve çarpık kentleşme ileri bo- yutlara ulaştığından bir iletişimsizli- ğin, dolayısıyla insansızlaşmanın yaşandığını söyleyebiliriz. Oysa ti- yatronun özünde insanın kendisı var. Tiyatronun artık ölü bir sanat olduğundan söz ediyorlar. Bu aynı zamanda insanın, insanhğm öldü- ğünü iddia etmek anlamma geliyor. İşte biz buna ınanmıyoruz. Bizce in- Ekmeksiz ve tiyatrosuz olmaz!san Şaşayacak', kendisini sorgulaya- cak ve bir anlamda 'yüzleşme sanatı' olan tiyatroyu talep edecek. Bizim de tiyatroyu seçmemizin, tiyatro yap- mamızın en önemh nedeni bu; kendı- mizi sorgulamak ve tarif etmek üzerine bir çaba. - Eskişehir, iki üniversiteyi içinde banndıran dolayısıyla genç nüfusu yo- ğun bir kent. Tiyatronuzun büyük ölcü- de bu gençlerin göstereceği ilgiyle ya- şayacağını soyleyebilir miyiz? Tam anlamıyîa böyle söyleyemeyiz. Yaklaşık 17 bin öğrencisi olan Anado- lu ve Osmangazi ünhersiteleri kent ekonomisini derinden etkihyor, hatta yön veriyor. Bu durumda kültür-sanat ortamını da etkilemesi kaçınıhnaz. Ancak bizim için daha önemli olan şehrin tiyatro geleneğini oluşturmak. Bu anlamda da Eskişehirlileri yanımı- zda görmeyı dihyoruz. - Tiyatro yaldaşunınızı ve amacınızı açıklar mısınız? Amacımız, Eskişehir'de ve burdan çıkışla Türkiye'de tiyatro sanatının yaygınlaştınlması. Dolayısıyla izleyici kitlemizi yalnız gençlerden oluştur- mak istemiyoruz. Eskişehir Tiyatora Kumpanyası'nın bütün oyunculan. konservatuvar eği- timi almış kişiler. Ancak eğitim süreci- mizi, kendi çatımtzda devam ettirmek Eskişehir Tiyatora Kumpanyası, 'Rumuz Goncagül'ün provasında. bizim için çok önemli. Bu nedenle amacımız akademik, deneysel çahşma ve bilimsel araştırmayla var olacak... Ve yaşayan bir tiyatro alarak tanımla- yabiliriz. Bu koşullar alünda genç iz- İeyicimizin bize kazandıracağı di- namik de göz ardı edilemez. - Bu eğitim sürecinizi nasıl gerçekieş- tireceksiniz? Seyircimizle buluşacağımız oyun- larla başlayan eğitim sürecimiz bunun- la sınırlı kalmayacak. Yaşayan, yaygın ve deneysel tiyatro ancak sürekli bir düşünce üretimiyle gerçekleşebilir. Bu amaçla kasım ayında çıkartacağımız bir tiyatro dergisiyle yeni düşüncelere ulaşmayı, bunlan irdelemeyi ve oku- yuculanmızla paylaşmayı ıstıyoruz. Tiyatro sanatının göz ardı edemeyece- ğimiz bir de zenaat yönü var. Yani oyuncunun bedensel eğitimi, müzik eğitimi çok önemli. Aynca oyuncunun bakış açısını genişletmesi için diğer sa- natlarla yakın bir ihşki içerisinde ol- ması da gerekiyor. Buradan yola çı- karak kendi eğitimimizi sürdürebilece- ğimiz bir eğitim merkezinın kurul- masının kaçınılmaz olduğunu gördük. Aynca akademik kadroyla yetenekh ve ilgili gençlere tiyatro, klasik Batı müziği, bale. güzel sanatlar ve fotoğ- rafçıhk kurslan vermeyi amaçhyoruz. Üç kath eski bir oteli kiraladık ve yaz boyunca burasının yapım ve onanmını gerçekleştirdik. - Tüm bu yapım ve onanm için para- sal bir destek sağladınız mı? Biz. bu işe başlarken tek güvendiği- miz kendi enerjimiz, inancımız ve ti- yatro sanaüna olan gönülden bağhhğımızdı. Somut olan para ihti- yaanı mümkün olduğu kadar, kendi biriktirdiğimiz paralarla karşılamaya çahştık. Yapım ve onanmdaki emek -gerek duvar kırmak gerek moloz taşı- mak gerekse boya yapmak anlamın- da- hepsini biz oyuncular yapük. - Peki parasal olarak destek görme- diniz mi bir yerden? Evet, birtakım maddi destekler aldık. Fakat burada özelükle matbaa olanağını bize sağlayan Tamsan'ı ve sahnesinden yararlanmamıza izin ve- ren Eskişehir Ticaret Odası'm anmak isteriz. - Bu yılki repertuvannız hangi oyun- lardan oluşuyor? Perdemiz, 7 ekimde Oktay Arayıa'- nın yazdığı Y.Doç. E>r. Metin Balay'ın yönetüği 'Rumuz Goncagül' adh oyun- la açılacak. Bursa Devlet Tiyatrosu sa- natçısı Ali Meriç'in yönettiği Turgut Özakman'ın 'Masal Var Masakık Var' adh çocuk oyunuyla küçük izleyi- cilerimize Tnerhaba' diyeceğiz. Şonra, 'cafe tiyatro' türünde, çevirisi bize ait A.R.Gumey'in 'Alhn Post' adh oyunu- nun Türkiye'de ilk gösterimini ya- pacağız. Sergilemeyi amaçladığımız oyunlar arasında, Vasıf Öngören'in 'Zengin MutfağY, Dario Fo'nun 'Ayak Oyunu', Moliere'den 'Şaşkın' var. - Peki bu oyunlan nerede oynaya- caksınız? Şu anda Eskişehir Vahliği Yunus Emre Kültür Merkezi ile Ticaret Odası Tiyatro Salonu'nu kullanacagız. An- cak asıl amacımız, yerleşik bir tiyatro olmayı seçmek olduğu için kısa süre sonra kendi salonumuza sahip ohnak. - Son olarak ne söyleyeceksımz? Tiyatro sanatının bugüne kadarki en soylu işlevinin eğlendirmek olduğu- nu biliyoruz. Ister işten söz edelim, is- ter aşktan ister paradan söz edeüm, is- ter politikadan, insanımızı eğlendir- mek için hep güleryüzlü olacağız. Se- yircilerimize dumanı üstünde sıcak bir somun ekmeğin keyfıni tattıracağız. Kalkıştığımız bu işin ekmek kadar kutsal ve elzem, ekmek kadar önemh' ve önem isteyen bir çaba olduğunu bil- diğimiz için. diyoruz ki; 'Ekmeksiz ve tiyatrosuz ohnaz!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle