Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4EKİM1994SALI
14 KULTUR
EDINBURGHIZLENIMLERI - 3
Üç klasik, üç yönetmen ve üç yorum
DtKMEN GÜRÜN UÇARER
Konu tiyatro, ama çok kısa olarak
iki sergiye değinmek istiyorum: Bu yıl
festival sergileri arasında en çok sözü
edilenlerden biri, Ulusal Galeri'de yer
alan "Monet'den Matisse'e" adh sergi.
Ulusal Portre Galerisi ise "Osmanlı
Imparatoriuğu'ndan Göriintüler" adh
ilginç bir sergiye ev sahıpliği yapıyor.
Pek çok yağhboya tablo ve giderek us-
taca çekilmiş fotoğraflar, Osmanlı ya-
şamından kesitler sunuyor. Eserler,
çeşitli müzelerden ve özel koleksıyon-
lardan derlenmiş. Kent Sanat Mer-
kezi'nde de "Anadolu'da Kadın" adh
bir başka sergi yer ahyor. Tarih önce-
sinden Osmanlı Imparatorluğu'na ka-
dar uzanan bir çalışma. "Keşke" di-
yorum kendi kendime. "Bu olanaktan
bir şekilde yararlanıp Türkiye'den en
azından bir konuşmacı çağırmak için
zemin hazırlansaydı. Hatta küçfik bir
semner ortamı yaratılabilseydi..." Bir
şeyler herhalde yapılabilirdi... Değer-
lendirihnesi gereken fırsatlan neden
yeterince degerlendiremiyoruz acaba.
gibi bir soru kimbiür kaçına kez gelip
geçiyor akümdan ve Peter Stein'ın
Rus Akademi (Ordu) Tiyatrosu sa-
natçılanyla sahnelediği "Oresteia''yı
izlemek ûzere Murrayfıeld Spor (Buz
pateni sahası) Salonu'na doğru yöneli-
yorum.
Spor salonunda 'Oresteia'
Murrayfıeld'ın, tiyatro izlemek için
pek iç açıcı bir yer olduğunu söylemek
zor. Koskocaman bir alan ve gri kapı-
lanyla karşımızda Argos Sarayı yük-
seliyor. Ellerinde fenerler. sırtlannda
koyu renk paltolar ve başlannda fötr
şapkalanyla 12 kişilik bir erkekler ko-
rosu, önlerindeki uzun masaya doğru
ilerlemekte. Belh ki hepsi de yorgun,
bezgjn ve ürkek. Kbnuşuyorlar... Hep
bir ağızdan, tek tek, küçük gnıplar ha-
linde, ama sürekli alçak sesle. Sanki
bastınlmışhğın, korkakhğın yaşandığı
bir meclisteyiz. Zaman zaman Clyte-
menestra'nın önünde çıkardıklan an-
lamsız seslerle toplantı masasından
uzaklaşarak halkın (izleyicinin) arası-
na kanşıyorlar, ama az sonra sıra ha-
linde yine aynı noktaya dönüş yapı-
yorlar...
Peter Stein'ın
"Oresteia"sının aksine
Stephane
Braunschvveig'ın "Bir
Kış Masalı" yorumunda
izleyici, trajedinin
komediyle yoğruluşunu
yumuşak geçişlerle
izleme olanağı buldu.
Beyaz pelerini, sapsan saçlan ve
heybeth vûcuduyla bir vagon üstünde
sarayın önüne kadar gelen Agamem-
non ve onun arkasında beyaz bir örtü
alünda duran Kassandra ise karanhk
sahnenin ışığa kavuştuğu tek an olu-
yor. Siyah giysileri içinde aah ve hırsh
bir Clytemenestra ile beyazlar içinde
mağrur bir Agamemnon'un karşı
karşıya gelişleri. çarpıcı bir resim ola-
rak kahyor akıllarda. Krahn ayaklan
altına döşenen kırmızı ve bordo giysi-
ler ise dökülen ve dökülecek kanlann
sembolü olarak belirleniyor. Koro ise
bu karşılaşmadan tedirgindir. şaş-
kındır. Kassandra'yı dehşet içinde
dinlerler. Atılması gereken adımı bil-
mektedirler, ama bunu yapacak cesa-
retten yoksundurlar. Kassandra, giy-
silerini ûzerinden çıkanp ölüme gider-
ken de sağa sola kaçışmakla yetinecek
ve içeriden yükselecek çığhk seslerini
bekleyeceklerdir.
En gfiçlû, en çarpıcı bölûm
Oyunun belki de en güçlü, en çarpıcı
bölümüdür "Agamemnon." Bu bölü-
mün sonunda, sarayın kapılan ardına
kadar açıhr ve öne çıkan platform ûze-
rinde Agamemnon ve Kassadra'nın
cesetleri görûlür. Ortahk bir kan gölü-
ne dönmüştür (cesetlerin arasından
geçen şeffaf bir plastik borudan sürek-
li kan akmaktadır yerlere). Clyte-
menestra ehnde kıhç, intikamını almış
ohnanın çılgınlığını ve acısmı yaşa-
maktadır... Ölülerin bir kenara çekile-
rek yerlerin koro tarafından paspas-
lanması ise oyun içinde anlamh bir
oyundur. Ikinci bölûmde erkekler ko-
rosunun yerini, siyahlara bürünmüş
kadmlar ahr. Agamemnon'un mezan
çevresinde Elektra ve kadınlann yeri
yumruklayarak yaptıklan müzik, ir-
kilticidir. Inatçıdırlar.
Orestes'in duygulannı sürekli
kamçılarlar. İyi bir konuşmaa olan
Clytemenestra ile Orestes'in yûz yüze
geldikleri sahnede, ananın sevgiyle
korkuyla memelerini açarak oğlunu
etkilemeye çahşması çarpıcıdır. Clyte-
menestra acımasız bir yönetici. aah
bir ana, tutkulu bir kadın ve ihtirash
bir aşık olarak yaşamınm sonuna gel-
miştir. Bu bölümün bitiminde de aynı
olay tekrarlanacaktır; sarayın kapılan
açıkr, platform öne çıkar. Bu kez kan
gölünün ortasında yatan, Clyteme-
nestra ve Aegisthus'tur. Ehnde kılıç
ayakta duran ise, adalet adına cinayet
işleyen Orestes'tir. Yerdeki kanlar
yine erkekler korosu tarafından temiz-
lenir...
Kalın çizgilerle farklı tûrler
Üçüncü bölümde ise Orestes'in ce-
zalandınbnasmı isteyen çılgın kadı-
nlarla yüz yüzedir izleyici. Abartıh
makyajlanyla "Macbeth"in cadılan-
ndan pek de farkh değıldir bu yaratı-
klar. izleyicinin dikkati, temponun
düşüklüğü nedeniyle yavaş yavaş
dağıkrken Argos Sarayı'nın kapılan
15 dakikahk bir dekor değişimiyle (ve
alkışlar arasında) yerini bir mahkeme
Festivalin iddialı yapıtlanndan biri de "Anthony ve Kleopatra'
idi. Berliner Ensemble'ın Edinburgh çıkarması. Bazı
eleştirmenler, Zadek'in yorumunu etkileyid bulurken diğerleri
"Doğu ile Batı'nın birleşmesi, Berliner Ensemble'ı yok etmiş"
demekte. Topluluğun yok olrnanın eşiğinde dolaştığı, uzun
süredir tartışma konusu belki, ama yine de Berliner Ensemble
adı, King's Tiyatrosu'nu doldurmaya yetiyordu.
ti
\
v - ^
•,
salonuna bırakır!
Peter Stein, bu bölümde, yargı me-
kanizmasını eleştirirken biçimsel ola-
rak sanki çok uç noktalarda dolaşır.
Gökten elinde bir lirle inen ve ortalar-
da adeta bale yaparak koşuşan cılız bir
Apollo. yapılı saçlar ve lame elbisesiy-
le yine yukanlardan kayarak gelen ve
TV sunuculannı anımsatan bir Athe-
na, briyantinli saçlan geriye doğru ta-
ranmış yargıçlar grubu...
Üçüncü bölümün sonunda Athe-
na'nın emriyle kadınlann ağızlannın.
burunlannın, vücutlannın yargıçlar
tarafından sanlması, yani susturulma-
lan ve mahkeme salonunun altındaki
dehhze tıkılmalan. yukandakiler ne
derse onlann da bu söylenenlere onay
vermek zorunda bırakılmalan ve de
oyunun böyle bir resim önünde "son-
suz banş" sözleriyle noktalanması ta-
bü ki ironik ve parlak bir zeka ürünü,
ama yine de üçüncü bölümde güldürü
öğesini bu denli zorlamanın, hatta uç-
manın ve olayı bu denli uzatmanın an-
lamı var mıydı Si>e sormadan edemi-
yorinsan...
Farkh türler bu denli kalın çizgilerle
bütünleştirildiğinde, galiba seyircide
''Antony ve Kleopatra"(ustte), salon ışıklan yanık
olarak ve hiç ara verilmeden oynanıyor. Bu 4 saat
süresince Peter Zadek, belki olaylara biraz
fazlaca tepeden bakan Shakespeare'in sı-
caklığını taşımayan bir yorumla Batı ile Doğu,
Roma ile Mısır arasındaki çatışmayı değil,
ama farklılıklan vurgular.
beklenen etki uyanmayabiliyor.
Stein'ın "Oresteia"sının aksine
Stephane Bratınschvveig'ın "Bir Kış
Masalı" vorumunda izleyici, trajedi-
nin komediyle yoğruluşunu yumuşak
geçişlerle izleme olanağı buldu. Fran-
sızlann övünç kaynağı Braunschvveig,
geçen yıldan beri CDN'nin (Centre
Dramatique National - Orleans) başı-
nda olan 30 yaşında bir yönetmen.
CDN'de yapüğı her çahşma, uluslara-
rası ününü perçinlemiş. "Ajax", "Viş-
ne Bahçesi". "Dr. Faustus", "Amphitr-
yon", "Ma>i Sakal*', (opera) ve "Bir
Kış Masalı."
Aşk ve kıskançhk. "Bir Kış Masalı'-
'nda trajedinin tohumlannı atan güçlü
duygular. "Othello"yu anımsatan öy-
künün başlangıcında sürekii çeüo ça-
lan bir genç kız, sahneyi kaplayan
kırmızı kadife örtü ve sadece oyuncu-
lan aydınlatan ışık huzmeleri, Leon-
tes'in işleyeceği trajik hatanın haberci-
leridir. Leontes, ağdah oyuncuJuğuyla
kuşkulannı dile getirirken sanki Raci-
ne'den bir tirat okumaktadır, ama iz-
leyiciyi sıkmayan. aksine olaym içine
çeken bir ustakktır sergilenen. Leon-
tes'in kansı Hermione'yi açıkça suç-
ladığı, "kompto" diye haykırdığı an
sahneyi kapsayan platform, dikeye
yakın bir açıyla yükselir.
Oyunun birinci bölümü artık bu di-
key zemin üzerinde oynanacakur. Le-
ontes'in manüğındaki çarpıkhğm sim-
gesidir sanki bu eğrilik. Kırmızı kadife
örtü kayarak yok olur ve beyaz zemin
üzerinde şimdi tek başma bir Hermıo-
ne ve siyahlar içinde bir Leontes ile
Mamillus'un oluşturduğu tablo var-
dır.
Braunschvveig, çarpıa resimlerle iz-
leyiciyi yakalayan bir yönetmen. Her-
mione'nin yargılanışı da bu bağlamda
yine etkileyici bir resimdir. fkinci bö-
lümde ise gökyüzündeki bulutlar, düş-
sel bir dünyanın habercileridir ve bu
kez sahne baştan aşağı çiçeklerin,
ağaçlann donattığı bir örtüyle kaph-
dır. Pastoral bir dünyayı. tabiat içinde
yeşeren bir aşkı. Giorgio Barberio Cor-
serti \e Braıutschweig ıkılısının düşgu-
cüdür izleyiciye taşıyan.
Kış, yerini bahara bırakmıştır ve bu
güzel atmosferde Shakespeare'in gül-
dürü kahramanlan yerlerini ahr... Ya
Hermione ve Leontes? 16 yıldan sonra
Hermione yaşama dönecek ve ha-
tasını anlayan. onun azabıyla yaşayan
Leontes'in ehni tutacakür. Mamillus'-
un sahnenin bir köşesinde asıh duran
elbiseleri ve çalmaya devam eden çello
ise çekilen acılann simgesidir. Mutlu
bir son mudur Hermione ile Leontes'-
in el ele tutuşmalan? Hayır...
'Bir Kış Masalı' çekiciydi
Braunschweig'a göre bu acı verici
birleşme. trajik bir yanılsamadır ve in-
san, yaşam ile ölüm arasındaki o has-
sas ve anlamsız noktayı işte burada ya-
kalar... Müziğin, renklerin, çizgilerin
yorumu güçlendirdiği, oldukça ağır
ilerleyen, ama bir o kadar da çekici bir
yapıt, Braunschweig'ın "Bir K«ş Ma-
salı."
Geçen yıl Peter Stein'ın "Jöl Sezar"-
ında sahne üzerinde bir fırtına gibi esi-
yordu. Gert Voss tarafından yorumla-
nan Mark Anthony. Bu yıl Gert Voss,
yine Edinburgh'da ve yine Mark Ant-
hony! Bu kez Kleopatra'nın yanıbaşı-
nda eski günlerin dinamizmıni yitirmiş
bir eski asker. Shakespeare. "Anthony
ve Kleopatra", Berliner Ensemble, Pe-
ter Zadek, Gert Voss ve Eva Mattes.
Berliner Ensemble
Festivalin iddialı yapıtlanndan biri
de "Anthony ve Kleopatra" idi. Berli-
ner Ensemble'ın Edinburgh çıkar-
ması. Bazı eleştirmenler, Zadek'in
yorumunu etkileyici bulurken diğer-
leri "Doğu ile Bah'nın birleşmesi, Berli-
ner Ensemble'ı yok etmiş" demekte.
Topluluğun yok olmanın eşiğinde do-
laştığı. uzun süredir tartışma konusu
belki, ama yine de Berliner Ensemble
adı, King's Tiyatrosu'nu doldurmaya
yetiyordu Peter Zadek, 1992'de Berli-
ner Ensemble'ın başına gelen 5 yönet-
menden biri (Heiner Müller, Peter Pa-
titzsch. Fritz Maıtjuardt. Matthias
LanghofTbu ekipten aynlmış). 1946'-
dan beri thatro ile içli dışlı olan ve
Schiller'den Shakespeare'e, Ibsen'e.
Wedekind'e dek çok geniş bir repertu-
vara yönelen Zadek, ilk kez 1993'te bir
Bredıt yorumlamış; "Evet Diyen,
Hayır Diyen."
"Antony ve Kleopatra", salon
ışıklan yanık olarak ve hiç ara veril-
meden oynanıyor (tam dört saat). Bu
4 saat süresince Zadek, belki olaylara
biraz fazlaca tepeden bakan Shakes-
peare'in sıcakhğını taşımayan bir yo-
rumla Batı ile Doğu. Roma ile Mısır
arasındaki çatışmayı değil, ama
farklıhklan vurgular. Antony, başı-
nda kefiyesi, sırtında entarisi ile sa-
vaşçı niteliğini yitirmiş, çöl ikliminin
büyüsüne kapılmış bir eski kahraman
olarak çıkar karşımıza.
Ilgüıç araştırmalara yönelik
Kaderci, duyulanyla yaşayan Sex-
tus Pompeius'un savaş tamtamlanna
gülerek bakan bir fılozof. Var oluşu-
nun anlamını Kleopatra ve Mısır'da
bulan. ritmi yavaşlamış bir Romah.
Tabii bu titreşimler, Gert Voss'un usta
oyun tekniğinde yakalanıyor. Hatta
oyunun bitiminde "Neden, niçin,
nasıl" sorulannı yanıtlamaya çahşır-
ken belirleniyor. Eva Mattes ise sine-
ma dünyasma Fassbinder'le girmiş ve
tiyatroda pek çok önemli yapımda Za-
dek ile çahşmış bir sanatçı. Elizabeth
Taylor'ın Kleopatra'smı düşleyenler
için Eva Mattes'in yahnayak. püfür
püfür ve hayli zevksiz gjysiler içinde
salınarak dolaşan ve istediğinde An-
tony'e popo atan Kleopatra'sı hayli
şaşırtıa.
Yine aynı derecede şaşırtıa olan, sa-
ray halkının taşıdığı alaca bulaca giy-
siler. Kimi morlar içinde, kimi kırmı-
zılar, kimi de maviler... Kimi fesli,
kimi sanklı, kimi türbanh... Çöl or-
tasında (dekor; Roma veya Mısır, sa-
dece san panolardan oluşuyor) bir ga-
rip renk cümbüşü... Roma Imparator-
luğu'nun, dolaynsıyla Batı dünyasının
temsilcileri ise askeri giysilen içinde so-
ğuk, disiplinü ve acımasız çıkıyorlar
izleyicirun karşısına. Genelde donuk,
köşeli, seyirciden uzak bir yorum.
Böylesi bir yorumda tek sıcakhk; tut-
kudan, büyüden hayli uzak bir An-
tony-Kleopatra ilişkisi.
Uç ünlü yönetmen ve üç farkh,
tartışmaya zemin haarlayan yorum.
Üçü de ilginç araştırmalara yönehniş
özgün çahşmalar. Biri diğerinden da-
ha az ya da daha çok etkileyici, hiç
önemli değil. Önemli olan; üçünün de
(hatta ayn bir yazıda söz ettiğim Ro-
bert Le Page'ı da katarsak dördünün
de) tiyatro sanatmın büyüsünü bir kez
daha kanıtlayan yapıtlar ohnalan.
Son 10 yılın en büyük
mûzikai
• NEW YORK (AA) - Son 10
yüın en görkemli müzikali olarak
adlandınlan "Shovv Boat" önceki
gece Broadvvay'de ilk kez seyirci
karşısına çıktı. Amerikan gazete
ve televizyonlannda yaz başından
bu yana reklamı yapılan
mûzikalin açılış galasına. BM
Genel Kurul toplantılanna
katılmak üzere New York'ta
bulunan Monako Prensi Albert ve
İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres
de katıldı. Shovv Boat'ta, 73
sanatçı rol ahyor, 500 kostüm
kullanıhyor ve 50 kereden fazla
sahne değıştiriliyor. Orkestrada da
en büyük Broadway
orkestralanndan yüzde 25 daha
fazla olmak üzere 31 müzisyen yer
ahyor.
1
Sanat fuarrArt
• Kültür Servisi - 4. İstanbul Sanat
Fuan, ABD'de yayımlanan ve
uluslararası ölçekte sanat
fuarlannın haberlerine yer veren
Art Fair dergisinde yer aldı.
Sonbahar sayısında, Paris-FIAC,
Köln-Art Cologne,
Düsseldorf-Art Multiple gibi
önemli sanat fuarlannın
haberleriyle birlikte, İstanbul
Sanat Fuan'nıntia tanıtımını
yapan dergi, bu organizasyonun
"Asya ve Doğu Avrupa
ülkelerinde gelişen çağdaş sanat
ürünlerinin izlenebileceği bir
platform oluşturma sürecinde
olduğunu" belirtti.
Kürtiirel tamşma için
degişim programı:
• Kültür Servisi - Türk ve Alman
gençleri arasındaki iletişimi
arttırmak, önyargjlan yıkmak
amacıyla üç yıldır iki ülke arasında
bir değişim programı uygulayan
Bosporus Gesellschaft'ın 8.
toplantısı bugün Istanbul'da
başhyor. 3-13 ekim tarihleri
arasında yapılacak toplanünın
seminer konusu " Avrupa'da
Çevre Pohtikalan"
(Environmental Pohcies In
Europe). Seminere 8 Ahnan, 9
Türk öğrenci hazırladıklan
konuşmalarla katılacak ve
konuyla ilgili görüş ahşverişinde
bulunacaklar. Grup üyeleri 7-12
ekim arası Pamukkale'de yaşanan
çevre sonınlannı bizzat
inceleyerek bu konuda da
doğrudan bilgi ve görüş sahibi
olacaklar. Gelecek toplantı ise
Bonn'da. Bu kez konu "Modern
Toplumlarda Folklor" (Folklore
In Modern Socieües), konuk ise
Türk öğrencileri olacak. (252 65 41)
Hayditiyatpoya'
• Kültür Servisi - Zeytinburnu
Belediyesi ilçede tiyatro çahşması
yapılabilecek, oyun
sahnelenebilecek yer olmaması
nedeniyle doğan açığı kapatmak
üzere "Tiyatrolara bedava bilet;
ücretsiz servis projesi"ni
uygulamaya koydu. Ayda iki
servis yapılarak gerçekleştirilecek
olan uygulamaya; Harbiye
Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda
sahnelenen "Istanbul'un Gözleri
Mahmur" adh oyunla başladı.
Yapılan acıklamaya göre, "Her ay
iki tiyatroya en az 200 kişi
götürülecek. 15 ekimde Lüküs
Hayat'adahalktan lOOkişinin
katıhnası sağlanacak. Bu çahşma,
tiyatro mevsimi bitinceye kadar
sürecek. Daha sonra özel
tiyatrolara da aynı uygulama
yapılacak. (55812 92)
Bflsak5.Karta
Bredıt Geceleri
•Kültür Servisi - Ekim ayında
istanbul Bilsak 5. Kat'ta piyanoda
Dieter Moritz, kontrbasta Wartin
Lilüch ve Sema Moritz 7,8,14 ve
15 ekim akşamlan Brecht Şarkılan
ve Yiğdiş Müziği'nden örnekler
sunacaklar. Programı anlatımı ve
şiirleriyle Tuncel Kurtiz
süsleyecek. (293 37 74)
Eskişehir Tiyatora
Kumpanyası
Kültür Servisi - Anadolu Üniver-
sitesi Devlet Konservatuvan Tiyat-
ro Oyunculuğu Bölümü mezunlan,
dört yıUık bir eğitim sürecinden son-
ra, Eskişehir'de bir tiyatro kurdu:
Eskişehir Tiyatora Kumpanyası.
Eğitim süreci içinde sergiledikleri
oyunlara gerek üniversite çevresinin
jjerekse Eskişehir halkının gösterdi-
ği ilgi, bir tiyatro topluluğu kurma
düşüncesini güçlendirmiş. "'Artık ti-
yatroya, öğrenci gösterileriyk dojTi-
nılamayacak bir talep vardı" görü-
şüyle yerleşik bir özel tiyatro kur-
muşlar.
- Günüımizde büyük kentlerde bile
tiyatro izleyicisi hıija azalırken. özel
tiyatrolar perde açmazken, sizier Es-
kişehir'de tiyatronuzu yaşatma
şansınızı nasıl görüyorsunuz?
Bu noktada büyük bir kentte ol-
mamayı bir avantaj olarak değer-
lendiriyoruz. Büyük kentlerde tek-
noloji ve çarpık kentleşme ileri bo-
yutlara ulaştığından bir iletişimsizli-
ğin, dolayısıyla insansızlaşmanın
yaşandığını söyleyebiliriz. Oysa ti-
yatronun özünde insanın kendisı
var. Tiyatronun artık ölü bir sanat
olduğundan söz ediyorlar. Bu aynı
zamanda insanın, insanhğm öldü-
ğünü iddia etmek anlamma geliyor.
İşte biz buna ınanmıyoruz. Bizce in-
Ekmeksiz ve tiyatrosuz olmaz!san Şaşayacak', kendisini sorgulaya-
cak ve bir anlamda 'yüzleşme sanatı'
olan tiyatroyu talep edecek. Bizim de
tiyatroyu seçmemizin, tiyatro yap-
mamızın en önemh nedeni bu; kendı-
mizi sorgulamak ve tarif etmek üzerine
bir çaba.
- Eskişehir, iki üniversiteyi içinde
banndıran dolayısıyla genç nüfusu yo-
ğun bir kent. Tiyatronuzun büyük ölcü-
de bu gençlerin göstereceği ilgiyle ya-
şayacağını soyleyebilir miyiz?
Tam anlamıyîa böyle söyleyemeyiz.
Yaklaşık 17 bin öğrencisi olan Anado-
lu ve Osmangazi ünhersiteleri kent
ekonomisini derinden etkihyor, hatta
yön veriyor. Bu durumda kültür-sanat
ortamını da etkilemesi kaçınıhnaz.
Ancak bizim için daha önemli olan
şehrin tiyatro geleneğini oluşturmak.
Bu anlamda da Eskişehirlileri yanımı-
zda görmeyı dihyoruz.
- Tiyatro yaldaşunınızı ve amacınızı
açıklar mısınız?
Amacımız, Eskişehir'de ve burdan
çıkışla Türkiye'de tiyatro sanatının
yaygınlaştınlması. Dolayısıyla izleyici
kitlemizi yalnız gençlerden oluştur-
mak istemiyoruz.
Eskişehir Tiyatora Kumpanyası'nın
bütün oyunculan. konservatuvar eği-
timi almış kişiler. Ancak eğitim süreci-
mizi, kendi çatımtzda devam ettirmek
Eskişehir Tiyatora Kumpanyası, 'Rumuz Goncagül'ün provasında.
bizim için çok önemli. Bu nedenle
amacımız akademik, deneysel çahşma
ve bilimsel araştırmayla var olacak...
Ve yaşayan bir tiyatro alarak tanımla-
yabiliriz. Bu koşullar alünda genç iz-
İeyicimizin bize kazandıracağı di-
namik de göz ardı edilemez.
- Bu eğitim sürecinizi nasıl gerçekieş-
tireceksiniz?
Seyircimizle buluşacağımız oyun-
larla başlayan eğitim sürecimiz bunun-
la sınırlı kalmayacak. Yaşayan, yaygın
ve deneysel tiyatro ancak sürekli bir
düşünce üretimiyle gerçekleşebilir. Bu
amaçla kasım ayında çıkartacağımız
bir tiyatro dergisiyle yeni düşüncelere
ulaşmayı, bunlan irdelemeyi ve oku-
yuculanmızla paylaşmayı ıstıyoruz.
Tiyatro sanatının göz ardı edemeyece-
ğimiz bir de zenaat yönü var. Yani
oyuncunun bedensel eğitimi, müzik
eğitimi çok önemli. Aynca oyuncunun
bakış açısını genişletmesi için diğer sa-
natlarla yakın bir ihşki içerisinde ol-
ması da gerekiyor. Buradan yola çı-
karak kendi eğitimimizi sürdürebilece-
ğimiz bir eğitim merkezinın kurul-
masının kaçınılmaz olduğunu gördük.
Aynca akademik kadroyla yetenekh
ve ilgili gençlere tiyatro, klasik Batı
müziği, bale. güzel sanatlar ve fotoğ-
rafçıhk kurslan vermeyi amaçhyoruz.
Üç kath eski bir oteli kiraladık ve yaz
boyunca burasının yapım ve
onanmını gerçekleştirdik.
- Tüm bu yapım ve onanm için para-
sal bir destek sağladınız mı?
Biz. bu işe başlarken tek güvendiği-
miz kendi enerjimiz, inancımız ve ti-
yatro sanaüna olan gönülden
bağhhğımızdı. Somut olan para ihti-
yaanı mümkün olduğu kadar, kendi
biriktirdiğimiz paralarla karşılamaya
çahştık. Yapım ve onanmdaki emek
-gerek duvar kırmak gerek moloz taşı-
mak gerekse boya yapmak anlamın-
da- hepsini biz oyuncular yapük.
- Peki parasal olarak destek görme-
diniz mi bir yerden?
Evet, birtakım maddi destekler
aldık. Fakat burada özelükle matbaa
olanağını bize sağlayan Tamsan'ı ve
sahnesinden yararlanmamıza izin ve-
ren Eskişehir Ticaret Odası'm anmak
isteriz.
- Bu yılki repertuvannız hangi oyun-
lardan oluşuyor?
Perdemiz, 7 ekimde Oktay Arayıa'-
nın yazdığı Y.Doç. E>r. Metin Balay'ın
yönetüği 'Rumuz Goncagül' adh oyun-
la açılacak. Bursa Devlet Tiyatrosu sa-
natçısı Ali Meriç'in yönettiği Turgut
Özakman'ın 'Masal Var Masakık
Var' adh çocuk oyunuyla küçük izleyi-
cilerimize Tnerhaba' diyeceğiz. Şonra,
'cafe tiyatro' türünde, çevirisi bize ait
A.R.Gumey'in 'Alhn Post' adh oyunu-
nun Türkiye'de ilk gösterimini ya-
pacağız. Sergilemeyi amaçladığımız
oyunlar arasında, Vasıf Öngören'in
'Zengin MutfağY, Dario Fo'nun 'Ayak
Oyunu', Moliere'den 'Şaşkın' var.
- Peki bu oyunlan nerede oynaya-
caksınız?
Şu anda Eskişehir Vahliği Yunus
Emre Kültür Merkezi ile Ticaret Odası
Tiyatro Salonu'nu kullanacagız. An-
cak asıl amacımız, yerleşik bir tiyatro
olmayı seçmek olduğu için kısa süre
sonra kendi salonumuza sahip ohnak.
- Son olarak ne söyleyeceksımz?
Tiyatro sanatının bugüne kadarki
en soylu işlevinin eğlendirmek olduğu-
nu biliyoruz. Ister işten söz edelim, is-
ter aşktan ister paradan söz edeüm, is-
ter politikadan, insanımızı eğlendir-
mek için hep güleryüzlü olacağız. Se-
yircilerimize dumanı üstünde sıcak bir
somun ekmeğin keyfıni tattıracağız.
Kalkıştığımız bu işin ekmek kadar
kutsal ve elzem, ekmek kadar önemh'
ve önem isteyen bir çaba olduğunu bil-
diğimiz için. diyoruz ki; 'Ekmeksiz ve
tiyatrosuz ohnaz!