Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4EKİM1994SAU
DIZIYAZI
İ
\ ÖJİU
Fransız antropolog Michel Perrin arkaik toplumlarla ilgili gözlemlerini Cumhuriyet 'e yazdı
'Ükel'lerden alınacakdersler
B
atı dünyası, bırgün tüm dünyaya eşitliği
ve kardeşliği benimseteceğini düşler.
Ama, apaçık ortada kı, böylesı birevren-
sellik düşü gerçekleşebilseydi. bu ancak
' halklann ve kültürlerin farklılığı pahasına oiurdu.
Insanbilimuzmanlan. (antropologlar) buçelışkı-
nın sancısını çekerler.
Bıryandan, kendı kültürümüz, sürekli gelişımi
boyunca hıç duımadan, yeni toplumsal ve insani
•• sorunlarla karşı karşıya kaldığinın bilincine var-
maktadır. Öte yandan, bu aynı kültür, insani bi-
i:
limler ve özellikle antropolojı gibi yeni bilimler
", üretmiş olduğundan. önceden tepeden baktığı ya
da alay-ettiği inanç. gelenek ve yaşam biçimleri-
• ne. gerçek bir değer tanımaya hazır.
, Zaten antropolojinin katkılanndan biri, kendi
•; geleneklenmizi. öteki toplumunkilerle karşılaştı-
.' rarak başka türlü değerlendırmeye teşvik etmesi-
, dir; söz konusu toplumlara haksız yere ilkel. eski
ve yabanıl nıtelıklen yakıştınlsa bıle.
; Dahası yıllar boyu geleneksel toplumlann ya-
şamlannı paylaşmış bazı antropologlar (ben de
' onlardan biriyim) şu kanıya vardılar: Başkalannı
dinlemek ve gözlemlemek eylemi, bizi sadece
' geçmişimiz konusunda aydınlatmak, kimı eksik-
• lerimiz ya da iyi yönlerimiz hakkında ipucu ver-
• mekle kalmaz, aynı zamanda bize gereksınim
duyduğumuz 'ütopya'lar da önerebilir.
Portre
Kızılderililerle dört yıl
a'eleneksel toplumlar, gerek
birey ve insanlar arasında,
gerekse insanlann kendi
aralannda oluşan özgün ilişki
modelleri sunabiliyorlar.
Geleneklere saygılı olduklan
için uzun süre yaşayacaklan
bellidir; bizden daha 'sıkı'
biçimde örgütlenmişlerdir; her
nesneye ve her varlığa belli bir
yer ayırarak, bireylerine daha
çok refah, bütünlük ve belki de
daha fazla mutluluk sağlıyor
gibiler.
Geleneksel toplum derken, bunlardan üçünü
Amerika'da tanıdım.
Hâlâ yan-bağımsız biçimde yaşamayı sürdür-
melerine karşın. Fetih'ten bu yana, Batı dünyası-
na karşı gelmiş, onun kahnnı çekmış ya da ona
hiç yüz vermemişlerdi. Hiçbinni incitmek ya da
kibirlendirmek istemıyorum Aynca, yıllarca
özenle koruduklan hassas dengeleri bozabilecek,
açbakışlanmızı,abartılıilgimizi,hayranlıkbelir-
tilerimizi ya da eleştirilerimizi üzerlerine çekmek-
ten korkuyorum; bu nedenle adlanna değinmeye-
ceğim.
I Üç geleneksel toplum
I ve ahnacak dersler
Özetle, Amerikalı-Kızılderili olan bu kavimle-
rin birinin, büyük yarar sağladığı öğe coğrafya-
sal konumu: Karadan, hayvan yetiştirme tekniği-
ni getiren ve geliştiren Ispanyol fetihleriyle. de-
nizden de bu fetihlerin yığdığı zenginlikleri yağ-
ma eden korsanlarla kuşatılmış bir yanmadada
yaşadılar yüzyıllar boyu. Korsanlar, ortak düş-
manlan Ispanyollara karşı kendilerini savunma-
lan için, sürii hayvanlan karşılığında Kızılderili-
lere en modern silahlan veriyorlardı. Daha sonra
bu toplum Batı dünyasının daha başka yenilıkle-
rini benimsemekJe birlikte, gereğinde zor kulla-
narak, onu hep uzak tutmaya çabaladı. Fakat
'klan-(oymak)' gelenekkri, mücadele veıme ve
bağımsız kalma yetenekJerini pekiştirmekle bir-
likte, onlan bize yabancı olan bir toplumsal örgüt-
lenme biçimini korumaya itti.
lkinci kavım, ilginç ve karmaşık bir dinsel ör-
Fizikçiyken, Claude Levi-Strauss'un yanında
çalışarak antropologluğa yöneldi. Kızılderililer
hakkında uzmandır. Mitoloji, simgecilik, sanat
ve simya üzerine (geleneksel hekimlik) kitaplar
yazmıştır. Çalışmalannı bu konularda
sürdûrüyor. Yaşamının dört yılını Amerika'daki
Kızılderililerle birlikte geçirdi.
Yedi kitabı var. 1976 yılında Fransız
Akademisi, "•Ölmiiş Kızılderiülerin lzinde" adlı
kitabına ödül verdi. Son kitabı "Düşleri
Uygulayabüenler'' de ödüle layık bulundu. "Bir
Şamanizm Ornegi" adlı yapıtı da
eleştirmenlerce beğenildi. "Oünüş
Kızılderililerin İzuıde" sınema filmi olarak ilgi
uyandırdı. Dergilerde yazılan
yayımlanmaktadır.
Bilimsel Araştırma Merkezi'nde (CNRS)
yönetici olan Perrin, Toplumsal Antropoloji
Laboratuvan'na da üyedir. Üç konuda
doktorası vardır: Fizik-Etnoloji-Insani Bilimler
ve Yazın. 23 Ağustos 1941 'de Fransa'da
doğmuş olan Michel Perrin evli ve üç çocuk
babasıdır. Uluslararası seminer ve
konferanslann vazgeçilmez konuklanndandır.
Michel Perrin
gütlenmeye sahıptı ve yük-
sek platolar üzerinde sanki
yalıtlanmış olarak yaşıyor-
du; kendilenni tanıdığım
dönemde, zorla benımsetil-
miş, Aztek geleneğı ve Hı-
ristiyan misyonerlerinin
öğretisinden oluşan çifte
bir mirasın olumsuzluklan-
nı içeren siyasal sisteme
bağımlıydılar.
Toplum edilgen ve içe
dönük, iktidar ise keyfiydı.
Erkekler ile kadınlar, ikti-
dar sahibi olan ile sıradan
insanlar arasındakı ilişkı-
ler, sadece bellı durumlar-
da gerginlikten kurtulabili-
yordu. Toplumun. gizemi
ve dünya düzenini yinele-
yerek bir kaynaşma deneyı-
mi yaşadığı, büyük kollek-
tif şölenler sırasında ger-
çekleşebiliyordu böylesi
bir rahatlama. Ne v ar ki, bu
durum, halkın toplumumu-
za karşı, herhalde haklı sa-
yılabilecek şiddetli düşmanlık duygulanna. biraz
faşizmi anımsatan bir davranış bıçımıyle koşut
giden kapalılık ve içe dönüklüğe yol açıyordu.
Üçüncüsü. deniz ve ormanla kaplı ürkütücü sı-
radağlar nedeniyle Batı dünyasından bir derece-
ye kadar korunmuş bir toplumdur. Batıyla ilişki-
lerine ve kendi oluşumlanna her zaman egemen
olmayı başarmışlardır.
Bu nedenin yanı sıra. daha bir çoğu yüzünden
bence hayranlığa değer. örnek bir toplum oluştur-
maktadır. Gündelik davranışlanyla ve uygun ayin-
ler aracılığıyla demokratik ve eşitlıkçı toplum ül-
küsünü ortaya koyma çabalanndan dolayı hay-
ranlığa değer; gizemler ve ayinlerle anlatılan ge-
leneklerini, ahlak ve siyasayla harmanlama biçi-
mi açısından hayranlığa değer; değişimlerin so-
nuçlannı öngörmesi. olasılıklan düşünmesiyle.
yani Batı toplumunun kendisıne sunduğu doğru-
dan ya da dolay lı önerilere getirdiği açık ama eleş-
tirel bakışla hayranlığa değer; ülküselleştirilmiş
ya da çarpıtılmış (gerçekten uzaklaşmış) bir geç-
mişe özlem duymaktansa. edindiği yaşam niteli-
ğini ve estetiği korumak ve sağlamak için harca-
dığı çaba açısından hayranlığa değer; yumuşak bir
V-Tünümüzde yaşamakta olan
son ilkel toplumlar, bizi
kendimize yeni bir bakış
yöneltmemize teşvik etmeli.
Bize katlanarak, bizi sürekli
gözlemleyerek, değerlerini
bizimkilere karşı konryarak,
kültürümüzün yararlı öğelerini
alarak, nefret uyandıncı
bulduklannı reddederek,
kimileri özgün nitelikte,
toplumsal, ahlaksal ve siyasal
deneyimler yaşamaktalar.
Üçüncü Binyıl'ın eşiğinde,
henüz zaman varken, onlan
dinlemesini bilelim.
'gerontocratie-0 aşlı-
lar egemenliği)', yaş-
lı bılgelerın paylaştı-
ğı ve her zaman geçi-
cibırıktıdarbıçımıne
da>alı siyasal sıstc-
miyle hayranlığa de-
ğer! Kısaca; ıncelik.
zarafet ve yumuşaklı-
ğı içindetoplamışbir
toplum söz konusu.
Adeta, cisimleşmiş
bir ütopva!
Demek kı. gele-
neksel toplumlar. ge-
rek birey ve insanlar
arasında. gerekse in-
sanlann kendı arala-
nnda oluşan özgün
ılışki modelleri suna-
biliyorlar. Gelenekle-
re saygılı olduklan
için uzun süre >aşa-
>acakları bellidir;
bizden daha 'sıkT bi-
çimde örgütlenmiş-
lerdir; hernesneye ve
her varlığa belli bir yer ayırarak. bireylerine daha
çok refah. bütünlük ve belki de daha fazla mutlu-
luk sağlıyor gibiler
Claude Levi-Strauss ve kimi çalışma arkadaş-
lannın (yapıt ortaklan) belirttiğine göre bu top-
lumlann büyük çoğunluğu -daha önce söz edilen
üçü için de doğrudur- bize. bilimin söyledikleri-
nın ötesinde, gerçeklığın algılama düzlemınde an-
lam kazanabileceğini öğretmekteler.
"Anlaşılan ile duyumsanan arasındaki kopuk-
luğu reddetmeye teşvikederler; bize, insanoğlunun
varolduğundan bu vana içinde bulunduğu alan
ara> ışı ile renklerden, tatlardan. kokulardan, do-
kulardan ortaya çıkan evren arasında gi/li bir
uyum keşfetmeye yardımcı olabiliıier... Bizkri. do-
ğayı \e içinde banndırdığı canlı varatıklan, daha
iyi anlamaya ve onlara saygı duymaya iterler; çün-
kü, bitkiler ve hayvanlar ne denli önemsiz olsalar
da. insanoğluna sadece geçim gereclerini sağla-
maz, onlar aynı zamanda, insanlığın varoluşundan
beri, insanoğlunun en voğun estetik heyecanlan-
nın ve avdınsallık ile ahlaksal düzeyde, ilk ve de-
rin sövlemlerin kaynağı olmuştur."( *)
Dahası geleneksel toplumlann inanç ve ayinle-
Michel Perrin
şunlan
sövlüyor:
Geleneksel
toplumlann
inanç ve
ayinleıi, çoğu
zaman insan
toplumu ile
doğal ortam
arasındaki
dengevi
korumaya
yarar. Zaten
toplumumuzda,
bir tür 'çevreci
hümanizma'
akımı başka bir
biçime
bürünerek bu
düşünceye
sahip çıktı:
İnsanlar,
ha>Aanlar ve
bitkiler ortak
bir yaşam
sermayesine
sahiptir.
nsanoğlu
kendini
doğanın
efendisi
sayarak, onu
taian etme
hakkına sahip
olduğunu
sanmamabdır.
ıllar boyu geleneksel
toplumlann yaşamlannı
paylaşmış bazı antropologlar
(ben de onlardan biriyim) şu
kanıya vardılar: Başkalannı
dinlemek ve gözlemlemek
eylemi, bizi sadece geçmişimiz
konusunda aydınlatmak, kimi
eksiklerimiz ya da iyi
yönlerimiz hakkında ipucu
vermekle kalmaz, aynı zamanda
bize gereksinim duyduğumuz
'ütopya'lar da önerebilir.
ri. çoğu zaman insan toplumu ile doğal ortam ara-
sındaki dengeyi korumaya yarar Zaten toplumu-
muzda. bir tür 'çevreci hümanizma' akımı başka
bir biçime bürünerek şöyle bir düşünceye sahip
çıktı: İnsanlar. hayvanlar ve bitkiler ortak bir ya-
şam sermayesine sahiptir; her biri. diğerine göre
benzer bir düzeyde yer almaktadır. lnsanoğlu ken-
dını doğanın efendisi sayarak, daha sonra gelecek
olanlan düşünmeksızin, onu talan etme hakkına
sahip olduğunu zannetmemelıdir. Sadece doğada
tüm yaşayanlann dıkkatlı ve sağduyulu ortağı ol-
makla yetinmelidir.
Antropoloji bilimi. kendisini doğuran tecimsel
ve sanavısel çıkarlardan -unutmayalım ki sömür-
gecilığın ürünüdür- anndırılırsa. yıne C. Levi
Strauss'un (**) önerdiği gibi. hümanizmanın en
güzel biçimini ve belki son aşamasını temsil et-
miyor mu? İnsani bilimlerle doğabilimlerine da-
yanarak. en basıt en hor görülen toplumlara say-
gınlık kazandırdı ve bizimki de dahil, hiçbir kül-
türiin. hiçbir uygarlığın kendı kendini im-
geleyemeyeceğını gösterdi. Her biri, kendini an-
layabılmek için başka alan ve zamanlarda
vaşayanlarla. kendini karşılaşrırmalıdır.
I Antpopologlan
I saran korku
Antropolog. etnik bir geçmişe dönüşüm olanak-
sızlığını çok iyi bilir; ama tarihin akışı içinde bir
değişim tasarlayamayacağı için şöyle bir korkuya
kapılır: Sanayileşmiş, çagdaş toplumlann daha
önce bılinenlerden çok daha zorlu, korkutucu ve
etnik düzlemden farklı bir düzlemde yer alan nef-
retlere. acımasızlıklara. yobazlıklara doğru yol
almaları korkusudur onu saran.
F. Engels'ın (***) altını çizdiği gibi, ilkel uy-
garlıklar "İnsanlann karşısına bir daha asla çık-
ma> acak niteliktegüçlüklerin Ostesinden gekliler"
ve bundan dolayı. Batı'nın gelişmesıne dayanak
olan buluşlar onlann aracılığıyla olduysa, şu var-
sayım ve dilekte bulunmayız: Hâlâ günümüzde
yaşamakta olan son ilkel toplumlar. bizi ken-
dimize yeni bir bakış yöneltmemize teşvik etmeli.
Bize katlanarak. bizi sürekli gözlemleyerek.
değerlerini bizimkilere karşı koruyarak. kül-
türümüzün kendilerine yararlı görüneni alarak,
nefret uyandıncı bulduklannı -kişisel. ulusal,
uluslararası, her aşamada rekabet, sınırsızbirgüç
isteğı. çılgın bir materyalizm...- reddederek,
kimileri özgün nitelikte, toplumsal. ahlaksal ve
sivasal deneyimler yaşamakta. Kendi kendimizi
tanımamıza yardımcı olabılirler.
Üçüncü Binyıl'ın eşiğinde. henüz zaman var-
ken. onlan dinlemesini bilelim.
<*) Claude Levi-Strauss. (1983) "Geriye Doğru
Bakış" (**) Claude Levi-Stmuss. (1973) "Yapısal
Antropoloji "(***) Friedrich Engels. (1845) "Anti-
Dührıng "
Yarın: New York Metropolitan Sanat
Müzesi Müdürü Philippe de Montebello
Y A Y I N H A K K I C u m h u h y e C ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCt
DSP'li Bayanın Çığlığı: (3)
Ecevit'in Sırça Köşkü»DSP'li Arın Yüzbaşıoğlu Namal, açıklamalarının en il-
ginç bölümüne gelıyor. DSP il Kongresi'nin içyüzünü anla-
tıyor. İzleyelim. Şöyle diyor:
"Kongre öncesi, gece sabahlara kadar kongreye katıl-
mamam konusunda telefonla etki yapılmaya çalışıldı, vaat-
lerde bulunuldu.
- O gün ortada görünme yeter, yolun sonrasında açık ola-
cak deniyordu. __
Inançla oluşturduğumuz 'Mavi Liste'de yönetim kurulu
üyesiydim. Başkan adayımız Avukat Mehmet Erusta yedi
yıllık partiliydi. Kağıthane ilçesınde altı yıl ilçe başkanlığı
yapmış, bu süre içinde Karadeniz kıyılannın örgütlenmesi
için de görevlendirilmiş, bu çalışmaları takdir görmüş bir
kişiydi. Ancak ikinci Iistenin başını çekeceği duyulur duyul-
maz disipline verildi. Kendisi kongreden dört gün önce eli-
ne u/aşan, savunma isteyen disiplin cezası girişimine,
verilen sürenin bitiminde yanıt vereceğini söyleyerek ve İl
Seçim Kurulu'ndan 'Seçıme katılabilir, kongrede aday ola-
bilir' belgesi alarak katıldı. Onu engellemeleri mümkün
olsa idi, çıkacak aday bendım.
İl Kongresi, 4.9.1994'te Hilton Oteli'nde gerçekleşti.
Kongreyi görsenız şaşardınız. DSP 'İktidara yürüyüş startı-
nı verdik' diyordu, ama DSP'ye birileri' start vermişti haki-
katen; görünen oydu. DSP'nin Istanbul'da etkin bir gençlik
örgütlenmesı yok. Mitinglerimiz taşıma su ile değirmen
döndürme misali olur. Aynı gün, aynı hafta kaç ilçede mi-
ting varsa, birbirimize koşarız. O nedenle partililer birbirini
tanır. Hilton'da siyah etek-pantolon, beyaz gömlek giydiril-
miş görevli gençlik seli ile karşılaştık. Hiçbıri, parti etkinlik-
lerinden aşina değildi üyelerimize. Kenar mahallelerden
kopup gelmiş, Hilton 'u görme özlemleri kullanılmış deli-
kanlılarımız, genç kızlarımız. Kıyafetleri kendilerine arma-
ğan edilmiş, ayakkabıları ıse eski püsküluğu ile alım güçle-
rini sergiliyordu.
Kongre öncesi Genel Başkana. eşine, 'Mavi Liste'n/n ç;-
kacağını, amaçlarını, bastırdığımız 32 sayfalık 'Mavi Duyu-
ru' adlı kitapçığımızla iletmıştik. Bu kitapçıkta lidere, görüş-
lere bağlılığımız ifade ediliyordu; ancak halkın emeğiyle iş,
aş, menfaat bulmadan destek veren üyelerin gayretiyle
yükseltilen partiye fırsatçı/an katmayacağımızı ilan edı-
yorduk. Genel Başkan, örgütün sesi listemizin varlığını bil-
diği halde kongre açış konuşmasında atadığı il başkanını
ve kongrenin üyelerce tepkı ve şaşkınlıkla karşılanan Hil-
ton'da gerçekleştirilişini övdü. Üyelerin helal kazançlarıy-
la yapılan bu etkinlikte şaşacak ne var' dedi.
Diğer partilere akanpara haram, DSP'ye akarsa helal!
Hz. ömer bildiğimiz EcevHVn kongre konuşması gönlü-
müzdeki sırça köşkünü tuzla buz ediyordu. Üyeler arasın-
da:
- Biz, 1972'lerdeki Ecevit'e gönül verdik, bu kim diyenler
vardı.
- 21. yüzyıla girerken Hilton olsun mu olmasın mı tartış-
ması ilkeldir, demeyin. DSP yıllardır etkinliklerini idrar ko-
kan 3. sınıf düğün salonlarında yapıyor. DSP Bayrampaşa
Belediyesi'nde iktidarken Türkiye genelinde 7. kuruluş yıl-
dönümü Genel Başkan eşinin katılımıyla Bayrampaşa 'da
mahzen gibi koltukları delik deşik, küfkokulu, seks filmleri
oynatan döküntü bir kenar mahalle sinemasında kutlandı.
1.5 yıl içinde, üyelerin sağladığı açık bir kaynak gözükmez-
ken partinin ani sınıf atlayışı nasıl sorgulanmaz?
Genel Başkan, 'Şeytan ayrmtılarda gizlidir' diyor. Biz de
bu ayrıntıya (!) mutlak açıklık kazandıracağız. Kaynak, üç-
beş milletvekili olma sevdasında rantçı mı yoksa 'sıra
DSP'de' deyip, onu ileri iten uluslararası bir güç mü var?
DSPörgütüşaşkın, ayaklar altında eziliyor. Biz 'Mavi Lis-
te' ile menfaat partilerıne kapılanmayıp DSP'ye omuz ve-
ren erdemli parti emektarlarının sesi olduk. 'Emeğe saygı,
partililerin emeğine saygıdan geçer' anlayışıyla çabaladık.
Genel Başkan, kongre konuşmasıyla demokratik işleyi-
şe gölge düşürdü. Zaten 20 gün önce atama yapıp, atama
yönetimi kongrede liste halinde çıkarmak baştan haksız bir
zemin hazırlıyordu. Yine de il delegeleri üzerinde, ilçe ilçe
yürüttüğümuz. kendiliğinden destek gören çalışmalarla et-
kilıydık.
Divan oluşurken il delegeleri arasına üyeleri de oturta-
rak çoğunluğu sağladılar Dıvan Başkanı MKYK üyesiparti
önde gelenlerinden Sait Kekeç oldu. Partinin astığı astık,
kestiği kestik, aday belırlemede tek yetkili konumunda, ha-
karet ve azarlanyla meşhur saymanı Yaşar Mengi divanın
karşısında oturup olayı adeta kontrolü altına aldı. Sürekli
kulis yapıyordu. Divan oylanırken önlenne benim konuşma
yapmamı talep eden 20 imzalı önerge verilmişti. Divan,
önergeyi şahsen vermem koşulunu getirerek reddetti. Yeni
dilekçemi zaman kaybetmeden hemen kaleme alarak ilet-
tim. Ancak 12 önerge çıkarıldı ortaya, konuşmam 13. sıraya
düştü.Yine biroylama ile konuşmaların beş dakikayla sınır-
landırılması karara bağlandı. Yaşar Mengi Hanım, trafik
polisi gibi divan ile irtibat halinde kongreyi yönetiyordu.
Beşer dakika süren konuşmaların sekizincisi tamamlandı-
ğında atama liste, bir önerge ile konuşmaların yeterli oldu-
ğunu, son verilmesinin uygun olacağını' oylattı. 14 kişi için-
de konuşma isteyen tek bayan üyeydim. Üyelere seslene-
rek konuşmamın engellenmemesini istedim. Konuşan
sekız kışi de atama Iistenin savunuculanydı. Sıra, arkadaş-
lanma, bana gelince söz hakkı kesiliyordu.
Ûrgüt isyan etti. Kavga, bağırış, itiş-kakış saatler sürdü.
Toplam 25 dakika daha söz hakkı verilse, saatler süren
kavga yaşanmayacaktı.
Ortalık biraz durulur gibi olduğunda, listelehn okunması-
na geçildi. Listemiz, 'Mavi Liste' okunduktan sonra sayman
Yaşar Mengi, eski ve yeni il başkanlan, istanbul milletvekili
yanında olmak üzere yoğun bir kulis harekâtına girişti. Pek
çok şahsı tek tek yanına çağırıyordu. Listemizden baskılar
sonucu çekilmeler oldu. Söz hakkı vermemek, liste men-
suplarına açık baskı uygulamak... Olayın demokratik hiçbir
yanı kalmamıştı. Basın, televizyonlar, işleyişi izliyorlardı.
Liste başımız avukat Mehmet Erusta çekilme kararı aldı..."
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Gazete. dergi gibi ya- ..
yınlarda sayfa düzeni. 2/
Hastalıklı, sakat... Arit- 2
metik hesap yapmakta g
kullanılan, birçok devin-
gen parça dizisiyle dona- 4
tılmış düzenek. 3/ Siirt ve c
Diyarbakır yörelerinde
düzenlenen 'cigor' şenliği 6
sırasında yapılması gele- -,
nekselleşmiş olan bum-
bar dolmasına verilen ad. 8
4/ Dayanıkhhk. 5/ g
İtalya'da bir kent... Ana-
dolu'da kurulmuş eski uygarhk. 6/
Japon lirik dramı... Küçûk erkek
kardeş... Ender, seyrek. 7/ Bir no-
ta... Erden çavuşa kadar olan as-
kerlere verilen ad. 8/ Çinakoptan
biraz büyük lüfer. 9/ Öldükten
sonra İsa tarafından diriltildiğine
inanılan kişi... Dadı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Divan edebiyaünda bazı kav-
ramlann anlaümında kullanılan
kalıplaşmış söz... Nazi partisinin
hücum kıtasını simgeleyen harfler. 2/ Asya'da bir ırmak... Ke-
silmiş sütten yapılan çökelek. 3/ İslam devleti uyruklu gayri-
müslım vatandaş... Hint-İran dil grubuna verilen ad. 4/ Cazi-
be... Şarkı. türkü. 5/ Piston. 6/ Bez parçalanndan dokunan adi
lcilim... Gelir. 7/ Peşin parayla belli bir süre için bir şeye alıcı ol-
ma işı... Temel, esas. 8/ Arkası yırtmaçh, etekleri uzun ve ön
köşeleri yuvarlak kesilmiş resmi erkek ceketi. 9/ İnce ve keskin
ses... Uzaklık işareti.